> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > İslâm ve İnsan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm ve İnsan  (Okunma Sayısı 873 defa)
07 Eylül 2010, 14:38:42
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 07 Eylül 2010, 14:38:42 »



İslâm ve İnsan
Yaşar İşcan


İnsan


İnsan, İslâm için kâinatta en değerli varlıktır. Düşünen her insanı hayrete bırakmaya yeterli, kudret kalemiyle yazılmış bir varlıktır insan. Kâinata sığmayan ilahi terennümü, iman ve aşkında yaşatabilecek bir gönle sahip varlıktır insan. Bir taraftan ruhunda kaynayan aşkla Yüce Yaratıcının emirlerine karşı sorumlu, diğer taraftan akıl ve irade gücünü kullanmada hürdür insan.

İnsan akıl ve irade sahibi bir varlık olmasından dolayı potansiyel değerleri itibariyle meleklerden üstündür. İnsanın bilme yeteneğidir, eşyayı isimlendirme gücüdür, meleklere üstünlüğü. Yani, insanı melekler karşısında üstün yapan, ibadeti değildir. Eğer üstünlük ibadetle olsaydı, melekler daha üstün olurdu. Çünkü onların ibadeti Hz. Adem’den (a.s.) daha çoktu.

‘Her insanın işlediklerini boynuna dolarız’1 ilahi fermanı karşısında bireysel sorumluluk; ‘Sizi bütün insanlara örnek olasınız diye adil ve dengeli bir toplum kıldık’2 uyarısı karşısında da kolektif sorumluluk taşıyan bir varlıktır insan…

İnsan… İnsan, bir damla uzviyetten Allah’a uzanan hareket iradesi…

Ne güzel anlatmış Hz. Ali: ‘

Derdin sende, ama görmezlikten geliyorsun
Farkında değil gibisin ama ilacın da sende
Küçük bir varlık sanıyorsun kendini
Hâlbuki ‘en büyük âlem’ sende dürülmüş.’

Ne güzel özetlemiş Hz. Ali’nin bu sözünü İbrahim Hakkı merhum:

‘Çün cisminle sığmışsın cihana sanma ki tensin,
Gönülden içre gel kim cihanın canı sensin.’

İnsan… Yaratıkların en şereflisi… Yüklendiği emanetin ağırlığını vicdanında hissetmese, onların en sefili olmaya da adaydır. İşte Kur’ân’ın mesajı: ‘Biz insanı en güzel surette yarattık. Sonra aşağıların aşağısına ittik…’3

Demek ki sorumsuz ve şımarık tutumunun mağlubu olursa insan ‘yüce makam’dan azledilmeye mahkûm da olur.

Kur’ân insanı rengine, ırkına, bölgesine göre değil, kalbinde taşıdığı iyilik ve bunun dışa yansıyış biçimi olan ahlakla değerlendirmektedir. Bu yüzden ona bazen ‘Ey iman edenler ve salih ameller yapanlar’ diye seslenirken bazen de ‘Ey insanlar!’ diye hitap eder.

Kur’ân insan merkezlidir. Onu belli bir suresine sıkıştırmamıştır. Bütün surelerinde Kur’ân, insanı çeşitli kabiliyetlerine göre anlatmıştır. Kur’ân kâinat olaylarından bahsettiğinde bile bir fizik veya astronomik gerçeği dile getirme maksadıyla hareket etmemektedir. Burada bile asıl maksadı, Allah-insan ilişkisi üzerinde durmaktır.

Kur’ân’a göre bütün insanlar topraktandır ve ‘tek bir nefisten’ yaratılmışlardır. Bu konudaki rivayetlerden hareketle insanların mayalarının aynı olduğunu vurgulamak üzere İslâm âlimleri derler ki, Allah Teala insanı yaratırken her bölgeden toprak aldırmış, beyaz, siyah, sarı, kırmızı… Her renk toprağı yoğurarak insanı yaratmıştır. Böylelikle ırk, renk, bölge farklılığını ‘insan kimliği’nde birleştirmiştir.

Allah Teala bu konuda şöyle buyurmuştur: ‘Ey insanlar! Gerçekten sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve sizi bir takım milletlere ve kabilelere ayırdık ki tanışasınız (birbirinizin marifetinden yararlanasınız). Şüpheye mahal yok: Sizin en değerliniz insan haysiyetine uymayan davranışlardan en çok sakınanınız, Allah’a en çok saygılı olanınızdır.’4

Din (İslâm)

Din, Allah’ın, hem bütün kâinat üzerinde hem de bizzat kendimiz üzerinde yegâne hâkim güç olduğunu kabul edip O’na ruhi bağlarla bağlanmak demektir. İnanma, insanın gururundan, nefsinden, iktidarının vehminden sıyrılmasıdır.

Din, hak yolculuğunda tökezlemeden yürüme maksadına nail olabilmek için insandan nefsin, neslin, malın, dinin ve aklın korunmasını istemektedir.

Nefsin, neslin ve malın korunması hayatın korunması demektir. Hayata hürmet, İslâm ahlakının en önemli düsturlarından biridir. Ama hayat, boş bir satıh üzerinde kaymak değildir. İnsanın, kendi zevkini bulabilmesi için dünya ile oynaması değildir. Hayat birçok güzel şeye başlamaktır, bilmektir, ümit etmektir, sevmektir, hayran olmaktır; insanlık hayrına değer üretmektir.

Dinin korunması, insanın, yaratıcısına ait olmasının bir simgesidir. Mutlak Kudret’e intisabı tescil eden damgadır. Din duygusunu yitiren insan, nereye ait olduğu bilinmeyen markasız bir eşya konumundadır. Bu anlamda Kur’ân’ın insana çağrısı kısaca şu şekilde özetlenebilir:

Hakkı kucaklayarak özünü dine ver, yüzünü O’na dön. Allah’ın yaratışına ibretle bak. Dikkat et, Allah’ın yaratışının bir bedeli, o boşluğu dolduracak bir alternatifi yoktur. Bu gerçeği eğip bükme. Zira bu kabiliyet zayi olduğunda hiçbir beceri ile onu tamir edemezsin.

Nefis, Ruh ve İnsan

Kur’ân insana Yaratanını tanımasını, nefsini tanımasını ve nefsini kötülüklerden arındırıp Yaratanına layık olmasını istemektedir. Bunun için, ‘Nereden geldim? Niçin geldim? Nereye gideceğim?’ şeklinde özetlenebilecek, varoluş gayesinin metafizik boyutunu ortaya koyacak soruları cevaplamasını beklemektedir. Bu soruları yanılmadan cevaplayabilmek için de hayatımızın üçlü cephesini öğretmektedir: İman, İslâm, İhsan…

İman, ilahi iradeyi kabuldür. İslâm, ilahi iradeye teslimiyettir. İhsan ise, iman ve İslâm’a hayatiyet kazandırmak, onları, kuru bir dava, şekli bir uygulama aşamasından ruhi bir özümsemeye dönüştürmektir. İhsan Allah’ın gözetiminde olduğunu bir an için unutmadan insanın, inanç ve ibadetini aşk alanına taşımasıdır.

İhsan her çeşit hırstan arınmaktır. Çünkü nasıl olursa olsun hırslar, ‘Mutlak’a yürüyen insanın ayaklarına vurulmuş zincirlerdir. Onlarla Allah’a varılamaz. Hz. Musa Allah ile vuslata hazırlanırken ‘Ey Musa, mutlaka Ben senin Rabbinim. Kat kat üstün bir vadidesin. (Bana yönelmek için) pabuçlarını çıkar’5 ilahi hitabına mahzar olmuştu. İnsanın Allah’a yürümesi de ‘pabuçlarını’ çıkarmasıyla; hırslarından, kinlerinden, ithamlarından, nefsanî arzularından, masivaya duyduğu temayüllerinden kurtulması ile mümkün olacaktır.

Nefis, geçici zevk ve arzulara ulaşmaya, ruh ise hakka kavuşmaya taliptir. Bunlardan birinin işlev kazanması, insanın iradesinin bir sonucu olarak belirecektir: ‘Biz ona yolu gösterdik; ister şükreder isterse nankörlük…’6

Mevlana, nefsanî arzularla akıl ve ruhun zıtlığını, Mecnun’un deve ile uğraşmasına benzetmektedir. Bir gün Mecnun bir deveye rast gelmiştir. Üzerine atlamış, yularını sıkıca tutarak ‘beni şu ilerideki Leyla’ma kavuştur; yalvarırım sana’ demiştir. Deve ise; ‘senin ileride Leyla’n varsa benim de geride tutkunum var, yavrum var’ diye karşılık vermiştir. Mecnun yuları sıkı tutmasaymış deve onu nerdeyse gerisin geri götürüp Leyla’sından uzaklaştıracakmış. Yalvarmış yakarmış; olmamış. Sonunda deveden inmiş ve ‘Anladım’ demiş, ikimiz de aşığız; sen yavruna ben Leyla’ma… Öyleyse sen yoluna ben yoluma.’

Yine Mevlana der ki; ‘Ey oğul! Nefsin suretini görmek istiyorsan yedi kapılı cehennem tarifini oku.’ Mevlana burada ‘O gün cehenneme ‘doldun mu?’ deriz; o; ‘daha yok mu’ der’ ayetini hatırlatmakta cehennem gibi nefsin arzularının doyum tanımadığını vurgulamaktadır.

İnsan ve İman

Akıl, ilahi hitabın muhatabıdır ve insani erdemlerin kaynağıdır. Hz. Ali’nin dediği gibi, dini anlamadan yoksun akıl, akıl sayılamaz; aklın tavrından uzaklaşan din de din olarak görülemez.

Hz. Ali’nin kardeşi Hz. Cafer’in, İslâm’dan öncesi ve sonrası asalet ve karakterinde var olan değerlerden ötürü Cebrail’in övgüsüne mahzar olduğu, çeşitli rivayetlerde ifade edilmiştir. Bu rivayetlerde Resulullah’ın Cafer’i çağırıp, Cebrail’in ender görünen iltifatına mazhar oluşunun sebeplerini sorduğu da belirtilmiştir. Cafer’in Resulullah’a cevabı iyilik ve kötülüğü kavramada aklın önemini kavratmaktadır:

‘Ey Allah’ın Resulü, ne İslâm’dan öncesinde ne de sonrasında ağzıma içki koydum. Düşündüm; içki, bendeki en büyük değeri, aklı elimden alıyor. En azından akıl gücümü zayıflatıyor. Hâlbuki ben, insanlık değerlerimi korumak için, aklımı korumaya, ona daha çok işlerlik kazandırmaya muhtacım.

Ey Allah’ın Resulü, bana bir zarar ve fayda sağlamayacağını bildiğimden putlara hiç ilgi duymadım. Efradıma yapılmasını kabullenemeyeceğim için hayatta zina suçu işlemedim. En büyük çirkinlik addettiğim için hiç yalan söylemedim.’

Akıl sağlam ölçülere sahiptir. Hisler kadar yanılmamakta, kendini kaybeden insanı kendine getirebilmektedir. Akıl, insanları nefsanî arzularının pençesinden kurtarabilmekte, Muhayyel korkuların esaretinden insanı azade kılabilmektedir. Akıl, haklara saygılı olmayı öğretmektedir. Hangi fiillerin fazilet olduğunu hangilerinin ‘iyi’ olmadığını idrak etmektedir.

Ama Mevla’ya kullukta aklın tek başına yeterliliğini savunmak mümkün değildir. Akıl kendi başına sadece ilk olarak hisleriyle yaşayan insan varlığının başına ‘insanlık tacı’ giydirmiştir ki Kur’ân bu durumu ‘ahsen-i takvim’ ifadesi ile karşılamıştır.

Akıl kalpteki iman duygusu ile birleşmelidir. Çünkü insanın hakikat güneşinin aydınlığına kavuşması ancak bu sayede gerçekleşebilecektir. İşte o zaman insan, eşyayı gerçek yüzü ile görme bahtiyarlığına kavuşacaktır. Resulullah (s.a.s.)’in ‘Allah’ım bize eşyanın hakikatini göster’ niyazının anlamı bu olsa gerektir.

Çıplak akılla düşünme iddiasında olan insanın kafasında kalıp düşünceler çalıp duracaktır. İyi ve kötüyü tek bir ölçü ile değerlendirecek, çevresine tek bir bakış açısıyla bakacak, bu bakış açısına uymayan her şeye tepkili olacaktır. Her şeyin kendi heva ve hevesinin belirlediği ölçüye uymasını isteyecektir. Çünkü kalp tekniğinden yoksun bir akıl, aslında artık akıl değil, hevadır. Hevasına bu şekilde uyan biri, hoşgörü zeminini kaybeden mutaassıp fanatik biri olup çıkacaktır.

Kur’ân ‘Eğer hak onların hevalarına uysaydı gökler ve yerler ve oralarda bulunanlar fesa...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm ve İnsan
« Posted on: 29 Nisan 2024, 07:24:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm ve İnsan rüya tabiri,İslâm ve İnsan mekke canlı, İslâm ve İnsan kabe canlı yayın, İslâm ve İnsan Üç boyutlu kuran oku İslâm ve İnsan kuran ı kerim, İslâm ve İnsan peygamber kıssaları,İslâm ve İnsan ilitam ders soruları, İslâm ve İnsanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes