> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Geç duyulan beste
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Geç duyulan beste  (Okunma Sayısı 740 defa)
23 Eylül 2010, 15:23:37
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 23 Eylül 2010, 15:23:37 »



Geç Duyulan Beste




"Onu ilk, annemin dudaklarından dinledim ve ruhuma sindirdim. O nağme ile içim bir hoş olmuştu. Bir yüksek duvar vardı sanki mutluluk ile aramda. O ses ile eridi ufaldı ve silindi gitti o mehîp duvar, o yüksek sur... "Elhamdülillahirabbil âlemin" diyordu annemin dudakları. Gözlerinde yakamoz sarısı bir ışık vardı. Bakışları derindi. Onun içinde gecenin yıldızları ve mehtabı ışıyordu devamlı. Evet, miracî bir çizgi görüyordum o karanlık içinden ötelere yürüyüp giden ve ardı sıra nice yolcuya 'Gel!' diyen... Bir çizgi, bir iz, bir ince yol...

"Âlemlerin Rabbi olan ALLAH'a hamd" ile başlıyordu bu çizgi, bu yol. O'na şükür ile başlıyordu... Evet, boyun eğmeden içe dalma mümkün mü? Başını öne eğmeden öze bakma ve kalbe nazar etme imkânı var mı? Elbette yok...

Sonra annemin bakışları başka bir hâl aldı. Derinlik daha da büyüdü, daha da genişledi, daha da sınırsızlığa yaklaştı. "Errahmânirrahîm" âyeti döküldü dudaklarından. Nurlu ve içli bir mûsıkî gibi aktı kucağına bu kelimeler. Ben gözlerine bakarken, annemin kucağına dökülen bu ışık parçalarını da toplamadan edemiyordum. Onlar en güzide mücevher parçalarından daha değerli geliyordu bana. Öyle parlıyorlardı ki anlatamam. Sonra "Mâliki yevmiddin" dedi annem. "Din gününün Sahibi" diyordu... ALLAH, din gününün sahibiydi. Yani asıl günün, ölümsüz ve solmayan sabahın sahibi. O gün yaman bir gün, o gün her şeyin iyinin kötüden, karanlığın aydınlıktan, çirkinin güzelden, ızdırabın neşeden, ayrılacağı bir gündü.

O sözler de bir tablo gibi çizgileriyle netleşmeye başladı nazarımda. Sanki bu sözün renkleri, şekilleri geniş bir dünyayı örüyordu gözümün önünde. Annemin bakışlarından yansıyordu bu panoramanın çizgileri. Onun özünden kaynıyordu âdeta aşk ve sevda tayfları... Onun kalbinden gelip gözlere misafir oluyor ve sonra dudaklarından nağmenin ışıklarını, nurlarını alıp geliyordu bizim dünyamıza.

Sonra "İyyakena'büdü ve iyyakenestaiyn" sözleri aktı bir vaha ırmağı gibi kalbime. Bu söz ne kadar müessir bir güç ve insanı kendine çeken bir efsun taşıyordu. "Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Sen'den yardım dileriz." Kâinattaki bütün varlıklara olan dilencilikten çekip kurtarıyordu kulunu Mevlâ. "Sen Benimsin ve kimseye bırakmam!" diyordu. "Hele nâdânlara, acizlere, sefillere seni bırakıp, parçalatmam." diyordu ve bizi Kendi'ne çekiyordu. Emniyete erdiriyordu kalbimizi, ruhumuzu. Evet, bu söz çöllerde dolaşan ruhuma sanki âb-ı zülâl gibi gelmişti. O sözün iksirini içtim ve kuru dudaklarıma serinlik sunan ve kalbime diriliş tiryakı yudumlatan bu kevser ile kendimden geçtim. Kendime geldiğimde bir başka boyuta çekildiğimi fark ettim. "İhdinassırata'l-müstakîm" diyordu annem. Bu söz, dosdoğru bir çizgi sunuyordu bizlere. Evet, "Sen Benimsin, siz Benimsiniz" diyen Mevlâ, bizden dosdoğru olmamızı istiyordu. Eğer böyle olmazsa, o Rahmeti Engin Olan'a ulaşamazdık. Yollarda zebil olup gitme, kurda kuşa yem olma ihtimalimiz vardı. Zîrâ başlangıçta hafif bir sapma, ilerde büyük açılarla yoldan çıkmaya sebep olurdu. Bu dosdoğru çizgi, bir pusula bir rota gibi kalbimi bir ufka doğru çekti. Ve beni âdeta doğrunun zincir ve prangalarıyla bağladı, esir etti. Bu Hakk'a teslimiyet idi. Ve bütün hürriyetlerin, mutlulukların kaynağıydı. Keşke bu teslimiyetim haşre dek sürse, sıratta devam etse, Cennet'e girinceye kadar bu zincirler, bu kementler beni sarsa ve bir dost gibi benden asla ayrılmasa.

Bir tarif başladı tekrar: "Sıratellezîne en'amte aleyhim" diyordu annemin dudakları. Bakışları iyice uhrevîleşmişti. Ona bakan, oradan ince vazgeçilmez bir ışık çizgisinin tâ Hakk'a doğru uzadığını, rıza kapısına dayandığını ve o kapının kilidini açan tılsımlı bir anahtar olduğunu anlardı. Evet, doğruluktu şifre. Bütün rahmet kapılarını ardına kadar açacak olan doğruluk ışığıydı, doğruluk nuruydu. "Bizi doğru yola ilet, nimete ermişlerin, nimetlendirdiğin peygamberlerin, evliyaların, ermişlerin yoluna ilet." başka değil diyordu. Bu dua bize; "Böyle yakarışa geçin, en güzel dua budur." der gibi nasihatte bulunuyordu. O an dudaklarım gayr-i ihtiyarî bu cümleyi tekrar etti. Bu kudsî beyan bir tılsımlı güce sahipti ve ömrümü merhamete uygun bir hâle getirecek ve onu bütün çirkinliklerden, karanlık ve kaostan temizleyecekti.
Annemin dudaklarından dökülen "Gayril mağdubi aleyhim" sözleri ile irkildim. Bu bir ikazdı, bu bir yanlışa sapmayın nasihatiydi. Bu sözde bin bir kırmızı ışık yanıp söner gibi bir hâl ve keyfiyet hissettim. Sanki bu kırmızı ışıklar bir yangın selinden, bir elem volkanından, bir acılar otağından, bir ızdırap yurdundan geliyordu. Veya oradan yansıyordu. "Buraya gelmeyin, feci son ile kendinizi heder etmeyin." ikazı vardı bu canavar gözünde parlayan, vahşi iştaha benzer kor gibi yakıcı, ürpertici, kızıl bakışta.

Ardından bir cümle döküldü dudaklarından annemin: "Veleddâllîn." Bu daha korkunç bir ikazdı. Bu ikaz, derin bir çukurdan, dibi görünmeyen bir boşluktan veya ateş ile dolu bir cehennemden geliyordu.

Öncekiler mağdûbindi, ALLAH'ın gazabına uğrayacak olanlardı. Günahkârlar da bunların arasında bulunuyordu. Fakat sonuncular, 'veledâllîn' sözüyle tarif edilenler, dalâlete sapmış dallîn güruhuydu. Annemin gözlerine baktım o an. Derin bir gece, sanki şebnem örgülüyordu. Binlerce çiğ danesi, bu derin geceleri hatırlatan gözbebeğinin içinden sanki belirip geliyor ve yanaklarına süzülüyordu. Annem ağlıyor ve dua ediyordu. "Bu güruhlara dâhil etme bizi ALLAH'ım!" diyordu. Bir arz-ı hâli dillendiriyor ve nağmeleştiriyordu.

Benim de gözlerim yaşardı. Bu iki güruh içine girmemek için, ALLAH'a dua ettim. İşte o an annemin dudakları 'âmin' deyiverdi. Benim dudaklarım da 'âmin' dedi. Bu iki 'âmin' iki kanat gibiydi ve kalbimiz ruhumuzu, yekpareleşmiş umudumuzu, aşkımızı ve sevdamızı ötelere taşıyordu, Hakk'ın huzuruna çekiyordu. Kurtuluş iklimlerine yükseltiyordu....




Mehmet ERDOĞAN

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Geç duyulan beste
« Posted on: 29 Mart 2024, 16:23:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Geç duyulan beste rüya tabiri,Geç duyulan beste mekke canlı, Geç duyulan beste kabe canlı yayın, Geç duyulan beste Üç boyutlu kuran oku Geç duyulan beste kuran ı kerim, Geç duyulan beste peygamber kıssaları,Geç duyulan beste ilitam ders soruları, Geç duyulan besteönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes