> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Esaretten hürriyete
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Esaretten hürriyete  (Okunma Sayısı 591 defa)
28 Ekim 2010, 21:34:11
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 28 Ekim 2010, 21:34:11 »



Esaretten Hürriyete


Kafesinde mahpus güzel bir papağanı bulunan bir tacir vardı. Ticaret için Hindistan tarafına yolculuk hazırlığına başladı. Cömertliği sebebi ile hizmetkarlarının arzularını sorarak onlardan siparişler aldı. Çok sevdiği papağanına dönerek onun da ne hediyeler istediğini sordu. O da sahibine:

"- Oradaki papağanlara benim halimden bahset ve selamımı arzet!" dedi.

Mahpus papağan hal lisanı ile Hindistan'daki papağanlara şu feryadını duyurmak istiyordu:

"- Sizlere gıpta eden bu mahpus papağan bir av tuzağına düştü. Ömür boyu bir kafese mahkum oldu. Size selam göndererek sizden çare, yardım ve irşad edici bir rehberlik etmenizi ümîd ediyor."

Bu hal reva mıdır ki, ben bir demir kafes içine mahpus olayım, siz ise hürriyet içinde yeşil ormanların, güzel çiçeklerin ortasında abad olun!. Ben burada hapiste, siz ise gülistandasınız! Dostların vefası bu mudur?"

"Ey büyükler! Sizler seher vakti çayırda feyz şebnemlerinden demlenirken lütfen bu zavallı kuşcağızı hatırlayınız!"

"Dostların dostu hatırlaması, mübarek bir şeydir. Hususiyle yad eden Leyla, yad edilen Mecnun olursa.."

"Ey hep birlikte gezip uçuşan papağanlar! Sizler oralarda serbest serbest dolaşırken, ben kafesimde yüreğimden akan kanları içiyorum! Beni şad, abad ve ihya etmek isterseniz, benim hatırama da lütfen içtiğiniz iksirden birkaç yudum için; bu kimsesiz, bîçare kardeşinizin hatırası için toprağa da birkaç damla serpin!" diyordu.

Tacir, Hindistan'a vasıl olunca daldan dala konan birkaç papağan gördü. Onlara seslenerek mahpus papağanın selamım söyledi.

Hal lisanı ile mahpus papağanın bu feryadı, yani selamı, Hind papağanlarını çok duygulandırdı. Herbirini titreme aldı. Dallardan yere düşüp öldüler.

Tacir bu hale çok şaşırdı. Manzaraya hayret etti. Söylediğine pişman oldu:

"Bu manasız sözümle biçarelerin hayatlarına kasdettim." dedi.

Tacir işlerini bitirip memleketine döndü. Başından geçenleri hayretle kafesteki mahpus papağana anlattı. O papağan da aynı Hindistan'dakiler gibi titredi. Kafesin zeminine düştü ve öldü.

Tacir, son derece müteessir oldu. Çünkü kuşu, kendisi için bir neş'e kaynağı, sohbet arkadaşı ve sırdaşı idi.Perişan şekilde ağlayıp inlemeye başladı. Kah:

"Veren Allah, alan Allah!.."

diyor; kah mecaza saplanıyor; kah hakîkate tırmanıyordu. Papağanının ayrılışı ile yanıp tutuşuyordu. Denize düşen bir insanın yosunlara tutunuşu gibi kendisine tesellî menbaı arıyordu.

Nihayet ağlayıp sızlandıktan sonra, ölü papağanı kafesten çıkardı. Gömmek için yer hazırlamağa başladı. Kafesin kapısı açılınca, ölü taklidi yapan papağan canlandı. Uçtu. Yüksek bir ağacın dalına kondu.

Tacir, kuşun yaptığı işe hayran kaldı. Bu esrarı çözmek için kuşuna seslendi:

"- Ey kuşum! Halini bize bildir! Hind'deki papağanlardan ne hal telakkî ettin ki, bir hile yaptın, beni yaktın?" dedi.

Kuşu cevap verdi:

"- Haberini getirdiğin Hind papağanları bana sessiz hareketleriyle nasîhat ettiler:

"Senin sesin, seni kafese mahkum etti!" demek istediler. Ben de verilen talimatı yerine getirdim. Kendimi öldürdüm. Ve kurtuldum...

Mevlana (k.s.) buyurur:

"Ey gafil! Bu kuş gibi ölü ol ki, kurtulasın! Dane gibi olursan, seni kuşlar toplar. Gonca gibi olursan, seni çocuklar yolar."

"Daneni sakla, uzaklarda gizlen! Goncanı sakla da duvar dibinde bitmiş otlar gibi ol!"

Hikayede geçen kafesteki papağan, beden, yani nefs esaretine giren ruhu temsil eder. Hindistan?daki hürriyete gark olmuş, daldan dala uçan papağanlar ise dünya lezzetlerinden sıyrılmış fanilik ve eşyanın esaretinden kurtulmuş ervah-ı mücerrede, yani evliyaullahın ruhaniyetleridir.

Hind'deki kuşların kafesteki mahpus kuşa talimatı:

"Ölmeden evvel ölünüz!? emri celiline ittibaın lüzumudur ki, kurtuluş ancak bu yolla mümkündür.

Varlık kaydından kurtulmak için ya ölmek veya ölü görünmek, yani ilahi emir ve nehiylere gönülden bağlanmak îcab eder. Bu sebeble Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri tasavvufu:

Hakk'ın seni senliğinde öldürmesi ve kendisi ile ihya etmesidir.? diyerek tarif eder.

Zikir, dilin, yalnız lafza-i celali tekrarlaması değil, Allah (c.c.) idraki ile ilahi tecelllinin bütün benliği kuşatıp kalpte yerini almasıdır.

Zikre devam, öyle bir dereceye ulaşır ki, zikrin hakikati kalbin yaratılış gayesi ile birleşir. Zikre makes olur. Zikrin hakikati, harf, kelime ve sesten münezzehtir. Kalbin cevheri, yani özü de, ilahî ve Rabbanî olduğu için münezzeh bir latifedir. İki keyfiyyet, böylece eşyadan mücerred hale gelince, birbirlerinin aynı olur, birleşirler. Kalp, orada yokluğa kavuşur. Zikredilenden yani Cenab-ı Hakk'dan başka herşey silinir. Bu fena halidir. Fanîlerin aradan çekilip "Baki?nin kaldığı makamdır. İtmi'nandır; huzura vasıl olmuşdur.

Ra'd Süresi'nin 28. ayet-i kerimesinde buyurulur:

"Bunlar, îman edenler ve kalpleri Allah (c.c.)'ın zikri ile sükünete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak, Allah (c.c.)'ın zikri ile itmi'nana erer; huzura kavuşur."

Diğer bir ayet-i kerîmede de:

"Mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah (c.c.)'ın ayetleri okunduğunda îmanları artan ve yalnız Rabb'lerine dayanıp güvenen kimselerdir." (Enfal, 2)

Allah (c.c.)'ın nuru ile nurlanmış Allah dostlarının ukba durumunu bildiren diğer bir ayet-i kerîme ise;

"Bilesiniz ki, Allah (c.c.) dostlarına korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır." (Hüd, 62)

Kafesteki kuşun bu işaretlerdeki sırrın inceliğini anlayıp tatbik etmesi neticesi, kendisini ebedî hürriyet saadetine kavuşturdu.

Ehlullah'ın kelamı ve halleri hikmettir. Ehil olmayanları haberdar etmemek, ehil olanları da mahrum etmemek için sözlerindeki sırları, birtakım rumuz ve işaret ile söylerler. O sözleri, gönül sahipleri idrak ederler. Anlamayanlar ise sadece lafzı işitip kalırlar.

Ebu Hüreyre (r. a.) buyurur:

"Ben Rasülullah (s.a.)'den iki nevi ilim aldım. Birini neşreyledim, diğerini gizledim. Neşreyleseydim, mealine tahammül edilmez, benim bu boynum giderdi."

Peygamberimiz (s.a.), nübüvvet ve velayetin (veliliğin) bütün tarik vasıflarını kendinde cem' etmişti. Yüz yirmi bin küsur peygamberin fazileti ve seçkin evsafı, en mükemmel bir şekilde onda toplanmıştı. O (s.a.), her nebî ve velînin mümtaz vasfının kemalindeydi.

Nübüvvette her peygamber, kendine mahsus mümtaz vasfı ile sıfatlanmıştır. Mesela;

İbrahim (a.s.); Allah'dan başka gönlünde hiçbir yaratılmışın yeri olmayan anlamında "Halîlullah"; Musa (a.s.); Allah (c.c.) ile konuşan, hayatı celal sıfatının tecellîsinde olan manasında "Kelîmullah"; İsa (a.s.): batın tasfiyesi ve nefs tezkiyesi ile ahlakta kemale ermiş anlamında "Rühullah" namını kazanmıştır.

Evliyaullah hazeratının da herbiri bir vasıfla mümtazdır. Ve ayrı ayrı tecellîlere mazhardırlar. Mesela: Abdülkadir Geylanî (k.s.) tasarrufta; Muhiddîn Arabî (k.s.) manevî ilimler ve keşfiyatta; Hz. Mevlana (k.s.) ise, yakıcı ve kavurucu aşk, vecd ve muhabbette harikuladedir.

Mevlana (k.s.) kendi halini şöyle ifade eder:

"Ben bu esrarı, kapalı ve muhtasar söyledim. Açıkça beyan etmedim. Çünkü, geniş beyan etmeye çalışanın dili, dinleyenin de idraki yanardı."

Diğer bir beytinde de şöyle buyurur:

"Benim beytim, beyt değil, bir mana cihanıdır. Hezlim de hezl değil, te'dîb; kıssalarım, basit ve sıradan sözler değil, ta'lîmdir. Sırları îzah ve idrak ettirmek içindir."

Mesnevi, ta'lîm, irşad ve eğitim için tanzim edilmiş bir kitaptır. Mesnevî'nin diğer bir hususiyeti de, anlayışlar, isti'dadlar ve kabiliyetler her insanda farklı olduğu için zaman zaman hezl vadisine girer. Yani basit gibi görünen kıssalarla, tanzîm-i îlahiyye'nin esrarını, inceliklerini, hassasiyetlerini değişik tarzda îzah eder.

M e v l a n a (k.s.) kendi ölümünün "şeb-i arûs" yani, düğün gecesi olduğunu söyleyerek, kendisinin beden kafesinden kurtulup "hüsn-i mutlak"a (sonsuz güzele) vuslatını ifade ederken:

"Gönül dostlarını o gece bayram yapıp benim halimin sevincini yaşasınlar!" buyurarak; "Ben ölüp de tabutuma konduğum zaman, "ayrılık, ayrılık"; kabre konunca da "veda, veda" deme! Çünkü ölüm, benim için kederlenilecek değil, sevinilecek bir şeydir." şeklindeki ifadeleri ne kadar manalıdır.

Mevlana (k.s.): "Dünya nedir?" sorusuna: "Ruhlar hapishanesidir!." diye cevap verir.

Yine bir gazalinde: "Ben iş görmek ve halkı irşad etmek vazifesiyle mükellef dünya hapishanesinde bulunuyorum. Yoksa zindan nerde, ben nerdeyim? Kimin malını çalmışım ki, mahpusum?" der.

Dünyada her adım attıkça arzu edilen menzile varılır. Her nefes aldıkça da dünyadan gitme yaklaşır. Diğer cihetten de ruhların aslı, alem-i ervahtır. Her nefes aldıkça da aslına yaklaşır. Havuzdaki suyun buharlaşıp kaybolması gibi sessiz sedasız alınan verilen nefesle ömür de zamanını tamamlar.

İnsan olsun, hayvan olsun aslı toprak olduğu için onun içinde çürür. Ve kaybolur. Toprağa dönüşür.

Maddiyat böyle olduğu gibi maneviyat da aslında rücu eder. Manevî mayası, cennetin eczasından olanlar cennete; cehennemin eczasından olanlar cehenneme gider.

Mevlana (k.s.), ömrünün üç safhasını "Hamdım, piştim ve yandım!.." diye ifade eder.

Cesedin yanması, ruhun manevî gıdalarla dolup hayvanî gıdalara yer kalmaması neticesi, dünyevî lezzetlerden bütünü ile sıyrılması manasıdır.

Nasıl kelebek, ışığın etrafında cazibeye tutulur, irade...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Esaretten hürriyete
« Posted on: 28 Nisan 2024, 02:43:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Esaretten hürriyete rüya tabiri,Esaretten hürriyete mekke canlı, Esaretten hürriyete kabe canlı yayın, Esaretten hürriyete Üç boyutlu kuran oku Esaretten hürriyete kuran ı kerim, Esaretten hürriyete peygamber kıssaları,Esaretten hürriyete ilitam ders soruları, Esaretten hürriyeteönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes