๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Makale Dünyası => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Temmuz 2010, 16:05:41



Konu Başlığı: Dur ey adam korkma ki koşmak zorunda kalmayasın
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Temmuz 2010, 16:05:41
Dur Ey Adam!.. Korkma ki; Koşmak Zorunda Kalmayasın...

Hırstan gözkapakların genişlemiş, gözlerin ne önündekileri ne arkandakileri, ne sağında nede solundakileri görmüyor… Hep uzaklara bakınıyorsun adam…

Önünde bir hayat, ardında bir hayat, sağında ve solunda hayatlar var; bak bir kadın var sağında, üçte çocuk hemen sol tarafında, bak ardında iki yaşlı insan var ve önünde insanlar, kadınlar, erkekler, çocuklar var yaşamak isteyen, hemen şimdi seninle yaşamak isteyen insanlar var.
Ve sen azgın şelaleler gibi daha, daha yükseklerden düşmeye koşarken durgun sular gibi yaşamak isteyen hayat sahipleri var dört bir yanında.
Nasılda görmüyorsun adam?...

Hırstan ayakların dizlerine yabancılaşmış, ellerin, kolların yakın dallarda çürümeye durmuş kaç meyveyi daha itekleyerek önüne uzanacak?...Hiç yorulmayacak mısın adam?...
Bak limonlar senin için çıtır çıtır su topluyor, elmalar dallarında senin için terliyor, incirler, üzümler senin için ballanıyorlar.
Bak tavuklar, kuşlar, kargalar, küçük serçeler senin için toprağı eşeliyorlar, bulutlar senin için biat edip bir araya geliyor, yağmurlar senin için yağıyor, damla damla başına , omuzlarına, yüzüne düşüyorlar.
Bahçen seni beklerken hangi uzak bahçelerin olmamış meyvelerine göz dikmişsin de, daha kaç ağacın dallarını kırmaya koşuyorsun adam?...

Hırstan dudakların incelmiş, ağzın bıçak kesiği gibi burnunun altını çentip te çizmiş sanki, dilinden ah-u efganlar dökülüyor üstüne başına!...Ağzın kanıyor adam!...
Bütün yumurtalar içinde en büyükleri senin elindeki viyol’ü dolduruyor, en iyi armutları sen istiyorsun, en kırmızı, en sarı, en yeşil elmalar senin poşetlerine dolup boşalıyorlar , matematik bilgin kuru fasulyenin kalibresini bile hesaplamaya yetiyor, daha ne istiyorsun?
Bin ekmek içinde nasibini bulmak için bin ekmeği de elden geçiriyor, bir ekmek biraz daha az yada biraz daha çok pişmeye görsün fırınların kapılarını kırmaya gidiyorsun.
Nasibinden daha başka ve daha fazla kaç ekmek yiyebileceğini sanıyorsun?
Bu nasıl bir açlık ki, hiç doymayacakmış gibi bakıyorsun adam!...

Hırstan saçların deli kevenler gibi olmuş; başının içi boşalmışta dışına vurmuş sanki!… Ne esen rüzgarlardan haberin var, ne gelip geçen günleri hangi kuyularda kaybettiğini hatırlıyorsun adam!...
Bak herkesin bir başı var omuzlarının üstünde, herkesin kendi başının içinde kendi hesapları, kitapları, kendi tilkileri ve o tilkilerin birbirine dolaşık kuyrukları var.
Kanma kimsenin başına ki, kendi başını da kimsenin başını da sen kendin yakmasın.
Sanma ki, tilkilerine uyanlar senden daha iyi rüzgarlara kaptırmışlar varlıklarını, sende herkesin kapıldığı rüzgarlara kapılmışsın .
Bırak Zerdüşt’ün neyi nasıl buyurduğunu, o kayalıkların dorukları insana göre değil, kendi rüzgarına kapılmak için kendi düzlüğüne in adam!...

Hırstan yüzün kararmış, alnın bin yıl yaşamışsın da inadına yaşlanmamışsın gibi sınır çizgileri silinmiş eski haritalara benziyor sanki…Yüzüne bakanlar boş bir kitabı okuyorlar sende, kim bilir kaç kabus görmüşsün de harflerini yitirmişsin, kim bilir ne kadar korkmuşsun adam?...
Dur ve dinle ki; her devir kendi korkusunu kendi zamanından yapar da oturup ona bakar ve her devirde korkularına bakanlar korkuluklarını da kendi korkularından yontarlar.
Bil ki, bütün korkuluklar hep bir korkudan doğarlar adam…

Dur ey Adam!... Koşma!...Allah var!... Korkma!...
Korkma ki, kaçmayasın korkundan, korkma ki, korkuluklara sığınmayasın ve korkma ki, koşmak zorunda kalmayasın!...
Yalan söylemişler sana; koşmak çare değil, koşmak, çünkü hızı kutsamaktır ve hız unutkandır ve hız nankördür ve hız bu devrin korkuluğudur!...
Dur Ey Adam!...Koşma artık…
Korkma ve unutma; ‘’…Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir…’


Şahin Torun