> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe..
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe..  (Okunma Sayısı 763 defa)
06 Kasım 2009, 00:33:04
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 06 Kasım 2009, 00:33:04 »



BÜTÜN ZAMANLARIN EN HAYIRLI KUŞAĞI: SAHABE

 

Halit İSTANBULLU


Sahabi arkadaş/dost olmak anlamına gelen sohbet/suhbet kelimesinden müştak bir kelime. Bunun için muayyen bir ölçü yok, “sahabi” az ya da çok başkası ile birlikte olan herkese şamil. Bu yüzden; “falanca ile bir yıl, bir ay, bir gün ve hatta kısa bir an beraber oldum” derken sahibe/beraber oldu fiili kullanılır. Kelimenin sohbet çerçevesinde kazandığı geniş anlam, günün belli bir anında Allah Rasulü (s.a.v.) ile birlikte olan kişiyi de içine almaktadır.

 

Sahabi olmanın ve de o duruş üzere kalmanın “nasıllığı” ulema indinde farklı mütalalara neden olmuştur. Muhaddislere göre; Allah Rasülü’nü (s.a.v.) müslüman olarak bir defa gören kişi sahabidir. Fakat O’nu (s.a.v.) mümin olarak görenin iman üzere ölmesi şarttır.[1] Sahabi olma şerefine nail olan, ardından irtidat eden sonra tekrar müslüman olan fakat yeni halinde Allah Rasülü’nü (s.a.v.) göremeden ölenler tarifin dışında kalırlar. Bu yüzden Kurre b. Meysere, Eş’as b. Kays gibi bir ara irtidata irtikap edenler Ebu Hanife ve Şafi’ye göre sahabi kabul edilmezler.[2] İrtidat ameliyesi kişinin bütün amellerini iptal ettiği gibi sahabi olma payesini de alır-götürür.[3]

Allah Rasülü’nü (s.a.v.) görmenin nasıllığı ile ilgili mülahazalar şu çerçevededir: Kişi bizatihi O’nu (s.a.v.) görmeyi kast ediyor, ya da başkası vesile oluyor, bizzat O’na (s.a.v.) bakıyor, ya da hedefinde başkasını görmek varken gayri ihtiyari olarak bakışları O’na (s.a.v.) alıyor.[4] Eğer bütün bu bakışların öncesinde iman varsa “gören” kişi sahabi kabul edilir.

Allah Rasulü’nü (s.a.v.) görmek, “O’na (s.a.v.) mülaki olmak” anlamında değerlendirilmelidir. Zira İbn Ümmi Mektum gibi Efendimiz’i (s.a.v.) dünya gözü ile göremeyenler de tereddütsüz sahabidir.[5] Sağını solunu birbirinden ayırabilen veya “sözü anlayıp karşılık verebilecek” derecede bir dirayete malik olan çocuklar da sahabidir.[6]

Ebu Zueyb El-Hüzeli gibi O’nu (s.a.v.) ölümle defn arasında görenler yaşarken görme bahtiyarlığına eremediklerinden sahabi kabul edilmezler.[7]

Ez cümle sahabi; Allah Rasulü’nü (s.a.v.) , risalet vazifesinin başlangıcından Ezeli ve Ebedi dostu olan Allah Teala’ya irtihal edişine kadar devam eden süreç içerisinde mümin olarak gören ve o hal üzere vefat eden kişidir.

Melekler Sahabe midir?

Allah Rasulü’nü (s.a.v.) mümin olarak gören ve o hal üzere ölen “herkes” zarfında insandan başka kimler var? Hz. Cebrail bazen asli suretinde bazen de Dihyet-i Kelbi hüviyetinde O’nunla (s.a.v.) görüşmüştür. Görüşme aşikar olduğuna göre melekler de sahabi midir?

Bütün zamanları ibadete ayarlı olan ve bu yüzden nafile ibadet yapmaya dahi zaman bulamayan meleklere peygamber gönderilip gönderilmediği, gönderildi ise Allah Rasulü’nün (s.a.v.) ashap kadrosuna dahil olup-olmadıkları ihtilaflıdır. Fahruddin Razi “Esraru’t-Tenzil” adlı eserinde risaletin melekleri bağlamadığı noktasında icmanın olduğunu nakletmektedir. Fakat icma olduğuna itiraz edenler de vardır. Takiyyuddin Sübki Allah Rasulü’nün (s.a.v.) meleklere de gönderildiğini söylemektedir.[8] Fakat tercih edilen, risaletin meleklere şamil olmadığı görüşüdür.

 

Cinlerin Durumu

Peygamberlere vahyedilen hakikatler cinleri de bağlar. Çünkü insanlar gibi mükelleftirler. İrade ve ihtiyarları vardır. İbadet için yaratılmışlardır: “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”[9] Öldükten sonra diriltileceklerdir. İsyankar olanları cehennemde cezalandırılacaktır.[10]

Cinlerin varoluş gayeleri Allah Teâla’ya ibadet etmektir: Neye ve nasıl iman ve ibadet edeceklerini ise peygamberlerden öğrenmişlerdir: “Hani cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’an’ı dinlemeye hazır olduklarında (birbirlerine) ‘susun’ demişler, Kur’an tamam olunca da uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi. Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, Hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik. Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun.”[11] Bu ayetler bir çok açıdan cinlerin mükellef olduklarına işaret etmektedir:

* Allah Teâla cinleri Kur’an’ı dinleyip iman etmeleri, emirlerini uygulayıp yasaklarından sakınmaları için Allah Rasulü’nü (s.a.v.) dinlemeye yöneltmiştir.

* Cinler, Kur’an’ı dinlediklerini, anladıklarını ve O’nun doğruya ulaştıran kitap olduğunu kabul ettiklerini haber vermektedirler. Onların bu beyanı Musa’yı (a.s), O’na indirilen Kitabı, Kur’an’ın Tevrat’ı tasdik ettiğini ve dosdoğru yola ilettiğini bildiklerini göstermektedir.

* Allah Rasulü’nü (s.a.v.) görüp, Kur’an’ı dinleyen cinlerin milletlerine; “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun.” diye çağrıda bulunmaları, mükellef olduklarına, haber verdiklerini doğrulamak, emrettiklerine de itaat etmek suretiyle Allah Rasulü’nün (s.a.v.) davetine müsbet karşılık vermekle emrolunduklarına delalet etmektedir.[12]

Cinlerin tamamının mükellef olduğu, bir kısmının Allah Rasulü’nü (s.a.v.) dinleyip iman ettiği[13] dikkate alındığında içlerinde sahabi vardır. Çünkü Hz Rasulullah (s.a.v.) insanlara olduğu gibi cinlere de gönderilmiştir: “Alemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed’e Furkan’ı indiren Allah, yüceler yücesidir.”[14] Bütün müfessirler cinlerin de ayette geçen ‘âlem’ kapsamına girdiği noktasında icma etmişlerdir.[15]

“Kalk uyar.”[16] ayeti mutlak olduğundan akıl sahibi bütün canlıları kapsar. Cinler de bu bağlamda değerlendirilir. Çünkü onlar içerisinde de sefihler, cehenneme girecekler vardır.

İbn Hazm bu noktada şunları söylemektedir: “Allah Teala cinlerden bir grubun iman ettiğini, Hz. Rasulullah’tan (s.a.v.) Kur’an dinlediğini ve içlerinde faziletli sahabilerin yer aldığını bizlere bildirmektedir.”[17]

Ne var ki pozitivizmin gücüyle sarsılan bazı modernistler cin bahsinde bir takım garip te’villere giderek “cin” gerçeğini çarpıtmışlardır. Kainatta olan her şeyde sebep-sonuç prensibinin hakim olduğunu iddia eden Ahmed Han bu noktada pozitivizme öylesine teslim olmuştur ki; beş duyunun algı sahasına girmeyen her şeyi reddetmiştir. Melekleri insandaki sezgisel bilişin, sudaki akışkanlık ve taştaki katılık gibi yaratılmış nesnelerin hususiyetleri olarak te’vil eden Ahmed Han[18] Kur’an’ı Kerim’de geçen “cin” kelimesinin kapsamı hakkında da şunları söylemiştir: “Cin kelimesi beş yerde ‘can’la aynı anlama gelmekte ve bunlar şer, hastalık ve diğer olumsuzlukların yansımaları olarak anlatılmaktadır. Diğer yerlerde geçen “cin” kelimesinden ise çöllerde, tepelerde ve ormanlarda yaşayan yabani insanlar kastedilmektedir.[19]

Modernizmin Mısır ayağında yer alan Muhammed Abduh da cinlerle alakalı Ahmed Han’ınkine benzer mütalalar serdetmiştir. Mücize ve keramet gibi harikulade, melek ve cin gibi de gözlem alanına girmeyen varlıkları te’vil ya da reddeden modernistlerin etkin ve de yeni olanlarından Muhammed el-Behiy “Ahkaf” ve “Cin” sürelerinde geçen cinlerle alakalı şunları söyler: “Bunlardan, Medine’den Mekke’ye gelen ve kimse görmeden Allah Rasülü’ne (s.a.v.) iman eden insan topluluğu kastedilmektedir”[20]

Allah Teâla’nın te’vile imkan vermeyecek bir dille yarattığını ifade ettiği, mükellef olduklarını belirttiği, Hz Rasulullah’ı (s.a.v.) görüp ondan Kur’an dinlediklerini bildirdiği ve bu dinleme neticesinde içlerinde mü’minlerin olduğunu izhar ettiği cinlerin varlığı bedihi bir hakikattir. O halde insanlar arasında olduğu gibi cinler içerisinde de bir çok sahabi vardır.

Sahabinin Kim Olduğunu Tayin Etmede Ölçü

Sünnetin saf haliyle sonraki kuşaklara taşınması mühim meselelerin en üst sırasında yer almıştır. Hadislerin naklinde görev alan ravilerin kim olduğunu tesbitin ehemmiyeti konu ile alakalı hususi bir disiplinin doğmasına sebep olmuştur. Hadis rivayet eden kişinin adalet ve zapt yönü bütün yönleriyle incelemeye alınmıştır. Raviler zincirinin ilk halkasında yer alan sahabenin kim olduğu ve nasıl tesbit edileceği hadisle alakalı diğer meselelerden daha fazla önemsenmiştir. Bu noktada farklı mülahazalar öne çıkmıştır. Neticede bir kişinin sahabe olduğu şu esaslardan biriyle tesbit edilmiştir:

* Tevatür Yolu: Yalan üzerine birleşmeleri adeten mümkün olmayan bir cemaatin kendilerinden önceki bir başka cemaatten yaptığı nakille kişinin sahabi olduğunu rivayet etmesidir. Bu, usuller içerisinde en kamil olanıdır. Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali başta olmak üzere cennetle müjdelenen on kişinin (Sa’d b. Ebî Vakkas, Said b. Zeyd, Talha b. Ubeydillah, Zübeyr b. el-Avvâm, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah -radıyallahu anhum-) sahabi olduğu tevatür yoluyla sabittir.

* İstifâza Yolu: Kişinin sahabi olduğu tevatür derecesine ulaşmayan bir şöhretle bilinebilir. Dımam b. Sa’lebe ile Ukâşe b. Mıhsan’ın –radiyallahu anhuma- sahabi olduklarının tesbiti gibi.

* Şahadet Yolu: “Şahs-ı vahidin tezkiyesi makbuldür.” Kaidesinden hareketle herhangi bir sahabi veya tabiinin “falancanın Rasulullah (s.a.v.) ile musahabesi vardır” demesi ile de kişinin sahabi olduğu tesbit edilebilir. Mesela Hz Ömer’in devri hilafetinde Ebu Musa el-Eş’ari komutasındaki askerler içerisinde yer alan Hümeme b. Ebi Hümeme ed-Devsi Isfehan’da ishal hastalığından vefat etmişti. Ebu Musa el-Eş’ari Hümeme hakkında; “Vallahi Efendimiz’den (s.a.v.) Humeme’nin şehit olacağını işitmiştim.” dedi. Bu ifadeden Hümeme’nin –radiyallahu anh’ın- sahabi olduğu anlaşılmıştır.

* İkrar Yolu: Kişinin adaletinin sübutu ve Allah Rasulü (s.a.v.) ile aynı zamanda yaşama imkanının mevcudiyeti aşikar olur, sonrada sahabi olduğu tarafından itiraf edilirse ikrarı kabul edilir. Yani bu durumdaki bir kişinin sahabi olduğuna hükmedilir. İkrarın kabül edilebilmesi iç...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe..
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:31:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. rüya tabiri,Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. mekke canlı, Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. kabe canlı yayın, Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. Üç boyutlu kuran oku Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. kuran ı kerim, Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. peygamber kıssaları,Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe.. ilitam ders soruları, Butun Zamanlarin En hayirli Kusagi:Sahabe..önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes