> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Müteşabih Ayetleri Anlama
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müteşabih Ayetleri Anlama  (Okunma Sayısı 602 defa)
15 Eylül 2010, 16:45:19
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Eylül 2010, 16:45:19 »



Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın Müteşabih Ayetleri Anlamaya Katkısı

Bu makalemizde muasır âlimlerimizden Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın müteşabih ayetleri nasıl ele aldığını incelemeye çalışarak Usul-i Tefsir ilminin önemli bir problematiğini teşkil eden bu konuya getirdiği açılımı dikkatlere sunacağız. Aralarında tefsir ehlinden bazı kimselerin de bulunduğu geniş kitlenin müteşabihler hakkındaki telakkileri şöyle özetlenebilir: 1- Müteşabih, mânâsı kapalı olup kesin maksadı anlaşılamayan ayetlerdir. 2- Buna binaen bu ayetlerin tefsir ve teviline girişmek doğru değildir. 3- Müteşabihler “yedullah”, “er-Rahmanu ale’l-arşi’steva”, “men fi’s-semai” gibi, Allah Teala’ya mahluklarda bulunan bazı özellikler nisbet eden ve sayıları son derece az birkaç ayetten ibarettir.

Bu anlayışın iyice irdelenmesi gerekir. a) Her şeyden önce müteşabih ayetlerin sayısı bu kadar az değil, yüzlercedir. Çünkü yaygın anlayıştaki müteşabihler, “müteşabihu’s-sıfat” denilen kısım olup bunlar, misalleri çok az olan küçük bir bölümünü teşkil eder. Oysa bunlar “hakiki müteşabihler” kısmının bir bölümüdür ve huruf-i mukatta’anın da içinde yer aldığı bu kısım, bir önceki bölüme göre biraz daha fazladır. Ama kevnî meselelerden, uhrevi hallerden ve başka bir kısım hakikatlerden bahseden “izafi müteşabihler” vardır ki bunların sayısı yüzleri geçer. b) Diğer taraftan, Allah Teala mânâsı anlaşılamayacak tarzda muhataplarına hitab etmekten münezzehtir. İlim ve hikmet sahibi bir insanın bile yapmayacağı yersiz bir davranış, nasıl olur da O’nun hakkında düşünülebilir? c) Bir de şunu hiç unutmamak gerekir: Teşabüh problematiği, aklı ve bütün kapasiteleri sınırlı olan insan yapısının ayrılmaz ontolojik bir gerçeğidir. İnsanın bu özelliği onun ifadesine de yansımış, lisanına yerleşmiştir. Beşer dilini kullanma durumunda olan Kur’ân da, haliyle müteşabih ifadelerle dolu olmuştur. d) Hem iyi değerlendirilmesi halinde, insanlar için müteşabihlerin Kur'ân’da bulunması büyük bir nimet, hatta mucizedir. Zira bu özelliğe sahip bir kitap, ilmi her şeyi ihata eden Allah’tan gelebilir. Kur’ân beşer sözü olsaydı, müteşabihler bulunmaz ve bilhassa müteşabihler konusunda insanların dikkatlerini çekip onları uyarmazdı.

Bu makalemizde düşüncelerini ele alacağımız müellif, konuyu sathi bir şekilde ele almakla yetinmeyip bu hususta zor olanı gerçekleştirmiş, meseleyi fikri ve felsefi yönden temellendirmiştir. Böylece müteşabihleri, nerdeyse mühmel, meskut, gölgede kalma durumundan kurtararak, tefsir için büyük bir zenginlik kaynağı olduğunu göstermiştir. Makalemizde bunu ispat edeceğimizi umuyor, bir yandan da son dönemde, Türkiye’de orijinal müelliflerin pek bulunmadığı zannını gidermeye de katkı sağlayacağını ümid ediyoruz.

Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın Müteşabihatla İlgili Görüşleri
Müfessirimiz müteşabihi açıklamaya başlarken önce şu önemli hususu vurgular: Esasında Mütekellim olan Cenab-ı Allah yönünden, keza işin gerçeği yönünden Kur’ân’da hiçbir şüphe olmadığı halde, muhatabın anlaması yönünden duruma göre, çeşitli şekillerde kapalılık ve farklı ihtimaller bulunur. Bu ihtimaller, muhkem ayetlerin ışığında vuzuha kavuşturulur.1
Onun vurguladığı diğer mühim husus şudur: Kur’ân’da mühmel yoktur. Huruf-i mukkatta’alarda bile çeşitli anlayış vecihleri vardır. Mesele, mefhumların tahdit edilip muhkemleştirilmesi ile, kastedilen mânânın tayin edilmesindedir. Faide-i hitab ise bu tayine bağlı değildir. Saymaya gelmez derecede araştırma konuları sezdirmek, beşer ilminin değerini tayin ettirmek, insanların seviyelerine göre onlara değişik zevkler tattırmak, nihayet rasih âlimleri sonsuz bir tefekkürle imtihan etmek gibi birçok faide-i hitab vardır.

1. Müteşabih’in Tarifine Katkısı
“Müteşabihat denildiği zaman mânâsız bir ibham-ı külli iddia edildiğini zannetmek büyük bir hata teşkil eder. Müteşabihat mânâsız ve mühmel değil, kesret-imeânîden dolayı muayyen bir murad tayini mümkün görünmeyen ve daha doğrusu ifade ettiği hakâik-i muhîta, zihn-i beşerle kabil-i istiab olmadığından mübhem görünen bir ifadedir. Bu öyle bir beyandır ki hakikat-mecaz, sarih-kinaye, temsil-tahkik, zâhir-hafî gibi vücuh-i beyanın mecmuunu havidir. Bunun için bâlâda buna “el-ma’lûmü’l-mechul” ifadesini arzetmiş idik. Zaten kelamda ibham, mevkiine göre en büyük vücuh-i belagatten birini teşkil eder.”
“Müteşabihat, murad olunabilecek gibi görünmekte birbirlerine benzer müteaddit mânâlara muhtemildir ki hepsi mi veya birisi mi murad olduğu zâhir bir surette seçilemez.” Müfessirimiz bu tarifini başka bir yerde biraz daha genişleterek şöyle der: “İki şeyin birbirine mütekabilen alettesâvi benzemelerine teşabüh ve bunların her birine müteşabih denilir ki yekdiğerinden seçilemez, zihin temyizlerinden aciz kalır. Teşbih ve müşabehette bir taraf fer’ ve nakıs, diğer taraf asıl ve tam olur. Teşabühte ise tarafeyn, aynı kuvvette mütesavi olurlar. Teşabühleri tefavütlerini setreder de iştibah u iltibas hasıl olur: “İnne’l-bakara teşâbehe aleyna”,” teşâbehet kulûbuhüm”, “ve ütû bihi müteşâbihen” gibi. Demek ki teşabüh, seçilememeye sebeptir. Temyiz olunamamak bunun bir mânâ-yı lâzımîsidir. Bu münasebetle, insanın doğrudan doğruya temyizine yol bulamadığı bir şeye dahi müteşabih ıtlak edilir ki hafî, müşkil demek gibidir. Bu ıtlak, var ile yok beyninde müsavi olması nokta-i nazarından da olabilir.” Bu sözün devamında müteşabihin başka anlamına geçerek şöyle devam eder: “Bu suretle Kur’ân’ın ve âyât-ı Kur’ân’ın ihkam ve teşabühü; elfazı, tenasuku, hüsnü, maânîsi, ahkamı gibi muhtelif vücuh ile mülahaza olunabilir. Ayetlerin fasılaları, müvazenetleri ve sairesi gibi sanayi-i bediiyyesi itibariyle teşabüh ve tenasuk, muhkemliğe mukabil değildir. Belki ayn-ı ihkamdır. Bu cihetle “uhkimet âyâtuhu”8, “kitaben müteşâbihen” mütekabil değil, yekdiğerinin izahıdır. Fakat nazmın delaleti itibariyle mülahaza edildiği zaman muhkem ile müteşabih, zıd ve mütekabildirler. Şüphe yok ki mânâsını kat’iyyetle bildiren muhkem, bildirmeyen gayr-ı muhkemdir. Bu ayette (Ali İmran, 7) muhkem ile müteşabih mukabil olarak zikredildikleri gibi maba’dinde te’vil karinesi de mânâya aittir ki İlm-i Usul’de de şer’an muhkem ve müteşabih, bu haysiyetle mülahaza edilmiştir.”

2- Müteşabihin Kapsamını Genişletmesi
Müfessirimiz şu pasajlarda müteşabih teriminin kapsamını genişletmektedir:
“Zâhir mukabilinde hafî, nass mukabilinde müşkil, müfesser mukabilinde mücmel, muhkem-i has mukabilinde mânâ-yı ehassıyla müteşabih vardır. Binaenaleyh kitab, külliyetiyle mülahaza olunduğu zaman, bu üslub-i hikmetle müteşabihatın muhkemata rücuu haysiyetiyle hepsi muhkemdir, “la raybe fih”11, “kitabun uhkimet âyâtuhû”12dur. Bilakis bu hikmete muhalif olarak müteşabihat ümmü’l-kitab farz edilir de muhkematın müteşabihat ile te’viline gidilirse o zaman da hepsi müteşabih olur. “Kitaben müteşabihen mesani tekşa’irru minhu cüludü’llezine yehşavne rabbehüm” hükmü tezahür eder.” Görüldüğü üzere burada hafî, müşkil ve mücmeli müteşabih kapsamına dahil ederek genişletme cihetine gitmiştir. Şu halde Kur’ânda hafî geldiğinde onu zâhir ışığında, müşkil geldiğinde onu nass ışığında, mücmel geldiğinde onu müfesser ışığında, mânâ-yı ehass ile müteşabih geldiğinde onu muhkem-i has ışığında anlamaya çalışmalıyız. Böyle yapmakla iştibah ve ihtimaller izale olunabilir.

Burada bir husus dikkat çekmektedir: Müteşabihatı esas alıp muhkematı ona göre anlamaya çalışmak, tenkit ve reddedilen bir iştir. Merhum müfessirimiz, naklettiğimiz mezkur ifadesinde, işi tersine çevirerek muhkemi müteşabihe irca edenler hakkında “kitaben müteşâbihen mesânî” ayetiyle istişhad etmesi tereddüde yol açmaktadır. Zira bildiğimiz kadarıyla bu ayette, 'ayetlerinin belagatte, hakikatleri bildirmekte birbirine benzer olması' itibariyle Kur’ân medh olunmaktadır. Yoksa burada muhkem mukabili olarak müteşabih söz konusu değildir. Dolayısıyla bu siyaka münasip olan ayet-i kerimenin, muhkemi bırakıp müteşabihleri fitne sebebi yapmak isteyenleri kınayan “fe emme’llezine fi kulûbihim zeyğun fe yettebiûne ma teşâbehe minhu…” olduğunu düşünüyoruz.

“Bir lafzın mücerret siğasına nazaran mânâ-yı muradı malum olursa ona zâhir denilir ki enva-ı muhkemin edna derecesidir. Bunun te’vile veya tahsise veya nesha ihtimali bulunabilir. Fakat bunlar karineye muhtaç olduğundan, karine olmadığı müddetçe zâhirinde kat’i olur. Eğer bu mânâ kelamda ma sîka leh olmuş, mütekellim, sözü bunun için sevk etmiş ise nass olur. Bunda artık te’vil ihtimali kalmaz. Ancak tahsis veya nesih ihtimali bulunabilir. Nihayet nesih ihtimali de yoksa ki ihbarat, te’yid edilmiş inşaiyyat bu kabildendir- bu da mânâ-yı hassıyle muhkem olur. Bunların hepsinin hükm-u icabı ilm ü ameldir. İndetteaâruz akvâ tercih olunur.

Bunlara mukabil, bir lafzın mânâ-yı muradı siğasından değil, başka bir emr-i ârız sebebiyle gizlenmiş bulunursa hafî, böyle değil de mânânın nefsinde ince, her nefsin nüfuz edemeyeceği, edenlerin de teemmülsüz kavrayamayacağı derecede gamız olması veya bir istiare-i bediiye bulunması gibi bir sebepten nâşi gizli, muhtac-ı teemmül bulunursa müşkil, siğa müteaddit mânâlara alesseviyye muhtemil olur ve hiçbirinin tercihine karine bulunmaz ve fakat bir beyan-ı tefsirin lühûku me’mul bulunursa mücmel, mânâ-yı muradı anlamak ümidi münkatı’ olursa hâlis müteşabih olur. Müteşabihat-ı Kur’ân’dan birçoğu böyle kesret-i meânîden dolayı bir şa’şaa-yı beyan içinde bulunduğundan nazarları kamaştırır…”

3-Müteşabihin Hikmet-i vücudu Hakkındaki Katkısı:
Müfessirimiz, ilahi kitaplarda müteşabihat bulunmamalı idi, gibi bir tevehhüme kapılmanın doğru olmayıp, bunların yer almasının hikmet-i vücudunu bildirmek üzere şöyle der: “Zira böyle bir tasavvur, cereyan-ı vücudun inkıtaını veya suret-i vahide altında yeknesak ve camid bir tevalisini ve malumat-ı ilah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müteşabih Ayetleri Anlama
« Posted on: 29 Nisan 2024, 05:23:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müteşabih Ayetleri Anlama rüya tabiri,Müteşabih Ayetleri Anlama mekke canlı, Müteşabih Ayetleri Anlama kabe canlı yayın, Müteşabih Ayetleri Anlama Üç boyutlu kuran oku Müteşabih Ayetleri Anlama kuran ı kerim, Müteşabih Ayetleri Anlama peygamber kıssaları,Müteşabih Ayetleri Anlama ilitam ders soruları, Müteşabih Ayetleri Anlamaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes