> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Bir Kere Daha Bayram
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Kere Daha Bayram  (Okunma Sayısı 564 defa)
15 Eylül 2010, 16:43:27
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Eylül 2010, 16:43:27 »



Bir Kere Daha Bayram

Ramazan gelirken bin nazla ve dolu dolu düşüncelerle gelir. Gece-gündüz hep gufranla tüllenir durur. Miadı dolunca da kendini duyura duyura gider. Ne var ki Ramazanlaşan ruhlara tam bir boşluk yaşatmamak için de bizi, hayrı, bereketi, neşesi sıkıştırılmış bir gün diyebileceğimiz bayrama emanet eder. Ramazandan sonra bayramın gelişi sürpriz olmasa da, yine de o alışılmışın çok çok üstünde bir canlılık ve ülfetlerin eskitemediği bir eda ile ufukta belirir; bir dolunay gibi yükselir ve gözlerimize, gönüllerimize kâse kâse heyecan sunar. Ramazanla sıcak alâka kurabilmiş hemen herkes bayramı, ilâhî ihsanların bir tevzi zamanı füsunuyla duyar, onu olabildiğine tılsımlı bulur ve onun buse mavî cazibe ve büyüsüyle muvakkaten dahi olsa, Ramazanın ayrılış şokunu oldukça hafif hisseder ve koca bir gufran ayının vedasıyla engin bir ihsan gününün şölenini iç içe yaşar.

Bizler, bayramı hemen her zaman süratle doğan, bir hamlede gelip tepemize yükselen ve âdeta göz açıp kapama sürati içinde de ömrünü tamamlayıp guruba yaslanan bir bedir gibi duyarız. Çarçabuk gelir, çarçabuk gider ve hasretlerimizi, hayallerimizdeki resimlerine emanet eder. Ancak böyle fevkalâde dar bir zaman dilimine sıkıştırılmış bayram o kadar zengin, o kadar muhtevalı ve o denli cömerttir ki, onda haftaların, ayların vâridâtının meknuz bulunduğunu söylemek mübalağa olmasa gerek. O her zaman semadan ufkumuza tıpkı bir avize gibi sarkıtılır; sinelerimize neşe olur akar, semavîliğe açık gözlere ışık ziyafetleri çeker.. Ramazanı saygıyla uğurlayanlara göklerin saygı mesajlarını sunar. ve hemen herkese -gönlünün vüsati ölçüsünde- ukbâ güzelliklerinden neler ve neler fısıldar.!

Bayram, dünya ve ötelere ait güzelliklerin birbirine karıştığı, insanların bütün bir Ramazan boyu değişik ibadetlerle melekleştiği, meleklerin bu benzerliğe teveccüh ve iltifat olarak bayramlaşan o temiz ruhlar arasında tenezzül dalga boyuyla uçuşup durduğu ve her şeyin lâhutî bir güzelliğe büründüğü öyle büyülü bir gündür ki, onu tam duyup yaşayabilenler kendilerini uyanmak istemedikleri bir rüya âleminde sanırlar. Bu mübarek günde Ramazanın yaşandığı hemen her yer ruhanîlerin yıldızlar arası dünyalarda duyup zevk ettikleri mânevî ihtişama denk bir füsuna bürünür, ve o engin mânâ ve muhtevasıyla gönüllere işleye işleye mü'minleri, açılabildikleri kadar alır kalbî ve ruhî hayatın derinliklerine götürür, onlara ayları, güneşleri, kehkeşanları içine alabilecek vüsate erme rampaları hazırlar, ve herkese “kenz-i mahfî”ye pırıl pırıl bir ayna olabilme düşüncelerini fısıldar: Öyle ki, derecesine göre hemen herkes bayramın tedâî ettirdikleriyle uçmaya hazır kuşlar gibi gerilir, herhangi bir derinliğe açılıyormuşçasına boyunlarını uzatır.. ve uçup ulaştıkları/ulaşacakları zirvelerin hayretiyle hep mest ü mahmur dolaşır ve bu tek dünya gününü âdeta Cennet zamanlarına çevirirler, evet onlar böyle bir hayret sermestisi içinde, her nesnede Hakk'a ait güzellikleri görme büyüsüyle mest, zaman sükûtun lisanıyla en beliğ hutbeler îrad etmekte ve hemen bütün mekanlar da, bayram rengi ve bayram deseniyle onlara bestesiz, güftesiz en saf bir mûsıkîden en nefis nağmeler sunmaktadır. Zannediyorum eğer bayramın seslendirdiği bu mûsıkîyi ve bayramlaşan insanların edalarından dökülen şiiri çözmek, dile getirmek mümkün olsaydı, en enfes şiirlerin bercesteleri bile bu büyülü nağmelerin yanında renk atmış, sararmış kupkuru birer lakırtıya dönüşürdü. Bazen bayramın gelişiyle -duyanlar için- dört bir yanı öyle bir “üns” esintisi kaplar ki, insan görüp temâşâ ettiği her çehrede ötelerin vefasının tüllendiğini görüyormuşçasına ve hem burası hem de öteler, her iki âlemin birleşik noktasında bulunuyor olma hülyalarıyla zevkle gerilir, haşyetle ürperir ve kendini bir havf-recâ zemzemesi içinde bulur. Bazen insan, bayramda her şeyi olduğundan çok farklı duyar ve farklı değerlendirir: Öyle ki o kendine hükmeden bir kısım duygu anaforlarıyla göklerin ve yerin iç içe girdiğini, arzdan kopup bir ölçüde semavîleştiğini, ruhanîlerin arasına girip onların dünyalarını paylaştığını sanır; açılır, genişler, “lâ mekânî” bir hâl alır ve kendini sahili olmayan derinliklere salmışçasına mahiyetinin sınırlarını çok aşkın bir serhadde ulaşmış gibi olur.

Bayramda duygular o kadar yumuşar, ruh öylesine hafifler ve mantık gönülle o denli içli dışlı olur ki, insan bazen bu seviyedeki bir farklılaşma karşısında hayretten hayrete girer. Kim bilir belki de ona bu ölçüde insanî değerleri hatırlattığından ötürü bayramın daha sık gelmesini arzu eder... Bütün imanlı gönüller bayramı duyarlar ama o, bizim ülkemizde daha bir nazlı, daha bir sevimli, daha bir şirin ve daha bir candandır; zira yüzlerce seneden beri hep aziz bir misafir gibi gelen, başımıza yümnünü, bereketini boşaltan ve bizi şefkatle kucaklayan bayram, o kadar bizim olmuştur ki onu hep evlerimizde-odalarımızda, mâbedlerimizde sokaklarımızda bizden biri gibi duymuş ve sinelerimizi açarak muânakasına koşmuşuzdur. Evet bayram her gelişinde duygu, düşünce, his ve şuurlarımıza öyle derince tesir eder ve benliğimizi öyle yumuşakça sarar ki, onu tıpkı teneffüs edilen bir koku, dilimizde-damağımızda dolaşan bir lezzet, gönüllerimizde duyulan bir haz ve ufkumuzda tüllenen bir şölen gibi hissederiz; biz hissederiz, o da günün hemen her saatinde bize, harflerle, kelimelerle kayıt altına alınamayacak ne sözler ne sözler söyler, her şeyi evirir çevirir kendi uhrevî güzelliğinin cazibesine bağlar, hafıza, hayal ve hatıralarımızı en enfes resimlerle süsler ve bir gün çekip gitse de, hayalhanemizde her zaman en tatlı rüyalar gibi hep taptaze kalmasını bilir.

Biz, günümüzdeki bayramları, önceki bayramlara nispeten daha bir ehemmiyetli, daha bir kucaklayıcı ve bir mânâda da koruyucu görüyoruz. Her şeyden evvel o, bizleri, günlük hayatın gündelik dedikodularından, “yaşamın” kirli yanlarının tozundan toprağından uzaklaştırarak, hatta arındırarak kendine benzetir ve aktüalitenin isi-pası içinde bunalmış günümüzün insanına öteden iksirler sunmak suretiyle, onu gerçek insanî değerlere uyarır; uyarır ve her yanını saran kirli duygularını, mülâhazalarını eriterek, çözerek onu tali?inin gülen yüzüyle buluşturur.

Bilhassa, hayatını kalb ve ruh seviyesinde götürebilenler için bayram bazen öyle şaşaalı ve pırıl pırıl gelir ki, insan onu yaşamadan-duymadan asla bıkmaz ve gündüzün gitmesini, gecenin gelmesini, uykunun gelip hayatın üzerine abanmasını kat’iyen istemez. Nasıl ister ki bayram, mü?minlere servet ve vâridâtını israf derecesinde ikram eder ve onunla şöyle böyle uzak bir tanışıklığı olanları bile o sihirli armağanlarıyla sevindirir ve miadını doldurarak gidip guruba kapandığında da zihinlere bıraktığı fotoğraflarla tedâî menfezlerini açık tutar ve her fırsatta duygularımıza bir sürü şey söyler: Öyle ki insan ne zaman onun adını ansa, birdenbire hafızasında yüzlerce çağrışım vetiresi başlar, onun ismiyle zihinlerimizde bir sürü mefhum şekillenir.. en taze mânâlar sökün eder gelir ve kendilerine has çerçeveye oturur, duygularımızda garip kıpırdanışlar belirir ve hayallerimizin vüs’atine göre, zamanın bilmem hangi diliminde yaşadığımız bayramları bütün saniye, dakika ve saatleriyle bir kere daha yaşar ve o nefis zaman parçacıklarını, yaşadığımız hayatın birer derinliği gibi duyarız. Evet, onu anınca hayalimizde cemaatle tıklım tıklım camiler belirir.. kulaklarımızda tekbir ve tehlil avazı uğuldar durur.. aşk u şevkin coşturduğu gönüllerden taşan çığlıklar birer mızrap gibi sinelerimize kalkıp inmeye başlar. Çocukların cıvıl cıvıl sevinçlerini, yaşlıların vakur ve murâkabeyi andıran duruşlarını, kadın-erkek, genç-ihtiyar herkesin neşeyle köpürüp sevgiyle birbirini kucakladıklarını bütün canlılığıyla bir kere daha duyar ve kendimizi zaman üstü bir âlemin, her iklime açık büyülü bir koyunda sanırız.

Ben şimdilerde, milletçe yaşadığımız o mübarek günlerin hasretiyle hep içimi çekip dursam da, bir zamanlar bayramlarla aydınlanmış, renklenmiş o müstesna zaman dilimlerini saat, dakika ve saniyeleriyle duyup tadabiliyor ve dostlarla el ele, gönül gönüle bulunduğum o “eyyâmullah”ı bütün letâfetiyle hissedebiliyorum.. evet, o mübarek günleri, kendi insanımızla, cami hariminde, şadırvan başında, mâbed yolunda bütün hususiyetleriyle önce nasıl duymuşsam, bunca uzaklık ve bunca toz dumana rağmen o günkü revnaktarlığıyla ruhumda bir kere daha yaşayabiliyorum. Evet o eski günlerde hemen herkes, heyecanla dopdolu, saygıyla karşılayacağımız bir telaş içinde, bir oraya-bir buraya koşar, yer yer toparlanır, zaman zaman dağılır, bayramın ebediyet buudlu güzelliklerinden tam nasip alabilme atmosferinde, namaz, va’z u nasihat, Allah’a iç dökme, cami avlusunda dostlarla sarmaş dolaş olma ve onlarla hasbihâl etme gibi konularla kendini farklı hâllerle ifade eder, gün boyu Allah ve Peygamber'e açık durur, başkalarıyla münasebetlerini sevgi ve şefkate bağlı götürür, çevresine basiretle bakar, her şeyi kalbiyle değerlendirir, vicdanıyla tartar ve sabahtan akşama kadar çeşitli aktivitelerle o mübarek günün tek santimini dahi heder etmemeye çalışırdı...

Ruhlarımız o bayramları bir şiir, bir mûsıkî gibi dinlerdi ve o günlerde hemen herkese ve her yerde, kâse kâse bayram ruhu sunulurdu. Çehrelerdeki beşâşet, sinelerdeki genişlik birbirine denk israf hududunda bir cömertlikle, hep verme ve dağıtma yarışında bulunur, ne olursa olsun herkes o aydınlık günleri çocuklar gibi pür-neşe ama mutlaka bir temkin tavrı içinde yaşar ve derinleştirirdi.

Dünya durdukça o bayramlar da bütün canlılığıyla hafızalarımızda yaşayacak ve gelecek yeni bayramlarımıza birer model teşkil edeceklerdir; model teşkil edecek ve ömürlerimizin en ak çizgileri olarak her zaman kanatlarını hayallerimizin ufkuna gererek, en karanlık, en tozlu-dumanlı günlerde dahi hafızalarımız...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Kere Daha Bayram
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:05:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Kere Daha Bayram rüya tabiri,Bir Kere Daha Bayram mekke canlı, Bir Kere Daha Bayram kabe canlı yayın, Bir Kere Daha Bayram Üç boyutlu kuran oku Bir Kere Daha Bayram kuran ı kerim, Bir Kere Daha Bayram peygamber kıssaları,Bir Kere Daha Bayram ilitam ders soruları, Bir Kere Daha Bayram önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes