> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma..
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma..  (Okunma Sayısı 774 defa)
04 Kasım 2009, 22:43:14
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 04 Kasım 2009, 22:43:14 »




BAZI KAVRAMLAR ÜZERİNE BİR SORUŞTURMA


Bismillâhirrahmânirrahîm

1.

A- İçtihad: Lugatte “kişinin, zor ve meşakkatli bir işi yerine getirmek için bütün gücünü sarfetmesi” demektir.

Fıkhî literatürde ise bu kelime “fakihin, fürua ait şer’î bir hükmün mahiyeti konusunda zannî bir netice elde etmek için bütün gücünü sarf etmesi”ni ifade eder.

İçtihad için öngörülen şartları şu şekilde toparlayabiliriz:

 

Şer’î hükümleri bilme yollarını, bu hükümlerin kısımlarını, isbat yollarını, delalet şekillerini, şartlarını, mertebelerini, tearuz durumunda tercih yönlerini, Kitap ve Sünnet ‘in ahkâma müteallik nasslarının delalet ve sübut bakımından durumlarını, nasih-mensuh nassları ve üzerinde icma ve ihtilaf edilmiş olan konuları ve Arap dilini bilmek; insanların ve yaşadığı toplumun ahvaline vakıf olmak ve nihayet kişisel, toplumsal ya da siyasal herhangi bir yönlendirme/baskı altında bulunmamak.


B- Taklit: Lugatte “boyuna kolye, gerdanlık vs. takmak” demektir.

Istılahta ise “başkasının görüşüyle deliline bakmaksızın amel etmek”tir. Buradaki “görüş” kelimesi, taklit edilen kişinin kavil, fiil ve takririne şamildir.

Taklid seviyesinden yukarı çıkamamış olan (mukallid) kimsenin, bir meselede bir tek görüşü taklid etmesi gerekir; bir tek meselede farklı içtihadlar ile amel edemez. Örneğin mukallid olan kimse, abdestin hangi durumlarda bozulmuş sayılacağı noktasında bir tek mezhebin görüşüyle amel etmelidir. Mezhepler arasında abdesti bozan kimi hususlar ihtilaflı olduğu için bir durumda birini, diğer durumda öbürünü taklid etmesi doğru değildir. Ancak iki farklı meselede iki farklı mezhebin görüşleri ile amel edebilir. Mesela bir kimse abdest konusunda Hanefî mezhebinin görüşleri ile amel ederken, oruç konusunda Şafiî mezhebinin görüşlerini taklid edebilir.


C- Telfik: Lugatte “kumaşın iki tarafını birleştirip dikmek, süslemek, uydurmak vs.” anlamlarına gelir.

Bu kelime ıstılahî olarak genellikle şu anlamda kullanılmaktadır: “Mukallidin, iki veya daha fazla mezhebin bir meseledeki farklı hükümlerini birleştirerek amel etmesi.”

Örnek verecek olursak: Bir mukallid, abdest aldıktan sonra vücudunun herhangi bir yerinden kan çıktığı ve bu kan akacak şekilde çok olduğu zaman Şafiî mezhebinin görüşünü taklid ederek abdestinin bozulmadığına hükmedebilir. Ancak aynı abdesti devam ederken o kimse şehvetsiz olarak kadının vücuduna dokunsa ve bu durumda da abdestinin İmam Ebû Hanîfe’nin mezhebine göre bozulmadığına hükmetse, bu kimse telfik yapmış demektir. Zira bu durumlardan ilki İmam eş-Şâfi’î’nin mezhebine göre abdesti bozmaz ise de İmam Ebû Hanîfe’ye göre bozar. İkinci durumda ise İmam Ebû Hanîfe’ye göre abdestli iken İmam eş-Şâfi’î’ye göre değildir.

Ancak bir kimsenin bu iki farklı hüküm ile iki farklı zamanda amel etmesi caizdir.[1]


D- İcma: Hz. Peygamber (s.a.v)’den sonra Ümmet-i Muhammed’in bir asırda yaşayan müçtehidlerinin şer’î bir mesele üzerinde görüş birliği etmesidir.

İcmaın hücciyyeti konusunda Hariciler’in ve Şia’nın bir kısmı ile en-Nazâm’dan oluşan marjinal bir azınlık dışında bütün ümmetin uleması fikir birliği içindedir. İcma’ın kaynaklık değeri hakkındaki Kur’an ve Sünnet nassları Usul-i Fıkıh kitaplarında ayrıntılı olarak zikredildiği için burada bunlara dalmayı gereksiz görüyoruz.

Kuşkusuz İcma’ın kaynaklık değeri konusunda işaret ettiğimiz naklî deliller yanında aklî deliller de mevcuttur. Bu ümmetin içtihad derecesine yükselmiş alimlerinin bir konudaki görüş birliği, o konunun hükmünü zannî olmaktan çıkarıp kat’î mertebesine yükseltir. Öte yandan icma, bir anlamda kollektif bir içtihadı ifade ettiğinden, icmada yanılma payı ferdî içtihaddan çok daha azdır.[2] Burada meselenin ihtiyat boyutunu da gözden uzak tutmamakla birlikte, özellikle şu noktayı dikkate almak gerekir: Hz. Peygamber (s.a.v) bu ümmetin dalalet ve hata üzerinde görüş birliği etmeyeceğini bildirmiştir.[3] Bu ümmetin avamının, alimlerine tabi olduğu gerçeği de işin içine katılarak düşünülürse, neticede bu ümmetin müçtehid imamlarının icmaı, topyekün ümmetin görüşü olarak karşımıza çıkacaktır.

İcma’da görüşleri itibara alınması gerekenler, Kur’an ve Sünnet’in hücciyyeti konusunda herhangi bir çekincesi bulunmayan kimseler olmalıdır. Çünkü Kur’an ve Sünnet nasslarının hücciyyeti ve bağlayıcılığı noktasında menfi tavra sahip olanların hakkıyla içtihad edebileceğini düşünmek mümkün değildir. Bunun yanında mesela dört mezhep imamını taklid ettiği için bütün ümmeti tekfir eden eş-Şevkânî[4] gibi marjinal kimselerin icmaa aykırı görüşlerine itibar edilmesi de sözkonusu olamaz.

İcmaın vukuu ve nakli konusunda ileri sürülen birtakım iddialar hakkında da kısaca şunları söylemek mümkündür: Ulemanın bir meselede icma bulunduğunu söylerken kasdettiği, içtihad mertebesine ulaşmış bulunan, Ehl-i Sünnet’e mensup müçtehid imamların –ya da Ehl-i bid’at’ten olsa da, dinden olduğu zaruretle sabit olan ya da tevatüren nakledilen herhangi bir hususu inkâr etmeyen müçtehidlerin– görüş birliğidir. Bu noktanın bu şekilde sınırlandırılması oldukça manidardır. Çünkü içtihad mertebesine ulaşamamış olan veya dinden olduğu zaruretle bilinen ya da tevatür tarikiyle sabit olan bir hususu inkâr eden Ehl-i bid’at fırkalardan birisine mensup bulunan bir kimsenin, “insanlar üzerine şahit” olması düşünülemez. Diğer taraftan içtihad edebilmek için gerekli özellikleri taşıyan bir kimsenin üzerine düşen asgari görevlerden birisi, içtihad ettiği konuda delillerini göstermek ve bunları tartışmaya açmaktır. Çünkü o kimseye göre içtihad ederek vardığı nokta “hak”tır. Bu itibarla bu hakkın gizlenmemesi, açığa vurulması gerekir. Zira hakkı söylemeyerek susan kimse “dilsiz şeytan”dır; Yüce Allah (c.c)’a verdiği ahdi ve misakı bozmuştur. Dolayısıyla böyle bir kimsenin, bırakalım içtihad mertebesine layık olmayı, “şahit” olma özelliğini dahi taşıdığını düşünmek mümkün değildir.

Öte yandan bu ümmetin başından beri ortaya koyduğu uygulama, ilmin yazılması, karşılıklı görüşlerin kaydedilerek topluma ve gelecek nesillere ulaşmasının sağlanması şeklinde olmuştur. Çünkü toplumun din ve dünyasını öğrenmesinin; bilgiye ulaşanın onu henüz ulaşmamış olana tebliğinin ve hakkın ortaya konulmasının yolu budur.

Şu halde herhangi bir asırda fukaha topluluğunun ortaya koyduğu ve yayılıp duyulan herhangi bir görüş, yukarıda vasıflarını zikrettiğimiz herhangi bir alimin muhalefeti ile karşılaşmamışsa, bu görüşün “üzerinde icma edilmiş bir görüş” olduğundan şüphe edilemez.

Muhakkik usul alimleri tarafından dayanak olarak kabul ve itimat edilen icma işte budur.


E- Tecdid: Lugatte “yenilemek ve yeniden yapmak” anlamına gelen bu kelime, şer’î bir ıstılah olarak “Zamanla Kur’an ve Sünnet’te belirtilen aslî şeklini kaybetmeye yüz tutan kimi uygulamaların, aslî, yani Selef zamanında uygulanan şekline döndürülmesi” anlamında kullanılmıştır.[5]

Bu bağlamda “tecdit” kelimesi, “Ceddidû îmânekum…”[6] hadisindeki “tecdit” ile aynı anlamdadır. İmanda ne aslen, ne de şeklen herhangi bir tebdil/tağyir söz konusu olamayacağına göre tecdidin imanda meydana getireceği yeniliğin, imanı ilk baştaki taze ve canlı şekline döndürmek anlamına geleceği açıktır. Dolayısıyla mücedditlerin fonksiyonu da başka herhangi bir şey değil, Kitap ve Sünnet hükümleri konusunda “orijinaliteyi ve ilk baştaki tazeliği muhafaza”dır.

Şah Veliyyullah ed-Dihlevî de meseleyi aynı anlayışla ele almakta ve tecdit hadisini, “Bu ilmi, her kuşağın adalet sahibi olanları yüklenir ve bunlar aşırıların tahrifini, ehl-i batılın ona sızarak yapacağı tahribi ve cahillerin tevilini ondan uzak tutar”[7] hadisinin tefsir ettiğini söyleyerek[8] yukarıdaki yaklaşımı teyit etmektedir.

Konuya bu açıdan bakıldığında, birtakım dinî hükümlerde Sadr-ı Evvel’deki uygulama ile asla ilgisi bulunmayan birtakım değişiklikler yapmak için günümüzde sergilenen gayretlerin tecdid ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığı görülür. Bu tür çabalar için bulunabilecek en uygun niteleme “reform”dur. Bu kelime “yeniden şekillendirme, yeni bir biçim verme” anlamlarını ifade ettiğine ve günümüzde tecdid adı altında yapılan çalışmalar da maksat ve mahiyet olarak bu kelimenin içerdiği anlamla birebir örtüştüğüne göre göre, bu faaliyetlerin adının tecdid değil, reform olarak konması daha isabetli olacaktır.

Esasen tarih boyunca mücedditlik geleneğinin temsilcisi olan alimlerin icra ettiği fonksiyon da tecdit kelimesinin yukarıda ortaya koyduğumuz anlamının hayata geçirilmesinden başka birşey değildir. İslam şeriatinin ölçüleri bellidir. Herhangi bir uygulama bu şeriatin iki ana kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’e uygun olduğu sürece İslamîdir ve muteberdir. Bu iki kaynağın mefhum ve gayesine ters düşen her uygulama ise gayri İslamîdir ve merduttur.

Islah ve Islahat kelimeleri de ortaya kuyduğumuz bu ölçü çercevesinde değerlendirilmelidir. İslam dünyasında bu kelimenin yoğun olarak kullanılması, Cemaleddin Efgani hareketinin ortaya çıkması ile paralellik arz eder. Onların bu kelimeyi Luther adı ile birlikte telaffuz etmeleri yahut öngördükleri Islahat hareketini Luterizm ile bağlantılandırmaları, kendilerini –yukarıda belirlediğimiz anlamda– müceddit, hareketlerini de tecdid olarak nitelendirmemizi engelleyen en önemli faktördür.

2.


A- Dinde yenilik olur mu? sorusuna iki bağlamda cevap verilebilir:

1- Tecdid kelimesi üzerinde durulurken kısaca izah edildiği gibi, yenilik kelimesi, zaman...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma..
« Posted on: 08 Mayıs 2024, 20:07:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. rüya tabiri,Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. mekke canlı, Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. kabe canlı yayın, Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. Üç boyutlu kuran oku Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. kuran ı kerim, Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. peygamber kıssaları,Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma.. ilitam ders soruları, Bazi Kavramlar Uzerine Bir Sorusturma..önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes