๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Makale Dünyası => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Eylül 2010, 20:32:28



Konu Başlığı: Bayram tadında özgürlük
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Eylül 2010, 20:32:28
Bayram tadında özgürlük


Son teravih kılacağımız akşamın iftarında, bir dost evindeyiz. Can dostu bir başka misafir arkadaşımla beraber. Ev sahibi/sahibesi/çocukları, cepleri zengin olmasa da sofralarını zengin tutmuşlar. Daha da önemlisi, bir sohbet sıcaklığı, ikram heyecanı, sevgi ve saygı içtenliği ile bizi ağırlıyorlar.

Ne diyeyim? Bayram tadında bir iftar, arkasında cemaatle namazlar, bahçede hafif üşümeye razı bir sükunet ve muhabbet zemini.

Akşam namazı sonrası dersimizi okuyoruz. “Hürriyet’e Hitap” bahsi bizi karşılıyor. İnanılmaz bir duygu o an. 102 yıl önce II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte Bediüzzaman hazretlerinin yazdığı o muhteşem makale.
İçimi kıpır kıpır yapan haykırış var yazıda.

Sözün asaleti, “Ey Hürriyet-i şer’i!” hitabıyla başlıyor. Candan bir sevgili, maşukunu aşkına esir eden bir tutku ve hastalığın tedavisi olarak görülen bir acil bir derman gibi hürriyete hitap eder Bediüzzaman.

Şeriatın hürriyeti, “hürriyetin şeriatını” oluşturuyor.
Birinci meşrutiyetle ikinci meşrutiyet arasında geçen yaklaşık 30 yıla, “Saburane tuttuğumuz otuz sene ramazan-ı sükutun sevabıdır ki, azapsız, cennet-i terakki ve medeniyet kapılarını bize açmıştır” müjdesini veriyor Bediüzzaman.

Çok enteresandır, bu yazının sabah faslında ikinci okuyuşumda kafam dank etti. Çok heyecanlandım. Bir şey fark ettim. 30 yıl meselesi.
İkinci meşrutiyetten 30 yıl geriye gidin.
Birde bu günden 30 yıl geriye gidin. Son 30 yılın baskıcı anayasasını çok üst perdeden tartıştığınızı düşünün. Sessizlik orucunuzu bozun, konuşun, daha çok hürriyete talip olun ve bakın bu hitap sizi nasıl sarsacak?

Yani ikinci meşrutiyetle konuşmaya başladık. Sessizlik orucumuzu bozduk. Hürriyetle, “Hayvan”lıktan çıktık, “insan” olduğumuzu fark ettik.
Bizi, konuşma özgürlüğüne, müzakere serbestliğine, insaniyet mertebesine taşıyan  hürriyet, öylesine güçlü bir ses ile bizi çağırıyor ki, bu isteğe, bu aşka, bu davete katılmamak, tabiri caizse “Hayır” demek, gerçekten vahim bir durum.

Hürriyetin davetine “Evet” diyoruz. İmanlı hürriyeti, bir dünya kalitesi gibi, saadet kapılarını açan hayatın kendisi olarak sunan Bediüzzman’ın davetine elbette “Evet”.
Bayramda özgür düşünmek, içinizi açmak, ferahlamak ve gerçek şahsiyetinize sarılıp onunla buluşmak ve ezberlerinizi bozup, 102 yıl öteden seslenen o tarifi imkansız, manası idraki aşan ve kalbi aklın iz’an zirvesi olan Bediüzzaman’ın “Hürriyet’e Hitap” makalesini mutlaka bir daha, bir daha okumalısınız.

Ayakta, heyecanla, sesli, tonlamalara dikkat ederek ve içinizdeki hakikat incisinin fıtratın derinliklerine nakşettiği dirilik ve irade ile okumalısınız.
“Ey nefsim”in tokatlanacağı ve terbiye edileceği bir özgürlük reçetesi.

“Ne değişecek?” derseniz, “Çok şey” demeyeceğim, daha ileri gideceğim “Her şey değişecek.” Evet, “saadetli bir kıyamet” kopuyor hürriyet istemeyenlere. Yani “menfaatini mazarrat-ı umumiyede arayan ve istibdadı arzu edenler” gidecek. Umumun menfaati kendilerinin zararına olanların kıyameti yakınlaşıyor. Bunlar bir kabiledirler ve maalesef farklı düşünce hareketlerinde kendilerine mecra bulmuşlar.Aynı koronun farklı mahalle temsilcileri gibi.

Ve “Güzel bir haşir” başlıyor hürriyeti aşk derecesinde isteyenlere. “Hakimiyet-i milliye” kapından bizi davet ediyorlar. Gidiyoruz, beş adımda ilerliyoruz:
1-Şeriatın istediği kalplerin birliği,
2-Milli sevgi
3-Eğitim,
4-Emek,
5-Sefihliği terk

Sonuçta milletin birliği/ittihad-ı millet ile anne rahmine düştük.
Şimdi medeni milletlerle omuz omuza “müspet rekabeti” hayata geçirme vakti.
***
Hürriyet Kasidesinde geçen;
“Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten” sesleniş,” Namık Kemal’in canlanan rüyasını hatırlatır.
Üstadın tabiriyle “Kemal’in rüyası ile uyanmak” sevgili hürriyete yelken açmaktır.
İç özgürlük yazarımız, deruni hislerin ruhani reflekslerini iman eksenli bize sunan Hüseyin Kara beyefendiye de buradan selam ve hürmet sunmak bir mecburiyet oldu.
İçindekini dökemeyen, yanlış anlaşılırım diye konuşmayan, hakkı bildiği halde haksıza karşı susup risk almayan, içindeki vicdani gündemi dış şartların taciz ateşleri altında bastıran ve kendine gelemeyip, kendinde olamayan ve ruhun haykırışını söze dökemeyen insanların ezilmişlik sendromu için, adeta kansere bulunan ilaç gibi “Hürriyete Hitap” makalesi rahatlatıyor.
***
Bu gün arife. Yarın bayram.
İmanlı hürriyetin zerrelerimize işleyeceği Ramazan bayramınızı can-u gönülden tebrik ediyorum. Mazlum insanların, özgürlüğü peşinde hakkı arayanların temennisi olan huzur, barış, hukuk ve mutluluk dolu bir bayram diliyorum insanlık ailesine.
Hassaten hürriyetin tadını fazlasıyla hak eden İslam milletlerinin; İhlas-ihtisas-istişare-uhuvvet  dörtgenini tahakkuk ettirecek inkişaflara kavuşmaları en kalbi  duamız.

Son söz: Ülkemizin bayramı, hürriyet ülkesi olma yolunda ilerliyor.

İsmail BERK