> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Makamatı hariri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Makamatı hariri  (Okunma Sayısı 2062 defa)
13 Mayıs 2010, 22:06:49
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Mayıs 2010, 22:06:49 »



Bir Belagat Şaheseri Makâmât-ı Harîrî

Arap edebiyatının şâheserlerinden biri olan Makâmât-ı Harîrî, Ebu Muhammed el-Kâsım ibni Ali ibni Muhammed ibni Osman tarafından kaleme alınmıştır. Adı Osman, künyesi Ebu Muhammed olan yazar, ipekçilikle uğraştığı için “Harîrî” lâkabıyla anılmıştır. Harîrî, 1054 (hicrî 446) senesinde Basra’da doğmuş ve 1122 (hicrî 516)’de yine Basra’da vefât etmiştir. Hasan el-Mukrî, el-Bâkıllânî, el-Mücâşiî gibi devrin büyük âlimlerinden sarf, nahiv, arûz, kâfiye ve şiir gibi çeşitli ilimleri tahsil ederek edebiyat alanına yönelen yazar, anlaşılması zor şeyler (gavâmız) konusunda devrin otoritesi olarak kabul edilmiştir.
Daha önce Hemedânî’nin yazdığı Makâmât türünün en güzel örneğini veren Harîrî, kısa hikâyelerden oluşan eserinde zengin şiir kültürü ve dil sanatlarını ustalıkla sergilemektedir. Eserinde, sosyal hayattaki eksiklik ve yanlışlıkları ince bir zekâyla anlatan yazar, Ebû Zeyd es-Serûcî adlı bir kahramanın mâceralarını Basralı Hâris b. Hemmâm adlı bir anlatıcı vasıtasıyla aktarır. Her ikisi de hayalî olan bu kahramanlar, yazarın dil ve edebiyat alanındaki birikimini manzum ve mensur edebiyat örnekleriyle yansıtmaktadır.
Yazarın edebiyat ilimleri konusundaki bilgisini, “eserin yirmi dördüncü makâmesinde nahiv bilmecelerinin, otuz ikinci makâmede fıkhın ince meselelerinin ve on beşinci makâmede ferâiz meselelerinin çözümünde görmek mümkündür.” (Hulûsi Kılıç, “Harîrî”, TDV., İslâm Ans., c.16,s.191).
Ahlakî ve hikmetâmîz bir eser niteliği de taşıyan Makâmât’ta hemen hemen bütün sanatlar kullanılmıştır. Eser, edebî maharet sergilemenin yanı sıra, muhteva bakımından da önemli bir yere sahiptir. Hakkında Arap edebiyatında pek çok şerh yazılmış olan eserin birçok Türkçe tercümesi de bulunmaktadır. Bunlardan en yakın zamanda gerçekleştirilen tercüme Sabri Sevsevil’e (MEB, İst.1986) aittir. Yazımızdaki alıntıları da bu eserden aldık.
Makâmât’tın girişinde dilin büyük bir nimet olduğunu ifade eden Harîrî, İslâm’da dilin rolü, önemi, gücü ve dil kusurları hususunda da çeşitli bilgiler vermektedir. O’nun girişteki bu duâsı, İslâm edebiyatlarında söz sanatlarının sınırlarını ve dilin da çizmektedir : “Allahım! Bize sağanak halinde gönderdiğin nimetlerden ve kusurlarımızı örttüğünden ötürü, sana hamdettiğimiz gibi açık ve düzgün konuşmayı bize öğrettiğin, anlatmak yolunu kalbimize ilham ettiğin için de, sana hamdederiz. Pelteklik ve tutukluktan, konuşamamak rüsvâlığından sana sığındığımız gibi, saçmasapan söylemekten, güzel ifade edememekten de sana sığınırız.
Allahım! Kusur bulucuların küçümsemelerine karşı bizleri korumanı dilediğimiz gibi, öğdüklerimiz hakkında ileri gitmekten ve hakikati söyleyememekten de bizi korumanı dileriz. Tehlike yerlerine ayak bastığımızdan ötürü, suçlarımızın bağışlanmasını niyaz ettiğimiz gibi, arzularımızın bizi şüpheli yollara düşürdüğü için de, bağışlamanı niyaz ederiz. Allahım! Senden, bizi doğru yola iletecek bir uyanış, bir hidâyet, hak için çarpan bir yürek, sadeketle süslenmiş bir dil, delili kuvvetli bir nâtıka, hakikatten ayrılmayan bir görüş, nefsin arzularını kıracak bir irade, kendisi ile onurun ne olduğunu bilinir bir duyuş, bir kalp gözü isteriz.
Allahım! Senden bizi irfana kavuşturacak bir hidâyet ihsan etmeni, hakikatleri ortaya dökmekten bize yardımcı olmanı, işittiklerimizi yanlış söylemekten bizi korumanı, lâtife edeyim derken işi münasebetsizliğe dökmemize mâni olmanı yalvarırız; ki bu suretle lisan mahsullerinden bir zarar görmeyelim, sanatlı sözün getireceği tehlikelerden emniyette kalalım. Suç duraklarına gitmeyelim, pişmanlık getirecek yerlerde durmayalım, üzüntü verecek, ağır sözler işittirecek durumlarla karşılaşmayalım ve bilmeyerek başımızı derde sokup da kurtuluş kapılarına sığınmayalım” (s.18-23).
Makâmât, duâ ve eserin yazılış sebebini ihtivâ eden bu seci’li girişten sonra elli makame şeklinde tertip edilmiştir. Yazar, her makameye muhtevâsına göre bir isim vermiş ve bu isim etrafında konuyu işlemiştir. San’âniyye, Hulvâniyye, Dinariyye, Dimyâtiyye, Kûfiyye, Meragiyye, Berkaîdiyye, İskenderiye, Saviye, Bağdadiye, Mekiyye…gibi yer isimlerini makale başlığı olarak kullanan yazar, anlattığı hâdiselerin geçtiği mekânları, makame başlığı olarak kullanmıştır.
Makâmât’ta dikkat çekici hususların başında, dönemin edebî mekânlarının zenginliği gelmektedir.
Harîrî, Üçüncü Makame’de şöyle demektedir : “Ben ve arkadaşlarım her gün belli bir yerde toplanıyorduk. Meclisimizden, herhangi bir dilek sahibi boş çevrilmezdi. Maksatların hâsıl olmasına çalışır, aramızda dargınlığa ve geçimsizliğe maydan vermezdik. Yine bir gün kendi aramızda şiirler okuyor, birbirimize işitilmemiş fıkralar anlatıyorduk.” (Sevsevil, s.35)
Eserin muhtevâsından hareketle edebiyat meclisleri ve söz ustalarının mekânlarının yoğunlaştığı bölgeleri ve sohbet mekânlarını da takip etmek mümkündür : “Meraga’da bir edebî mecliste bulunmuştum. Belâgate dair konuşuyorlardı. Hep olgun ve sanat alanında kendini göstermiş insanlar toplanmıştı. Mevzuları, eslâftan sonra gelenler arasında parlak nesir örnekleri verecek, kalemini istediği gibi kullanacak bir sanat adamı yetişmediğine ve güzel bir çığır açacak yahut bir şaheser yazacak kimse bulunmadığına dairdi.” (Sevsevil, s.53)
Bu ifadelerden, Tebriz’in güneyindeki Meraga’nın bir edebiyat mekânı olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. Yazarın işaret ettiği bu tür mekânlardan biri de Bağdat’tır : “Bağdat’ta, değerli ve seçkin şairlerle bir toplantıda bulunmuştum. Konuşma sırasında aralarında uygunsuz bir harekette veya itirazda bulunacak bir kimse de yoktu” (Sevsevil, s.97).
Eserin Türkçe tercümesi, gerçek anlamda edebî sanatları anlamayı zorlaştırmakla birlikte, bazı kısa izâhlarla bu zorluğun aşılması ve eserin kelime oyunları, cinas, tevriye, îhâm gibi sanatlar bakımından zenginliğinin anlaşılması mümkün olabilmektedir. Yazarın fıkhî meseleleri edebî sanatlardan yararlanarak cevaplandırması, Arapça lugat ve nahv konusundaki derinliğini ortaya koymaktadır :
“Suâl : Eğer bir kimse abdest alır da sonra soğuk (berd) onu yatağa yatırırsa…?
Cevap : Uyandıktan sonra abdestini tazeler (“Berd”, bir manâya göre “uyku” demektir).
Suâl : Teyemmüm edip de çimenlik (ravz) gören kimse hakkında ne dersin?
Cevap : Teyemmümü boşa gider, abdest alsın! (“Ravz”, bir manâya göre “havuzdaki su artığı” demektir.).
Suâl : Düşmanlara ibrik satılır mı?
Cevap : Miğferin satılması gibi mekruhtur. (“İbrik”, bir manâya göre “parlak kılıç” demektir.) (Sevsevil, s.224-240)
Harîrî’nin eserinde en çok başvurduğu tevriye ve îhâm gibi edebî sanatlar, onun nahv ve lügat bilgisinin derinliğini de göstermektedir. Yazar, “Kırk Dördüncü Makame”de şöyle demektedir :
“Gözlerim çok defa iki pınar gördü ki, suları batıda aktığı halde pınarlar doğuda, Halep’te idi.” (Garb, bir manâya göre “gözyaşı mecrası”, “ayın” da bir manâya göre “göz” demektir.)
Bir diğer örnekte de yazar benzer bir tevriye örneği sergilemektedir :
“Çok defa ağzında bir öküz (sevr) tutmuş bir köpek yanımdan geçti, fakat öküzün kuyruğu yoktu.” (Sevr, bir manâya göre “kuru peynir parçası” demektir.) (Sevsevil, s.335)
Harîrî, Kırk Altıncı Makame’de tamamı noktasız harflerle yazılmış olan beyit örnekleriyle, eşine ender rastlanacak bir edebî hüner ortaya koymaktadır. (Sevsevil, s.347)
Eserin yazılış sebepleri arasında, ahlâk dersi verme ve nasihatte bulunma gayesi de bulunmaktadır. Yazar, eserinin birçok yerinde öğüt verici bir anlatım tercih eder :
“Oğulcuğum! Bir şey isterken kimseye ağırlık verme “çok”tan vazgeç. Sağanaklı yağmuru bırak da hafif bir çisintiye kanaat et. “Az”ı çok gör, bir hiç de olsa teşekkür et. Sakın Allah’ın lutfundan ümidi kesme. Çünkü kâfirlerden başkası Allahın lutfundan ümidini kesmez. (...) Sana, büyük Peygamberlerin sabrını, ihtiyatlı kimselerin yumuşaklığını tavsiye ederim. Haddini bilmeyenlerin yaptıkları kabalığı sen gösterme.” (Sevsevil, s.379)
Makâmât-ı Harîrî, İslâm kültürünün Bediüzzaman’ın da okuduğu önemli eserlerindendir. Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi Makâmât, aynı zamanda manânın, lafız karşısındaki gerilemesini gösteren ve söz sanatlarının manâyı gölgede bıraktığını örnekleyen bir edebî zaaf dönemi eseridir. Bu tür eserlerde lâfızperestlik haline gelen belâgat ilminin, şekil mükemmeliyetine önem verirken, manâyı göz ardı etme süreci de gözlenebilmektedir.
Bütün bunlara rağmen, günümüzde sınırlı bir kelime ve dar bir ifadeyle anlaşmaya çalışan insanların, bu tür eserlerdeki dil ve anlatım çeşitliliğini tanımalarında, yeni bir dil ve anlatımın keşfi bakımından büyük fayda olacaktır.

 Ahmet ERTUĞRUL

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Makamatı hariri
« Posted on: 18 Nisan 2024, 14:07:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Makamatı hariri rüya tabiri,Makamatı hariri mekke canlı, Makamatı hariri kabe canlı yayın, Makamatı hariri Üç boyutlu kuran oku Makamatı hariri kuran ı kerim, Makamatı hariri peygamber kıssaları,Makamatı hariri ilitam ders soruları, Makamatı hariri önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes