Konu Başlığı: Lügatca Harfi - M Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Eylül 2010, 16:39:22 Lügatca Harfi - M maa-l-memnûniyet: memnunlukla. Maa-t-teessüf: yazık ki. Mâbed: ibâdet edilen yer; cami. Mağrib-i aksa: Fas, Merakeş. Mahalle-yi emvât: Ölüler mahallesi, mezarlık. Mahdum: Oğul. . Mahfuz: Saklanılmış. Mahfuzât-i şîiriyye: Ezberde olan şiirler. MaMûk-ı asil: Asâletli yaratık (!) Mahrem-i esrar: Gizh" sırlar. Mahsûl-i mesâi: Çalışmaların mahsulü. Mahsûsât: Gözle görülen şeyler. Mahşer-i edvar: Devirlerin kalabalığı, mahşeri. Mahzâ: Ancak, sâdece. Mahzûz: Hoşlanmış, memnun. Maişet:Yaşayış. Makber: Mezar. Makhûr: Kahrolmuş, yenilmiş. Ma*kûs: Aksolunmuş, tersine çevrilmiş. Manâ-yı cüz*iyyât: Ufak, ehemmiyetsiz şeylerin manâsı. Ma*ni-i terakki: İlerlemeye engel. Ma´reke: Savaş meydanı. . . . Mg-sadak: Uygun, tıpkı. Ma-sivâ: Allah´dan gayri bütün varlıklar. Masruf: Sarf olunmuş. Mâsun: Saklanmış; sağlam. Matiyye: Binek hayvanı. Matlub:İstenilen şey. Ma´tuh: Bunak. Mazarrat: zarar vermek. Mazhar-i tevfik: Yardıma nail olma. Meâsir-i irfan: İrfan dolu güzel eserler. Mebâhis-i felsefiyye: Felsefî bahisler. Mebrûr: Hayırlı, makbul. Mebzul: Bol. Mecruh: Yaralanmış. Medeniyyet-i hasara: Şimdiki medeniyet. Medhûl: Ayıplanacak kusuru olan. Medhûş: Şaşırmış, korkmuş. Medhûş-ı cemâl: Korkmuş çehre. Medîd: Uzatılmış. Medlul: Delil getirilmiş şey. Mefahir: İftihar edilecek şeyler. Mefluç: Felçli. Meftûr: Yaratılmış. Mef´ul: Bir işe mâruz kalan. Mehâlik: Helak olacak, tehlikeli yerler. Mehaz: Kaynak. Mehib: Heybetli. Melrîb-î ervah: Ruhlar kafilesi. Mekkî: Peygamber Efendimiz Mekke´de bulunduğu sırada inen(âyet) Meknûn: Dizilmiş. Mekteb-i Sultanî: Galatasaray Lisesi. Mel´abe: Oyun, oyuncak, Meleke-i îcâd: Bulma kabiliyeti. Mel´un: Lanetlenmiş. memâlilc-i İslâmîyye: müslümanlar. Memduh: Övülmüş. Me*mûl: Emel edinilen. Memzûc: Kanştıralmış. Menâzir: Manzaralar. Menfez: Nufûz edecek yer, delik, Menhus: Uğursuz. Merdüm-girîz: İnsanlara karışmaktan hoşlanmıyan. Merlîâle-i ûlâ: Birinci, ilk merhale. Meriyyet: Sözü, hükmü geçen. Merzûls: Rızıklanmış. Mesabe: Derece, rütbe. Messai-i gâirnz: Karışık meseleler. Meshûr: Sihirlenmiş. Meskenet: Miskinlik. Meskukât: Akçeler. Meskûn: İçinde insan oturan yer. Mesrur: Sevinçli Meşâhir: Meşhurlar. Meşa-i tevhîd: Birlik meşalesi. Mes’âl-i tevhîd: Birlik meşalesi. Meşîme: Kese, torba. Meşiyyet: İrade. Meşiyyet-i İlâhî: İlâhî irade. Meşkûr: Makbul, beğenilmiş. Meşveret: Danışma. Meta´: Satılacak mal, eşya. Metâib: Seçilmiş şeyler. Mevadd: Maddeler, cisimler. Mevadd-i îbtidâiyye: Ham maddeler. Meve-a-mevc: Dalga ile. Mevdu´: Emânet edilmiş. Mev´ize: Öğüt. Mev´ud:Vadolunmuş, sözverinmiş Meyus: Ümitsiz. Meyyit: Ölmüş. Mezâhim: Eziyetler. Mezec: Katma, karıştırma. Mezmûm: Yerinmis, kötülenmiş. Miâd-i istikâz: Uyanma zamanı. Mihmân: Misafir. Mîhman-pervaz: misafir seven. Mikyas: Ölçü, kıyas edecek âlet Millet-i merhume: Ölmüş millet. Mirâs-i diyanet: Dinîn mirası. Mizah: Şaka, eğlence. Muahede: Karşılıklı yemin etme, anlaşma. Muaheze: Azarlama; tenkit. muakkad: Kolay kolay manâ çıkmayan şiir. Muarefe: Tanışma. Muarız: Karşı gelen. muasır: Çağdaş. Muavenet: Yardım etme. Muazzez: Hürmet ve saygı ile kabul olunan. Mugayir: Aykırı, uymaz. Muhakkar: Hakarete uğramış, muhal: imkânsız. Muhal: Sürekli olarak kalan, ebedî. Muhasamat: Düşmanlık. Muhdes: Sonradan meydana gelmiş. Muhît-i nâim: Uyuyan çevre. Muhkem: Sağlamlaştırılmış. Muhrik: Yakan, yakıcı. Muhtasar: Kısaltılmış. Mukabil: Karşısında bulunan. Mukaffa: Kafiyelenmiş. Mukayyed: Kayıtlı, bağlanmış. Muktezâ: Lazımgelmiş, icabetmiş. Munsif-âne: İnsaflılıkla. Murahhas:İizinli. Murakabe: İç derinleşme. Murtâz: Aıştırılmış, talimli. Musâb: İsabet etmiş. Musahebe: Sohbet etme. Musannif: Eser yazan. Masallı: Beş vakit namazım kılan. Musarrah: Açık söylenmiş. Musavvir: Tasvîr eden, anlatan. Musirr-âne: Israrla. Mutantan: Gösterişli, gürültülü. Mutazarrır: Zarar gören. Mutmain: Gönlü rahat. Muttali´: Öğrenmiş, haberli. Muttarid: Sıralı, belli bir sıraya göre yürüyen. Muttasıl: Aralıksız. Muvâfık: Uygun, yerinde. Muvahhid: Allah´ın birliğine inanan. Muvâzaa: Bahse girişme; karşılıklı anlaşma. Muzirr: Zararlı. Muzmahill: Çökmüş, yokoîmug. Mübâhase: Karşılıklı bahsetme bahisleşme. Müberra: Temize çıkmış, temizlenmiş;. Mübtedî: Acemi. Mücahedât: Din düşmanlarıyla yapılan mücadeleler. Mücehhez: Donatılmış. Müdâvât: Deva arama. Müdavim: Bir yere devam. eden. Müeddâ: Manâ. Müddeayat: İddialar. Müekked: Sağlamlaştırılmış.. Müellif: Eser yazan. Müesses: Kurulmuş. Müeyyed: Doğruluğu kuvvetlendirilmiş. Müfekkire: Düşünme gücü. Müfessir: Kur´ân-ı Kerîm´i tefsir eden din âlimi. Müfessirin: Müfessirler. müfîd: Faydalı. Müfsid: Bozan. Müheyyic: Heyecan veren. Mühlik: Helak eden, öldüren. Mülâabe: Oynaşma. Mülâki: Buluşan, kavuşan. Mülâtafa: Şakalaşma. mülâyemet: Uygunluk. Mülemma: Bir kısmı türkçe, bir kısmı arapça veya farşça söylenmiş. olan manzume. . Mülevves: Pis. Mülhimane: İlham edercesine. Mültecâ: Sığınılacak yer. Mümanaat: Menetme engel olma. Mümtezic: Uyuşan, kaynaşan. . Münbasit: Yayılan, genişliyen. Mündemic: Dürülûp sarılan, içine yerleşen. Mündericât: İçindekiler. Münebbih: Tenbih eden, uyandıran. Münkad: Boyun eğen. Münker: İnkâr edilmiş. . Münkerât: Şeriatça yapılması yasak edilmiş şeyler. Münkesir: Kırılan, kırılmış. Müntahabât: Seçme eserler. Müntehâ: Nihayet bulmuş; son nokta. Münteheb: Yağma edilen. Müntehî: So, biten. Müntekid: Tenkid eden. Mürşid: Doğru yolu gösteren kişi Mürtekîb: Kötü iş yapan; rüşvet alan. Mürûr-ı zaman: Zamanı geçme. Müsahhâr: Büyülenmiş. Müsebbibât: Sebeb olanlar. Müseceâ: Süslü. Müsellem: Teslim edilmiş. Müselsel: Zincirleme. Müsta´cel: Acele yapılması gereken. Müstahkem: Sağlamlaştırılmış. Müstefîd: Faydalanan. Müstehzi: Alaycı. Müstekreh: İğrenç. Müstemirr-âne: Devamlı. Müstemlekât: Sömürgeler. Müstensih: Kopyesini çıkaran. Müsteşrik: Şark topluluklarının kültürü üzerinde araştırma yapan. Müstevli: Ele geçiren istilâ eden. Müşabehet: Benzeme. Müşâfehe: Karşı karşıya konuşma. Müşarün-ileyh: Adı geçen. Müşavere: Danışma. Müşebbeh: Benzeyen. Müşebbehün-bih: Kendisine benzetilen. Müşkil-pesend: Zor beğenen. Müşrik: Allah´a ortak koşan. Müştak: Özleyen. Müştekât: Türemiş kelimeler. Müteahhirin-i ulemâ: Son zamanlarda yetişen âlimler. Mütebaki: Geri kalan. Mütecellî: Görünen. Mütefenni: Fen dalında bilgi sahibi olan. Mütehassis: Hislenen Mütemeddin: Medenî. Mütenâim: Bolluk içinde, nazlı büyüyen. Mütenâsib: Uygun. Mütenazır: Karşılıklı birbirine bakan. Mütenebbih: Uyanan, intibah eden. Mütenevvi: Türlü türlü. MütelezzîK: Tad alan. Müteşeddid: Şiddetlenen. mütevaklaf: Duran, bekliyen, bağlı olan, Müteveccih: Bir tarafa yönelen. Mütezâyid: Çoğalan. Müttekî: Dayanmış. Müvelled: Doğmuş. Müzayaka: Sıkıntı, darlık. Müzdâd:Artmış, çoğalmış. |