Konu Başlığı: Lügatca Harfi - H Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Eylül 2010, 20:37:59 Lügatca Harfi - H Habbe: Ufak ve yuvarlak taneler. Hacamat: Boynuz veya şişe ile vücudun bir organına kanı topladıktan sonra neşter ile kan alma. Hadim: Hizmet eden. Hadis: Meydana gelen. Hâîb: Korkak. Hâile: Trajedi. Hakâyik-i amîk: Derin hakikatlar. Hakâyık-ı dîn: dinin hakikatları. Hakâyık-ı diniyye: dînî hakikatlar. Hakk-ı sarih: Açık, belli, bilinen hak. Hâlât: Haller. Hamaset: Cesaret, kahramanlık. Handan: Gülen. Hanuman: Ev bark. Harb-î umümi: Birinci cihan harbi. Harîm-i aile: Aile ocağı. Harim-i irfan: İrfan ocağı. Harîm-i namus: Namus dâiresi. Harîm-i pak: Temiz ocak. Hâsir: Hasret çeken. Hasise: Fena huy. Haşiye: Bir kitabın sahife kenarlarına yazılan yazı. Hatime: Son, nihayet. Hatt-i hareket: Hareket çizgisi, davranış. Hatve: Adım. Hâvi: İhtiva eden, içine alan. Hayfâ: Heyhat! Hazain-i servet: Varlık hazineleri. Hazele: Yüzsüzler, adiler. Hazık: İşinin ehli, usta. Herc ü merc: Altüst, karışık. Herze-vekil: Her işe karışan, boşboğaz. Hey´et-i mficmuâ: Toplanmış heyet. Heykel-i camit: Cansız heykel Hezeyan: Saçma sapan konuşmalar. Hezeyan-nâme: Yazılı saçmalıklar. Hezl: Latife, alay, şaka. Hezz: Diretme, tahrik. Hırmân: Mahrumluk, ümitsizlik. Hicrân-ı müebbbed: Ebedi ayrılık. Hikmet-i Huda: Huda´nın hikmeti. Hirmân: Nasipsizlik, mahrum olma. Hiîsse-i şâyîâ: Hissedarların bölünmemiş maldaki hisseleri. Hisseyâb-ı tenevvür: Nurlanmadan hisselenen, nurlu olan. Hissiyât-i âşıkane: Aşıkane hisler. Hissiyât-i garam: Şiddetli aşk duyguları. Hissiyât-i ulviyye: Ulvî hisler. Hukûk-i düvel: Devletler hukuku. Hulefâ: Halîfeler. Hulf: Verdiği sözü tutmama. Hûn: Kan. Hurûf: Harfler. Hurûş: Coşma. Huşunet: Kabalık; inatçılık. Hutebâ: Hatipler. Hutût-ı müthişe: Müthiş hatlar, çizgiler. Huzzar: Huzurda bulunanlar. Hüccâc: Hacılar. Hüccet: Vesika, delil. Hücre-i mesai: Çalışma odası. Hücre-i sa’y: Çalışma odası. Hükemâ: Hakimler, hikmetli söz söyliyenler. Hükemâ-i islâm: İslâm hakimleri. Hüküm-ferma: Hüküm süren. Hüsn-i lâ-yezâl: Zevalsiz, bitimsiz güzellik. Hüsrân-ı uuibin: Görülen, meydanda olan kayıp, ziyan. |