> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması  (Okunma Sayısı 1556 defa)
06 Ocak 2010, 16:42:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 06 Ocak 2010, 16:42:23 »



Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması
Evi olan bir mütevekkil, evinden çıkarken tedbir gereği kapısını örtmelidir. Çünkü bu hususta cari olan sünnet ve büyüklerin emir­leri vardır. Allah Teala, tedbir alma ve sakınma hususunda şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler, korunma tedbirlerini alınız". (Ni­sa/71); "Onların seni fitneye düşürmelerinden sakın". (Maide/49) Bir hadiste de Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu rivayet edil­miştir: "Onu bağla ve tevekkül et" [1]

Kul, kalben insanlara değil de Allah´a dayanıyor oldukça, bu tür tedbirlere başvurması onun tevekkülünü zedelemez. Devesinin kaçması veya yerinde kalması noktasında, kendi tedbirine güven­meyip Allah Teala´mn tedbirinin güzelliğine güvenirse, tevekkülü­nü yine bozmuş olmaz. O, evinin kapısını örterken de, evdeki eşya­nın olduğu gibi kalmasını, Allah Teala´mn tercihine ve takdirine bı­rakmış olmalıdır. Tevekkül sahibi kul, her konuda Rabbinin hük­müne teslim olur.

Çünkü Allah Teala bir kulunu, her hangi bir konuda kendisine tevekkül etme makamına yükselttiği zaman, ona verdiği herşeyde tevekkül sahibi kılar.

Kul, tevekkülde olduğu gibi tevbe makamında bulunabilmek için de herşeyde ve herşeyi ile Allah´a yönelmelidir. Ancak böyle davrandığında O´nun sevgisine mazhar olan tevbekârlar arasında yer alabilir.

İşte bu nedenledir ki Allah Teala, "Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever" (Al-i İmran/159) ve "Muhakkak ki Allah çok tevbe edenleri sever" (Bakara/222) buyurmuştur. O, bunun yanısıra "Bir şeye tevekkül edecekler, yalnız Allah´a tevekkül etsinler" (İbra­him/12) buyurmuştur. Bu ayetin tefsirindeki en güzel görüş; bir ko­nuda Allah´a tevekkül eden kulun, hayatın bütün sahalarında Al­lah´a tevekkül etmesi gerektiği yönündeki görüştür. Diğer görüş ise, birtakım şeylerde O´na tevekkül eden kulun, her tevekkülünde yalnız O´na tevekkül etmesi şeklindeki görüştür. Çünkü bir konu­da vekil kılman kimseye, sadece o konuda tevekkül edilirken, diğer konulardan her birinde ayrı ayrı tevekkül etmek gerekir

Tevekkül, peygamberlerin en yüce makamlarından, sıddıklarla şehitlerin en üstün derecelerinden biridir. Tevekkülün hakikatine eren kimse, tevhidin de hakikatine erer. Böyle birinin imanı kema­le ulaşarak, büyük derecelere nail olur. Şirkin her türlü gösterge­sinden ve şeytanın bütün gizli tasallutlarından uzak kalır. Şeytan böyle bir kul üzerinde asla hakimiyet kuramaz.

Allah Teala da bu meyanda şöyle buyurmaktadır:
"Onun iman eden ve Rableri´ne tevekkül edenler üzerinde hiçbir gücü yoktur.. Onun gücü, ancak kendisini dost edinen ve Allah´a şirk koşanlar üzerindedir". (Nahl/99-100) Görüldüğü gibi Allah Teala, şeytanın

insan üzerindeki etkisini kaldırmayı sırf iman etmeye bağlamamış, tevekkül etmeyi de gerekli kılmıştır.

Tevekkül bahsini bu kadar ayrıntılı ve derinlemesine açıklama­mızın bir sebebi de budur. Çünkü tevekkül makamına, Vekil´i haki­ki anlamda müşahede etmek üzere nail kılman bir kimse, yakini imanın makamlarına ve takva ehlinin hallerine daha rahat olarak ulaşabilir. Nitekim Abdullah b. Mesud (ra) bu hususta şöyle demiş­tir: Tevekkül, imanın özüdür.

Tevekkül sahibi bir kul, bu tevekkülünde bir takım sebepler, şa­hıslar, gayeler ve değişik şeylerle sınanabilir. Bu sınava, diğer ma­kam sahipleri de maruz kalabilirler. Bu bela ve imtihanlardan son­ra kulun üzerinde, şeytandan bir esinti veya kuruntu kalabilir. An­cak onunla asla birleşip kendine hakim olmasına izin vermez. Al­lah Teala, bu tür sınavlarla kulun tevekküldeki dürüstlüğünü sına­yarak, Vekil´ine bakışım görmek ister. Sonuçta da, tevekkülünde dürüst olan mukarrebunu ödüllendirmeyi, ya da tevekküllerinin mücerred bir iddiadan ibaret olduğunu göstermeyi murad eder. Böylelikle dürüst olmayanlar, yalanlarını bizzat kendileri görerek tevbeye yönelirler.

O, bu meyanda şöyle buyurmaktadır:
"Allah Teala´nm sadık olanları sıdkları sebebiyle ödüllendirmesi için". (Ahzab/24) Tevek­kül edenlerin ödüllendirilmesi, tevekküllerindeki sıdklan sebebiy­le olur. Sıdk hil´ati, onların nişanesi olur. Allah Teala bundan son­ra şöyle buyurmuştur: "Münafıklara da dilerse azap eder, ya da on­ların tevbelerini kabul eder". (Ahzab/24)

Tevekkül iddiasında bulunanlar için en iyi hal, tevbedir. Onlar, tevbe sayesinde içinde bulundukları zulmetten çıkabilirler.

Allah Teala buyurdu ki: "İnsanlar, ´İman ettik´ demekle, imti­han edilmeksizin bırakılacaklarını mı sandılar?". (Ankebut/2) Da­ha sonra da geçmiş ümmetlere mensup kulları tarafından yaşan­mış bir sünnetini haber vererek şöyle buyurmuştur: "Andolsun Biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Elbette Allah doğruları bile­cek, yalancıları bilecektir". (Ankebut/3); "Allah Teala´nm sünnetin­de asla değişme bulamazsın". (Ahzab/23)

Tevekkül eden kul, evinden çıkarken Allah Teala´nm emri ve Resulü´nün (sav) sünneti gereği, yukarıdaki gerçeklere inanarak
şöyle demelidir:
"Allahım, evimdekilerin tamamı, eğer onları ala­cak birini musallat ettiysen Senin yolunda benden o kimseye sada­ka olsun". Bu kimsenin evindeki eşyası alınırsa, bu hususta aşağı­daki yedi muameleden biri geçerli olur:

1. Allah Teala´ya olan tevekkülü ile O´nun emrini dilediği gibi tedbir edişini ve bu yöndeki seçimini kabullenir. Kalması halinde kendisini fitneye düşürebilecek şeyleri onun elinden çıkarmasını ve dünya malını eksiltmesini anlayışla karşılar.

2. Allah Teala, sevdiği şeyleri kaybettirmek suretiyle kulunun sadakat ve teslimiyetim, ya da yalanını açığa çıkarmak için onu seçmiş ve imtihan etmiş olabilir. Eğer kul, Rabbinin bu güzel imti­hanından dolayı O´na hamd ve şükürde bulunup nefsi noktasında herhangi bir rahatsızlık hissetmezse şükür ve rıza ehlinin sevabı­na nail olur. İLm-i meknûn yani gizli ilimde O´nun bir peygamberin­den bu yönde bir haber nakledilmiştir: "O peygamber şöyle demiş­ti: (Ey Rabbim, Senin velilerin kimlerdir?´ 0´Kendisin­den sevdiği şeyi aldığım halde Bana teslimiyet göstermeye devam edenlerdir".

3. Nefsi burukluk hissedip serzenişte bulunmasına rağmen, sa­bır, sükunet ve Allah Teala´ya hüsn-ü senada bulunmak suretiyle nefsiyle cihad edip kullara şikayette bulunmayı terkeden kimsedir. Bu da, sabır ve mücâhede ehlinin sevabına nail olur.

4.
Bir Önceki makamda bulunmayan kimsedir. Çünkü onun te­vekkülünün boşluğu ve içinde sakladığı yalan, birinci muameleye göre ortaya çıkmıştır. O da bunu itiraf etmiş ve Rabbi´nden özür di­leyerek O´na dayanmış ve önünde boyun eğmiştir. Bu da, ilim sahi­bi kılma ve beyan bakımından sevaba vesile olabilir. Çünkü Allah Teala´nın takdirine rıza göstermemek, sabırsızlık etmek ve aslında Allah Teala´nm olan eşyasının kendi elinden alınıp başkasına dev­redilmesine öfkelenmek suretiyle tevekkül iddiasında samimi ol­madığını öğrenmiştir.

O, içine düştüğü bu hal ile, kenüi elindekinin, aslen Allah Tea­la´nm bir tür hazinesi olduğunu görmüş olmaktadır. O´nun tarafın­dan başkasına havale edilen şeyler de, asıl itibarıyla kendisinin de­ğildir. O, bu eşya için sadece bir emanetçidir. Ama Allah Teala, ken­disine emanet ettiği o malları geri aldığında, buna üzülerek tepki göstermiştir. Halbuki malın gerçek sahibi, malını alarak başka bi­rine emanet, ödünç veya rızık olarak vermiş bulunmaktadır.

Bu makamda yeralan tevekkül sahibi, şunu bilir:
Allah Teala, kendisine dünya mülkünden bir mal ve ahiret melekûtundan bir şeyler verdiği zaman, bunlar kendisi için rızık olmuştur. Ancak o, yakini imanının zayıflığı ve zühdünün eksikliğinden dolayı dünya rızkını, ahiret rızkına tercih etmiştir. Bunun yegâne sebebi, dünya malına olan düşkünlük, aşırı rağbet ve istekliliktir. Tevekkül sahi­bi, bunları gerçek anlamda öğrendiği zaman, Allah Teala sayesinde başka birinden aldığı eşya veya malın, asıl itibarıyla kendi eline ve­rilmiş bir emanet olduğunu bilir. Bu hususlarda gösterilen cahillik­ler, hakiki tevekkül ehline göre günah, yakin ehline göre de, tevbe ve istiğfar gerektiren hallerdir.

Tevekkül sahibi bir kul, herşeyden önce şunu bilir: Allah Teala, bedenler için dünya mülkünden bir şey, ya da kalpler için ahiret melekûtundan bir şey hibe ettiği zaman onu asla geri almaz. Dün­ya mülkünden bir şey verdiğinde, bu şey tüketilinceye veya eskiti-linceye kadar o kimsenin uhdesinde bırakılır. Ahiret adına verdiği iman, ilim ve amel ise, kendisinden yine alınmaz, aksine geliştiri­lip arttırılarak onun için ahiret yurduna saklanır. Ama Allah Tea­la, dünya veya ahirete ait birşeyi o kimseye emanet ya da borç ola­rak da verebilir.

Verdiği bu tür şeyleri, dünya hayatında iken geri alması gere­kir. Çünkü O´nun hikmeti, bu şeylerin iadesini gerektirmektedir. Hibe ettiği şeyleri nasıl onun uhdesinde bırakıyorsa, bunları da on­dan geri alır. Yakini iman sahibi bir mütevekkil, Allah Teala´nm ha­zinesi sayılan eline ödünç veya emanet olarak bıraktığı bir şeyi, yi­ne O´nun hazinesi olan başka birinin eline naklettiği zaman üzül-memelidir.

Allah Teala naklettiği bu şeyi ikinci kişiye hibe olarak vermiş olabileceği gibi, kendisini sınamak için emanet olarak da vermiş olabilir. Bir zaman sonra o şeyi, onun elinden de alarak başka biri­ne verebilir. Çünkü evden çıkan, bir şeydir. Allah Teala´nm ise her şeyde bir hikmet ve imtihanı saklıdır.

Bu tür şeyin kaybından dolayı duyulan üzüntü ve acı, ariflere göre bir-cinayet, müminlere göre ise ihanettir. Onlar, tıpkı günah işledi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:26:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması rüya tabiri,Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması mekke canlı, Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması kabe canlı yayın, Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması Üç boyutlu kuran oku Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması kuran ı kerim, Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması peygamber kıssaları,Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklaması ilitam ders soruları, Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklamasıönlisans arapça,
Logged
06 Ocak 2010, 16:49:15
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 06 Ocak 2010, 16:49:15 »

Tevekkül Ehlinin Hükümleri Hakkında Başka Bir Açıklama :



Biliniz ki Allah Teala´ya sebepler üzere tevekkül etmek, sözkonusu sebeplerin kul için baki kalmasını, bunları kendine tabi kılmasını, onun üzerinde korunmasını, dünyevi çıkar veya kullardan birinin tercihi doğrultusunda birini öne alıp diğerini tehir etmesini gerek­tirmez. Aksine bu sebepler noktasında, safdışı etmek ve yoketmek doğruya daha yakındır. Çünkü tevekkül, havass nezdinde zühdün ikizidir.

Tevekkül, kulun tercih ve samimiyetinin açığa çıkması için bir sınama olup dünyalık adına her hangi bir şeyin reddi içindir. Allah Teala da bu meyanda şöyle buyurmuştur: "Size verilen, geçici dün­ya malından başkası değildir". (Kasas/60) Tevekkül sahibi kulun bir malı gittiğinde, sabreder, şükreder veya rıza gösterirse tevek­külünde samimi olduğu ortaya çıkar. Tevekkülünde samimi olan tevekkül ehlinin halleri bunlardır.

Eğer çaresizlik ve şaşkınlık gösterirse, tevekkül iddiasında sa­mimi olmadığı ortaya çıkar. Bu tür durumlarda sebat edebilmek için nefs mücahedesinde bulunması gerekir. Eşyanın yokolmasm-dan sonra ona düşen; nefis mücahedesi ve diğer amellerindeki has­talıkları gidermektir. Şayet kulun malı korunur, kendisine acına­rak içyüzü ortaya çıkarılmaz ise, dünyada kendisine belli bir değer verilmiş, o da bununla teskin olarak, yolunda huzurlu ve kalben ra­hat bir şekilde yürümüş olur ki bu da, zayıfların makamıdır. Bu zümreye mensup olanların mallarında bir eksiltme yapıldığı takdirde peygamberlere en çok benzeyen sınav ehlinin makamına ge­çerler. Eğer imtihanlar olmasaydı, sözde samimi görünenlerin sayı­ları elbette çok fazla olacaktı.

Tedavinin bırakılması noktasında Allah Teala´ya tevekkülde bu­lunmak da böyledir. Bu tevekkül, iyileşmeye sebep olmadığı gibi onu erkene de almayacaktır. Hastalıkları azaltmadığı gibi, onları tamamen ortadan da kaldırmayacaktır. Hatta sınama ve temize çı­karma bakımından onları arttırma ihtimali daha büyüktür.

Nitekim Allah Teala bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Ve iman edenleri temize çıkarsın ve kafirleri mahvetsin diye". (Al-i İmran/141) Can ve mal bakımından dünyevi varlıkta bir eksiltme yaşamayıp, bunu da şükür gerektiren bir bir nimet olarak değer­lendirmeyen ve Allah Teala´nm engellemesini verişi gibi görmeyen kimse, şükrünü eda etmemek suretiyle sözkonusu nimeti görmez­den gelmiş olur.

Halbuki nimete cahil kalıp şükrü terketmek, dünyanın tamamı­nı terketmekten daha ağır bir kusurdur. Böyle bir kulun, mahvolu-şa itilmesinden endişe ederiz. Mahvoluş, nimete nankörlük nokta­sında kulun bütün varlığının giderek helak olmasıdır. Nitekim Al­lah Teala, ´Ve kafirleri/nankörleri mahvetsin diye´ buyurmaktadır. Neyi mahvedip nimetine nankörlük edenlerden ne kadar eksiltece­ğini Allah Teala çok daha iyi bilir.

Allah Teala buyurdu ki: "Muhakkak ki sizi, biraz korku, açlık, mallarda, canlarda ve ürünlerde eksilme ile sınayacağız. Sabreden­leri müjdele!". (Bakara/155) Burada, fazlası dünyanın bütünü sayı­lan beş unsurun eksiltilmesinden söze dilmektedir.

Bunların tamamı bile, dünyanın aksine ahiret için sadece bir zi­yade ifade edebilir. Çünkü O, ahiret hakkında şöyle buyurmakta­dır: "İman eden ve Rablerine tevekkül edenler için Allah Teala´nın . katındaki (ahiret Ödülü) çok daha hayırlı ve bakidir". (Şura/36) Ayette sözedilen kullar, daha sonra tevekkülleri üzere sabretmiş-lerdir.

Onlar Rablerine dayanarak dünya hayatının imtihan ve belala-- rina tahammül göstermişlerdir. Onlar, Vekil Hak Teala´ya olan şahitlikleri ve O´nun hakkındaki hüsnü zanları sebebiyle tevekkülle­rinde sabır göstermişlerdir. Hallerinin kemale ermesiyle birlikte tevekkülleri üzerinde sabretmeyi de öğrenmişlerdir. Onların ma­kamları bu sebeplerle sürekli yükselmektedir.

Sabır, tevekkülün ilk makamıdır. Bu, Allah Teala´nın kazasını bir imtihan, şükrü de bundan daha üstün görmekle gerçekleşir. Bu­nun özü de imtihanı bir nimet olarak görmektir. Hepsinin de üs­tünde rıza makamı yer alır ki o, tevekkül yolunun en yüce maka­mıdır. Rıza, aynı zamanda muhabbetullah ehli tevekkül sahipleri­nin makamıdır.

Allah Teala, tevekkül ehlinin genelim vasfederken de şöyle bu­yurmaktadır: "Takva sahipleri için Ahiret yurdu daha hayırlıdır. Akletmiyor musunuz?" (En´am/32) Buna göre, Allah Teala1 dan layı­kıyla korkan, O´nun hitabını akleden kimse, dünya hayatında ba­şına gelen bela ve musibetler karşısında Allah´a tevekkül eder. Ka­çırdığı ve yitirdiği dünyalıklar için üzülmediği gibi, gelen dünyalık­lar için de aşırı sevinip şımarmaz. İşte bu, zühdün orta noktası ve tevekkülün başlangıcıdır.

Allah Teala, havassın tevekkülünü haber verirken de şöyle bu­yurmuştur: "İman eden ve Rablerine tevekkül edenler için Allah katında olan çok daha hayırlı ve bakidir". (Şura/36) Allah Teala´yı layıkıyla akledip O´ndan sakınanlar, O´na hakkıyla tevekkül eden­lerdir. Bu sayede fâni olana değer vermeyerek zühd sahibi olmuş ve baki olana rağbet etmişlerdir.

Onlar, akıl sahipleri oldukları için, İlahi Hitab´ı da çok iyi anla­mışlardır. Allah Teala, kendi katında olan ahireti ve onun ödülleri­ni, Zatı´na izafe etmekte ve kullarını ona rağbet ettirmek için de be­ka yani ebediyet sıfatıyla tanımlamaktadır. Allah Teala, tevekkül ettikleri için böyle açıklayıcı olmuştur. Değer vermeyerek hakkın­da zühd sahibi olmaları için de dünyayı kullara izafe etmiş ve onu fena yani yokolma sıfatıyla nitelemiştir.

O´na hakkıyla tevekkül eden akıl sahipleri, canlarına bile önem vermemiş ve onları Allah Teala´ya satmışlardır. Peki Allah´a satmış oldukları bir şeye sahiplenebilirler mi? Kul da, sahip oldukları da efendisi olan Hak Teala´nmdır. O, iradeleri doğrultusunda canları­nı ve mallarını onlardan satın almış, karşılığında da kendilerine baki kalacak olan ahireti vermiştir. Allah Teala bunu beyan ederek şöyle buyurmuştur: "Sizin yanınızdakiler biter. Allah Teala´nın ka­tındaki ise bakidir". (Nalü/96 [5]


Tevekkül Ehlinin Fazileti Hakkında Başka Bir Açıklama :




Eğer Allah Teala, yeryüzünde ve göklerde yarattığı varlıkların ta­mamını belli bir ilim üzere kılsa ve bu ilmi kendilerine öğretse, bir akıl üzere yaratsa ve onlara bu aklı çalıştırmayı gösterse, bir hik­met üzere kılsa ve onları bu hikmete sahip kılsa, sonra yarattıkla­rından her birine bütün varlıkların sayısı, hatta katları kadar ilim, hikmet ve akıl verse, ardından onlara işlerin akıbetlerini açıklasa, sırlara muttali kılsa, nimetlerin içyüzlerini onlara gösterse, cezala­rın inceliklerini bildirse, dünya ve ahiret lütfunun gizli yönlerini haber verse ve ardından da, ´Kainatın mülkünü size verdiğim akıl ve ilimlerle planlayın, işlerin akıbetlerini müşahede ederek tasar­layın´ dese, bununla da kalmayarak bu hususta onlara yardımcı o-lup gerekli kuvvetlerle donatsa, yapacakları planları, hayır-şer, ya-rar-zarar noktalarında Allah Teala´nın takdir ettiğinden bir sivrisi­nek kanadı kadar bile olsun, eksik veya fazla olmazdı.

Mevcut tedbir ve planlama dışında ne akılların fazla bir keşfi, ne de ilimlerin müşahedesi olabilirdi. Hiç biri, şu anda yakinen ya­şadığı ve içinde hareket ettiği şu takdirden başka bir takdiri koya­mazdı. Ama insanlar bunu göremiyorlar. Çünkü Allah Teala bu tak­dirini, akılların tertibine, bilinen sebepler ve vasıtalardan çıkarı­lan örf ve alışkanlıklara göre Öyle icra etmektedir ki beşeri akıllar da bu kıstaslar üzerine şekillendirilip karakterize edilmiştir.

Ama O, işlerin sonuçlarını gizlemiş, sırları perdelemiş ve arada­ki bağlantıları saklamıştır. Dolayısıyla Allah Teala´nın takdir ve tedbirindeki güzellik gizli hale gelmiştir. Bu yüzden de, mütevek­killer dışında insanların çoğu hikmetleri görememiştir. Bu hikmet­ler ancak ilim sahipleri tarafından akledilebilmiştir.

Allah Teala´nın canlılar ve cansızların dünyasında yarattığı gözle görülebilir en küçük unsurlar sivrisinek ve hardal tanesidir. Bunların her birinde de üç yüz altmış hikmet mevcuttur. O´nun varlıklar üzerindeki hikmetleri, bu varlıkların büyüklük ve fayda­larına göre daha da artmaktadır.

Bu husustaki hidayet ve beyanın bir diğer sevabı da kalplerin-deki perdeler kaldırılmış olan akıl sahibi salih kimselerin bütün te­mennilerinin Allah Teala´nın tedbirine gösterdikleri rızada ortaya

çıkmaktadır. Onlar Allah Teala´nın kendileri için takdir ettiği kade­rin kendi temennilerinden daha hayırlı ve Allah katında kendileri için daha faziletli olduğunu bilirler. Çünkü Allah Teala, hüküm sa­hiplerinin en Adil´idir.

Yüce Allah, imanının azlığından dolayı temennilere yeltenen in­sanları kınayarak şöyle buyurmuştur: "Yoksa insan için temenni et­tiği mi vardır? Ahirette, dünyada (karar) yalnız Allah Teala´nındır." (Necm/24-25) Yani Allah Teala, her ikisinde de insanların temenni­lerini bir kenara koyarak kendi iradesiyle hüküm verecektir. Zira O, başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Eğer Hakk, on­ların arzularına uysaydı, gökler, yer ve bunların içinde bulunanlar bozulup giderlerdi". (Müminun/71)

Tevekkül sahibi, Allah Teala´yı seven, Rabbi ile mutlu olan, dünya ve ahiretin yalnız O´na ait oluşuna ve o ikisinde dilediği gi­bi hükmetmesine rıza gösteren kimsedir. Kul, aciz olduğu için hiç­bir şeye kadir değildir. Muhabbet makamının başı da budur.

Her şeyi Yaratan, Bilen, Gören ve Haber Alan Allah Teala bu hususlarda tedbirinin güzelliği ile bütün yaratılmışlara yeter. Ya­ratılmışlar hikmeti bilmeye, hükmü müşahede etmeye merhamete, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes