> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > Şükür Makamının Şerhi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şükür Makamının Şerhi  (Okunma Sayısı 1742 defa)
31 Aralık 2009, 19:32:51
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 31 Aralık 2009, 19:32:51 »



Şükür Makamının Şerhi Ve Şükür Ehlinin Sıfatları
Şükür, Yakin makamlarının üçüncüsüdür. Allah Teala buyurdu ki: "Eğer şükreder ve inanırsanız, Allah size niye azap etsin?". (Ni­sa/147) Görüldüğü üzere Allah Teala, şükrü iman ile birlikte zikret­miş ve bu ikisinin birlikte varolmasını cehennem azabından kur­tarma vesilesi olarak bildirmiştir. Yine O, şöyle buyurmaktadır: "Şükredenleri mükafaatlandıracağız". (Al-i İmran/145)

Allah Resulü (sav) buyurdu ki: "Yemek yiyip şükreden, oruç tu­tup sabreden gibidir". [12] İbni Mesud da (ra) şöyle demiştir: Şükür, imanın yarısıdır. Allah Teala, müslümanlara şükrü emretmiş ve onu, zikirle beraber anmıştır: "Beni zikredin ki Ben de sizi zikrede­yim. Ve Bana şükredin ve nankörlük etmeyin". (Bakara/152) Zikir ise, şanı yüceltilmiş bir fazilettir. Allah Teala bunu beyan ederken de şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak ki Allah´ı zikretmek, en bü­yüktür". (Ankebut/45)

Bu durumda, zikir ile birlikte anıldığı için şükür de en büyük faziletlerden biri olmaktadır. Allah Teala´nm şükür ile razı edilme­si, ikramının bolluğundan dolayı kullarının ifa ettikleri bir karşılık mesabesindedir. Çünkü Allah Teala´nm "Beni zikredin ki Ben de si­zi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve nankörlük etmeyin". (Baka­ra/152) buyruğu, emrin tahakkuku ve şükrün ta´ziminden ötürü ´karşılık´ mefhumundan çıkışı ifade etmektedir. Ayette ´Fa´ harfi şart ve cezayı ifade ederken, önceki ibaredeki ´Kef harfi de misal-lendirmeyi ifade etmek içindir.

Buna göre ´Beni zikredin ki´ diye başlayan kısım, "Size, sizden bir peygamber gönderdiğim gibi..." (Bakara/151) ayetiyle birleşti­rilmiş ve mana, mealen ´Size içinizden bir peygamber gönderdiğim gibi, Beni anın ki Ben de sizi anayım ve Bana şükredin´ şeklinde düşünülmüştür. Araplar, gelecek için kullanılan ´Sevfe´ kelimesi ye­rine ´Sin´ harfi ile iktifa ettikleri gibi, ´Ke-misli=gibi´ kelimesi yeri­ne de ´Kef harfiyle iktifa ederlerdi. Bu; şükür için çok büyük bir ta­zim olup ancak Allah Teala´yı bilen alimler tarafından idrak edile­bilir bir husustur.

Eyyub Peygamberin (as) kıssasıyla ilgili olarak şu hadis rivayet edilir:
"Allah Teala ona vahyederek şöyle buyurmuştu: Ben, velile­rimden bir ödül olarak şükre razı oldum..". Allah Teala´mn "Onları saptırmak üzere Senin doğru yoluna oturacağım" (A´raf/16) buyru­ğunun tefsirinde de, ´şükür yolu´nun murad edildiği söylenmiştir. Buna göre, eğer şükür, Allah Teala´ya götüren bir yol olmasaydı, şeytan bu yolun üstüne oturarak onu kesmeye çalışmazdı.

Eğer Allah Teala´ya hakkıyla şükreden kul O´nun habibi olma­saydı, lanetli İblis Allah Teala´ya karşı çıkarken şöyle demezdi: "Ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın". (A´raf/17) Allah Teala da bu meyanda şöyle buyurmuştur; "Ve kullarımdan şükre­den bir azınlık". (Sebe/13); "İblis´in onlar hakkındaki zannı doğru çıktı ve müminlerden bir topluluk dışında ona uydular". (Sebe/20) Allah Teala sevabın ziyadesini de, şükür ile kesinleştirmiş ve bun­da hiçbir şeyi müstesna kılmamış tır.

Allah Teala, yalnız şu beş hususu müstesna tutmuştur:
Zengin kılma, duaya icabet, rızık verme, mağfiret etme ve tevbeleri kabul etme. Allah Teala buyurdu ki: "Allah sizi dilediğinde lütfü ile zen­ginleştirecektir". (Tevbe/28); "Yalnız O´na dua edersiniz de, dilerse O, feryada geldiğiniz belayı üzerinizden kaldırır". (En´am/42); "O, dilediğine rızık verir". (Bakara/212); "O, dilediğine mağfiret eder". (Feth/14); "Sonra Allah, bunun akabinde dilediğinin tevbesini ka­bul eder". (Tevbe/27) Şükürden doğan sevabım ise, istisnasız olarak zikretmiş ve şöyle buyurmuştur: "Eğer şükrederseniz, size daha zi­yadesini veririm". (İbrahim/7)

Şükreden kişi (=şâkir) Allah Teala´mn ziyade lütfuna mazhar olurken çok şükreden (=şekûr) kişi ise, bu lütfün son noktasına ulaştırılır. Şekûr, az da olsa Allah Teala´dan gelen herşeye fazlasıy­la şükreden kimsedir. Onun şükrü, sürekli tekerrür etmektedir. Birşey için yapılan övgü ve sena da nimet sayılır. Bu da Rubûbiyet ahlakının esaslarından biridir. Çünkü Allah Teala, çok şükreden kimseye, kendi ismini layık görmüştür. Ziyade lütuf, nimet sahibi­ne kalmış olup bunu dilediği kuluna verir. Allah Teala tarafından verilen bu ziyade lütfün en faziletlisi, güzel bir yakin ve sıfatların müşahedesini temin etmesidir.

Allah Teala tarafından bahşedilen ziyade lütfün başı, verilen ni­metleri, nimet sahibinden gelen nimetler olarak görmek ve bunlar­la ilgili olarak bütün güç ve engellemenin Allah Teala´mn elinde ol­duğunu bilmektir. O´nun ziyade lütfunun ortası ise; halin devamı, kulun ibadet ve hizmeti sürdürme sidir. Allah Teala tarafından şük­reden kula lütfedilen ziyade, ahlak olabileceği gibi çeşitli ilimler de olabilir. Veya ahirette verilecek fazla bir mükafaat ya da dünyadan ayrılırken nasip edilecek metanet de olabilir.

Allah Teala şükrü, cennet ehlinin sözlerinin açılışı ve temenni­lerinin de hitamı kılarak şöyle buyurmuştur:
"Bize vaadinde doğru söyleyen Allah´a hamdolsun". (Zümer/74); "Sözlerinin sonu da ´Hamd alemlerin Rabbine olsun´ demeleridir". (Yunus/10) Eğer şü­kür, ameller arasında Allah Teala´ya en sevimli gelen olmasaydı, onu cennette de eda etmelerini istemezdi.

Eyyub Peygamberin (as) münacaatmda şöyle bir ifade nakledi­lmiştir:
´Allah Teala ona sabredenler sıfatında -ki onların varacakla­rı yer Darü´s-Selam´dır- şöyle vahyetti: Oraya girdiklerinde, kendile­rine şükrü ilham ederim ki o, sözlerin en hayırlısıdır. Şükrettikleri anda da onlara olan lütfumu arttırırım. Beni düşünmeleri halinde de kendilerine ziyadesiyle veririm. Bu da lütfün nihai sınırıdır.

Şükrün başı, nimetlerin Allah Teala´dan geldiğini bilmektir ki O´ndan başka ilah yoktur, bu nimetleri verme noktasında tek olup ortağı olmadığı gibi, bunları vermek için kendisine yardım eden de yoktur. Bütün şeylerin varlığından önce varolan Tek Allah, hiç bir şeyde yardımcı ve ortağa ihtiyaç duymadığı için bütün bunların Za-tı´ndan nefyetmiştir. Varlığı da yokluğu da veren O´dur ve bu ikisi Allah Teala´mn emriyle kullar için cari olurlar.

O, bunu teyid ederek şöyle buyurmuştur:
"Onların, her ikisinde de bir ortaklığı yoktur, Allah´ın, onlardan bir yardımcısı da yoktur". (Sebe´/22) Ayette geçen ´şirk´ kelimesi, ortak ve karışma manasın­da, ´Zahir´ kelimesi ise yardımcı manasmdadır. Allah Teala, daha sonra şöyle buyurmuştur: "Sizde nimet namına ne varsa hep Al­lah´tandır. Sonra sıkıntı dokununca Allah´a feryat edersiniz". (Nahl/53) Yine o şöyle buyurmuştur: "Eğer Allah sana bir kötülük dokundurursa, onu O´ndan başka giderecek olan yoktur. Eğer sana bir iyilik nasip ederse bil ki O, herşeye Kadir5dir". (En´am/17)

Allah Teala, bir cümle nimeti saydıktan sonra bunları kendi Za-tı´na izafe ederek şöyle buyurmuştur
: "Göklerde ve yerde ne varsa, hepsini kendisinden (bir lütuf olarak) emrinize verdi". (Casiye/13) Yine O, şöyle buyurmuştur: "Gizli ve açık olarak nimetlerini size bol bol vermiştir". (Lokman/20)

Sebepler sıhhatleri, vasıtalar da sübûtları ile varolurlar. Bu ni­metler ise, Allah Teala´nm hüküm ve hikmetleridir. O´nun vergisi­nin şartları ve verilenin eserleri, bunların hükmüne ve yaratılma­sına tesir edemez. Bunlar hükme demedikleri gibi yaratma sıfatına da sahip değillerdir. Kendileri mahkum olan şeyler nasıl hüküm verebilirler? Kendileri yaratılmış olan şeyler nasıl birşey yaratabi­lirler? Neticede Allah Teala´dan başka hüküm veren yoktur. Ve O, hiç kimseyi hükmüne ortak etmez.

Ayetin, Şamlılar nezdindeki bu kıraati daha makbuldür. Çünkü bu kıraata göre emir sigası gündeme gelmektedir. Onlar, şirkle il­gili fiili ´Ta´ harfi ile okumuş, sondaki ´Kef harfini de sükun ile kı­raat etmişlerdir. Buna göre mana; ´Allah Teala´ya, hükmünde ortak koşma!´ şeklinde olmaktadır. Sebepler Hakkın hükümleri ve O´nun hikmetlerinin vasıtalarıdır.

Nimet verenin, nimette müşahede edilmesi ve vergi sahibinin bahşettiği şeyde zuhur etmesi, nimet ve vergiyi O´ndan bilmeniz için elzemdir. Bu da kalbî şükürdür. Çünkü şükredenler nezdinde şükür; kalp ile bilmektir. Şükür, dil ile ifa edilecek bir fiil değildir. Rivayete göre Allah Resulü de (sav) şükrün ahirete dair bir mal olarak kazanılıp biriktirilme sini, dünyada mal kâzâhip biriktir­mekten daha hayırlı bir karşılık olduğunu haber vermiştir.

Sevban (ra) ve Ömer b. Hattab´dan (ra) şu hadis rivayet edilmiş­tir
: "Mallar hazineye indirildiği zaman Ömer (ra), ´Hangi malları edinelim?´ diye sordu. Allah Resulü de (sav) şöyle buyurdu: Sizden biri, zikreden bir dil ve şükreden bir kalp edinsin"[13]

Musa (as) ve Davud Peygamberle (as) ilgili olarak şöyle bir ri­vayette bulunulmuştur: Onlar, şöyle derlerdi:
´Ey Rabbim, Sana nasıl şükredebilirim? Ben Sana, ancak nimetlerden bir diğeri ile şükredebilirim´. Bu sözün başka bir rivayetinde ise şu ifade yeral-maktadır: ´Sa-na şükrüm de, yine şükcrü gerektiren diğer bir nimet­le olur. Allah Teala da onların bu sözü üzerine şöyle vahyetmiştir: ´Bunu bilmeniz bile, Bana şükretmeniz demektir´. Başka bir riva­yette ise şu ifade yer almaktadır: ´Nimetlerin Ben´den olduğunu bil­diğin zaman, Ben de senden bunu bir şükür olarak kabul ederim´.

Dille yapılan şükür, Allah Teala´yı en güzel şe...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şükür Makamının Şerhi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 14:07:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şükür Makamının Şerhi rüya tabiri,Şükür Makamının Şerhi mekke canlı, Şükür Makamının Şerhi kabe canlı yayın, Şükür Makamının Şerhi Üç boyutlu kuran oku Şükür Makamının Şerhi kuran ı kerim, Şükür Makamının Şerhi peygamber kıssaları,Şükür Makamının Şerhi ilitam ders soruları, Şükür Makamının Şerhiönlisans arapça,
Logged
31 Aralık 2009, 19:40:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 31 Aralık 2009, 19:40:56 »

Allah Teala, bütün sıfatlarıyla zahir olduğu zaman kulların gü-nahdan imtina etmeleri de çok güç olurdu. Bu, gaybun sırlarının ar­kasında olan bir husustur. Şu var ki, müşahedenin hürmetini çiğ­nemelerinden ötürü insanların çoğu O´nunla karşılaşmayı inkar ederlerdi. Ayrıca halihazırda gaybi olarak iman ettikleri için nail oldukları ulvi mertebelere ve övgülere de, asla nail olamazlardı. Çünkü bu derecelere ulaşmalarının sebebi olan gaybi iman, Allah Teala´mn müşahede edilmesi halinde ortadan kalkacaktır.

İkinci büyük nimet, kaderin ve mucizevi ayetlerinin halkın umumundan gizlenmiş olmasıdır. Bunlar, gaybi sırlar, kulların sa­lah sebebi, din ve dünya işlerinin istikamet bulma vesilesidir. Eğer kullara zahir kıhnsalardı, onların küçük günahları, mucizeleri ya-kinen görmelerinden ötürü büyük günahlara dönüşür, iyi amelleri için misline katlanan sevapları da asla katlanmazdı. Çünkü hali­hazırda gaybi olarak iman ederek amel ettikleri için katlanan bu sevaplar, mucizelerin açıkça müşahede edilmesinden sonra katla­namaz.

Üçüncü büyük nimet ise, kulların ecellerinin kendilerinden giz­lenmiş olmasıdır. Eğer ecellerini bilmiş olsalardı hayır ve şer bakı­mından amellerini zerre mikdarı arttıramaz ve eksiltmezlerdi. Çünkü Allah Teala´mn onlardan talep ettiği ameller çok daha ağır olurken, haklarındaki delillerin kesinleşmesi de çok daha zorlayıcı olurdu. Allah Teala, bilmedikleri bir ecellerinin olmasını onlar için bir mazeret kılmış ve beklemedikleri bir yerden gelecek eceller ta­yin ederek onları düşünmüştür.

Allah Teala´mn, bütün kulların kusur ve kabahatlarını örtmesi de, onlara olan nimetinin inceliklerindendir. Böyle yapmak suretiy­le onların kabahatlarını birbirlerinden, ulema ve salihlerin gözle­rinden gizler. Eğer böyle yapmamış olsaydı hiçbiri kabahatlan or­tada olan kişiye bakmazdı. Yine O, salihleri ve velileri de onlardan gizlemiştir. Eğer bu kimselerin işaret ve alametlerini herkese izhar etmiş olsaydı, herkes bunları tanır ve cahiller dahi, onların Allah Teala´mn velayetine mazhar olduklarını yakinen bilirlerdi. Böyle olduğu zaman da, onlara ihsanda bulunanların sevapları boşa gittiği gibi, amellerinin kabulünden de mahrum olurlardı. Onlara kö­tülük edenlerin yaptıkları da boşa giderdi.

Allah Teala´mn bunları perdelemesi ve gizlemesi;, amel sahiple­rinin hayır ve şer namına yaptıkları amelleri, rica ve ümit üzere, ahiretle ilgili olarak hüsn-ü zan ile yapmalarını temin etmesi bakı­mından mühimdir.

Allah Teala´mn velilerine ve salih kullarına eziyet edenlerin ce­zaları da, onların Allah katındaki mühim mevkileri ve kıymetleri izhar edilmediği için tehir edilecektir. Bunun gizlenmesinde, salih­lerin nefsleri bakımından da çok büyük nimetler mevcuttur. Böyle­likle dinlerinin selametini temin edecek, fitneye de mümkün oldu­ğunca az maruz kalacaklardır.

Tabii onların kıymetlerini bilmeyen cahillerin yaptıkları renci­de edici hareketler ve Allah Teala´mn hükümlerini onlar sebebiyle hafife almaları da, bir nevi perde arkasından yapıldığı için bu ze­vata çok zarar vermeyecektir. Bu da kullarına çok bahşedici olan Allah Teala´mn nimetlerinden bir lütuftur.

Bu mevzuda rivayet edilen kudsi bir hadiste Allah Teala´mn şöyle buyurduğu rivayet edilir
: "Kim Benim velilerimden birine ezi­yet ederse, Bana savaş için meydan okumuş demektir. Ben de veli­min intikamını alır ve ona yardımı Zatımdan başkasına bırak­mam".[19] Gizliliğinden dolayı şükrü gerektirdiğini ifade ettiğimiz bu nimetler hakkında İmam Cafer-i Sadık da (ra) şöyle demiştir: Allah Teala üç şeyi, üç şeye saklamıştır:

Rızasını taatine;
dolayısıyla taatiyle ilgili hiçbir işi hor görme­yin. Çünkü o, Allah Teala´mn rızasını mucib olabilir.

Gazabını da günahlarına;
dolayısıyla günahlanyla ilgili hiçbir işi hor görmeyin. Çünkü o, Allah Teala´mn gazabını mucib olabilir.

Velayetini mümin kullarına saklamıştır; Dolayısıyla onlardan hiçbirini hor görmeyin. Çünkü o, Allah Teala´mn velilerinden biri olabilir1. Böyle biri, nübüvvetini bilmediği bir peygambere eziyet eden kimseye benzer. Allah Teala, o kimseyi peygamber olarak gön­dermeden önce, ona eziyet eden kimseye onun peygamberliğini bil­dirmemiş olabilir. Böyle birinin günahı, elbette eziyet ettiği kişinin peygamber olduğunu bile bile eziyet eden kimsenin günahı gibi olmaz. Çünkü nübüvvet çok yüce bir makam olup hürmetin azamisi­ne layık olan bir mertebedir.

Şükür ehli için iki yol vardır. Bunlardan biri, diğerinden daha üstündür. Bu yolların ilki, rica ehlinin şükrüdür. Bunlar, şahid ol­dukları zahiri nimetlere bakarak bunların tamama erdirilmesi noktasında Allah Teala´dan ümitvâr ve ricacı olup hüsn-ü muame­lede bulunanlardır. Bunların hali, hayırlı işlerde ve salih ameller­de acele edip birbirleriyle yarışmaktır. Bu hallerinin sebebi ise; Al­lah Teala´nm diğer insanlar dışında kendilerine mahsus kıldığı ni­metleri müdrik olmalarıdır.

Şükür ehlinin ikinci ve daha üstün olan yolu ise, Korku ehlinin şükrüdür. Bu hale sahip olanlar, kötü bir son ile vefat etmekten ve Allah Teala´nm sabık hükmüyle, ahirette çile ve azaba düçâr ol­maktan korku duyan kimselerdir. Onların bu korkusu, Allah Tea­la´nm kendilerine bahşettiği iman vergisiyle seviniyor olmalarının da delilidir. Onların bu sevinçleri, İslam´ın kalplerindeki büyük ve eşsiz yerine delalet eder.

Onların bu halleri sebebiyle, Allah Teala´nm üzerlerindeki ni­meti de gözlerinde çok büyümüştür. Korku ehlinin işte bu hakikat-lan bilmesi, onların şükrünü ifade eder. Korku ve endişe, Rızık ve­rene karşı şükürlerinde, kendileri için bir şükretme şekli haline gelmiştir. Allah Teala, bunu da bir nimet kılmıştır. O´nun "Al-lah´dan korkan ve Allah´ın nimet verdiklerinden iki kişi dedi ki.." (Maide/23) buyruğunda olduğu gibi, her nimet de şükür gerektirir. Bir müfessir ayette bahsedilen iki kişi için, ´Allah Teala´nm korku ile nimetlendirdiği iki kişi´ olarak tefsir etmiştir. Ayetin tefsiriyle il­gili iki görüşten birisi budur.

Kul, Rabbine şükretmese de Allah Teala, izzet ve celal sahibi olarak bu sıfatlar ve sıfatlarını teşkil eden ahlak üzeredir. O´nun ahlakı, sonsuz bir ikrama ve cömertliğe sahiptir. O´nun lütuf ve hil-mi de sonsuzdur. Dolayısıyla bu güzel ahlak ve eşsiz sıfatlara sahip olan Hak Teala, kulları tarafından Zatı ile şükre layık olup sırf ni­met ve fiillerinden ötürü şükre müstehak değildir.

İşte bu da muhabbet ehlinin zikridir. Çünkü O, bu ahlak ve sıfat­lardan başkalarına sahip olmuş olsaydı, Zatı´nı bunlar sayesinde bi­len ariflerin bizzat O´nu görmeleri gerekirdi. Eğer böyle olsaydı, kullar ne yaparlardı, ellerinden ne gelirdi? Netice itibarıyla hamd da O´nadır, şükür de yalnız O´nun içindir. Çünkü şükre de, hamde de tek ehil ve layık olan O´dur. Hamd ve şükür, yalnız O´nun Zatı, Zatı´mn yüceliği ve izzetinin celali için olmalıdır. Çünkü O, her zaman olduğu gibi ilelebed de, bu güzel sıfatlar, kemal-i ahlak ve en yüce misaller üzere olmaya devam edecektir. Bunu bilmek de, ariflerin şükrüdür.

O´nun müşahedesi ise, Mukarrebun´un şükrüdür. Onların şük­rü, Allah Teala´nm yalnız yüce Zatı içindir. Onların duaları, hamd ve tesbihden ibarettir. Amelleri ise Azim ve Celil olan Allah Teala´yı tazim ve yüceltmekle sınırlıdır. Bütün niyazları ise, O´nun sıfatla­rının kendilerinde tecelli etmesi, Zatı´yla ilgili müşahedelerden bir pay alabilmektir. Bunlar da, anlatılamayacak haller ve akli ilimler­le açıklanamayacak hususlardır. Çünkü bunların tamamı ,Allah Teala´nm, Kelam´m sırrına şahit olan kimsenin müşahedesiyle ilgi­li olarak indirdiği "O´nun gibi bir şey yoktur" (Şura/İl) buyruğuna dahil olan meselelerdir.

Musa Peygamber de (as), bu müşahede sayesinde Rububiyet ile sevinmiş, Allah Teala´nm yakınlaştırması ile aşinalık kazanmış ve O´nun imanda metanet sahibi kılmasıyla bahtiyar olarak Rabbine şöyle demiştir:
Benim için varolup Sen´in için olmayan birşey var. Allah Teala da, ´Nedir o?´ diye buyurmuştur. O da, {Benim bir ben­zerim var. Ama Sen´in benzerin yoktur5 demişti. Bunun üzerine Al­lah Teala, ´Doğru söyledin´ buyurmuştur.

Musa´nın (as) söylemek istediğini şerhetmemiz gerekirse şunu söyleyebiliriz:
´Benim için, talep sahiplerinin varacakları son durak ve arzu edenlerin daha fazlasını istemeyeceği kadar eşsiz sıfatları haiz olan Sen varsın. Halbuki, Sen´in için Sen´in gibisi yok, çünkü Sen´in bir benzerin yoktur. Sen´den başka ilah da yoktur.

Allah Teala´nm gizli nimetleri olan üstte anlattığımız türdeki hususlar için de şükretmek gerekir. Bunların şükrü ise; fuzuli dün­yevi işlerle meşgul olmayarak onlardan uzaklaşmak suretiyle olur. Böyle yapmak, meşguliyet ve alakayı azaltıcı, hesabı kolaşlaştıncı-dır. Senden başkası bununla imtihan edildiğinde, dünya ile meşgul olup kaygısını ona yönlendirerek Allah Teala´ya şükürden uzaklaş­masında ve O´nun seni dünyadan uzaklaştırmasında da, iki defa şükür gereken iki nimet mevzubahistir.

Din noktasında münafıkların sıfatlarıyla veya nefsiyle ilgili ola­rak kibir ehlinin sıfatlarıyla, ya da fasıkların fiilleriyle imtihan edi­len birilerini gördüğünüz zaman, bunu da sizi öyle kılmadığı için Allah Teala´nm nimetlerinden sayabilirsiniz. Bunun için dahi şük­retmek gerekir. Çünkü Allah Teala´nm size karşı lütfü ve rahmeti olmasaydı, siz de onlar gibi olabilirdiniz. Sizden başkasına yönelti­len her şerri ve sizden gayrısmdan uzaklaştırılan her hayrı nimet saydığınız gibi, size yöneltilen her hayrı ve sizden savılan her şer­ri de nimet addetmeniz gerekir. Çünkü bütün nefsier,-kötülüğü em­retme, irade ve kader noktasında tek bir nefs gibidir.

Allah Teala şerri ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes