> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır  (Okunma Sayısı 1460 defa)
08 Ocak 2010, 18:38:53
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 08 Ocak 2010, 18:38:53 »



İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır
Zekatın farzları dörttür: Hürriyet; mülkiyetin sıhhati; nisab mikta­rı malın bulunması (200 Dirhem veya 20 dinar); Havl´in tamamlan­ması (Havi; Yılın herhangi bir ayından ertesi yılın aynı ayına ka­dar geçen süre). [34]


Zekatin Faziletleri Ve Zekat Verme Adabi Hakkındadır:




Bu bölümde, yukarıda işaret ettiğimiz hususların yanısıra malın nasıl temizleneceği ve infakta bulunan müslümanları fazilet ehli kılacak hususları izah edeceğiz. Allah Resulü´nün (sav) şöyle bu-vyurduğu rivayet edilmiştir: "Malda zekattan başka hak yoktur" [35]

Tabiundan bir topluluk ise, malda zekattan başka hakların da bulunabileceği görüşündedirler. Bunlardan biri olan İbrahim en-Neha´i şöyle demiştir: Selef-i Salih, malda zekattan başka hakların da bulunduğunu söylemişlerdir.

Bunlardan bir diğeri olan eş-Şabi, kendisine ´Malda zekattan başka hak var mıdır?´ diye sorulduğunda, ´Evet vardır, Allah Teala´nın şu buyruklarını işitmedin mi?´ dedikten sonra ´"Sevdiği mal­lardan akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalana... verenin" (Bakara/177) ayetini okumuştur. Bu görüşü paylaşanlardan diğer ikisi de Âta ve Mücahid´dir.

Müslümanlar, din kardeşleri arasında borçları halletmeyi, kar­şılıksız borç vermeyi, kendilerine ve ailelerine bakamayan insanla­rı desteklemeyi, iyilik ve ihsanda bulunmak olarak görüyorlardı. Bu tür yardımlar, takva sahiplerine ve varlıklı ihsan ehline farz kı­lınmış fiillerdir. Müfessirlerden bir cemaatin görüşü bu yöndedir.

Onlar, "Kendilerine rızık olarak verdiğimizden infak ederler" (Bakara/3) ve "Size rızık olarak verdiğimizden infak edin" (Baka­ra/254) ayetlerinin ´hüküm ayeti´ olarak devam ettikleri ve neshe-dilmedikleri yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu ayetlerde geçen in-fak/karşılıksız verme fiili de, müslümanın diğer müslümanlar üze­rindeki haklarından olup İslam´a hürmet gereği ve ihtiyaç halleri için vazedilmiş bir farzdır.

Zekatın faziletleri arasında, onu farz olduğu yılın başında ver­mek zikredilebilir. Eğer kişi, farz oluşundan önce verirse daha bü­yük fazilet sahibi sayılır. Böyle biri zekat verme fiiline engel olabi­lecek bir takım gelişmelerden endişe duymuş olabilir.

Bunlara örnek olarak seferberlik ilanı, vadeli bir borcun vade­sinden önce istenmesi, cihad ve işgale uğrama hallerini gösterebi­liriz. Zekatın önceden verilmesine; verilebilecek uygun bir ihtiyaç sahibinin o anda ortaya çıkması, garib bir yolcuyla karşılaşılması ;gibi durumlar da sebep olabilir. Zekatın bu gibi hallerde ve böyle -kimselere zamanından önce verilmesi, daha faziletli ve daha güzel­dir. Çünkü bunda hayra koşma, takva ve iyilik üzerinde yardımlaşma sözkonusudur.

Bu davranış, hayırda seferberliğe ve emredileni gönüllü olarak yapmaya da yorulur. Kul, geleceğin nelere gebe olduğunu bilemez. Halbuki geciktirmenin türlü afetleri, dünyanın çeşitli gaile ve en­gelleri vardır. Ayrıca kalplerin kaydırılması ve nefslerin´ sürekli de­ğişen dürtüleri de sözkonusudur.
Zekat veren kimse, Havl´in başlangıcını Ramazan we Zilhicce ayları yaparsa daha büyük bir fazilete nail olur. Çünkü bu iki ay, diğerlerinde bulunmayan faziletler ihtiva eder. Ramazan ayı,

Kur´an-ı Kerim´in indirilmesiyle şereflendirilmiş bir aydır. Ayrıca bin aydan daha hayırlı görülen Kadir Gecesi de bu ayın içindedir. "Yine bu ay, oruç gibi mühim bir farzın da eda edildiği aydır.

O ay, Allah Teala´nm evleri olan cami ve mescidlerin şenlenme-siyle şereflendirilmiş bir aydır. Mücahid şöyle derdi: ´Ramazan´ de­meyin. Çünkü O, Allah Teala´nm isimlerinden biridir. Doğrusunu söyleyin ve Şehr-i Ramazan ´Ramazan ayı´ deyin. İsmail b. Ebi Ziyad bu sözün merfu´ hadis olduğunu söylemiş ve senedini bildirmiştir.

İkinci ay olan Zilhicce´ye gelince, bütün aylar arasında beş ayrı meziyeti barındıran başka bir ay görememekteyiz. Bu meziyetler şunlardır:

1.
Haram ay olma,

2. Hac ayı olma.

3. Hacc-ı Ekber´in o ayda olması.

4.
On günden ibaret olan Eyyâm-ı Ma´lumât (=Bilinen belirli günler) o aydadır.

5. Teşrik tekbirlerinin okunduğu günler olan Eyyâm-ı Teşrik de o ay içindedir. Allah Teala, Zatı´mn bu günlerde zikredilmesini emret­miştir. Ramanazan ayında zekat vermenin en faziletli olduğu günler son on gündür. Zilhicce´nin en faziletli günleri ise ilk on gündür.

Vera´ ehlinden bir zat, zekatın her yıl bir ay öne alınmasını müs-tehap görmüştür. Böylelikle yılın (=havl) başından geri kalınmış ol­mayacaktır. Kişi, zekatını malum bir ayda verdiği zaman, gelecek yıl aynı ayda zekat verirse, ikinci kez verdiği ay on üçüncü ay olur. Bu ise, açık bir ertelemedir.

Buna göre şöyle denilmiştir
: Kul, zekatını Receb ayında verdiği zaman, ertesi yıl Cumadiyelevvel ayında vermelidir ki gecikme ol­maksızın yılın tam sonunda vermiş olsun. Bu yıl Ramazan ayında verdiğinde, ertesi yıl Şaban ayında vermelidir ki yılı asla geçirme-miş olsun. Böyle yapması daha iyidir. Farz olan zekatı aylara böle­rek vermemelidir.

Kul zekat verirken gönlü hoş, kalbi mesrur, Rabbi´ne karşı dü­rüst, riya, gösteriş ve yapmacıklıktan uzak, yalnız Rabbi´nin rızası­nı umarak vermelidir. Verdiği zekatı, Allah Teala´c\an başka hiç kimsenin görmemesini istemeli, verirken ricacı olmalıdır. Zekat ver­mesinin engellenmesinde, Allah´tan başkasından korkmamalıdır.

Zekat verirken Allah Teala´yı gözetmeli, O´nun güzel tevfikini bilmeli, zekat verdiği fakirlerin kendinden üstün olduğuna inan­malı, kafasından onun zayıflık ve düşüklüğünü geçirmemeli ve onu asla hor görmemelidir. Fakirin, kendisinden daha hayırlı olduğunu bilmelidir. Çünkü fakir, temiz, pak, izzet sahibi, dünya ve ahirette derece sahibi kılınmıştır. Zekat veren zengin, kendisinin fakirlerin hizmetine adandığını ve onların evlerini şenlendirmekle mükellef olduğunu bilmelidir.

Ariflerden bir zat şöyle demiştir
: ´İyi bir sanatım olmasına rağ­men çalışmayı bırakmak istedim. O an aklıma nereden geçinece­ğim sorusu geldi. O esnada göremediğim birinin sesini duydum: Hem bize dönmeyi düşünüyorsun, hem de geçiminle ilgili olarak bi­zi töhmet altında bırakıyorsun? Dostlarımızdan birini senin hizme­tine vermek ya da düşmanlarımız arasındaki bir münafığı senin emrine vermek bize düşer1.

Zekat veren kimse, ihtiyaç sahibine gizlice vermeli ve bunu an-latmamalıdır:
"Zekatlarınızı/sadakalarınızı minnet bekleyerek ve eziyet ederek boşa çıkarmayın". (Bakara/264) ayet-i kerimesinin tefsirinde şöyle denilmiştir: Ayette geçen "Menn" kelimesi, verilen zekatı hatırlatmak; "Eza" ise onu açıklamaktır.

Bişr b. Hars´tan şu söz nakledilmiştir: Süiyan-ı Sevri dedi ki:
Kim minnet bekleyip başa kakarsa sadakası boşa gider. Kendisi­ne, ´Ey Eba Nasr, menn nasıl olur?´ diye sorulduğunda şöyle dedi: Verdiğiniz sadakayı hatırlatmanız veya onu başkalarına anlatma-nızdır.

Başka biri de şöyle demiştir: "
Menn", kişiye zekat vermek sure­tiyle ondan hizmet beklemenizdir. "Eza" ise, zekat verdiğiniz kişiyi bu halinden dolayı ayıplamanızdır. Denildi ki: "Menn" zekat veri­len kişiye büyüklük taslamak, "eza" ise zekat verilen kişiyi azarla­mak veya dilenmesinden dolayı ayıplamaktır.

Allah Resulü (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "
Zekatın en faziletlisi; veren kimsenin bir fakire gizlilik içinde ver­meye çalışmasıdır". [36] Ulemadan bir zat ise şöyle demiştir: Üç şey, iyilik hazinelerindendir: ... ve zekatı/sadakayı gizlemek. Bu manada müsned bir hadiste ise şöyle buyrulmaktadır: "Bu, dini bakım­dan daha sağlıklı, kusur bakımından daha az ve amel bakımından

da daha temizdir".

Bir hadis-i şerifte de Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu ri­vayet edilmiştir:
"Allah Teala duyuranın, riyakarın ve minnet bek­leyenin (sadakasını) kabul etmez"[37] Görüldüğü gibi bu hadis-i şerif­te zekatı duyurma ve minnet bekleme fiilleri birlikte zikredilmiştir. Aynı şekilde duyurma da riya ile birlikte zikredilmiş ve bunlar­la yapılan amellerin geri çevrileceği haber verilmiştir. Duyuran; yaptığı amelleri, görmeyenlerin de görmesi ve öğrenmesi için sağ­da solda anlatan kimsedir. Bu noktada duyma fiili görme fiilinin yerini alacağı için ameli boşa gitmesini sağlama noktasında eşittir­ler. Bunların her ikisi de imani zaafıyetten kaynaklanmaktadır.

Sadakasını duyuran kimse, onu Rabbi´nin bilmesiyle yetinme­mektedir. Aynı şekilde riyakar da, Rabbi´nin görmesiyle iktifa et­memekte ve başkalarını da buna ortak koşmaktadır. Allah Resulü (sav), yaptığı amelden dolayı minnet bekleyen kimseyi de bu ikisi­ne katmıştır. Zira minnet, o ikisiyle aynı anlamlar ihtiva etmekte­dir. Onda da yapılan amellerin zikredilmesi, başkalarına duyurul­ması veya verirken nefsine bakıp bununla övünme hali mevcuttur. Kişi, sadakasını gizli olarak verdikten sonra açıklarsa, gizlilik kalkmış olur ve ameli, açıktan yapılmış ameller arasına kaydedilir. Eğer onu sürekli anlatırsa, o zaman da hem gizli, hem de açık amel defterinden silinerek riya olarak yazılır. İhlas varolduğu sürece, sa­dakayı açıktan vermenin tek olumsuz yanı, gizli vermenin sevabl-na nail olamamaktır. Bu da büyük bir eksikliktir.
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır
« Posted on: 19 Nisan 2024, 19:15:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır rüya tabiri,İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır mekke canlı, İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır kabe canlı yayın, İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır Üç boyutlu kuran oku İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır kuran ı kerim, İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır peygamber kıssaları,İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadır ilitam ders soruları, İslam´ın Üçüncü Esası Zekat Hakkındadırönlisans arapça,
Logged
08 Ocak 2010, 18:43:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 08 Ocak 2010, 18:43:05 »

Kur´an´ın fakirlerle ilgili vasıflarını taşıyan fakirler de tercih edilmelidir. Bunlar Allah yolunda kuşatılan, ahiret yolunda baskı gören kimselerdir. Ailelerinin genişliği, geçim sıkıntısı, kalp İslahı veya ellerin ermemesi sebebiyle yeryüzünde ticarete çıkamazlar. Çünkü bunlar, kanadı kırıklardır.

Zengin için mal, kuş kanadı gibidir. O, bu kanatlarıyla istediği yere konar ve dilediği lezzetleri tadar. Fakir ise, bütün bunlardan mahrumdur. Çünkü onun eli dar, rızkı sınırlıdır. Allah Teala bu hu­susta şöyle buyurmuştur: "Sizin için, avret yerlerinizi örtecek elbi­se ve zinet eşyası yarattık". (A´raf/26) Ayet-i kerimenin tefsirinde bunlarla kasdedilenin mal ve geçimlik olduğu söylenmiştir. Öyle ki cahil beri, iffetleri sebebiyle hallerini dışa vurmayan böyle fakirle­ri zengin sanır.

Allah Teala, iffetleri nedeniyle dilenmeyen, az bir rızık ve fakir­likle yaşayan bu kimseleri tanımayanları müminler hakkında ce­haletle nitelemektedir. Daha sonra bu tür fakir müminlerin sıfatla­rını teyid etmekte ve Zat´mdan bir beyan olarak onların tarifini yapmakta, hallerini açığa çıkarmaktadır: Onların iffet örtüsüyleperdelenmiş halleri, bu şekilde ortaya çıkmış olmaktadır: "Onları simalarından tanırsın". (Bakara/273)

Sima, insanın benliğinden ayrılmaz bir alamet ve değişmez ya­ratılıştır. O, insanın üzerindeki süs ve zahiri giysilerin ardındaki hakiki kimliktir. "Onlar, insanlardan ısrarla istemezler". (Baka­ra/273) İffet ve imanlarıyla kanaat etmeleri sebebiyle ısrarla iste­mez, zenginlerin ardında dolaşmazlar. Ehli dünyaya istekli gözler­le ve iltifat ederek bakmazlar. Onlar kendi yalnızlıklarında iman­ları ile müstağni ve sabırları ile izzetlidirler.

Ayetteki "ilhaf´ kelimesi, "lihaf=örtü, çarşaf´ kelimesinden türe­miştir. O, kişinin sarınarak örtündüğü şeydir. Onlar ise, böyle yap­maz, yani zenginlerin ayaklarına dolaşmaz, onlardan talepdar ol­mazlar. Verdiğiniz zekat ve sadakaların bu sıfatları taşıyan kimse­lere, en azından bir kısmını bulunduranlara gitmesi yönünde titiz davranın. Yaptığınız, ancak bu şekilde arı duru olacak ve şükrana değer görülecektir.

Zekat ve sadakada en faziletli olan; kişinin fakir kardeşlerini başkalarına tercih etmesidir.

Bu meyanda Ali´den (kv) şu söz rivayet edilmiştir:
"Kendi kar­deşlerimden birine bir dirhem vermem, başkalarına yirmi dirhem tasadduk etmemden daha sevimlidir. Ona yirmi dirhem ulaştır­mam, başkalarına yüz dirhem sadaka vermemden daha sevimli ge­lir. Ona yüz dirhem vermem, bir köleyi azat etmemden daha güzel görünür". Allah Teala, yakın dost ve arkadaşları da akrabaya dahil etmiştir.

Akrabaya verilen sadakanın, yabancılara verilen sadaka/zeka­ta üstünlüğü, yabancıları bırakıp akrabaya verilen sadakanın üs­tünlüğü gibidir. Çünkü sıla-i rahimden sonra en üstün bağ, din kardeşliği bağıdır.

Selef-i Salih´den bir zat şöyle demiştir:
Amellerin en faziletlisi, kardeşlerin bağını sıcak tutmaktır. Kişi yapacağı hayırla, kendisi­ne verdiğinde Allah Teala´ya hamd ve şükürde bulunarak onu Al­lah´tan bir nimet olarak görecek kimseye yönelmelidir. Böyle biri, Allah Teala´nın nimetine vasıta edilene bakmayacaktır.

Bu, Allah Teala´ya en çok şükreden kul olmaya adaydır. Çünkü şükrün hakikati; nimetin O´ndan geldiğini müşahede ederek, O´na amelle karşılıkta bulunmak, verilen nimette veya saîih ame­le niyette O´ndan gayrisine bakmamaktır. Ali´nin (kv) vasiyetinde su ifadenin yer aldığı nakledilmiştir: Allah Teala ile arana başka bir nimet verici koyma. Başkasının senin üzerindeki nimetini borç say.

Kişi, yukarıda tarif ettiğimiz türde bir fakire vermeyi, kendisi­ne sadaka verdiğinde övgü ve senada bulunarak rızık veren olarak kendini gören bir kimseye tercih etmelidir. Çünkü bu durumda asıl veren olan Allah Teala´dan başkasına hamdetmiş, başkasına iltifat etmiş, esas verenden başkasını zikretmiş olur.

Aldığı sadaka ve zekattan dolayı Allah Teala´ya hamd, şükür ve senada bulunarak O´nu zikreden kimse, asıl nimet veren ve nzık sunanın Allah Teala olduğunu görür. Dolayısıyla da yalnız O´na yö­nelerek O´nu över. Eğer infakta bulunan kimse, Allah rızası için halka nasihatta bulunan biri ise, sadaka verdiği kimsenin imani zayıflığı, kendisine şükranda bulunmasından daha ağır gelir.

Ancak nevasının takvasına baskın olmasından dolayı Rabbi için nasihatta bulunmayan ve verdiği sadakanın kendisine ahirette ya­rayacağını bilmeyen biriyse, bu tür davranış onun tevhiddeki ma­kamını zedeler. Bu da sadaka ile elde edeceği sevaptan çok daha ağır bir günahtır. Ama o, diğerinin kendisine iltifatından, kapısına alışmasından ve malına tamah etmesinden dolayı amelini boşa çı­kartacak bir söz sarfetmesinden emin olmayabilir.

Sadaka verdiği kimse, verirken onu övüp mani olduğunda kına­yan ve söven biri olabilir. Bu durumda da, rızkı ona götürmenin va­sıtası olarak kalıp emin ve huzurlu olabilir. Bütün bunlar, yakini iman ve müşahede sahibi müminler için geçerlidir.

Bir hadis-i şerifte Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu riva­yet edilmiştir
: "Sadaka/zekat, fakirin eline geçmeden önce Allah Teala´nın elindedir. Onu, isteyenin eline koyan da O´dur". Yakin sa­hibi mümin, rızkım Allah Teala´dan alır. O, ancak Allah Teala´ya kulluk eder ve O´ndan yalnız emrettiği şekilde talepte bulunur: "Rızkı Allah katında arayın ve O´na kulluk edin". (Ankebut/17)

Allah Resulü (sav) bir fakire yardım göndermişti. Elçisine şöyle buyurdu: ´Onun yardımı aldıktan söyleyeceklerini iyice ezberle´. El­çi yardımı adama teslim ettiğinde o şöyle dua etti: ´Kendisini zikre­deni unutmayan, Zatı´na şükredeni zayi etmeyen Allah´a hamdolsun´. Ardından da -kendini kasdederek- ´Allahım filanı unutma, Al-lahım filana Kendini unutturma´ diye dua etti. Elçi bunu Allah Re-sulü´ne (sav) aynen aktardı. Allah Resulü (sav) buna sevindi ve ´Onun böyle diyeceğini biliyordum´ buyurdu.

Bu hadis, Amr tarafından Ebu´d-Derda (ra) ve Cerir´den (ra) de rivayet edilmiştir. Allah Resulü (sav) bir adama ´Tevbe et´ buyur­du. Adam, ´Ben yalnız Allah´a tevbe ederim, Muhammed´e (sav) tev­be etmem´ dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: "Hakkı, sahibine teslim etti" [42]

İrk hadisesinde de hakikat ortaya çıktıktan sonra Aişe´nin (ra) ´Biz Allah´a hamdederiz, sana hamdetmeyiz´ dediği, Allah Resulü´nün (sav) de bundan memnun kaldığı rivayet edilmiştir. Aişe´nin (ra) suç­suz olduğuna dair vahiy geldiğinde Ebu Bekir (ra) kızına, ´Kalk ve Al­lah Resulü´nün (sav) başını Öp´ demişti. Aişe (ra) ise, Temin ederim ki yapmayacağım. Ben yalnız Allah´a hamdederim´ demişti.

Bunun üzerine Allah Resulü (sav) "Onu kendi halinde bırak ey Eba Bekir" buyurmuştu. Bu hadisenin başka bir rivayetinde ise Ai­şe´nin (ra) babasına, ´Biz Allah´a hamdederiz. Ne sana, ne de arka­daşına hamdetmeyiz´ dediği rivayet edilmiştir.

Anlatıldığına göre Allah Resulü (sav) de onun bu tavrını yadır-gamamıştır. Hatta bundan memnun kalarak babasından kızını kendi haline bırakmasını istediği haber verilmiştir.

Allah Teala, kafirlerin sıfatlarını bildirirken, adı zikredildiği za­man kalplerinin duracak gibi olduğunu, başkalara anıldığında ise sevindiklerini haber vermiştir. Yine onların herhangi bir konuda Allah Teala´nm birlik ve tekliği zikredüdiğinde buna karşı çıktıkla­rı, O´na şirk koşulduğunda ise tasdik ettiklerini bildirmiştir.

O, bu meyanda şöyle buyurmaktadır
: "Allah, Tek olarak zikre­dildiği zaman, ahirete iman etmeyenlerin kalpleri nefretle dolar. Allah´tan başkası anıldığı zaman ise bakarsın yüzleri gülüverir". (Zümer/45); "Bunun sebebi, Allah´a dua edildiği zaman inkar etme­niz, O´na ortak koşulunca da tasdik etmenizdir". (Mümin/12) Bura­da inkar, üstünü örtmek, kapatmak, şirk ise, karıştırmak yani Al­lah´ın zikrine başkalarının zikrini katmak anlamındadır.

"Hüküm, ancak yüceler yücesi olan ulu Allah´a aittir". (Mü­min/12) Buna göre Allah Teala, yarattıklarını hükmüne asla ortak etmez. Çünkü O, azametinde Ulu, saltanatında Büyük olandır. Mülkünde ve bahsedişinde ortağı yoktur. Kulları arasında O´iiai destek olan da bulunmaz. :

Bu ayetlerin delaleti ve hitab-ı ilahiden çıkan mana şudur
: Al­lah Teala, tek ve ferd oluş sıfatlarıyla anıldığı zaman müminler se­vinip rahatlayacaklar ve O´nun zikir ve tevhidini birbirlerine müj­deleyeceklerdir. Aracılar ve sebepler zikredüdiğinde ise, bundan hoşlanmayacak ve kalpleri de bu tür sözlere nefretle bakacaktır. Bunlar, imanın sıhhat alametleridir. Kendi kalbinizde ve başkala­rının kalplerinde bunları iyice sınayarak tevhidin hakikatine erin. Aksi takdirde kalbinizdeki gizli şirki görürsünüz.

Sonuç itibarıyla zekât veren kimse, zekat malını gücünün yetti­ğinin en değerlisinden ve kendine en güzel görünenden seçmelidir. Çünkü Allah Teala güzeldir ve ancak güzel olanı kabul eder. Zeka­tın Allah katındaki saflık ve bereketi, zekat malının helal oluşuna ve zekat ehlinin havassma verilip verilmeyişine bağlıdır. !

Zekat veren, verdiği malı gözünde küçük ve basit görmelidir.! Onu gözde büyütmek, kendini beğenmişliktendir. Kendini beğen-} mişlik ise, amelleri boşa çıkartır. Allah Teala buyurdu ki: "Huneyn Günü çokluğunuz sizi gururlandırmış ti". (Tevbe/25) Denir ki: ´Ta­pılan ibadet küçük görüldükçe Allah katında büyür. İşlenen günah da gözde büyütüldükçe Allah katında küçülür". Ulemadan bir zatın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Maruf/iyilik, ancak şu üçüyle ta­mam olur: Küçük görülmesi, süratli yapılması ve gizlenmesi.

Selef-i Salih zekatı yüzlerle, gönüllü sadakayı ise binlerle ifade edilecek miktarlarda ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes