> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > İmamın Hükmü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İmamın Hükmü  (Okunma Sayısı 2321 defa)
10 Ocak 2010, 18:19:06
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 10 Ocak 2010, 18:19:06 »



İmamın Hükmü, İmamet Ve İmama Uyanların Sıfatları Hakkındadır
Bu bölümde imamla ilgili hükümleri, imametin sıfatlarını ve ima­ma uyanların durumlarım ele alacağız.
Mürid, semtinin imamı ise, imameti layıkıyla yerine getirmek için onun hükümlerini yerine getirmelidir. İmam, arkasında namaz kılanların ortalama ücreti kadar ücret almayı hakeder. O, bu çer­çevede Allah´a çağıran bir davetçi ve Allah Teala ile kulları arasın­da bir elçi gibi hareket eder. O, cemaatin rehberi ve birçok konuda Allah Teala ile kulları arasında duran bir köprü gibidir.

Konuyla ilgili bir hadiste Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurdu­ğu rivayet edilmiştir:
"İmam emirdir. O rükuya eğildiğinde siz de rükuya gidin. O secde ettiğinde siz de secde edin". Bir diğer hadis de şudur: "O tamamladığında hem kendisi hem de cemaat içindir, o eksik bıraktığında vebali kendine ait olup cemaatine değildir".

Bir başka hadiste ise Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu ri­vayet edilmiştir:


"imamlarınız sizin Allah Teala´ya gönderdiğiniz heyetlerinizdir. Namazlarınızı temiz tutmak istiyorsanız, hayırlı olanlarınızı öne geçiriniz".

Konuyla ilgili meşhur bir hadis-i şerif de şudur:
"İmam kefil olan, müezzin emanet edilendir. Allahım! İmamları irşad et, müez­zinleri bağışla [104] Bir diğer hadis de şudur: "Şu üç kimsenin nama­zı kabul edilmez namazları başlarına değmez Sapmış bir kul, kocasının kızgın olduğu kadın ve cemaati tarafından hoşlanılmayan bir imanı". [105]


İmametin Şartlar



İmamlığın ilk şartı, fasiklıktan ve büyük günahlardan sakınarak küçük günahlarda ısrarcı olmamaktır. Allah Teala´mn Kitabı´nı ve­ya ondan okuyabildiği kısımları nağmesiz biçimde ve manasını de­ğiştirmeden okuyabilmelidir. Namazın farz ve sünnetlerini, nama­za bozan hususları, sehiv secdesi gerektiren ve gerektirmeyen du­rumları iyi bilmelidir.

Namazda bir hades oluştuğunda veya abdestsiz olduğunu hatır­ladığında titiz ve vera´ ile davranarak Allah´tan korkmalı ve derhal namazdan çıkmalı, kendisine en yakın birinin elini tutarak onun devam etmesini temin etmelidir. Bu tür bir durum ümmetin ilk imamı olan Allah Resulü´nün (sav) başına gelmiş ve O namazdan çıkmıştır.

Allah Resulü (sav), namaza abdestsiz başladığını hatırlayınca namazı bırakmıştır. Namaza ara vermesinin sebebi, namaz kılınır­ken cünüb olduğunu hatırlaması idi. Bu yüzden ayrılmış ve gusül abdesti alıp geldikten sonra namaza devam etmiştir, [106] Hadise na­mazda olursa böyle hareket edilir. Eğer namaza abdestsiz başladı­ğını hatırlarsa namazı yine bırakır, ancak kimseyi makamına ge­çirmez. Cemaat, namazı kendi başına kılabilir.

İmam, temizliğini kamilen yapma ve namazını ihlas ile kılma hususlarında güvenilir olmalıdır. Kıldırdığı namaz ile Allah Te­ala´mn rızası ve katındaki nimetleri ümit etmelidir.

Namazı ücret karşılığı kıldırmak helal olmadığı gibi ezanı ücret karşılığı okumak de helal değildir. Allah Resulü (sav) Osman b. Ebi´l-As es-Sekafi´ye şöyle buyurmuştur: "Ezan için ücret almaya­cak bir müezzin bulun [107]. Namaza çağıran kimsenin ücret alma­ması istenirken, Allah Teala ile kullarının arasına dikilerek onlara namaz kıldıran kimsenin ücret almasına hasıl izin verilebilir?

Selef-i Salih´ten bir zat şöyle demiştir: Peygamberlerden sonra en hayırlı olanlar alimler, alimlerden sonra da müslümanlara namaz kıldıran imamlardır. Çünkü onlar Allah Teala ile kulları ara­sındaki risalet köprüsü üzerinde durmaktadırlar. İlk zümre ilmi, imamlar ise dinin direğini ayakta tutmaları sebebiyle böyle yüksek bir mertebeye layık görülmüşlerdir. Namaz, dinin direğidir.

Hilafet konusunda Ebu Bekir-i Sıddık´m (ra) Ali´ye (kv) tercih edilişi de namaz imamlığı konusundaki tercihe dayanmıştır. Allah Resulü (sav) ashabı içinde kendinden sonra namaz kıldırmaya onu ehil görmüştü. Sahabe de bu meyanda şöyle demişlerdir: Düşündü­ğümüzde namazın dinin direği olduğunu gördük ve Allah Resu­lü´nün (sav) dinimiz için seçtiğini, dünyamız için de seçmeye karar verdik.

"Adamın biri Allah Resulü´ne (sav), ´Ey Allah Resulü, bana öyle bir amel göster ki beni cennete soksun´ demişti. Allah Resulü (sav) ´Müezzin ol´ buyurdu. Adam ´Beceremem´ deyince, Allah Resulü de (sav) ´İmam ol´ buyurdu. Adam, ´Onu da beceremem´ deyince, ´İma­mın hemen arkasında namaz kıl´ buyurdu".

Vera´ ehlinden bazıları ihtiva ettiği sorumluluk sebebiyle imam­lık etmekten uzak durur, ezan okumayı ve müezzinlik yapmayı ter­cih ederlerdi. Müezzinliği imamlığa tercih eden bu kimselere saha­be ve tabiun arasında sık rastlamaktayız.

Müslümanlara namaz kıldıran bir imam namaz vakitlerine ri­ayet etmeli, namazları vaktin başında kılmaya gayret etmelidir. Böylelikle Allah Teala´mn rızasına nail olması muhtemeldir. Na­mazın ilk vaktinin son vaktine üstünlüğü, ahiretin dünyaya üstün­lüğü gibidir. Allah Resulü´nden (sav) bu manada bir çok hadis riva­yet edilmiştir. Bunlardan birinde şöyle buyurduğu rivayet edilmek­tedir: "Kul namazını vaktin sonunda da olsa kılarak kaçırmamalı­dır. Vaktin başında kılması ise, kendisi için dünyadan ve içindeki-lerden daha hayırlıdır".

İmam rüku, secde, kıyam ve ka´de gibi namaz erkanını dengeli ve hakkını vererek yapmalıdır. Böylelikle arkasında namaz kılan­lar içinde bulunan zayıf bünyeli veya rahatsız kimselerin de onu iz­lemeleri kolay olacaktır. Allah Resulü (sav) de namazı böyle kıldı-rırdı. İmam üç kez sekte  yapmalıdır. Semre b. Cündüb (ra) Imran b. Husayn´dan (ra) böyle rivayet etmiştir. Sektelerin ilki tekbir getirdiğinde yapılır ve en uzunudur. Bu sek­tenin süresi, cemaatin Fatiha sûresini okuyabileceği kadar bir zainandır. Eğer acele eder ve cemaatin Fatiha´yı tamamlayamamala-nna yol açarsa vebali ona ait olur. Ancak cemaat başka şeylerle meşgul olduğunu için tamamlayamazsa, sorumluluk kendilerinin­dir. Bu durumda imam üzerine düşeni yapmış olmaktadır.

İkinci sekte, imam Fatiha´yı okuduktan sonra verdiği aradır. Bu sürede sureyi tamamlayamayanlar onu bitirirler. Bu sektenin sü­resi, ilk sektenin yarısı kadardır. Üçüncü sekte, zammı sureyi oku­yup rükuya eğilmeden önce verilen aradır. Sektelerin en kısası olan bu sekte, ikinci sektenin yarısı kadar bir süreyi kapsar. Bu sekte­nin sebebi de kıraatin hemen ardından tekbir getirerek namazın erkanını birbirine karıştırmamadır. Ayrıca kıraati rüku rüknüyle birleştirmekten de sakınılmış olur. İmam bundan nehyedilmiştir.

İmamın ardında namaz kılan kimse de, iftitah tekbirini ve sela­mını imamın tekbiri veya selamıyla eş zamanlı yapmamalıdır. Ne imam, ne de ardında namaz kılan cemaat, iki selamı birleştirme-melidirler. Aksine bu iki selam arasına mesafe koymalıdırlar. Na­mazda rükünleri birleştirmek Allah Resulü (sav) tarafından nehye­dilmiştir. Rükünleri birleştirme, şu beş noktada olur: İmama tabi olan kimse, tekbirini, rükuunu, secdesini, kalkışını ve selamını imamdan sonra eda etmelidir. İmam secdeye iyice kapanmadan kendilerini secdeye atmamahdırlar. Secdeden kalkılırken de böyle yapılmalıdır. Sahabe, Allah Resulü´nün (sav) arkasında namaz kı­larken bu hususlara dikkat ederlerdi.

İmam, saflar iyice düzelinceye kadar tekbir getirmemeli, önce sağa, sonra sola dönüp boşluk veya eğriliklerin düzeltilip doldurul­masını sağlamalıdır. Safların düzeltilmesi, namazı tamamlayan fi­illerdendir. Selef-i Salih hizayı omuzlardan alır ve ayak topukları­nı birleştirirlerdi.

Cemaatle namaz hakkında şöyle denilmiştir: İnsanlar cemaat namazından şu üç kısımdan birine mensup olarak çıkarlar:


1.
Yirmibeş namaz sevabıyla çıkanlar; bunlar rüku ve secdeleri­ni imamdan sonra yapanlardır.

2. Bir namaz sevabıyla çıkanlar; bunlar tekbir, rüku ve secdele­rinde imamla aynı zamanda hareket edenlerdir.

3. Namaz sevabı olmaksızın çıkanlar; bunlar da imamdan Önce oturup kalkan ve namazı ondan önce bitirenlerdir.

İmam, sabah namazının farzını kıldırırken yüzden az ayeti bu­lunan surelerden iki sure okumalıdır. Sabah namazının kıraatini uzun tutmak, alaca karanlıkta başlayıp ortalık aydınlanmcaya kıl­mak sünnettendir. Sabah namazının ikinci rekatında Kur´an-ı Ke-rim´in son otuz veya yirmi suresini okumak da hoştur. Yalnız bunu, hatmedinceye yani son sureyi okuyuncaya kadar sürdürmek gere­kir. Bu surelerde, türlü ibret ve öğütler gizlidir. İnsanların sürekli okumalarından dolayı bunlara alışkanlık sözkonusudur. Bu sure­ler, kafayı ve kalbi boşaltıp Allah´a hasretmek ve tefekküre dalmak için çok uygundur. Ancak alimlerden bazıları bunların bir kısmım okuyup sonuna kadar getirmeden rükuya eğilmeyi mekruh gör­müşlerdir.

Rivayete göre Allah Resulü (sav) Yunus suresinin bir kısmını okumuş ve Musa (as) ile Fîravun´un hikayesine gelince kıraate ara vererek rükuya eğilmişti. Bundan daha çok bilinen bir hadis ise şöyledir: "Allah Resulü (sav) sabah namazının iki rekatinde Baka­ra suresinden yüz ayet okudu. İlkinde ´Kûlû âmenna billahi...´ aye­tinden, ikincisinde de ´Rabbena âmenna bimâ enzelte..´ ayetinden itibaren okumuştur". Bir defasında da sabah namazının farzların­da ´Şehidallâhü ennehû lâ ilahe illâ hû...´ ayetinden itibaren okudu­ğu rivayet edilmiştir.[108]

Allah Resulü (sav), Bilal-ı Habeşi´nin (ra) oradan buradan seçe­rek okuduğunu işitmişti. Niçin böyle yaptığını sorunca Bilal (ra) ´Güzeli güzelle harmanlıyorum´ dedi. Allah Resulü de (sav) ´İyi ya­pıyorsun, is...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İmamın Hükmü
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:39:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İmamın Hükmü rüya tabiri,İmamın Hükmü mekke canlı, İmamın Hükmü kabe canlı yayın, İmamın Hükmü Üç boyutlu kuran oku İmamın Hükmü kuran ı kerim, İmamın Hükmü peygamber kıssaları,İmamın Hükmü ilitam ders soruları, İmamın Hükmüönlisans arapça,
Logged
10 Ocak 2010, 18:29:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 10 Ocak 2010, 18:29:19 »

Bir defasında Allah Resulü (sav) sabah namazına geç kalmıştı. Bu, bir yolculukta olmuştu. Gecikmesinin sebebi de abdestti. Saha­be O´nu beklemeyerek Abdürrahman b. Avfı (ra) öne geçirdiler. Ab-durrahman (ra) sabah namazını kıldırdı. Allah Resulü (sav) cema­atin ilk rekatını da kaçırmıştı. Sahabenin arkasından namazını de­vam ettirdi ve tamamladı. Sahabe böyle davrandıkları için üzgün­dü. Allah Resulü (sav), ´Doğrusunu yaptınız, her zaman böyle ya­pın!´ buyurdu. Bir keresinde de öğle namazına gecikmişti. Sahabede Ebu Bekir-i Sıddık´ı (ra) imam yaparak onun arkasında kılmış­lardı. Onlar namazda iken Allah Resulü (sav) gelmiş ve bir yanda dikilip tekbir getirerek cemaata katılmak için beklemişti.

Müezzin ´Kad kâmetü´s-salât´ dediğinde cemaat ayağa kalkmış olmalı, ´Hayye ale´s-salât´ derken ayağa kalkmalıdırlar. Sünnete uygun olan da budur. Müezzin ´Kad kâmetü´s-salât´ dediğinde imam tekbir getirmelidir. Bu noktada müezzin kametini tek başına tamamlar. Kameti tamamladıktan sonra da namaza katılır. O na­maza başladığında imam Fatiha´yı okumaktadır. ´Kad kâmetü´s-sa­lât´ ifadesinin gerçek anlamı, insanlar namaz için ayağa kalktılar, şeklindedir. Çünkü ´salat´ yani namaz, canlı olmadığı için ayağa kalkması da mümkün değildir. Buna göre de, müezzin ´Kad kâme­tü´s-salât´ dediğinde doğru söylemiş olmaktadır.

Bu ifadenin mecazi kullanımda, namaz vaktinin yaklaşmasını ve namaza kalkmanın vaktinin gelmesini ifade etmesi de müm­kündür. İmamın, aynı zamanda müezzinlik yapmasının mekruh oluşu da işte bu yüzdendir. Çünkü müezzin, ´Kad kâmetü´s-salât´ dediğinde imamın tekbir getirmesi, cemaatin de namaza başlamış olması gerekmektedir. Bilal de (ra) Allah Resulü´ne (sav) bu meyan-da, "Amin´ demede benden erken davranmayın´ diye ricada bulun­muştur.[113] Buradan anlaşılan, Bilal´in (ra) Fatiha´dan sonra söyle­nen ´Amin´ lafzını cemaatle birlikte terennüm etmek isteyişidir.

İmamın besmeleyi sesli olarak okumasını müstehap görmem. Hatta besmelenin Fatiha suresinin ilk ayeti olduğuna inansa bile onun sesli okumamalıdır. Allah Resulü´nün (sav) konuyla ilgili ri­vayetlerinin çoğunluğu ve sıhhatli olanları, besmeleyi sesli okuma­ma yönündedir. Besmeleyi sessiz okumak Allah Resulü´nün (sav) son dönem fullerindendi. Selef-i Salih de O´nun son dönem fiilleri­ne itibar ederlerdi. Bu tür fiilleri, alimlerin çoğunluğunun da terci­hine şayan olmuştur.

İbni Mesud´dan (ra) rivayet edildi ki: İmamın şu dördünü gizle­memesi sünnettendir: Sübhâneke, isti´aze, besmele ve âmin. Ali (kv) de bunların sesli okunması yönünde fikir belirtmiştir. İbni Abbas (ra) ise bunların sesli okunmasının sünnet gereği olmadığını söyle­miştir. Sabah namazının Hasan´dan (ra) rivayet edilen sekiz dua ile uzatılmasını mekruh görmüyoruz. Bu dualar, Allah Resulü (sav) ta­rafından sessiz olarak okunmuştur. O, bunları okurken ellerini kal­dırmamıştır. Çünkü bunlar bizzat dua niteliğinde olan ifadelerdir. Bunları okumayan kimse de iyi etmiş olur. Çünkü fıkıhçüarın ço­ğunluğu bu duaların okunmaması yönünde görüş belirtmiştir.

Cuma gecesi ve sabahı kılman namazlarda, Allah Resulü´nden (sav) rivayet edilen iki meşhur hadiste yer alan surelerin okunma­sı müstehap görülmüştür. İlkine göre Allah Resulü (sav) Cuma gü­nü sabah namazında Secde suresi ile İnsan surelerini okurdu. Di­ğerine göre Cuma günü akşam namazında Kafîrun ve îhlas surele­rini, yatsı namazında Cum´a ve Münafıktın surelerini okurdu."[114]

İmamın teşehhüdde Allah Resulü´nün (sav) Aişe validemize (ra) öğrettiği şu duayı okuması müstehaptır. Bir çok hayrı içeren ve ni­yaz bakımından mükemmel olan bu dua şöyledir:

"Allâhümme innî es´elüke mine´l-hayri küllihî a´âcilihî ve âcilihî mâ alimtü minhü ve mâ lem a´lem, es´elüke mâ se´eleke Muhamme-dün sallallâhü aleyhi ve sellem ve e´ûzü bike mimmâ iste´âzeke Mu-hammedün sallallâhü aleyhi ve sellem minhu. Es´elüke´l-cennete ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ve amelin ve e´ûzü bike mine*n-nâri ve mâ karrebe ileyhi min kavlin ve amelin, Allâhümme mâ kadeyte lî min emrin fec´al âkıbetehû rüşden

Allahım! Sen´den hayrın er veya geç, bildiğim veya henüz bile­mediğim şekillerinin hepsini niyaz ediyorum. Sen´den Muham-med´in -salat ve selam üzerine olsun- niyaz ettiğini niyaz ediyorum. Muhammed´in -salat ve selam üzerine olsun- Sana sığındığından ben de Sana sığınıyorum. Sen´den cenneti ve ona yaklaştıracak söz ve fiilleri nasip etmeni niyaz ediyorum. Cehennemden ve ona yak­laştıracak söz ve fiillerden de Sana sığmıyorum. Allahım beni için takdir ettiğin işin akıbetini hayırlı kıl!"

Bu duayı okuduktan sonra müminlerin bağışlanmaları için dua eder ve şunları okur:


´Allahım, kalplerimizi doğrulttuktan sonra eğriltme!´

´Rabbimiz bize dünyada güzellik ver! Ahirette de bize güzellik ver ve bizi cehennem azabından koru!´

Bunlar dışında tercih edilecek başka dua yoktur. Konuyla ilgili rivayetler arasındaki beş husustan Allah´a sığınma dışında da baş­ka bir dua veya isti´âze mevcut değildir. Yukarıdaki dualarla yetin­diğinde, gerekeni okumuş olacaktır.

İmam dua ederken sırf kendi namına dua edip cemaati ihmal et­memelidir. Bu mekruh görülmüştür. Namazda veya sonrasında dua ederken daima ´Biz zamirini kullanmalı, ´Sen´den niyaz ederiz, Sana sığınırız´ demelidir. Bunu yaparken hem kendini, hem de ce­maatini düşünmelidir. İlgili bir rivayette şöyle denilmektedir: Kim bir topluluğa imam olursa, duayı yalnız kendine mahsus tutmama­lıdır.

Mürid, müezzinliği imamlığa tercih edebilir. Selef ulemasından bir zatın şöyle dediği nakledilmiştir: Müezzinlik, imamlıktan daha faziletlidir. Müezzin, Allah Resulü´nün (sav) "İmanı emirdir"[115] ve "İmam kefildir"[116] hadislerinden dolayı ecir bakımından daha üs­tündür. Bu iki hadisinde Allah Resulü (sav) imamı, kefil ve emîre benzetmekte ve bur küsur işlediklerinde sorumluluğun cemaate değil kendilerine ait olduğunu bildirmektedir. Bu durumda ezan okumak, çok daha emniyetli bir görev olmaktadır. Müezzin, imam­lığın hükmünü almamakta ve onun sıfatını taşıyamamakta ise de, imamın arkasında namaz kılanların veballerinin bir kısmını üstle-nebilmektedir. Ama vazifesini ikmal ettiğinde ecrini almaktadır.

Allah Resulü (sav) müezzinler için ettiği duada, imamlardan da­ha ileri gitmekte ve onları imamlardan daha çok övmektedir. Yuka­rıdaki ikinci hadisin son kısmında "Allahım, imamları irşad et, mü­ezzinlere de mağfiret buyur" demektedir. Yine O, müezzin hakkın­da şöyle buyurmuştur: "Müezzine sesi miktarmca mağfiret edilir. Yaş kuru her şey onun lehinde şahitlik eder".[117] Başka bir hadisin­de ise daha etkileyici bir sıfatla anmaktadır: "Müezzin, kendisineemanet edilendir".[118] Bir diğer hadisinde ise şöyle buyurduğu riva­yet edilmektedir: "Müezzinleriniz mutemedleriniz, imamlarınız ise kefillerinizdir". Mutemedler, elbette kefillerden daha üstündür. Çünkü kefil, bir şeyleri ödemekle yükümlüdür. Mutemed ise, ken­disine güvenilen ve kefalet istenmeyen kimsedir.

Bu konuda aktarılabilecek bir güzel bilgi de Sehl b. Sa´d es-Sa-idi´yle (ra) ilgili olarak anlatılmıştır. Ebu Hazim (ra) dedi ki: Sehl b. Sad (ra) imamlık için cemaatin gençlerini öne sürüyordu. Ken­disine şöyle dedim: Sen Allah Resulü´nün (sav) sahabilerinden biri­sin. Öncülük ve fazilet senindir. Öne geçip namazı sen kıldırsan da­ha iyi olmaz mı? Bana şöyle karşılık verdi: Yeğenim, Allah Resu­lü´nün şöyle buyurduğunu işittim: İmam kefildir! Şahsen kimseye kefil olmak istemiyorum!

Konuyla ilgili bir rivayette de Allah Resulü (sav) şöyle buyur­maktadır:
"Her kim bir mescidde yedi yıl müezzinlik ederse kendi­sine cennet farz olur",[119] Bir başka rivayet de şöyledir: "Kim kırk yıl müezzinlik ederse cennete hesapsız girer". Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Üç kimse Kıyamet günü misk yığını üzerinde olacak ve hesaba kadar bütün insanlar kor­karken onlar korkmayacaklardır: Kur´an okuyan ve onu muhteva­sıyla birlikte Allah Teala´ya geri götüren kimse; Dünya hayatında kölelikle sınanıp Allah´a ve efendisine itaat eden kimse."

"Allah´ın yoluna davet eden kimseden daha güzel sözlü olan kimdir?" (Fussilet/33) buyruğunun tefsirinde, ayetin müezzinler hakkında nazil olduğu söylenmiştir. Ayetin devamındaki "Ve salih amel işleyen´ ile kasdedilenin ise, ezan ile kamet arasındaki namaz olduğu ifade edilmiştir.

Müezzinin, ezanı bitirdikten sonra ´Ben müslümanlardanım, alemlerin Rabbine hamdolsun´ demesi, üstteki ayeti okuması, "Dini Allah´a halis kılanlardanım, alemlerin Rabbine hamdolsun" demesi müstehap görülmüştür. Müezzin, ezan ile kamet arasında dört re­kat namaz kılar ve bol bol dua eder. Bu, müstehap görülmüştür.

Selef-i Salih, dört şeyden hoşlanmaz ve onlardan uzak dururlar­dı: imamlık, müftülük, vasiyet ve emanet. Onlardan biri şöyle demistir: Benim için cemaatle namaz kılmaktan ve imama uymaktan daha sevimli bir amel yoktur. Böylelikle imamlığın hatalarından korunmuş olunun, vebali de başkaları yüklenmiş olur.

Her şeye rağmen namaza durulacağı zaman, öne geçmesi iste­nen kimse öne çıkmalı ve bundan kaçılmamalıdır. Konuyla ilgili olarak geçmiş kavimlerin kıssaları arasında imamlıktan kaçan bir toplumun helak edildikleri haber verilmiştir.

İmam hazır oluncaya kadar müezzin namaz kıldıramaz. Cema­at, imamı ayakta beklememelidirler. Bu mekruh görülmüştür. Al­lah Resulü (sav) bu meyanda şöyle buyurmuştur: "Geldiğimi gör­medikçe ayağa kalkmayın!"[120] Bişr b. el-Hars (ra) şöyle demiştir: Dü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes