> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat  (Okunma Sayısı 1898 defa)
12 Ocak 2010, 16:25:35
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Ocak 2010, 16:25:35 »



Hamamlara Girme Hakkında ve Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat
Yaşadığımız dönemde -Hicri IV. asır-, çıplakların çokluğu ve hü­kümlerini layıkıyla yapamamaktan dolayı hamamlara, girmemek daha hayırlı görünmektedir. Ancak hamama girmek, mübahlık hükmünü korumaktadır.

Hamama girme konusunda Sahabe´nin kanaatlan farklılık gös­termiştir. Bildiğimiz gibi onların hepsi de Örnek ve hidayet rehbe­ridir. Sahabe´den bir zat şöyle demiştir: Hamam, ne de çirkin bîr mekandır; avret mahallerini açtırır ve hayayı kaldırır! Bu söz İbni Ömer´den (ra) rivayet edilmiştir. Ali´den de (kv) bu anlamda bir söz nakledilmiştir.

Sahabe´den bir başka zat hamamlar hakkında şunu söylemiştir:
Hamam ne de güzel bir mekandır; kiri temizler ve cehennemi ha­tırlatır! Bu söz de Ebu´d-Derda (ra) ve Ebu Eyyub el-Ensari´den (ra) rivayet edilmiştir. Allah Resulü´nün (sav) ashabı Şam´a gittiklerin­de şehirdeki hamamlara girmişlerdir.

Hamama giren kimse, oraya dünyevi bir arzusunu tatmin etmek veya sırf canı istediği için laf olsun diye girmemelidir. Çünkü hama­ma girmek ve temizlenmek, kulun yapması gereken amellerden bi­ridir. Kul, her şeyden olduğu gibi bu amelinden de sorumludur. Amelinde bir bilgisizlik yaptığında bundan dolayı hesaba çekilir. ´Niçin girdin? Nasıl girdin? Kimin için girdin?´ gibi sorular sorulur. Bilindiği gibi bu sorular, kulun bütün amelleri için sorulacaktır.

Hamama girme fiilinde sekiz hüküm sözkonusudur. Bunların dördü farz, dördü de nafiledir.

Hamama girmenin dört farzı şunlardır:

1. Avret mahallini örtmek;

2. Bakışı kısmak;

3. Vücuduna kendi elinden başkasının değmemesi;

4. Gereken noktada iyiliği emretmek; buna göre çıplak birini gördüğünde ´Örtün, bu yaptığın haramdır, böyle yapman helal ol­maz, Allah Resulü (sav) bunu yasaklamıştır, hamamlara peştemal-siz girmek helal değildir* demesidir. Bunun ötesine gitmemek gere­kir. Çünkü iyiliği emretmek, bu ve benzeri sözleri söylemekle yeri­ne getirilmiş olur.

Böyle birini zorlama hakkı yoktur. Bu tür bir hayasızlıkta bulu­nanları tutmak, dinin emrini ve müslümanların arzusunu yerine getirmek üzere cezalandırmak, bu noktada gereken kuvveti kullan­mak -Allah´a hamdolsun k- vatandaşlara değil devlet başkanına ve onun ilgili memurlarına verilmiştir.

Hamama girmenin nafile hükümleri ise şunlardır:


1.
Tahareti din, temizliği de ibadet için yapmak; taharet, ahiret işlerinin en faziletli olanlarından biridir. Hamam da taharetlenme­nin en güzel yapılabileceği yerdir.

2.
Hamam ücretini girmeden vermek; kul için müstehap olan, bütün alışverişlerinde ücreti önceden.ödemektir. Özellikle içilen su ve girilen hamam gibi ücreti belirsiz olabilecek şeylerde böyle yap­malıdır. Bunlarda belli bir tarife olmadığı için şartsız gibi görülebi­lir. Verdiği ücret hamam işleten tarafından kabul edildiğinde me­sele yoktur. Eğer yüzüne bakmaya devam ettiğini görürse belli bir ücret verilmesi gerektiği anlaşılır.

3. Gereksiz su kullanmamak; özellikle sıcak sudan iki veya üç kişiye yetecek miktarda su kullanmamak gerekir. Bu bir vebaldir. Kullanılan su, hamam sahibinin görmesi halinde rıza göstereceği miktarla sınırlı olmalıdır. Hamam sahibinin görmesi halinde hoş­lanmayacağını bildiği miktarda su kullanmak mekruhtur.

4.
Hamamdaki sıcaklığa bakarak cehennemi hatırlamak; yük­sek ısının cildini nasıl tırmaladığını ve karanlığın nasıl çöktüğünü iyi görmelidir. Çünkü hamam, loşluğu bakımından cehenneme ben­zer. Alttan sıcak vurmakta, üstten karanlık çökmektedir. Bu, ce­henneme çok benzeyen bir mekandır. Cehennemden Allah Teala´ya sığınırız. Kul, hamamda kalmaya nasıl zor tahammül ettiğini ve oradan bile beter olan cehenneme hapsedilmesinin ne büyük bir sı­kıntı olacağını iyi düşünüp öğüt almalıdır.

Aşırı sıcak bir hamamda bir saatten fazla kalan kimsenin ruhu yavaş yavaş gevşemeye başlar. Sonuç itibarıyla basiret sahipleri için hamamda büyük ibret ve öğütler saklıdır. Takva ehlinin öğüt alacağı hususlar sonsuzdur. Onlar için gördükleri her şeyde bir ib­ret ve öğüt, kudret-i ilahiyi ihtar sözkonusudur. Allah Teala onlara güzel bir hayat yaşatmaktadır. Bu, kalbinde imanın ziyadesi bulu­nanlar için geçerli olan bir makamdır.

Hamama giren kulun, besmele ve istiğfar yoluyla Allah Teala´yı anmasında bir mahzur yoktur. İçinden gizli olarak okuması dışın­da hamamda Kur´an okumak mekruhtur. İçeri girerken bildiğimiz selam lafzıyla da selam verilmez.

Adamın biri hamamda Hüseyin b. Ali´ye (ra) selam vermişti. Bunun üzerine Hüseyin (ra), ´Hamamda selam verilmez´ dedi. Kişi­nin hamamda konuşmasında bir mahzur yoktur. Konuşurken elini kullanmasında da bir beis yoktur. ´Allah afiyet versin! Allah sela­mette kılsın!´ türünden iyi hal temennileri mekruh görülmemiştir. Hamamda çok konuşmak, lüzumsuz konulardan sözetmek mek­ruh görülmüştür. Hamama girerken Besmele çekilir, istiazede bu­lunulur ve bağış dilenir. Kişinin hamama tek başına girebilmek için parasını vererek kapatması da caizdir. Bişr b. el-Hars (ra) şöy­le demiştir: Sahip olduğu tek dirhemi vererek hamam kapattıran kimse ne kadar sert biridir! Bişr (ra) hamamda yalnız olabilmek için istenen parayı verir ve kapısını içerden kapatırdı. Hamamda yalnız başına olunduğumda vücudu sabunlatmak için kendi cariye­sini getirmek caizdir.

Konuyla ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir:
İbni Ömer´i (ra) hamamda yüzünü duvara çevirmiş bir halde gördük. Gözlerini bir bezle bağlamış ve ellerini duvara doğru uzatmıştı. Konuyla ilgi­li başka bir nakil de şudur: İbrahim el-Harbi´ye, ´Bira içenin arka­sında namaz kılar mısın?´ diye sorulduğunda ´Evet´ demişti. Teki hamama peştemalsiz girenin arkasında kılar mısın?´ diye sorulun­ca, ´Hayır dedi.

Hamama gün batımında, akşam ile yatsı arasında girmek mek­ruhtur. Çünkü bunlar, şeytanların her yöne dağıldıkları saatlerdir. Kul, hamama girmekle Allah Teala´nm bir nimetini daha gör­müş olmalı, tabiatın kendi emrine verilişini müşahede etmelidir.

Bu, Allah Teala´nın nimetlerden istifade eden kullarına dönük lü-tuflarından biridir.

Hamama, bu hükümler çerçevesinde giren kimsenin bu girişi daha faziletlidir. Çünkü oraya girmekle birçok ilave amelde daha bulunmaktadır.

A´meş hamama girdiğinde bir çıplak görmüştü. Derhal gözlerini kıstı ve el yordamıyla yürümeye başladı. Bunu gören çıplak, ´Göz­lerin ne zaman kör oldu?´ diye sordu. A´meş de kendisine şu karşı­lığı verdi: Haya örtünü yırtmandan beri! İmam Şafii (ra) ise İmam Malik´ten (ra) şunu nakletmiştir: Üç şeyde kul için hor görülme sözkonusudur: Meclise mürekkepsiz ve kağıtsız gelmek; Gemiye azıksız binmek; Hamama sarmasız giren. Sözü nakleden kimse Şa­fii´ye (ra) Teştemali zikretmediniz?´ diye sorunca İmam şu cevabı vermiştir: Hamama peştemalsiz girmeyi ancak fasıklar hoş görür!

Rivayete göre Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
"Hamama girmek kadınlara haramdır. Erkeklere de peştemalsiz girmek ha­ramdır".[32] Ömer b. Hattab´ın (ra) ise şöyle dediği nakledilmiştir: Hamam, sonradan çıkarılmış nimetlerdendir.

"Sonra işte o gün nimetlerden dolayı hesaba çekileceksiniz" (Te-kasür/8) ayetinin tefsirlerinden birinde de buna işaret edilerek şöy­le denilmiştir: Kış günü kullandığınız sıcak sudan hesaba çekile­ceksiniz.

Hamamda avret mahalli dışında elle ovalamakta bir beis yok­tur. Dostlarımdan biri, ilim ehlinden bir zat ile hamama gitmişti. Başından geçenleri şöyle anlattı: Hamamda ona kese yapmak iste­dim, imtina etti. Başka bir defasında gittiğimizde ise onu kesele­dim. O zaman imtina etmedi. Kendisine, ´Daha önce neden imtina etmiştiniz?´ diye sorunca şöyle dedi: O konuda Sahabe´den bir bil­gi nakledilmişti. Bu nedenle de imtina etmiştim. Sonra Esbağ er-Raşanî´nin hamamda bir adam tarafından keselendiğini öğren­dim. Onu keseleyen adam, uyluğunda kendi damanyla ´Allah için kelimesinin yazılı olduğunu görmüştü. O da kendisine şöyle de­mişti: Görmez misin ki o, bir insan tarafından yazılabilecek bir şey değildir!

Konuyla ilgili bir rivayet de Yusuf b. Esbat (ra) hakkındadır. Ve­fatı yaklaştığı zaman kendisini tanınmış birinin yıkamasını vasi­yet etti. Bu adam iyilğiyle bilinen biri de değildi. Niçin onu vasiyet ettiği sorulduğu zaman, o kimsenin bir keresinde kendini keseledi­ğini ve bunun için para ödemediğini, cenazesini de yıkamak istedi­ğini bildiğini ifade etti. Yusufa (ra) göre, ona olan borcunu böyle ödemiş olacaktı.

Bu rivayetlerden çıkan bir diğer hüküm de, vücudu ovdurup ke­seletmenin caiz olduğudur. Konuyla ilgili olarak şöyle bir hadis de rivayet edilmiştir: "Allah Resulü (sav) seferlerinden birinde bir eve konuk olmuştu. Ashabından biri şunu nakletmiştir: Hurmalara bakmaya gitmiştim. Allah Resulü (sav) de karnı üzerine yatmış dinleniyordu. Geldiğimde siyahi bir kölenin sırtını ovduğunu gör­düm. ´Ey Allah Resulü, bu nedir?´ diye sorduğumda şöyle buyurdu: Deve beni çok yordu".

Bazılarına göre hamama iki peştemalle girilebilir. Biri yüz kıs­mı, diğeri de avret mahalli için kullanılır. İbni Ömer (ra) hamam­da çıplak birini görünce oradan der...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:06:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat rüya tabiri,Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat mekke canlı, Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat kabe canlı yayın, Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat Üç boyutlu kuran oku Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat kuran ı kerim, Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat peygamber kıssaları,Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat ilitam ders soruları, Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsatönlisans arapça,
Logged
12 Ocak 2010, 16:28:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 12 Ocak 2010, 16:28:23 »

Ümmü Süleym (ra) kadınların uykuda ihtilam olma meselesini Allah Resulü´ne (sav) sormuş ve O da ihtilamdan dolayı guslü em­retmişti. Ardından da şöyle buyurmuştu: Ne iyi kadınlar şu En-sar´ın kadınları! Dini öğrenme konusunda hiç çekinmezler!

Kadın hayızlı olduğu zaman göbek altından diz üstüne kadar bir peştemal sarar. Koca, birleşme dışında hanımının vücudundan zevk alabilir. Hicaz fakihlerinin görüşü budur. Bize de sevimli ge­len görüş budur. Iraklı fakihlerin bir kısmı da, hayızlı hanımla av­ret mahallinin altında kabaların arasından ilişki kurulabileceğinisöylemişlerdir ki bizce hoş bir görüş değildir. Erkek, kadının vücu­dundan dilediği lezzeti alabilir. Sadece birleşmeden sakınır.

Erkek, hanınııyla yatağa girerken göbek altım örtecek küçük bir peştemal sarınmalı, tamamen çıplak olmamalıdır. Bu, edep ge­reğidir. Hayızlı kadınla birlikte uyumakta hiç bir mahzur yoktur. Eliyle yaptığı ve sunduğu yenilir. Cinsel ilişki kurulmaksızın her türlü fiil müştereken yapılabilir. Bu hususta ittifak edilmiştir. İh­tilaf edilen, rahim dışında kalan beden parçalarının hangileriyle ve nasıl ilişki kurulabileceğidir. Hicaz ehlinin görüşünü daha önce be­lirtmiştik. Buna göre göbek altıyla diz üstü kısmı örtüldükten son­ra vücudun diğer kısıntılarıyla yapılabilenler yapılır.

Evlenen kişi boşanmayla ilgili hükümler bilmelidir. Boşama du­rumunda kalırsa tek bir boşama yapmalı ve bunu da kadının hem temiz olduğu, hem de o temizlik döneminde ilişki kurmadığı bir za­manda yapmalıdır. Çünkü tek boşamanın süresi, kadının hayzının bitmesiyle sona erer. Erkek isterse üç talakı tamamlayabileceği gi­bi vaz da geçebilir. Tek boşamanın dört esası vardır:

1. Kitaba ve sünnete uygunluk; Allah Teala buyurdu ki:
"Ha­nımları iddetleri esnasında boşaym". (Talak/l) Ömer (ra) ve İbni Abbas´ın (ra) kıraatinde bunun açıklaması şöyle yapılmıştır. Yani onları iddet saymaya başlamadan önce boşaym. Buna göre üç ´ku­ru´ temizlenme olmaktadır. Bana göre de kasdedilen temizlenme­dir. Gerek dil, gerekse anlam bakımından hayız ile temizlik anlam­ları denk anlamlardır.

2. İddeti bunun üzerinden yürütme
k; böylelikle kadının iddet süresi çabuk dolacak ve kadın iddetten çıkacaktır. İddetinde, bo­şandığı temizlik dönemi de bir ´kaf sayılır. Böylelikle iddet en kısa sürede beklenmiş olur. Çünkü bu Allah Teala´mn sınırlarmdandır. Ayrıca adamın pişman olması durumunda, iddeti içinde geri alma­sı hakkı mevcuttur. Bunun için ikinci bir akde ve yeni bir mihre ih­tiyaç yoktur. İddetin bitiminden sonra geri almak isterse, bunu da yapabilir. Bu durumda da eşinin başka bir erkekle evlenme şartı yoktur.

Bu ancak üç talakın bir defada yapılması halinde geçerli olan bir şarttır. Böyle bir durumda hanımıyla tekrar birlikte olabilmek için onun başka bir erkekle evlenmesine göz yumacak ve ancak üçüncü kişiyle evlenip tekrar boşanmasından sonra evlenebilecek­tir. Bu noktada göstermelik nikah, hülle ve benzeri hileler bu akid-leri fasid kılar. Allah Resulü (sav) hülle yapana da, hülle yaptırana da lanet etmiştir. Ulemadan bir zat da, bu tür bir hülleden sonra ilk eşiyle evlenmesi halinde, yapılan nikahın sahih olmayacağını söylemiştir. Bütün bunlar cehalet ve sünnete muhalefetin sonuçla­rıdır.

Yüce Allah, "Onları iddetlerinde boşayın" buyurduktan sonra, "Umulur ki Allah bundan sonra başka bir iş çıkartır" (Talak/l) bu­yurmuştur. Yani boşayan kişi pişman olabilir, hanımından tekrar hoşlanabilir. Böylelikle bir veya iki boşamada iddet bitmeden vaz­geçerse nikah tazelemek bile gerekmeden tekrar birleşebilir. Eğer iddet dolmuşsa, o zaman nikah akdini tazeleyerek tekrar evlenebi­lirler. Her iki halde de ikinci bir şahsın nikahına gerek yoktur.

Allah Teala bunların ardından şöyle buyurmaktadır
: "Her kim Allah´tan korkarsa onun için bir çıkış yaratır". (Talak/2) Burada anlatılan, iddet dolmadan önce Allah korkusunun galip gelmesiyle hanımın tekrar geri alınması halidir.

Eğer kişi üç talakı pir defada ve hayız esnasında yaparsa üçü birden gerçekleşir ve hanımı kendisine haram olur. Tekrar helal olabilmesi için başka bir erkekle evlenmesi gerekir. Sünnete uygun olan budur. Ama başka bir erkekle göstermelik olarak evlendirip boşatmak da birçokları tarafından yapılmış bir uygulamadır. Bu konuda Ömer (ra), oğlu, Übey b. Ka*b (ra), Zeyd b. Sabit (ra), İbni Abbas (ra) ve diğer Sahabe ile Tabiun´dan^görüşler nakledilmiştir. [33]


Nikah Konusunda Azimet Ve Ruhsat



Allah Teala ´buyurdu ki
: "Sizden olan bekârları evlendirin". (Nur/32) Bizler için iyilik ve güzelliğin hangisinde olduğunu elbet­te en iyi Bilen Allah Teala nikahı, yani evlenmeyi (emretmektedir. Ayette geçen ´Eyâmâ´ kelimesi, eşi, olmayan, ´hanımı bulunmayan, dul, bekâr diye anılan kimsedir. Allah Teala hemen ardından şöyle buyurmuştur: "Kölelerinizden salih olanları". (Nur/32) Eğer nikah faziletli bir amel olmasaydı, salihlere mahsus kılınmaz ve onların faziletlerine katılmazdı. Onlar Allah Teâla´mn velayetine mazhar olmuş kimselerdir: "Allah salihleri veli edinir". (A´raf/196)

Üçüncü kısımda ise şöyle buyrulmaktadır: "Eğer fakir iseler, Al­lah onları kendi lütfü ile ihtiyaçtan kurtarır". Allah Teala zenginle­rin durumlarını en iyi Bilen´dir. Peki bu fakirleri ihtiyaçtan kurtar­ma nasıl olacaktır? Allah Teala bu fakirleri eşyaya muhtaciyetten kurtaracak ve onlara kanaat ve zühd nasip edecektir. Böylece onla­rın nefslerini dünya metalarmdan müstağni kılmış olacaktır. Nite­kim Allah Resulü (sav) de şöyle buyurmaktadır: "Zengin, malı çok olan değildir. Gerçek zengin, nefsi zengin olandır". Allah Teala´nm taahhüdü, onları yakini iman ile başkalarına muhtaç olmaktan kurtarmaktır. Başka bir hadiste de şöyle buyurmuştur: "Zenginlik olarak yakin yeter".

Allah Teala o kullarını gözlerini kısma ve namuslarını koruma ile de zenginleştirebilir. Allah Resulü (sav) de bu meyanda şöyle bu­yurmaktadır: "Güç bulan kimse evlensin. Böylesi gözün kısılması­na ve namusun korunmasına daha elverişlidir".

Allah Teala´nm muhtaç etmeme vaadi, evlenenler için olduğu gibi boşananlar için de geçerlidir. "Eğer ayrılırlarsa, Allah her biri­ni zenginliğinden müstağni kılar" (Nisa/130) ayeti de bunu teyid et­mektedir. Aslında muhtaç etmeme ve zengin kılma fiilinin bütün tezahür biçimleri bu son ayette ortaya konmuştur.

Allah Teala´nm zengin kılması; günahtan koruma, kazanç için çalışmak zorunda bırakmama, insanlara el açtırmama, kazancın hesabını vermekten kurtarma, kacunlara muhtaciyetten kurtarma ve benzeri şekillerden herhangi biriyle olabilir.

Nikahla ilgili ikinci emirde şöyle buyrulmaktadır:
"Hoşunuza giden kadınlardan iki, üç veya dört tane evlenin". (Nisa/3) Bu ayet, hüküm bakımından birinciden aşağıdır. Çünkü bunda bizim irade­miz devreye girmektedir. Evlenilebilecek kadın sayısını dört olarak sınırlaması, bir genişlik içindir. O, kalplerin ilaçlarını, nefslerin hareket ve sükunlarını, mizaç ve karakterlerini iyi bilmektedir. Ar­dından bize merhamet buyurarak şunu eklemiştir: "Eğer adaleti sağlayamamaktan korkarsanız bir tane ile veya elinizin altında olan cariyelerle yetinin. Bu durum, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.". (Nisa/3)

Son verilen bir sayısı, bekârlıkla dört hanım arasında orta bir noktadır. İşlerin en hayırlısı da ortasıdır. ´Adaleti sağlayamazsanız´

ifadesinin üç şekilde anlaşılması mümkün olup en güzeli bu şekil­de anlaşılmasıdır. Bize de en sevimli gelen, bu anlamdır.

Allah Teala nikahı farz kılmadığı gibi bekârlığı da farz kılma­mış, dört hanımı da gerekli görmemiştir. O, kalp temizliğini, dini duyguların selametini, nefsin huzur bulmasını ve gerektiğinde is­tenen emirleri yapabilmeyi farz kılmıştır.

Kim kalbini temiz ve düzgün tutabilmek için evlenmek zorun-daysa böylesi onun için daha faziletlidir.

Kim istikametini koruyabilmek ve nefsini huzura erdirebilmek için dört hanımı gerekli görüyorsa, gerekli hükümleri gözetmek şartıyla bunu yapmasında bir sakınca yoktur.

Kim de birine zor yetişiyorsa, onun için bir hanım çok daha fa­ziletli ve daha münasiptir. Çünkü bu; kişinin ruhi ve akli selameti­ne, kalbinin istikameti ve halinin İslahına daha yakındır. Böylesi selamete daha yakındır. Yaşadığımız şu devirde selamete yakın olan elbette daha faziletlidir. Eğer imkan bulunabiliyorsa, nikahın maksadı da budur. Bulunursa ne âlâ, aksi halde zararı olmaz.

Dinde biri Azimet, diğeri Ruhsat olan iki yol var dersek, bunu nikah konusunda da belirlemek gerekir. Neticede nikah dini bir ko­nudur. Nikahın, dini maksatlarla terkedilmesinde izlenen iki yol vardır. İlk yol; kuvvet sahiplerinin yoludur. Bunlar nikah erbabı ve nikahın hükümleriyle kadınlarla geçinme konusunda sabır göste­ren tahammüllü kimselerdir. Kuvvet sahiplerinin ikinci yolu ise, kendilerini ahirete adayarak evlilik ve nikahtan uzak duranlardan oluşur.

Bir diğer yol ise vesvese, beşeri tabiata teslim olma, kadınlarla içice olduğunda hal bakımından zayıflama gibi olumsuzlukları ta­şıyanların yoludur. Bunlar, istikamet ve salah bulabilmek için işe nikahla başlamalıdırlar. Süfyan-ı Sevri (ra) şöyle derdi:

Ah ne güzel bekârlık! Ve anahtar!

Rüzgarların yarıp geçtiği bir ev!

Ne ses geliyor içinden ne sadâ!

Başında da sonunda da emir Allah´a aittir. Ve Hamd Tek olan Allah´adır. [34]







...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes