Konu Başlığı: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 24 Aralık 2009, 18:24:02 Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır
Gündüz virdleri yedi tanedir: İlki: İkinci fecrin (fecr-i sâdık) doğuşundan güneşin doğuşuna kadar geçen süre içinde yapılan zikirlerdir ki bunları daha önce belirtmiştik. Bu vakit, Allah Teala´nm da Kur´an-ı Kerim´de üzerine yemin ettiği bir vakittir. Allah Teala buyurdu ki: "Soluk almaya başladığında Sabah´a (yemin ederim!)". (Tekvir/18) Sabahın soluk alması, fecrin doğuşundan, güneşin doğuşuna kadar geçen süre içinde olur. O, Allah Teala´nm kulları için uzattığı, sonra da güneşi onun üzerine yayarak kendine doğru çektiği bir tür gölgedir. Allah Teala, onu çekerek ayetlerinden bir kısmını açığa çıkarır ve güneşi de onun için bir açığa çıkarıcı ve rehber kılar. Allah Teala buyurdu ki: "Bakmaz mısın Rabbinin eserlerine, gölgeyi nasıl da uzatmakta? Eğer dileseydi onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra Biz güneşi nasıl da ona rehber yapmışız? Sonra nasıl o (gölgeyi) azar azar kendimize almaktayız". (Furkan/45-46) Ayet-i kerimenin ilk cümlesindeki "uzatmak" ifadesi, yaymak anlamındadır. İkinci cümledeki, "hareketsiz" ifadesi, yani hiç bir dönüşüm geçirmeden olduğu hal üzerinde kalır anlamındadır. Üçüncü cümledeki "Güneşi rehber kılmak" ifadesi, güneşin onu ortaya çıkarması, anlamındadır. "Rehber" kelimesi ise, sorunu çözen, şüpheyi gideren anlamındadır. Dördüncü cümledeki "Gölgenin azar azar alınması", onun güneşin altından yavaş yavaş çekilerek, kimsenin bunun farkına varamaması anlamındadır. Gölgenin güneş karşısındaki durumu, ışığın içindeki karanlık gibidir. Yani aşamalı olarak olarak ona teslim olur. Gölge, Allah´ın hikmeti gereği güneşe girdiğinde sabah ortaya çıkmış olur. Felak (=yarıp çıkarma) kelimesine gelince, Allah Teala onu yaratmış olmakla övülmekte, Felak anında kendisini tenzih etmemizi emretmekte, Felak esnasında yarattıklarının şerrinden kendisine sığınmamızı istemektedir. Allah Teala Zatı´nı vasfederken şöyle buyurmuştur: "O, gece karanlığından sabahı yarıp çıkarandır". (En´am/96) Yine O, şöyle buyurmaktadır: "O halde sabaha girerken, akşama çıkarken Allah´ı teşbih edin". (Rum/17) Yani her iki vakitte de namaz kılarak O´nu teşbih edin, anlamındadır. Yüce Allah buyurdu ki: "De ki: Yarattıklarının şerrinden Fe-lak´in Rabbine sığınırım". (Felak/1-2) Yani sabahı yarıp çıkaran Allah´a sığınırım. Kul, bu vakitte fitneye düşmekten, gereksiz konuşmalar yapmaktan, şüpheli sözler dinlemekten, çirkin şeylere bakmaktan, kendisini Allah´ı zikretmekten alıkoyacak şeylerden veya kendisine dünyayı hatırlatacak şeylerden, mesela, süslenme ve insanlara gösteriş yapma gibi hoş olmayan şeylerden emin olur ve Mevlası´m düşünmekle meşgul olma, O´na karşı ihlaslı olma ve O´ndan gayrisinden yüz çevirme hasletlerine sahip olursa geçtiğimiz fasıllarda açıkladığımız şekilde zikirler yapar. Bunları namazgahında veya camiide yapabilir. Camiide yapması daha faziletlidir. Bu yüzdendir ki Allah Teala, mescidlerin yükseltilmesini emretmiştir: "(O nura) Allah´ın (isminin) yüksek tutulması ve içinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde (cami ve mescidlerde) kavuşulur". (Nur/36) Kul, üstte anlattığımız fitne ve kötülüklerden emin olamaz, sevmediği biriyle karşılaşarak afete uğramaktan, takiyye veya riyaya düşmekten korkarsa, ya da gereksiz sözler dinlemekten veya çirkin bulduğu konuşmalar duymaktan endişe ederse, sabah namazını kıldıktan sonra evine veya halvet bulduğu bir mekana döner. Bundan önce namaz kıldığı yerde ve yerinden ayrılmadan, "Tek Allah´tan başka ilah yoktur. O´nun ortağı da yoktur. Mülk ve hamd O´nundur. Can veren de can alan da O´dur. Hayır, O´nun elindedir ve O her şeye kadirdir" teşbihini on kez okur, sonra dizini kırarak onbir İhlas okur. Bundan önce hiç konuşmaması şarttır. Konuyla ilgili olarak rivayet edilen hadis-i şeriflerde istenen budur. Virdinin kalan kısmını tamamlamak üzere evine veya halvetgâ-hına gider. Bunları yaparken daima Kıble´ye yönelmiş olması gerekir. Bu, daha faziletli ve kalbinin zikir üzerinde yoğunlaşması için daha faydalıdır. Kulun, sabah namazından sonra ve güneşin doğmasından önce yapacağı bu zikir ve tesbihatı yapmaması ancak şu iki husustan biriyle meşgul olması halinde doğru olur: Bunların ilki, kendisine farz kılınan iyilik ve takva üzerinde yardımlaşmanın gereği olarak yapacağı, ya da kendisine veya başkalarına faydası dokunacak bir mendub ile meşgul olması halidir. Bunların, vaktin geçirilmesiyle telafisinin mümkün olamayacağı düşünülen işler olması gerekir. Diğeri ise, ilim öğrenmek veya ilim dinlemek halidir. Bu amel, kulu dini ve ahireti bakımından Allah Teala´ya daha çok yaklaştırır. Onun, dünyalıklar konusunda zahid olmasını sağlar. Kul, bu vakitlerde AJıiret Alimleri dediğimiz, ilmine güvenilen alimleri dinleyebilir. Bunlar, yakini iman ve hidayet erbabı alimler olup gereksiz dünyalıklar hakkında zühd içindedirler. Allah´ın yoluna girmekten başka kaygıları yoktur. Kul da bunları dinleyerek Allah´ı zikretmiş veya akıl sahiplerinin Allah hakkındaki fikirleriyle tefekkür etmiş olur. Yukarıda anlattığımız her iki halde de, bunlara gitmek namaz-gahda oturmaktan daha hayırlıdır. Çünkü bunlar da, esas manada Allah´ı zikretmek, O´nun için amelde bulunmak ve yolunda yürümektir. Hatta bunların daha hususi bir vasıfları vardır. Yüce Allah buyurdu ki: "Rablerinin cemalini (rızasını) isteyerek sabah akşam O´na dua edenleri yanından kovma". (En´am/52) Allah Resulü de (sav) şöyle buyurmuştur: "Sabah vakti ilim için evinden ayrılan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır".[33] Ibni Mesud da (ra) şöyle derdi: Sabahleyin evinden ya ilim öğretmek, ya ilim Öğrenmek veya ilim dinlemek için ayni. Sakın dördüncü olma, yoksa helak olursun. Başka bir hadiste ise şöyle denilmektedir: "Sabah vakti ilim öğrenmek için evinden ayrılan her kimseye melekler -yaptığından razı olarak- kanatlarını gerer, yeryüzünün bütün canlıları, gökyüzünün bütün melekleri, havada uçan kuşlar ve denizin bütün balıkları onun affedilmesi için dua ederler". [34] Ebu Zer-i Gıfari´nin (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte de şöyle denilmektedir: "Bir ilim meclisine katılmak, bin rekat namaz kılmaktan, bin cenazede hazır bulunmaktan ve bin hastayı ziyaret etmekten daha hayırlıdır"[35]. Denildi ki, "Kur´an dinlemekten" dediği de rivayet edilir. Bu sorulunca şöyle cevap vermiştir: "İlimsiz Kur´an okumak fayda eder mi?" Kul, bu iki meşguliyetten biriyle uğraşmadığı zaman, namaz kıldığı yerde, mescitte, evinde veya halvetgâhmda oturarak türlü zikirlerle Allah´ı zikreder veya Allah Teala´nm zihninde açtığı müşahede efkarıyla tefekkür eder. Bu saatlerde bu tür düşünce ve zikirlerle uğraşmak diğer saatlere göre daha faziletlidir. Allah Resulü´nden (sav) şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen sürede mescidde oturup Allah´ı zikretmem, bana göre dört köle azat etmemden daha güzeldir". [36] Bu ibadetin faziletiyle ilgili bir çok hadis nakledebiliriz. Sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen sürede oturarak Allah´ı zikretmek ve bundan sonra iki rekat namaz kılmak hakkında ve bunun sıfatları hakkında gelen bir çok rivayet olmasına rağmen sözü kısa tutmak için bunlara yer vermedik. Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 24 Aralık 2009, 18:28:32 Hasan´dan (ra) naklettiğimize göre "Allah Resulü (sav) Rabbi-nin rahmetini zikrederken O´nun şöyle buyurduğunu söylemiştir: Ey Adem oğlu! Beni sabah namazından sonra bir saat, ikindi namazından sonra da bir saat zikret. Bu, ikisi arasındakiler için sana yeter". Güneş yükselip beyazlaştığında 8 rekat kuşluk namazı kılınır. Bu vakit, Allah Teala´nm şu ayetinde anlattığı vakittir: "Akşamleyin ve kuşluk vakti teşbih ederlerdi". (Sad/18)
Kul, bu namazı da kıldıktan sonra bakar; eğer bir hasta varsa, onun ziyaretine gider, bir cenaze varsa onun teşyiine katılır, iyilik ve takva üzerinde bir yardımlaşma işi varsa ona koşar, kardeşlerinden birinin bir ihtiyacı varsa onu gidermeye çalışır, eğer üzerinde yapması gereken bir farz varsa onu ifa etmeye koşar, kendisine gelecek bir lütuf sezerse, vakit kaybetmeksizin o fırsatı değerlendirir. Güneşin doğmasından sonra yapacağı zikir ve fikirlerin ardından yapabileceği en güzel işler bunlardır. Bunları bitirdikten sonra, eğer yukarıda anlattığımız türden kendisini Allah´a yaklaştıracak bir meşguliyeti yoksa, nafile namaza, Kur´an okumaya, emredilen veya mendub görülen zikirleri yapmaya, ya da geçmiş ömrüyle ilgili olarak nefs muhasebesinde bulunmaya, nefsine gem vurmaya, gelecek işleri için onu terbiye etmeye ve her halinde Rabbi-ni murakabe etmeye devam eder. İkincisi: Güneş yayılıp iyice kızgınlaşmcaya ve gün yükselinceye kadar bu tür amellerle meşgul olur. Günün ikinci virdi budur. Bu, Allah Teala´nm üzerine yemin ettiği Yükselen Kuşluk (=Fecr-i Ala) vaktidir. Allah Teala buyurdu ki: "Kuşluk vakti üzerine yemin ederim ki". (Duha/1) Yani ayakların güneşin hararetiyle terlemeye başladığı vakte, anlamındadır. Kul, buna bağlı kaldığı zaman, Rabbinin kendisine indirdiğine uymuş ve O´nun şu buyruğunu dinlemiş olur: "Rabbinizin size indirdiğine uyun". (A´ra#3) Çünkü kul, bu vakti değerlendirmek suretiyle Rabbine şöyle demiş olmaktadır: "Ben, ancak bu beldenin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki O, bu beldeyi mukaddes kılmıştır". (Neml/91) Sonra da şöyle demektedir: "Ve Kur´an okumakla (emrolundum)". (Neml/92) Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Sana Kitab´dan vahyedileni oku ve namaz kıl. Çünkü namaz, edepsizlik ve çirkinlikten alıkoyar. Elbette Allah´ı zikretmek en büyük ibadettir". (Ankebut/45) Kuşluk namazını, bu vakitte kılmak daha faziletlidir. Kuşluk anlamının tam olarak mevcut olmasından dolayı namaz için en uygun vakit de budur. Allah Resulü (sav) buyurdu ki: "Kuşluk namazı, ortalık kızıştığındadır". [37] O, bir gün ashabının arasına çıktığında işrak vaktinde, yani güneşin doğuşundan hemen sonra namaz kıldıklarım gördü ve onlara olabildiğince yüksek bir sesle şöyle seslendi: "Dikkat edin, Allah´a çokça yönelenlerin namazı, hararet .iyice arttığı zamandır!" [38] Allah Resulü´nün (sav) bu hadisindeki "Allah´a çokça yönelen-ler=Ewâbîn" ifadesi, O´na çokça tevbe edenler, anlamındadır. Kul, bu namazı eda ettikten sonra kendisine mubah kılman geçim yollarına girer. Eğer ticaret yapıyorsa, doğru sözden ayrılmaz. Eğer zanaatla iştigal ediyorsa, onu da en güzel şekilde yapar. Geçim için bu tür işler yapmaya ihtiyacı fazla değil ise, yeteri kadarıyla yetinmelidir. Kulun bu süre zarfında yapacağı amellerin en alt basamağında suskunluk ve uyku yer alır. Bu iki fiilde de, günahlardan ve kötü insanlarla ilişkiye geçmekten uzak durma mevzubahistir. İlim hakkında gelen haberlerden birinde şöyle denilmektedir: "İnsanlar üzerine Öyle bir zaman gelecektir ki, onların en faziletli ilimleri susmak, en faziletli amelleri de uyumak olacaktır". İnsanlar arasında öyleleri vardır ki, en güzel halleri uykudur. Kul, keşke uyanıkken de uykudayken gibi olabilse. Çünkü uykusunda selamet vardır. Bu selamet, uyanıklığında ortadan kalkabilmektedir. Faziletler, ancak fazilet erbabı içindir ki onlar, selamet ve adaletlerine ihsanı ilave ederler. Bu fazilet, sözde çıkmaz tartışmalara girmek, insanın hallerinde bulunan türlü afet ve belalar, amellerden İhlasın çıkıp gitmesi gibi durumlarda nefse hakim olabilmek bakımındandır. Süfyan-ı Sevri (ra) şöyle derdi: İşlerini bitirdiklerinde selamete ulaşmak ve uyumaktan hoşlanırlardı. İnsanlar arasında Öyleleri vardır ki, en güzel halleri uykudur. Kul, keşke uyanıkken de uykudaki gibi olabilse. Çünkü uykusunda selamet vardır. Şu zamanda da, amellerin en faziletlisi selamettir. Faziletleri işlemek ise, fazilet erbabına mahsustur. Onlar, selamet ve adalete ihsan ve lütfü ilave edenlerdir. Eğer kişi bu vakitte uyursa, onun uykusu kaylule uykusu olur. Üçüncüsü: Kul, kuşluk vaktinden güneşin zevaline kadar geçen sürede geçim sebeplerine sarılabilir. Bu vakit, aynı zamanda günün üçüncü virdini oluşturur. Namazın vakti gelmeden önce ab-dest alır. Böyle yapması müstehabdır. Namazda devamlılığı muhafaza eder. Eğer günün geçen kısmında kendisi ve ailesi için gerekli rızkı kazanmış ise, pazarı terkederek evine veya Mevla´sının evine gider ve oturur. Orada Rabbinin hizmetiyle uğraşarak ahireti için de azık hazırlar. Selef-i Salih böyle yapardı. O zamanlar şöyle denilirdi: Mümin, ancak şu üç yerde olabilir: İhya ettiği bir mescidde, kendisini örten evinde veya çok gerekli bir ihtiyaçta. Dördüncüsü: Güneş zeval bulduğunda gökyüzü kapılarını zikirle meşgul olarak namaz kılanlara açar. Bu vakitte, müminlerin dualarına icabet edilir. Bu da günün dördüncü virdidir. Kul, zevalden sonra dört rekat namaz kılmalı ve bunlarda Bakara suresinden bir mikdar veya ikiyüz ayetli surelerden iki tane ya da dört adet Mesani yani yüzden az ayeti bulunan sure okur ve bunları uzatır. Güzelce okuduğu bu rekatler arasında selam vermez. Bu namaz, gündüz namazları içinde dört rekatlı ve tek selamlı biricik namazdır. Bu vird, İzhar vaktini (=öğle vakti) göstermektedir ki Allah Te-ala yüce Kitabı´nda bu vakitte kendisine hamdedilmesini öğütleye-rek şöyle buyurmuştur: "Göklerde ve yerde hamd O´nun içindir. Günün sonunda ve öğle vaktine girince Allah´ı tenzih edin, namaz kılın". (Rum/18) Kul, güneşin zevalinden önce gökyüzünün ortasına yerleştiğinde namaz kılmaktan sakınmalıdır. Bu, gölgenin kaybolmaya yüz tuttuğu ve her şeyin gölgesinin onun altına girdiği vakittir. Gölge zeval bulduğunda güneş de zeval bulur. Güneşin gökyüzünün ortasına yerleşmesi, günlerin kısalığından dolayı kış mevsiminde biraz kapalı olabilir. Çünkü bu mevsimde güneş uzaydaki seyrinde ortadan geri dönmekte ve yolun yarısını katettiği için batmaya daha yakın olmaktadır. Dolayısıyla kul bu vakti, yaklaşık olarak takdir etmelidir. Güneşin zevalinden önce, gökyüzünün ortasına yerleşmesi süresinde dört rekat kadar bir namaz kılar ve bu namazda Kur´an´-dan bir cüz veya yaklaşık bir cüz kadar okur. Bu, üçünvü virdin sonudur. Bu virdde sadece teşbih, Kur´an okuma ve tefekküre izin verilmiştir. Çünkü bu vakit, Allah Resulü´nün (sav) namaz kılmayı yasakladığı beş vakitten (=kerahat vakitleri) biridir. Diğer dört vakit ise, güneşin doğuşundan iki mızrak boyu kadar yükselmesine kadar geçen süre, yavaş yavaş batmaya yüz tuttuğu vakit, sabah namazından ve ikindi namazından sonrasıdır. Kul için en güzeli, ezan ile kamet arasındaki zamanı ihya ederek bu vakit zarfında rüku´ya eğilmesi ve dua etmesidir. Çünkü bu vakit, dualara icabet edilen vakitlerdendir. Bu vakitte, gökyüzünün kapıları açılır ve ameller arındırılır. Gündüz vakitlerinin en faziletlileri, farz namazların vakitleridir. Kul, eğer ezan ile kamet arasında virdini okumazsa, içinde dualar bulunan ayetleri nafile olarak okuması müstehab görülür. Bu vakitlerde Bakara suresinin sonu, Al-i İmran suresinin sonu, surelerde tekrarlı olarak yer alan ikişer üçer ayetleri okur. Bunlara örnek olarak şu ayet-i kerimeleri zikredebiliriz: "Rabbimiz,bizim dostumuz yalnız Sen´sin. Bizi bağışla ve bize merhamet et". (A´raf7155) "Rabbimiz, bize hidayet verdikten sonra kalplerimi kaydırma". (Al-i İmran/8) "Rabbimiz, biz ancak Sana yöneldik, Sana tevekkül ettik ve bütün gidiş yalnız Sana´dır". (Mümtehine/60) Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 24 Aralık 2009, 18:30:44 Bunlar dışında, içinde ta´zim, teşbih ve Allah Teala´nm güzel isimleri (=Esma-i Hüsna) bulunan ayetleri de okuyabilir. Bunlara örnek olarak da Hadid suresinin başı, Haşr suresinin sonu, Ayete´l-Kürsi ve İhlas suresini zikredebiliriz. Kul, bunları okumakla, tilavet ve duayı birleştirmiş, salat, ta´zim ve Allah´a hamdü senayı birlikte yapmış olur.
Daha sonra öğle namazını cemaatla kılmalıdır. Öğle namazının öncesinde ve sonrasında dörder rekatlık sünnet namazlarını asla terketm em elidir. Bu da gündüz virdlerinden dördüncüsünün sonudur. Virdlerin en kısa ve en faziletli olanı da budur. Eğer zeval vaktinden önce uyumuşsa, bu vird esnasında uyumaz. Geceyi uykusuz geçirmediği günlerde gündüz uykusu mekruh olduğu gibi, aynı gün içinde iki kez uyuması da mekruh görülür. Bu babda bazı alimlerden şunu naklettik: Üç şey vardır ki, Allah Teala´mn hışmını celbeder: Hoşlanmaksızm gülmek, acıkmak-sızm yemek ve gece uykusuz kalmaksızın gündüz uyumak. Kul, eğer uyumamışsa öğle ile ikindi vakitleri arasında uyuyabilir. Böylece gece ibadetine kalkabilmek için bünyesini güçlendirmiş olur. Kul, bu vakitte uyumalıdır. Çünkü öğleden önce uykusu önceki gece, öğleden sonra uykusu ise o gece içindir. Gece uykusuzluğu devam eder ve gündez virdleriyle birleşirse, o zaman Öğleden önce geçen gece, öğleden sonra da gelecek gece için uyuması hoş görülür. Her halükarda günlük sekiz saatten fazla uyuması müstehab görülmez. Bazıları derler ki, kişi bu miktardan az uyursa bedeni zayıflar ve güçsüz düşer. Çünkü uyku, bedenin azığı ve rahat etme vesilesidir. Allah Teala da şöyle buyurmaktadır: "Uykunuzu bir sükunet yaptık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık". (NebeV9-ll) Ayetin ilk cümlesinde yeralan "sükunet" kelimesi, rahatlama, anlamındadır. Ancak gece- uykusuzluğunu adet haline getirenler için bu durum geçerli değildir. Çünkü bu kimselerin tabiatları buna alışmıştır. Fakat bilinenin dışına çıktığı için, bunun üzerine kıyas yapılmaz. Öğle ile İkindi arasını ihya etmek, Salat-ı Gaflet olarak bilinir ki bir bakıma gece ibadetine benzer. Bu süre zarfında mescidde iti-kafa çekilerek zikir ve salatü selam ile iştigal edip namazı beklemek müstehabdır. Bu, Selef-i Salih´in alıştığı hallerdendi. Denir ki: O zamanlar, öğle ile ikindi arasında mescide girenler, orada bulunanların zikir ve tilavet seslerinin hurmaların rüzgarda çıkardıkları uğultuya benzediğini görürlerdi. Her halükarda itikaf için eve çekilmek, hem dini açıdan daha güzel, hem de dikkatini toplaması bakımından daha sağlıklıdır. Daha sağlıklı olan, elbette daha faziletlidir. Kuşluk vakti ile güneşin zevali arasında yer alan dördüncü virdin ihyası da işte böyledir. Kul, bu süre zarfında zikir ve ibadetle iştigal ederek kaçırdığı gece ibadetinin sevabını da idrak eder. Çünkü insanlar bu iki vakitte de dünyalıkları ve nevaları peşinde koşarlar. Uyanık kalbe sahip olanlar ise, bu iki vakitte kalplerini bu türlü iş ve düşüncelerden boşaltarak, sükunete ererler. Bu vakitlerde ibadet edenler, amellerinin tadını alır, Allah´a yönelme ve O´nu düşünmenin lezzetini tadarlar. Bu vakitlerde halktan uzaklaşarak Hâlık´la ilişki kurmak, daha fazla sevap ve bereket demektir. Allah Teala´mn şu buyruğunda-ki hikmetlerden biri de budur: "Zikretmek veya şükretmek isteyenlere gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O´dur". (Furkan/65) Yani O, bu iki vakti ardarda getirerek lütfunu sürekli tutar- Gece yapacağı bir ibadeti kaçıran kimse, onu bu iki vird esnasında yaparak sevabını yine kazanır. Bu virdlerden biri kuşluk vakti ile zeval vakti arası, diğeri ise öğle ile ikindi arasıdır. Üstteki ayetin bir diğer hikmeti de şudur: Günün tamamı, gecenin takipçisidir. Gece ibadetinden her hangi birini kaçıran kul, gündüz onu kaza edebilir. Çünkü gündüz, gecenin bedelidir. Aynı şekilde gündüz ibadetlerinden birini kaçıran da onu gece esnasında kaza edebilir. Çünkü gece ile gündüzün her ikisi de birbirinin takipçisi ve karşılığıdır. Dolayısıyla birini kaçıran kul, diğerinde zikir ve şükür ile iştigal edebilir. Ayette geçen "Zikir" kelimesi, kalbi amellerin tamamını ihtiva eden genel bir istılahdır. Bu kalbi amellerin içine, yakin ilminin makamları, gaybi ilimlerin müşahedesi gibi hususlarını tamamı girer. Ayette geçen "Şükür" kelimesi ise, şeriatın emirlerinden olarak uzuvlar vasıtasıyla yapılan bütün amelleri ihtiva eder. İşte bu ikisi, kulun amellerinin tümünü ve hizmetinin özünü ifade etmektedir. Kelim´in Celil´e söylediği gibi bu iki mana da şu ayet-i kerimede mevcuttur: "Ta ki Seni çok teşbih edelim ve çok zikredelim". (Ta-ha/33-34) Bu durumda, teşbih ve zikir, beden ve kalbin tasarrufları arasında yerini almaktadır. Beşincisi: İki asır arasında yer alan vird de beşinci virddir ki, virdlerin en uzunu ve ibadet için en zevklisidir. Uzunluğu bakımından üçüncü virde benzer. O, günün asıllarından olup akşam üzeridir ve Allah Teala´nm o vakitte her şeyin secde ettiğini bildirdiği ve sabahın ilk saatleriyle karşılaştırdığı günün asıl vakitlerinden biridir. Allah Teala buyurdu ki: "Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, kendileri de gölgeleri de sabah akşam, ister istemez Allah´a secde ederler". (Ra´d/15) Cansız varlık ve eşya Allah için secde edip O´nu zikrederken, yaşayan bir müminin gaflete düşerek Rabbini anmaktan yüz çevirmesi ne kadar da çirkin bir haldir. Kul, bu vakitte dört rekatlık ikindi namazını kılmalıdır. Ezan ile kamet arasındaki zikri de fırsat bilerek kaçırmamalıdır. Daha Önce de ifade ettiğimiz gibi, ezan ile kamet arası duaların kabul edilmesinin umulduğu belirli vakitlerdendir. Altıncısı: İkindi vakti girdiğinde kul da, günün altıncı virdi için mescide girer. Allah Teala, bu vakit üzerine de yemin etmiştir: "Asra (yemin ederim ki)". (Asr/1) Ayetin iki anlamından biri bu yönde olup Allah Teala´nm buyurduğu gibi akşam üzerine tekabül eden vakittir ki bu vakitte Allah Teala´ya hamd ve tesbihde bulunularak Zatı her türlü noksanlıktan tenzih edilir. O buyurdu ki: "... Günün sonunda ve öğle vaktine girince..". (Rum/18) Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurmaktadır: "Akşamleyin ve kuşluk vakti teşbih ederlerdi". (Sad/18) Bu virdde, ezan ile kamet arasında kılınan dört rekatlık sünnet dışında başka namaz yoktur. Kul, ikindi namazını kıldıktan sonra, zikir ve fikir amellerine dalarak kalbi ve bedeni amellerde bulunur. Bunlardan kimi ona farz kılınmış, kimi de mendub görülmüştür. Bu amellerin en faziletlisi, düşüne düşüne, anlaya anlaya, güzelce yorumlayarak ve tertil ile Kur"an-ı Kerim okumaktır. Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 24 Aralık 2009, 18:35:33 Yedincisi: Güneş sararıp harareti düştüğünde ve ilk doğusundaki gibi duvarların ve ağaçların tepelerine kadar indiğinde günün yedinci virdi başlamış olur.
Bu vakit de, güneş batmcaya kadar, teşbih, zikir, Kur1 an tilaveti ve istiğfarla geçirilir. Denildiğine göre bu vakit de günün ilk vaktinde olduğu gibi kul için istiğfarda bulunmaya en uygun vakittir. Kul, bu vakitte şöyle diyerek istiğfarda bulunur: "Günahım için Allah´dan istiğfarda bulunur ve Rabbime hamde-derek O´nu teşbih ederim". Böylece istiğfar ile teşbihi birlikte yapmış olur ki Kur´an´da da Allah Teala böyle buyurmaktadır: "Günahına da istiğfar et ve sa-bah-akşam Rabbini hamdile teşbih et". (Mü´min/55) Kul; "Hayy ve Kayyum olan Allah´a istiğfar eder, O´ndan tevbemin kabulünü niyaz ederim. Azim olan Allah´ı hamdile teşbih ederim" derse daha makbul olur. Çünkü bu ifadenin fazileti hakkında rivayetler mevcuttur. İstiğfarın en faziletlisi ise, Allah Teala´nın Kur1 an- Kerim´de zikredilen isimleri üzerine istiğfarda bulunmaktır: "Allah´a istiğfar ederim ki O, çok bağışlayıcıdır. Allah´a istiğfar ederim ki O, tevbeleri çokça kabul edendir. Allah´a istiğfar ederim ki O, muhakkak bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Allah´a istiğfar ederim ki 0, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhametli olandır. Rabbim beni bağışla ve bana merhamet et. Sen, merhamet edenlerin en hayırlısısın. Bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın". Bu vird, fazileti bakımından, fecrin doğuşundan güneşin doğuşuna kadar geçen süreyi ihtiva eden birinci vird gibidir. Bu virdin vakti, Allah Teala´nm Zatı´m tenzih ettiği akşam vaktidir. O buyurdu ki: "O halde akşama girerken, sabaha ererken Allah´ı teşbih edin". (Rum/17) Allah Teala bu ayette, ismi fiil makamına koymuştur. Bu vakit, kullarına kendisini teşbih etmelerini emir buyurduğu günün uç kısımlarından (=etrâf) ikincisidir: "Ve gündüzün etrafında da O´nu teşbih et ki, Allah´ın rızasına eresin". (Taha/130) Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Akşama girerken ve sabaha ererken..". (Rum/17) Yine O şöyle buyurmaktadır: "De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. Yaratıkların şerrinden, karanlığı bastığı zaman gecenin şerrinden". (Felak/1-3) Kul, bu virdin vaktine girdiği zaman, günün ilk virdinde okuduğu dua ve teşbihleri okumalı ve akşam ezam okunduğunda şöyle dua etmelidir: "Allahım, bu gecenin yönelip gündüzünün sona erişidir. Bu, Sana dua edenlerin sesleri, namazın için hazırlanış ve meleklerinin şahitliğidir. Muhammed´e ve O´nun yakınlarına salat et. O´na Vesile ve Fazile´yi ver ve O´nu kendisine vadettiğin Makam-ı Mahmud´a gönder". Daha sonra da üç kez şöyle demelidir: "Rab olarak Allah´tan, din olarak İslâm´dan, Peygamber olarak Muhammed´den razı oldum". Bu teşbihte de tesir ve fazilet vardır. Aynı teşbihi, sabah ezanını duyduğunda da söylemelidir. Ancak o vakit söylerken gecenin yerine gündüzü, gündüzün yerine de geceyi koyar. Bu dua, asıl olarak akşam namazı içindir. Hasan el-Basri (ra) şöyle derdi: Selef, sabahın ilk saatlerinden çok akşam vaktini yüceltirlerdi. Selefden bazıları şöyle demişlerdir: Günün ilk kısmı dünya için, son kısmı ise ahiret içindir. Güneş tam olarak perdelenip çekildiğinde günün yedi virdi de bitmiş olur. Ey zavallı kul, bir bak sen bu yedi virdde neler yapmışsın? Neleri kaçırmışsın? Bu vakitlerde kendin için neler yazdırmışsın? Ömründen bir faslı daha harcadın, günlerinden birini daha eksilttin, peki bu sürede ne kadar yol aldın? Bugünden eksiltip de yarının için neler ilave ettin? Allah Resulü (sav) şöyle buyururdu: "İnsanlar, sabahleyin iki türlü çıkanlardan oluşur. Kimi nefsi için çıkar ve onu azat eder. Kimi de nefsi üzerine yarışır ve onu ateşe atar"[39]Yüce Allah da Re-sulü´nü (sav) tasdik ederek şöyle buyurur: "Sizin çabanız, çeşitlidir". (Leyl/4) Bunun açıklamasında ise şöyle buyurmuştur: "Her can kazandığına karşı rehindir. Ancak amel defterleri sağdan verilenler bunun dışındadır". (Müddessir/38-39) Bir rivayette de şöyle denilmektedir: Hayrı arttırmadığım hiç bir gün bana bereketli kılınmadı. Başka bir yerde ise şu rivayet edilmektedir: İki günü eşit olan kayıptadır. Günü, dününden daha kötü olan ise mahrum edilmiştir. Günün yedinci ve son virdinden sonra gecenin beş virdi girer. Kul, gündüz virdlerinde kaçırdığı sevap ve lütfü bu virdlerde tedarik etmeye çalışır. Ebu Hüreyre (ra) Allah Resulü´nden (sav) şunu rivayet etmiştir: "Allah Teala, her obur ve şişmana, pazarlarda leş peşinde koşan, geceleri eşek, gündüzleri ise dünya işlerini iyi bilip ahiret işlerinden bihaber olan kimseye gazap eder".[40] Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: Rüveyha üzerinde 04 Ekim 2015, 19:34:34 Esselamu aleykum ve rahmetullah...
Bu mübarek kitabın ilim dünyasın da olması beni çok mutlu etti.Rabbim hakkıyla istifade etmeyi nasip eylesin..Rabbim razı olsun . Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: Ceren üzerinde 04 Ekim 2015, 22:07:02 Aleykümselam.Gündüzün her anında,her vaktinde günahlarından pişman olup,tövbe eden ,ibadet eden kullardan olalım inşallah.
Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 31 Temmuz 2016, 00:59:26 Esselamu aleykum
Gerçekten de her cümlesi bizler için altın değerinde olan bir kitap...Rabbim razı olsun inşallah bu kitabı bizlerle paylaştınız ...Rabbim fecr i sadık zamanı Allah in huZuruna kosanlardan etsin inşallah.. Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: Pelinay üzerinde 31 Temmuz 2016, 10:37:18 Aleykumusselam ve rahmetullah.bir kismini okuduk elhamdulillah.bunlari sindirdikten sonra kalanlarini okur uygulamaya geciririz insallah.
Rabbim bu vakitlerden gafil kalanlardan eylemesin isnallh Konu Başlığı: Ynt: Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır Gönderen: Yağmur Gmş üzerinde 31 Temmuz 2016, 12:20:12 Bismillah...
Rabbim bu okuduğumuz şeylerden örnek almayı ve dosdoğru olanları uygulamayı nasip eylesin inşallah.... |