> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu  (Okunma Sayısı 2650 defa)
11 Ocak 2010, 20:24:44
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Ocak 2010, 20:24:44 »



Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu Ve Kadınlarla İlgili Hükümler Hakkındadır
Allah Teala buyurdu ki: "İçinizdeki bekârları, köle ve cariyeleriniz­den evlenmeye uygun olanları evlendirin, eğer fakir iseler, Allah onları lütfü ile ihtiyaçlarını giderir. Çünkü Allah Geniş´tir, herşeyi hakkıyla Bilen´dir". (Nur/32)

Allah Teala, evlenme ihtiyacı olanlara evlenmeyi emrederken, kendisini koruyabilenleri özendirmiştir. Evlilik ihtiyaç olması du­rumunda farz iken, ihtiyaç duyulmadığı şartlarda sünnettir. Allah Teala, evlenecek kimselere ihtiyaçlarını karşılamayı da taahhüt et­miştir. Evlenecek kimsenin zengin olması, fakirin fakir iken duy­duğu ihtiyacım gidermesi şeklinde ihtiyacının giderilmesine mani değildir. Zengin ecir bakımından fakir olabilir. Allah Teala da ken­disini ecir bakımından müstağni kılar. Hüküm bakımından fakir olanı ise olumlu hüküm vererek müstağni kılar. Kişi, dağınıklık, yi­tiklik, evsizlik ve eşyasızlık gibi hususlarda fakir olabilir. Onu da bunları varederek müstağni kılar.

Allah Teala, bu tahhüdünü ilgili ayetin son kısmıyla teyid et­miştir:
"Çünkü Allah Geniş´tir, herşeyi hakkıyla Bilen´dir". (Nur/32) Yani Allah Teala, onların her türlü fakirliğini giderecek kadar geniş bir zenginliğe sahiptir. İnsanlara düşen kendi halleriyle meşgul ol­maktır. Mertebe ve derecelerine göre hallerinin İslahı bilmedikleri bir şekilde gerçeleştirilecektir.

Hasan el-Basri (ra) Ebu Said el-Hudri´den (ra) şu hadisi rivayet etmiştir: "Allah Resulü (sav), buyurduki:
Geçim korkusuyla evliliğe yanaşmayan bizden değildir". Yine O, başka bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Dindarlığından ve emanet duygusundan emin ol­duğunuz biri geldiğinde onu evlendirin. Böyle yapmazsanız yeryü­zünde fitne ve büyük bir başıboşluk doğar".[1] Bir başka hadis de şöyledir: "Her kim Allah için nikahlar ve Allah için nikahlandırırsa Allah Teala´nın velayetini -dostluk ve korumasını- haketmiş olur". Bu, Allah Teala´nm velayetinin kazanılabileceği hallerin.en aşağı-sıdır. Çünkü velayet, bir çok makamdan oluşur ve her makam için de belli bir amel sözkonusudur.

Konuyla ilgili olarak Bişr (ra) hakkında şöyle bir hadise rivayet edilmiştir:
Bir keresinde Bişr´e (ra), ´Halk senin hakkında konuşup duruyorlar1 denilmişti. O da, ´Ne konuşuyorlar ki?´ diye sormuştu. Onlar da, ´Sizin evlilik sünnetini terketmiş olduğunuzu söylüyor­lar dediler. Bişr´in (ra) cevabı şöyle oldu: Ben, sünneti farz için ter-kediyorum´ dedi. Yine o, bir keresinde de şöyle demiştir: Bana en­gel olan, sırf Allah Teala´nın şu buyruğudur: "Kadınlar için sorum­lulukları kadar hakları da vardır". O, şöyle derdi: Eğer bir tavuğa bakacak olsam, köprünün üzerindeki cellat gibi olmaktan endişe ederdim.

Bişr´e bu sorunun sorulduğu ve cevabın alındığı tarih Hicret´in ikiyüz yirminci yılıydı. O devirde öyle olunca yaşadığımız şu devir­de ne yapmak gerekmez ki? Onun devrinde hem helal daha çoktu hem de evlenilebilecek temiz kızlar mevcuttu.

Yaşadığımız zamanda (Hicri IV. asır) fitneye düşmekten emin olan ve nefsinin günahlara sevketmediği bir mürid için evlenme­mek daha hayırlı olabilir. Kafasından kadınlarla ilgili düşünceler geçmeyen, kalbi yoğunluğu kadınlar sebebiyle dağılıp bozulmayan, bu tür düşünceler kendisini hizmet yoluna yönelmekten alıkoyma­yan, fikir alışverişini sürdürüp nefsiyle kadınlar hakkında konuş­mayan, gözü yasaklara kaymayan ve beyni onu istila edecek bir şehvetle tanışıp kaynaşmamış bir mürid için de evlilik tavsiye edil­meye değmez.

Cinsellikle ilgili günahların başı, erkek cinselliğinin işleyeceği bir takım kuruntu ve düşüncelerdir. Buna fikir yoğunlaşmasıyla doyurulan kalp şehveti denilebilir ve bu konudati günahların ilkderecesidir. İkinci günah, erkeğin cinsellik uzvunun harekete geç­mesi ve kişinin eliyle tutulmaya ve kurcalanmaya başlamasıdır. Üçüncü günah kalpte şehvetin yer etmesidir. Dördüncü günah, şehvetin cinsellik uzvundan taşmasıdır. Cinsellik uzvuna sağ elle temas etmek mekruhtur.

Yukarıda naklettiğimiz hususlar gerçekleştiği takdirde kalp hu­şu halini terkedecek ve eksilmeye başlayacaktır. Kul bu duygu ve şehvetlerden etkilenmediği takdirde kendisi için halvet en güzel mekandır. Halvette varlığın lezzetiyle tanışacak, yaptığı muamele­nin tadına varacaktır. Sürekli nefsine yönelecek ve kendi hali ile meşgul olarak başkalarının halleriyle ilgilenmeyecektir. Böyle biri­nin halinin başkasından beklenmesi, kendisinin eksilmesine veya o kimsenin başka hükümlere tabi olmasına yol açabilecek ve o kim­se de bunu başaramayacaktır. Bu durumdaki mürid, kendi şeyta-myla beraber başka bir şeytanla daha uğraşmış ve kendi nefsine başka bir nefs daha katılmış olacaktır. Onun nefs mücahedesinde, nevasına ve düşmanına karşı sabrında gösterdiği çok zorlu bir ça­ba vardır.

Evliliğin tercih edilmeyişinin sebeplerinden biri de, kazanç ka­pılarının iyice bozulmuş olmasıdır. Bunların bir çoğunda günah iş-lemeksizin geçimlik kazanmak imkansız hale gelmiştir. Bilinçli bir müslüman olarak kazancının nereden kazandığının ve nereye har­cadığının hesabını vermekle mükellef olacaktır. Eğer kazancı hela­linden değilse bu kazanç onun aleyhine yazılacaktır. Hevası uğru­na harcananlar da lehinde yazılmayacaktır. Bu noktada kadınların büyük çoğunluğu dini duyguları ve salahları bakımından kusurlu­durlar. Bunlara hakim olan hal cehalet ve hevadır. Evlenen birinin bunların boyunduruğu altına girmesinden emin olunamaz. Hevası-nı tatmin için girdiği bu cendere ahiretini kaybetmesine yol açabi­lecektir. Ama onları yanıltıp oyalayarak boyundurukları altına gir­memesi ve bu suretle dünya hayatını çekilmez hale getirmesi de muhtemeldir.

Hasan el-Basri (ra) konuyla ilgili olarak şöyle demiştir:
Allah´a yemin ederim ki bu zamanda hanımının bütün arzularına boyun eğen kimseler Allah Teala tarafından cehenneme atılacaklardır.

Evlilik konusunda bir diğer boyutta zenginlerin durumudur. Zenginler, fakirler karşısındaki cimrilikleri sebebiyle zulüm işleyen zalimler konumundadırlar. Onlar fakirlerin haklarını yerine getirmekte kusur etmekte ve üzerlerine düşen mesuliyetleri ifa et­memektedirler. Evlenmek isteyen kimse fakir ise, büyük zorluk, sı­kıntı, çaba ve dertlerle karşılaşacak, geçim meselesinden dolayı bir takım afetlere maruz kalmaktan kurtulamayacaktır.

İbni Ömer´e (ra), imtihanın en ağırı sorulduğunda şöyle demiş­tir:
Paranın az, geçindirilenlerin çok olması! Selef-i Salih´ten bir zat da şöyle demiştir: Ailenin küçük oluşu iki zenginlikten biri iken, ailenin kalabalık oluşu iki fakirlikten biridir. Çoluk çocuğun fazla oluşunun, helal şehvete gem vurulmayışmın, hırsın da yeter­den fazlasını istemenin cezası olduğu söylenmiştir. Bunlar da tev-hid ehlinin cezalarıdır.

Konuyla ilgili bir rivayette şöyle denilmiştir
: "Yalnızlık, kötü eş­ten daha hayırlıdır". Bundan anlaşılan salih eşin yakini imana sa­hip oluşudur. Halbuki eşlerin çoğunda yakini iman şüphededir. Ka­dınların büyük çoğunluğu, gerek arzuların baskın gelmesi, gerekse dünya sevgisinin fazla olması sebebiyle salah ve istikametten uzaktırlar. İlgili bir rivayette şöyle buyrulmaktadır: "Kadınlar ara­sındaki salih kadın, kargalar arasında göğsü beyaz olan karga gi­bidir". Lokman (as) da oğluna vasiyetinde şöyle demektedir: Ey oğul, kötü kadından sakın! Öyle bir kadın, seni erkenden kocatır. Kadınların kötülerinden de sakın! Onlar asla hayra çağırmazlar. Sen kadınların hayırlısı karşısında dahi tetikte ol!

Allah Resulü (sav) de bir hadisinde hanımlarına şöyle buyur­maktadır:
wEy hanımlar, sizler Yusuf peygamber´in (as) karşısına çıkanlar gibisiniz. Ebu Bekir-i Sıddık (ra) sizi imametten çevirdi­ğinde hevaya meylettiniz, aldanma ve gösterişe kapıldınız. Tıpkı Züleyha´nın Yusufu arzulamasında olduğu gibi hareket ettiniz". O hadise de Yusuf un hiç bir dahli olmaksızın sırf onun tahrik ve kış­kırtmasının eseriydi. Burada Züleyha (as) kınanmakta, Allah Re-sulü´nün (sav) hanımları da ona benzetilmektedir.

Allah Teala, Resulü´nün (sav) bir sırrını ifşa ettiklerinde onlar­la ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"Şimdi ikiniz de ey Peygamber eşleri, eğer kalplerinizin matlup olan durumdan kayması sebebiy­le Allah´a tevbe ederseniz ne âlâ!". (Tahrim/4) Burada kalplerinin hevaya meyletmesinden dolayı tevbe etmeleri istenmektedir. Ardından da şöyle buyurmaktadır: "Yok eğer hislerinize mağlup olup Peygamber´e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah da O´nun yardımcısıdır, Cebrail de, salih müminler ve melekler de O´nun yardımcılarıdır". (Tahrim/4) Kadınların en hayırlıları olan Allah Resulü´nün (sav) pâk eşleri böyle olunca, cehalet, heva ve da­lalet denizinde yüzen kadınların durumu ne olmaz!

Rivayete göre Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur
: "Bir kadın tarafından yönetilen toplum felah bulmaz".[2]Allah Teala, bazı ha­nımlar ve çocukların düşmanlığını haber verirken de şöyle buyur­muştur: "Muhakkak eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır, onlara karşı dikkatli olun". (Teğabün/14) Yani neva­larına ve çarpık fikirlerine meyletmeniz sebebiyle hanımlarınız ve çocuklarınız sizler için ahiret aleminin en büyük düşmanlarından olabileceklerdir. Onların Kıyamet´ten çok Önce dünya hayatında da düşman olmaları mümkündür. Kişi onların arzularına muhalefet ettiğinde ve kendileriyle ilgili olarak ilmin gereklerine göre hare­ket ettiğinde de ona düşman olacaklardır.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 11:47:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu rüya tabiri,Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu mekke canlı, Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu kabe canlı yayın, Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu Üç boyutlu kuran oku Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu kuran ı kerim, Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu peygamber kıssaları,Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğu ilitam ders soruları, Evlilik, Evlilik Ve Bekârlıktan Hangisinin Hayırlı Olduğuönlisans arapça,
Logged
11 Ocak 2010, 20:34:13
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 11 Ocak 2010, 20:34:13 »

Konuyla ilgili garib bir rivayette de şöyle denilmektedir: "Kıya­met günü sabiler, insanların hesaba çekildikleri meydanın Ötesin­de cennetin kapısının önünde toplanırlar. Meleklere, onları cennete koymaları söylenir. Kendilerine, ´Haydi müslüman çocuklar! Si­ze hesap yok, Cennete hoşgeldiniz!´ denildiğinde, ´Analarımız, ba­balarımız nerede?´ diye sorarlar. Cennet bekçileri, ´Anne babaları­nız sizler gibi değil, onların verecek hesaplan ve sorguya çekilecek­leri günahları var derler. Bunun üzerine çocuklar kızmaya ve cen­netin kapısında bağrışmaya başlarlar. Bu gürültünün nereden gel­diğini iyi bilen Allah Teala, meleklere ´Bu gürültü de nedir?´ buyu­rur. Onlar da, ´Müslümanların çocukları! Anne babalarımız olmak­sızın cennete girmeyiz, diyorlar derler. Allah Teala da, Toplananla­rın arasındaki ebeveynleri bulun ve ellerinden tutarak çocuklarla beraber cennete girmelerini temin edin´ buyurur.

Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Her kim iki çocuğa sahip olarak vefat ederse, ona cehenneme karşı bir çit örülmüş olur". Bir başka hadis de şöyledir: "Her kim günah ça­ğına ulaşmamış üç çocuğu yitirerek ölürse Allah Teala onlara olan rahmeti gereği kendisini cennete dahil eder. ´Ey Allah Resulü, iki tane olursa?´ diye sorulunca, ´Aynı şekilde´ buyurdu".[9]

Salihlerden bir zat, kendisine yapılanr evlenme tekliflerini za­manı ileri sürerek geri çeviriyordu. Bir sabah uykudan uyandığın­da, ´Beni everin´ dedi. Kendisine sebebi sorulduğunda da şöyle de­di: Ya Allah Teala bana bir çocuk verecek veya beni yanına alacak­tır. Her halükârda o çocuk ahirette benim öncüm olacaktır. Ardın­dan da o gece gördüğü rüyayı anlattı: Uykumda Kıyamet´in koptu­ğunu gördüm. Herkes gibi ben de hesaba çekilecek insanların ara­sında bekliyordum. Sıkıntı, susuzluk ve güneşten dolayı her ya­nımdan terler akıyordu. Biz bu halde beklerken uzaktan bir takım çocuklar gördüm. Başlarında nurdan mendiller, ellerinde gümüş ibriklerle insanlara su dağıtıyorlardı. Yanımıza geldiklerinde ben de elimi uzatarak su istedim. Sırayla herkese su veriyorlardı. ´Ba­na da verin, çok yoruldum´ dedim. Çocuk, ´Aramızda senin çocuğun yok, biz yalnız babalarımıza su dağıtırız´ dedi. ´Peki siz kimsiniz?´ diye sordum. ´Biz, ölen müslüman sabileriz´ dedi.

Allah Resulü (sav) buyurdu ki:
"Hanımlarınızın hayırlıları seve­cen ve doğurgan olanlardır".[10] Başka bir hadiste ise şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Evdeki bir hasır dahi doğurmayan kadından daha hayırlıdır". Bir başka hadis de şudur: "Doğuran bir zenci, do­ğurmayan bir güzelden daha hayırlıdır". Bütün bunlar çocuk doğur­manın teşvikiyle ilgili hadislerdi. Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyur­duğu rivayet edilmiştir: "Her kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. Nikah da sünnetimdendir. Beni seven sünnetime sarılsın".

Bir görüşe göre Allah Teala yüce Kitabı´nda, yalnız aile sahibi peygamberlerine yer vermiştir ki bunlar otuz beş geygamberdir. Daha önce de zikrettiğimiz gibi Yahya (as), evli peygamberlerden­dir. İsa (as) ise gökyüzünden indiği zaman evlenecek ve çocuk sahi­bi olacaktır. Güzel bir sözde de, Evli kimsenin bekâra üstünlüğü, Allah yolunda cihad edenin evinde oturana üstünlüğü gibidir. Evli birinin kıldığı iki rekat, bekâr birinin kıldığı yetmiş rekattan dahafaziletlidir.

Allah Teala da peygamberlerini vasfedip överken evlilik husu­sunu vurgulayarak şöyle buyurmuştur:
"Biz senden Önce de pey­gamberler gönderdik ve onlar için eşler ve çocuklar varettik". (Ra´d/38) Buradaki ´eşler ve çocuklar onlar için övgü babından zik­redilmiştir. Aynı şey, Allah Teala´nm veli kulları için de sozkonusu-dur. "O kimseler ki şöyle derler: Rabbimiz bize eşlerimizden ve ço­cuklarımızdan göz aydınlığı ver". (Furkan/74) Görüldüğü gibi onlar Rablerinden evlilik ve çocuk sahibi olabilme nimetlerini ihsan et­mesini niyaz etmektedirler.

Evliliğin faziletlerine dair rivayet ettiğimiz hadis ve bilgilerin hemen hepsi, aynı zamanda kadınlar için de geçerli, hatta onlar için daha faziletli ve sevap bakımından daha fazladır. Çünkü onlar açısından evlilikle birlikte geçinme derdi ortadan kalkmaktadır. Allah Resulü (sav) kadınlara da evlenmeyi emir ve teşvik etmiştir. O, hem erkeğin, hem de evli kadının bekârdan üstünlüğünü haber vermiştir. Bununla ilgili birden fazla hadis rivayet edilmiştir. Allah Resulü (sav), erkeğin kadm üzerindeki büyük hakkı ve ağır sorum­luluğunu haber verdikten sonra şöyle buyurmuştur: "Allah kendi­lerini O´na adayarak ´evlenmeyiz´ diyen erkeklere lanet etsin! Al­lah, kendilerini O´na adayarak ´evlenmeyiz´ diyen kadınlara da la­net etsin".[11] Allah Resulü (sav) bunu, ´Öyleyse ebediyen evlenmyeceğim´ diyen bir kadına cevaben söylemiş ve şöyle buyurmuştu: "Hayır, evlen Öylesi hayırlıdır".

Evliliğin her iki taraf için de hayırlı oluşuna dair bir çok hadis rivayet edilmiştir. Bunları tafsilatıyla zikrederek sözü uzatmak is­temiyoruz. Allah Teala da evliliği teşvik ederek şöyle buyurmuştur: "Tarlalarınıza dilediğiniz şekilde gelin". (Bakara/223) Ayetteki en-nâ=dilediğiniz şekilde kelimesinin tefsiriyle ilgili olarak üç görüş belirtilmiştir. Bunların ikisi nasıllıkla ilgili olup gece, gündüz, iste­diğiniz şekilde yaklaşın, şeklindedir. Diğeri ise yaklaşma biçimiyle ilgili olup önden veya arkadan yaklaşmayı ifade etmektedir. Ma­kattan olmamak şartıyla istenilen yönden yaklaşılabileceğini ifade etmektedir. Üçüncü olarak ´Nerede´ anlamına gelmesinin de muh­temel olduğu söylenmiş, ancak bizce kabul görmemiştir.

Allah Teala bunun arkasından şöyle buyurmaktadır:
"Nefsleri-niz için hazırlık yapın" (Bakara/223) Bununla kasdedilenin nikah olduğu söylenmiştir. Bu ifade, yaklaşmaya atfedilmekte ve bu şek­liyle guslü gerektiren birleşmeye işaret etmektedir. Bunun bir di­ğer anlamının da sevişme olduğu söylenmiştir. Nitekim kadının ilişkiden önce öpülüp okşanması önün için sayısız güzellik ifade et­mektedir. Böyle bir ilişkiden sonra gusül abdesti aldıklarında Allah Teala, bedenlerinden dökülen her su damlasından bir melek yara­tacağını ve bu meleklerin de Kıyamet´e dek Zatı´nı teşbih edecekle­rini haber vermiştir. Bu tesbihatın sevabı da o çifte verilecektir. Çünkü kurdukları ilişkide namuslarını koruma ve nutfeyi layık ol­duğu yere koyma sözkonusudur. Bu tür ilişkinin sayılmayacak ka­dar çok fazileti bulunduğu söylenmiştir.

Allah Resulü (sav) de bunu beyan ederek şöyle buyurmuştur: "Her biriniz şükreden bir kalp, zikreden bir dil ve ahiretine yardım eden bir hanım edinsin"[12]

"Nefsleriniz için hazırlık yapın" (Bakara/223) ayetinin ikinci açılımı, yani çocuk yaparak ahiretiniz için bir hazırlık yapın, şek­lindedir. Çünkü o da insanların amellerinden biridir. Nitekim Allah Teala bu meyanda şöyle buyurmaktadır: "Kendileri iman edip zür-riyetleri de iman ile kendilerinin izinden gidenlerin nesillerini de kendilerine kavuştururuz. Onların amellerinden hiçbirinin mükafaatını eksiltmeyiz". (Tur/21) Yani evlatlarını eksiltmeyiz ve onları bunlardan dolayı ödüllendirir, sevaplarında fazlalık sebebi kılarız. Çünkü çocuklar da onların kazançlarından ve çabalarının sonuçlarındandır.

Bu anlamda Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Ona ne malı, ne de kazandığı fayda verdi". (Tebbet/2) ´Kazandığı´ ile kasdedilen çocuk­larıdır. Bu ayet üzerinde düşünüldüğü zaman, Allah yolunda harca­dığı mal nasıl fayda ediyorsa, çocuğun da mümin bir kula fayda ede­ceği anlaşılabilir. Konuyla ilgili bir rivayette Allah Resulü (sav) şöyle buyurmaktadır: "Kişinin kazandıklarından biri de çocuğudur. Yediği rızkın en helali de çocuğunun kazanandan yediğidir"[13]

"Nefsleriniz için hazırlık yapın" (Bakara/223) ayetinin üçüncü açılımı ise, birleşmeye başlamadan önce besmele çekmektir. Birleş­meye başlamadan önce Allah´ın adını anmak gerekir. Bu, gerekli hazırlıklardan biridir. Cinsel birleşmeye besmele ile başlamak müs-tehap görülmüştür. İhlas suresini de okumak gerekir. Hadis ehlin­den bir zat ilişkiden önce yüksek sesle tekbir ve tehlil getirirdi.

Kadın, Rabbine itaatte kocasına yardımcı olmalı, masraftan ka­çınarak kanaat yolunu benimsemelidir. Bu bilince sahip olan bir hanım, Allah Teala´nm kula ihsan ettiği en büyük nimetlerden bi­ridir. O, bu nimetinden dolayı şükredilmesin! talep etmiştir. Yüce Allah bunu şu ayet-i kerimede bildirmektedir: "Ve onun hanımını da çocuk doğurmaya uygun hale getirdik". (Enbiya/90) Bunu Allah Teala´nm ihsan ve lütuflarından biri olarak görmek gerekir. Tefsir­de şöyle denilmiştir: Onun ahlakı kötü idi Allah tarafından güzel-leştirildi ve dili uzun idi kısaltıldı.

Allah Resulü de (sav) bu meyanda şöyle buyurmuştur:
"Bana adem´in üstünde iki haslet verildi: Onun günaha yardımcı olan bir hanımı varken benim hanımlarım bana itaatta destek oldular. Onun şeytanı inkarcı iken benim şeytanım müslüman idi ve bana yalnız iyiliği tavsiye ederdi". Allah Resulü (sav) bunu da kendisine lütfedilen faziletler arasında saymıştır.

Evlenilecek hanım; güzel yüzlü, güzel ahlaklı, saçı ve gözbebek-leri siyah, gözleri büyük, teni beyaz ve bakışı kısa olursa eşi tarafindan sevilen huri tabiatlı bir eş olur. Allah Teala bu meyanda şöy­le buyurmuştur: "Onların da içinde iyi huylu güzel hanımlar var­dır". (Rahman/70) Yani ahlakı ve yüzü güzel huriler vardır. Bir baş­ka ayette ise şöyle buyurmaktadır: "Ve gün gör...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

11 Ocak 2010, 20:54:00
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #2 : 11 Ocak 2010, 20:54:00 »

Ahmed b. İsa el-Harraz evlendiği zaman, kendisiyle evlenen ha­nıma şunu sormuştu: Benimle niçin evlendin ve bende hoşlandığın şey neydi? Kadın şöyle cevap verdi: Benim üzerindeki haklarını ye­rine getirmem ve senin üzerindeki haklarımdan vazgeçmek üzere evlendim. Rabia bn. İsmail, İbni Ebu´l-Havari´ye talip olmuştu. O da nişanda ibadet boyutu olduğunu söyleyerek bu davranışını mek­ruh görmüştü. Ama Rabia ısrar etmeye devam etti. Bunun İbni Ebu´l-Havari kendisine şöyle dedi: Anla be kadın! Kadınlarla ilgi­lenmek istemiyorum. Halimle uğraşmaktan başka derdim yok! Sa­na da beri bırakıp kendi halinle meşgul olmanı tavsiye ederim. Bu­nun üzerine Rabia şöyle dedi: Ben kendi halimle öylesine meşgu­lüm ki senin halinle meşguliyetinden bile daha yoğundur. Benim şehvetle işim yok. Bütün derdim kocamdan miras kalan üçyüz bin dinar miktarındaki helal para. Bu parayı sana ve dostlarına infak etmek istiyorum. Seni salihlere tanıştırmak istiyorum. Böylelikle onları Allah Teala´ya götüren bir yol açmış olursunuz.

İbni Ebul-Havari bu teklifi işitince, ´Müsaade ederseniz, önce hocamdan izin isteyeyim´ dedi. Ardından Ebu Süleyman ed-Dara-ni´ye (ra) gitti ve Rabia´nın sözlerini ona aktardı. Kendisi daha Ön­celeri beni evlilikten sakındırmış ti.

Ebu Süleyman (ra) bu konuda şöyle derdi
: Dostlarımız arasında hiç kimse yoktur ki evlendikten sonra ha­li değişmesin!

Ebu Süleyman (ra) beni dinledikten sonra başını cübbesinin ya­kalarının arasına soktu ve düşünmeye başladı. Yaklaşık bir saat sonra başını çıkartarak şöyle dedi: Ey Ahmed! Onunla evlen, o Al­lah Teala´nın veli kullarından biridir, sözü sıddıklarm sözüdür.

Ahmed b. Ebu´l-Havari, Rabia (ra) ile evlendi. Evlerinde el yıka­mak için kireçten başka bir şey yoktu. Yemek yiyenler, eğer getir-mişlerse çövenle temizlenebilirlerdi. Ahmed, Rabia´nın (ra) üstüne üç kadın daha almıştı. Rabia (ra) onu kendi elleriyle besler ve ar­kasından ´Gücün kuvvetinle hanımlarına git´ diyerek onu hanımla­rının odalarına gönderirdi. Kalp ehline yakışan da budur. Sufiler Rabia´ya (ra) haller hakkında soru sorarlardı. Ahmed de (ra) bazı konuları onunla istişare ederdi. Şam´daki Fazıla (ra) da, Basra´da-ki Rabia´ya (ra) benzetilirdi.

Ebu Süleyman (ra) evlilik hakkında orta bir sözün sahibidir:
"Zorluğa dayanabilen kimse için evlilik daha faziletlidir. Yalnız ya­şayanın ameli daha tatlı, kalbi daha boştur. Evli için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Yine o, bir keresinde şöyle demiştir: Dostlarımızdan hiçbirini görmedim ki evlendikten sonra ilk merte­besi üzerinde sebat edebilsin.

Ebu Süleyman ed-Darani (ra) şöyle demiştir: Üç şey vardır ki onları isteyen kimse dünyayı arzu etmiş olur: Geçim vasıtası ara­yan; Evlenen; Hadis yazan.

Şunu iyi bilmek gerekir ki kadın fazlasıyla idare etmeyi, hikmet­li şakaları ve hediyeler vermeyi gerektirir. Onlara yumuşak davran­mak ve harcamalarını hoşgörmek gerekir. Güzel ahlakla ve güzel sözlerle konuşmak gerekir. Bunlar ise ancak ilim ve hilim sahipleri tarafından yapılabilen, arifler ve hikmet sahipleri tarafından başa-nlabilen davranış biçimleridir. Bunu daha önce yapmamış kimse, ne harcama yapmayı, ne de cemaatle yaşamayı bilebilir. Onlar ye­meklerinde yalnızlığa alışmış kimselerdir. Diğer taraftan cimri, ka­ba, sabırsız ve hantal kimseler için yalnız yaşamak tavsiyeye daha layıktır. Böyleleri kalplerini kadınlardan uzak tutmalıdırlar.

Bu gibi olumsuz sıfatlara rağmen evlenen kimse, hem acı verir hem acı görür, hem eziyet çeker, hem eziyet çektirir, hem günah iş­ler, hem de günah işletir. Çünkü kadınlar, duygusallıklarının tela­fisi için daha fazla yumuşakbaşlüığa, bilgisizliklerin kapatacak il­mi genişliğe, ahlaklanyla örtüşeşecek ve küçük hatalarını görmez­den gelecek bir lütuf güzelliği ve hikmete ihtiyaç duyarlar. Erkek cahil ve akılsız, kaba ve ahlaksız olduğu zaman tarafların bilgisiz­liği birleşirken akıl ayrışır, karşılıklı kabalık ve kalp katılığı belirleyici olur. Böylece ilişkiyi düzeltmekten çok bozmak sözkonusu olur. Taraflar arasında karşılıklı nefret esas olup asla barış olmaz. Bu, akıl sahiplerine özgü bir vasıf değildir.

Evlenecek kimse hâl ve ahlakını bütün esaslarıyla hanımı ola­cak insana açıklamalı ve bu suretle kocasının nasıl bir insan oldu­ğunu Öğrenmesini sağlamalıdır. Kişi, seçimini böyle yapmalıdır. Bu vera´nm gereğidir. Selef-i Salih´ten bazıları bunu yapmışlardır.

Ömer (ra) döneminde adamın biri evlenmişti. Adam sakallarını siyaha boyamıştı. Hanımıyla yaşamaya başladıktan bir müddet sonra sakallarında aklar ortaya çıkınca kadının ailesi bu durumu Ömer´e (ra) şikayet ettiler. Ömer (ra) adama dayak attırdı ve, ´İn­sanları aldatmışsın´ diyerek boşanmalarına hükmetti.

Başka bir hadisede ise Şuayb b. Harb evlenmek istediği bir ka­dına, ´Benim kötü ahlaklı biriyim´ demişti. Kadın da kendisine, ´Ey kişi, ahlakı senden daha kötü kişi, seni kötü ahlaka zorlayan kişi­dir dedi. Bunun tersi bir hadisede ise evlenmek isteyen bir şahıs, istediği hanıma ´Benim bir takım huylarım var, onları söyleyeyim. Eğer kabul edersen seninle evlenirim´demişti. Hanım, ´Anlatın´ de­dikten sonra huylarını anlatmaya başlamıştı: Ben sıkıcı, kindar, su-i zan sahibi, kıskanç, sabırsız, peşin hükümlü biriyim. Bir şey fazla olursa bıkar, benden alınırsa tasalanır, konuştuğumda sertle­şir, sükut ettiğimde kaygıyla dolarım.

Hanım bu huyları dinledikten sonra şöyle dedi: Bu anlattıkları­nız, şeytanın kızlarının huylarıdır. Adem´in çocuklarına bunları na­sıl yakıştırabiliriz. En güzeli efendilikle işine gitmen. Sana ihtiya­cımız yoktur.

Nefsinin bir takım afetlerinden endişelenen kimsenin, övgüye değer bazı hasletleri olan bir hanımla karşılaştığında onunla evlen­mesi daha hayırlıdır.

Evlenmek isteyen kimsenin belli niyetleri olmalıdır. Çünkü ev­lilik, en önemli amellerden biridir. Evlilik gibi mühim bir amelin sırf arzulardan hareketle yapılması düşünülemez. Ömer b. Abdüla-ziz (ra) şöyle demiştir: Hak hevaya uygun düşerse çok güzel bir du­rum olur.

Evliliğin niyeti, Allah Resulü´nün (sav) sünnetim ikame etmek, kalbi İslah ve dini korumak, bakışı kısarak namuslu kalmak olmalıdır. Müslümana emredilen budur. Ailesi ve çocukları için kazandı­ğı nafakada Rabbine yönelmeyi ummalıdır. Hanımına karışı ahi-retle ilgili hususlarda yaptığı nasihatlarda da aynı beklenti içinde olmalıdır. Böylelikle kendi için kazandığı sevap kadar ailesi için de sevap kazanmış olacaktır. Kul, hanımına karşı şefkatli ve öğütleyi-ci olmalıdır. Bütün bunlarda da birinci derecede Allah rızasını gö­zetmelidir.

Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Kişi­nin ailesine harcadığı, verdiği sadaka hükmündedir". Kişi, hanımı­nın ağzına uzattığı lokmadan dolayı sevap kazanır. Böyle birinin Al­lah yolunda cihad eden gibi olduğu da söylenmiştir. Adamın biri, alim bir zata Allah Teala´nın kendisine bahşettiği nimetleri sıraladıktan sonra şöyle demişti: Rabbim, bana her amelden bir pay verdi: Hac, ci­had ve diğerlerinden. Bunun üzerine alim zat, ´Peki abdal zümresi­nin amellerinden biri olan amelin nerede?´ diye sordu. Adam, ´Nedir o?´ diye sorunca, alim ´Helal kazanmak ve aileye bakmak´ dedi.

İbnü´l-Mübarek (ra) cihad meydanındaki arkadaşlarına şöyle demişti:
Şu içinde bulunduğumuz amelden daha faziletlisini bil­mek ister misiniz? Arkadaşları şöyle dediler: Bildiğimiz kadarıyla Allah yolunda cihad etmek ve O´nun düşmanlarıyla vuruşmak en güzel ameldir. Bundan daha üstünü acaba var mıdır? İbnü´l-Müba­rek (ra), ´Ben biliyorum´ dedi. Teki nedir?´ diye sorulunca da şöyle dedi: Namuslu ve çoluk çocuğu olan bir adamın şu amelidir. O, ge­celeyin namaza kalktığında uyuyan çocuklarına bakar ve üstleri açılmışsa örter, hatta kendi elbisesini üzerlerine yayar, İşte o kişi­nin bu ameli, şu an yaptığımız cihaddan bile daha üstündür.

Adamın biri Bişr´e (ra) ´Geçim derdi ve fakirlik bana zarar ver­meye başladı, beni için dua eder misin?´ demişti. Bişr (ra) ona şöy­le dedi: Ailen sana ´Ekmeğimiz ve unumuz kalmadı. Açız´ dedikleri zaman Allah´a dua et. Öyle bir vakitte edeceğin dua, benimkinden çok daha faziletlidir! Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu riva­yet edilmiştir: "Namazı güzel, evladı çok, malı az ve gıybetten uzak kimse cennette benimle olacaktır". Allah Resulü´nün de (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah Teala çoluk çocuk sahibi iffet­li fakiri sever"[15]

Ailenin işleriyle uğraşmak, belalarına karşısında kaygılanmak ve iyiliklerinin artması için çalışmak da evlilik niyetleri arasında bulunmalıdır. Denilir ki: Kulun günahları çok olduğu zaman Allah Teala kendisi tasalarla imtihan ederek günahlarını siler. Selef-i Sa­lih´ten bir zat da şöyle demiştir: Öyle günahlar vardır ki onların ke­fareti sadece geçim kaygısıdır. Benzer manada bir hadis de Allah Resulü´nden (sav) rivayet edilmiştir.

Kul, ailesine karşı sabırlı, sıkıntılarına karşı tahammüllü olma­lı ve kendileriyle güzel geçinmelidir. Çocukların veya eşin vefatı, ya da nasibin eksilmesi, kula verilmiş bir ceza olabilir. Kişinin maka­mı ailesine karşı sabır ise, onu terkettiği zaman halinden ayrılmış ve kusurlu hareket etmiş olur.

Abidlerden biriyle ilgili olarak şöyle bir hadise anlatılmıştır
: O abidin, güzel davrandığı bir hanımı vardı. Hanımı vefat etti. Dost­ları kendisine yeniden evlenmeyi teklif ettiklerinde bunu kabul et­meyerek şöyle d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

11 Ocak 2010, 21:04:47
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #3 : 11 Ocak 2010, 21:04:47 »

Evinin en iç kısmında kıldığı namaz da evinde kıldığı namazdan daha hayırlıdır".[24] Evin iç kısmı ile kasdedilen, muhtemelen kapı­lı odalardır. Kadın, bir bütün olarak avret sayıldığı için ne kadar gizli kılarsa, o kadar emin olacaktır. Elbette daha emin olan, daha faziletli olacaktır. Rivayete göre Allah Resulü (sav) şöyle buyumuş-tur: "Kadın avrettir. O sokağa çıktığı zaman şeytan onu görmeye çalışır".[25] Bu babda zikredilen garib bir hadis de şöyledir: "Kacü-nın on avreti vardır. Evlendiği zaman kocası bunlardan birini örter. Vefat ettiği zaman, kabir onun bütün avretlerini örter".

Koca, hanımına meşru bir telkinde bulunur ve o buna karşı çı­karsa, onu azarlayabilir. Tekrarladığında yine karşı çıkarsa yatağı­nı terkedebilir. Ulemadan bir zat ise şunu söylemiştir: Yatakta sır­tını döner. Bazılarına göre bir geceden üç geceye, ondan yedi gece­ye kadar yatağı terkeder. Bu da fayda etmez ve karısı umursamaz­lığını sürdürürse o zaman vurma hakkı doğar. Alimler buradaki vurmanın, yaralamayacak ve iz bırakmayacak bir vurma olduğunu söylemişlerdir.

Koca dini konulardan herhangi biriyle ilgili olarak hanımına on günden bir aya kadar öfkeli kalabilir. Nitekim Allah Resulü (sav) hanımlarından birinin söylediği bir sözden dolayı bir ay boyunca bütün hanımlarına öfkeli kalmıştır. Anlatıldığına göre Allah Resu­lü (sav), Zeyneb´e (ra) bir hediye göndermişti. O da, hediyesini geri göndermişti. Bu olay O´nu çok üzmüştü. Ardından Zeyneb´in (ra) umursamaz sözü öfkesini daha da arttırmış ve onlara hadlerini bil­dirmek üzere küsmüştü.

Rivayete göre Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: "Hayırlıla­rınız, ailesine karşı hayırlı olandır". Ali´nin (kv) dört hanımı vardı. O, eşlerini ayırmaz ve her birine her dört günde bir bir dirhemlik et alırdı. Hasan (ra) şöyle demiştir: Ali´nin (kv) eşleri seferde ikişer­li olurlardı. Bunun dışında ev eşyası ve giyim bakımından birbirle­rine yakındılar. İbni Şirin de (ra) şöyle demiştir: Erkek için müste-hap olan, her ay belli bir dönem tahammül göstermektir. Karısının ufak tefek hareketlerine karşı anlayışlı ve hoşgörülü olmalıdır. Ona karşı şiddet kullanmamalıdır.

Konuyla ilgili bir hadiste de Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyur­duğu rivayet edilmiştir: "Kadın, eğri kemikten yaratılmıştır. Onu düzeltmeye kalkarsanız kırabilirsiniz. Bırakırsanız eğriliği devam edip gider". Bu hadisin Hasan (ra) tarafından rivayet edilen lafzın­da ise şu ifade yer almaktadır: "Onu kırmak boşamaktır".

Allah Resulü´nün (sav) hanımları O´nunla darılır, sonra tekrar düzelirlerdi. Bir defasında hanımlarından biri O´nu göğsünden it­mişti. Annesi o hanımı şiddetli bir dille azarlayınca, Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştu: Bırakın onu, onlar daha beterini bile yapı­yorlar!

Bir keresinde Allah Resulü (sav) ile Aişe (ra) arasındaki sözlü münakaşa o derece büyümüştü ki Aişe´nin (ra) babası Ebu Bekir (ra) devreye girerek hakem olmuştu. Allah Resulü (sav), ´Sen mi ko­nuşacaksın, yoksa ben mi konuşayım?´ buyurduğunda Aişe (ra) ´Sen konuş, ancak sadece gerçeği söyle!´ demişti. Bu söz üzerine Ebu Bekir (ra) kızının yüzüne bir tokat atmış ve ağzından kan bo­şanmıştı. Öfkesini alamadan kızma şöyle demişti: Sen nefsinin düşmanı, sen mi yoksa O mu yalnız hakikati söyler? Elbette sen ve baban; siz ikiniz batıl söylersiniz! Ama Allah Resulü (sav) ancak gerçeği söyler!! Bunun üzerine Aişe (ra) kaçmış ve Allah Resu-lü´nün (sav) arkasına gizlenmek zorunda kalmıştı. Allah Resulü (sav) de, onun bu davranışını tasvip etmeyerek şöyle buyurmuştur: Seni bunun için çağırmadık ve bunu da beklemezdik.

Aişe (ra) bir defasında Allah Resulü´nün bir sözüne kızmış ve ´Sen mi Allah´ın peygamberisin?´ demişti. Allah Resulü (sav) de onun bu sözü karşısında tebessüm etmişti. Bu, O´nun üstün hilim ve kereminin tezahürüydü. O, Aişe´ye (ra) şöyle buyururdu: Senin Öfkeli anım hoş anından ayırabiliyorum. O da, ´Nasıl?´ diye sormuş­tu. Allah Resulü (sav), ´Memnun anında ´Hayır, Muhammed´in İla­hı Adına´ diyorsun. Öfkeli zamanında ise, ´Hayır, İbrahim´in İlahı Adına´ diyorsun". Aişe de (ra) bunu doğrulayarak, ´Kızdığımda se­nin adın yerine İbrahim´in (as) adını koyuyorum´ dedi.

Allah Resulü (sav), hanımlarıyla şakalaşır ve onların seviyesi­ne inmeye çalışırdı. Konuyla ilgili bir rivayette de şöyle denilmiş­tir: "Allah Resulü (sav) halk içinde hanımlarıyla en çok şakalaşan insandı".

Lokman Hekim bu konuda şöyle güzel tesbitler yapmıştır:

Akıllı kimse, evinde ailesiyle iken çocuk gibi, halk arasında iken de erkek gibi olandır. İlgili bir rivayette de şöyle buyrulmaktadır: "Allah Teala kendisi kibirli ve ev halkına karşı kaba ve sert olana buğzeder". Bir başka hadis ise şöyledir: "Allah Teala´nun buğzetti-ği kıskançlık, kişinin ev halkım kıskanmasıdır". Bu, bir anlamda Allah Resulü (sav) tarafından nehyedilmiş olan su-i zan gibi olmak­tadır.

Konuyla ilgili olarak Ali´nin (kv) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Ailenizi fazla kıskanmayın. Yoksa yanlışlıkla iftiraya düşebilirsi­niz. Gerçekten kıskanma, sınırı olması gereken bir illettir. Kişi bu sınırı aştığı zaman görevinin ötesine gitmiş ve hakka tecavüz etmiş olur. Hasan (ra) şöyle derdi: Kadınlarınızı pazarlara salıveriyorsu­nuz. Allah eşini kıskanmayanlan kabih görür.

İbni Ömer (ra) ise şöyle demiştir
: Allah´ın cariyelerini, O´nun mescidlerinden mahrum etmeyin. Bunun üzerine çocuklarından bi­ri, Biz mescide gitmelerine izin vermeyiz, giderlerse döveriz´ deyin­ce çok kızmış ve şunu söylemiştir: Sen ne dediğimi işitiyor musun? Allah Resulü (sav) buyurdu ki: Kadınları mescidlerden menetme-yin. Siz de kalkmış, ´engelleriz´ diyorsunuz. Allah Teala buyurdu ki: Muhakkak Allah her şey için bir ölçü yarattı.

Hikmet ehlinden bir zat ise şöyle demiştir: Bir sınırı aşan kim­se yerilmeyi hakeder. Ondan geri kalan da aynı şekilde yerilir. Na­muslu bir hür kadın, mutlaka ihtiyacı olan bir şeyi almak için so­kağa çıkabilir. Allah Resulü (sav) de şöyle buyurmuştur: "Siz ha­nımların ihtiyaçlarınızı görmeniz için çıkmanıza izin verildi".[26] Kadınlar, aynı şekilde bayramlarda da çıkabilirler. Bu da kendile­rine serbest bırakılmıştır. Ama bütün bunlar, Allah Resulü (sav) ta­rafından eşlerin iznine bağlanmış çıkışlardır. Gereksiz yere çıka­rak erkeklere görünmemeleri, kendileri açısından daha hayırlıdır. Böylesi kalplerinin düzgün kalabilmesi için de daha iyidir. Allah Resulü (sav) bir gün kızı Fatıma´ya (ra) şöyle buyurmuştu: Kızım, kadın için en hayırlı şey nedir? O da şu cevabı vermişti: Onun er­kek, erkeğin de onu görmemesidir. Bunun üzerine onu kucakladı ve soy soyun parçasıdır!

Sahabe, evlerinin duvarlarındaki delikleri harçla güzelce tıkar, kadınların dışarı sarkmasına izin vermezlerdi. Muaz b. Cebel (ra) duvar deliğinden dışarıyı gözetleyen bir kadın görmüş ve ona vur­muştu. Yine onun hanımı başka bir kadının hizmetçisine bir elma vermişti. Bunun üzerine hanımına vurmuştu. Ömer (ra), kadınla­rın hicabdan çıkarılmaması hususunu çok sıkı tembih ederdi. Bir defasında da ´Kadınlara ´Hayır* demeyi bırakmayın´ demişti. Bir de­fasında da evde bir konuyla ilgili hanımının itirazını görünce şöyle demişti. Sana ihtiyacımız olduğunda konuşursun. Aksi halde bir kenara oturup dinlemen gerekir!

Erkek, hanımın bir takım çıkışlarına ve ölçüsüz sözlerine gös­terdiği tahammülden dolayı sevap kazanacaktır. Aynı şey verdikle­ri eziyetlere karşı sabırlı olmak ve onlarla güzel geçinmek için de geçerlidir.

Muhammed b. el-Hanefîyye (ra) şöyle demiştir:
Güzellikle geçi-nemeyen hikmet sahibi olamaz. Biriyle geçinmek durumunda olan kişi, Allah Teala bir çıkış yaratıncaya kadar güzellikle geçinmeli ve sabretmelidir. Kadının ağzı bozuk, kabullenmesi zor, cehaleti derin ve sıkıntısı sona erecek gibi değilse boşanması kişi için daha hayır­lıdır. Adamın biri Allah îlesulü´ne (sav) hanımının ağzının bozuklu­ğunu şikayet etmişti. O da, ´Öyleyse boşa´ buyurmuştu. Bunun üze­rine adam, ´Ama onu seviyorum´ dedi. Adamın bu sözü üzerine ka­rısıyla yaşamaya etmesini öğütledi. Çünkü hanımından ayrılması halinde kafasının daha da karışacağını ve kalbininparçalanacağını hissetmişti. Bu tür ruhi meseleler, çoğu zaman bedeni arazlardan daha büyük tahribatlara yol açabilmektedir.

Allah Teala buyurdu ki:
"Açık bir fuhuş yapmadıkça hanımları evlerinden çıkartmayın, onlar da çıkıp gitmesinler". (Talak/l) Bu ayetin tefsirinde, ´Fâhişetün mübîne=açık bir çirkinlik´ kelimesinin anlamı hakkında farklı görüşler belirtilmiştir. İbni Mesud´a (ra) gö­re kocasına sıkıntı vermek ve terbiyesiz konuşmalar yapmak bu kelimenin kapsamına dahildir. Yalnız bunun iddet sırasında olma­sı gerekir. Çünkü ayetin siyak ve sibakı bunu göstermektedir. Ba­zılarına göre boşanma bu ayet ile yasaklanmıştır. Halbuki ayetin bu şekilde yorumlanması mümkün değildir. Boşama mubah bir fi­ildir. Ama meşru bir sebebe dayanmadığı takdirde mekruhtur.

Boşanmayla ilgili bir hadiste de Allah Resulü (sav) şöyle buyur­maktadır:
"Allah Teala´mn en çok buğzettiği helal boşamadır".[27] Kadın, kocası hakkındaki yükümlülüklerini yerine getirmekten ve haklarını ifa etmekten endişe ettiği takdirde kocasına fidye verebi­lir. Bu fidyeni...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

31 Temmuz 2016, 10:53:16
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #4 : 31 Temmuz 2016, 10:53:16 »

Allah razi olsun.cok faydali bilgiler var paylasimda.bi cok sey ogrendim bu vesileyle.
Rabbim bizleri hayirli ve razi olsugu insanlarla karsilastirsin insallah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes