> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > Din Kardeşliği
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Din Kardeşliği  (Okunma Sayısı 15096 defa)
11 Ocak 2010, 20:13:14
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #5 : 11 Ocak 2010, 20:13:14 »



Hikmet ehlinden bir zat da aynı manada şöyle bir beyit söyle­miştir:

Sürekli insanları gözeten gamdan ölür, Cesaret sahibi yaşıtının gönlünü kazanır.

Ebu Muhammed Sehl (ra) fakir birine bakıp ´Şöyle şöyle yap´ de­miş, o da ´Hocam insanlar yüzünden bir şey yapamıyorum´ diye karşılık vermişti. Bunun üzerine Ebu Muhammed (ra) arkadaşla­rına dönerek şöyle dedi: Yolumuzun hakikatine ermek isteyen kim­se, şu iki sıfattan birini haiz olmadıkça bunu başaramaz: . insan­ları gözünden düşürmüş kimse; böyle biri alemde kendisi ve Yara-tanı´ndan başkasını görmez. Bu kimse, Allah´tan başka hiç kimse­nin kendisine ne zarar verebileceğini, ne de yarar temin edebilece­ğini iyi bilir. 2. İnsanları kalbinden silmiş kimse; böyle biri de in­sanların kendisim ne halde gördüklerini umursamaz.

İmamlar imamı Hasan b. Yesar el-Basri´ye (ra) adamın biri şöy­le demişti: Ey Ebu Said, meclisine gelen bir topluluk var ki mak­satları ilminden istifade etmek değil seni kullanmaktır. Onlar sü­rekli sözünde bir düşüklük aryor, seni gözden düşürmek için olma­dık sorular soruyorlar. Hasan (ra) tebessüm ederek şöyle karşılık verdi: Sinirlenme yeğenim! Cennette kalmak istedim onu tattım, hurilere sarılmak istedim onu tattım, Rahman´a komşu olmak iste­dim onu tattım ama bir kez olsun insanlardan kurtulmayı isteme­dim, çünkü Onları Yaratan, Rızık Veren, Öldüren ve Dirilten Allah Teala´nm dahi onlardan kurtulamadığını gördüm. O kurtulama­mışken, ben kim oluyorum da böyle bir talepte bulunabiliyorum?

Bu anlamda bir rivayet de Musa (as) hakkında nakledilmiştir: O, Rabbine şöyle bir dua etmişti: Ey Rabbim, insanların dillerini benim hakkımda sustur! Bunun üzerine Allah Teala kendisine şöyle vahyetti: Kendim için yapmadığım bir şeyi senin için nasıl yapa­bilirim? Bu rivayetin başka bir lafzında ise şu ifade geçmektedir: Eğer bu özelliği birine verecek olsaydım, Zatıma verirdim. Ebu´d-Derda´nın (ra) da şöyle dediği rivayet edilmiştir:Canlı olarak sabahına erdiğim hiç bir gün ve gecesi yoktur ki in­sanların başıma açtıkları bir belayı Allah Teala´dan şahsıma lütfe­dilmiş bir nimet saymamayım. O, bu sözün ardından şu beyti oku­muştur:

İnsanlardan selamette sabahlayan ve akşama eren kimse yoktur ki Bahtiyar birinin devşirdiğinden mahrum olmasın.

Rivayete göre Allah Teala azizlerden birine şöyle vahyetmiştir: Nefs bakımından hoş olmazsan seni insanların ağzına sakız yapar ve katımdaki tevazu ehlinden yazmam. Rivayete göre İsa (as) şöy­le derdi: Ey Havariler, kardeş olmak istiyorsanız insanların Öfke ve düşmanlık göstereceği yerde olun!

Allah Teala, aksini gösteren bir hüküm olmadıkça müminlere karışmayı bereket kılmıştır. Bunda da sımr, yeterli olanla iktifa et­mektir. "Allah Resulü (sav), Kabe´yi tavaf ettikten sonra su içmek üzere su mataralarının bulunduğu bir çardağa yöneldi. Deri mata­ralarda hurma şırası vardı ve insanlar ondan elleriyle içiyorlardı. O da içmek istedi ve ´Bana da verin buyurdu. Abbas (ra), ´Ey Allah Resulü, bu içecek içine sokulan ellerle kirlenmiş olabilir, evden tes­tide mayalanmış daha temiz bir içecek getirsem iyi olmaz mı?´ de­di. Allah Resulü (sav) de, ´Hayır, bana insanların içtiği içecekten verin, müslümanlarm ellerinin bereketinden istifade edeyim´ bu­yurdu ve halkın içtiğinden içti."

Konuyla ilgili başka bir hadis de şöyledir: "Allah Resulü´ne (sav) şöyle denilmişti:
´Ey Allah Resulü, abdest almanız için testide bek­letilmiş su mu, yoksa insanların abdest aldıkları şu kaplar mı da­ha uygundur?´ O da şöyle buyurdu: Elbette bu kaplar". Burada da müslümanlann ellerinin bereketinden istifade endişesi vardı. Bir diğer hadiste de Allah Resulü´nün (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "İki müslüman karşılaşıp ellerini sıktıklarında biri diğerine tebessüm ederse ikisinin günahları da dökülen yapraklar gibi dökülüp gider". Bu hadisin başka bir lafzında ise şu ifade ye-ralmaktadır: Yüz rahmet aralarında taksim edilir. Doksan dokuzu sıcaklık gösteren ve gülüşü daha güzel olana verilir".

Allah Resulü´nün (sav) bir başka hadisinde de şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah katında dostların en hayırlısı, dostuna karşı en yumuşak ve şefkatli olandır. Komşuların en hayırlısı da komşusuna karşı en şefkatli olandır".

Cahil biriyle arkadaşlık etmekten sakının! Onunla arkadaşlık ederek sen de cehalete düşersin. Rabbiaden habersiz, nevasına uyan bir kimseyle de arkadaşlık etmeyin, yoksa sizi Allah´ın yolun­dan saptırır. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "İstikamet üzere dosdoğru olun ve bilmeyenlerin yollarına tabi olmayın!". (Yu­nus/89)

İstikamet üzere olmanın başı, Allah Teala´yı hakkıyla bilen alimlerle arkadaşlık etmektir. Allah Teala bu meyanda şöyle bu­yurmuştur: "Kalbini zikrimizden gafil kıldığımız ve nevasına tabi olmuş kimseye boyun eğmeyin". (Kehf/28); "Ona inanmayan ve ne­vasına tabi olan kimse seni şaşırtmasın yoksa alçalırsın". (Taha/16) Yani aşağı biri olursun. ´Helak olursun´ anlamına geldiği de söylen­miştir. Allah Teala buyurdu ki: "Zikrimize yüz çevirenden yüz çe­vir". (Necm/29) Bu ayetin delaletinden çıkan, Allah Teala´nın zikri­ne yönelenlerle dostluk ve arkadaşlığa rağbet etme gereğidir. O´na yüz çevirenden de yüz çevirmek gerekir.

Dost olmaya layık olan, ancak O´na samimi olarak yönelenler­dir. Allah Teala bu anlamda da şöyle buyurmuştur: "Bana teslim olanın yoluna tabi ol".(Lokman/15)

İnsanlar arasında şu beş zümre ile arkadaşlık etmekten sakı­nın:


1. Bidat ehli,

2. Fısk ve fücur ehli,

3. Cahiller,

4. Dünya için hırslananlar,

5. Çok gıybette bulunanlar.

Bunlar, kalpleri bozan, hâlleri silen, yaşanan anda ve gelecekte zararı dokunabilecek olan kimselerdir. Süfyan-ı Sevri (ra), şöyle de­miştir: Ahmak birinin yüzüne bakmak, yazılı bir günahtır. Said b. el-Müseyyeb (ra) ise şöyle demiştir: Zalimlere bakmayın, çünkü amellerinizi boşa çıkartır. Sa´sa´a b. Savhan ise şöyle demiştir: Mü­minle karşılaştığınızda onunla hemhal olun. Münafıkla karşılaştı­ğınızda ise ondan tamamen ayrışın.

Vasfedenlerin en güzeli Allah Teala ise muttaki dostlarını  federken şöyle buyurmuştur:
"Cahiller onlara hitap ettikleri   ´Selam´ der (geçerler)". (Furkaia/63) Buradaki ´selam´ ile kagd dedilenin, ´onlardan selamette olma temennisi´ olması muhtemel­dir. Yani Rahman´ın kulları, kendilerine seslenen cahillere şöı demek istemektedirler: Biz sizin günahınızdan selametteyiz, siz bizim kötülüğümüzden selamette olun!

Ebu´d-Derda (ra) şöyle derdi
: Bizim zamanımızın insanları dü-kensiz yapraklar gibiydi. Bugünün insanları ise yapraksızdikenlesri gibi. Tenkid ettiğinizde, onlar da sizi tenkid ederler. Ama kendile­rinden ayrıldığında peşini bırakmazlar. Bugün malınızdan borç ve-rin ki fakirlik gününüzde işe yarasın. Yine o şöyle demiştir: Canh olarak sabahına erdiğimhiç bir gün ve gecesi yoktur ki insanların* başıma açtıkları bir belayı Allah Teala´dan şahsıma lütfedilmiş bir nimet saymamayım.

Hikmet ehlinin öncüsü Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlara karışan ve onların verdiği rahatsızlıklara karşı sabre­den kimse onlara karışmayan kimseden daha hayırlıdır"![150] Herşeyi Bilen, izzet ve celal Sahibi ise şöyle buyurmaktadır: "İşte onlar, sabretmelerinden dolayı ecirleri iki kez verilenlerdir. Onlar kötülü­ğü güzellikle savarlar". (Ra´d/22) Yâni onlar, kendilerine söylenen çirkin sözleri güzel sözlerle geçiştirirler. Allah Teala bunun beya­nında şöyle buyurmuştur: "Daha güzel olanla sav". (Fussilet/34) Burada daha güzel olan, sözün daha güzelidir.

Ayetin devamında şöyle buyrulmaktadır: "Bir de bakarsın ki se­ninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, Sıcak bir dost oluvermiş!" (Fussilet/34); "Ama kötülüğe karşı iyilik hasleti, ancak sabredenlerin kârıdır, faziletten yana nasibi bol olanların kârıdır". (Fussilet/35) Kötülüğe karşı olan iyilik güzel söz, sabır; Allah´ın emrine gösterilen sabır, nasibin bol olması; ilim ve hilim babından takdir edilen lütf-u ilahi, Allah katındaki karşılığı da O´nun katın­daki büyük ödül ve sevabıdır.

Konuyla ilgili olarak Lokman´dan (as) orta yolu telkin eden gü­zel bir söz rivayet edilmiştir:
Ey ğul, çok tatlı olma ki yutulmaym! Acı da olma ki atümayasın! Bu tavsiyenin izahı şudur: İnsan­larla ilişkinde aşırı istekli ve peşisıra koşucu olma yoksa üzerinde Burmaz ve önemsemezler. Onları tiksindiren ve sürekli karşı çıkan da olma, o zaman da içlerine sokmaz, zürekli dışlar ve reddederler, i Selef-i Salih´ten bir zatın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ancak i^ade ve istek sahibi ile arkadaş ol. Senin istediğini istemeyen kim­seyi dost edinme.Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Din Kardeşliği
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:08:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Din Kardeşliği rüya tabiri,Din Kardeşliği mekke canlı, Din Kardeşliği kabe canlı yayın, Din Kardeşliği Üç boyutlu kuran oku Din Kardeşliği kuran ı kerim, Din Kardeşliği peygamber kıssaları,Din Kardeşliği ilitam ders soruları, Din Kardeşliğiönlisans arapça,
Logged
11 Ocak 2010, 20:16:37
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #6 : 11 Ocak 2010, 20:16:37 »

İki insan arasındaki ayrışma veya kaynaşma dört noktada kendi­ni gösterir. Bunlar; niyet, hâl, ilim ve ahlaktır. İki insan niyetlerinde denk, hâllerinde müşterek, ilim bakımından yakın ve ahlak bakımın­dan müttefik olduklarında tür ve yapı bakımından uyum var olur. Bunun tabii sonucu da aralarındaki birlik ve kaynaşmadır. Bunlann tamamında farklılaşma varsa, o zaman aralarındaki ilişki karşılıklı soğukluk ve nefretten ibaret olur. Bunu tabii sonucu da ayrılık ve farklılaşmadır. Sözkonusu noktaların bir kısmında uyum varken bir kısmında ayrışma varsa, o zaman uyum olan kısımda sıcaklık ve ya­kınlaşma, kalan noktalarda da ayrışma ve farklılık görülür.

Ruhların yaratılışlarındaki farklılıktan dolayı birbirlerinden soğumaları ve havayı koklayarak uyum sağlayabilecekleri ruhları aramalarının esası budur. Ruhların tanışmalarının başlangıcında­ki safha da bu arayıştır. Gerekli sıfatların bulunduğu ortamlarda ruhlar birbirleriyle tanışma zemini bulurlar.

Yakup b. Ebî Ma´ruf dan (ra) şu hadise nakledilmiştir:
Esved b. Salim, amcam Ma´ruf el-Kerhi´nin (ra) yanına gelmişti. O, amca­mın samimi kardeşlerinden biriydi. Ona şöyle dedi: Bişr b. el-Hars (ra) seninle kardeş olmak istiyor, ama bunu şifahi olarak açıkla­maktan utanıyor. Bu yüzden de beni elçi olarak gönderdi. Senden, kendisiyle kardeşliği kabul ettiğine dair bir niyette bulunmanı ar­zu ediyor. Bundan sonra da o kardeşliği dikkate almak ve gerekle­rini yapmak istiyor. Fakat bir takım şartları da var. Öncelikle bu kardeşliği bilinmesini istemiyor. Biribirinizi ziyaret etmenizi arzu etmiyor. Karşılıklı görüşmede bulunmak istemiyor. Çünkü o, sık görüşmeyi mekruh görüyor.

Ma´ruf (ra) bunları dinledikten sonra şöyle dedi:
Allah ona mer­hamet buyursun! Bana gelince, sevdiğim birinden gece gündüz ay­rılmak istemem. Onu daima ziyaret ederim. Her hâlimde onu ken­dime tercih ederim. Bunu söyledikten sonra din kardeşliğinin fazi­letine ve Allah için sevişmenin güzelliğine dair bir çok hadis nak­letti. Bu hadislerden birinde şöyle denilmekteydi: Allah Resulü (sav), Ali (kv) din kardeşi olmuş, ilmini paylaşmış, bedeninin bir parçası sayılan en değerli kızı Fatıma´yı (ra) onunla nikahlayarak onunla bütünleşmiştir. Kardeşliği sebebiyle bütün bu meziyetleri Ali´ye (kv) mahsus kılmıştır.

Şimdi söylevim: Bişri kardeşliğe kabul ettim. Onu, isteğinden dolayı din kardeşim görüyorum. Eğer istemiyorsa beni ziyaret et­meyebilir. Ama ben, istediğim zaman kendisini ziyaret edebilirim. Buluştuğumuz yerlerde kendisiyle görüşürüz. Şahsıyla ilgili hiç bir şeyi benden gizlememesi ve beni bütün hallerine muttali kılması gerekir. Esved b. Salim, Ma´rufun (ra) bu sözlerini Bişre (ra) oldu­ğu gibi iletti. O da memnun ve mutlu oldu.

Esved b. Salim, gerçekten de devrinin akıllı insanlarından ve fazilet erbabından bir şahsiyeti idi. Arkadaş çevresi çok genişti. Onlara karşı daima sabırlı ve tahammüllü olmuştu. Ma´ruf el-Ker-hi (ra), kendisine danışman tavsiye etmesini isteyen bir adama Es-ved´i göstermişti. Adamın biri Ma´ruf a (ra) şöyle bir soru sormuştu:

Ey Ebu Mahfuz, şu iki adam bu beldenin imamları. Hangisinin da­ha iyi arkadaş olabileceğini söyler misin? Tavsiye edeceğin imamın ahlakını benimseyeceğim. İmam Ahmed b. Hanbel (ra) mi yoksa Bişr b. el-Hars (ra) mı?

O da şöyle karşılık verdi: İkisini de tavsiye etmem. Ahmed (ra), hadisçidir. Hadis ehlinde sürekli insanlarla uğraşma sözkonusu-dur. Böylece kalbinde varolan zikir tadı ve halvet sevgisi kaybolup gidecektir. Bişr´e (ra) gelince, o seninle meşgul olacak vakit bula­maz, kendi haliyle meşguliyetinden dolayı sana dönüp bakmaz. Sen Esved b. Salim (ra) ile arkadaşlık et. O sana daha uygundur. Seninle de ilgilenir. Adam onun dediğini yaptı ve gerçekten de Es-ved´den (ra) istifade etti. Ma´rufun (ra) onu Esved´e (ra) katmasının sebebi, hal bakımından ona daha layık olması, sıfat bakımından daha benzer olmasıydı.

Kardeşlikle ilgili hadiste de Allah Resulü´nün (sav) böyle dav­randığı rivyet edilmiştir. Bu hadiste, Alîah Resulü´nün (sav) ilim ve hâl bakımından benzeyen sahabileri kardeş ilan ettiği anlatılmak­tadır. Mesela O, hal bakımından benzer olan Ebu Bekir (ra) ile Ömer´i (ra), Osman (ra) ile Abdurrahman´ı (ra), ilim ve zühd bakı­mından benzer olan Selman (ra) ile Ebu´d-Derda´yı (ra), Ammar (ra) ve Sa´d´ı (ra) ve Ali (kv) ile kendisini kardeş ilan etmiştir. Allah Teala, efendimiz Muhammed´e ve O´nun bütün yakınlarına salat etsin.[154]

Kardeşlik müessesesi Allah Resulü´nün (sav) en büyük fazilet­lerinden biridir. Çünkü O´nun ilmi Rabbinin ilminden, hâli de Rab-binin tavsifinden kaynaklanmaktadır. Allah Resulü (sav) fakir ile zengini de hallerinin denkleşmesi ve zenginin fakiri desteklemesi için kardeş ilan etmiştir.

Ebu Süleyman ed-Darani (ra), Ahmed b. Ebul-Havari´ye (ra) şöyle demişti:
Bu devirde biriyle kardeş olduğun zaman, hoşlanma­dığın bir davranışı için kınama. En temel emirde dahi seni tatmin edecek insan bulma hususunda emin olamazsın. Ahmed (ra) der ki: İnsanları sınadığımda ne kadar da doğru söylediğini gördüm. Ule­madan bir zat şöyle demiştir: Kardeşin incitmelerine karşı sabretmek, onu kınamaktan daha hayırlıdır. Kınamak da ilişkiyi kesmek­ten daha hayırlıdır. İlişkiyi kesmek de kavgadan daha hayırlıdır.

Ulemadan bir zat da şöyle demiştir:
Cemaatteki bulanma, ayrı­lıktaki duruluktan daha hayırlıdır. Kardeşlik, ince bir cama ben­zer. Onu iyi koruyup sakınmadığınız takdirde türlü belalara maruz kalması mümkündür. Kardeşliği ölümün hayırlı olmasıyla tamam­lamaya çalışmak, hayattayken başlatmaktan çok daha zordur.

Ediplerden biri şöyle demiştir:
İnsanlar dört çeşittir: 1. Karın doyurmayacak kadar tatlı olanlar; 2. Yenilmeyecek kadar acı olan­lar; 3. Yenilebilecek derecede ekşi olan ki vakit geçirmeden onu alın. 4. Yenilebilecek derece tuzlu olan ki ihtiyacınız varsa onu da alabilirsiniz.

İmamlardan biri de şunu söylemiştir:
İnsanlar dört türdür. Üçünü dost edinebilirsiniz. Birinden ise sakının. İlki bilen ve bildi­ğini bilen kimsedir ki o alimdir onu izleyin. İkincisi bilen ama, bil­diğinden haberi olmayandır ki o uyumaktadır. Onu uyarın. Üçün­cüsü, bilmeyen ve bilmediğini bilen kimsedir ki o da cahildir, ona öğretin. Dördüncüsü ise bilmeyen ama bilmediğini de bilmeyen kimsedir ki o da münafıktır, bundan sakının.

Dördüncüyle ilgili olarak Sehl (ra) şöyle demiştir:
Allah´a karşı cehaletten daha büyük bir suç işlenemez. Cehaletin daha da ötesi, cehaletin cehlidir. Ediplerden biri şöyle demiştir: İnsanlar üç tür­dür, ikisiyle arkadaş ol, üçüncüden ise kaç! Senden daha bilgili olanla arkadaş ol; bir şeyler Öğrenirsin. Kendisinden daha bilgili ol­duğun ve senden öğrenmek isteyen biriyle dost o; ona birşeyler öğ­retirsin. Kendini beğenmiş ve bilmediği gibi Öğrenmek de isteme­yen birinden de kaç!

Muhamrned b. Hanefiyye (ra) ise şöyle demiştir:
Maruf üzere geçinmeyen kimse dost değildir. Allah Teala bir çıkış gösterinceye kadar dostluğu zaruri ise, onun muamelisinden korunmak gerekir. Zaruret içindeki kardeşleri tercih etmekve müttakilerle ilişki kur­mak, ve onlarla yakınlaşmak ihsanın en güzelidir.

Ebu Mehran (ra) şöyle demiştir: Evimden şu üçünden birini ter­cih etmek üzere çıkarım: Kendimden daha bilgili birini gördüğüm­de bu benim faydalanma günüm olur ve o kimseden bir şeyler öğ­renirim. Kendi dengim biriyle karşılaştığımda o gün bildiklerimi tekrar etme günümdür. Bilgi bakımından daha aşağıda biriyle kar­şılaştığımda ise, o da sevap kazanma günümdür. Ona bir şeyler öğ­retir ve sevabını umut ederim.

Ebu Ca´fer Muhammed b. Ali (ra), oğlu Cafer b. Muhammed´e şöyle demiştir:
İnsanlardan şu beş zümre dışındaki herkesi dost edinebilirsin:

1.Yalancı; çünkü onun yüzünden aklanabilirsin. O, çöldeki bir serap gibidir; uzaktakini yakında, yakındakini ise uzakta gösterir.

2.
Ahmak; öyle biriyle hiçbir işin olamaz. Çünkü faydalı bir iş yapacağım derken sana zarar verebilir.

3.Cimri; en çok ihtiyacın olacak şey bakımından kesiktir.

4
. Korkak; zoru gördüğü zaman kendi malını ve canım teslim ettiği gibi seni de yakalatır.

5
.Facir/günahkâr; seni bir yemeğe, belki daha aşağısına sata­bilir. Bunların en azı hangisidir diye sorulunca tamahkârlıktır de­di.

Bir hadiste ise Allah Resulü´yle (sav) ilgili şöyle bir olay rivayet edilmiştir
: O, bir sahabisiyle ormana girmişti. Oradan iki adet misvak dalı kesti. Biri eğri diğeri doğru idi. Eğeri olanı kendine alıp doğru olanı sahabisine verdi. Sahabi, ´Ey Allah Resulü, doğru olana sen layıksın´ deyince O şöyle buyurmuştur: Arkadaşına gü­nün bir saatinde olsun refakat eden hiç bir arkadaş yoktur ki Allah Teala arkadaşlığıyla ilgili hukuku eda edip etmediğini kendisine sormuş olmasın!".

Allah için kardeşlik ve Allah için sevişmek, Selef-i Salih´in izle­dikleri yollardandı. Bu gün bu tür kardeşliken eser kalmamıytır. Bun yolların gereğim yapanlar, artık takipçisi kalmamış bu yolları ihya etmiş olurlar. Onları ihya edenler için onlarla amel edenlerin ve edeceklerin sevabı kadar sevap sözkonusudur. Kendisine kalbi­ni huzurla dolduran ve emniyet telkin eden bir dost verilen kimse, bunun Allah Teala´nın bir lütfü olduğunu iyi bilmelidir. Bu, diğer nimetlerine izafe ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Aralık 2014, 15:28:28
emine94

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 18


« Yanıtla #7 : 02 Aralık 2014, 15:28:28 »

Ödevime çok yardımcı oldunuz teşekkürler
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes