๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 02 Mayıs 2010, 13:03:22



Konu Başlığı: Temizlik Bahsi taharet 48
Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Mayıs 2010, 13:03:22
BİRİNCİ FASIL

HAYIZLI VE HAYIZLIYLA İLGİLİ HÜKÜMLER



ـ3822 ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ الْيَهُودَ كَانُوا إذَا حَاضَتِ الْمَرْأةُ فِيهِمْ لَمْ يُؤَاكِلُوهَا وَلَمْ يُجَامِعُوهَا فِي الْبُيُوتِ فَسَألَ أصْحَابُ النَّبىِّ # فأنْزَلَ اللّهُ تَعالى: وَيَسْألُونَكَ عَن المَحِيضِ قُلْ هُوَ أذىً فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ في الْمَحِيضِ إلى آخر اŒية. فقالَ: رسولُ اللّهِ #: اصْنَعُوا كُلَّ شَىْءٍ إَّ النِّكَاحَ. فَبَلَغَ ذلِكَ الْيَهُودَ. فقَالُوا: مَا يُرِيدُ هذَا الرَّجُلُ أنْ يَدَعَ مِنْ أمْرِنَا شَيْئاً إَّ خَالَفَنَا فِيهِ فَجَاءَ أُسَيْدُ بنُ حُضَيْرٍ وَعَبَّادُ بنُ بِشْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما. فَقَاَ يَا رَسُولَ اللّهِ: إنَّ الْيَهُودَ تَقُولُ كَذَا كَذَا، أفََ نُجَامِعُهُنَّ؟ فَتَغَيَّر وَجْهُ رسولِ اللّهِ # حَتّى ظَنّا أنَّهُ قَدْ وَجَدَ عَلَيْهِما فَخَرجَا فَاسْتَقْبَلَتْهُمَا هَدِيَّةٌ مِنْ لَبَنٍ إلى رسول اللّهِ # فَأرْسَلَ فِي آثارِهِمَا فَسَقَاهُمَا فَعَرَفَا أنَّهُ لَمْ يَجِدْ عَلَيْهِمَا[. أخرجه الخمسة إ البخاري، وهذا لفظ مسلم.»وَجَدَ عَلَيْهِ«: يجد موجدة إذا غضب .



1. (3822)- Hz. Enes (radıyallau anh) anlatıyor: "Yahudilerin şöyle bir âdeti vardı: İçlerinde bir kadın âdet görmeye başlayınca, onunla beraber yiyip içmezler, evlerde beraber oturup kalkmazlardı. Bu durumu Ashab (radıyallahu anhüm) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a sordular. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu âyeti inzal buyurdu. (Meâlen): "(Ey Muhammed!) Sana kadınların aybaşı halinden sorarlar. De ki: "O bir ezadır. Aybaşı halinde iken kadınlardan uzak kalın. Temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ALLAH´ın size buyurduğu yoldan yaklaşın..." (Bakara 222) âyeti üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kadınlarınızla nikah (zevciyat muamelesi) dışında her şeyi yapın!" buyurdu. Bu ruhsat yahudilere ulaşınca: "Bu adam ne yapmak istiyor? Bize muhalefet etmediği bir şey bırakmadı!" dediler. (Bu sözü işiten) Üseyd İbnu Hudayr ve Abbad İbnu Bişr (radıyallahu anhümâ) gelerek: "Ey ALLAH´ın Resûlü! yahudiler şöyle şöyle söylüyorlar" diye haber verdiler. "Biz kadınlarla beraber oturup kalkmıyacak mıyız?" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın rengi öylesine değişti ki, biz onlara kızdığını zannettik. Onlar da hemen çıkıp gittiler. Derken onlar yolda Resûlullah´a gönderilen hediye sütle karşılaştılar. Resûlullah o sütü hemen bunların peşisıra içmeleri için gönderdi. Böylece anladılar ki, Aleyhissalâtu vesselâm kendilerine gücenmemiştir."[545]



AÇIKLAMA:



1- Şârihler, Ashab´ın sualinin âyetin nüzulünden önceye aid olduğunu, bunu "önceki şeriatler bizim de şeriatimizdir" inancına binaen sormuş olabileceklerini belirtir.

Nevevî, âyette geçen birinci mahîz´den muradın kan olduğunu belirtir. İkincisi ihtilaflıdır. Umumiyetle hayız olduğu kabul edilmiştir. Ferc olduğunu, hayız zamanı olduğunu söyleyen âlim de vardır.

Useyd ile Abbâd (radıyallahu anhümâ)´nın, "Hayızlı kadınlarla beraber oturup kalkmıyalım mı?" sözüyle neyi kastettiklerinde âlimler ihtilaf etmiştir. Bazıları, "maksad, kadınlarla bir arada yaşamak, beraber yiyip içmek" derken, bazıları da "münasebet-i cinsiyedir" demiştir. Muhtemelen bunlar, yahudilere muhalefeti bu meselede de sürdürüp kadınlarla cinsî münâsebeti devam ettirme ruhsatı almak istemişler, ancak bu arzuları şeriat-ı İslamiye´ye muhalif olduğu için Resulullah aleyhissalâtu vesselam´ın canı sıkılmış ve öfkesinden rengi değişmiştir.

Yine de Aleyhissalâtu vesselâm, Ensar´ın yüce şahsiyetinin gönüllerini hoş etmeyi ihmal etmemiş, peşlerine gönderdiği sütle, haklarındaki iltifat-ı nebevîyenin devam etmekte olduğunu ihsas buyurmuştur.[546]



ـ3823 ـ2ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رسولَ اللّهِ # قالَ: مَنْ أتَى حَائِضاً فِي فَرْجِهَا، أوِ امْرأةً فِي دُبُرِهَا، أوْ كَاهِناً فَقَدْ

بَرِئَ مِمَّا أُنْزِلَ عَلى مُحَمّدٍ #[. أخرجه الترمذي .



2. (3823)- Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim hayızlının fercine veya bir kadının dübürüne (arka uzvuna) temas ederse veya kahîne uğrarsa Muhammed´e ihdirilenden teberrî etmiş (yüz çevirmiş) olur."[547]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz, bu hadislerinde, dîn-i mübîn-i İslam´ın yasakladığı üç ameli şiddetli bir üslubla reddetmektedir:

* Hayızlı kadınla münasebet-i cinsiyye.

* Kadınlara arka uzuvdan temas.

* Gaybî umuru öğrenmek veya bir işe karar vermede yardımını te´ min gibi bir maksadla kahine müracaat etmek.

Bu ameller, hadiste, İslam´dan yüz çevirmek olarak tavsif ediliyor.

Tirmizî: "Bu hadisin ma´nâsı tağliz (yani yasakta şiddetli bir üsluba yer vermek)´dir" dedikten sonra: "Nitekim Resulullah´tan şu hadis rivayet edilmiştir: "Kim hayızlı kadına temas ederse bir dinar tasadduk etsin" der."

Sadedinde olduğumuz hadisten maksadın tekfir değil, tağlîz olduğunu belirtme sadedinde Tirmizî der ki: "Hayızlı kadına temas küfrü gerektiren bir amel olsaydı, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu günah için kefarette bulunmayı emretmezdi."

2- Kadınlara arka uzvundan teması dinimiz şiddetle yasaklar. Bu davranış, münasebet-i cinsiye âdâbını tesbit eden âyete de aykırıdır:

"Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediğiniz gibi gelin, (çocuk yaparak) istikbal için hazırlıklı olun, Alah´tan sakının (kadına bu âdâba uymayan temasta bulunmayın)" (Bakara 223).

Resûlullah bir hadislerinde: "Hanımına arka uzvundan temas edenin yüzüne ALLAH bakmaz" der. Böyleleri bazı hadislerde "...mel´un" olarak tavsif edilmiştir.

3- Kâhin meselesi daha önce çok geniş şekilde geçmiş olmakla birlikte, burada kısaca şu açıklamayı Cezerî´den kaydediyoruz: "Kâhin, gelecek zamanda olacak hadiselerden haber veren, gizli şeyleri (esrarı) bilme iddiasında bulunan kimsedir. Araplarda bu evsafta meşhur kâhinler vardı. Şıkh ve Satîh vs. gibi... Bunlardan bazıları emirleri altında cinnî ve hüddam bulunduğunu, kendileri ne gaybtan haber getirdiğini iddia eder. Bir kısmı bazı ön işaretlerden hareketle, olacağı bildiklerini söylerler. Mesela soru sahibinin sözünden, davranışından, halinden hareketle sorulan şeyin yerini bildiklerini iddia ederler. Bunlara daha ziyade arrâf denir: Çalınan veya kaybedilen bir eşyanın yerini bildikleri hususundaki iddia sahipleri gibi." Sadedinde olduğumuz hadis "kâhine gelen" demekle kâhin, arrâf, müneccim, falcı vs. gibi değişik adlar altında gaybî bilme iddiasında bulunan bütün insanları kasdeder.

4- Tirmizî´nin dediği gibi hadiste esas olan tağlîz ve teşdîd olmakla birlikte bazı şârihler şöyle demiştir: "Helal addederek arka uzuvdan temas veya kâhinin söylediğini tasdik maksadıyla ona gelmek bunların haramiyetini inkar etmektir; bu durumda küfür (te´vil edilmez), zahirine hamledilir. "Helal addetme" ve "tasdik etmek" olmadığı takdirde bu fiillerin hükmü küfran-ı nimet olarak tevil edilir."[548]



ـ3824 ـ3ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كَانَتْ إحْدَانَا إذَا كَانَتْ حَائِضاً وَأرَادَ رَسُولُ اللّهِ # أنْ يُبَاشِرَهَا أمَرَهَآ أنْ تَتّزِرَ بِإزَارِ فِي فَوْرِ حَيْضَتِهَا ثُمّ يُبَاشِرُهَا وَأيُّكُمْ يَمْلِكُ إرْبَهُ كَمَا كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يَمْلِكُ إرْبَهُ[. أخرجه الستة، وهذا لفظ الشيخين.وفي رواية أبي داود: ]فِي فَوْجِ حَيْضَتِهَا[ .



3. (3824)- Hz. Âişe (radıyalllahu anhâ) anlatıyor: "Bizden biri hayızlı olur, Resûlullah (aleyhissalâtu ve vesselâm) da onunla mübaşeret etmek dilerse, ona, hayız olur olmaz izarını bağlamasını emreder, sonra mubaşeret ederdi. Sizden hanginiz, nefsine, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın nefsine hâkim olduğu kadar hâkim olur?"

Ebu Dâvud´un bir rivayetinde, "fevr" (evvelinde -ki "hayz olur olmaz" diye karşıladık-) yerine "fevh" denilmiştir (ki bu da "çoğunda" ve "evvelinde" ma´nâsına gelir).[549]



ـ3825 ـ4ـ وفي رواية النسائِى عن جميع بن عمير قال: ]دَخَلْتُ عَلى عَائِشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها مَعَ أُمِّى وَخَالَتِى فَسَألَتَاهَا كَيْفَ كَانَ النّبىُّ # يَصْنَعُ إذَا حَاضَتْ إحْدَاكُنَّ؟ قَالَتْ: كَانَ يُأمُرُنَا إذَا حَاضَتْ إحْدَانَا أنْ تَأتَزِرَ بِإزَارٍ وَاسِعٍ ثُمَّ يَلْتَزِمُ صَدْرَهَا وَثَدْيَهَا[ .



4. (3825)- Nesâî´nin Cümay´ İbnu Umayr´dan kaydettiği bir rivayette şöyle denmiştir: "Ben, annem ve teyzemle birlikte Hz. Âişe (radıyallahu anha)´nin yanına girdim. Onlar Hz. Âişe´ye: "Hayızlı iken, sizlerle Aleyhisalâtu vesselâm ne şekilde mübaşerette bulunurdu?" diye sordular. Âişe validemiz:

"Hayız olduğumuz zaman bize, geniş bir izar giymemizi emreder, sonra sîne ve göğsümüze iltizâmda (temasta) bulunurdu."[550]



ـ3826 ـ5ـ وعند مالك: ]أنَّ عُبَيْدَ اللّهِ بنِ عَبْدِاللّهِ بنِ عُمَرَ، أرْسَلَ إلى عَائِشَةَ يَسْألُهَا: هَلْ يُبَاشِرُ الرَّجُلُ امْرَأتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ؟ فَقَالَتْ: لِتَشُدَّ إزَارَهَا عَلى أسْفَلِهَا ثُمَّ يُبَاشِرُهَا إنْ شَاءَ[ .



5. (3826)- Muvatta´nın rivayetinde şöyledir: "Ubeydullah İbnu Abdillah İbni Ömer (radıyallahu anhümâ), Hz. Âişe´ye göndererek -kişi, hayızlı olan hanımıyla mubaşerette bulunabilir mi?- diye sordurdu. Hz. Âişe radıyallahu anhâ: "Kadının alt kısmına izarını bağlatsın sonra onunla mubâşerette bulunsun" cevabını verdi."[551]



ـ3827 ـ6ـ وفي رواية ‘بي داود والنسائي: ]أنَّ رسولَ اللّهِ # كَانَ يُبَاشِرُ الْمَرْأةَ مِنْ نِسائِهِ وَهِىَ حَائِضٌ إذَا كَانَ عَلَيْهَا إزَارٌ إلى أنْصَافِ الْفَخِذَيْنِ وَالرُّكْبَتَيْنِ مُحْتَجِزَةً[.»فورُ حَيضتِها، وَفوحُ حَيضتِهَا« بالراء والحاء المهملتين: أى أوله ومعظمه .

وَ»اِحتجازُ« شد ا“زار على العورة، ومنه حجزة السراويل، والحاجز الحائل بين الشيئين .



6. (3827)- Ebu Dâvud ve Nesâî´nin bir rivayetinde şöyle denmektedir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zevcelerinden bir kadınla hayızlı olduğu halde mubaşeret ederdi. Yeter ki, uyluklarının ortasına kadar izarı uzanmış olsun veya dizleri örtülü bulunsun."[552]



AÇIKLAMA:



1- Hemen belirtelim ki, bu hadislerde geçen mubâşeret´ten maksat derilerin biribirine değmesidir. Beşere, deri demektir. Bâşere ise, karşılıklı olarak derileri değdirmek. Öyleyse sadedinde olduğumuz hadislerde, mübaşeretle cinsî münâsebet olmaksızın ellemek, öpmek gibi herhangi bir şekilde karıkocanın birbirlerine bedenen değmeleri kastedilmektedir.

Sadedinde olduğumuz rivayetler, hayızlı kadınla göbekle diz arası hariç başka yerleriyle mübaşeretin caiz olduğunu ifade etmektedir.

2- Hayırlı kadınla mübâşeret meselesi muhtelif rivayetlerde farklı teferruatlarla ele alınmıştır. Bu teferruâttan bir kısmını gördük, bir kısmı müteakip hadislerde gelecek. Bu meseleyi Avnu´l-Mabud şöyle özetler:

"Hayızlı kadınla mubâşeret muhtelif kısımlara ayrılır:

* Onlara ferclerinden cima suretiyle mübâşeret: Bu bi´l-icma haramdır. Bunun haram oluşu Kur´an ve sünnet´in nasslarıyla sâbittir.

* Göbekten yukarı ve dizlerden aşağıda kalan kısımlarla mübaşeret: "Bu zekerle, elle, öpmekle vs. şekillerin hepsiyle olabilir, helaldir. Ulema bunun helal olduğunda ittifak etmiştir.

* Ön ve arka uzva olmamak kaydı ile göbekten aşağısı ile de mübaşeret. Bu meselede Şâfiî´ler üç görüş ileri sürmüşlerdir:

** "En meşhuruna göre haramdır. İmam Mâlik ve Ebu Hanîfe de bu görüştedir. Ulemanın ekseriyetinin görüşü budur.

** Mekruh olmakla beraber haram değildir. Nevevî der ki: "Bu, delil açısından en kavî olan görüştür, muhtar olan da budur."

** Üçüncü görüşe göre, mübâşeret eden kimse, ferce temas etmekten nefsini tutabilecek güçte ise ve -ister şehvet yönüyle zayıflığı sebebiyle, isterse verasının (dindarlığının) kuvveti sebebiyle- kendisine güveniyorsa caizdir- değilse caiz değildir. Bu cevaza kâil olanlar arasında İkrime, Mücahid, Hasan Basrî, Şa´bi, İbrahim Nehâî, Süfyan-ı Sevrî, Evzâî, Ahmed İbnu Hanbel, İmam Muhammed, Tahâvî; Mâlikîlerden Esbağ vs. var." Mübarekfurî der ki: "Bu, cemaatin kâil olduğu "Cima hariç, hayızlı kadının bütün uzuvlarıyla mübaşeret etme cevazı" sahih delillere muvafıktır."

Ancak ihtiyata muvafık olanı göbek, diz kapağı arasına mübaşeretten kaçınmaktır. Hz. Âişe validemiz, hiç kimsenin nefsini hâkim olmada Resûlullah´a yetişemeyeceğini noktaladıktan sonra Resûlullah´ın hayızlı hanımlarına izarlarını bağlatarak diz kapağı ile göbek arasını kapattırdığını bilhassa belirtir.[553]



ـ3828 ـ7ـ وعن زيد بن أسلم رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رَجًُ سَألَ النّبىَّ # فَقَالَ: مَا يَحِلُّ لِى مِنَ امْرَأتِى وَهِىَ حَائِضٌ؟ فقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لِتَشُدَّ عَلَيْهَا إزَارَهَا ثُمَّ شَأنُكَ بِأعَْهَا[. أخرجه مالك .



7. (3828)- Zeyd İbnu Eslem (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a sordu: "(Ey ALLAH´ın Resûlü!) Hanımım hayızlı iken bana helal olan nedir?" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Üzerine izarını bağlasın, yukarısına istediğinde serbestsin."[554]



ـ3829 ـ8ـ وعن معاذ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قُلْتُ يَارسولَ اللّهِ #، مََا يُحِلُّ لِى مِنَ امْرَأتِى وَهِىَ حَائِضٌ؟ قَالَ: مَا فَوْقَ ا“زَارِ، وَالتَّعَفُّفُ عَنْ ذَلِكَ أفْضَلُ[. أخرجه رزين .



8. (3829)- Hz. Muaz radıyallahu anh anlatıyor: "Ey ALLAH´ın Resûlü! dedim, hanımım hayızlı iken bana helal olan nedir?" "İzar´ın yukarısı, ancak bundan da sakınsan daha iyi olur!" buyurdular."[555]



ـ3830 ـ9ـ وعن عكرمة عن بعض أزواج النبى #: ]أنَّ النَّبِىَّ # كَانَ إذَا أرَادَ مِنَ الحَائِضِ شَيْئاً ألْقَى عَلى فَرْجِهَا ثَوْباً[. أخرجه أبو داود .



9. (3830)- İkrime, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın zevcelerinden birinden naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, hayızlı hanımlarıyla bir mübaşerette bulunmak dileyince hanımının ferci üzerine bir şey örterdi..."[556]