๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 02 Mayıs 2010, 12:33:24



Konu Başlığı: Temizlik Bahsi taharet 22
Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Mayıs 2010, 12:33:24
AÇIKLAMA:



Bu hadis, abdest alırken sümkürme işinin sol elle olacağını ifade etmektedir.



ABDESTİN DÖRDÜNCÜ SÜNNETİ:

SAKAL VE PARMAKLARI HİLALLEMEK


ـ3632 ـ1ـ عن عثمان بن عفان رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النَّبىَّ # كَانَ يُخَلِّلُ لِحْيَتَهُ[. أخرجه الترمذي وصححه .



1. (3632)- Osmân İbnu Affân (radıyallahu anh)´ın anlattığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sakalını hilâlliyor idi."[251]



AÇIKLAMA:



Hilallemek veya tahlîl etmek, araya geçirmek ma´nâsına gelir. Sakalın hilâllenmesi, parmakların sakalın arasına sokulmasıdır. Yani suyun, abdest sırasında sakalın dibine nüfuzunu sağlamak için, parmaklarla sakalı taramak, yollar açıp suyun aralara girmesini sağlamaktır. Parmakların hilallenmesi de bir elin parmakları arasına diğer elin parmaklarını sokarak hareket ettirmek, suyun parmak aralarına iyice nüfuzunu ve oraların eksiksiz temizlenmesini sağlamaktır.

Hadis, hilâllemenin meşruiyyetine delâlet eder. Ancak, bunun hükmü hususunda ülemâ ihtilâf etmiştir. Bazıları, hem abdestte hem de gusülde vacib olduğuna hükmetmiştir: Hasan İbnu Sâlih, Ebû Sevr ve Zâhirîler bu görüştedir.

İmam Mâlik, Şâfiî, Sevrî ve Evzâî gibi bir kısım fukaha, sakalı hilâllemenin abdestte vacib olmadığını söylemiştir.

İmam Mâlik ve Medine ulemâsının bir kısmı ise "cenâbet guslünde de vâcib olmadığını" söylemiştir.

Şâfiî, Ebû Hanîfe ve bunların ashabları Sevrî, Evzâî, Leys, Ahmed, İshâk, Ebû Sevr, Dâvud-u Zâhirî, Taberî ve Ehl-i ilmin ekseriyeti, sakalı hilâllemeyi sadece cenâbet guslünde vâcib görmüştür, abdestte görmemiştir.

İbnu´l-Arabî, sakalın hilâllenmesi hususunda İmam Mâlik´ten iki ayrı görüş rivayet edildiğine dikkat çeker: "Birine göre, sakal kesîf dahi olsa vacibtir. Diğerine göre sünnettir, çünkü o, bazan batın hükmüne geçer, gözün içi gibi."[252]



ـ3633 ـ2ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النَّبىَّ # كَانَ إذَا تَوَضَّأ أخَذَ كَفّاً مِنْ مَاءٍ فَيُدْخِلُهُ تَحْتَ حَنَكِهِ، وَيُخَلِّلُ بِهِ لِحْيَتَهُ وَيَقُولُ: هكَذَا أمَرَنِى رَبِّى عَزَّ وَجَلَّ[. أخرجه أبو داود .



2. (3633)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) abdest alınca bir avuç su alır, onu çenesinin altına tutup onunla sakalını hilâller ve: "Aziz ve Celîl olan Rabbim böyle emretti" derdi.[253]



ـ3634 ـ3ـ وعن المستورد بن شداد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]رَأيْتُ النَّبىَّ # إذَا تَوَضَّأ يُدَلِّكَ أصَابِعَ رِجْلَيْهِ بِخِنْصَرِهِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



3. (3634)- Müstevrid İbnu Şeddâd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı gördüm. Abdest aldığı zaman ayaklarının parmaklarını serçe parmağı ile hilâlliyordu."[254]



ـ3635 ـ4ـ وعن لقيط بن صبرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ: أخْبِرْنِى عَنِ الوُضُوءِ. قالَ: أسْبِغِ الْوُضُوءَ، وَخَلَّلَ بَيْنَ ا‘صَابِعِ وَبَالِغْ في اِسْتَنْشَاقِ

إَّ أنْ تَكُونَ صَائِماً[. أخرجه أصحاب السنن.»إسْبَاغُ الْوُضُوءِ«: إتمامه، وإفاضة الماء على ا‘عضاء تاماً كامً، وزيادة على مقدار الواجب .



4. (3635)- Lakît İbnu Sabıra (radıyallahu anh) anlatıyor: "Dedim ki: "Ey Allah´ın Resûlü! Bana abdestten haber ver!" Aleyhissalâtu vesselâm:

"Abdesti tam al, parmaklar arasını hilâlle, istinşak´da mübâlağa yap, oruçlu olursan mübalâğa yapma" buyurdu."[255]



ABDESTİN BEŞİNCİ SÜNNETİ:

KULAKLARI MESHETMEK


ـ3636 ـ1ـ عن الربيع بنت معوذ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]تَوَضّأ رَسولُ اللّهِ # فَأدْخَلَ إصْبَعَهُ في جُحْرَىْ أُذُنَيْهِ[. أخرجه أبو داود .



1. (3636)- Rebî´ Bintu Muavviz (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) abdest aldı, (bu esnada) elini kulaklarının hücresine soktu."[256]



ـ3637 ـ2ـ وعن نافع قال: ]كانَ ابنُ عُمَرَ يَأخُذُ المَاءَ بأُصْبَعَيْهِ ‘ذُنَيْهِ[. أخرجه مالك .



2. (3637)- Nâfi merhum anlatıyor: "İbnu Ömer, kulakları için suyu parmağıyla alırdı."[257]



ABDESTİN ALTINCI SÜNNETİ:

ABDESTİ TAM ALMAK


ـ3638 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النّبىَّ # قالَ: إنَّ أُمَّتِى يُدْعَوْنَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ غُرّاً مُحَجَّلِينَ مِنَ آثَارِ الْوُضُوءِ، فَمَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمْ أنْ يُطِيلَ غُرَّتَهُ فَلْيَفْعَلْ[ .



1. (3638)- Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ümmetim Kıyamet günü çağırıldıkları vakit abdestin izi olarak (nurdan) bir parlaklıkları olduğu halde gelirler. Öyleyse kimin imkânı varsa parlaklığını artırsın."[258]



ـ3639 ـ2ـ وفي أخرى: ]أنَّ أبَا هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه تَوَضّأ فَغَسَلَ وَجْهَهُ وَيَدََيْهِ حَتّى كَادَ يَبْلُغُ المَنْكِبَيْنِ، ثُمّ غَسَلَ رِجْلَيْهِ حَتّى رَفَعَ إلى السَّاقَيْنِ، ثُمّ قال: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: إنَّ أُمَّتِى يَأتُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ غُرّاً، فَذَكَرَ الحَدِيثَ[. أخرجه الشيخان والنسائي، وهذا لفظ الشيخين .



2. (3639)- Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) abdest aldı, yüzünü yıkadı, ellerini yıkadı ellerini yıkarken nerdeyse omuza kadar yıkıyordu. Sonra ayaklarını yıkadı ve nerdeyse bacaklarına kadar yükseldi. Sonra dedi ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın, "Ümmetim Kıyamet günü (abdest uzuvlarındaki) parlaklıkla gelir.." Gerisi yukarıdaki gibi devam ediyor.[259]



ـ3640 ـ3ـ ولمسلم في أخرى قال: ]سَمِعْتُ رَسولَ اللّهِ # يَقُولُ: تَبْلُغُ الحِلْيَةُ مِنَ المُؤمِنِ حَيْثُ يَبْلُغُ الوُضُوءُ[.»الْغُرَّةُ وَالتَّحْجِيلُ«: بياض في وجه الفرس وقوائمه، وذلك مما يحسنه ويزينه فاستعاره ل“نسان، وجعل أثر الوضوء في الوجه واليدين والرجلين كالبياض الذي هو للفرس .



3. (3640)- Müslim´in diğer bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın "...Mü´minin zîneti, abdestin yükseldiği yere kadar yükselir.."[260]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada abdestin faziletini beyan etmektedir. Ahirette, abdest sebebiyle müslümanlar hususî bir nurla temayüz edeceklerdir. Bu nur, bazı hayvanların alınlarındaki veya bacaklarındaki beyazlığa benzetilmiştir. Dilimizde sakar veya seki tabir edilen bu beyaz lekelerin Arapçada karşılığı gurre ve tahcil´dir.[261] Gurre, beyazlığa denir. Ayaklarında beyazlığı olan ata da muhaccel denir.

Şu halde Kıyamet günü ellerde ve ayaklarda hâsıl olacak parlaklık tahcîl´le, başta hasıl olacak parlaklık ise gurre ile ifade edilmiştir.

2- Ebû Hüreyre hadisinde bu parlaklıkların yükseltilmesi yâni artırılması tavsiye edilmektedir. Bununla abdest sırasında yıkanması farz yerlerin sınırlarını aşarak yıkamak kastedilmiş olmaktadır. Hatta Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)´ın ayaklarını baldırlarına kadar, kollarını pazu ve omuzlarına kadar yıkadığı belirtilir. Bunun nihaî hududu ihtilaflıdır. Sadedinde olduğumuz hadiste, Ebû Hüreyre kollar için omuzlara kadar, ayaklar için dizlere kadar demiştir. Ancak bazıları, kollarda pazuların, ayaklarda baldırların yarısına kadar olacağını, bu hududun müstehab olduğunu söylemiştir. "Bunun muayyen hududu yoktur, ayakta topukları biraz geçmek, kollarda da dirsekleri biraz geçmek yeterlidir" diyen de olmuştur. Bazı âlimler yaz ve kış şartlarına göre bu hududun daha uzun ve daha kısa tutulabileceğine de işaret etmiştir.

3- Şunu da kaydedelim ki, Ebû Hüreyre hadisindeki: "Kimin imkânı varsa parlaklığını artırsın" ibaresinin Resulullah´ın sözü değil, Ebû Hüreyre´nin sözü olması ihtimaline yer verilmiştir. Bu sebeple fakihler, abdest uzuvlarının "uzatılması" meselesinde ısrarlı olmamışlardır.

4- Halîmî, Ebû Hüreyre hadisiyle istidlal ederek abdestin bu ümmete has bir imtiyaz olduğunu söylemiş, bu hükme, hadiste Resûlullah´ın: "Bu benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir" sözüyle itiraz edenlere: "Rivayette abdest, önceki ümmetlere nisbet edilmiyor, sadece peygamberlere nisbet ediliyor, önceki ümmetlere emredilmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Halbuki hem Hz. Peygamber´e hem de O´nun ümmetine emredilmiştir" diye cevap verilmiştir. Ancak gerek Hz. İbrahim´in zevceleri Hz. Sârâ ve gerekse Benî İsrail´den Cüreyc´le ilgili kıssalarda abdest alma namaz kılma tabirleri geçmektedir. Bunları da dikkate alan muhakkik âlimler: "Bu ümmetin imtiyazı olan husus, gurre ve tahcîl´dir, abdestin aslı değil" demiştir.[262]



ABDESTİN YEDİNCİ SÜNNETİ:

SUYUN MİKTARI


ـ3641 ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ رَسولُ اللّهِ # يَغْتَسِلُ بِالصَّاعِ إلى خَمْسَةِ أمْدَادٍ وَيَتَوَضّأ بِالْمُدِّ[.وفي رواية: »بِخَمْسَةِ مَكاكِيكَ، وَيَتَوضّأ بِمَكُّوكِ«.وفي أخرى: »بِخَمْسَةِ مَكَاكِىَ« أخرجه الخمسة، وهذا لفظ الشيخين .

وفي رواية الترمذي: »أنَّ رَسُولَ اللّهِ # قالَ: يُجْزِى في الْوُضُوءِ رِطَْنِ منْ مَاءٍ«.وعند أبي داود: »وَكَانَ يَتَوضّأ بِإنَاءٍ يَسَعُ رِطْلَيْنِ، وَيَغْتَسِلُ بِالصَّاعِ«.»المَكُّوكُ«: المدّ .



1. (3641)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (miktarca) bir sa´dan beş müdd´e kadar olan su ile yıkanır, bir müdd su ile abdest alırdı."

Bir başka rivayette: "...beş mekkûk ile yıkanır, bir mekkûk ile de abdest alırdı" denmiştir.

Bir diğer rivayette: "...beş..." denmiştir.

Tirmizî´nin rivayetinde "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Abdest için iki rıtl su kâfidir."

Ebû Dâvud´un rivayetinde: "...Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki rıtl ihtiva eden kapla abdest alır, bir sâ´ ile guslederdi" denmiştir.[263]



AÇIKLAMA:



1- Burada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın abdest ve gusülde kullandığı su miktarı belirtilmektedir. Ancak günümüzde ölçü birimleri ne sâ´dır, ne rıtl, ne de mekkûk. Belirtilen miktarları kavramada bu bir zorluk olduğu gibi, şer´î kitaplarımızda müdd´ün, farklı hacimler ihtivâ eden çeşitlerinden bahsedilmesi, mevzumuzun anlaşılmasında bir başka zorluk ortaya koymaktadır.

Rıtl, müdd ve sâ arasındaki münasebeti ve bunların gram cinsinden miktarını bahsin sonuna bırakarak burada şunu söyleyeceğiz: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın, Şâfiîlere göre, abdest suyu 530 gr, yani yarım litreden biraz fazladır. Hanefîlere göre ise bir litre kadardır. Efendimizin gusül için kullandığı su ise, Şâfiîlere göre 2, 120 litre ile 2,650 litredir; Hanefîlere göre ise 4, 24 ile 5, 3 litre arasındadır.

2- Sadedinde olduğumuz hadis, Resûlullah´ın her zaman aynı miktar su ile yıkanmadığını, bazan az, bazan daha fazla su ile yıkandığını göstermektedir. Bu, bir sâ´ ile beş müdd arasında değişmektedir. Şu halde bu hususta kesin bir miktar tayin etmek gereksizdir. İsrafa yer vermemek şartı ile su kullanımında serbest davranılabilir.[264]



ـ3642 ـ2ـ وعن سفينة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ رسولُ اللّهِ # يُغَسِّلُهُ الصّاعُ مِنَ المَاءِ منَ الجَنَابَةِ، وَيُوَضِّيهِ المُدُّ[. أخرجه مسلم والترمذي .



2. (3642)- Sefîne (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı bir sa´ miktarındaki su cenâbetten yıkar, bir müdd su da abdestine yeterdi."[265]



ـ3643 ـ3ـ وعن أم عمارة رَضِيَ اللّهُ عَنْها: ]أنّ النّبىّ # تَوَضّأ فأُتِىَ بِإنَاءِ فِيهِ مَاءٌ قَدْرُ ثُلُثَىِ المُدِّ[. أخرجه أبو داود والنسائي.وزاد: »قالَ شُعْبَةُ فَأحْفَظُ أنَّهُ غَسَلَ ذِرَاعَيْهِ، وَجَعَلَ يَدْلُكُهُمَا، وَجَعلَ يَمْسَحُ أُذُنَيْهِ بَاطِنَهُمَا، وََ أحْفَظُ أنَّهُ مَسَحَ ظَاهِرَهُمَا[ .



3. (3643)- Ümmü Ammâre (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) abdest aldı. Bu maksadla kendisine içerisinde üçte iki müdd miktarında su bulunan bir kab getirilmişti."[266]

Nesâî şunu ilâve etmiştir: "Şu´be der ki: "Ben, Aleyhissalâtu vesselâm´ ın kollarını yıkadığını ve onları ovduğunu, kulaklarının iç kısmını meshettiğini öğrendim. Ancak kulakların dışını da meshettiğini bilmiyorum."[267]



ـ3644 ـ4ـ وعن عبداللّه بن زيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جَاءَنَا رَسولُ اللّهِ # فأخْرَجْنَا لَهُ مَاءً في تَوْرٍ مِنْ صُفْرٍ فَتَوَضّأ[. أخرجه أبو داود .



4. (3644)- Abdullah İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bize Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gelmişti. Kendisine bakır kapta su getirdik, onunla abdest aldı."[268]



AÇIKLAMA:



Bu hadis renkçe altına benzeyen sarı renkteki bakır ve tunçtan mâmul kapların kullanılmasında dinî bir mahzur olmadığını göstermektedir. Sufr hem bakır, hem de tunç ma´nâsına gelir.[269]



ـ3645 ـ5ـ وعن أبيّ بن كعب رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: إنّ لِلْوُضُوءِ شَيْطَاناً يُقَالُ لَهُ الْوَلْهَانُ فَاتَّقُوا وَسْوَاسَ المَاءِ[.

أخرجه الترمذي.



5. (3645)- Ubeyy İbnu Ka´b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Abdest (sırasında) vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehân´dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının.."[270]