๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 01 Mayıs 2010, 15:06:39



Konu Başlığı: Talak Boşanma bahsi 4
Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Mayıs 2010, 15:06:39
AÇIKLAMA:



1- Bu hadiste cedd (dede) ile, Rükâne´nin kastedildiği belirtilmiştir. Ebb (baba) ile de Ali İbnu Yezid İbni Rükâne kastedilmiştir. Rükâne de Abdu Yezid İbni Hâşim İbni Abdi´l-Muttalib´dir.

2- Hadiste geçen elbette kesinlikle demek, yani erkeğin, "Sen kesin boşsun" demesidir. Bu talâka talâku´lbette denir. Elbette yani "kesinlikle" tabirinin içinde rakam bulunmadığı için, takdir işi esas itibariyle niyete bağlı kılınmıştır. Ebu Dâvud´un rivayetinde bu kadının Süheyme olduğu tasrih edilir.

Hattâbî der ki: "Bu hadis, birden fazla talakı kastetmemiş olma halinde talâku´lbette´nin bir tek sayılması gerekeceğine, dolayısiyle bunun ricî bir talak olup, bâin olmadığına delalet eder. Kişi bununla iki veya üç talaka niyet ederse, hükmü niyete göredir." Aliyyu´l-Kari, talâku´lbette´nin Şâfiî nezdinde "bir ve ricî talak" sayıldığını, onunla iki veya üçe niyet ederse niyetinin esas olduğunu, Ebu Hanîfe´ye göre de bir ve bâin sayıldığını, üç niyet ederse üç olacağını; Mâlik´e göre ise üç olduğunu kaydeder. Aynî, Umde´de Hz. Ali, İbnu Ömer, İbnu Müseyyeb, Urve, Zührî, İbnu Ebî Leyla, Evzâî, Ebu Ubeyd gibi selefden bazılarının da "üç" dediklerini kaydeder.

el-Kâdî´ya göre hadiste şu faideler var:

* Sözlerinin zâhiri, tekzib etmediği müddetçe kocanın iddia ettiği husus yemin edince tasdik edilir.

* Kesinlikle (elbette) tabiri, talâkın adedinde müessirdir (yani birden fazla talâk ifade edebilir), aksi takdirde Aleyhissalâtu vesselâm, sadece bir talak kastettiğine dair yemin ettirmezdi. Nitekim Tirmizî´nin kaydettiği açıklamada talaku´lbetteyi Hz. Ömer´in bir talâk kabul ettiği, Hz. Ali´nin ise üç talak kabul ettiği belirtilir.

* "Kendisine yemin terettüp eden kimse, hâkim yemin ettirmezden önce yemin etmiş olsa bu yemin muteber değildir. Şayet muteber olsaydı Resulullah, onun önceki yeminiyle yetinir, yemin teklif etmezdi." Hattâbîyi bu hükmü çıkarmaya götüren husus, rivayetin Ebu Dâvud´daki bir vechidir. Zira orada Rükâne (radıyallahu anh), Resulullah´ın yanına meselesini arzetmek üzere varınca, "vallahi..." diye yeminle başlıyor. Biz bu tabiri, tercümeye köşeli parantez içerisinde dercettik.

* Hâkimin, muttali olduğu menfî hallere şikayetçi olmadan, muâheze ve hesaba çekme yetkisi vardır.

3- Son olarak şunu da kaydedelim: Bazı âlimler, hadisteki ızdırab ve Resulullah devrinde talakın tek olduğuna dair İbnu Abbâs rivayetine muhalefet gibi sebeplerle ortaya çıkan zaafı sebebiyle, hadisle amel etmenin, ihticacda bulunmanın mümkün olmayacağını söylemiştir.[31]



ـ4050 ـ6ـ وعن مَالِك: ]أنَّهُ بَلَغَهُ أنَّهُ كُتِبَ إلى عُمَرَ بنِ الخَطَّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه مِنَ الْعِرَاقِ: أنَّ رَجًُ قَالَ “مْرأتِهِ: حَبْلُكِ عَلى غَارِبِكِ، فَكَتَبَ إلى عَامِلِهِ: أنْ مُرْهُ أنْ يُواَفِيَنِي بِمَكَّةَ في الْمَوْسِمِ، فَبَيْنَمَا عُمَرُ يَطُوفُ إذْ لَقِيَهُ الرَّجُلُ فَسَلَّمَ عَلَيْهِ، فقَالَ لَهُ عُمَرُ: مَنْ أنْتَ؟ فقَالَ: أنَا الَّذِي أمَرْتَ أنْ أُجْلَبَ إلَيْكَ، فقَالَ لَهُ عُمَرُ: أسْألَكَ بِرَبِّ هذِهِ الْبَنِيَّةِ، مَاذَا أرَدْتَ بِقَوْلِكَ: حَبْلُكَ عَلى غَارِبِكَ؟ فقَالَ الرَّجُلُ: لَوِ اسْتَحْلَفْتَنِي فِي غَيْرِ هذَا المَكَانِ مَا صَدَقْتُكَ: أرَدْتُ بِذلِكَ الْفِرَاقَ فقَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: هُوَ مَا أرَدْتَ[. أخرجه مالك .



6. (4050)- İmam Mâlik´e ulaştığına göre, Ömer İbnu´l-Hattâb (radıyallahu anh)´a, Irak´tan yazılarak sorulmuştur: "Bir erkek hanımına: "Senin ipin (benim elimde değil), boynundadır (dilediğin yere gidebilirsin)" dedi. (Bunun hükmü nedir, hanımı boş mu değil mi?)" Hz. Ömer bunun üzerine oradaki memuruna: "Hacc mevsiminde beni Mekke´de bulmasını emret!" diye yazdı... Hz. Ömer (radıyallahu anh) tavaf yaparken adam yanına gelip selam verdi. Hz. Ömer ona: "Sen kimsin" diye sordu. Adam kendini tanıtarak: "Ben seni bulmamı emrettiğin (Iraklı) kimseyim!" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ben sana şu Beyt-i Muazzama´nın Rabbi adına soruyorum: "İpin boynundadır!" derken ne kastettin?" dedi. Adam: "Sen bu mukaddes mekandan başka bir yerde yemin verseydin sana doğruyu söylemezdim. Ben bununla ayrılık kastetmiştim" dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh): "Bunun hükmü senin kastettiğin şeydir" buyurdu." [Muvatta, Talâk 5, (1, 551).][32]



AÇIKLAMA:



Rivayette geçen "ipin boynundadır" sözü talak ifade eden kinâî tabirlerden biridir. İfade sarih olmadığından bu tabirle kastedilecek şey farklı olabileği için terettüp edecek hüküm de farklı olacaktır. Bu sebeple Hz. Ömer, onunla neyi kastettiğini, onu söyleyen kimseye sorarak o sözün hükmünü tayin etmiştir. İmam Mâlik Müdevvene´de bunun üç talak sayılacağını söylemiştir. Kadınla gerdek edilmiş veya edilmemiş olması da belli olmadığı için her ikisi için de hükmün böyle olacağını söylemiştir.[33]



ـ4051 ـ7ـ وعن نافع: ]أنَّ ابنَ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما كَانَ يَقُولُ: فِي الْخَلِيَّةِ وَالْبَرِيَّةِ، كُلُّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا ثَثُ تَطْلِيقَاتٍ[. أخرجه مالك .



7. (4051)- Nâfi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) haliyye ve beriyye hakkında der ki: "Bunlardan her biri üç kere boşanmış sayılır." [Muvatta, Talâk 7, (1, 552).][34]



AÇIKLAMA:



Buradaki haliyye ve beriyye kelimeleri boşama ifade eden kinaye sözlerdendir. Lügat olarak haliyye, bağlandığı ipten boşanan deveye denmektedir. Beriyye de kocadan kurtulmuş olan kadın demektir. Şu halde bir erkeğin, karısına: "Sen ipinden kurtulmuş deve(ola)sın!" veya "Kocadan halâs olmuş kadın (gibi) olasın" gibi bir söz sarfetmesi, İbnu Ömer´e göre üç talak sayılmalıdır. İmam Mâlik bunların ve benzeri başka kinâî sözlerin, gerdek yapılan kadın hakkında üç talak sayılacağını, henüz gerdek yapılmayan kadın hakkında ise, bir mi, üç mü kastettiğinin sorulacağını, "bir" dediği takdirde yemin ettirileceğini söyler.[35]



ـ4052 ـ8ـ وعن مالك: ]أنَّهُ بَلَغَهُ أنَّ عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنْه كَانَ يَقُولُ فِي الرَّجُلِ يَقُولُ ِمْرَأتِهِ أنْتِ عَليّ حَرَامٌ: أنَّهَا ثََثُ تَطْلِيقَاتٍ[ .



8. (4052)- İmam Mâlik´e ulaştığına göre: "Hz. Ali (radıyallahu anh) karısına: "Sen bana haramsın" diyen erkek hakkında: "Bu adam hanımını üç talakla boşadı" diyordu." [Muvatta, Talâk 6, (1, 552).][36]



AÇIKLAMA:



Erkeğin karısına söyleyeceği "sen bana haramsın"; "...haram olasın" gibi sözlerin kaç talak ifade ettiği de münâkaşalıdır. İbnu Abdilberr, sekiz farklı görüş kaydeder. Bunlardan en şedidi İmam Mâlik´e aittir: Müdevvene´de: "Niyetine bakılmaksızın, gerdek yapılmış hakkında üç talaktır" demiştir. Rivayette görüldüğü üzere Hz. Ali de bu görüştedir. Zeyd İbnu Sâbit ve birçok Tâbiîn´in aynı görüşte olduğu belirtilir.[37]



ـ4053 ـ9ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّهُ قَالَ: مَنْ حَرَّمَ

امْرَأتَهُ فَلَيْسَ بِشَىْءٍ هِيَ يَمِينٌ يُكَفِّرُهَا، وَيَقُولُ: لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسولِ اللّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ[. أخرجه الشيخان، اللفظ لهما والنسائي .



9. (4053)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Kim hanımını (kendine) haram kılarsa, bu (boşanma ifade eden) bir şey değildir, bu söz bir yemindir, yemin kefaretinde bulunur. Nitekim âyet-i kerime´de Cenab-ı Hakk: "Allah´ın Resulünde sizin için güzel örnek vardır." (Ahzâb 21) buyurmuştur." [Buhârî, Talâk 8, Tefsir, Tahrim 1; Müslim, Talâk 19, (1473); Nesâî, Talâk 16, (6, 151).][38]



ـ4054 ـ10ـ وعنه: ]أتَى رَجُلٌ ابنَ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما فقَالَ: إنِّى جَعَلْتُ امْرَأتِي عَلَىّ حَرَاماً، فقَالَ: كَذَبْتَ لَيْسَتْ بِحَرَامٍ، ثُمَّ تََ هذِهِ اŒيَةَ: يَا أيُّهَا النبيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أحَلَّ اللّهُ لَكَ ثُمَّ قَالَ: عَلَيْكَ أغْلَظُ الْكَفَّارَةِ: عِتْقِ رَقَبَةٍ[ .



10. (4054)- Yine Nesâî´de şu rivayet mevcuttur: "Bir adam İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)´ya gelerek: "Ben hanımımı kendime haram kıldım! (Ne yapayım, hükmü nedir?)" diye sordu. İbnu Abbâs: "Yalan söyledin, o haram değildir" dedi ve şu âyeti okudu. (Meâlen): "Ey Peygamber, Allah´ın sana helal kıldığını sen niye kendine haram ediyorsun?" (Tahrim 1)

İbnu Abbas âyeti okuduktan sonra dedi ki: "Sen, bu sayılan kefâretlerin en ağırı olan köle âzadını yerine getireceksin." [Nesâî, Talâk 16, (6, 151).][39]



AÇIKLAMA:



1- Burada Tahrim suresinin nüzul sebebiyle ilgili bir açıklama gelmektedir. Hadise göre, kişinin hanımına "sen bana haramsın" demesi, bir boşama değil, bir yemindir. Zira, Resulullah da buna benzer bir söz sarfetmiş, bunun üzerine Tahrim suresi nâzil olmuştur. Bu surede talâk ahkâmı değil, yemini bozmakla ilgili ahkâm beyan edilmektedir.

Evet yukarıda kaydedilen İbnu Abbâs rivayetinin ifade ettiği ma´nâ budur.

Bu kitabımızın üçüncü cildinde Tahrim suresinin nüzul sebebini izah ederken kitaplarımızda birçok sebebin zikredildiğine işaret etmiş, "sebeb-i nüzul´den değil esbab-ı nüzul´den bahsetmek" gerektiğine dikkat çekmiş, orada kaydedilen hadis gereği bir tanesini yani bal şerbeti meselesini açıklamıştık (3. cilt, 219-223). Burada onu tekrar etmeyeceğiz. Ancak, mevzumuza girdiği için bir diğer sebebe işaret etmemiz gerekmektedir.

Tefsir kitaplarımızın geniş olarak yer verip açıkladıkları üzere, Tahrim suresinin nüzulüne, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın cariyesi Mariye (radıyallahu anhâ) sebep olmuştur. Şöyle ki: Nesâî ve Taberî de Hz. Enes ve Zeyd İbnu Eslem´den gelen, birbirini tamamlayan bir kısım rivayetlere göre, Aleyhissalâtu vesselâm, bir gün, oğlu İbrahim´in annesi olan Mâriye (radıyallahu anhâ)´ya zevcelerinden birinin (Hz. Hafsa´nın) hücresinde temasta bulunur. Hücre sahibi "Ya Resulullah nasıl olur da benim odamda ve benim yatağımda.." diyerek feveran eder. Bunun üzerine Resulullah bunu sır tutması kaydıyla Mâriye´yi kendisine haram kılar. Hz. Hafsa: Ya Resulullah, sana helal olanı nasıl haram kılabilirsin?" diye sorar. Hz. Peygamber cevaben Mâriye´ye temas etmeyeceğine dair Allah´a yemin eder. İşte bu yemin üzerine Tahrim suresi nâzil olur. Meşhur tâbii Zeyd İbnu Eslem, bu vak´ayı rivayet eder ve şu hükmü ekler: "Bir erkeğin hanımına sarfedeceği "Sen bana haramsın!" sözü lağv´dır (yani bu, talak gerektiren bir söz değildir), şayet yemin de etmişse, ona yemin kefareti gerekir."

Şu halde İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) da aynı görüşü taşımakta ve sadedinde olduğumuz hadis onun bu görüşünü aksettirmektedir. Tahrim suresinin işaret edilen âyetinin devamında yeminlere karşı Allah´ın kefâreti farz kıldığı ifade edilerek, Resulullah´a yemin kefareti ödeyerek yemininde ısrar etmemesi emredilir. Âyet şöyle: "Ey peygamber, sen zevcelerinin hoşnudluğunu arayarak, Allah´ın sana helal kıldığı şeyi niçin (kendine) haram kılıyorsun? (Bununla beraber üzülme), Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir. Allah yeminlerinizin keffâretle çözülmesini size farz kılmıştır....

Hani Peygamber, zevcelerinden birine gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (zevce) bunu ifşa edip de Allah da ona bunu açıklayınca Peygamber bunun (ancak) bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti..." (Tahrim 1, 3).

2- Yemin kefareti ile ilgili âyet Mâide suresinde gelmiştir. Orada yemin kefareti olarak şu dört şey sayılır:

* Ailenize yedirmekte olduğunuzun orta (derece)sinden on yoksulu doyurmak,

* Ya onları giydirmek,

* Yahut bir köle âzad etmektir.

* Fakat kim bunları bulamazsa üç gün oruç (tutması lazımdır)" (Mâide 89).

Bu sayılan dört şıktan biri, yemin edenin maddî durumuna göre uygulanacaktır. Sadedinde olduğumuz rivayet, bunlardan en ağırını, üçüncü sırada kaydedilen "köle âzad etme"nin teşkil ettiğini ifade etmektedir. İbnu Abbâs´ın soru sahibine bu cezayı takdir etmesini İbnu Hacer: "Onun zengin olduğunu anlaması"yla izah eder.

3- Yapılan açıklamalar, meselenin fıkhî durumunu nazardan uzak tutmamalı. Önceki açıklamalarda da belirtildiği üzere, kişinin hanımını kendine haram kılmasının hükmü çok farklı yorumlara sebep olan bir meseledir. Haram kılınan gerdek yapılmış bir hanım mıdır, henüz gerdek yapılmamış bir hanım mıdır, hür bir kadın mıdır, cariye midir? bilinmesi gerekir. Ayrıca bu hususlarda ülemâ farklı hükümlere gitmişlerdir:

A) Hür bir zevce içinse:

* Hanefî mezhebine göre niyet esastır: "Erkek bu sözüyle hanımını boşamayı niyet etmişse söz, bir talâk-ı bâindir. Üç talakı niyet etmişse üç talaktır, ikiyi niyet etmişse iki talaktır. Hiç bir şey niyet etmemişse yemindir, kefaret gerekir. Yalan niyet etmişse lağv olur. Ne kefaret, ne talak hiç bir şey gerekmez."

* Şâfiî mezhebine göre, erkek bu sözüyle karısını boşamayı niyet ederse talak: zıhâr niyet ederse zıhâr, sadece kadını kendine haram etmeyi niyet ederse yemin kefareti lâzım gelir, fakat sözü yemin değildir. Erkek, bu sözüyle hiçbir şey kasdetmediğini söylerse, -esahh olan kavle göre- yemin kefâreti gerekir. Şâfiî´nin diğer bir kavline göre bu söz lağv´ dır, hiç bir şey terettüp etmez.

* İmam Mâlik´in meşhur sözüne göre kadına temas edilmiş olsun olmasın, bu sözle üç talak vâki olur. Erkek üç talaktan daha aza niyet ettiğini söylerse bu iddiası temas edilmemiş kadın hakkında kabul edilir, temas edilen hakkında kabul edilmez.

B) Bu söz cariye (köle kadın) için söylenmişse:

* İmam Azam´a göre, cariye olsun, yemek gibi başka bir şey olsun farketmez. Erkeğin kendine haram ettiği şey artık ona haramdır. Sözünden dönmedikçe, buna bir hüküm terettüp etmezse de döndüğü vakit yemin kefareti vermesi gerekir.

* İmam Şâfiî´ye göre, cariyesine, " Sen bana haramsın" diyen efendiye niyetine göre hükmedilir: Âzad etmeyi kasdetmişse âzad olur, kendine haram kılma kasdiyle söylemişse yemin kefareti gerekir, ancak sözü yemin değildir. Hiç bir şeye niyet etmemişse yine yemin kefâreti gerekir.

* İmam Mâlik cariyeye sarfedilen bu sözü lağv addeder ve bir şey gerekmeyeceğine hükmeder.[40]



ـ4055 ـ11ـ وعن مالك: ]أنَّهُ بَلَغَهُ أنَّ رَجًُ أتَى ابنَ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما فقَالَ: إنِّي جَعَلْتُ أمْرَ امْرَأتِي بيَدِهَا فَطَلَّقَتْ نَفْسَهَا، فَمَاذَا تَرَى؟ فقَالَ ابنُ عُمَرَ: أرَاهُ كَمَا قَالَتْ؛ فقَالَ يَا أبَا عَبْدِالرَّحْمنِ: َ تَفْعَلْ قَالَ: أنَا أفْعَلُ؟ أنْتَ فَعَلْتَهُ[ .



11. (4055)- İmam Mâlik´e ulaştığına göre, bir adam İbnu Ömer (radıyallahu anhâ)´ya gelerek: "Ben, hanımımın işini kendi eline koydum, o da kendini (benden) boşadı. Bu hususta ne dersiniz?" diye sordu. İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ): "Ben, kadının yaptığı gibi olduğuna kaniyim" deyince adam: "Ey Ebu Abdirrahmân, böyle yapma!" diye itiraz etti. İbnu Ömer ise: "Bunu ben değil, sen yaptın!" diye cevap verdi." [Muvatta, Talâk 10, (2, 553).][41]