๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2010, 11:05:38



Konu Başlığı: Şiir 3
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2010, 11:05:38
AÇIKLAMA:





1- Ebû Hüreyre görüldüğü üzere, Hz. Peygamber´le ilgili hatıralarını anlatırken, Resûlullah´ın İbnu Ravâha´yı takdiren söylediği bir cümleyi ve bu meyanda Efendimiz hakkındaki kasîdesinden bir parçayı rivayet etmiştir.

Bu parçayı Kâmil Mîras merhum Tecrid-i Sarih´de nazmen tercüme etmiştir. Şöyle ki:

"Seherde fecr-i sâdık yükselip nur saçtığı bir ân,

Resûlullah okur Ashabına tertil ile Kur´ân.

Halâs etti dalâletten, hidâyet etti İslâm´a,

İnandı gönlümüz bildirdiği bi´l - cümle ahkâma.

Anın irşâden tergîbiyle girdik Dîn-i mefture,

Çıkardı zulmet-i küfr-ü dalaletten bizi nure.

Firâşından çıkıp eyler idi Mevlâ´yı istikbal,

Gece müşriklere, medcaları eylerken istiskâl."

2- Bu rivayet Resûlullah´ın hakka hizmet eden şiirlere karşı olmadığını, bu çeşit şiirlerin sairlerini takdir ettiğini gösteren delillerden biridir. [20]



ـ10ـ وعن البراء رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ النَّبىُّ #: يَوْمَ قُرَيْظَةَ لِحَسَّانَ ابْنِ ثَابِتٍ: اهْجُ المُشْرِكِينَ، فإنَّ جِبْرِيلَ مَعَكَ[. أخرجه الشيخان .



10. (2312)- Hz. Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Kureyza günü, (şâiri) Hassân İbnu Sâbit´e:

"Müşrikleri hicvet, zîra Cebrâil seninle beraberdir!" dedi."[21]



AÇIKLAMA:



1- Bu rivayet müşrikleri hicvetmenin meşru olduğunu göstermektedir. Mamafih aynı hükmü te´yid eden başka rivayetler de mevcuttur. Enes´in rivayet ettiği bir Ebû Dâvud ve Nesâî rivayetinde Resûlullah: "Müşriklere karşı dillerinizle de cihad edin" buyurmuştur. Taberânî´nin bir rivayetinde: "Müşrikler bizi hicvedince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize: "Size söylediklerini aynen siz de onlara söyleyin" buyurdu" denmektedir.

2- İbnu Merdûye´nin Hz. Câbir (radıyallâhu anh)´den yaptığı bir rivayette Resûlullah, müşriklerin hicivleri karşısında:

"Mü´minlerin ırzlarını kim himaye edecek!" diyerek, onların mukabeleten hicvedilmelerini emreder. Ka´b İbnu Mâlik, İbnu Ravâha ve Hassân ayağa kalkarlar. Bunun üzerine Hassân´a: "Ey Hassân onları sen hicvet, (senin hicvin daha müessir) zîra, onlara karşı sana Rûhu´l-Kudüs (Cebrâil) yardımcı olacaktır."

Bu rivayet de gösteriyor ki, Hz. Peygamber mükerrer olarak, farklı fırsatlarda, müşrikleri hicvetmesi için Hassân´a emir buyurmuştur.[22]



ـ11ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]اسْتَأذَنَ حَسَّانُ رَسُولَ اللّهِ # في هِجَاءِ المُشْرِكِينَ، فقَال #: فَكَيْفَ بِنَسَبِى؟ فقَالَ: ‘سُلَّنَّكَ مِنْهُمْ كَمَا تُسَلُّ الشَّعْرَةُ مِنَ الْعَجِينِ[. أخرجه الشيخان.وزاد مسلم في رواية فقال:]وَإنَّ سَنَامُ المَجْدِ مِنْ آلِ هَاشِمٍبنُو بِنْتِ مَخْزُومٍ وَوَالِدُكَ الْعَبْدُ[.

»وَالمَجْدُ« الشرف والع والفخر والسؤود وما أشبهه .



11. (2313)- Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Hassân İbnu Sâbit, (Mekkeli) müşrikleri hicvetmek için Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vessellâm)´den izin istedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Benim nesebimi nasıl hâriç tutacaksın?" dedi. Hassân (radıyallâhu anh):

"Senin (nesebini) sade yağdan kıl çeker gibi, onlardan çekip çıkaracağım!" cevabını verdi."[23] Müslim´in bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "(Hassân) dedi ki: "Şerefin en yükseği Âl-i Hâşim´den Bintu Mahzumoğullarındandır. Senin baban ise köledir."[24]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadise, bâbın bidayetinde Umumi Açıklama kısmında yer verdiğimiz için burada tekrar olmayacak birkaç noktaya temas edeceğiz:

* "Sade yağdan kıl çekme" şeklinde yaptığımız tercümenin Arapça aslı "hamurdan kıl çekme" şeklindedir. Ancak dilimizde hamur kelimesini değil, sade yağ tabirini kullanırız.

* "Sade yağdan kıl çekercesine nesebin çekip çıkarılması" tabiri, yapılacak hicivlerden kolayca Hz. Peygamber´in nesebinin hariç tutulacağını, nasıl ki yağdan kıl çekilirken hiçbir leke olmadan zahmetsizce çıkarılır, öyle de hicivlerde gösterilecek maharet ve ustalık sayesinde Hz. Peygamber´in nesebine hiçbir leke bulaştırılmayacağını ifade eder. İbnu Hacer bunu: "Senin nesebini, onların hicvinden öyle halas edeceğim ki, nesebinde, onlara hiciv konusu olacak hiçbir şey bırakmayacağım" diye açıklar.

2- Bu hadisin vürud sebebiyle ilgili açıklama bir başka rivayette gelmiştir. Ona göre, Hassân, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan Ebû Süfyan´ı hicvetmek için izin istemiştir. Bunun üzerine "Pekiyi benim nesebimi ne yapacaksın, hicivden onu nasıl âzâde edeceksin?" diye sormuştur.

Müslim´deki bir rivayete göre ise Hz. Peygamber mü´minlerden Kureyş´i hicvetmelerini taleb eder ve "hicvin onlarda oktan daha derin yaralar açacağına" dikkat çeker. Önce İbnu Ravâha´ya adam gönderip çağırtır: "Onları hicvet" der. Ancak söylediklerini yeterli bulmaz. Ka´b İbnu Mâlik´e adam gönderir, onun hicvini de yeterli bulmaz. En sonunda, Hassân´a adam yollar Hassân İbnu Sâbit gelip huzura girince:

"Diliyle vuran bu arslanı çağırma ânı size geldi artık!" der ve dilini çıkarıp şöyle bir ağzının etrafında çevirdikten sonra:

"Seni hak ile gönderen Zât-ı Zülcelâl´e yemin olsun. Onları dilimle deri yırtar gibi yırtacağım!" der. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Resûlullah Hassân´ı Hz. Ebû Bekir´e havale eder. Maksadı Kureyş´in nesebini teferruâtıyla ondan öğrenmesidir. Hz. Ebû Bekir, neseb hususunda Ashab´ın en bilgilenlerinden biridir. İyi ve kötü taraflarıyla, geçmişteki fazilet ve reziletleriyle Kureyş´e mensup her aileyi çok iyi bilmektedir. Bu bilgi, hicviyede gereklidir. Aksi takdirde atılacak bir hiciv oku, Kureyş´e mensup olan Resûlullah, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer gibi îman cephesinden bazılarını da rencide edip yaralayabilir. Bu sebeple Hz. Peygamber Hassân´a "Ağır ol!" diyerek teskin ettikten sonra Hz. Ebû Bekr´e yollar. Hassân, Hz. Ebû Bekir´den yeterli bilgileri aldıktan sonradır ki: "Senin nesebini sade yağdan kıl çeker gibi çekip çıkaracağım!" garantisini verir. Sadedinde olduğumuz rivayet tek başına alındıkta çok net olmasa da bu garantinin, diğer mü´minlere de şâmil olduğu anlaşılır. Çünkü Resûlullah, şâirlerden "Mü´minleri himaye"yi ve "müşrikleri hicvetme"yi taleb etmiştir. Müşriklere atılan hiciv oklarından mü´minlere de sıçrayanın bulunması bu temel prensibe aykırı düşerdi.

Bu rivayetler bir kere daha göstermektedir ki, herhangi bir hadisi tek başına anlamak oldukça zordur. Aynı mevzuya giren başka hadisleri de görerek meseleyi bütünlüğü içinde kavramaya çalışmak gerekir. Müslim ve Nesâî gibi, bir hadisin bütün vecihlerini bir arada veren kitaplar bu hususta kolaylık sağlarsa da Buharî ve Ebû Dâvud gibi diğer kitaplarda bu kolaylık yoktur, ciddî şerhlere inmek gerekir. Aslında Müslim ve Nesâî´nin de tek başlarına yeterli olduğu söylenemez. Meseleyle ilgili bir kısım teferruât onlarda yer almayan rivayetlerde gelmiş olabilir. O halde prensip, mevzuya giren bütün rivayetlerin araştırılma gereğidir.[25]



ـ12ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]سَمِعْتُ النّبىَّ # يَقُولُ هَجَاهُمْ يَعْنِى المُشْرِكِينَ: حَسَّانُ فَشَفَى وَاشْتَفَى. قالَ حَسَّانُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه:هَجَوْتَ مُحَمَّداً فَأجَبْتُ عَنْهُ وَعِنْدَ اللّهِ في ذَاكَ الجَزَاءُهَجَوْتَ مُحَمَّداً بَرّاً تَقِيّاً رَسُولَ اللّهِ شِيمَتُهُ الْوَفاءُأتَهْجُوهُ وَلَسْتُ لَهُ بِكُفْءِ فَشَرُّكُمَا لِخَيْرِكُمَا الْفِدَاءُفَإنَّ أبِى وَوَالِدَهُ وَعِرْضِى لِعِرْض مُحَمَّدٍ مِنْكُمْ وِقَاءُتَكِلْتُ بُنَيَّتِى إنْ تَرَوْهَا تُثِيرُ النّقْعَ مَوْرِدُهَا كُدَاءُتُبَارِينَ ا‘عِنَّةَ مُصْعِدَاتٍ عَلى أكْتَافِهَا ا‘سْلُ الظِّمَاءُتَظَلُّ جِيَادُنَا مُتَمَطِّرَاتٌ تُلَطِّمُهُنَّ بِالْخَيْرِ النِّسَاءُفَإنْ أعْرَضْتُمُو عَنَّا اعْتَمَدْنَا وَكَانَ الْفَتْحُ وَانْكَشَفَ الْغِطَاءُوَإَ فَاصْبِرُوا لِضَرابِ يَوْمٍ يُعِزُّ اللّهُ فِيهِ مَنْ يَشَاءُوَقالَ اللّهُ قَدْ أرْسَلْتُ عَبْداً يَقُولُ الحَقَّ لَيْسَ بِهِ خَفَاءُوَقَالَ اللّهُ قَدْ يَسَّرْتَ جُنْداً هُمُ ا‘نْصَارُ عُرْضَتُهَا اللِّقَاءُتُقِى كُلَّ يَوْمٍ مِنْ مَعَدٍّ سِبَابٌ أوْ قِتَالٌ أوْ هِجَاءُفَمَنْ يَهْجُو رَسُولَ اللّهِ مِنْكُمْ وَيَمْدَحُهُ وَيَنْصُرُهُ سَوَاءُوَجِبْرِيلٌ رسُولُ اللّهِ فِينَا وَرُوحُ الْقُدْسِ لَيْسَ لَهُ شِفَاءُ[. أخرجه مسلم.»وَالمُبَارَاةُ« المجاراة والمسابقة.»وَا‘صْلُ« الرماح.



12. (2314)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın şöyle söylediğini işittim:

"Hassân onları -yani müşrikleri- hicvetti, hem şifa verdi, hem de şifa buldu."

Hassân (radıyallâhu anh) buyurdu ki: "Sen Muhammed´i hicvettin, ben de onun adına cevap veriyorum.

Bu işimde Allah katında mükafaat vardır.

Sen Muhammed´i nezîh, müttakî,

Resûlullah vefakâr, ahlaklı olduğu halde hicvettin. Sen O´na denk olmadığın halde O´nu hiciv mi ediyorsun?

İkinizden hangisi kötü ise iyi olana feda olsun.

Muhakkak ki, babam, babası ve ırzım,

Muhammed´in ırzını sizden korumak için muhâfızdır.

Kızcağızımı kaybedeyim, şayet siz atlarımızı

Kedâ´nın etrafını toz duman etmiş göremezsiniz.[26]

O atlar, üzerinize gemlerini çekerek gelirken,

Sırtlarında ince mızraklar vardır.

Atlarımız pek hızlı koşarlarken,

Kadınlar başörtüleriyle tozlarını alırlar.

Şayet bizden yüz çevirirseniz umre yaparız,

Fetih geldi mi, perde kalkar.

Aksi takdirde öyle bir günün kavgasını bekleyin ki,

O günde Allah dilediğini aziz kılacaktır.

Allah der ki: "Ben bir kul gönderdim,

O hakkı söyler, kendisinde hiçbir gizlilik yoktur."

Allah der ki: "Ben bir ordu hazırladım,

Bu ordum emeli cihad olan Ensardır."

Biz (Ensarîler)e her gün Kureyş´ten[27]

Ya sövmek, ya kavga, ya da hiciv vardır

Öyle ise, sizden kim Resûlullah´ı hicveder,

Veya över veya yardım ederse bizce birdir.

Allah´ın Resûlü Cibril aramızdadır.

Rûhu´l-Kudüs´ün bir dengi yoktur."[28]



AÇIKLAMA:



1- Hassân İbnu Sâbit´in Kureyş´i hedeflediği bu hicviyede dikkat çeken bir husus, Ensârîlerin yani Medîneli müslümanların mevzubahis edilmesidir. Ensar "Allah´ın ordusu" ve "emeli cihad olan ordusu" olarak tavsif edilir. "Biz Ensârîler" denilir. Yani hiciv, Kureyş´e karşı Resûlullah´ı korumak üzere "Ensar" tarafından yapılmaktadır.

Bunun sebebini anlamak için, şâir Hassân (radıyallâhu anh)´ı Ensar adına hiciv yapmaya sevkeden vak´ayı Abdurrezzak´ın Musannaf´ı ile İbnu Vehb´in Câmii´nde Muhammed İbnu Sîrîn tarikinden gelen bir rivayeti kaydediyoruz:"Müşriklerden bir grup Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´i hicvetti. Muhâcirler:

"Ey Allah´ın Resûlü, şu adamları hicvetmesi için Ali´ye emir vermiyor musunuz? diye müracaatta bulundular. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Bize elleriyle yardım eden insanlar, dilleriyle de yardım etmeye daha çok hak sahibidirler" diye cevap verdi. Bunun üzerine Ensar:

"Vallâhi (Resûlullah) bizi kastediyor!" diyerek Hassân´a adam gönderdi.

Hassân, Ensar´ın talebi üzerine Hz. Peygamber´in huzuruna çıkıp hiciv için izin ister. Resûlullah izin verir. Fakat Hassân Kureyş´i tanımadığını beyan eder. Bunun üzerine Efendimiz, Hz. Ebû Bekr´e:

"Onlar hakkında bilgi ver, Hassân´a kusurlarını say, dök!" emreder."

Bu rivayetin sunduğu açıklama ile 2313 numaralı hadiste kaydedilen açıklama arasında zahirî bir farklılık görülür ise de birbirini tamamlayıcı bir izah yapılabileceği gibi, farklı durumlarla da te´vili yapılabilir.

2- Âlimler, bu hadislerden hareketle müşriklerin mü´minlere sebbetmeleri halinde, cevaben onlara sebbedilebileceğinin câiz olduğu hükmünü çıkarmışlardır. Bu cevaz, âyet-i kerîmede mutlak olarak gelmiş bulunan sebbetme yasağına muârız değildir. Zîra âyet onların müslümanlara sebbetmesini önlemek için bunu yasaklamıştır. Halbuki, hadis sebbetmiş olanlara cevap vermeyi tecviz etmektedir. Âyet şöyle: "Allah´tan başkasını (tanrı edinerek) çağıranlara sövmeyin. Sonra onlar da haddi aşarak nâdanlıkla Allah´a söverler..." (En´âm 108). Şu halde âyet sövmeyi başlatmayı yasaklamış olmakta, hadis de sövmeyi başlatan müşriklere cevap vermeyi tecviz etmektedir. Esasen İslam dîni harbte de karşı tarafın saldırısına cevap vermeyi tecviz eder.

Şunu da kaydedelim ki, şartların zarurî kılması halinde, hicvi müslümanların başlatmasına da âlimler cevaz vermişlerdir.

3- Hadiste geçen "Hassân hem şifa verdi hem şifa buldu" ifadesi: Hassân, hicivleriyle müslümanları memnun edip rahatlattı. Müslümanlara ve Resûlullah´a yaptığı bu hizmetle kendi de rahatladı, sıkıntısını böylece attı" demektir.

4- Übbî´ye göre bu hicvi Hassân, Mekke´nin fethinden önce, Hudeybiye umresi sırasında müşriklerin Ka´be´yi tavafı men etmeleri üzerine yapmıştır. Esasen hicvin metnindeki bazı ifadelerde bunu görmek bile mümkündür.[29]



ـ13ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ #: أصْدَقُ كَلِمَةٍ قَالَهَا شَاعِرٌ كَلِمَةٍ لََبِيدٍ:أَ كُلُّ شَىْءٍ مَا خََ اللّهَ باطِلُ وكَادَ أُمَيَّةُ بْنُ أبِى الصَّلْتِ أنْ يُسْلِمَ[. أخرجه الشيخان والترمذي .



13. (2315)- Ebû Hüreyre anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir şâirin söylediği en doğru söz Lebîd´in söylediği şu sözdür: "Haberiniz olsun, Allah´tan başka her şey bâtıldır. Ümeyye İbnu Ebi´s-Salt müslüman olayazdı."[30]