๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 30 Nisan 2010, 15:32:41



Konu Başlığı: Ölüm 5
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 30 Nisan 2010, 15:32:41

AÇIKLAMA:



Bu son iki hadis birbirini tamamlamakta; ikincisi, birincide beyan edilen hakikate bir örnek teşkil etmektedir. Ölen veya ağır hasta olan için ağlamak, bağırıp çağırmak, o kimseye fayda değil zarar getirmektedir.

Amrâ, böylece emr-i Nebeviye imtisal ediyor.[55]



ـ5436 ـ8ـ وعن جابرٍ بن عبداللّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]أخَذَ رَسُولُ اللّهِ # بِيَدِ عَبْدِالرّحمنِ بْنِ عَوْفٍ فانْطَلَقُوا الى ابْنِهِ إبْرَاهِيمَ، فَوَجَدَهُ يَجُودُ بِنَفْسِهِ، فأخَذَهُ # في حِجْرِهِ فَبَكَى. فَقَالَ لَهُ عَبْدُ الرَّحْمنِ: أتَبْكِي؟ أوَلَمْ تَكُنْ نَهَيْتَ عَنِ الْبُكَاءِ؟ فقَالَ: َ، وَلَكِنْ نَهَيْتُ عَنْ صَوْتَيْنِ أحْمَقَيْنِ فَاجِرِينِ: صَوْتٍ عِنْدَ مُصِيبَةِ: خَمْشِ وَجُوهٍ، وَشَقِّ جُيُوبٍ، وَرَنّةٍ شَيْطَانٍ[. أخرجه الترمذي .



8. (5436)- Hz. Cabir İbnu Abdillah (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh)´ın elinden tuttu, oğlu İbrahim´e gittiler. Aleyhissalâtu vesselâm oğlunu can çekişir vaziyette buldu. Kucağına aldı ve ağladı. Abdurrahman:

"Ağlıyor musun? Ağlamaktan bizi sen men etmedin mi?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Hayır (ağlamaktan değil), iki ahmak, facir sesten yasakladım: Musibet sırasındaki ses; yüzleri tırmalamak, cepleri yırtmak ve şeytan mâtemi." [Tirmizî, Cenaiz 25, (1005).][56]



AÇIKLAMA:



"Şeytan mâtemi" diye çevirdiğimiz رَنَّةُ الشيطان tabirinin manasında ulema ihtilaf eder. Bazısı, "musiki ve çalgı" diye anlamıştır. Ama umumiyetle mâtem sırasında çıkarılan ses olduğu söylenmiştir. Mâtemin şeytana nisbet edilmesi hadiste "İlk mâtem tutan İblis´tir" diye gelen açıklamaya binaendir. Bu durumda, Tirmizî, "Hadisin aslında daha çok kelam var" ihtisarını belirtmektedir. Hadisin Beyhaki´de gelen veçhi buradaki eksiği tamamlamaktadır:

"Ben ağlamaktan yasaklamıyorum. Ben iki facir ahmak sesten yasaklıyorum: Oyun, eğlence, musiki sesi ve şeytan çalgısı, bir de musibet sırasındaki (mâtem) sesi, yüzlerin yolunması, üst başın yırtılması ve mâtem. Ağlamak ise rahmettir, rahmet etmeyene merhamet edilmez."

Hadis Sahiheyn´de Hz. Enes´in rivayeti olarak gelmiştir.[57]



ـ5437 ـ9ـ وعن أسماء بنتِ يزيد بن السّكنِ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]قَالَتْ اِمْرَأةٌ مِنَ النِّسْوَةِ: مَا هذَا الْمَعْرُوفُ الّذِى َ يَنْبَغِي لَنَا أنْ نُعْصِيَكَ فِيهِ يَا رَسُولَ اللّهِ؟ فَقَالَ: َ تَنُحْنَ قَالَتْ: يَا رَسُولَ اللّهِ! إنَّ بَنِي فَُنٍ كَانُوا قَدْ أسْعَدُونِي عَلَى عَمِّى، فََبُدَّ لِي مِنْ قَضَائِهِمْ، فَأبَى عَلَيْهَا فَعَاوَدَتْهُ مِرَاراً، قَالَتْ: فَأذِنَ لِي فِي قَضَائِهِنّ، فَلَمْ أنُحْ بَعْدَ في قَضَائِهِنّ وََ فِي غَيْرِهِ، حَتّى الْسّاعَةَ، وَلَمْ يَبْقَ مِنَ الْنِّسْوَةِ امْرَأةٌ إّ وَقَدْ نَاحَتْ غَيْرِي[. أخرجه الترمذي .



9. (5437)- Esma Bintu Yezid İbni´s-Seken (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Kadınlardan biri dedi ki: "Ey Allah´ın Resulü! Bizim sana asi olmamamız gereken şu maruf (iyi amel) nedir?" Aleyhissalâtu vesselâm:

"Mâtem yapmayın!" buyurdu. Kadın:

"Ey Allah´ın Resulü! Falan sülale(nin kadınları) amcamın (vefatında mâtemime iştirak edip) yardımcım olmuşlardı. Benim de mukabeleten borcumu ödemem gerek" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm kadına (mâtem için) izin vermedi. Kadın tekrar tekrar izin istedi."

Kadın der ki:

"Resulullah, sonunda onlara borcumu ödemem için izin verdi. Onlara olan borcumu ödedikten sonra hiç mâtem tutmadım, şu ana kadar bir başka mâteme de katılmadım. Benim dışında mâtem tutmayan kadın da kalmadı." [Tirmizî, Tefsir, Mümtehine, (3304).][58]



AÇIKLAMA:



Hadiste, eski bir Arap âdetine ve bu âdet karşısında Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın müsamahakâr tutumuna şahid olmaktayız: Kadınların, birbirlerinin cenazesinde elbirlik ağlayarak mâtem tutmaları. Mâtemine iştirak edilen kadın, bu iştiraki yapanlara borçlanıyor, bu da onların mâtemlerine katılıyor. Sadedinde olduğumuz rivayette, kendisinin mâtemine iştirak edilmiş olan kadın, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın yasaklamasına rağmen ısrarlı talepleriyle mâtem borcunu ödeme müsaadesi alır. Rivayetin sonunda Aleyhissalâtu vesselâm´ın bu yasağına yeterince uyulmadığı manası çıkmaktadır. Zira kadın "benden başka bu yasağa uyarak mâtemden hariç kalan kalmadı, herkes mâteme katıldı" şeklinde bir beyanda bulunmaktadır. Bu beyanı, hepsinin haram kılınan tarzdaki mâtemde bulundukları manasında anlamamak gerekir. Yüzüne vurarak elbisesini yırtarak yapılan mâtemden ziyade, ağlamak tarzındaki bir mâteme iştirakleri düşünülebilir. Raviye kadın ise ağlama şeklinde de olsa mâteme iştirak etmemiş olabilir.

Şarihler, mâteme iştirak için Aleyhissalâtu vesselâm´ın başkalarına da izin verdiğini belirtir: Ümmü Seleme el-Ensariye, Ümmü Atiyye, gibi...[59]



ـ5438 ـ10ـ وعن حذيفة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال حينَ حَضَرَ: ]إذَا أنَا مِتُّ فََ يُؤَذِّنُ عَليّ أحَدٌ، إنّي أخَافُ أنْ يَكُونَ نَعْياً، وَإنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَنْهَى عَنِ النّعِْى فإذَا أنَا مِتُّ فَصَلُّوا عَليّ وَسُلُّونِي الى رَبِّي سََّ[. أخرجه الترمذي الى قوله عن النعى. وأخرج باقيه رزين .



10. (5438)- Hz. Huzeyfe (radıyallahu anh) muhtazar (ölüme yakın) olunca: "Ben ölünce, kimse üzerime ezan okumasın, ben bunun, ölüm haberinin duyurulması olmasından korkarım. Zira ben Aleyhissalâtu vesselâm´ın ölüm haberinden yasakladığını işittim. Öyleyse ben öldüm mü, üzerime namaz kılsınlar. Beni Rabbime (sessizce) taşısınlar" dedi. [Tirmizî, Cenaiz 12, (986); İbnu Mace, Cenaiz 14, (1476).][60]



AÇIKLAMA:



Hadiste Hz. Huzeyfe´nin ölüm haberini ilan etmeyi yasakladığı anlaşılmaktadır. Üstelik bu yasaklama mutlak bir yasaklama görülmektedir. Ulema, başka hadislerde ölüm haberinin duyurulduğuna da örnekler verir. Mesela: Resulullah Zeyd İbnu Hârise, Ca´fer İbnu Ebi Talib, Abdullah İbnu Ravaha Mute Savaşı´nda şehid edildikleri vakit ölüm haberlerini cemaate duyurmuştur. Necaşi´nin ölümünü de anında duyurmuştur. Keza Resulullah, mescidi süpüren siyahî kadının ölüp gömüldüğünü duyunca: "Bana niye haber vermediniz?" demiştir.

Bunları nazara alan alimler yasak ve kerahetin cahiliye tarzındaki ilana raci olduğunu söylemiştir. Cahiliyede Araplar, mevkii, makamı, zenginliği olan biri ölünce, bir yakını ata biner, atı halkın içinde yürütüp: "Falanca öldü" diye haberini tantana ile duyururdu. Şu halde tantana maksatlı ilan yasaklanmış olmalıdır.

İbnu´l-Arabi, ölüm ilanında üç durumun varlığına dikkat çeker:"

* Yakınların, arkadaşların, salihlerin ölümlerinin duyurulması. Bu sünnettir.

* Gösteriş ve mufahara için, kalabalık celbetmek için ilan. Bu mekruhtur.

* Mâtem ve feryad u figanla duyurma. Bu da haramdır.[61]



ـ5439 ـ11ـ وعن أبي سعيد الخدرى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَعَنَ رَسُولُ اللّهِ # النَّائِحَةَ وَالْمَسْتَمِعَةَ[. أخرجه أبو داود .



11. (5439)- Ebu Saidi´l-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mâtemci kadına da, onu dinleyene de lanet etti." [Ebu Davud, Cenaiz 20, (3128).][62]



ـ5440 ـ12ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّهُ رَأى فُسْطَاطاً عَلى قَبْرِ عَبْدِ الرَّحْمنِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه، فَقَالَ يَاغَُمُ انْزِعْهُ فَإنَّمَا يُظِلُّهُ عَمَلُهُ[. أخرجه البخاري .



12. (5440)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)´in anlattığına göre, "Abdurrahman (İbnu Ebi Bekr es-Sıddîk) (radıyallahu anh)´in kabri üzerinde bir çadır görmüştü, seslendi:

"Ey oğlum! Çadırı mezarın üstünden kaldır. Çünkü onu, (sağken işlediği) ameli gölgelemektedir." [Buharî, Cenaiz 82, (muallak olarak kaydetmiştir.)][63]



AÇIKLAMA:



Başka rivayetlerden, Hz. Aişe´nin, kardeşi Abdurrahman´ın mezarının üzerine çadır kurdurup başına da bir köleyi bıraktığı anlaşılmaktadır. İşte İbnu Ömer bu çadırı ve başındaki bekçiyi görünce müdahale edip çadırın indirilmesini emretmiştir.

Hadis, kabirde yatanlara, dünyada iken yaptıkları amellerin bir faydası olacağını, mezar üzerine kurulacak çadır veya örülecek binanın içindekine faydası olmayacağını ifade eder. Yine hadisten, kabir üzerine çadır ve bina kurup içinde oturmanın, ölüye bir zararının da dokunmayacağını, ancak, oturanların zararlı şeyler konuşmaları sebebiyle zarara uğramalarının melhuz olduğunu anlamaktayız. [64]



ÜÇÜNCÜ FASIL


ÖLÜYÜ YIKAMA VE KEFENLEME



ـ5441 ـ1ـ عن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]بَيْنَمَا رَجُلٌ وَاقِفٌ مَعَ النّبِىِّ # بِعَرَفَةَ فَوَقَصَتْهُ نَاقَتُهُ، فَمَاتَ. فَقَالَ #: اِغْسِلُوهُ بِمَاءٍ وَسِدْر وَكَفِّنُوهُ فِي ثَوْبَيْنِ وََ تُحَنِّطُوهُ، وََ تُخَمِّرُ رَأسَهُ، فإنَّ اللّهَ تَعالى يَبْعَثُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مُلَبِّياً[. أخرجه الخمسة.»وَقَصَتْهُ نَاقَتهُ« أى ألقته على ظهرها فوقع على ا‘رض واندقت عنقه.»والحُنوطُ« ما يطيب به أكفان الميت خاصة.»والتَّخميرُ« التغطية .



1. (5441)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam, Arafat´ta Resulullah ile beraber dururken devesi onu (yere atıp) boynunu kırdı ve adam öldü. Aleyhissalâtu vesselâm: "Adamı su ve sidr ile gasledin, iki parça bezle kefenleyin, kefene tahnit yapmayın (koku sürmeyin). Başını da örtmeyin. Allah onu kıyamet günü telbiye ederek diriltecektir!" buyurdular." [Buharî, Cenaiz 20, 21, 22, Cezaus´s-Sayd 13, 20, 21; Müslim, Hacc 94, (1206); Ebu Davud, Cenaiz 84, (3238, 3239, 3240, 3241); Tirmizî, Hacc 105, (951); Nesâî, Hacc 98, 99, 100, 101, (5, 195-197).][65]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, hacc sırasında ihramı içerisinde ölen kimsenin ihramının bozulmayacağını ifade etmektedir. Çünkü normalde tekfin erkekte üç parça bezle gerçekleşir ve baş da örtülür. Halbuki sadedinde olduğumuz hadis, ihramlının rida ve izardan mürekkep iki parçalı kıyafetinin tekfinde muhafazasını emretmekte ve ayrıca kıyamet günü telbiye okuyarak dirileceğini belirtmektedir. Süfyan-ı Sevrî, Şafiî, Ahmed İbnu Hanbel, İshak İbnu Rahuye rahimehumullah buna hükmetmişlerdir. Bu cumhurun görüşüdür.

Hanefîlere ve Malikîlere göre ise, ölen ihramlının ihramı bozulur, ona diğer insanlara yapılan tekfin ve diğer hizmetler aynen uygulanır. Bunlar Ebu Hureyre´den gelen "Ademoğlu ölünce ameli artık kesilir..." hadisine dayanırlar. Sadedinde olduğumuz hadisi de: "Belki Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu şahsın, ifade buyrulduğu şekilde ihramlı olarak diriltileceğini vahyen öğrenebilmiştir" diye te´vil etmişlerdir. Dolayısıyla, ihramın devamı meselesi sadece bu şahsa aittir ve başkaları böyle değerlendirilemez.

Mesele üzerinde başka deliller de bulunduğu için münakaşalar devam ettirilmiştir.[66]



ـ5442 ـ2ـ وعن لَيْلَى بِنْتِ قَائِفِ الثَّقِفِيّة قَالَتْ: ]كُنْتُ فِيمَنْ غَسَّلَ أُمِّ كُلْثُومٍ بِنْتَ رَسُولِ اللّهِ #، وَكَانَ رَسُولُ اللّهِ # عِنْدَ الْبَابِ مَعَهُ كَفَنُهَا يُنَاوِلُنَا ثَوْباً ثَوْباً. فَأوَّلُ مَا أعْطَانَا الْحِقُو، ثُمَّ الدِّرْعُ ثُمَّ الْخِمَارُ ثُمَّ الْمِلْحَفَةُ، ثُمَّ أُدْرَجَتْ في الثَّوْبِ اŒخِرِ[. أخرجه أبو داود. »الحقو« ا“زار .



2. (5442)- Leyla Bintu Kâif es-Sakafiyye anlatıyor: "Ben Ümmü Gülsüm Binti Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı yıkayan kadınlar arasında idim. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) da kapının yanında idi. Yanında Ümüm Gülsüm´ün kefeni vardı, bize parça parça veriyordu. İlk verdiği parça izar idi. Sonra gömleği (dır´), sonra başörtüsünü (hımar) sonra göğüs örtüsünü (milhafe) verdi. Ümmü Gülsüm sonra bir başka giysinin içine konuldu." [Ebu Davud, Cenaiz 36, (3157).][67]



AÇIKLAMA:



Bu hadisin senedi zayıftır. Muhtevada da bir iltibas var. Kıssanın Resulullah´ın kızlarından Zeyneb validemizle ilgili olması gerekir. Çünkü Ümmü Gülsüm (radıyallahu anhâ) Bedir Savaşı´nın çıktığı zaman, Medine´de bulunmadığı bir zamanda vefat etmiştir.[68]



ـ5443 ـ3ـ وعن أبي سعيد الخدري رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: يُبْعَثُ الْمَيِّتُ في ثِيَابِهِ الّذِي مَاتَ فِيهَا[. أخرجه أبو داود .

قلت هذا مختص بالشهيد كما قاله القرطبي، وبه يجمع بين هذا الحديث وبين حديث: تُحْشَرُونَ حُفَاةً عُرَاةً؛ الحديث واللّه أعلم .



3. (5443)- Ebu Saidi´l-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın: "Ölü, (kıyamet günü), içinde öldüğü elbise ile diriltilecek" dediğini işittim." [Ebu Davud, Cenaiz 18, (3114).][69]



AÇIKLAMA:



Burada kastedilen "elbise"den muradın amel olduğu söylenmiştir. Yani kişi hangi amel üzere ölmüş ise o amel üzere diriltilecektir. Çünkü hayatı o amel üzere mühürlenmiştir. Hadisi böyle anlayanlar, elbise kelimesinin Arapça´daki kullanılışını misal verirler. Kişinin ruhî temizliği ve ayıplardan uzak oluşu ifade edilmek istenince "onun elbisesi temizdir" denmektedir. "Kirli elbiseli" tabiri de bunun aksini ifade eder. Bu görüşte olanlar, ayrıca "İnsanlar çıplak, ayakkabısız ve sünnetsiz olarak haşredilecek" hadisini de delil gösterirler. Mamafih, hadisin şehidlere hamledilebileceği de söylenmiştir. Onlar, şeref nişanesi olarak içinde şehid oldukları kanlı elbiseleriyle haşrolunacaklardır. Bu sebeple onlar kefenlenmez, elbiseleriyle gömülür.

Bazı alimler de hadisi zahiri üzere anlayıp kefenin temiz olması gereğine dikkat çekmişlerdir. Bu da ihtimalden uzak değildir.[70]



ـ5444 ـ4ـ وعن علي رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَغَالَوُا في الْكَفَنِ فَإنَّهُ يُسْلَبُهُ سَلْباً سَرِيعاً[. أخرجه أبو داود .



4. (5444)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kefen(e fazla ödeme)de ileri gitmeyin. Çünkü çabuk çürütülür." [Ebu Davud, Cenaiz 35, (3154).][71]