๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Nisan 2010, 11:35:06



Konu Başlığı: Namazla İlgili Hadisler-3 devamı 6
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Nisan 2010, 11:35:06
AÇIKLAMA:



1- Resûlullah´ın Ramazan bayramı namazına giderken birşeyler yemesinin hikmetini, bazı şârihler: "Kimse namaz kılıncaya kadar oruca devam ediliyor zannetmesin diyedir, sanki bu yanlışlığın yolunu kapamak istemiştir" şeklinde açıklamışlardır. Keza: "Oruç tutma vücûbundan sonra orucu açma vücûbu gelince, bunda da Allah´ın emrine uymada acele ve sür´at gerektiği içindir" diyen de olmuştur. Başka te´viller de yapılmıştır.

İbnu Kudâme, namazdan önce birşeyler yemenin müstehab olması hususunda bir ihtilâf bilmediğini belirtir.

2- Hurmanın tercihi, oruç sebebiyle zayıflayan basarın tatlı ile kuvvetlenmesi diye izah edilmiştir. Tâbiîn´den bazısı tatlı, şeylerin (hazımca) kolaylığı, kalbe kazandırdığı rikkat, imâna muvafık olması gibi çeşitli faziletleri sebebiyle, bayram günü mezkûr iftarı, hurma yoksa bal gibi tatlı bir şeyle yapmanın müstehab olduğuna hükmetmiştir. Tatlının, bevli tuttuğu da söylenen faziletleri arasındadır.

Esas olan, sade su ile de olsa iftar yapmaktır. Kurban bayramında ise, namaza kadar bir şeyler yenmemesi esastır.

3- Hurmanın tek kılınması Allah´ın birliğine işaret içindir. Resûlullah "tek" ile teberrük için imkân olan her şeyi tek yapardı: "Allah tek´tir teki sever" buyurmuştur.[1298]



ـ3047 ـ6ـ وعن علي رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال: ]مِنَ السُّنَّةِ أنْ تَخْرُجَ إلى الْعِيدِ مَاشِياً، وَأنْ تَأكُلَ شَيْئاً قَبْلَ أنْ تَخْرُجَ[. أخرجه الترمذي .



6. (3047)- Hz. Ali (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Bayram namazına yaya gitmen, çıkmazdan önce birşeyler yemen sünnettendir."[1299]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, bayram namazına yaya gitmenin müstehab olduğunu ifade ediyor.

Hadis zayıf ise de aynı hükmü ifâde eden başka hadislerle takviye edilmiştir. Namazdan önce yeme, ramazan bayramına hastır. Kurban bayramında namazdan dönünceye kadar bir şey yenmez. Nitekim önceki hadiste geçti.[1300]



ـ3048 ـ7ـ وعن بُريدة رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رسولُ اللّهِ # َ يَخْرُجُ يَوْمَ الْفِطْرِ حَتّى يَطْعَمَ وََ يَطْعَمُ يَوْمَ ا‘ضْحَى حَتَّى يُصَلِّىَ[. أخرجه الترمذي .



7. (3048)- Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ramazan bayramı namazına bir şeyler yemeden çıkmazdı. Kurban bayramında ise, namazdan dönünceye kadar bir şey yemezdi."[1301]



ـ3049 ـ8ـ وعن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كانَ رسولُ اللّهِ # يَأخُذُ يَوْمَ الْعِيدِ في طَرِيقٍ ثمَّ يَرْجِعُ في طَرِيقٍ آخَرَ[. أخرجه أبو داود .



8. (3049)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bayram namazına giderken bir yoldan gider, dönerken başka bir yoldan dönerdi."[1302]



AÇIKLAMA:



Hadis, bayram namazına gidiş ve gelişi başka başka yollardan yapmanın müstehab olduğunu ifade etmektedir. Bu, hem imam ve hem de me´mûm için böyledir. Ulemâ çoğunluk itibariyle böyle hükmetmekte müttefiktir. Ancak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın gidiş ve gelişi ayrı ayrı yollardan yapmasının hikmeti hususunda ihtilaf etmiştir.[1303]



ـ3050 ـ9ـ وعن أم عطية رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]أمَرَنَا رسُولُ اللّهِ # أنْ تُخْرِجَ في الْعِيدِ الْعَوَاتِقَ وَذَوَاتِ الخُدُورِ وَالحُيَّضَ.فَأمَّا الحُيَّضُ فَيَشْهَدْنَ جَمَاعَةَ المُسْلِمِينَ وَدُعَاءَهُمْ وَيعْتَزِلْنَ مُصََّهُمْ[. أخرجه الخمسة .



9. (3050)- Ümmü Atiyye (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah bize, bayram namazlarına genç kızları, çadırda kalan genç bâkireleri, ve hayızlı kadınları da çıkarmamızı emretti. Hayızlıların da katılmaları müslümanların cemaatlerini görmeleri, dualarında hazır bulunmaları içindi, bunlar namazgâhların dışında kalacaklardı."[1304]



AÇIKLAMA:



1- Bu rivâyet ve benzerleri, bayram namazlarına mümkün mertebe herkesin katılmasının teşvik edildiğini göstermektedir. Muhaddar denen ve çadırda kalan genç kızların ve hatta namaz kılmayan hayızlı kadınların, küçük çocukların dahi katılmalarının taleb edilmesi rivâyetlerde gelmiştir.

2- Hadise rağmen Selef büyükleri kadınların bayrama çıkmaları hususunda ihtilaf etmiştir. Bir grup, bunu kadınların bir hakkı görür. Hz. Ebû Bekr, Hz. Ali, İbnu Ömer vs. bu görüştedir. Bazıları da buna karşıdır. Urve, Kâsım, Yahya El-Ensârî, İmam Mâlik, Ebû Yusuf bu görüştedir. Ebû Hanîfe bir defasında "caiz" derken, bir başka defasında "caiz değil" demiştir.

Hattâbî der ki: "Resûlullah bütün kadınların bayram günü musallâya gelmelerini emretmiştir, tâ ki özrü olmayanlar namaz kılsın, özrü olanlar da yapılan duaların bereketinden müstefîd olsun. Hadiste, herkesin namazlara, zikir meclislerine katılması, sâlihlerin yakınlığını elde etmesine teşvik vardır, tâ ki onların bereketine nâil olsunlar."

Ümmü Atiyye´nin Ebû Dâvud´da gelen bir diğer rivâyetinde bu teşvikin neticesini görmekteyiz: "Hayızlı kadınlar insanların gerisinde durup herkesle birlikte tekbir getiriyorlardı."[1305]



ـ3051 ـ10ـ وعن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كَانَ رسولُ اللّهِ # يُخْرِجُ الْعَنَزَةَ يَوْمَ الْقِطْرَ وَيَوْمَ ا‘ضْحَى يَرْكُزُهَا فَيُصَلِّى إلَيْهَا[. أخرجه النسائى .



10. (3051)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazan ve Kurban bayramlarında yanında bir mızrak olduğu halde musallâya çıkıyor, (namaz sırasında kıble cihetine) sütre olarak dikiyor, ona doğru namazını kılıyordu."[1306]



ـ3052 ـ11ـ وعن ثعلبة بن زَهْدَمَ: ]أنَّ عَلِيّاً رَضِىَ اللّهُ عَنْه. اسْتَخْلَفَ أبَا مَسْعُودٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْه عَلى النَّاسِ فَخَرَجَ يَوْمَ عِيدٍ فقَالَ: يَا أيُّهَا النَّاسُ إنَّهُ لَيْسَ مِنَ السُّنَّةِ أنْ يُصَلِّى قَبْلَ ا“مَامِ[. أخرجه النسائى .



11. (3052)- Sa´lebe İbnu Zehdem anlatıyor: "Hz. Ali (radıyallâhu anh) Ebû Mes´ud (radıyallâhu anh)´u halkın başına koyup kendisi bayram günü namaza gitti ve: "Ey insanlar! dedi, imamdan önce namaz kılmak sünnette yoktur!"[1307]



AÇIKLAMA:



Hz. Ali (radıyallâhu anh) burada, imamdan önce namaz kılmanın kerâhetine dikkat çekiyor. Yasaklama musallâya has gözükmüyor, mutlak olarak geldiğine göre evde de, mescidde de olsa imamdan ayrı olarak ondan önce namaz kılınmamalıdır.[1308]



İKİNCİ BÂB

BAZI SEBEPLERE BAGLI NAFİLELER


(Bu babta dört fasıl vardır)



*



BİRİNCİ FASIL



KÜSÛF NAMAZI



*



İKİNCİ FASIL



İSTİSKA (YAGMUR) NAMAZI



*



ÜÇÜNCÜ FASIL



CENAZE NAMAZI



*



DÖRDÜNCÜ FASIL



MÜTEFERRİK NAMAZLAR



TAHİYYETÜ´L-MESCİD



İSTİHÂRE NAMAZI



HÂCET (DİLEK) NAMAZI



TESBİH NAMAZI



NAMAZA MÜTEALLİK BAZI HADİSLER



UMUMÎ AÇIKLAMA



İslam dinine göre, cin ve insanların yaratılışı ibadet içindir. İbadet kulla Allah arasındaki en yüce irtibattır. İbadetin zekât, oruç, hacc sadaka gibi değişik tezahürleri ve çeşitleri vardır. Bütün ibadet çeşitleri arasında en yücesi, en ulvî ve en kıymetlisi namazdır. Bu sebeple namaz, İslâm´ın direği ve alemi olmuştur.

Namaz İslâm´ın en ziyade üzerinde durduğu, en fazla ehemmiyet verdiği ibadettir. Büluğdan ölüme aklı başında her insana şâmildir; yaşı, cinsiyeti, içinde bulunduğu şartları ne olursa olsun namazı bırakması, muaf sayılması mümkün değildir. Âdetâ mü´min, namaz için yaratılmıştır; namaz kılmak için müslümandır.

Bu kıymetli, ehemmiyetli ibâdetin farz, vacib ve nafile nev´inden çeşitleri var. Bunlardan farzları ve farzlarla birlikte kılınan nafileleri (revâtib) gördük.

Burada, din tarafından tesbit edilen bazı vesilelerle kılınması gereken namazları göreceğiz. Bunlar vacib değildir, kılmayanlar günahkâr olmaz. Ancak yapan büyük fazilete erer, mü´minlik edebine kâmil mânada uymanın bazı adımlarını daha atmış olur. Bunlar da Resûlullah´ın irşadıyla belirlenmiştir. Onlar sayesinde, ibadet yapmamız gereken mühim vakitleri öğrenir ve anlarız ki, farz ve vacibler dışında bazı hâricî durumlara, mevsimlere, coğrafî ve kevnî şartlara göre ortaya çıkan ibadet ve namaz vakitleri vardır.O vakitler gelince kulluğumuzu izhara, Resul-ü Ekrem´e ve sünnetine bağlılığımızı göstermeye koşmamız istenmektedir.

Evet hâlikımız mâbudumuzdur,

Bizleri âbidler,

Dünyayı da bir mâbet

Olarak yaratmıştır.

Farz dışı namazlar mâbedde âbidin edebidir.

Sadedinde olduğumuz bâbta göreceğimiz tahiyyetü´l-mescid, istihâre, hâcet, tesbih, cenaze... namazları, bu açıdan değerlendirilmeli ve bilinmelidir ki, güneşin batması akşam namazının vakti olduğu gibi, kuraklık da istiska (yağmur) namazının vaktidir. Diğerleri de öyle...[1309]



BİRİNCİ FASIL

KÜSÛF NAMAZI


Küsûf ve hüsûf namazları güneş ve ayın tutulmaları zamanında kılınan namazların adıdır. Bazı âlimler küsûf güneş tutulması için, husûf da ay tutulması için kullanılır demiştir. Aksini söyleyen de vardır. Ancak esas olan şudur: Küsûf ve hüsûf kelimeleri müteradif gibidir, her ikisi de hem güneş ve hem de ay tutulması için kullanılır. Bunların tutulmaları sırasında cemaatle olsun, münferiden olsun iki veya dört rek´at namaz kılmak müstehabtır. Bu namazlar musallâ denen sahrada da kılınabilir. Bu namaz ay ve güneşi tutulma halinden kurtarmak gaysiyle yapılan bir dua ma´nâsına gelmez. Herhangi bir kimsenin ölümü veya doğumuyla da bir alakası yoktur. Allah´ın tecellî eden âyeti karşısında duyulan haşyeti ibadetle ifâdeden, sünneti îfâ etmekten ibarettir.

Şiddetli rüzgar, fazla karanlık, yer sarsıntıları, gece vakti görülen fazla aydınlık, umumî salgın hastalıklar, büyük musibetler gibi mûtadın dışında vukûa gelen, hissiyat üzerinde müessir olup dikkatleri kendine çeken hadiseler hengâmında böylü küsûf ve hüsûf namazları nev´inden ibadetler yapılır, bu hadiselerin gerçek fâili Allah hatırlanır, sükûnete erilir, kendine gelinir.[1310]



ـ3053 ـ1ـ عن عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كُسِفَتِ الشَّمْسُ عَلى عَهْدِ رسولِ اللّهِ # فقَامَ فَصَلَّى بِالنَّاسِ فَأطَالَ الْقِرَاءَةَ، ثُمَّ رَكَعَ فَأطَالَ الرُّكُوعَ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَأطَالَ الْقِرَاءَةَ، وَهِىَ دُونَ قِرَاءَتِهِ ا‘ولَى، ثُمَّ رَكَعَ فَأطَالَ الرُّكُوعَ، وَهُوَ دُونَ رُكُوعِهِ ا‘وَّلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسُهُ، ثُمَّ سَجَدَ سَجْدَتَيْنِ، ثُمَّ قَامَ فَصَنَعَ في الرُّكْعَةِ الثَّانِيَةِ مِثْلَ ذلِكَ، ثُمَّ سَلَّمَ وَقَدْ تَجَلتِ الشَّمْسُ، ثُمَّ قَامَ فَخَطَبَ النَّاسَ فقَالَ: إنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ َ يُكْسَفَانِ لِمَوْتِ أحَدٍ وََ لحَيَاتِهِ، وَلكِنَّهُمَا آيتَانِ مِنْ آيَاتِ اللّهِ تَعالى يُرِيهمَا عِبَادَهُ، فإذَا رَأيْتُمْ ذلِكَ فَافْزِعُوا إلى الصََّةِ[. أخرجه الستة .



1. (3053)- Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında güneş tutulmuştu. Hemen kalkıp halka namaz kıldırdı. Namazda kırâatı uzun tuttu. Sonra rükûya gitti, rükûyu da uzun tuttu.Sonra başını kaldırdı, bu sırada uzun okudu, ancak bu okuyuşu öncekinden daha kısa idi. Sonra tekrar rükû yaptı ve rükûyu uzattı, ancak önceki rükûdan kısa idi. Sonra başını kaldırdı, sonra secdeye gidip iki secde yaptı. Sonra kalkıp, birinci rek´atte yaptıklarını aynen yaptı. Sonra selam verdi. Artık güneşde açıldı.

Sonra kalkıp halka hitab etti. Dedi ki: "Bilesiniz, güneş ve ay bir kimsenin ölümü veya hayatı için tutulmaz. Onlar Allah´ın âyetlerinden iki âyetidir, kullarına gösterir. Bunların tutulduğunu görünce namaza koşun."[1311]