๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Nisan 2010, 11:39:17



Konu Başlığı: Namazla İlgili Hadisler-3 devamı 13
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Nisan 2010, 11:39:17
HÂCET NAMAZI






ـ3092 ـ1 -عن عبد اللّه بن أوفى رَضِىَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رَسولُ اللّه صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَتْ لَهُ إِلَى اللّهِ تَعــالَى حَاجَةٌ، أَوْ إِلَى أَحَدٍ مِنْ بَنِي آدَمَ، فَلْيَتَوَضَّأْ وَلْيُحْسِنِ الْوُضُوءَ، ثُمَّ لْيُصَلِّ رَكْعَتَيْنِ، ثُمَّ لْيُثْنِ عَلَى اللّهِ تَعَـالَى، وَلْيُصَلِّ عَلَى النَّبِىِّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، ثُمَّ لْيَقُلْ : َ إِلَهَ إَِّ اللّهُ الْحَليِمُ الْكَرِيمُ، سُبْحَانَ اللّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعظِيمِ، الْحَمدُ اللّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ. أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ، وَعَزَائمَ مغْفِرَتِكَ : وَالعِصْمَةَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ، وَالْغَنَيِمَةَ منْ كُلِّ بِرٍّ، وَالسََّمَةَ مِنْ كُلِّ إثْمٍ َ تَدَعْ لِى ذَنْباَّ إًِ غَفَرْتَهُ، وََّ هَمَّاً إَّ فَرَّجْتَهُ، وََ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضاً إَِّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ[. أخرجه الترمذي. ))عَزَائِمُ المَغْفِرَةَ((: ا‘سباب التى تعزم للعبد الغفران وتجققه.



1. (3092)- Abdullah İbnu Ebi Evfâ (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kimin Allah´a veya herhangi bir insana ihtiyacı hâsıl olursa önce abdest alsın, abdesti de güzel yapsın, sonra iki rek´at namaz kılsın, sonra Allah Teâla Hazretlerine senâda bulunsun, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a salât okusun, sonra şu duayı okusun:

"Halîm, kerîm olan Allah´tan başka ilâh yoktur. Arş-ı Azam´ın Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd âlemlerin Rabbine âittir. Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbabı (hakkımda yaratmanı) taleb ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyor, her çeşit iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selâmet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Hangi amelden razı isen onu ver, ey rahim olan, bana en ziyade rahmet gösteren Rabbim!"[1383]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, ilmihal kitaplarına "Hâcet namazı" diye giren namaz çeşidini teşrî etmektedir. Hadîs, Allah´tan veya insanlardan herhangi bir talepte bulunacak olan kimsenin, talepte bulunmazdan önce, hâcet namazı kılmasının meşruluğunu belirtiyor ve bu namazın ne şekilde kılınacağını tarif ediyor:

* Farz ve sünnetlerine riayet ederek mükemmel şekilde abdest almak.

* İki rek´at namaz kılmak. (Bazı âlimler rek´at sayısının onikiye kadar çıkabileceğini söylemiştir.)

* Namazdan çıkınca, Allah´a hamd ve senâ, Resûlullah´a salât ve selamdan sonra, hadiste zikredilen duayı okumaktır.

* Sonra dünyevî ve uhrevî, ulaşmak istediği maksadı ne ise onu ister. Bu son teferruat, hadisin Teysir tarafından alınan veçhinde yok ise de, İbnu Mâce´de gelen veçhinde mevcuttur."...sonra dünyevî veya uhrevî her ne dilerse taleb eder, çünkü Allah her şeye kadîrdir."[1384]



TESBİH NAMAZI



ـ3093 ـ1 -عن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهما، وأبي رافع رَضِىَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رَسُولُ اللّه صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لِلْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: يَا عَبَّاسُ يَا عَمَّاهُ، أََ أُعْطِيكَ أََ أمْنَحُكَ، أَ أَحْبُوكَ، بِكَ عَشْرَ خِصَالٍ، إِذْ أَنْتَ فَعَلْتَ ذَلِكَ غَفَرَ اللّهُ لَكَ ذَنْبَكَ أَوَّلَهُ وَآخِرَهُ، قَدِيمُهُ وَحَدِيثَهُ، خَطَأَهُ وَعَمْدَهُ، صَغِيرُهُ وَكَبِيرُهُ، سَّرِهَ وَعََنَيَتَهُ، عَشْرَ خِصَالٍ أَنْ تُصَلِّي أَرْبَعَ رَكْعَاتٍ، تَقْرَأُفـِي كُلِّ رَكْعَةٍ فَاتِحَةَ الْكِتَابِ وَسُورَةً، فَإِذَا فَرَغْتَ مِنَ الْقِرَاءَةِ قُلْتَ: سُبْحَانَ اللّهِ، وَالْحَمْدُ اللّهِ، وََ إِلَهَ إَِ اللّهُ، وَاللّهُ أَكْبَرُ خَمْسَ ، عَشْرَةَ مَرَّةً، ثُمَّ تَرْكَعُ فَتَقُولُهَا وَأنْتَ رَاكِعٌ عَشْراً ثُمَّ تَرَفَعُ رَأسَكَ مِنَ الرُّكُوعِ فَتَقُولُهَا عَشْراً، ثُمَّ تَهْوِى سَاجِداً فَتَقُولُهَا وَأنْتَ سَاجِدٌ عَشْراً، ثُمَّ تَرْفَعُ رَأسَكَ مِنَ الــسُّجُودِ فَتَقُولُهَا عَشْراً، ثُمَّ تسْجُدُ فَتَقُولُهَا عَشْراً، ثُمَ تَرَفَعُ رَأسَكَ فَتَقُولُهَا عَشْراً، فَذَلِكَ خَمْسٌ وَسَبْعُونَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ، تَفْعَلُ ذَلِكَ فِي أرْبَعِ رَكَعَاتٍ، إِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تُصَلِّيهَا فِي كُلِّ يَومٍ مَرَّةً فَافْعَلْ، وَإَِّ فَفِي كُلِّ جُمُعَةٍ مَرَّةً، فَإِنْ لمْ تَفَعَلْ فَفِي كُلِّ شَهْرٍ مَرَّةً ، فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي كُلِّ سَنَةٍ مَرَّةً، فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي عُمُرِكَ مَرَّةً[. أخرجه أبو داود عن ابن عباس والترمذي عن أبي رافع.



1. (3093)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) ve Ebu Râfi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Abbâs İbnu Abdilmuttalib (radıyallahu anh)´e dediler ki:

"Ey Abbâs, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapmayayım mı?[1385] Sana bağışta bulunmayayım mı? Sana ikram etmeyeyim mi? Sana on haslet(in hatırlatmasını) yapmayayım mı? Eğer sen bunu yaparsan, Allah senin bütün günahlarını önceki-sonraki, eskisi-yenisi, hatâen yapılanı-kasden yapılanı, küçüğünü-büyüğünü, gizlisini-alenîsini yâni hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: Dört rek´at namaz kılarsın, her bir rek´atte Fâtiha sûresi ve bir sûre okursun. Birinci rek´atte kıraati tamamladın mı, ayakta olduğun halde onbeş kere "Subhanallahi velhamdülillahi ve lâilahe illallahu vallahu ekber" diyeceksin. Sonra rükû yapıp, rükûda iken aynı kelimeleri on kere söyleyeceksin, sonra başını rükûdan kaldıracaksın, aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra secde edip, secdede iken onları onar kere söyleyeceksin. Sonra başını secdeden kaldıracaksın, onları onar kere söyleyeceksin. Sonra tekrar secde edip aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra başını kaldırır, bunları on kere daha söylersin. Böylece her bir rek´atte bunları yetmişbeş defa söylemiş olursun.

Aynı şeyleri dört rek´atte yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere yap, haftada yapamazsan her ayda bir kere yap. Ayda olmazsa yılda bir kere yap. Yılda da yapamazsan hiç olsun ömründe bir kere yap."[1386]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, hadisleri tenkid etmekte aşırılığı ile tanınmış olan ve bu sebeple, değerlendirmelerine itibâr edilmeyen İbnu´l-Cevzî tarafından mevzû addedilmiştir. Ancak ulemâ, İbnu´l-Cevzî´ye bu hükmünde katılmadığı gibi, hatası sebebiyle ciddi tenkidlerde bulunmuşlardır. İbnu Hacer: "İbnu´l-Cevzî bu hadisi mevzûlar arasında zikretmekle kötü yaptı" der ve hadisin, Buhârî tarafından El-Kırâatu Halfe´l- İmâm adlı kitabına alındığını, Ebu Dâvud, İbnu Mace, İbnu Huzeyme ve Hâkim´in, kitaplarına "sahih" vasfıyla aldıklarını, Beyhâki gibi başka birçok muhakkik ulemânın, hadise "sahih" dediklerini kaydeder. Tirmizî: "İbnu´l-Mübarek ve daha pek çok ilim ehli tesbih namazını rivâyet edip faziletini beyan ettiler" der. Kaynaklarımız, başta İbnu´l-Mübarek olmak üzere, bazılarının ismini kaydederek bu namazı Selef büyüklerinin kıldığını belirtir. Hadis tenkidinde teşeddüdü ağır basan Dârakutnî de şöyle demiştir: "Kur´an sûrelerinin fazileti üzerine gelen rivâyetlerin en sahihi İhlas sûresi hakkında gelendir. Namazın faziletiyle ilgili olarak gelen rivâyetlerin en sahihi de tesbih namazıyla, ilgili olan hadistir." Ebu Musa el-Medînî, hadisin sıhhatini göstermek için bir cüz te´lif etmiştir.

2- Teysir, hadisin Ebu Davud veçhini almıştır. Tirmizî´deki veçhi şöyle başlar: "Ey amcam, sana yakınlığımın hakkını vermeyeyim mi? sana ihsanda bulunmayayım mı? Sana faydalı olmayayım mı?..."

3- Namazın bir de İbnu´l-Mubarek tarafından yapılan tarifi rivâyet edilmiştir. Bu tarife göre, ilk rekatta Fatiha´dan önce onbeş defa sübhanâllahi velhamdülillahi ve lâilâhe illalla´hu vallâhu ekber diyecek, sonra eûzu-besmele çekip Fatiha´yı, zamm-ı sûreyi, sonra on kere yukarıda kaydedilen tesbihi okuyup ru´kuya gidecek, rükuda on tesbih okuyup başını kaldıracak, o vaziyette on tesbih daha okuyup secdeye gidecek, secdede on tesbih okuyup başını kaldıracak, on tesbih okuyup ikinci secde yapıp on tesbih okuyacak, böylece dört rekat kılacak, her rek´atte yetmiş beş tesbih okuyacak; her rek´ate onbeş tesbihle başlayacak, sonra Fatiha, sonra on tesbih okuyacak.

4- Tirmizî, bu namazın gece de gündüz de kılınabileceğini, gece kılındığı takdirde her iki rek´atte de selam verilmesinin daha iyi olacağını; gündüz kıldığı takdirde dilerse iki rekatte bir, dilerse dört rek´ati de kıldıktan sonra selam verilebileceğini belirtir. Bir kısım âlimler, bazı karîneleri değerlendirerek, bu namazı, güneşin öğlede zevalinden sonra kılmayı efdal bulurlar.

5- Hanefiler ve cumhur, merfu olması sebebiyle İbnu Abbâs ve Ebu Râfi rivâyeti üzere tesbih namazı kılmayı benimsemiştir. Ancak Aliyyu´l-Kârî, Mirkât´da der ki:

"Ubûdiyet yapan kimseye bazan İbnu Abbâs hadisine uyarak, bazan da İbnu´l-Mübarek hadisine uyarak tesbih namazı kılmalı, namazı zevâlden sonra ve öğleden önce kılmalı; namazda bazan Zülzile, Âdiyât, Feth ve İhlâs sûrelerini; bazan da Elhâküm, Asr, Kâfirûn ve İhlas sûrelerini okumalıdır. Yapacağı dua da teşehhüdden sonra selamdan önce olmalı, sonra selam vermeli, dilediği şey için de duada bulunmalıdır." Aliyyu´l-Kârî sözünü şöyle noktalar: "Bu söylediklerimin her biri üzerine sünnet vârid olmuştur."[1387]



NAMAZLA İLGİLİ BAZI HADİSLER



ـ3094 ـ1 -عنْ ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْه قالَ : ]َ يَجْعَلْ أَحَدُكُمْ لِلشّيْطَانِ شَيْئـاً مِنْ صََتِهِ، يَرَى أَنَّ حَقّاً عَلَيْهِ أَنْ َ يَنْصَرِفَ إَِّ عَنْ يَمِينِهِ. لَقَدْ رَأيْتُ رَسُولُ اللّه صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَثِيراً يَنْصَرِفُ عنْ يَسَارِهِ[. الخمسة أخرجه إ الترمذي.



1. (3094)- İbnu Mes´ud (radıyallahu anh) buyurdular ki: "Hiçbirinizin; namazından şeytana bir pay kalmamalıdır. Herkes namazdân çıkarken, sağından kalkmanın üzerine bir vecibe olduğunu sanır. Halbuki ben Resûlullah´ın çok kere solu üzerinden kalktığını da gördüm."[1388]



AÇIKLAMA:



Bu rivâyet, namazdan ayrılırken illa da sağdan kalkmak gerekir diye bir inanca saplanılmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Hatta böyle bir saplantıyı "namazdan şeytana pay ayırmak" olarak tavsif ediyor. Burada görüldüğü gibi sadece İbnu Mes´ud (radıyallahu anh)´dan değil, Hz. Enes, Amr İbnu şu´ayb, dedesinden, Hz. Ali´den gelen rivâyetler de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın bazan sağından bazan solundan kalktığını belirtir. Sadece Enes´in rivâyetinde Efendimizin çoğunlukla sağdan kalktığı söylenmiştir.

Âlimler, sağdan da soldan da kalkmanın mübah olduğunu bildikten sonra, sağdan kalkmanın efdâl olduğunu söylerler.[1389]



ـ3095 ـ2 -و عن عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]رَأَيْتُ رَسُولُ اللّه صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَشْرَبُ قَائِماً وقَاعِداً، وَيُصَلِّي حَافِياً وَيَنْصَرِفُ عَنْ يَمِينِهِ، وَعَنْ شِمَالِهِ[. أخرجه النسائي .



2: (3095)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın ayakta ve otururken su içerken gördüm, yalınayak ve ayakkabılı olduğu halde namaz kılarken gördüm. Namazdan sağı ve solu üzerine ayrılırken de gördüm."[1390]



ـ3096 ـ3 -و عن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهما : ]أَنَّ رَفْعَ الصَّوْتِ بِالذِّكْرِ حِينَ يَنْصَرِفُ الَّناسُ مِنَ الْمَكْتُوبَةِ كَانَ عَلَى عَهْدِ رَسُولُ اللّه صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.



3. (3096)- İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında, farz namazlardan çıkarken insanlar yüksek sesle zikrederlerdi."[1391]



AÇIKLAMA:



1- İbnu Hacer: "Bu hadisten, namazdan sonra seslice zikretmenin caiz olduğu anlaşılmaktadır" der. Namazdan sonra cehrî olarak zikir meselesi münakaşa edilmiştir: Umumiyetle câiz olmadığına meyledilir. Nevevî der ki: "İmam Şafiî bu hadise dayanarak, sahabenin başlangıçta kısa bir müddet, zikrin şeklini ta´lim maksadıyla cebrî olarak zikretmiş olduğuna hükmeder, bunu devamlı yapmadıklarını söyler. Muhtar görüş şudur: Hem imam ve hem de cemaat zikirlerini sessiz yaparlar. Ancak, ta´lim için ihtiyaç duydukları takdirde sesli yapabilirler."[1392]



ـ3097 ـ4 -وعن أبي رمثة رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال: ]أَدْرَكَ رَجُلٌ مَعَ النّبيِّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ التَّكْبِيرَةَ ا‘َوَّلِى مِنَ الصََّةِ فَصَلِّى نَبِيُّ اللّه صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، ثُمَّ سَلَّمَ عَنْ يَمِيـِنهِ وَعَنْ يَسَارِهِ حَتَّى رَأيْنَا بَيَاضَ خَدَّيْهِ، ثُمَّ انْفَتَلَ، فَقَامَ الرَّجُلُ الَّذِى أَدْرَكَ مَعَهُ التَّكْبِيرَةَ ا‘َوَّلَى مِنَ الصََّةِ يَشْفَعُ، فَوَثَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فَأَخَذَ بِمَنْكِبِهِ فَهَزَّهُ، ثُمَّ قَالَ: أَجْلِسْ إِنَّهُ لَمْ يَهِلِكْ أَهْلَ الْكِتَابَ إَِّ أنَّهُ لَمْ يَكُنْ لَهُمْ فَصْلٌ بَيْنَ صَلَو اتِهِمْ فَرَفَعَ النَبيُّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَصَرَهُ وَقَالَ: أَصَابَ اللّهُ بِكَ يَا اِبْنَ الْخَطَّابِ[. أخرجه أبو داود .



4. (3097)- Ebu Rimse (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam, namazın ilk tekbirine yetişerek Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kıldı. Aleyhissalâtu vesselâm önce sağına sonra soluna selam verdi. (Başını öylesine evirdi ki, gerisinde olduğumuz halde) yanaklarının beyazlığını gördük. Sonra namazdan çıktı. Kendisiyle namazın ilk tekbire yetişen zat hemen kalkıp ilave namaza başladı. Hz. Ömer (radıyallahu anh), ona doğru fırlayarak adamı omuzundan yakalayıp sarstı ve:

"Otur! Ehl-i kitabı helâk eden şey, namazları arasına bir fâsıla bırakmamalarından başka bir şey değildir!" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nazarını çevirip:

"Ey İbnu´l-Hattab, Allah seni (doğruya) isabet ettirdi" buyurdu."[1393]



AÇIKLAMA:



1- İbnu Deybe, bu hadisi biraz özetleyerek Teysir´e almış durumda.

2- Hz. Ömer´in müdahâlesi, adamın selam verildikten sonra herhangi bir zikre yer vermeden hemen namaza kalkmasından dolayıdır.

Hadisler, araya fasıla koymadan peş peşe namaz kılınmasını hoş karşılamamıştır. Namaz kıldıktan sonra bir miktar ilerlemek veya gerilemek yani yer değiştirmek bir fasıla olduğu gibi, konuşmak, zikretmek de bir fâsıladır. Sadedinde olduğumuz hadiste Hz. Ömer ilerlemek veya gerilemek suretiyle hâsıl edilecek fâsılayı kasdetmemektedir. Zira "otur" demiştir, "ilerle!" veya "geri gel!" dememiştir, zamanla belirlemiştir. Müslim´de Hz. Muâviye´den gelen bir rivâyet şöyle: "Cum´ayı kıldığın zaman, konuşmadıkça veya çıkmadıkça peşinden namaz kılma. Zira Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu bize emretti, konuşmadıkça veya çıkmadıkça namazın peşine namaz kılmamamızı söyledi."[1394]



ـ3098 ـ5 -و عن أبي الشعثاء قال: ]كُنَّا قُعُوداً في المَسْجِدِ مَعَ أبِى هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْه فأذَّنَ المُؤَذِّنُ، فَقَامَ رَجُلٌ يَمْشِي، فَأتْبَعَهُ أبُو هُرَيْرَةَ بَصَرَهُ حَتّى مِنَ اْلُمَسْجِدِ، فَقَالَ : أَنَّا هَذَا فَقَدْ عَصَى أَبَا الْقَاسِمِ[. أخرجه الخمسة إ البخاري.



5. (3098)- Ebu şa´sâ (rahimehullah) anlatıyor: "Biz Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) ile birlikte mescidde oturuyorduk, Müezzin ezan okudu. Bir adam kalkıp yürümeye başladı. Ebu Hüreyre, adam mescidden çıkıncaya kadar gözleriyle onu takip etti ve:

"Şu adam Ebu´l Kâsım aleyhissalâtu vesselâm´a âsi oldu!" buyurdu."[1395]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, ezan okunurken mâzeretsiz olarak mescidden çıkmanın mekruh olduğuna delildir.

2- Bazı alimler derler ki: İsyan, haram olan fi´ilin işlenmesi halinde hâsıl olur. Halbuki burada namaz henüz farz değilken adam çıkmış durumda; yani namaz ikâmetten sonra farz olur. Dolayısıyla bu davranışın "isyan"la ifâde edilmesi vak´aya mutabık düşmüyor. Ancak bazan ezân kelimesiyle ikamet de kasdedilir. Bir de o sıralarda, ikâmet ezânın hemen peşinden okunduğu için böyle hükmetmek uygundur.

3- Ebu Hüreyre´ye ait olan bu söz hükmen merfu addedilmiştir. Çünkü, dini ilgilendiren değerlendirme şahsî içtihadla yapılamaz, hiçbir sahâbenin buna yetkisi yoktur. Öyle ise bu çeşit sahâbe sözü, Resûlullah´tan öğrenilen bilgiye mebnidir.[1396]



ـ3099 ـ6 -و عن سماك بن حرج قال : ]قُلْتُ لِجَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْه: أَكُنْتَ تُجَالِسُ رَسولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ قَالَ: نَعَمْ كَثِيراً، كَانَ َ يَقُومُ مِنْ مُصََّهُ الَّذِي يُصَلِّى فِيهِ الصُّبْحَ حَتّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ، وَكَانُوا، يَتَحَدَّثُونَ فِي أَمْرِ الْجَاهِلِيةِ فَيَضْحَكُونَ وَيَتَبَسَّمُ رَسولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ[. أخرجه الخمسة إ البخارى.



6. (3099)- Simâk İbnu Harb anlatıyor: "Câbir İbnu Semüre (radıyallahu anh)´ye dedim ki:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´la beraber oturdun mu?"

"Evet dedi, hem de çok. Sabah namazı kılınca, namaz kıldığı yerden güneş doğuncaya kadar kalkmazdı. Bu esnada (cemaat) birbirlerine cahiliye devri ile ilgili şeyler anlatırlar ve gülerlerdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da tebessüm buyururlardı."[1397]



AÇIKLAMA:



Muhtelif sahâbe tarafından rivâyet edildiği üzere Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazlarından sonra mescidde kalarak, bağdaş kurup oturur ve ashabı ile sohbet ederlerdi. Bir rivâyette bu halin güneş iyice doğuncaya kadar devam ettiği belirtilir. Bu esnada rüyalar anlatılıp tâbir edildiği, eyyâmu´l Arap denen cahiliye devri hâdiseleri (tarih) tezekkür edildiği, israiliyât vs. başka şeylerin anlatıldığı rivâyetlerde açıktır. Yani ibâdet ve zikir meclisi belli bir müddette kültür halkasına dönüşmektedir.

Bu hâdisenin dikkat çekmemiz gereken bir yönü, devamlı oluşudur. Yani yılın herhangi bir mevsimine veya ayına veya haftanın herhangi bir gününe mahsus olmayıp, her gün yapılmaktadır. Resûlullah´ın muttarıd olan günlük meşguliyetlerinden bir bölümünü teşkil etmektedir. Resûlullah´ın bu tatbikatı bir kere terkettiği açık olarak belirtilmiştir: Îlâ hâdisesi vâki olunca... Yani hanımlarıyla bir ay ayrı yaşamaya karar verdiği gün namazı kılar kılmaz Meşrübe denen husûsî odasına çekilmiş ve bu davranışı fevkalade şaşırtıcı olmuş, başta Hz. Ömer olmak üzere bütün Ashab (radıyallahu anhüm) mühim bir hadise var telâşına kapılmıştır. Gerçekten de hayat-ı Nebî´de bir kısım vahyin gelmesine de sebep olan mühim bir hâdise vukûa gelmiştir: Fahr-ı Kainât, zevcelerinden bir ay boyu ayrı kalmaya karar vermiştir ki siyer-i Nebî´de Îlâ Hâdisesi diye geçer.

Bazı rivâyetler, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın kuşluk vaktine kadar mescitte kaldığını, kuşluk namazını kılarak mescitten ayrıldığını tasrih eder. Hatta bu davranışı ümmete tavsiye buyurmuştur. Bir Ebu Dâvud rivâyeti şöyle: Sabah namazından çıkınca yerim de kalıp, kuşluk namazına kadar bekler ve iki rek´at kuşluk kılmaya kadar hayır olmayan sözlerden sakınırsa, denizin köpüğü kadar çok da olsa (küçük) günahları affedilir."[1398]



ـ3100 ـ7 -و عن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهما قال: رَسولُ اللّه صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ تَغْلِبَنَّكُمْ ا‘َعْرَابُ عَلَى اِسْمِ صََتِكُمْ، فَإِنَّ اسْمَهَا فِي كِتَابِ اللّهِ الْعشَاءُ وَإنَّمَا يُعْتَمُ بِحَِبِ ا“بِلِ[. أخرجه مسلم ودأود والنسائى.



7. (3100)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bedevîler, sakın namazınızın isminde size galebe çalıp değiştirmesinler. Çünkü onun Kitabullah´taki ismi "işâ" (yatsı)dır. Bedevîler develerini sağarken karanlığa kalırlar da (yatsıya ateme derler)."[1399]