๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Nisan 2010, 19:26:12



Konu Başlığı: Namazla İlgili Hadisler-2devamı 19
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Nisan 2010, 19:26:12
İKİNCİ KISIM

NAFİLE NAMAZLAR


(Bu kısım iki bâbtır)

BİRİNCİ BÂB

VAKTE MAKRÛN OLAN NAFİLELER
(Altı Fasıldır)


BİRİNCİ FASIL

BEŞ VAKİT NAMAZA BAGLI (REVÂTİB) NAFİLELER

ÖGLE NAMAZININ NAFİLESİ

İKİNDİ NAMAZININ NAFİLESİ

AKŞAM NAMAZININ NAFİLESİ

YATSI NAMAZININ NAFİLESİ

CUMA NAMAZININ NAFİLESİ

İKİNCİ FASIL

VİTİR NAMAZI

ÜÇÜNCÜ FASIL

GECE NAMAZI

DÖRDÜNCÜ FASIL

KUŞLUK NAMAZI

BEŞİNCİ FASIL

RAMAZAN KIYÂMI VE TERÂVÎH

ALTINCI FASIL

BAYRAM NAMAZLARI

BAYRAM VE CUMANIN BİR GÜNDE BİRLEŞMESİ

İKİNCİ BÂB

SEBEPLERE MAKRÛN OLAN NAFİLELER

(Dört fasıldır)

BİRİNCİ FASIL

KÜSÛF NAMAZI

İKİNCİ FASIL

İSTİSKA (YAGMUR İSTEME) NAMAZI

ÜÇÜNCÜ FASIL

CENAZE NAMAZI

DÖRDÜNCÜ FASIL

MÜTEFERRİK NAMAZLAR

TAHİYYETÜ´L-MESCİD

İSTİHÂRE NAMAZI

HÂCET NAMAZI

TESBİH NAMAZI

NAMAZA MÜTEALLİK MA´NÂ TAŞIYAN HADİSLER

BİRİNCİ FASIL

BEŞ VAKİT NAMAZA BAGLI (RÂTİP) NAFİLELER

UMUMÎ AÇIKLAMA


Farzın dışında kılınan namazlara toptan nafile denir. Bunların çeşitleri var. Bir kısmı beş vakit namaza bağlı olarak kılınır. Onlardan önce veya sonradır veya öğle ve yatsıda olduğu gibi hem önce hem de sonradır. İşte bu çeşit namaza râtib (râtibe) cemi olarak revâtıb denir. Şu halde bu fasılda râtibe olanlar görülecektir.[1079]



ـ2930 ـ1ـ عن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]صَلّيْتُ مَعَ رَسولِ اللّهِ # رَكْعَتَيْنِ قَبْلَ الظُّهْرِ وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَهَا، وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَ الجُمُعَةِ، وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَ المَغْرِبِ، وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَ الْعِشَاءِ، فَأمَّا المَغْرِبُ وَالْعِشَاءُ فَفِى بَيْتِهِ[. أخرجه الستة .



1. (2930)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte iki rek´at öğleden evvel, iki rek´at sonra, keza iki rek´at cum´adan sonra, iki rek´at akşamdan sonra, iki rek´at yatsıdan sonra namaz kıldım. Akşam ve yatsı(dan sonrakiler) evinde idi."[1080]



AÇIKLAMA:



Bu rivâyetle, müteakiben Hz. Âişe´den kaydedeceğimiz 2931 numaralı hadis arasında bir meselede farklılık mevcuttur. Burada öğleden evvel iki rek´atten bahsedilirken orada dört rek´atten bahsedilmektedir. Bu farklılık üzerine farklı yorumlar yapılmıştır. İbnu Hacer: "Daha doğru olanı, bunu iki ayrı duruma hamletmektir. Yani Efendimizin bazan iki, bazan da dört rek´at kılmış olabileceğini söylemektir" der. Bazıları: "Mescidde iki, evde dört kılmış da olabilir" derken, bazıları da: "Evde olduğu zaman iki kılıp mescide çıkınca iki daha kılması da mümkün. İbnu Ömer sadece mescidde kıldığını görmüş, Hz. Âişe ise her ikisine de muttali olmuştur" demiştir. Evde dört kıldığını te´yid eden başka rivâyetler de gelmiştir. Ebû Cafer, Taberî çoğu durumda dört, nadiren de olsa iki kılmıştır, der.[1081]



ـ2931 ـ2ـ وعن عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنها قالت: ]قال النّبىُّ #: مَنْ ثَابَرَ عَلى ثِنْتَى عَشَرَةَ رَكْعَةً مِنَ السُّنَّةِ بَنَى اللّهُ لَهُ بَيْتاً في الجَنَّةِ: أرْبَعِ رَكَعَاتٍ قَبْلَ الظُّهْرِ وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَهَا، وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَ المَغْرِبِ، وَرَكْعَتَيْنِ بَعْدَ الْعِشَاءِ، وَرَكْعَتَيْنِ قَبْلَ الْفَجْرِ[. أخرجه الترمذي والنسائى.»المُثَابرةُ« المواظبة .

2. (2931)- Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sünnette gelen oniki rek´ate kim devam ederse Allah ona cennette bir ev bina eder. Bu oniki rek´atin:

* Dördü öğleden önce,

* İkisi öğleden sonra,

*İkisi akşamdan sonra,

* İkisi yatsıdan sonra,

*İkisi de sabahtan önce."[1082]



ـ2932 ـ3ـ وعنها رَضِىَ اللّهُ عَنْهَا قالت: ]صََتَانِ لَمْ يَتْرُكْهُمَا رسولُ اللّهِ # سِرّاً وََ عََنِيَةً في سَفَرٍ وََ حَضَرٍ. رَكْعَتَانِ قَبْلَ الصُّبْحِ، وَرَكْعَتَانِ بَعْدَ الْعَصْرِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .



3. (2932)- Yine Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "İki namaz var ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunları ne gizli ne de alenî olarak seferde ve hazerde hiç terketmedi: Sabahtan önce iki rek´at, ikindiden sonra iki rek´at."[1083]



AÇIKLAMA:



Bu rivâyette, hal-i hazır tatbikatımıza da uymayan bir hususa temas edilmektedir: "İkindiden sonra kılınan iki rek´at..." Müteakiben kaydedilen Hz. Ali rivâyeti de buna ters düşmektedir. Zîra orada Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ikindi ve sabahtan sonra namaz kılmadığına dikkat çekmektedir.

Hemen şunu belirtelim ki bu husus bidâyetten beri Selef arasında ihtilaflı bir mevzu olmuştur. Ebû Dâvud´un bir rivâyeti de bu hususu açık bir şekilde aksettirir:

İbnu Abbas´ın âzadlısı Kureyb anlatıyor: "İbnu Abbâs, Abdurrahman İbnu Ezher ve Misver İbnu Mahreme (radıyallahu anhüm) Kureyb´i Hz. Âişe´ye göndererek: "Bizden ona selam söyle ve ikindiden sonraki iki rek´at hakkında sor ve de ki:

"Bize gelen habere göre sen bu iki rek´ati kılıyormuşsun. Halbuki bize ulaştığına göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun kılınmasını yasaklamıştır!"

Bunun üzerine ben de gittim, benimle gönderdikleri mesajı tebliğ ettim. Hz. Âişe:

"Ümmü Seleme´ye git, ondan sor!" dedi. Ben geri döndüm ve Hz. Âişe´nin söylediklerini kendilerine ulaştırdım. Onlar beni bu sefer Ümmü Seleme´ye gönderdiler. Hz. Âişe´ye sorduklarını aynıyla ondan soruyorlardı. Ümmü Seleme:

"Ben Resûlullah´ın o iki rek´ati yasakladığını işittim. Sonra kendisini, onları kılarken gördüm. İkindiyi kıldıktan sonra kıldığı iki rek´atin hikayesi şudur: (Bir keresinde)yanımda Ensâr´a mensup Beni Haram´dan bazı kadınlar olduğu halde içeri girdi, mezkur iki rek´ati kılmaya başladı. Ben kendisine hemen câriyemi gönderip dedim ki:

"Kızım kalk, yanında dur ve de ki: "Ümmü Seleme diyor ki: "Ey Allah´ın Resulü! şu iki rek´ati yasakladığını bizzat senden işittim, şimdi ise kıldığını görüyorum. (Dikkat et), eğer eliyle "çekil!" işaretini yaparsa hemen dön!"

Ümmü Seleme der ki: "Cariye söylediğimi aynen yaptı. O (aleyhissalâtu vesselâm) eliyle işaret buyurdu, câriye de geri döndü. Resûlullah namazdan çıkınca:

"Ey Ebû Ümeyye´nin kızı, ikindiden sonraki iki rek´atten sordun. Bana Abdulkays kabilesinden müslüman olmak üzere bir heyet geldi. Öğleden sonra kılmakta olduğum iki rek´ati onlarla meşguliyetim sebebiyle kılamadım. Bu iki rek´at o iki rek´attir" buyurdu.

Bu rivayet, Resûlullah´ın ikindiden sonra kıldığı iki rek´atin ne olduğunu açıkladığı gibi, vaktinde kılınamayan râtib namazlarının bilahare kaza edilmelerinin müstehab olduğunu, namaz esnasında elle yapılan hafif bir işaretin namazı bozmadığını da gösterir. Âlimler, bu rivâyetten, sünnete dayanan bir sebebi bulunan nafilenin yasak vakitte kılınmasında kerahet olmadığı, sebepsiz kılınan namazın mekruh olduğu hükmünü çıkarmışlardır.

Bu halin Resûlullah´a has olduğunu söyleyen olmuşsa da: "Dinde asıl Resûlullah´a ittibâdır, açık bir delil olmadıkça da fiil-i Nebî´nin hususîliği iddia edilemez" diye cevaplandırılmıştır. Ayrıca bu hadiste Resûlullah´ın "Bu bana ait bir ruhsattır" şeklinde tavzihte bulunmadığına dikkat çekilmiştir (Nevevî).

İbnu Abdi´l-Berr, "Sabah ve ikindiden sonraki yasak, nafile ve tetavvu olarak kılınacaklarla ilgilidir. Farz namazlar, sünnet namazlar veya Resûlullah´ın devam ettiği nafileler bu yasağa girmez" der.[1084]



ـ2933 ـ4ـ وعن على رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يُصَلِّى في إثْرِ كُلِّ صََةٍ مَكْتُوبَةٍ رَكْعَتَيْنِ إَّ الْفَجْرَ وَالْعَصْرَ[. أخرجه أبو داود .



4. (2933)- Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah ve ikindi hariç her namazın arkasında iki rek´at (nafile) namaz kılardı."[1085]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın ikindi ve sabah namazlarından sonra nafile namaz kılmadığını ifade eder. Bu ma´nâyı te´yîd eden başka rivâyetler de mevcuttur. Ancak güneş henüz yüksek ve parlakken kılınabileceğine dair ruhsat da gelmiştir.

İbnu Abdi´l-Berr der ki: "Âlimlerden bir grup, sabah ve ikindi namazlarından sonra nafile namazı kılmada bir beis olmadığını söylemiştir. Zîra, bu husustaki nehiy, güneşin tam doğma ve batma anlarında namazın terkedilmesini kasteder. Bu meselede, mezkûr vakitlerde namazı nehyeden hadisleri rivâyet eden ashabtan bir cemaatin hadisleriyle ihticac ederler." Keza Resûlullah´ın şu sözü de bu istidlâlde hüccet kılınmıştır: "İkindi namazından sonra, güneş yüksekte değilse nafile kılmayın." Keza şu hadis de hüccet kılınmıştır: "Namazınızı güneşin doğuş ve batışında kılmayın." Keza müslümanlar, güneşin tam doğma ve batma anları dışında sabah ve ikindi namazlarından sonra cenaze namazı kılınacağı hususunda icma ederler. Derler ki: "Sabah ve ikindi namazlarından sonra namazın yasaklanmasının ma´nâsı ve hakikati işte budur."

Âlimler bu hususta şunu da söylerler: "Bu meselede gelen yasağın gayesi kat-ı zerî´a´dır. Yani zarara götüren sebebi de ortadan kaldırmak... Zîra, sabah ve ikindi namazlarından sonra namaz, mubah kılınsaydı, asıl yasaklanmış olan güneşin doğma ve batma anlarına kadar namaz kılmaya devam edileceğinden korkulurdu."

Bu söylediğimiz görüş, İbnu Ömer´e aittir. Ancak bir grup ulemâ bunu benimsemiştir. Abdurrezzâk´ın bir rivâyetine göre İbnu Ömer demiştir ki: "Ben güneşin doğma ve batma anlarını araması dışında kimseyi gece ve gündüzün her vaktinde namaz kılmaktan men etmem. O iki vakitten men ederim, çünkü onlardan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da men etti.

"Şunu da belirtelim ki, bu hususta İbnu Ömer´in görüşü babası Hz. Ömer´in görüşüne zıddır. Hz. Âişe de İbnu Ömer gibi düşünmektedir. Zîra der ki: "Ömer bu meselede yanılmıştır, çünkü Resûlullah´ın namaz yasağı güneşin doğma ve batma anlarında kılınanlarla ilgilidir."

İbnu Hacer der ki: "Ebû´l-Feth el-Ya´merî bir grup Selefin şöyle söylediğini nakleder: İkindi ve sabah namazlarından sonra namaz kılma yasağı şu hususu duyurmak içindir: "Bu iki namazdan sonra nafile kılınmaz. Bu nehiyle (ikindi ve sabah namazlarının kılındığından itibaren geçen bütün) vakit kastedilmemiş, güneşin doğuş ve batış ânları kastedilmiştir. Bu hususu Ebû Dâvud´un Hz. Ali´den hasen senetle rivâyet ettiği şu hadis te´yîd eder: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ikindiden "sonra" güneş yüksekte değilse namaz kılmayı yasakladı." Öyle ise hadiste geçen "sonra"lıkla kastedilen müddet umum vakte şâmil olmayıp, sadece doğuş ve batış anlarıyla, bu ânlara yakın olan vakitlere şâmildir."[1086]



ـ2934 ـ5ـ وعن عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]لَمْ يَكُنْ رسُولُ اللّهِ # عَلى شَىْءٍ مِنَ النَّوَافِلِ أشَدُّ تَعَاهُداً مِنْهُ عَلى رَكْعَتِى الْفَجْرِ[. أخرجه الخمسة .



5. (2934)- Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nafilelerden hiçbirine, sabah namazının iki rek´atlik nafilesi kadar aşırı ilgi göstermemiştir."[1087]



ـ2935 ـ6ـ وفي رواية ‘بى داود عن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]َ تََدَعُوهُمَا وَلَوْ طَرَدَتْكُمُ الخَيْلُ[ .



6. (2935)- Ebû Dâvud´un, Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)´den kaydettiği bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Sizi, atlılar tardedecek (kovalayacak) bile olsa o iki rek´ati terketmeyin."[1088]



ـ2936 ـ7ـ وفي أخرى للنسائى: ]رَكْعَتَانِ قَبْلَ الْفَجْرِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا جَمِيعاً[ .



7. (2936)- Nesâî´nin bir rivâyetinde: "Sabah namazından önce kılınacak iki rek´at nafile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır." denmiştir.[1089]



AÇIKLAMA:



Sabah namazının sünnetine teşvik sadedinde beyan buyrulan hadis çoktur, 2935 numarada geçen Ebû Dâvud hadisi iki sûrette te´vil edilmiştir:

1- Atlılar ve binekliler harekete geçerek sizi bırakacak da olsalar, ordudan geri kalma tehlikesine rağmen bu iki rek´ati terketmeyin.

2- Düşman atları sizi saf dışı edecekse, yani siz düşman atlarının tâkibinde iken, onlar sizi öldürmek için üzerinize gelirken de o iki rek´ati bırakmayın, yani yönünüz, istikametiniz ne olursa olsun, at üzerinde kaçarken dahi îmâ ile namazı kılın, sakın terketmeyin.

Dediğimiz gibi bu ifade namaza teşvikte mübâlağalı bir üslubtür.[1090]



ـ2937 ـ8ـ وعنها رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كَانَ رسُولُ اللّهِ # يُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ خَفِيفَتَيْنِ بَيْنَ النِّدَاءِ وَا“قَامَةِ مِنْ صََةِ الصُّبْحِ[. أخرجه الستة إ الترمذي .



8. (2937)- Yine Hz. Âişe(radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazında ezanla ikâmet arasında hafif iki rek´at namaz kılardı."[1091]



ـ2938 ـ9ـ وفي أخرى: ]كَانَ يُخَفِّفُهُمَا حَتَّى أقُولَ: هَلْ قرَأَ فِيهِمَا بأُمِّ الْقُرآنِ[ .



9. (2938)- Diğer bir rivâyette şu ibare var: "O iki rek´atı öyle hafif tutardı ki, ben "bunlarda Fatiha´yı okudu mu?" derdim."[1092]



ـ2939 ـ10ـ وفي أخرى للنسائى: ]كَانَ إذَا سَكَتَ المُؤَذِّنُ بِا‘ذَانِ ا‘وَّلِ مِنْ صََةِ الْفَجْرِ قَامَ فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ خَفِيفَتَيْنِ قَبْلَ صََةِ الْفَجْرِ بَعْدَ أنْ يَسْتَبِينَ الْفَجْرُ. ثُمَّ يَضْطَجِعُ عَلى شِقِّهِ ا‘يْمَنِ[ .



10. (2939)- Nesâî´nin bir başka rivâyetinde şöyle gelmiştir: "Müezzin sabah ezanının birincisini bitirip sükût ettimi kalkar, sabah namazından önce ve ufukta fecrin açılmasından sonra iki rek´at hafif namaz kılar, sonra da sağ yanının üzerine uyurdu."[1093]



ـ2940 ـ11ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]كَانَ رسُولُ اللّهِ # كَثِيراً مَا يَقْرأُ في رَكْعَتَى الْفَجْرِ، في ا‘ولى مِنْهُمَا: قُولُوا آمَنَّا بِاللّهِ وَمَا أُنْزِلَ إلَيْنَا اŒيةَ. وفي الثَّانِيَةِ بِالَّتِى في آلِ عِمْرَانَ: قُلْ يَا أهْلَ الْكِتَابِ تَعَالُوا إلى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اŒية[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .



11. (2940)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek´atında çoğunlukla şunları okurdu: Birinci rek´atte (meâlen): "(Ey müminler) deyin ki: "Biz Allah´a, bize indirilene (Kur´ân´a, İbrahim´e, İsmail´e, İshak´a, Yakûb´a ve torunlarına (esbâta) indirilenlere, Musa´ya, İsâ´ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rabbleri katından verilen (Kitap ve âyetlere) iman ettik. Onlardan hiç birini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek sûretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz, (Allah´a) teslim olmuş (müslümanlar)ız" (Bakara 136). İkinci rek´atte de, Âl-i İmrân sûresindeki şu âyet (meâlen): "De ki: "Ey Ehl-i kitap (Yahudiler, Hıristiyanlar) hepiniz bizimle sizin aranızda müsavi (ve âdil) bir kelimeye gelin. (Şöyle) diyerek: "Allah´tan başkasına tapmayalım, Ona hiçbir şeyi eş tutmayalım. Allah´ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabler (diye) tanımayalım. (Buna rağmen) eğer yine yüz çevirirlerse (o halde) deyin ki: "Şâhid olun, biz muhakkak müslümanlarız" (64. âyet).[1094]



ـ2941 ـ12ـ وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # كَثِيراً مَا يَقْرَأُ في رَكْعَتَى الْفَجْرِ في ا‘ولى مِنْهُمَا: قُولُوا آمَنَّا بِاللّهِ وَمَا أنْزِلَ إلَيْنَا اŒية. وَبِهذِهِ اŒية: رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ[. أخرجه أبو داود .



12. (2941)- Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek´atında çoğunlukla şunları okurdu: "(Ey mü´minler) deyin ki: "Biz Allah´a, bize indirilene (Kur´ an´a), İbrahim´e, İsmail´e, İshak´a, Ya´kûb´a ve torunlarına (esbât) indirilenlere, Mûsa´ya, İsâ´ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rabbleri katından verilen (Kitap ve âyetlere) iman ettik. Onlardan hiç birini (kimine imanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerinden ayıd etmeyiz. Biz, (Allah´a) teslim olmuş (müslümanlar)ız." (Bakara 136). İkinci rek´atte de: "Ey Rabbimiz, senin indirdiğin (o Kitab´a) inandık,o peygambere de tâbi olduk. Artık bizi (birliğini ve peygamberlerini tanıyan) şâhidlerle beraber yaz"(Âl-i İmrân 53)[1095] âyetini okurdu."[1096]



ـ2942 ـ13ـ وعنه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]أنَّ رسُولَ اللّهِ #: قَرَأ في رَكْعَتَىِ الْفَجْرِ: قُلْ يَا أيُّهَا الْكَافِرُونَ، وَقُلْ هُوَ اللّهُ أحَدٌ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .



13. (2942)- Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek´atinde şunları okudu: "Kul yâ eyyuhe´l-Kâfirûn" ve "Kul hüvallâhu ahad."[1097]



ـ2943 ـ14ـ وللترمذى عن ابن مسعود قال: ]رَمَقْتُ رسُولَ اللّهِ # شَهْراً وَكَانَ يَقْرَأ في الرَّكْعَتَيْنِ قَبْلَ الْفَجْرِ: قُلْ يَا أيُّهَا الْكَافِرُونَ، وَقُلْ هُوَ اللّهُ أحَدٌ[ .



14. (2943)- Tirmizî´nin İbnu Mes´ud´dan kaydettiği bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Ben bir ay kadar Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı göz ucuyla tâkib ettim, sabahın farzdan önce kılınan iki rek´atinde şu sureleri okuyordu:"Kul yâ eyyühe´l-Kâfirûn" ve "Kulhüvallâhu ahad."[1098]



ـ2944 ـ15ـ وللنسائى: ]رَمَقْتُ رسولَ اللّهِ # عِشْرِينَ مَرَّةً يَقْرَأُ في الرَّكْعَتَيْنِ بَعْدَ المَغْرِبِ وفي الرَّكْعَتَيْنِ قَبْلَ الْفَجْرِ: قُلْ يَا أيُّهَا الْكَافِرُونَ، وَقُلْ هُوَ اللّهُ أحَدٌ[ .



15. (2944)- Bu rivâyet Nesâî´de biraz farkla şöyle gelmiştir: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı yirmi kere göz ucuyla tâkib ettim, akşamın farzından sonra kılınan iki rek´atle sabahın farzından önce kılınan iki rek´atte Kâfirûn ve İhlâs sûrelerini okuyordu."[1099]



ـ2945 ـ16ـ وعن عائشة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قالَتْ : ]كَانَ رسولُ اللّهِ # إذَا صَلَّى رَكْعَتَى الْفَجْرِ، فَإنْ كُنْتُ مُسْتَيقِظَةً حَدَّثَنِى وَإَّ اضْطَجَعَ حَتَّى يُؤَذَّنَ بالصََّةِ[. أخرجه الخمسة إ النسائى .



16. (2945)- Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek´at nafilesini kıldı mı, uyanıksam benimle konuşurdu, değilsem, müezzin namaz için (ikâmet okuyuncaya kadar yatardı)."[1100]



AÇIKLAMA:



Cumhûr bu hadisten, sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra konuşmanın caiz olduğu hükmünü çıkarmıştır. Şâfiî ve Mâlik bu görüştedir. Ancak İbnu Mes´ud, Said İbnu Cübeyr, Atâ İbnu Ebî Rebâh, Saîd İbnu´l-Müseyyeb bu esnada konuşmayı mekruh addetmişlerdir. Kûfîlerin de benimsediği bu görüş mensupları mezkur vakti tevbe ve istiğfar vakti kabul edip konuşmayı mekruh addederler.

Kastalânî, İrşâdu´s-Sârî´de: "Hadise göre, sabahın iki rekatli sünnetinden sonra mübah söz etmekte bir beis yoktur" der. İbnu´l-Arâbî de şu açıklamayı yapmıştır: Bu vakitte sükut etmekte me´sûr (Resûlullah´tan mervî) bir fazilet yoktur. Me´sûr fazilet, sabahın farzından sonra güneş doğuncaya kadarki zaman için mevcuttur.

Kerahetle ilgili rivâyet İbnu Mes´ud (radıyallâhu anh)´dan Taberânî´de yapılmıştır. Atâ der ki: "İbnu Mes´ud, sabahtan sonra konuşan bir cemaate rastlamıştı, onları konuşmaktan nehyetti ve onlara, "Siz namaza icâbet ettiniz ister kılın ister sükût edin" dedi. Ulemâ bu rivâyetin zayıflığına dikkat çeker, "sahih olduğu takdirde mezkûr konuşmanın mâlâyânî olduğuna hamledilir" der. Bizzat Şâriden mübah kelamla konuşma sâbittir. Sahâbenin sözü Resûlullah´ın sözü ile muvazeneye gelmez.[1101]



ـ2946 ـ17ـ وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: إذَا صَلَّى أحَدُكُمْ الرَّكْعَتَيْنِ قَبْلَ الصُّبْحِ فَلْيَضْطَجِعْ عَلى يَمِينِهِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



17. (2946)- Hz.Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz, sabahın farzından önce iki rek´atlik sünneti kılınca sağı üzerine yatsın..."[1102]



AÇIKLAMA:



Sabah namazının sünnetinden sonra yatma meselesi ulemâ arasında farklı görüşlere sebep olmuştur. Mesele üzerinde muhtelif rivâyet mevcuttur. Mübârekfûrî Tirmizî Şerhi´nde bu görüşleri delilleriyle kaydeder. Özet olarak bu meselede beş farklı görüşten bahsedilmektedir:

1) Müstehab vasfıyla meşrûdur. Nitekim Tirmizî, seleften bir kısmının tatbikatını rivâyet etmiştir.

2) Bu yatma vacibtir, mutlaka yerine getirilmelidir, sabahın farzının makbuliyet şartlarındandır. Bu görüş Zâhirîlerden İbnu Hazm´a aittir.

3) Bu yatma bid´attir, mekruhtur. İbnu Mes´ud ve İbnu Ömer (radıyallâhu anh) bu kanaattedir.

4) Birinci görüşün muhalifidir. Hasan Basrî hazretleri sabahın sünnetinden sonra yatmaktan hoşlanmazmış.

5) Gece namazına kalkanlarla kalkmayanlar hakkında bu yatmanın hükmü farklıdır. Gece namazına kalkanlar için istirahattir, meşrûdur, kalkmayanlara meşrû değildir.

Evlâ olan görüş birinci görüştür; sabahın sünnetini kıldıktan sonra yatmak meşrûdur, müstehabtır.[1103]



ـ2947 ـ18ـ وعن محمد بن إبراهيم عن جده قيس بن عمرو قال: ]خَرَجَ رسولُ اللّهِ

# فَأقِيمَتِ الصََّةُ فَصَلَّيْتُ مَعَهُ الصُّبْحَ. ثُمَّ انْصَرَفَ فَوَجَدَنِى أصَلِّى. فقَال: مَهً يَا قَيْسُ، أصتانِ مَعاً؟ فقُلْتُ: إنِّى لَمْ أكُنْ رَكَعْتُ رَكْعَتَىِ الصُّبْحِ. قالَ: فََ إذَا [. أخرجه أبو داود والترمذي .



18. (2947)- Muhammed İbnu İbrahim, ceddi Kays İbnu Amr´dan anlattığına göre: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) geldi ve namaza duruldu. Onunla birlikte sabah namazını kıldım. Sonra namaz bitince beni namaz kılar buldu.

"Ağır ol ey Kays! dedi. Bir namaz daha mı kılıyorsun?"

"Ben sabahın sünnetini kılmamıştım (onu kılıyorum)" deyince:

"Öyleyse hayır, (bunda bir beis yok)" buyurdu."[1104]



AÇIKLAMA:



1- Yukarıdaki metin Tirmizî´ye aittir. Ebû Dâvud´un rivâyeti biraz farklıdır:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazından sonra iki rek´at kılan bir adam görmüştü:

"Sabah namazı iki rek´attir" buyurdu. Adam:

"Ben farzdan önce iki rek´ati kılmamıştım, şimdi onları kılıyorum" dedi. Resûlullah sükût buyurdu."

2- "Bir namaz daha mı?" yani aynı vakitte iki farz mı kılıyorsun? ma´nâsında inkâri bir sorudur.

3- "Öyleyse hayır" ifadesi de sünneti kılmanda bir beis yok, yasaklamıyorum ma´nâsında anlaşılmıştır. Rivâyetin Ebû Dâvud´da gelen vechinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) adamın açıklamasına sükûtla cevap veriyor, yani sabahın sünnetini kılmasına itiraz etmiyor.[1105]



ـ2948 ـ19ـ وعن عبداللّه بن مالك بُحَينة قال: ]رَأى رسُولُ اللّهِ # رَجًُ وَقَدْ أُقِيمَتِ الصََّةُ يُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ. فَلَمَّا انْصَرَفَ رسولُ اللّهِ # َثَ بِهِ النَّاسُ. فقَالَ لَهُ: آلصُّبْحَ أرْبَعاً؟ آلصُّبْحَ أرْبَعاً[. أخرجه الشيخان والنسائى .



19. (2948)- Abdullah İbnu Mâlik İbnu Buhayne (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikâmet başladıktan sonra namaz kılmakta olan bir adam gördü. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıkınca halk adamın etrafını sardı ve (Resûlullah ona):

"Sabahı dört mü (kılıyorsun)? Sabahı dört mü (kılıyorsun)?" dedi.[1106]



AÇIKLAMA:



1- Hadis farklı vecihlerde gelmiştir. Müslim´deki vechi daha açık bir mahiyettedir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), sabah namazının farzını kılmak üzere ikâmet getirilmiş iken sünnet kılan bir adamın yanından geçti. (Durarak) adama bir şeyler söyledi. Biz ne söylediğini bilmiyorduk. Namazdan çıkınca (ne söylediğini öğrenmek için) adamın etrafını sardık:

"Sana Resûlullah ne dedi?" diye sorduk. Adam:

Bana: "Sizden biri, nerdeyse sabah namazını dört rek´at kılacak" dedi" cevabını verdi."

Hadisin sadedinde olduğumuz vechine göre Resûlullah adama istifham-ı inkârî yoluyla "Sabah namazını dört mü kıldın?" demiştir ve aynı soruyu tekrarlayarak bu hareketi hoş karşılamadığını te´kîd etmiştir.

2- Burada sabah namazında ikâmet sırasında sünnet kılmanın yasaklandığı görülmektedir. Ulema, Resûlullah´ın namazı bozdurmayıp sadece hoşnutsuzluk (inkâr) ifade etmesinden hareketle kerâhetin tahrîmî değil, tenzîhî olduğunu istidlâl etmiştir. Ancak, sabahın farzına başlandığı zaman sünnet kılmanın hükmü hususunda ulemânın farklı hükümlere giderek ihtilaf ettiğini belirtmek isteriz. Çünkü, bazı hadislerde de her ne pahasına olursa olsun sabahın sünnetini bırakmamayı tavsiye eden hadisler de gelmiştir. Nitekim 2935 numaralı hadiste "Sizi atlılar kovalamakta olsa bile sabahın sünnetini terketmeyin" mânasında irşâd-ı Nebevî vârid olmuştur.

Sabah namazı için müezzin kâmete başlamış veya imam namaza durmuş olsa sünnet kılınmalı mı kılınmamalı mı? meselesi üzerine ileri sürülen görüşleri şöyle özetleyebiliriz:

1) Hanefîlere göre farzda imama yetişmeyi -tahiyatta bile olsa- kestiren bir kimse, sünneti safa dahil olmadan kılmalıdır. Mümkünse mescidin namaz kılınan sahan kısmında değil, kapının yanında kılmalıdır. Böyle müsait bir yer yoksa bir direğin arkasında veya imkân nisbetinde cemaatin dışında kılmalıdır. Aslında sabahın sünnetini evde kılmak efdaldir.

Önce sünneti kılıp sonra imama da yetişmek sûretiyle hem sünnet ve hem de cemaat sevabını elde etmiş olur. Sünnet kılmayı tecviz edenler "amellerinizi iptal etmeyin (bozmayın)" (Muhammed 33) âyetini delil gösterirler. Ayrıca Beyhakî´nin rivâyet ettiği: "Namaz için müezzin ikâmete başladı mı, sabahın iki rek´atlik sünneti hariç, farz namazdan başka namaz kılınmaz" hadisi de delil yapılmıştır.

2) İmam Şâfiî, Ahmed İbnu Hanbel başta olmak üzere İbnu Ömer, Ebû Hüreyre, İbnu Cübeyr, İbnu Sîrîn gibi bir kısım selef büyüklerinin inanç ve tatbikatına göre, imam farza durmuşken sünnet kılınamaz. Bu görüşte olanlar sadedinde olduğumuz hadisin zâhirini esas almışlardır.

3) Zâhirîler bu meselede daha ileri giderek "Bir kimse sünnet kılarken farz için ikâmet başlarsa, namazı orada kesip cemaate katılması gerekir, yoksa kıldığı namaz bâtıl olur" derler.

4) Süfyân-ı Sevrî: "İlk rek´atte imama yetişeceğini kestiren sünneti tamamlar, değilse hemen kesip imama uyar" demiştir.

Mescidde sabah namazının sünnetini kılmayı mekruh addedenler müteâkiben kaydedeceğimiz Abdullah ibnu Sercis hadisini delil gösterirler.[1107]



ـ2949 ـ20ـ وعن عبداللّه بن سرْجس رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال: ]دَخَلَ رَجُلٌ المَسْجِدَ وَرَسُولُ اللّهِ # في صََةِ الْغَدَاةِ. فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ في جَانِبِ المَسْجِدِ. ثُمَّ دَخَلَ مَعَ رسولِ اللّهِ # فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ: يَا فَُنُ؟ بِأىِّ الصََّتَيْنِ اعْتَدَدْتَ بِصََتِكَ وَحْدَكَ؟ أمْ بِصََتِكَ مَعَنَا[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .



20. (2949)- Abdullah İbnu Sercis (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazını kılarken bir adam mescide girdi. Mescidin yan tarafında sünneti kıldı. Sonra Resûlullah´a dahil olup O´nunla da farzı kıldı. Aleyhissalâtu Vesselâm namazı bitirince:

"Ey falan, şu iki namazdan hangisini sayıyorsun? Tek başına kıldığını mı, bizimle kıldığını mı!" buyurdular."[1108]