๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Nisan 2010, 19:22:04



Konu Başlığı: Namazla İlgili Hadisler-2devamı 17
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Nisan 2010, 19:22:04
BİRİNCİ FASIL

NAMAZIN KASRI (KISALTILMASI)


Kasr, taksîr, iksâr gibi üç ayrı kelimeyle ifade edilebilen hal, yolculuk sırasında dört rek´atli namazların iki rek´at olarak kılınmasıdır. Üç kelime de caiz ise de kasr daha çok kullanılır. Ulemâ iki ve üç rek´atli namazlarda kasr olmayacağı hususunda icma eder. Nevevî der ki: "Her mübah seferde kasrın caiz olmadığı hususunda cumhur ittifak eder." Selef´ten bir kısmı, kasrın caiz olması için seferde korkuyu, bir kısmı seferin hacc veya umre, veya cihad için olmasını, bazısı tâat seferi olmasını şart koşmuştur. Ebû Hanîfe ve Sevrî tâat veya mâsiyet, her çeşit seferin aynı hükme tâbi olduğunu, hepsinde kasrın bulunduğunu söylemiştir.[1016]



ـ2896 ـ1ـ عن أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]صَلَّيْنَا الظُّهْرَ مَعَ رسولِ اللّهِ # بِالْمَدِينَةِ أرْبَعاً. وَخَرَجَ يُرِيدُ مَكَّةَ فَصَلَّى بِذِى الحُلَيْفَةِ الْعَصْرَ رَكْعَتَيْنِ[. أخرجه الخمسة .



1. (2896)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Medîne´de öğle namazını Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile dört rek´at kıldık. Mekke´ye gitmek üzere yola çıkıp Zülhuleyfe´ye gelince ikindiyi iki rek´at kıldı."[1017]



AÇIKLAMA:



1- Buhârî bu hadisi birçok bâbta zikreder. Kasru´s-Salât bölümünde hadisin ilk zikredildiği bâb, "(Kişi seyahat için hareket edince) bulunduğu yeri çıktı mı namazı kısaltır" adını taşır. Burada Aleyhissalâtu Vesselâm´ın Mekke´ye müteveccihen Medine´den ayrılıp Zülhuleyfe nâm mevkiye gelmiş olması mevzubahistir. Medîne´de öğle namazı kılındığına göre ikindi namazının kılındığı yer olan Zülhuleyfe çok uzak olmamalıdır. Nitekim bu mevkinin Medîne´ye uzaklığı altı mildir.

İbnu´l-Münzîr der ki: "Ulema, sefere niyet eden kimsenin, bulunduğu yerin dış evlerini çıkar çıkmaz namazını kasredeceği hususunda icma eder."

Evleri tamamen çıkmadan önce kasretme hususunda ihtilaf edilmiştir. Cumhur, bütün evlerin çıkılması gereğine hükmetmiştir. Kûfîlerden bazıları: "Kişi sefere niyet eder etmez artık namazı iki kılar, evinde bile olsa" demiştir. Bunlardan bazısı: "Merkebine bindikten sonra dilerse kasreder" demiştir.

İbnu Hacer: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın sefere niyet edince Medîne´yi çıkmazdan önce namazı kasrettiğine dair örnek bilmiyorum" der.

2- Sadedinde olduğumuz hadisten hareketle: "Kısa mesafeye giden kimse de namazı kasredebilir, mübahtır" diye hüküm çıkaran olmuş ise de bu görüş şu mülâhaza ile reddedilmiştir: "Hz. Peygamber, Zülhuleyfe´ ye kadar olan mesafeyi kasdettiği için kasretmiş değildir. Mekke´ye gitmek üzere yola çıkmıştır, yol üzerinde ilk menzil (mola yeri) Zülhuleyfe´ dir, buraya kadar geçen zaman içerisinde zaten başka bir namaz vakti girmiş değildir. Öyle ise, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz vaktinin girmesiyle ilk menzilde durmuş ve kasrederek namazını kılmıştır."

3- Bu hadiste, "Yolcu, geceye girmedikçe namazı kasretmez" diye hükmeden Mücâhid´e karşı da delil mevcuttur.[1018]



ـ2897 ـ2ـ وعنه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]وَقَدْ سُئِلَ عَنْ قَصْرِ الصََّةِ. فقَالَ: كَانَ رسولُ اللّهِ # إذَا خَرَجَ مَسِيرَة ثََثَةِ أمْيَالٍ أو ثَثَةِ فَرَاسِخَ »شك شُعبة« صلَّى رَكْعَتَيْنِ[. أخرجه مسلم وأبو داود .



2. (2897)- Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh)´in anlattığına göre kendisinden kasru´ssalât yani namazın kısaltılması hakkında sorulmuştu. Şöyle cevap verdi:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) üç millik mesafeyi veya -Şu´be´ nin şekkine göre- üç fersah mesafeyi dışarı çıktı mı iki rek´at kılar."[1019]



ـ2898 ـ3ـ وعن مالك: ]أنَّهُ بَلغَهُ أنَّ ابنَ عَبَّاسٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما كَانَ يَقْصُرُ الصََّةَ في مِثْلَ مَا بَيْنَ مَكَّةَ وَالطّائِفِ، وفي مِثْلِ مَا بَيْنَ مَكَّةَ وَعُسْفَانَ، وفي مِثْلِ مَا بَيْنَ مَكَّةَ وَجِدَّةَ. قالَ مالك: وذلك أربعة برد[.

»البرد« جمع بريد، والبريد اثنا عشر مي، وقيل ستة أميال .



3. (2898)- İmam Mâlik´e ulaştığına göre, İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) Mekke-Tâif arasındaki kadar, Mekke-Usfân arasındaki kadar ve keza Mekke-Cidde arasındaki kadar mesâfede namazı kasrediyordu."

Mâlik der ki: "Bu mesafeler dört berîd´dir."[1020]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis de İmam Mâlik´in belâgât denen muallak (senedsiz) hadislerinden biridir.

Ebû´l-Velîd el-Bâcî der ki: "Mâlik, sahâbenin fiilini aksettiren bu çeşit rivâyetleri çokça yapmıştır. Çünkü bunlar, onun nazarında, Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm)´ın fiilini aksettirmekten uzak değildir." İbnu Hacer bu hadisin İbnu Abbâs´tan Dârakutnî tarafından merfû olarak şu şekilde rivâyet edildiğini belirtir:

"Ey Mekkeliler, dört berîdden, yani Mekke-Usfân arasından daha kısa mesafeler için namazı kasretmeyin."

2- Bürüd, "berîd´in cem´idir. Berîd, bir mesafe ölçüsüdür. Bir berîdin dört fersah veya oniki mil tuttuğu belirtilir.[1021] Zürkânî namazın kısaltılma mesafesini belirleyici, yine İbnu Abbâs´tan başka rivâyetler kaydeder: "Namaz ancak bir günlük mesafede kasredilir, daha aşağıda kasredilmez", "Namaz bir gün ve gece yürüme mesafesinde kasredilir..."

Zürkânî bu rivâyetleri şöyle te´lif eder: "Dört berîdlik mesafeyi bir günde katetmek mümkündür."

Şu halde, İbnu Abbâs´a göre namazı kısaltma mesafesi onaltı fersah veya kırksekiz mil uzaklıktaki hedeftir. Bu miktar uzaktaki bir yere gitmek üzere evden çıkan kimse, bulunduğu şehrin dış evlerini terkeder etmez artık yolcudur, namazı kısaltabilir.

Zürkânî, İmam Şâfiînin, Ahmed İbnu Hanbel ve bir grup ulemânın bu görüşü benimsediklerini kaydettikten sonra İbnu´l-Kâsım´ın, "İmam Mâlik, "Namazı kısaltma miktarı bir gece ve gündüz yürüme mesafesidir" sözünden rücû etmiştir" dediğini kaydeder.[1022]



ـ2899 ـ4ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]خَرَجَ رَسُولُ اللّهِ # مِنَ المَدِينَةِ إلى مَكَّةَ َ يَخَافُ إَّ رَبَّ العَالَمِينَ، فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ رَكْعَتَيْنِ[. أخرجه الترمذي وصححه والنسائى .4.



4. (2899)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine´den Mekke´ye gitmek üzere yola çıktı. Rabbülâlemîn´den başka hiç bir şeyden korkmuyordu. Yolda namazı ikişer ikişer (yani kasrederek) kıldı."[1023]



AÇIKLAMA:



Hadiste, namazı kısaltma hâdisesinin korku haline has olduğunu söyleyenlere cevap vardır ve o düşünce reddedilmektedir. Böyle düşünenler, namazın kısaltılmasına temas eden âyetin zâhirini esas almışlardır: "Yolculuk ettiğinizde kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur..." (Nisâ 101). Halbuki Cumhur, meseleyi değerlendirirken "korku" mefhumunu nazar-ı dikkate almaz. Dolayısiyle sefer oldu mu korku olmasa da namaz kasredilir. Bu hususta Hz. Ömer Resûlullah´a sormuş, Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm): "Yolculuk hali olunca namazın kasredilmesi ALLAH´ın size bir sadakasıdır" mânasında صَدَقَةٌ تَصَدَّقَ اللّهُ بِهَا عَلَيْكُمْ diye cevap vermiştir. Netice itibariyle sahâbe, bu âyetten, seferde korku kaydı olmaksızın mutlak olarak namazın kasrını anlamıştır.

Bir rivâyette Ebû Hanzala der ki: "İbnu Ömer´e sefer sırasında kılınacak namazdan sordum:

"İki rek´attir" dedi. Ben:

"Ama Cenâb-ı Hakk "...korkarsanız" diyor, halbuki biz emniyet içerisindeyiz!" dedim. Bana:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın sünneti böyledir" diye cevap verdi."[1024]



ـ2900 ـ5ـ وعن أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]خَرَجْنَا مَعَ رسولِ اللّهِ # مِنَ المَدِينَةِ إلى مَكَّةَ. فَكَانَ يُصَلِّى رَكْعَتيْنِ رَكْعَتَيْنِ، حَتَّى رَجَعْنَا إلى المَدِينَةِ. قِيلَ لَهُ: أقمْتُمْ بِمكَّةَ شَيْئاً؟ قالَ أقَمْنَا بِهَا عَشْراً[. أخرجه الخمسة .



5. (2900)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte Mekke´ye gitmek üzere Medîne´den çıktık. Efendimiz yolda namazları ikişer ikişer kılıyordu. Medîne´ye dönünceye kadar hep böyle yaptı."

Enes´e:

"Mekke´de ne kadar kaldınız?" diye sorulmuştu:

"Orada on gün kaldık" dedi."[1025]



ـ2901 ـ6ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]أقَامَ النّبىُّ # تِسْعَ عَشْرَةَ يَقْصُرُ الصََّةَ. وَكُنَّا إذا سَافَرْنا فَأقَمْنَا تِسْعَ عَشرَةَ قَصَرْنَا وَإنْ زِدْنَا أتْمَمْنَا[. أخرجه الخمسة إ مسلماً .

وفي أخرى ‘بى داود: »سَبْعَ عَشَرَةَ«.وفي أخرى للنسائى: »أقامَ بِمَكَّةَ عَامَ الْفَتْحِ خَمْسَ عَشَرَ يَقْصُرُ الصََّةَ« .



6. (2901)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (Mekke´de) ondokuz gün ikâmet etti ve namazları kasretti. Biz de (bundan böyle) sefer yapıp ondokuz gün ikâmet ettik mi namazları hep kasrederdik, ondokuzundan fazla kaldık mı artık dörde tamamlardık."[1026]

Ebû Dâvud´un bir diğer rivâyetinde "...Onyedi gün" denmiştir. Nesâî´ nin bir diğer rivâyetinde: "Fetih senesinde Mekke´de onbeş gün ikâmet etti ve namazları bu esnada kasretti." denmiştir.[1027]



ـ2902 ـ7ـ وعن عمران بن حُصين رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]شَهِدْتُ عَامَ الْفَتْحِ مَعَ النّبىِّ # بِمَكَّةَ، فَأقَامَ بِمَكَّةَ ثَمَانِىَ عَشَرَةَ لَيْلَةً َ يُصَلِّى إَّ رَكْعَتَيْنِ وَيَقُولُ: يَا أهْلَ الْبَلَدِ صَلُّوا أرْبَعاً فإنَّا سَفْرٌ[. أخرجه أبو داود. »السَّفْرُ« القوم المسافرون .



7. (2902)- İmrân İbnu Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Fetih günü, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´la birlikte Mekke´de hazır bulundum. Mekke´de onsekiz gece kaldı, bu esnada namazları hep iki kıldı. Şöyle hitabediyordu:

"Ey bölge halkı! Siz bize bakmayın, dört kılın. Biz hep yolcuyuz (bu sebeple kasrederek iki kılıyoruz)."[1028]



ـ2903 ـ8ـ وعن جابر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]أقَامَ النّبىُّ # بِتَبُوكَ عِشْرِينَ يَوْماً يَقْصُرُ الصََّةَ[. أخرجه أبو داود .



8. (2903)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Tebük´de yirmi gün ikâmet etti ve namazları hep kasretti."[1029]



AÇIKLAMA:



1- Son dört hadis, Resûlullah´ın farklı seferlerdeki ikâmetgah müddetini belirtmektedir. Şöyle ki:

* Enes hadisi (2900) Veda haccı ile ilgilidir. On gün kalmıştır.

* İbnu Abbâs hadisi (2901) Mekke fethiyle ilgilidir. Ondokuz gün kalmıştır.

* İmrân İbnu Husayn hadisi, (2902) Fetih günüyle alakalı, onsekiz gün kalmıştır.

* Câbir hadisi (2903) Tebük seferiyle ilgili ve yirmi gün kalmıştır.

2- İbnu Abbâs hadisinin buradaki vechi Fetih sırasında Mekke´de ondokuz gün kalındığını belirtirken, bir başka vechinde 15 gün kalındığını söyler. İmrân hadisi ise 18 gün kalındığını söylüyor. Beyhakî bu ihtilâfı şöyle cem eder: "19 gün diyen, Mekke´ye giriş ve Mekke´den çıkış günlerini de sayıya dahil etmiş olmalı. 17 diyen şu halde bu iki günü hesaba katmamış oluyor. 18 diyen bu iki günden birini saymamış olmaktadır." 15 diyen rivâyeti ise Nevevî zayıf addetmiştir. Sahih olması halinde râvinin, aslı on yedi addedip, bundan giriş ve çıkış günlerini hazfettiğine hamledilir. Bu durumda bütün rivâyetleri içine alması sebebiyle 19 diyen hadisi hepsine müreccah kabul edebiliriz.

3- Kûfe âlimleri ve Sevrî 15 günden bahseden rivâyeti, "en az" miktarı ihtiva ettiği için esas alırlar. Ziyadelerin de tesadüfen vâki olduğuna hamlederler.

4- Şâfiî hazretleri İmrân İbnu Husayn hadisini esas alır. Ancak nezdinde o hadis, gittiği yerde ikâmet edeceği kesinlik kazanmayan kimse hakkında mûteberdir. Şâfiî´ye göre bir kimse, gittiği yerde girip çıkma günlerinden başka tam dört gün ikâmete niyet etti mi, artık namazları tam kılar. Mâlikîler de dört gün kalmaya niyet ettikleri takdirde namazı tam kılarlar.

5- Hanbelîlere göre, bir yerde mutlaka ikâmete niyet eden veya yirmi vakit namazdan ziyade farz olacak bir müddetle ikâmete niyette bulunan kimse mukîm sayılır, namazını kasretmez.

6- Câbir hadisinde yirmi gün ikâmet etmelerine rağmen hep kasretmeleri, Tebük´te kaç gün kalacakları, ne zaman dönecekleri önceden kararlaştırılmadığı içindir. Bu suretle uzun müddet kalınsa da yolculuk halinden çıkamaz.[1030]



ـ2904 ـ9ـ وعن حارثة بن وَهْب رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]صَلَّى بِنَا رسُولُ اللّهِ # وَنَحْنُ أكْثَرُ مَا كُنَّا قَطُّ وَآمَنُهُ بِمِنَى رَكْعَتَيْنِ[. أخرجه الخمسة .



9. (2904)- Hârise İbnu Vehb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mina´da bize, sayıca en çok olduğumuz ve en ziyade güven içinde olduğumuz bir zamanda namazı iki rek´at kıldırdı."[1031]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, "namaz korku halinde kasredilebilir" diyenleri tekzib eder. Çünkü Resûlullah hacc sırasında Mina´da hiçbir korku olmadığı halde namazı iki rek´at kıldırmıştır.

Şu halde, namazın kasredilmesinin asıl sebebi yolculuk hâlidir. Korku, meşakkat gibi durumlar, maslahattır. Öyle ise, asıl sebep olunca namaz kasredilir. Maslahat olmasa yine kasredilir. Aksi halde, yolcu olmayan kimse korksa veya meşakkate düşse namazı kasredemez, tam kılar.[1032]



ـ2905 ـ10ـ وعن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ] صَلَّى رسولُ اللّهِ # بِمِنَى رَكْعَتَيْنِ، وَأبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ، وَعُمَرُ بَعْدَ أبِى بَكْرٍ، وَعُثْمَانَ صَدْراً مِنْ خَِفَتِهِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُم، ثُمَّ إنَّ عُثْمَانَ صَلّى بَعْدُ أرْبعاً، فَكَانَ ابنُ عُمَرَ إذَا صَلَّى مَعَ ا“مَامِ صَلَّى أرْبعاً. وَإذَا صَلَّى وَحْدَهُ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ[. أخرجه الشيخان والنسائى .



10. (2905)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mina´da bize iki rek´at kıldırdı, arkasından Ebû Bekr de öyle kıldırdı. Ebû Bekr´den sonra Hz. Ömer ve hilafetinin başında Hz. Osman (radıyallâhu anhüm) da iki kıldırdılar. Sonra Hz. Osman dört rek´atli olarak kıldırdı. İbnu Ömer imamla kılarsa dört kılardı, yalnız kılınca da iki kılardı."[1033]



AÇIKLAMA:



Mina´da taşlama günleri sırasında namaz kaç rek´at kılınacak? Bu, selef uleması arasında ihtilaf mevzuu olmuştur. Yolcu durumunda olanlar için iki rek´at kılacağı sâbittir. Ancak Mina´da mukîm olan kaç kılacaktır. Orada iki kılmak sefere binaense, mükîm dört kılar, ama nüsük´e binaen ise onun da iki kılması gerekir. Anlaşılacağı üzere Mina´da namazın iki kılınmış olması nüsük yani hacc âdâbının bir gereğine binaen mi, yoksa sefere binaen mi bu hususta ihtilaf edilmiştir.

İmam Mâlik´e göre Mekkeliler, Mekke´de tam kılarsa da Mina´da kasreder. Mina´da mukîm olanlar orada tam kıldıkları halde Mekke ve Arafat´ta kasredip iki kılarlar. Halbuki Mekke ile Mina arası bir fersahtır ve arada müsâferet yoktur. Öyleyse burada iki kılınması, yolculuk sebebiyle değil, hacc menâsikine has bir hususiyetten dolayıdır. Nitekim Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) Veda Haccı sırasında Mina´da namazı kasrederek iki rek´at kıldırırken, kendisine uyan müsâfir, mükîm bir tefrîk yapmamış, Mekke ahalisine de: "Ey Mekkeliler biz yolcuyuz iki kılarız, siz mükîmsiniz dörde tamamlıyacaksınız!" diye bir uyarıda bulunmamıştır. Halbuki, haccın her menâsikini tâlim buyuran Efendimiz bu hususu da beyan etmeli idi; makam beyan makamıydı. Böyle bir beyanda bulunmadığına göre Mina´da namazın kasrı nüsük´ten dolayıdır. Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) aynı sünneti devam ettirmişlerdir.

Hz. Osman´ın ve İbnu Ömer´in tutumundan şu yoruma gidilmiştir: Mukîm olanlar yani Mekke ve Mina´da oturanlar veya uzaktan gelmiş hacı olsa bile müsâfirlik vasfını kaldıracak bir müddet Mekke´de kalmaya niyet etmiş olan için Mina´da kasretmek de, tam kılmak da caizdir. Hz. Osman (radıyallâhu anh)´ın hilafetinin ilk altı veya sekiz senesinde kasrettiği halde, sonradan tam kılmaya başlaması iki sebeple îzah edilmiştir.

1) Kasr da itmam da caizdir, ibadetin meşakkatli olanı efdal olduğu için sonradan dört kılmayı tercih etti, çünkü dört daha meşakkatlidir.

2) Hacc´dan sonra Mekke´de bir müddet daha kalmaya niyet etmiş olarak gelmiş bulunuyordu veya Tâif´te mülk edinmişti, oraya yerleşmek istiyordu, dolayısıyle oranın mükîmi sayılırdı (müteakip hadiste bunu göreceğiz).

Ne var ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın sünnetine uygun olanı, kasretmek olduğu için Osman (radıyallâhu anh) Efendimize Ashâb´ tan bazıları târizde bulunmuştur.

Ancak, ehl-i ilmin çoğunluğu -ez cümle Atâ, Zührî, Süfyan-ı Sevrî, Kûfe ulemâsı, Ebû Hanîfe ve Ashâbı, İmam Şâfiî, Ahmed İbnu Hanbel, Ebû Sevr Mekke´nin Mina ve Arafat´a uzaklığı namazı kasretmeyi gerektiren mesafeye ulaşmadığı için, Mekkelilerin namazlarını kasredemiyeceklerine hükmetmişlerdir. Bunlar bu beldelerle yeryüzünün başka yerleri arasında bir fark gözetmezler.

Başta söylediğimiz gibi, -Hz. Osman´ın sonradan dört kılmasının sebebi dahil- mevzuya giren bir kısım teferruât üzerine ulemânın münâkaşası var, teferruâta girmeyeceğiz. Müteakip birkaç rivâyet, mevzu üzerindeki münâkaşalar hakkında fikir verecektir.[1034]



ـ2906 ـ11ـ وعن عثمان رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]أنَّهُ لَمَّا اتَّخَذَ ا‘مْوَالَ بِالطّائِف وَأرَادَ أنْ يُقِيمَ بِهَا صَلَّى بِمِنىً أرْبَعاً، ثُمَّ أخَذَ بِهِ ا‘ئِمّةُ بَعْدَهُ[. أخرجه أبو داود .



11. (2906)- Hz. Osman (radıyallâhu anh)´dan anlatıldığına göre, Tâif´ de emvâl edinip orada ikâmet etmeyi arzu ettiği zaman Mina´da dört rek´at kıldı. Sonra imamlar bununla amel ettiler."[1035]



AÇIKLAMA:



Hz. Osman´ın sonradan Mina´dan namazları tam kılışının sebebi olarak bu durum gösterilmiştir. Tâif´de emvâl edinip orada yerleşmeye karar verince, kendini Tâif ve civarında müsâfir değil, mukîm addetmiş olmalıdır. Müteakip rivâyette de görüleceği üzere Zührî bu görüştedir. İbnu Abbâs da: "Müsâfir, ehline veya sürüsüne döndü mü artık namazı tam kılar" kanaatindedir. Ahmed İbnu Hanbel de bu görüştedir.

Bu rivâyet munkatî olduğu için birçok fakih bununla ameli reddetmiştir.[1036]



ـ2907 ـ12ـ وفي رواية: ]إنَّمَا صَلّى أرْبَعاً ‘جْلِ ا‘عْرابِ ‘نَّّهُمْ كَثُروا عَامَئِذٍ فَصَلّى بِالنَّاسِ أرْبَعاً لِيُعَلِّمَهُمْ أنَّ الصََّةَ أرْبَعٌ[. وفي أخرى: »أنَّهُ اجْمَعَ عَلى ا“قَامَةِ بَعْدَ الحَجِّ« .



12. (2907)- Bir rivâyette de şöyle denmiştir: "Hz. Osman (sonradan) bedevîler sebebiyle dört kılmıştır. Çünkü o sene pek çok bedevî hacc´a gelmişti. Namazın dört rek´at olduğunu öğretmek için halka dört rek´at kıldırdı."[1037]

Bir rivâyette de şöyle denmiştir: "(Hz. Osman Mina´da dört kıldı.) Çünkü o, Hacc´tan sonra ikâmete azmetmişti."[1038]



ـ2908 ـ13ـ وله عن ابن مسعود: ]أنَّهُ صَلّى أرْبَعاً فَقِيلَ لَهُ: عِبْتَ عَلى عُثْمَانَ ثُمَّ صَلَّيْتَ أرْبَعاً؟ فَقَالَ: الخََفُ شَرٌّ[.»ا“جْمَاعُ« الْعَزْمُ وَالنِّيّة على الشئ .



13. (2908)- Yine Ebû Dâvud´un kaydına göre İbnu Mes´ud (radıyallâhu anh) (Mina´da) namazı dört kılmıştı. Kendisine:

"Sen, (daha önce dört kıldığı için) Osman´ı ayıplamıştın, şimdi ise dört kılıyorsun!" denilmişti. (Özür beyan ederek) şu cevabı verdi:

"Muhalefet zararlıdır."[1039]



ـ2909 ـ14ـ وعن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]أنَّهُ صَلّى بِالنّاسِ بِمَكَّةَ رَكْعَتَيْنِ فَلَمَّا انْصَرفَ قالَ: يَا أهْلَ مَكَّةَ أتِمُّوا صََتَكُمْ فإنَّا قَوْمٌ سَفْرٌ[. أخرجه مالك .



14. (2909)- Hz. Ömer (radıyallâhu anh)´den anlatıldığına göre, Mekke´de namazı halka iki rek´at kıldırdı. Selam verince:

"Ey Mekkeliler" dedi. Namazlarınızı dörde tamamlayın. Biz yolcuyuz (bu sebeple iki kıldık)!."[1040]



AÇIKLAMA:



Hz. Ömer, Mekke´ye gelince, halife olması haysiyetiyle imam olmuştur. Müsâfir olduğu için namazı iki rek´at kıldırmıştır. İbnu Abdilberr "Resûlullah´ın sünnetine ittibâen iki rek´at kıldırdı" der. 2902 numaralı İmrân İbnu Husayn hadisinde, Aleyhissalâtu Vesselâm´ın fetih senesinde Mekke´de onsekiz gün kalmasına rağmen namazları hep iki kıldığını ve Mekkelilere: "Siz dört kılın, biz yolcuyuz" dediğini gördük. Şu halde Hz. Ömer benzer bir hatırlatmada bulunmuştur.[1041]



İKİNCİ FASIL

SEFERDE İKİ NAMAZIN CEMEDİLMESİ


ـ2910 ـ1ـ عن أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رَسولُ اللّهِ # إذَا ارْتَحَلَ قَبْلَ أنْ تَزِيغَ الشَّمْسُ أخَّرَ الظُّهْرَ إلى وَقْتِ الْعَصْرِ ثُمَّ يَنْزِلُ فَيَجْمَعُ بَيْنَهُمَا. وَإنْ زَاغَتِ الشَّمْسُ قَبْلَ أنْ يَرْتَحِلَ صََّهُمَا ثُمَّ ارْتَحَلَ[ .



1. (2910)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), güneş batıya meyletmeden yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine te´hir eder, ikindi olunca mola verir, ikisini cemederdi (beraber kılardı). Yola çıkmazdan önce güneş batıya meyletti (öğle vakti) girdi ise, hareketten önce her ikisini de (öğle ve ikindi) kılar sonra yola çıkardı."[1042]



ـ2911 ـ2ـ وفي رواية: ]إذَا كانَ عَجِلَ عَلَيْهِ السَّيْرُ يُؤَخِّرُ الظُّهْرَ إلى وَقْتِ الْعَصْرِ وَيَجْمَعُ بَيْنَهُمَا وَبَيْنَ الْعِشَاءِ حِينَ يَغِيبُ الشّفَقُ[. أخرجه الخمسة إ الترميذى .



2. (2911)- Bir rivâyette de şöyle gelmiştir: "...Acele yürümek gerekirse öğleyi ikindiye te´hir eder, ikisini birleştirirdi, keza ufuktaki aydınlık kaybolunca da akşamla yatsıyı birleştirirdi."[1043]



AÇIKLAMA:



1- Hz. Enes (radıyallâhu anh)´ten iki farklı şekilde gelen bu rivâyete göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın yolculuk sırasında öğle ile ikindiyi, "ikindi vaktinde" kılması mevzubahistir. Yani öğle vaktini te´hir ederek ikindi ile birlikte kılması...

Sadedinde olduğumuz iki rivâyetten birincisine göre, "öğle vakti tam girmeden yola çıkma" halinde öğle namazı te´hir edilmektedir, ikincisinde ise bu, "acele yürümek gerektiği" durumunda mevzubahistir.

Öğle namazının bu şekilde te´hir edilerek ikindi ile veya akşamın te´hir edilip yatsı ile birleştirilerek kılınmasına cem-i te´hîr denir. İmam Şâfiî yolculukta bunu esas almıştır. Ebû Hanîfe bunu: "Akşamı son vaktinde, yatsıyı da ilk vaktinde kılmak olarak" îzah ederek, iki ayrı namazın bir vakitte kılınmasını reddetmiştir.

2- Bu hadislere göre, iki namazı birleştirme işi ikinci vakitte mümkündür, önceki vakitte değil. Ulemâdan bir kısmı bunu esas alarak, iki namazı, cem-i takdîm denen evvelki namazın vaktinde birleştirmeye karşı çıkmıştır. Ancak İbnu Râhûye´nin tahric ettiği bir rivâyette: "...Güneş batıya kaydığı zaman yola çıkacak olursa öğle ve ikindiyi (öğle vaktinde) beraberce kılar, ondan sonra yola çıkardı" buyrulmuştur. Cem-i takdîm mevzuunu tahkîk eden İbnu Hacer, Tirmizî, Ebû Dâvud, Ahmed İbnu Hanbel ve İbnu Hibbân da Muaz İbnu Cebel´den kaydedilen rivâyetlerle, yine Ahmed İbnu Hanbel ve Ebû Dâvud´da (tâlik olarak) İbnu Abbâs´tan kaydedilen rivâyetleri zikreder ve bunların, zayıflıkları sebebiyle, büyük muhaddislerce itibar görmediklerini belirtir.

Seferde namazların cemedilmesi meselesine temas eden rivâyetlerin çokluğu, farklılığı ve değişik yorumlara kâbil oluşları gibi durumlar, ulemanın bu mevzuda değişik sonuçlara varmasına sebep olmuştur. Şöyle ki:

1) Bir kısım imamlar, yolculuk sırasında öğle ile ikindiyi, akşamla da yatsıyı, ikisinden birinin vaktinde kılmayı caiz görürler. Ashabtan birçoğundan bunun tatbikatıyla ilgili rivâyet gelmiştir: Hz. Ali, Sa´d İbnu Ebî Vakkâs, Muaz İbnu Cebel, Ebû Musa el-Eş´arî vs; Tâbiîn ve Etbaut tâbiînden Atâ, Tâvus, Mücâhid, Sevrî vs. İmam Şâfiî ile Ahmed İbnu Hanbel ve İshak´ın görüşleri de budur. Ancak İbnu Hacer, Şâfiî hazretlerinin "Cem´i terketmek daha iyidir" dediğini, İmam Mâlik´in -bir rivâyette- daha da ileri giderek "cem"i mekruh addettiğini kaydeder.

2) İki namazın cem´i özür sahipleri için caizdir. Evzâî böyle söylemiştir.

3) İki ayrı vaktin namazını bir vakitte birleştirmek, sadece acelesi olan yolculuklarda caizdir. İmam Mâlik bu görüştedir. Ashabtan Abdullah İbnu Ömer, Üsâme, İbnu Zeyd (radıyallâhu anhüm) de bu görüşte idiler.

4) İki namazın cem´i, yol almak istendiğinde câizdir. Mâlikîlerden İbnu Habîb bu görüştedir.

5) İki namazın cem´i mekruhtur, bu görüş İmam Mâlik´ten rivâyet edilmiştir.

6) Cem-i te´hîr caizdir fakat cem-i takdîm caiz değildir. İbn Hazm bu görüştedir. Bu kavl İmâm-ı Ahmed ve Mâlik´ten de mervîdir.

7) Seferde cem etmek caiz değildir. Cem sadece Hacc sırasında Arafat´ta ve Müzdelife´de yapılır. Arafat´ta cem-i takdîm yapılarak öğle ile ikindi birleştirilir, Müzdelife´de ise akşam tehir edilerek yatsı ile birleştirilir. Hanefî ülemâsı bu görüştedir. Ashab´tan Abdullah İbnu Mes´ud, Sa´d İbnu Ebî Vakkâs ve Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anh) gibi bazılarından da bu görüş rivâyet edilmiştir. Hasan Basrî, İbnu Sîrîn, İbrahim Nehâî, Esved gibi bir kısım Selef de bu görüştedir. Bu rivayette İmam Mâlik´in tercihi de budur.

Hanefî mezhebinin dayandığı İbnu Mes´ud ve İbnu Abbas (radıyallâhu anh) rivâyetleri müteakiben gelecektir (2914, 2916).

8) Cem mevzuunda, fukahâca amel edilmeyen bir rivâyet İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)´dandır. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) mukîm iken hiçbir meşrû sebep de yokken, cem´e yer vermiş olmalıdır." Bu hadis bâbın son rivâyeti olarak (2918) gelecek.[1044]



ـ2912 ـ3ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يَجْمَعُ بَيْنَ صََتَى الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ إذَا كَانَ عَلى ظَهْرِ سَيْرٍ. وَيَجْمَعُ بَيْنَ المَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ[. أخرجه الشيخان .



3. (2912)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yol halinde iken öğle ile ikindiyi birleştirirdi, akşam ile yatsıyı da birleştirdi."[1045]



ـ2913 ـ4ـ وعن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]صَلَّى النّبىُّ # المَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِالمُزْدَلِفَةِ جمِيعاً كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا بِإقَامَةٍ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا وََ عَلى أثَرٍ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا[. أخرجه الستة .



4. (2913)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşam ve yatsıyı Müzdelife´de beraberce kıldı. Bunlardan herbiri için ayrı bir ikâmet okudu. İki namaz arasında nafile kılmadı, bunlardan birinden sonra da nafile kılmadı."[1046]



AÇIKLAMA:



Müzdelife, Mina ile Arafat arasında bir vakfe yeridir. Arefe günü, akşam vakti girer girmez daha namaz kılmadan Arafat´tan sökün eden hacılar Müzdelife´ye gelirler. Burada akşamla yatsıyı cem-i tehîr yaparak beraber kılarlar. Sadedinde olduğumuz hadis, bu namazların kılınışını anlatıyor.

a) Namazlar peş peşe kılınsa da her biri için ayrı bir ikâmet okunacaktır.

b) Nafileler terkedilecektir. Hadiste nafile kelimesi geçmez, tesbih kelimesi geçer, ancak şârihler tesbîhle nafile namazının kastedildiğini belirtirler. Yani hem akşamın arkasından, hem de yatsının arkasından kılınan nafileleri Resûlullah terkediyor. Ancak geceleyin nafileyi kılmış olması ihtimalden uzak değildir. Bu sebeple ulema: "Akşam ve yatsının nafileleri, onlardan geciktirilebilir" demiştir. İbnu´l-Münzir der ki: "Müzdelife´de akşamla yatsı arasında nafilenin terkinde ulemâ icma etmiştir. Çünkü derler ittifakla, Müzdelife´de akşamla yatsının arasını birleştirmek gerekir. Arada nafile kılan bu birleştirmeyi bozmuş olur."[1047]



ـ2914 ـ5ـ وعن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]مَا رأيتُ رَسولَ اللّهِ # صَلّى صََةً لِغَيْرِ مِيقَاتِهَا إّ صََتَيْنِ، جَمَع بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ بالمُزْدَلِفَةِ، وَصَلّى الْفَجْرَ يَوْمَئِذٍ قَبْلَ مِيقَاتِهَا[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .



5. (2914)- İbnu Mes´ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı şu ikisi hariç, vakti dışında tek bir namazı kıldığını görmedim: Müzdelife´de akşamla yatsıyı birleştirdi. O gün sabahı da vaktinden önce kıldı."[1048]



AÇIKLAMA:



Hanefîler, Arefe günü Arafat´ta ve sonra da Müzdelife´deki cem´ler dışında, namazların cem´edilmesine karşı çıkarken, İbnu Mes´ud (radıyallâhu anh) tarafından rivâyet edilen bu hadise dayanırlar. Namazların cem´edilmesine fetva verenler de: "Bir meselede rivâyet bilenler, bilmeyenlere karşı hüccettir" dedikten sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın cem´ettine dair rivâyette bulunan İbnu Abbâs, İbnu Ömer, Hz. Enes (radıyallâhu anh) vs´yi ve rivâyetlerini gösterirler. Bu rivâyetlerden bir kısmı yukarıda kaydedildi.[1049]



ـ2915 ـ6ـ وعن جعفر بن محمد قال: ]صَلّى النّبىُّ # الظُّهْرَ وَالْعصْرَ بِأذَانٍ وَاحِدٍ وَإقَامَتَيْنِ بِعَرَفَةَ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا، وَصَلّى المَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِجُمَعٍ بأذَانِ وَاحِدٍ وَإقَامَتَيْنِ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا[. أخرجه أبو داود .



6. (2915)- Ca´fer İbnu Muhammed İbni Mesleme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle ve ikindi namazlarını, Arafat´ta tek bir ezan ve iki ayrı ikâmetle kıldı. İki namaz arasında nafile kılmadı. Müzdelife´de de akşamla yatsıyı bir ezan ve iki ikâmetle kıldı ve aralarında nafile kılmadı."[1050]



AÇIKLAMA için 2913 numaralı hadise bakınız.



ـ2916 ـ7ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]مَنْ جَمَعَ بَيْنَ صََتَيْنِ مِنْ غَيْرِ عُذْرٍ فَقَدْ أتَى بَاباً مِنْ أبْوَابِ الْكَبَائِرِ[. أخرجه الترمذي وضعفه .



7. (2916)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: "Kim iki namazı özürsüz olarak cem´ederse büyük günah kapılarından bir kapıya gelmiş olur."[1051]



AÇIKLAMA:



Tirmizî, ehl-i ilmin bu hadisle amel ettiğini; "Sefer ve Arafat" dışında namazları cemetmeye fetva vermediğini belirtir.

Ancak, Hanefîler seferin özür sayılmayacağını ileri sürüp bu hadisle amel ederler. Onlara göre seferde namaz birleştirilemez. Şâfiî hazretleri ise: "Sefer, özür sayılır" diyerek seferde iki namazın birleştirilmesine fetva verirler. Açıklaması daha önce geçti.[1052]



ـ2917 ـ8ـ وعنه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]صَلّى النَّبىُّ # بِالْمَدِينَةِ سَبْعاً وَثَمَانِياً الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ وَالمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ. قالَ أبُو أيُّوبٍ: لَعَلَّهُ في لَيْلَةٍ مُطِيرَةٍ؟ قالَ عَسى[. أخرجه الستة.وزاد في رواية الشيخين: »قيلَ لِلرَّاوِى عَن ابنِ عَبَّاسٍ أظُنُّهُ أخَّرَ الظُّهْرَ وَعجَّلَ الْعصْرَ وَأخَّرَ المَغْرِبَ وَعَجَّلَ الْعِشَاءَ. قالَ: وَأنَا أظُنُّ ذلِكَ[ .



8. (2917)- Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medîne´de yedi ve sekiz (rek´at) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını (cemederek) kıldı. Eyyub (es-Sahtiyânî) der ki: "Belki de bu, yağmurlu bir gecedeydi." Öbürü (Ebû´ş-Şa´sâ): "Belki!" dedi."[1053] Sahîheyn´in bir rivâyetinde şu ziyade var: "Hadisi İbnu Abbâs´tan rivâyet eden râviye dendi ki: "Zannederim, öğleyi te´hîr, ikindiyi ta´cil, keza akşamı te´hir yatsıyı da ta´cil etmiş olmalı?" Cevaben: "Bunu ben de böyle zannediyorum!" dedi.[1054]



AÇIKLAMA:



1- "Yedi ve sekiz (rek´at)"ın mânası şudur:

* Sekiz rek´at dört öğle dört ikindi farzlarıdır,

* Yedi rek´attan maksad da üç akşam, dört yatsı farzlarıdır.

2- Hadisin sonundaki açıklamada bu namazların cemedilerek kılındığı tasrih edilmektedir. Öğle ile ikindi, akşam ile yatsı birleştirilmiştir. Bu birleştirme de birinin te´hiri diğerinin ta´cili sûretinde olmuştur. Esasen öğlenin son vakti ile ikindinin ilk vakti, keza akşamın son vakti ile yatsının ilk vakti son derece kesin hatlarla ayrılmış değildir, ihtilaflıdır.[1055] Bu açıdan bakınca Ebû Hanîfe´nin daha önce kaydettiğimiz yorumu fevkalede isabetli olmakta, Şâfiî hazretlerinin anladığı ma´nâda iki vaktin mutlak birleştirilmesi mevzubahis olmamaktadır.

3- Resûlullah´ın Medine´de icra ettiği bu cem işinin tamamen normal şartlarda değil, özür şartlarında olma ihtimaline de yer verilip: "Yağmurlu bir günde" olabileceğine dikkat çekiliyor. Müteâkip rivâyette, görüleceği üzere İmam Mâlik de "yağmur" ihtimali üzerinde duracaktır. Bazı âlimler de "hastalık" sebebiyle birleştirilmiş olabileceğini de söylemiştir. Bunun zayıf bir ihtimal olduğunu, öyle olsaydı Resûlullah´ın hasta olmayanlara normal kılmalarını emredeceğini belirten İbnu Hacer, bir başka yorum nakleder: "Hava belki de bulutluydu. Öğleyi kıldı, sonra bulut açıldı, anlaşıldı ki ikindi girmiş, derhal ikindiyi kıldı." Nevevî: "Bu bâtıl bir iddia, böyle bir durum öğle ile ikindi hakkında vârid olsa bile akşamla yatsı arasında asla olamaz" der. İbnu Hacer´in kaydettiği münâkaşalar, selef ve halef büyüklerinin ekseriyetle bir vaktin te´hiri, diğerinin ta´cili sûretinde bu "cem"lerin yapıldığı merkezinde toplanmaktadır. Nitekim, bizzat râviler de o hususta zan beyan etmektedirler.[1056]



ـ2918 ـ9ـ وفي أخرى لمسلم: ]صَلّى الظُّهْرَ وَالْعصْرَ جَمِيعاً وَالْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ جَمِيعاً مِنْ غَيْرِ خَوْفٍ وََ سَفَرٍ. وقالَ مَالك: أرَى ذلِكَ في المَطَرِ[ .



9. (2918)- Müslim´de gelen bir başka rivâyette şöyle denmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) korku ve sefer hali olmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı."

İmam Mâlik: "Ben bunu, yağmurlu günde yapılmış olacağını zannediyorum" demiştir."[1057]



AÇIKLAMA:



İbnu Abbâs´tan yapılan bu rivâyet bir öncekine rağmen daha sarih olarak, sefer hali, korku hali gibi namazların birleştirilerek kılınmasına (bazı hak mezheblerde olduğu üzere) cevaz veren herhangi meşrû bir sebep olmaksızın Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın namazları cemettiğini ifade etmektedir. Bu ma´nâdaki rivâyet, değişik vecihlerde Kütüb-i Sitte´nin bütün kitaplarında rivâyet edilmiştir. Nitekim önceki rivâyette yerleri gösterildi.

Hadisin Müslim´de de kaydedilen bir vechinde şu ziyade var: "Ebû´z-Zübeyr der ki: "Ben bu hadisi işitince Saîd İbnu Cübeyr´e: "(Resûlullah) bunu niye yapmış olabilir?" diye sordum. Bana dedi ki: "Aynen senin bana sorman gibi ben de İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)´a sordum,şu cevabı verdi: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ümmetinden kimseye meşakkat vermek istemedi."

Tirmizî, Sünen´in Kitabu´l-İlel bölümünde İbnu Abbâs´ın rivâyet ettiği bu hadisle ehl-i ilimden kimsenin amel etmediğini söyler. Yani iddiasına göre sefer yağmur, (korku, hastalık gibi) namazın birleştirilmesine ruhsat tanıyan bir mazeret olmadan namazın birleştirilmesine hiç bir âlim fetva vermemiş olmalı. Ancak, bu iddiasının gerçeği aksettirmediği söylenmiştir. Buna geçmeden şunu bilelim ki, Tirmizî, başka rivâyetlerle birlikte bu hadisin de yer aldığı, "Hazerde iki namazın arasını birleştirme hususunda gelenler" adlı bâbta, hadislerin peşlerinden şu bilgileri sunar:

* Ehl-i ilim, iki namazın sadece seferde ve Arafat´ta birleştirileceğine hükmetmiştir.

* Tâbiîn´den bazı âlimler, hastanın iki namazı birleştireceğine hükmetmiştir.

* Bazı âlimler de yağmur sırasında iki namazın arasının birleştirilebileceğini söylemiştir. Şâfiî, Ahmed ve İshak bu görüşte olanlardır. Ancak Şâfiî hastanın iki namazı birleştirmesini caiz görmez.

Tirmizî´nin İbnu Abbâs tarafından rivâyet edilen "Resûlullah korku ve sefer hali olmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı" hadisi için, "Bununla hiç bir fakih amel etmemiştir" iddiasına yapılan itiraza gelince: İbnu Hacer, Nevevî´den naklen bazı örnekler sunar: "İmamlardan bir cemaat, bu hadisin zâhirini esas alarak, mutlak bir ifade ile "ihtiyaç" sebebiyle bir şartla hazerde "cem"i tecviz ettiler. O şart da bu birleştirme işini bir âdet edinmemektir. Bu görüşte olanlar meyanında İbnu Sîrîn, Rebîa, Eşheb, İbnu´l-Münzîr, el-Kaffâlu´l-Kebîr sayılabilir. Aynı görüşü Hattâbî Ashâbu´lhadis´ten bir gruptan da hikaye eder. Ve bu hadisin Müslim´de Said İbnu Cübeyr tarikinden zikredilen: "İbnu Abbâs´a sordum: "Bunu Resûlullah niçin yaptı?" Bana: "Ümmetinden kimseye meşakkat vermek istemedi" diye cevap verdi" vechiyle istidlâl eder. Keza Nesâî´nin bir rivâyetine göre İbnu Abbâs, Basra´da öğle ve ikindiyi aralarında hiç fasıla olmadan kılmıştır. Akşam ve yatsıyı da peşpeşe aralarında fasıla olmadan kılmıştır. Bu birleştirmeyi meşguliyet sebebiyle yapmıştır. İşte bu rivâyette, aynı birleştirmeyi Resûlullah´ın yaptığını da söyler. Müslim´de gelen bir rivâyette, İbnu Abbâs´ın mezkûr meşguliyetinin hutbe olduğuikindi namazından sonra da yıldızlar doğuncaya kadar hutbesine devam ettiği sonra akşamla yatsıyı birleştirdiği belirtilir. Bu rivâyette İbnu Abbâs´ın iki namazı cemetme işini Resûlullah´a nisbetinin, Ebû Hüreyre tarafından te´yîdi de vardır. Taberânî´nin bir tahricinde, benzer merfû bir rivâyet İbnu Mes´ud´dan kaydedilir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (hiçbir meşrû sebep yokken) öğleyle ikindiyi, akşamla yatsıyı cemetti. Kendisine "Bunu niye yaptın?" diye sorulunca: "Ümmetimin meşakkatte kalmaması için" diye cevap verdi."

Görüldüğü üzere, gerek fukahâ ve gerekse muhaddisînden bazıları, bazı kayıtlarla sadedinde olduğumuz İbnu Abbâs hadisiyle amel etmiştir.[1058]