> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları A-L > Köle
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Köle  (Okunma Sayısı 1012 defa)
28 Şubat 2010, 22:15:48
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 28 Şubat 2010, 22:15:48 »




KÖLE, KÖLELİK




Hukukî, iktisadî ve sosyal bakımlardan hür insanlardan farklı ve aşağı statüde kabul edilen kimse. Bu statüde bulunan erkeğe "köle", kadına ise "câriye" denir. Kul, bende, halayık ve esir, kölenin eş anlamlısıdır. Kadın köleye ise Türkçe´de câriye ve odalık denir. Arapça´da; abd, rakık, memlûk, kınn, rakabe, vasif ve mülkül-yemîn; kadın köleler için memlûke, vasîfe, câriye, eme ve gurre kelimeleri kullanılır. Farsça´da bende ve gulâm köle; kenîz ise câriye anlamındadır.

Köle, hukukî muâmele ve tasarruflara konu olabildiği için bir yönüyle "mal" sayılırken, iman, ibadet, muâmelât ve ceza hukuku alanındaki sorumluluk ve yükümlülükleri dikkate alındığında "edâ" ve "vücûb" ehliyeti kısıtlanmış kendine özgü bir insan statüsündedir. Velâyet, şahitlik ve kaza görevinden âciz olması ve mülk edinememesi köleliğin ehliyet arızası yönünü güçlendirir.

Köleliğin tarihi çok eskilere uzanır. Eski Mısır ve Yakın Doğu´da savaş esiri kölelerle, komşu kabile veya kavimlerden kaçırılan insanlar, babaları veya başka yakınları tarafından köle diye satılan çocuklar ve borçlarına veya işledikleri bazı suçlarına karşılık köle statüsüne geçirilen insanlar büyük bir sayıya ulaşmaktadır.

Tevrat´ta kölelikle ilgili bazı hükümler yer almıştır. Kişinin borcuna karşılık kendisini köle olarak satması (Levililer, 35:39), alacaklıların, mal bırakmadan ölen borçlunun çocuklarını köle edinebilmesi (II. Krallar, 4:1-7), bir kimsenin kendi öz kızını satabilmesi bunlar arasında sayılabilir. Tevrat´ta, köle azadı ile ilgili bir hüküm yer almamıştır. Ancak efendisi tarafından gözü kör edilen veya dişi kırılan yahudi olmayan kölenin hürriyetine kavuşacağından söz edilir (Çıkış, 21:26). İncil´de de köle âzâdından söz edilmez. Kiliseler, köleliği tarihi bir olay olarak kabul etmişlerdir.

Roma hukukunda, İus Gentlum´a göre kölelerin hiçbir değeri yoktu. Başlangıçta âzâd edilmeleri de yasaklanmıştı. Sonraları köle azadına imkân sağlanmıştır. Eski Yunan ve Roma´da köleliğin başlıca kaynaklarını savaş esirleri ile korsanlık vb. yollarla kaçırılan veya yabancı (barbar) ülkelerden getirtilen insanlar ve kölelerden doğmuş olan çocuklar oluşturuyordu. Önceleri, borçlunun borcuna karşılık alacaklısına köle olma kuralı ve terkedilmiş çocukları büyütüp yetiştirenlerin elinde köle sayılması uygulaması söz konusu iken, bu tali kaynak sonradan yasaklanmıştır. Bu dönemde kölelerin yaşam şartlarının son derece elverişsiz olduğu ve bu durumun zaman zaman büyük sosyal patlamalara neden olduğu bilinmektedir. Roma hukukunda belirli bir dönemde kölelerin evlenme hakkı yoktu. Ancak köle ve câriyelerin kendi aralarında cinsel hayat yaşamalarına ses çıkarılmıyordu.

İslâm´ın çıkışı sırasında Arap Yarımadası´nda ve Hicaz yöresinde kölelik uygulamasının varlığı bilinmektedir. Bunların büyük çoğunluğunu Afrikalı siyahîler teşkil etmekte idi. Nitekim Hz. Peygamber´in müezzini Bilâl-ı Habeşî de bunlardan biriydi. Bu kölelerin kaynağı tam olarak bilinmemekle birlikte, eski Yunan ve Roma´daki köle kaynağına benzemektedir. Bunlar ya ele geçirilenler tarafından satılmış ve el değiştire değiştire Mekke´ye kadar getirilmiş esirler veya kıtlıklar yüzünden aileleri tarafından satılmış çocuklardı. Arap Yarımadası´na başka beldelerden getirilen köleler de vardı. Meselâ; İkrime b. Ebî Cehl´in kölesi ile Ezrak b. Ukbe es-Sekafi ve Suheyb-i Rûmî Rum menşeli kölelerdi. Ancak Suheyb, kendisinin aslen arap olduğunu ve bir savaş sonucu Rumlara esir düştüğünü söylemiştir. Selmân-ı Fârisî İranlı idi. Kaçırılarak Yahudilere satılmış, müslüman olmak için Medine´ye kadar gelmişti. Hz. Peygamber hürriyetine kavuşması için Selmân´a (r.a) para yardımında bulunmuştur. Hz. Peygamber´in sonraları âzâd edip, evlatlık edindiği Zeyd b. Hârise (r.a) ise arap kölelerden idi (İbn Hişam, es-Sîre, Mısır 1375, I, 214-222; Taberî, Tarihu´l-Ümem ve´l-Mülük, Kahire, 1939, I, 227; Belazürı, Ensabu´l Eşrâf, Nşr. Muhammed Hamidullah, Kahire 1959, I, 357-367).

İslâm yedinci Miladî yüzyıl başlarında köleliği topluma yerleşmiş ve çağdaşı güçlü devletlerde tabii kabul edilmiş bir halde buldu. Köleliği tek yanlı ve kesin bir kararla kaldırma yoluna gitmedi. Ancak köleliğin kaynağını yalnız savaş hâline bağladı. Savaş sonrasında esirler için uygulana gelen bazı alternatifler vardır. Birincisi ve çokça başvurulan yol, esirlerin öldürülmesidir. Bu, vicdanları rahatsız ettiği gibi, galip tarafın intikam duygularını kamçılamaktan başka bir yarar sağlamaz. İkinci yol, savaş esirlerinin kurtuluş akçesi (fidye-i necât) veya esir değişimi yoluyla serbest bırakılmasıdır. Fakat, yenilen tarafın kurtuluş akçesi verememesi veya değişim için elinde esir bulunmaması yahut düşman tarafını yeniden güçlendirmemek için galib ülkenin yukarıdaki alternatifi kabul etmemesi hâlinde bir tıkanıklık doğmaktadır. Esirlerin karşılıksız af ilan ederek salıverilmesi ise, onları ele geçirmek için canını ortaya koyan İslâm savaşçılarının hakkına tecavüz sayıldığından pek az başvurulan bir alternatif olmuştur. Esirleri tasfiye etmenin üçüncü yolu ise; onları köle statüsüne sokmaktır. Bu duruma göre, savaş esirlerinin karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılması mümkün olmayan durumlarda geriye iki yoldan birisi kalır. Öldürülmek veya köle olarak yaşamını sürdürmek. Bu duruma göre, kölelik, öldürülmenin alternatifi olarak ortaya çıkmaktadır. Savaşçıların genellikle genç yaşta bulundukları dikkate alınırsa, yenilgi yüzünden hürriyetini kaybeden kimsenin önünde uzun bir ömrü vardır ve hürriyetini elde etmesi ümidi sürekli olarak vardır. Ölüm hâlinde ise artık diğer bütün alternatifler ortadan kalkmış olur. İşte köleliğin yasaklandığı günümüzde, bir savaş sonrası uygulamada, esirlerin serbest bırakılmadığı durumlarda, onların tek tek veya toplama kamplarında topluca öldürülmeleri olayı ile karşılaşılmaktadır. İşte bu nedenle İslâm, köleliği tam olarak kaldırmamış ve gerektiğinde başvurulmak üzere kapıyı aralık tutmuştur. Ancak bununla birlikte savaş esirlerinin mutlaka köle edinilmesi diye genel bir kural yoktur.

Diğer yandan köleliğin tek yanlı bir kararla kaldırılması İslâm toplumlarının aleyhine bir sonuç da verebilir. Çünkü gayri müslim toplumlar, savaş sonrası müslüman esirleri sürekli olarak köleleştirirken, İslâm toplumlarına bu imkânın verilmemesi ve esirleri serbest bırakması onun zayıflaması sonucunu doğurur.

İşte İslâm yukarıda birkaçına temas edilen sebeplerle köleliği kaldırmamış, fakat getirmiş olduğu çeşitli tedbirlerle kaynağını yalnız savaş esirlerine münhasır kılmış diğer kaynaklara izin vermemiştir.

İslâm hukukuna göre köle ve câriye statüsünü şu şekilde belirleyebiliriz: Gayri müslimlerle bir savaş sonucunda müslümanlar galip gelmiş ve esir almışlarsa, İslâm Devleti´nin elinde esirler için izleyeceği yol alternatiflidir.

1- Öldürme. Savaş esirlerine öldürme hükmünün uygulanabileceği konusunda İslâm hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Çünkü Hz. Peygamber´in bazı savaş esirlerinin öldürülmesini emrettiği tevatür yoluyla nakledilmiştir (el-Cassas, Ahkâmü´l-Kur´ân, III, 391). Bazı bilginler esirleri öldürmenin savaş devam ederken mümkün olduğunu, savaş bittikten sonra bunun mekruh olduğunu söylemişlerdir. Delilleri; "Onlar sizinle savaşırlarsa onları öldürünüz" (el-Bakara, 2/191) âyetidir. Savaş bittiğine göre artık öldürmeye gerek kalmamıştır. Esir olmazdan önce müslüman olan kimse, ne öldürülür ve ne de köle edinilebilir. Belki tedbir olarak bir süre tutuklu bulundurulur. Esirken İslâm´a giren de öldürülmez (İbn Hazm, el-Muhallâ, (Neşr. A.M. Şakir) VII, 309)

2. Köle edinme. Savaş esirlerinin köle edinilmesi veya zimmî statüsünde İslâm Devleti´nin tebaası hâline getirilmesi de mümkün ve câizdir. Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik´in görüşü budur. Bazı Hanefî hukukçularına göre ise esirleri köle olarak kullanma hükmü neshedilmiştir (Muhammed, 47/4; el-Enfâl, 8/67; el-Cassas, a.g.e., V, 268-272).

3. Kurtuluş fidyesi karşılığında salıvermek. Âyette; "Esirleri meccânen veya bir fidye karşılığı salıverme vardır" (Muhammed, 47/4) buyurulur. Bu bedel; mal, para, savaş malzemesi vb. şeyler olabilir. Nitekim Bedir Gazvesi esirlerinin bir bölümü para karşılığında, para temin edemeyenler ise on çocuğa okuyup-yazma öğretme karşılığında serbest bırakılmıştır (es-Sâbûnî, Tefsîru Ayâti´l-Ahkâm, II, 451-452). Ancak Hanefî hukukçulara göre, mal karşılığı serbest bırakma hükmü neshedilmiştir. Çünkü bu, düşmanın yeniden güçlenmesine yol açar. Bu görüşe göre, fidyeden söz eden âyet (Muhammed, 47/4), daha sonra inen ve müşriklerin öldürülmesini bildiren âyetlerin (et-Tevbe, 9/5, 29) hükmü ile neshedilmiştir. Çoğunluk İslâm hukukçuları ise, fidye karşılığı salıverme hükmünün, ihtiyaca göre başvurulmak üzere devam ettiği görüşündedir.

4. Esir mübadelesi. Hanefîlerin çoğunluğuna göre esir değişimi yoluyla salıverme mümkündür. Çünkü bazı durumlarda, İslâm Devleti düşmanın eline geçen müslüman esirleri kurtarmak için buna mecbur kalabilir. Fidye âyetindeki "fidâ" terimi mutlak olarak zikredildiği için, bunun esir değişimini de kapsamına alması muhtemeldir.

5. Meccânen salıvermek (menn). İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre, düşman esirlerinin meccanen salıverilmesi caiz değildir. Çünkü bu, düşmanın güçlenmesine yol açacağı gibi, hayatını ortaya koyarak bunları esir eden mücahidlerin haklarına da bir çeşit tecavüz sayılır. İmam Şâfii ise, meccânen salıvermeyi caiz görür. O, Hz. Peygamber´in, Yemame halkının büyüğü Sümâme b. Üsal´i meccânen salıvermesini delil getirir (Ömer Nasuhi Bilmen, Istilâhât-ı Fıkhıyye Kamusu, III, 402).

Savaşta esir alınan kadınlarla, çocukları öldürmek ittifakla caiz görülmemiştir. Bunla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Köle
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:44:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Köle rüya tabiri,Köle mekke canlı, Köle kabe canlı yayın, Köle Üç boyutlu kuran oku Köle kuran ı kerim, Köle peygamber kıssaları,Köle ilitam ders soruları, Köleönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes