> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte > Kur´an
Sayfa: 1 2 [3]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kur´an  (Okunma Sayısı 2412 defa)
12 Nisan 2010, 13:16:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #10 : 12 Nisan 2010, 13:16:44 »



AÇIKLAMA:



Hadisin Müslim´deki bir vechinde bu hanımın Havlâ bintu Tüveyt olduğu tasrih edilir. Bu hanım muhacirlerdendir ve dindarlığı ile tanınmış birisidir. Bazı rivayetler, yukarıdaki gibi, isim tasrih etmeksizin "bir kadın" diyerek meseleyi anlatırlar. İki ayrı hadise olabilir. Tek olması akla daha yakın gözüküyor.

Her hal u kârda, ibadette teşeddüd ve aşırılığı reddeden bir rivayettir. Gece boyunca namaz kılmak, makbul addedilmemiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in "Sus yeter" demesi anlatılandan memnuniyetsizliğini göstermektedir. Alimlerden bazıları dışında çoğunluk, gece boyu ibadeti mekruh addetmişlerdir. İmam Mâlik de mekruh addedenlerdendir, ancak bir kere "sabah namazına zarar vermemek şartıyla câiz addettiği de rivayet edilir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın gece boyu ibadeti hoş karşılamaması, devamlı yapılamayacağı ve bir müddet sonra usanma ve bıkmaya sebep olacağı içindir.

Esasen "Geceyi örtü, uykuyu dinlenme ve gündüzü maişet için kazanma vesilesi kıldık" meâlindeki âyetle tesbit edilen umumî prensiplere de ters düştüğü için bütün gecelerin hep ibadete tahsisi hikmete ve fıtrata da uygun düşmüyor. Binaenaleyh, sabah namazının tehlikeye düşmesi mevzubahis olmasa bile bu umumî prensibe aykırılığı sebebiyle bütün gecelerin ibadete tahsisini tasvib etmemek gerekir.[54]



ـ10ـ وعن أبى هريرة رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رَسُولُ اللّهِ #: ]إنّ لكلِّ شئٍ شِرَّةً، ولكلِّ شِرَّةٍ فترةٌ، فإنْ صاحِبُها سدّد وقاربَ فارجُوهُ، وإن أُشِيرَ إلَيْهِ با‘صَابِعِ فَ تَعُدُّوهُ[. أخرجه الترمذى وصححه »الشرَّة« النشاط والرغبة .



10. (79)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:

"Her şeyin bir şevki vardır. Her şevkin de bittiği bir zaman vardır. (Yapacağı işe karşı bu şevki) duyan kişi işini yaparken mutedil hareket eder ve bu itidali devam ettirirse, muvaffak olacağını ümid edin, (çünkü bu şekilde takibine devam edebilir). Şayet (aşırılığa düşerek dikkat çekmiş ve) parmakla gösterilecek hâle gelmişse ona itibar edip (sâlihlerden) saymayın"[55]



AÇIKLAMA:



Hadis vâzıh olmakla birlikte, daha iyi anlaşılması için Tîbî´nin şu izahını da kaydediyoruz: "Zahirî amellerin ve bâtınî ahlakın her birinde ifrât ve tefrit olmak üzere iki aşırı taraf vardır. Güzel olanı, ikisinin ortası olan itidaldir. Birinin itidal üzere gittiğini görürsem muvaffak olacağı kanaati bende hâsıl olur. Bunun hakkında mutlaka başaracaktır diye kesin hükme gitmeyin, zira gaybı ancak Allah bilir. Birini, parmakla gösterilecek şekilde aşırı bir yola girmiş görürseniz onun hakkında da zarara uğrayacak diye kesip atmayın, çünkü gizli olanları Allah bilir.[56]"



ـ11ـ وعن أبى جُحيفة رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]آخى رسُولُ اللّهِ # بَيْنَ سَلمَانَ وأبى الدرداء رَضِىَ اللّهُ عنهمَا فزارَ سلمانُ أبا الدرداءِ فرأى أمَّ الدرداءِ متبذِّلةِ فقال: ما شأنُكِ؟ قالت أخوك أبو الدرداء ليس له حاجةٌ في الدنيا. فَجَاءهُ أبو الدرداء: فَصَنَع لهُ طعاماً وَقَالَ لَهُ كلْ، فقالَ إنّى صائمٌ. فقالَ سلمانٌ ما أنا بآكلٍ حتّى تأكلَ فأكلَ فلمّا كَانَ الليلُ ذهبَ أبو الدرداء يقومُ. فقال: نم فنامَ. ثمّ ذَهَبَ ليَقُومَ، فقال: نمْ فنَامَ. فلَمّا كَانَ مِنْ آخِرِ اللّيْلِ قَالَ سَلْمَانُ قُمْ ا Œ نَ، فصلَّيا. فَقَال لَهُ سَلْمَان: إنّ لرَبّكَ

علَيْكَ حقّاً، وإن لنفسِكَ عَلَيْكَ حقّاً، و‘هلكَ علَيْكَ حقّاً. فأعطِ كلَّ ذِى حقٍّ حقَّهُ فذكرَ ذلِكَ لِرَسُولِ اللّهِ # فقالَ صدَقَ سلمان[. أخرجه البخارى والترمذى.وزاد الترمذى رحمه اللّه ]ولضيفكَ عليْكَ حقّاً[ .



11. (80)- Ebu Cuheyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Selman´la Ebu´d-Derda (radıyallahu anhüma)´yı kardeşlemişti. Selman bir defasında Ebu´d-Derdâ´yı ziyaret etti. Evde, Ebu´d-Derdâ´nın hanımını düşük bir kıyafet içinde buldu.

"Bu halin ne?" diye sordu, kadın:

"Kardeşiniz, Ebu´d-Derdâ´nın dünya ile alakası kalmadı" diye açıkladı.

Ebu´d-Derda geldi ve Selman (radıyallahu anh)´a yemek getirerek:

"Buyur, ye!" dedi ve ilave etti: "Ben orucum!". Selman:

"Hayır sen yemezsen ben de yemem" dedi. Beraber yediler. Akşam olunca Ebu´d-Derdâ (Selman´dan gece namazı için müsaade istediyse de, Selman:

"Uyu" dedi. Beraber uyudular. Bir müddet sonra Ebu´d-Derda namaza kalkmak istedi. Selman tekrar:

"Uyu!" dedi. Uyudular. Gecenin sonuna doğru Selman

"Şimdi kalk!" dedi. Kalkıp beraber namaz kıldılar. Sonra Selman şu nasihatta bulundu:

"Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, nefsinin hakkı var, ehlinin de hakkı var. Her hak sâhibine hakkını ver." Ertesi gün Ebu´d-Derdâ, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e anlattı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)

"Selman doğru söylemiş" buyurdu.[57]



AÇIKLAMA:



1- Hadiste geçen kardeşleme, "muâhat" diye bilinen meşhur vak´adır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine´ye hicret edince muhacirleri, Medine´de barındırmak, onlara himaye imkânı bulmak maksadıyla Medîneliler´le kardeşlemiş idi. Mekke´den gelen her bir muhâcir Medîne yerlilerinin biriyle kardeş ilan ediliyordu. Bu kardeşlik bidayette, birbirlerine vâris olacak kadar hukukî bağları beraberinde getirmişti. Medineli Ensar, maddî imkânlarının tamamını Mekkeli kardeşiyle -kan kardeşi imiş gibi- paylaşıyordu. İki odası varsa birini kardeşine veriyordu. Keza tarla, elde edilen mahsulat, ticaret hep ortak idi. Hatta iki hanımı olan birini boşayarak kardeşine nikahlıyordu. Bir kısmı daha da ileri giderek birçok menfaatlerde kardeşini kendisine tercîh ediyordu. Bu duruma îsâr hasleti denilmiştir. Ensar, (radıyallahu anh) bu halleriyle Cenab-ı Hakk (celle celaluhu)´ı râzı etmiş, kendilerini medh u sena eden âyetlerin inmesine medar olmuş ve İslâm´ın kökleşmesindeki bu eşsiz hizmetleri sebebiyle kıyamete kadar gelecek bütün mü´minlerin gönüllerinde gerçek bir sevgi, takdir ve hayranlık tahtı kurmuşlardır, (Radıyallahu anhüm ecmaîn). Ensâr-ı Kirâm´ı medh´eden âyetlerden biri:

"Daha önceden Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler. Onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler. Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile, onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkârlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saâdete erenlerdir" (Haşr: 59/9).

2- Hadiste kardeşlerin birbirini ziyaret etmeleri, ziyâret sırasında kalıp geceyi geçirmelerinin müstehap olduğu da görülmektedir.

3- İhtiyaç hâlinde yabancı sayılan bir kadına hitabetmenin câiz olduğuna dair bir örnek mevcuttur. Üstelik sual, bunu soran kimseyi ilgilendirmiyor, ancak bir maslahat söz konusudur.

4- Bu rivayetten, kişinin Müslüman kardeşine hayrı, gerçeği duyurması, gaflet ettiği hususlarda uyarmasının gereği anlaşılıyor. Hatası üzerine bırakılması câiz değildir.

5- Gece kalkışını, gecenin sonunda yapmak efdaldir. Yani önce uykuyu alıp istirahat yaptıktan sonra sabah vaktine yakın kalkmak.

6- Kadının kocası için süslenmesinin câiz olduğu da hadiste görülen hususlardandır.

7- Koca üzerinde kadının haklarından biri, kocasının kendisine iyi muâmelede bulunması, alaka göstermesidir.

8- Misafir olduğu vakit nâfile orucu açmanın câiz olduğu ve belki müstehab olduğu da bu hadiste görülmektedir.

9- Gelen bir haberi kaynağından veya daha iyi bilen kimseden tahkîk etmenin câiz olduğu da anlaşılmaktadır.[58]



ـ12ـ وعن حَنظلةَ بنِ الربيعِ ا‘َسَدِى كاتب رسُولِ اللّهِ #، ورضِىَ عَنْهُ قالَ ]لَقَينِى أبو بكرٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فقال: كَيفَ أنتَ؟ فقلت: نافق حنظلةُ. فقال: سبحانَ اللّهِ ماتَقُولُ؟ فقلت: نَكونُ عندَ النبىّ # يُذَكّرُنا بالنارِ والجنة كأنّا رأىَ عينٍ، فإذا خرجنا من عندِهِ عافسْنَا ا‘زواجَ وَا‘ودَ والضيعاتِ ونسينا كثيراً. قَالَ وَاللّهِ إنّى ‘جدُ مثلَ هذا، فانطلقا إلى رسولِ للّهِ # وذكرا لهُ ذلكَ. فقال: والذى نفسى بيدهِ لوْ تَدوموُنَ على ما تَكُونُونَ عِنْدِى وفي الذكرْ لصافحتكُم المئكةُ على فُرُشِكُمْ وفي طرقِكمْ، ولكنْ يا حنظلةُ ساعةً وساعةً ثَثَ مراتٍ[. أخرجه مسلم والترمذى »المعافسة« المعالجة والممارسة والمعبة .



12. (81)- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in kâtibi Hanzala İbnu´r-Rebî el-Esedî (radıyallahu anh) anlatıyor:

Birgün Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)´la karşılaştık. Bana:

"- Nasılsın?" diye sordu.

"- Hanzala münafık oldu" dedim.

"- Sübhanallah, sen neler söylüyorsun?" diye şaşırdı. Ben açıkladım:

"- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in huzurunda olduğumuz sırada bize cennet ve cehennemden söz edilir, sanki gözlerimizle görmüş gibi oluruz. Oradan ayrılıp çoluk çocuğumuza, bağ bahçemize karışınca çoklukla unutup gidiyoruz". Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) de:

"- Allah´a yemin olsun ben de aynı şeyi hissediyorum" dedi. Beraberce Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e gittik ve bu durumu açtık. Bize:

"- Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelâl´e kasem olsun siz, benim yanımdaki hâli dışarda da devam ettirip (cennet ve cehennemi) hatırlama işini koruyabilseniz melekler sizinle yataklarınızda, yollarda müsafaha ederdi. Fakat ey Hanzala, bazan öyle bazan böyle olması normaldir (münâfıklık değildir)" dedi ve (son cümleyi üç kere tekrarladı."[59]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kur´an
« Posted on: 01 Mayıs 2024, 20:43:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kur´an rüya tabiri,Kur´an mekke canlı, Kur´an kabe canlı yayın, Kur´an Üç boyutlu kuran oku Kur´an kuran ı kerim, Kur´an peygamber kıssaları,Kur´an ilitam ders soruları, Kur´anönlisans arapça,
Logged
12 Nisan 2010, 13:18:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #11 : 12 Nisan 2010, 13:18:16 »

AÇIKLAMA:



Bu hadiste Hz. Hanzala birçok Müslümanın zaman zaman düştüğü vesveseli hâli dile getirmiştir: İnsanoğlu Kur´ân okur, namaz kılar, âlim bir zâtın sohbetini dinler, bu anlarda mânevî hazlardan hissemend olur, tefekkür eder, melekiyet yönü kesafet kazanır, düşüncelerinde uhrevî meseleler ön plana geçer. Zaman olur aynı insan çoluk çocuğun meseleleri, beşerî münasebetler, geçim mücadelesi vs. dünyevî meselelere dalar, önceki ahvâlden uzaklaşır. Bu hâlde iken, kaybettiği önceki hâleti düşününce "ben bozuldum", "kalbim fesada uğradı" gibi karamsar düşüncelere düşer. Yukarıdaki rivayet, Hz. Hanzala (radıyallahu anh)´nın böyle bir durumunu "münâfık mı oldum?" endişesiyle dile getirdiğini göstermektedir. Durumunu Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)´e anlatınca aynı endişeler onda da birden şuur hâline çıkıverir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a uğramazdan önce Ashabtan başkalarına rastlayıp, endişelerini açmış olsalardı onların da aynı endişe ve hissiyata ortak olacaklarını söyleyebiliriz.

Ancak, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu durumun insan için normal sayılması gerektiğini, bunun münafıklık olmadığını ifade ediyor: Eğer, diyor, siz bizim meclisimizden uzakta iken de meclisimizdeki ahvâli devam ettirebilseniz, en mükemmel hâl üzeresiniz demektir. Beşerî mânialara rağmen böyle olabilen bir kimse meleklerin kendisiyle her yerde, her vakitte teberrük edip, saygı arzettiğini görebilir.

Kâri, "Bazan öyle bazan böyle" tâbirini: "Kişi bazı kere huzur bazı kere de fütur hâlinde olmasıyla münafık olmaz. Huzur halinde iken Rabbinizin hukukunu eda edersiniz, fütur zamanında ise kendi hazlarınızı yerine getirirsiniz" diye yorumlar. Ayrıca ilâve eder ki: Bu ifade, ibadete karşı usançtan kişinin muhafazası için başka çeşit meşguliyetlere bir ruhsattır. Böyle olunca şu mâna hasıl olur: "Ey Hanzala! Bu ulvî hâl üzerine devam herkesin tâkat getiremeyeceği bir meşakkattir. Bu sebeple onunla mükellef kılınamazlar. Öyle ise kişiye, nefsini mezkur hâle zorlaması gerekmez. Dolayısıyla ey Hanzala, sen doğru yoldasın, senin hâlin nifak değildir. Bu düşünceyi terket, çünkü bu, şeytanın hak yolunda gidenlere nüfuz ederek onları şaşırtıp gidişatlarını değiştirdiği açık kapılardan biridir..."[60]



ـ13ـ وعن مالك أنهُ بلغهُ أن عائشة رَضِىَ اللّهُ عنها: ]كانتْ تُرسل إلى أهلها بعدَ العَتَمَةِ تَقُولُ: أَ تَريحُونَ الكُتَّابَ.[



13. (82)- İmam Mâlik´in kaydettiğine göre Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) yatsıdan sonra ailesine birini yollayarak: "(Boş sözleri keserek) yazıcı melekleri rahatlatmak istemez misiniz?" diye haber gönderdi."[61]



AÇIKLAMA:



Rivayet, mâlayânî ve günah olacak sözlerden sol taraftaki meleklerin rahatsız olduğunu ifade etmektedir. Çünkü soldaki melekler, insanoğlunun iyi olmayan fiillerini yazmaktan memnun olmamakta; rahatsız olmaktadır. Sağdaki meleklerin hayır fiilleri yazmaktan memnun olmaları sebebiyle, erken yatarak onları istirâhata kavuşturmak diye bir mâna zihne gelmemelidir[62].



ـ14ـ وعن ابن عباس رضِىَ اللّهُ عنهما. قال: ]أُخبِرَ النبِىُّ # عن موةٍ لهُ تَقُومُ اللّيل وتصومُ النهارَ فقال: لكلِّ عاملٍ شِرَّةٌ، ولكلِّ شرةٍ فترةٌ، فمنْ صارتْ فترتُهُ إلى سنتى فقد اهتدَى، ومن أخطأ فقدْ ضلَّ[ .



14. (83)- İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e azadlı bir cariyenin geceleri namaz, gündüzleri de oruçla geçirdiği haber verilince şöyle buyurur:

"Her çalışanda bir şevk mevcuttur, her şevkin de bir sonu vardır. Kimin şevkinin sonu sünnetimde kalırsa doğru yoldadır. Kim de hata eder (sünnetimin hâricinde kalır) ise o da sapıtmıştır."[63]



ـ15ـ وعن أبى هريرة رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رَسُولُ اللّهِ #: ]خَيْرُ ا‘مُورِ أوْسَاطُها[. أخرجهما رزين .



15. (84)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu:

"İşlerin en hayırlısı orta ve itidal üzere olanıdır"[64]





[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Nisan 2010, 13:19:07
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #12 : 12 Nisan 2010, 13:19:07 »

[1] Muvatta, Kader: 3, (2, 899); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/328.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/328.

[3] Tirmizî, Menâkıb: 77, (3790); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/328-329.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/329-330.

[5] Tirmizî, İlim: 16, (2678); Ebu Dâvud, Sünne: 6, (4607); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/330-331.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/331.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/331-332

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/332-333.

[9] Ebu Dâvud, Sünne: 6, (4604); Tirmizî, İlm: 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime: 2, (12); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/333-334.

[10] Bu mevzuda geniş bilgiyi birinci ciltte sunduk. (İbrahim Canan)

[11] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/334.

[12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/334-335.

[13] Buhârî, İlm: 20; Müslim, Fedail: 15 (2282); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/336.

[14] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/336-337.

[15] Buhârî, Rikak 26; Müslim, Fezâil 15, (2283); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/337.

[16] Buhârî, Rikâk: 26, Enbiya: 40; Müslim, Fezâil: 17, (2284); Tirmizî, Emsâl: 7, (2877); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/338.

[17] Buhârî, İ´tisam: 2, Edeb: 70; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/338.

[18] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/338.

[19] Buhârî, İ´tisam: 5, Büyü: 60, Sulh: 5; Müslim, Akdiye: 18 (1718); Ebu Dâvud, Sünnet: 6, (4606); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/339.

[20] Ebu Dâvud, Sünne: 30, (4758); Tirmizî, Emsâl: 3, (2867); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/339.

[21] Buhârî, Fedâilu´l-Ashâb: 9; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/339.

[22] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/339-340.

[23] Buhârî, Mevâkît: 7; Tirmizî, Kıyâmet: 17, (2449); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/339-340.

[24] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/340.

[25] Heysemî, Mecma´u´z-Zevâid´de, Taberânî´nin el-Mu´ce´mu´l-Evsat´ından nakleder (1, 123, 124); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/341.

[26] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/341.

[27] İbnu Abdilberr, Câmi´ul-Beyâni´l-İlm ve Fadlihi´de kaydetmiştir 2, 9; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/341.

[28] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/342.

[29] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/342.

[30] Bunun benzerini merfu olarak Ahmed İbnu Hanbel (Müsned 4, 126) ve İbnu Mace [Sünen, Mukaddime: 6, (43)] rivayet etmişlerdir. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/342.

[31] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/342-343.

[32] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/343.

[33] Buhârî, Nikah: 1; Müslim, Nikah: 5, (1401); Nesâî, Nikah: 4, (6, 60); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/345.

[34] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/345-347.

[35] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/347.

[36] Buhârî, İ´tisam: 5, Edeb: 72; Müslim, Fedâil: 127, (2356); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/348.

[37] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/348.

[38] Ebu Dâvud, Salât: 317 (1369).

[39] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/349.

[40] Dilimizde ceset kelimesi daha çok ölünün maddi vücudu için kullanılır ise de hadîste bazan cism bazan da cesed kelimeleri gelmiştir. Dilimizdeki beden kelimesi daha uygun gözüküyor.

[41] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/349-351.

[42] Buhârî, Savm: 54-59, Teheccüt: 7, 19, Enbiya: 37, Fedâilu´l-kur´ân: 34, Nikâh: 89, Edeb: 84, İsti´zan: 38; Müslim, Sıyâm: 181-194, (1159); Ebu Dâvud, Sıyâm: 53, (2425); Nesâî, Sıyâm: 76, (4, 209-210); Tirmizî, Savm: 57, (770); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/352-353.

[43] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/353-354.

[44] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/355.

[45] Buhârî, İman: 16, Ezân: 81, Rikâk: 18; Müslim, Salât: 283, (782); Muvatta, Salâtu´l-Leyl: 4, (1, 118); Nesâî, Kıyâmu´l-Leyl: 1 (3, 218); Ebu Dâvud, Salât: 317, (1368).

[46] Buhârî, Rikak: 18.

[47] Buhârî, İman: 29; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/356.

[48] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/356-359.

[49] Buhârî, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihad 6, 7, (1732-1733); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/359.

[50] Ebu Dâvud, Edeb: 52, (4904). Ebu Davud´da rivâyet daha uzundur. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/360.

[51] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/360-361.

[52] Buhârî, Teheccüd: 18; Müslim, Müsâfirîn: 219, (784); Ebu Dâvud, Salât: 308, (1312); Nesâî, Kıyâmu´l-Leyl: 17, (3, 218); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/361.

[53] Buhârî, İman: 32, Teheccüd: 18; Müslim, Salâtu´l-Musâfirin: 220-221 (785); Muvatta, Salatu´l-Leyl: 4, (1, 118); Nesâî, Salatu´l-Leyl: 17 (3, 218); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/362.

[54] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/362-363.

[55] Tirmizî, Kıyâmet 21, (2455) (83 numaralı hadise de bak). İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/363.

[56] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/363.

[57] Buhârî, Edeb: 86, Savm: 51, Teheccüd: 15; Tirmizî, Zühd: 64 (2415); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/364.

[58] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/365.

[59] Müslim, Tevbe 12, (2750); Tirmizî, Kıyamet 60, (2516); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/366.

[60] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/366-367.

[61] Muvatta, Kelam: 9, (2, 987); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/368.

[62] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/368.

[63] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/368.

[64] (Bu son iki hadisi Rezîn tahric etti).el-Makasıdu´l-Hasene bu rivayeti İbnu´s-Sem´ânî´nin Zeylü Târîhi´l-Bağdâd´da kaydettiğini, senedinde meçhul ravinin yer aldığını belirtir. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/368.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 2 [3]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes