๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2010, 15:12:18



Konu Başlığı: Kaza dava ve hüküm
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2010, 15:12:18
Kaza(dava) ve Hüküm



KAZA (DAVA) VE HÜKÜM BÖLÜMÜ
(Bu bölümde on fasıl vardır)
BİRİNCİ FASIL
KAZANIN KERAHETİ
İKİNCİ FASIL
ADİL VE ZALİM HAKİM
ÜÇÜNCÜ FASIL
MÜÇTEHİDİN SEVABI
DÖRDÜNCÜ FASIL
RÜŞVET HAKKINDA
BEŞİNCİ FASIL
KAZANIN ÂDABI
ALTINCI FASIL
HÜKMÜN KEYFİYETİ
YEDİNCİ FASIL
İDDİALAR VE BEYYİNELER YEMİNİN ŞEKLİ
SEKİZİNCİ FASIL
ADALET VE ŞEHADET
EHL-İ KİTAB´IN ŞEHADETİ
DOKUZUNCU FASIL
HAPİS VE MÜLAZEMET
ONUNCU FASIL
RESULULLAH´IN HÜKMETTİGİ KAZALAR


UMUMÎ AÇIKLAMA



Kazâ (veya kadâ), dilimize girmiş bir kelimedir. Aynı kökten kazıyye, kadı, kudât gibi başka kelimeler de dilimize girmiş durumdadır. Asıl itibariyle bir şeyi muhkem ve sağlam yapmak ve bitirmek mânasına gelir ise de; hüküm, icra, ilzam... mânalarına da gelir. Kur´ân´da geçen "Yedi göğün yaratılmasını iki günde tamamladı" (Fussilet 12); "İsrailoğullarına Tevrat´ta şöyle hükmettik" (İsra 4) "Rabbin şunu da hükmetti: Ondan başkasına ibadet etmeyin..." (İsra 23) gibi ayetler, kazâ kelimesinin farklı mânalarına örnektir. Hukukî bir tabir olarak hükmü tenfiz mânasına da kullanılmıştır. Hâkim´e, hükmü delillere dayanarak muhkem şekilde verdiği ve sonra da icra ettiği için kâdı denmiştir. Kazâ, şer´î bir ıstılah olarak iki ve daha çok sayıdaki hasım arasındaki husumeti Allah Teâla´nın hükmüyle fasletmek (çözmek) mânasına gelir.

Bu bahis, bugünkü tabiriyle muhakeme ve bununla ilgili meselelere yer verir. Dinî kitaplar bu meselelere kitâbu´lkazâ, kitâbu´l-akdiye, kitâbu´l-ahkâm gibi farklı başlıklar altında yer verirler. Hepsi aynı mânaya gelir. Bu sahanın günümüzde usûl-i muhakemât birkısım meseleleri edebu´lkâdı adını taşıyan bazı kitaplarda müstakillen ele alınmıştır. [1]



BİRİNCİ FASIL


KAZANIN KERAHETİ



ـ4881 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ: مَنْ جُعِلَ قَاضِياً بَيْنَ النَّاسِ فقَدْ ذُبِحَ بِغَيْرِ سِكينٍ[. أخرجه أبو داود والترمذي.ومعناه: مَنْ طَلَبَ الْقضاءَ وَحرص عليه فقد تعرض للذبائح فليحذره.وقوله: »بغيرِ سكينٍ« كناية عما يخاف عليه من هك دينه دون بدنه، والمراد به أن ما ذبح بغير سكين يكون ذبحه تعذيباً، فضرب به المثل ليكون أبلغ في التحذير من الوقوع فيه، وأشد في التوقي منه .



1. (4881)- Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim insanlar arasında kâdı tayin edilmiş ise, bıçaksız boğazlanmış demektir." [Ebu Dâvud, Akdiye 1, (3571, 3572); Tirmizî, Ahkâm 1, (1325).][2]



AÇIKLAMA:



İbnu Salâh´ın açıklamasıyla, "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu hadiste, kadılık mesleğinin zorluğuna ve mesûliyetinin ağırlığına işaret buyurmaktadır. Kesilmekten murad, mânevîdir. Çünkü kadı, dürüst olursa dünya azabına, dürüst olmazsa ahiret azabına maruzdur ve iki sıkıntı arasındadır." Hattâbî´nin yorumu biraz daha farklı: "Burada bıçakla kesilme mevzubahis edilmemiştir; tâ ki, korkulan şeyden muradın dinî helak olduğu, bedenî helak olmadığı bilinmiş olsun. Bu, hadisin bir veçhidir. Diğer veçhi ise şudur: Bıçakla kesmede kesilen şeye bir rahatlık vardır. Ama boğma, yakma vs. suretlerle öldürme işinde eziyet çok fazladır. Böylece, çok daha müessir bir metodla kadılıktan tahzirde bulunulmuş olmaktadır."

İbnu Hacer, el-Telhîs´de der ki: "İnsanlardan birkısmı kadılık arzusuyla fitneye düşmüş ve hadisi, siyakından ilk akla gelen normal mânasının dışına çıkarıp "bıçaksız kesilme" ile kadılıktaki rıfka işaret etmiştir." Eğer bıçakla kesilseydi bu daha meşakkatli olurdu" demiştir. Ancak bu te´vilin fasid olduğu açıktır." Sübülü´s-Selâm´da şöyle denmiştir: "Hadiste, kadılığı deruhte etmekten ve o mesleğe girmekten tahzîre delil var. Sanki şöyle denmektedir: "Kim kazâ (kadılık) işini üzerine alırsa, nefsini boğazlanmaya mâruz bırakmıştır. Öyleyse ondan sakınsın, kaçınsın. Çünkü, bile bile veya cehâletle hüküm verdi mi cehennemliktir."

Nefsini boğazlamasından murat onu helâkete atmaktır. Yani, "Kadılığı, üzerine almakla nefsini helâka atmıştır" demektir. Ayrıca "bıçaksız kesilme"den bahsetmiştir; tâ ki, buradaki boğazlamadan maksadın, çoğunlukla bıçakla yapılan damarların kesilmesi olmayıp, bilakis uhrevî azapla nefsin helâk edilmesi olduğu bildirilmiş olsun."[3]



ـ4882 ـ2ـ وعن بُرَيْدَة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلْقُضَاةُ ثَثَةٌ: وَاحدٌ في الْجَنَّةِ، وَاِثْنَانِ في النَّارِ. فأمَّا الَّذِي في الْجَنَّةِ فَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فقَضى بهِ، وَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ وَجَارَ في الْحُكْمِ فَهُوَ في النَّارِ، وَرَجُلٌ قَضَى لِلنَّاسِ عَلى جَهْلٍ فَهُوَ في النَّارِ[. أخرجه أبو داود .



2. (4882)- Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kadı üçtür: Biri cennetlik, ikisi cehennemliktir. Cennetlik olan, hakkı bilip öyle hükmedendir. Hakkı bilip hükmünde (bile bile) adaletsiz davranan cehennemliktir. Halka câhilâne hükümde bulunan da cehennemliktir." [Ebu Dâvud, Akdiye 2, (3573).][4]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, hakkı bilen ve hakla amel eden kadının cehennemden kurtulabileceğini belirtir. Diğerleri ise kutulamayacaktır. Şu halde burada esas, sadece bilmek değil, onunla amel´dir. Zîra hakkı bilip de onunla amel etmeyenin, aynen cehaletle hükmeden gibi cehennemlik olduğu belirtilmiştir.

Hadiste mühim bir husus şudur: Cehaletle hükmedenin hükmü hakka muvafık olsa da cehennemliktir. Hadisin zâhiri bunu ifade etmektedir. Çünkü mutlak gelmiştir. Böylece hadis, cehaletle hükmetmekten veya hakkı bildiği halde haksız hükmetmekten şiddetle tahzîrde bulunmuş olmaktadır.

Hatîb Şerbînî: "Hükmü infaz edilecek kadı birinci kadıdır, diğer iki sinin hükümlerine itibar edilmez" demiştir.[5]



ـ4883 ـ3ـ وعن عبداللّهِ بنِ مَوْهَبٍ: ]أنَّ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ ُبْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: اِذْهَبْ فَاقْضِ بَيْنَ النَّاس. قَالَ: أوَ تُعْفِينِي يَا أمِيرَ الْمُؤْمِنينَ؟ فقَالَ: وَمَا تَكْرَهُ مِنْ ذلِكَ، وَقَدْ كَانَ أبُوكَ قَاضِيّاً. قَالَ: ‘نِّي سَمِعْتُ رَسُولُ اللّهِ #: يَقُولُ: مَنْ كَانَ قَاضِياً فَقَضى بِالْعَدْلِ فَبِالْحَرِىّ أنْ يَنْقَلِيَ مِنْهُ كَفَافاً فَمَا أرْجُو بَعْدَ ذلِكَ[. أخرجه الترمذي.يقال فن »بالحريّ« أن يكرم: أي هو أهل لذلك وحقيق به .



3. (4883)- Abdullah İbnu Mevhib anlatıyor: "Osman İbnu Affan, İbnu Ömer radıyallahu anhüm´e: "Git insanlar arasında hükmet!" dedi. Abdullah:

"Ey mü´minlerin emîri, beni bu vazifeden affetmez misiniz?" diye ricada bulundu. Hz. Osman radıyallahu anh:

"Bundan niye kaçıyorsun? Senin baban da kadı idi" diye ısrar etmek istedi. Ancak Abdullah dedi ki: "Doğru da, ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın:

"Kim kadı olur ve adâletle hükmederse, bu kimse başabaş (sevap ve günahı eşit) ayrılmaya liyakat kazanmıştır" dediğini işittim. Artı (Resûlullah´ın bu sözünden) sonra ne ümid edebilirim?" [Hz. Osman bunun üzerine İbnu Ömer´e teklifte bulunmadı.]" [Tirmizî, Ahkâm 1, (1322).][6]



AÇIKLAMA:



İbnu Ömer´in Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan yaptığı rivayete göre, kişi iyi niyetle hareket ederek, hakkı bulma hususunda gayret edip hükme varsa, ne sevap ne ikab başabaş kurtaracaktır. Bu durumda kazanılan ne? İnanan insan amelinin sevap getirmesini ister. Kadılıkta bu yoksa niye kadılık yapsın ki? İbnu Ömer bunu belirterek kadılık vazifesini kabul etmiyor. Hz. Osman da ısrar etmiyor, radıyallahu anhüm.

Hadis, et-Tergîb´te biraz farkla rivayet edilmiştir. "Osman İbnu Affân, İbnu Ömer radıyallahu anhüm´e:

"Git kadı ol!" diye emreder. İbnu Ömer:

"Beni bundan affetmez misiniz ey emîre´lmü´minîn?" der.

"Git insanlar arasında hükmet!" diye emri yeniler Hz. Osman. İbnu Ömer tekrar eder: "Ey emîre´lmü´minîn! Beni affedin?"

Hz. Osman: "Kararım kesindir, gidip kadılık yapacaksın!" der. İbnu Ömer:

"Acele etmeyin. Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın: "Kim Allah´a sığınırsa, bir sığınağa girmiş demektir" dediğini işittim!" der. Hz. Osman, "Evet!" deyince, İbnu Ömer: "Ben kadı olmaktan Allah´a sığınırım!" der. Hz. Osman sorar:

"Seni bundan engelleyen nedir, baban da kadı idi."

"Çünkü der İbnu Ömer, ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın şu sözünü işittim:

"Kim cehaletle hükmederse cehennemliktir. Kim de kadı olup zulm ile hükmederse o da cehennemliktir. Kim de kadı olur ve hakla -veya adaletle- hükmederse başabaş kurtulmayı talep eder."

Öyleyse bu sözden sonra (kadılıktan) ne bekleyebilirim?"[7]