> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte > İsim ve Künye Bölümü
Sayfa: 1 [2] 3 4   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İsim ve Künye Bölümü  (Okunma Sayısı 4607 defa)
14 Nisan 2010, 14:13:05
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #5 : 14 Nisan 2010, 14:13:05 »



AÇIKLAMA:



1- Burada yeni doğan bir çocuğa yapılan muameleyle ilgili bir örnek görmekteyiz. Çocuk daha anne sütünü emmeden Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a götürülüyor. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çocuğu kucağına oturtup, ağzında yumuşatmış olduğu hurma ile çocuğun damağını oğuyor ki buna tahnik denmektedir. Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua edip isim veriyor. Yukardaki rivayette geçen Abdullah İbnu Zübeyr örneği tek değildir. Medine´de ikamet eden Müslümanların müstemir âdeti budur. Çocukları doğunca Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a getirirlerdi.

2- Abdullah (radıyallahu anh)´ın ilk doğan Muhâcir çocuğu olması da bilhassa belirtiliyor. Çünkü Yahudi ve münafıklarca çıkartılan bir şâyianın huzursuz edici te´sirlerini bertaraf etmişti. Şöyle ki, Mekke´den gelen Muhâcirler herşeylerini bırakarak kuru canlarıyla gelmişlerdi, bir kısım maddî sıkıntıları vardı. Buna intibakta zorluk çektikleri, Medine´nin rutubetli havası, değişik ictimâî muhiti de eklenince vatan hasretlerini artıran bir durum ortaya çıkmıştı. Onların bu çeşit sıkıntılarını istismar ederek Müslümanların moralini bozmak, huzursuzluklarını artırmak için plânlı, şuurlu çalışmalar da yapılıyordu. İşte bunlardan biri, Muhâcirlerin artık Medine´de doğum yapamıyacaklarına dair şâyia idi. "Yahudiler sihir yapmıştır, artık çocukları olmayacak" deniyordu. Yukarıda belirtmeye çalıştığmız hâlet-i rûhiye şartlarında bu çeşit sözler müessir olabiliyor, morali bozup sıkıntılara mukavemet gücünü za´fa uğratabiliyordu.

İşte Abdullah İbnu Zübeyr´in doğumu böyle menfi şartlarda serinlemeye, morallerin düzelmesine sebep olmuştu. Bir Yahudi hilesini bozmuştu.

3- Abdullah´ın ilk Muhacir çocuğu olmasını "Medine´de" diye kayıtlamak gerekir, çünkü Habeşistan´da Abdullah İbnu Ca´fer doğmuştur. Hicretten sonra Medine´de Ensar´dan da -bir rivayete göre- Mesleme İbnu Muhalled doğmuştur. en-Nu´mân İbnu Beşîr´in ilk olduğu da söylenmiştir.[20]



ـ3ـ وعن أبى موسى رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]وُلِدَ لِى غَُمٌ فأتيتُ بِه النَّبِىَّ # فَسَمَّاهُ إبْرَاهِيمَ وَحنكه بتمْرَةٍ وَدَعَا لَهُ بِالْبَرَكَةِ وَدفعه اِلَىَّ وَكَانَ اكْبَرَ ولد اَبِى مُوسى[. أخرجه الشَيْخَانِ .



3. (123)- Ebu Mûsâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir oğlum doğmuştu. Hemen Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a getirdim. İbrahim ismini verip bir hurma ile tahnikde bulundu. Sonra da "Mübarek olsun" diye dua buyurdu ve çocuğu bana geri verdi. Bu çocuk, Ebu Musa´nın en büyük evladı idi."[21]



ـ4ـ وَعَنْ اَنَسٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]ذَهبتُ بعبدِاللّهِ بنِ أبى طلحةَ إلى رَسُولِ اللّهِ # حينَ وُلِدَ وَهُوَ في عباءةٍ وهوَ يهنأُ بعيراً له فقال: هلْ معكَ تمرٌ؟ قلتُ نعم، فناولتُه تمراتٍ ف كهنّ ثم فغرَفاهَ الصبىِّ فمجهُ فيهِ فجعلَ يتلمظهُ فقال رَسُولُ اللّهِ #: انظُرُوا حُبَّ ا‘نْصَارِ التمرَ، وَسَماهُ عبدَاللّهِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود واللفظ لمسلم ومعنى »يَهنأ« يطليه بالقطران .



4. (124)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Abdullah İbnu Ebi Talha´yı doğduğu zaman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a götürdüm. Bebek bir bez içerisinde idi. Vardığımızda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devesine katran sürüyordu.

"Beraberinde hurma da getirdin mi?" diye sordu.

"Evet" dedim ve birkaç tane hurma verdim. Onları ağzında çiğnedi, sonra çocuğun ağzını açtı. Ağzına tükrüğü püskürttü. Bebek, yalamaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)

"Ensar´ın hurma sevgisine bakın (doğar doğmaz başlıyor)" diye latife etti ve çocuğu Abdullah diye isimledi."[22]



AÇIKLAMA:



Ebu Talha, Hz. Enes´in annesi Ümmü Süleym´in ikinci kocasıdır. Doğan Abdullah, anne bir kardeşi olmaktadır.

Bu hadiste birçok mesele var:

1- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ev hizmetlerine katılması. Burada deve tımarı görülmektedir. Mevki ve makamı ne kadar yüce olursa olsun, kişinin bu çeşit şahsî işlerini görmesi, şerefini düşürmez.

2- Yeni doğan çocuğun tahnîki: "Tahnik ağızda bir şeyi çiğneyip yumuşattıktan sonra çocuğun ağzına aktarılması, onunla damağının oğulmasıdır. Böylece çocuk, gıdasını almada ilk temrini yapmış olur. Tahnik´i kurumuş hurma ile yapmak efdaldir. Bulunmadığı takdirde taze, yaş hurma ile de yapılabilir. Bunlar yoksa arı balını tercîh etmelidir. Bal da bulunmadığı takdirde tahnik´in, ateş görmemiş tatlı bir şeyle olması tercih edilmelidir.

Tahnik sırasında çocuğun ağzını açması, böylece konan şeyin midesine gitmesi gereklidir, buna dikkat edilmelidir.

3- Tahnik ve tesmiye işini sâlih birisine yaptırmak müstehaptır.

4- Çocuğun ismini doğduğu gün koymak câizdir.

Not: Daha geniş bilgi için 141 numaralı hadisin açıklamasına bakın.[23]



ـ5ـ وعن عائشة رضى اللّهُ عنها قالت: ]قلْتُ يَا رسُولَ اللّهِ: كلُّ صواحِبى لهنَّ كُنىً. قال: فاكْتُنِى بابْنِكِ عبداِللّهِ بن الزبيرِ فَكَانَتْ تكنَّى أمّ عبداللّهِ[. أخرجه أبو داود.وزاد رزين رحمه اللّهُ: فإن الخالة أمٌّ .



5. (125)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):

"Ey Allah´ın Rasûlü, dedim, arkadaşlarımdan her birisinin bir künyesi var, (benim yok)". Dedi ki:

"Oğlum Abdullah İbnu Zübeyr ile künyelen." Aişe,

"Ümmü Abdillah (Abdullah´ın annesi)" diye künye almıştı"[24]

Rezîn merhum: "Teyze anne gibidir" ilavesini kaydetmiştir.[25]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İsim ve Künye Bölümü
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 05:08:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İsim ve Künye Bölümü rüya tabiri,İsim ve Künye Bölümü mekke canlı, İsim ve Künye Bölümü kabe canlı yayın, İsim ve Künye Bölümü Üç boyutlu kuran oku İsim ve Künye Bölümü kuran ı kerim, İsim ve Künye Bölümü peygamber kıssaları,İsim ve Künye Bölümü ilitam ders soruları, İsim ve Künye Bölümüönlisans arapça,
Logged
14 Nisan 2010, 14:13:47
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #6 : 14 Nisan 2010, 14:13:47 »

AÇIKLAMA:



Künye, kinaye´den gelir. Birisini sarih olmayan bir şekilde zikretmeye kinaye denir. Araplarda künye, isme galebe edecek şekilde rağbettedir. Birçok kimseler künyeleri ile meşhurdur. Künye normalde ilk erkek çocuğa nisbetle elde edilir: Ebû fülan, Ümmü fülan gibi. Lakab medh veya zem ifade eden unvana denir. Arap örfünde erkek çocuğa sâhip olmak şeref vesilesidir.

- Bu sebeple ilk erkek çocuğunun isminden babalar ve anneler künye alır. Nitekim Hz. Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm)´in oğlu Kasım´ın doğumundan itibaren Ebu´l-Kâsım yâni Kâsım´ın babası diye künye almıştır. Yukarıdaki son hadis, kadınların da künye aldıklarını, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin çocuğu olmadığı için tabiî şekilde künye alamamaktan üzülerek Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e başvurduğunu görüyoruz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Oğlum Abdullah´la künyelen" buyurmakla, Hz. Aişe´nin kız kardeşi Esmâ bintu Ebî Bekr´in oğlu Abdullah´ı işaret buyurmuştur. Bu Abdullah´ın doğumuyla ilgili açıklama az yukarıda 122 numaralı hadiste geçti.

Yukarıdaki rivayette Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin kız kardeşinin çocuğuna, yâni yeğenine "oğlum" diye işaret buyurulmuştur. Müellif Rezîn´in de kaydettiği üzere, bu ifade ile Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), teyzenin anne gibi yakın sayılması gereğine dikkat çekmiştir. Nitekim, bazı rivayetlerde amca için de "baba gibidir" buyrulmuştur.

Şunu da kaydedelim ki, künye kullanımı Arapça´da her zaman erkek evlad babalarına -veya annelerine- has değildir. Çok daha yaygın bir kullanımı vardır. Hadis rivayetinde en çok ismi geçen Ebû Hüreyre hazretleri, kedilerini çok sevdiği için Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tarafından Kedicik Babası mânasında Ebu Hüreyre diye künyelenmiştir. Az yukarıda (121. hadis) Hz. Ali (radıyallahu anh)´nin de Ebu´t-Turâb (yani Toprak Babası) diye künyelendiğini görmüştük. Enes´in henüz kuşlarla oynayan 5-6 yaşlarındaki küçük kardeşine de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın Ebu Umayr diye künye taktığını rivayetinde görmekteyiz.[26]



ÜÇÜNCÜ FASIL



HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)´İN DEĞİŞTİRDİĞİ İSİMLER



ـ1ـ عن عائشة رضى اللّه عنها قالت: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يُغيِّرُ اسمَ القبيحَ[. أخرجه الترمذى .

1. (126)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çirkin isimleri değiştirirdi" buyurmuştur.[27]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

14 Nisan 2010, 14:14:11
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #7 : 14 Nisan 2010, 14:14:11 »

AÇIKLAMA:



Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) burada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın çirkin (kabih) isimleri değiştirme prensibini belirtiyor. Arkadan gelecek rivayetlerde, değiştirilen isimlerden örnekler görülecektir.

Çirkin diye tercüme ettiğimiz kelimenin aslı kabîh´tir. Bu hasen´in zıddıdır. Hasen ise güzel demektir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın değiştirdiği isimlerin cümlesini "çirkin" kabul ederek tedkîk edecek olursak, hepsinin aynı çeşitten "çirkinlik"i taşımadığını görürüz.

Mesela müteakip hadiste Berre isminin değiştirildiğini görüyoruz. Berre, Birr kökünden müştaktır (türemiştir); iyi insan, kusursuz kimse gibi mânalara gelir. Bu ismi taşıyanın zihnine, kendini beğenme gibi bir mâna verebilir. Nitekim, bizzat hadisten öğreniyoruz ki Berre hakkında "O, kendini temize çıkarıyor" diye dedikodu yapılmıştır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in kulağına bu söz gelince ismi Zeyneb´e çevirmiştir. Şu halde bundaki "çirkinlik" mânanın çirkinliğinden gelmiyor. "Kendinizi temize çıkarmayın, kimin muttaki (temiz) olduğunu O (Allah) çok iyi bilir" (Necm: 53/32) âyetine muhâlefetten ileri geliyor. Şu halde İslâm âdabına uymayan, kişiye gurur, kibir, aldanma telkin edecek isimler "çirkin" dir.

Keza, 129. rivayette gelen Ebu´l-Hakem veya 131´de geçen Aziz ismi de itikada müteallik İslâm edebiyle uyuşmadığı için çirkin addedilerek değiştirilmiştir.

Diğer taraftan 130 numaralı rivayette geçen Asram (kesik), 131´de geçen Hazn (sert), Âsi (itaatsiz), Atele (şiddet), Şeytan, Gurâb (karga), Muzdaci´ (yatan), Afire (çorak) vs. gibi isimleri de mânalarındaki çirkinlik sebebiyle beğenmemiş, bunları uygun isimlerle değiştirmiştir.[28]

Not: Dilimizde, Aziz, Kadîr gibi -yukarıda verilen ölçüye göre, mahzurlu olan isimler çocuklara verilmektedir. Bunlar Abdülaziz, Abdilkadîr´den kısaltma olmalıdır. Çünkü Cenâb-ı Hakk´a ait isimlerdir, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunlarla tesmiyeyi uygun görmemiş ve her seferinde değiştirmiştir.[29]



ـ2ـ وعن أبى هريرة رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]أنّ زَيْنَبَ بنتَ أبى سلمةَ كانَ اسمُها بَرَّةَ: فقيلَ تزكِّى نفسَها. فسماها رَسُولُ اللّهِ # زينبَ[. أخرجه الشيخان.



2. (127)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Zeyneb Bintu Ebî Seleme´nin ismi Berre idi. "Nefsini tezkiye ediyor" denildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) onu Zeyneb diye isimlendirdi."[30]



ـ3ـ وعن ابن عباس رضِىَ اللّهُ عنهُما قال: ]كَانَ اسمُ جُوَيْرِيةَ بنتِ الحارثِ برّةَ، فَحَوَّلَ رَسُولُ اللّهِ # اسمَها جويريةَ، وَكَانَ يكرهُ أن يقالَ خرجَ من عند برةَ[. أخرجه مسلم .



3. (128)- İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cüveyriye Bintu´l-Hâris´in ismi Berre idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun ismini Cüveyriye diye değiştirdi. Zira, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Berre´nin yanından çıktı" denmesini sevmiyordu.[31]



ـ4ـ وعن شريح بْنِ هانئ عن أبيه رضى اللّهُ عنه ]أنّ النبىّ # سَمِعَ قَوْمَهُ يُكنُّونَهُ بأبى الحكمِ، قال فدعانِى فقال: إن اللّهَ تعالى هو الحكَمُ وإليهِ الحُكْمُ فَلِمَ تُكنَّى بِأبى الحكمِ؟

فقلت: إنَّ قوْمِىَ إذا اختلفُوا في شئ أتونى فحكمتُ بينهم فرضى ك الفريقينِ بحكمى، فقال ما أحسنَ هذا، فما لكَ من الولدِ؟ فقلت: شريحٌ، ومسلمٌ، وعبدُاللّهُ. فقال: فمن أكبرُهم؟ فقلت: شريحٌ. قال: فأنتَ أبو شريحٍ[. أخرجه أبو داود والنسائى .



4. (129)- Şureyh İbnu Hâni, (radıyallahu anh) babasından naklediyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), kavmimin beni Ebu´l-Hakem diye künyelediklerini işitmişti. Beni çağırtarak:

"Hakem olan Allah´tır, hüküm de O´nadır, öyle ise, sen nasıl Ebu´l-Hakem künyesini taşırsın?" dedi. Ben açıkladım:

"Kavmim bir meselede anlaşmazlığa düşünce bana gelirler, ben hükme bağlarım. Her iki taraf da verdiğim hükme râzı olurlar." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Bu ne güzel şey?" buyurdu ve "Çocuklarından neler var?" diye sordu. Ben:

"Şüreyh, Müslim, Abdullah var" dedim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"En büyüğü hangisi?" dedi.

"Şüreyh" dedim.

"Öyleyse, buyurdu, sen Ebu Şüreyh´sin"[32]



ـ5ـ وعن بشيرِ بن ميمونٍ عن عمه أسامةَ بن أخْدَرىٍّ ]أنَّ رجً كان اسمُهُ أصرَمَ فقال له النبى#: مااسمُك؟ فقال أصرمُ. فقال: بل أنت زُرْعةُ[. أخرجه أبو داود .



5. (130)- Beşîr İbnu Meymun, amcası Üsâme İbnu Ahdarî´den rivayet ediyor: Ahdarî diyor ki: "İsmi Asram olan bir adam vardı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona:

"İsmin nedir?" diye sordu. Adam

“Asram” diye cevap verdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Hayır sen Zür´a´ sın" buyurdu.[33]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

14 Nisan 2010, 14:14:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #8 : 14 Nisan 2010, 14:14:46 »

AÇIKLAMA:



Asram´ın yasaklanışı taşıdığı mâna sebebiyledir: Kesik demektir. Zür´a ise ziraat, yani ekmek kökünden gelir, bitme, büyüme mânasını ifade eder, dolayısıyla Asram´ın zıddıdır.[34]



ـ6ـ وعن سعيد المسيب عن أبيه رَضى اللّهُ عنه ]أنّهُ جَاءَ اِلى النَّبِىِّ # فقالَ مَا اسمُكَ؟ قال: حَزْنٌ، قال: بل أنتَ سهلٌ. قالَ: َ أغَيِّرُ اسماً سمانيهِ أبى.قال ابن المسيب رحمه اللّهُ

فما زالَتْ فينَا الحَزُونَةُ بعدُ[. أخرجه البخارى وأبو داود.وفي رواية ‘بى داود قال: . السهلُ يُوطأُ ويُمتهَنُ.قال أبو داود رحمه اللّهُ: وغيّر رسُولُ اللّهِ # اسمَ العاصى وعزيز وعتلَةَ وشيطانِ والحكمِ وغرابٍ وحَبَّابٍ وشهابٍ فسماهُ هشاماً، وسمى حرباً سِلماً، وسمى المضطجَعَ المنبعثَ، وأرضاً تسمى عفرةً سماها خضِرةً، وشِعْبَ الضلةِ، سماها شِعْبَ الهدى، وبنِى الزِّنَيةِ سماها بنى الرُّشْدَةِ، وسمَّى بنى مغْوِيَةَ بنى رُشْدٍ .



6. (131)- Said İbnu´l-Müseyyeb babası vasıtasıyla dedesinden naklediyor: "Dedem, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a uğramıştı.

"İsmin ne?" diye sordu.

"Hazn (sert yer)" diye cevap verdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Hayır sen Sehl´sin" dedi. Müseyyeb:

"Olamaz, babamın verdiği bir ismi değiştiremem" dedi. İbnu´l-Müseyyeb ilâve ediyor:

"O günden sonra aramızda kabalık devam etti gitti."

Ebu Dâvud´un rivayetinde şöyle demiştir:".... Hayır sehl ezilir ve hakîr tutulur."

Ebu Dâvud merhum der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Âsi, Aziz, Atele (şiddet, sertlik), Şeytan, Hakem, Gurâb (karga) Habbâb, Şihab isimlerini değiştirdi. Şihâb´ı Hişam, Harb´i Silm (sulh), Muzdaci´ı (yatan) Münbais (kalkan) yaptı. Afire (çorak) adını taşıyan bir araziyi de Hadire (yeşillik) diye, Şi´bu´d Dalâlet´i (sapıklık geçidi) Şi´bu´l-Hüdâ diye isimledi. Benu´z-Zinye´yi Benu´r-Rüşd olarak değiştirdi."[35]



ـ7ـ وعن ابن عمر رضى اللّهُ عنهما: ]أنّ رسَولَ اللّهِ # غَيَّرَ اسمَ عاصِيةَ وسمّاهَا جَمِيلَةَ[. أخرجه مسلم والترمذى وأبو داود .



7. (132)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) diyor ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Âsiye (isyankâr, itaatsiz kadın) ismini değiştirip Cemîle (güzel kadın) yaptı.[36]



ـ8ـ وعن مسروقٍ قال: ]ليقتُ عمرَ رضى اللّهُ عنه، فقال: من أنتَ؟ فقلت مسروقُ ابنُ ا‘جْدَعِ، فقال سمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُول: ا‘جْدَعُ شيطانٌ[. أخرجه أبو داود .



8. (133)- Mesruk anlatıyor: "Hz. Ömer´le karşılaştım. Bana

"Sen kimsin?" diye sordu.

"Mesruk İbnu´l-Ecda" dedim. Dedi ki:

"Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın " ecda şeytandır" dediğini işittim."[37]



ـ9ـ وعن سهل بن سعد رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]أُتِىَ رَسُولُ اللّهِ # بِالْمُنْذِر ابْنِ أبى أُسَيْدٍ حينَ وُلِدَ فوضعهُ على فَخِذِهِ، وقال: ما اسمُهُ؟ قال: فنٌ. قال: ؟ لكن اسمُهُ المنذِرُ، فسماهُ يومئذٍ المنْذِر[. أخرجه الشيخان .



9. (134)- Sehl İbnu Sa´d (radıyallahu anh) anlatıyor: "el-Münzir İbnu Ebî Üseyd doğduğu zaman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a getirilmişti. Çocuğu kucağına aldı ve:

"İsmi nedir?" diye sordu.

"İsmi falandır" diye ne konmuşsa söylendi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Hayır! bunun ismi Münzir olacak" dedi ve o gün çocuğa Münzir ismini koydu.[38]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

14 Nisan 2010, 16:53:30
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #9 : 14 Nisan 2010, 16:53:30 »

DÖRDÜNCÜ FASIL



HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)´İN İSİM VE KÜNYESİNİ ALMA HAKKINDA GELEN RİVÂYETLER



ـ1ـ عن أنس رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يوماً في البقيعِ فسَمِعَ قائً يقولُ: يا أبا القاسمِ، فردَّ رأسَهُ إليْهِ؟ فقال الرَّجُلُ: لم أعْنكَ يَارسُولَ اللّهِ، إنّمَا دَعَوْتُ فُناً. فقال رَسُولُ اللّهِ #: تَسمُّوا باسمِى وَ تَكنَّوْا بكنيتى[. أخرجه الشيخان والترمذى .



1. (135)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Bakî´de idi. Kulağına bir ses geldi:

"Ey Ebu´l-Kâsım!" diyordu. Başını sese doğru çevirdi. Seslenen adam:

"Ey Allah´ın Resûlu seni kastedmedim, ben falancayı çağırdım" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

"İsmimi isim olarak koyun, fakat künyemi kendinize künye yapmayın!" buyurdu.[39]



AÇIKLAMA:



İslâm nokta-i nazarında çocuklara ve hatta eşyaya verilecek ismin ehemmiyetli bir husus olduğunu belirtmiştik. Bu meyanda Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ismini ve künyesini kullanmak da mühim bir bahis olmuş burada da görüldüğü üzere müstakillen ele alınacak derecede üzerinde titizlikle durulmuştur. Konu üzerine, farklı yorumlara imkân veren pekçok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bir kısmı bu bölüme alınmıştır. Kütüb-i Sitte dışında kaldığı için buraya alınmayan ancak, konunun îzâhında âlimlerce nazar-ı dikkate alınan başka rivayetler de var. Hatta bu rivayetlerin bir kısmı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan sonraki tatbikatla ilgili.

Hülasa farklı rivayetlerin çokluğu, âlimleri farklı görüşlere sevketmiştir. Bunları kısaca özetliyeceğiz:

1- Yukarıda kaydedilen ve emsali hadislerin zâhirini esas alarak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in "Ebu´l-Kâsım" künyesini mutlak olarak hiç kimseye câiz ve helâl görmeyenler, İmam Şâfiî ve Zâhirîler bu görüştedir.

2- İmam Mâlik ve diğer bir kısım selef ise, bu yasağın ilk devrelere ait olduğunu, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ölümüyle neshedildiğini söyler. Binâenaleyh Ebu´l-Kasım künyesini dileyen kullanabilir. Nevevî, bu görüşü benimseyenlerdendir. Asırlardan beri ümmetin tatbikatı da buna uygundur diyen Nevevî, bu tatbikattan ikinci görüşün doğruluğuna bir delil bulur. İlâveten, yukarıdaki hadisi zikrederek: "Ümmet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın koyduğu yasağın geçici olduğunu, hayatı ile mukayyed bulunduğunu anlamış, vefatından sonra cevazına hükmederek kullanmıştır" der.

3- Üçüncü bir görüşe göre Ebu´l-Kâsım künyesi herkese değil, adı Muhammed veya Ahmed olanlara yasaktır. Başka isim taşıyanlar Ebu´l-Kâsım ünvanını kullanabilir. Bu görüşü destekleyen merfu bir rivayet (136 numaralı hadis), Câbir (radıyallahu anh) tarafından yapılmıştır.

4- Bir diğer görüşe göre yasak mensuh değildir. Ancak aslında Ebu´l-Kasım künyesini koymayı haram da etmiyor. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e olan hürmet ve saygının korunması için bir kerâhet söz konusudur ve bu tenzihî kerahettir, tahrimî değil. Muhammed İbnu Ebî Cemre bunu benimser.

5- Ebu´l-Kasım künyesi mutlak surette haramdır, bunun tahakkuku için Kâsım isminin de haram olması gerekir, çünkü bir kimse çocuğuna Kâsım ismini koydu mu ona Ebu´l-Kâsım denmesi önlenemez.

Bu iddia birinci görüşte ifrata kaçanlara mahsustur. Bu görüşü benimseyen Mervan İbnu Hakem Kâsım ismindeki oğlunun adını değiştirerek Abdülmelik koymuştur.

6- Sadece Ebu´l-Kasım künyesi değil, Muhammed ismi de mutlak olarak yasaktır. Bu görüşte olanlar Hz. Ömer´in: "Kimseye herhangi bir peygamber adı koymayın" şeklinde yaptığı emrine dayanırlar. Bu emir de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in şu sözüne dayanır: "Çocuklarına Muhammed ismi koyup sonra da onlara lânet ediyorlar."

Ahmed İbnu Hanbel ve Taberânî şu vak´ayı rivayet ederler: "Hz. Ömer (radıyallahu anh), bir ara Muhammed İbnu Abdilhamid´e, birisinin: "Ey Muhammed! Allah senin canını alsın..." diye galiz bir tâbirle hakaret ettiğine şâhid olur. Bunun üzerine, ismi Muhammed olan İbnu Zeyd İbni Ahtâb´a haber göndererek "Senin sebebinle Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a sövülmesini istemiyorum" diyerek, ismini Abdurrahman şeklinde değiştirmesini emreder.

İnsanlar arasındaki sövüşmeler sırasına Muhammed ismini taşıyanlara yapılacak hakaretlerde Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e karşı saygısızlık hisseden Hz. Ömer (radıyallahu anh) bu meselede daha da ileri giderek, bütün Muhammed isimlerini yasaklamak ister. Bu maksadla yedi kişinin Muhammed diye isimlendiği Benu Talha´yı çağırtır, meseleyi arzeder. Ancak, en büyükleri olan Muhammed, Hz. Ömer (radıyallahu anh)´e:

"Allah´a kasem olsun, Muhammed ismini bana Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın bizzat kendisi verdi" der. Bu açıklama üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh) onlara:

"Haydi, serbestsiniz, öyleyse kimse isimlerinize karışamaz" buyurur.

Bu rivayet Hz. Ömer (radıyallahu anh)´in yasaklama kararından döndüğünü göstermektedir.

7- Son bir görüşe göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in sağlığında, Ebu´l-Kasım künyesi, ismini taşıyanlar için bu yasak devam etmiştir. Başka isim taşıyanlar, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den sonra Ebu´l-Kâsım ünvanını alabilirler.

Ebu´l-Kâsım´dan başka bütün künyelerin kullanılabileceğinde ulema ittifak etmiştir.

Yukarıda kaydedilen bütün görüşler Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve Ashab´tan intikal eden sünnetlere dayanır.

Netice olarak bu münâkaşaları Buhârî´nin tasavvufi rivayetlerini Behcetu´n-Nüfus adıyla şerh eden Muhammed İbnu Ebî Cemre´nin görüşüyle sonuca bağlamak isteriz: "Cevazı esas alan üçüncü görüş râci ise de birinci görüşle amel evlâdır. Zira bunda hem -şüpheli bir amelin sebeb olacağı- mesuliyet yok, hem de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a hürmet daha çok."

Atalarımızın Muhammed isminden kaçınarak aynı şeyi ifade eden "Mehmed" ismini vaz´etmeleri, eşine rastlanamayacak bir incelik örneğidir: Sevgisi için aynılık, saygısı için gayrılık. Kendisi asker, askeri mehmetcik. Ordusu peygamber ocağı ve İslâmî tarihî hep böyle.

Bu vesile ile atalarımızı rahmetle minnetle anar, milletimizi tekrar bu mukaddes yola, bin yıllık şerefli yola irşad etmesini Cenab-ı Mevlamızdan niyaz ederiz.[40]



ـ2ـ وعن جابر رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]وُلِدَ لرجُلٍ منّا غمٌ فسماهُ القاسمَ: فقلنَا نكنيكَ أبا القَاسم وَ نُنْعِمُكَ عيْناً. فأتَى النبىَّ # فذكرَ لهُ ذلكَ. فقالَ: اسْمُ ابنِكَ عبدُالرحمن[. أخرجه الخمسة إّ النسائى.زاد في رواية ]تسمُّوا باسمى و َتكنَّوْا بكنينِى فإنى إنّما جُعِلْتُ قاسماً أقْسِمُ بينكمْ[.وفي أخرى ‘بى داود قال: ]من تسمى باسمِى ف يتكنَّى بكنيتِى، ومن تكنَّى بكنيتِى ف يتسمَّى باسمِى[ .



2. (136)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bizden birinin bir oğlu oldu. İsmini Kasım koydu. Kendisine: "Sana Ebu´l-Kasım künyesini vermeyiz. Bu künye ile seni şereflendirip memnun etmeyiz" dedik. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e gelerek durumu arzetti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine:

"Oğlunun adı Abdurrahmândır" dedi.

Bir rivayette şu ziyade var: "İsmimi isim olarak koyun, fakat künyemi künye yapmayın. Zira ben Kasım (taksim edici) kılındım. Aranızda taksim ederim."

Ebu Dâvud´un bir rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kim benim ismimi almışsa, künyem ile künyelenmesin. Kim de künyem ile künyelenmişse, ismimle isimlenmesin."[41]



ـ3ـ وعن عائشة رضى اللّهُ عنها. أن امرأةً قالتْ يَا رَسُولَ اللّهِ: إنّى ولَدْتُ غماً فسمّيْتُهُ محمداً وكُنْيَتُهُ أبَا القَاسمِ، فذُكرَ لى أنك تَكْرَه ذلك. فقال: ما الذى أحلَّ اسمِى وحرَّمَ

كُنْيَتِى، أو ما الَّذِى حرّم كُنْيَتِى وأحَلَّ اسمى؟[. أخرجه أبو داود .



3. (137)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın gelerek:

"Ey Allah´ın Resûlü, ben bir oğlan dünyaya getirdim. Muhammed diye isim, Ebu´l-Kasım diye de künye verdim. Bana, sizin bu durumdan hoşlanmadığınız söylendi, doğru mu?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"İsmimi helâl, künyemi haram kılan şey de ne?" veya "Künyemi haram kılıp ismimi helâl kılan şey de ne?" diyerek reddetti.[42]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2] 3 4   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes