> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte > İçecekler
Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İçecekler  (Okunma Sayısı 8008 defa)
07 Nisan 2010, 12:45:37
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #15 : 07 Nisan 2010, 12:45:37 »



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, hamr´ın hammedelerini belirleyen kısmı ile Tirmizî´de merfu olarak Numan İbnu Beşir tarikinden gelmiştir.

2- Bu rivâyet de gösteriyor ki, içkinin hamr sayılması için hammadesine bakılmıyor. Bu sayılanlar, o devirdeki hamr´ın belli başlı hammaddesidir. Başka rivâyetlerde bunlara ilaveten mısır ve pirinç de sayılır. Öyle ise değişen zemin, zaman ve tekniğe paralel olarak başka hammaddelerden "aklı örtücü" içkiler (yiyecekler, haplar, şırıngalar...) yapılacak olsa hepsi haramdır. [56]



ـ3ـ وَعَنْ جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]إنَّ عَلى اللّهِ عَهْداً لِمَنْ شَرِبَ السَّكَرَ أنْ يَسْقِيَهُ مِنَ طِينَةِ الخَيَالِ. قِيلَ: وَمَا طِينَةُ الخَبَالِ؟ قَالَ: عَرَقُ أهْلِ النَّارِ[. أخرجه مسلم والترمذي .



3. (2270)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) buyurdular ki: "Allah, sarhoş ediciyi içen kimseye tînetu´lhabâl içirmeye ahdetmiştir."

"Tînetu´l-Habâl nedir?" diye sorulunca:

"Cehennemliklerin (vücudlarından, çıkan) terleridir!" diye cevap verdi.[57]



AÇIKLAMA:



1- Hadis burada mevkuf (yani Hz. Câbir´in sözü) gibi gözükmektedir. Aslında ise öyle değil. Teysîr müellifi özetleyerek hadisi aktardığı için mevkuf hadis şeklini almıştır. Aslı şöyledir: "Yemen´in Ceyşân kabilesinden gelen bir adam, kendi beldelerinde içmekte oldukları mısırdan mamul ve adı mizr olan bir şarap hakkında sorar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da bu içkinin sarhoş edip etmediğini sorar. Adam: "Evet!" deyince:

"Her sarhoş edici haramdır. Allah, sarhoş ediciyi içen kimseye tînetu´lhabâl içirmeye ahdetmiştir..." açıklamasında bulunur. Hadisin aslında, ayrıca tînetu´lhabâl´in tarifinde ".... cehennemliklerin vücutlarından çıkan irindir" ilavesi de yer alır.[58]



ـ4ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَعَنَ النَّبىُّ # في الخَمْر عَشَرَةً، عَاصِرَهَا وَمُعْتَصِرَهَا، وَشَارِبَهَا وَسَاقِيَهَا، وَحَامِلَهَا وَالمَحْمُولَةَ إلَيْهِ، وَبَائِعَهَا وَمُبْتَاعَهَا، وَوَاهِبَهَا، وَآكِلَ ثَمَنِهَا[. أخرجه الترمذي .



4. (2271)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hamrla ilgili olarak on kişiye lanet etti: "(Hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla) sıkana ve sıktırana, içene ve sâkilik yapana, (imalathâneden veya depodan, toptancıdan perakendeciye veya müstehlike kadar) taşıyana ve taşıtana, satana ve satın alana, bağışlayana, bunun parasını yiyene."[59]



AÇIKLAMA:



Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hadisleriyle, şarabın îmâlinden istihlakine kadar araya giren her safhadaki "amel"i, bu amellerden herhangi biriylemeşguliyeti de yasaklamaktadır. Hamr sanayii´ne girmekle beraber, hadiste lanete hedef kılınmayan tek halka hammadde imâlatçısıdır. Bu, lanet dışı tutulmuştur. Zîra hammadde, başka maksadlarla da kullanılabilir. Sözgelimi üzümün yetiştirilmesi lanetlenemez, zîra taze olarak yendiği gibi, kurusu, pekmezi, yaprağı değişik şekillerde insanlığın hizmetine sunulmuş, Cenâb-ı Hakk´ın mühim nimetlerinden biridir. Ancak, sırf hamr sanayiini beslemek, hamr imâlatında kullanılmak üzere hammadde istihsal etmek, bunları bile bile hamr imalatlarına satmak meselesinde Aliyyu´l-Kârî Mirkat´de bunun da haram olduğunu belirtir. Tîbî´den şunu kaydeder: "...Kim, üzümü (hammaddeyi), sıkan kimseye satar ve ücret alırsa o da lanete hak kazanır. Zîra bunlar kendilerine haram edilmiş olan hamr´ın imalinde asıl teşkil eden hammaddeyi, hamr imal edeceklerini bildikleri kimselere satmıştır. Bunlar, haklarında: "Allah yahudilerin canını alsın. Kendilerine içyağı haram edildiği halde onu taşıdılar ve sattılar" denmiş olanlardan uzak, farklı değillerdir.[60]



ـ5ـ وعن أبى موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه أنه كان يقول: ]مَا أُبَالِى شَرِبْتُ الخَمْر، أوْ عَبَدْتُ هذِهِ السَّارِيَةَ دُونَ اللّهِ[. أخرجه النسائى .



5. (2272)- Ebû Mûsa (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Bana göre, ha hamr içmişim, ha Allah´ı bırakarak şu sütuna tapmışım, ikisi de birdir."[61]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İçecekler
« Posted on: 29 Nisan 2024, 12:45:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İçecekler rüya tabiri,İçecekler mekke canlı, İçecekler kabe canlı yayın, İçecekler Üç boyutlu kuran oku İçecekler kuran ı kerim, İçecekler peygamber kıssaları,İçecekler ilitam ders soruları, İçecekler önlisans arapça,
Logged
07 Nisan 2010, 12:46:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #16 : 07 Nisan 2010, 12:46:16 »


ÜÇÜNCÜ FASIL

HAMRIN TAHRİMİ VE YAPILDIĞI MADDELER



ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]حُرِّمَتِ الخَمْرُ بِعَيْنِهَا، قَلِيلُهَا وَكَثِيرُهَا وَمَا أسْكَرَ مِنْ كُلِّ شَرابٍ[. أخرجه النسائى .



1. (2273)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hamr aynı ile haram edilmiştir, (bu sebeple) azı da haramdır, çoğu da; keza her içkiden hâsıl olan sarhoşluk da (haramdır)."[63]



AÇIKLAMA:



Cumhur´a muhalefetle şazz görüşe zâhib olan âlimler "sarhoşluk verecek miktarda içilen şarap haramdır" diyen bu hadisle istidlâl etmiştir.[64]



ـ2ـ وعن النعمان بن بشير رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ مِنَ الْعِنَبِ خَمْراً، وَإنَّ مِنَ التَّمْرِ خَمْراً، وَإنَّ مِنَ الْعَسَلَ خَمْراً، وَإنَّ مِنَ الْبُرِّ خَمْراً، وَإنَّ مِنَ الشَّعِيرِ خَمْراً، وَأنْهَاكُمْ عَنْ كُلّ مُسْكرٍ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



2. (2274)- en-Nûman İbnu Beşîr (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üzümden hamr yapılır, hurmadan hamr yapılır, baldan hamr yapılır, uğdaydan hamr yapılır, arpadan hamr yapılır. Ben sizi bütün sarhoş edicilerden yasaklıyorum."[65]



ـ3ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رسولُ اللّه #: الخَمْرُ مِنْ هَاتَيْنِ الشَّجَرَتَيْنِ: النَّخْلَةِ، وَالْعِنَبَةِ[. أخرجه الخمسة إ البخارى .



3. (2275)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hamr şu iki ağaçtandır: Hurma ve asma."[66]



ـ4ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]نَزَلَ تَحْرِيمُ الخَمْرِ، وَإنَّ بِالْمَدِينَةِ يَوْمَئذٍ لَخَمْسَةَ أشْرِبَةٍ مَا فِيهَا شَرَابُ الْعِنَبِ[. أخرجه البخارى.



4. (2276)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) demiştir ki: "Hamr haram edildiği zaman Medîne´de mevcut beş çeşit içki arasında üzümden yapılan şarap yoktu."[67]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Nisan 2010, 12:47:15
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #17 : 07 Nisan 2010, 12:47:15 »

AÇIKLAMA



Açıklama için 2264 numaralı hadise bakılmalıdır. Orada, Hanefîlerin Kur´ân´da geçen "hamr" kelimesiyle, öncelikle üzümden ve (ikinci olarak da) hurmadan elde edilen şarabın kastedildiğini söylediklerini belirttik. Ama cumhur hamr deyince bütün sarhoş edicileri anlamıştır.[68]



ـ5ـ وعن أبى سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسولُ اللّه #: إنَّ اللّهَ تَعالى يُعَرِّضُ بِالْخَمْرِ فَمَنْ كَانَ عِنْدَهُ شَىْءٌ مِنْهَا فَلْيَبِعُهَا وَيَنْتَفِعُ بِهَا، فَمَا لَبِثْنَا إّ يَسيراً حَتَّى قالَ #: إنَّ اللّهَ تَعالى حَرَّمَ الخَمْرَ فَمَنْ أدْرَكَتْهُ هذِهِ اŒيةُ وَعِنْدَهُ مِنْهَا شَىْءٌ فََ يَشْتَرِهَا وََ يَبِعْهَا وََ يَنْتَفِعْ بِهَا، فَاسْتَقْبَلَ النَّاسُ بِمَا عِنْدَهُمْ مِنْهَا طُرُقَ المَدِينَةِ فَسفَكُوهَا[. أخرجه مسلم .



5. (2277)- Ebû Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri, hamrı mevzubahis etmektedir. Muhtemelen onun hakkında bir emir indirecektir. Şu halde, kimin yanında hamr varsa, onu satsın ve ondan istifade etsin."

Aradan çok geçmedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söyledi:

"Allah Teâlâ Hazretleri hamr´ı haram kılmıştır. Öyle ise, bu âyet kendisine ulaşan herkes, yanında hamr olduğu takdirde, onu ne satın alsın, ne satsın, ne de ondan istifade etsin."

Bu emirden sonra halk, hamr olarak evinde ne varsa Medîne sokaklarına götürüp döktüler."[69]



ـ6ـ وعن الحسن بن عليّ عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كانَ لِى شَارِفٌ مِنْ نَصِيبِى يَوْمَ بَدْرٍ، وَأعْطَانِى رَسُولُ اللّهِ # شَارِفاً مِنَ الخُمُسِ فَبَيْنَا شَارفاىَ مُنَاخَتَانِ إلي حُجْرَةِ رَجُلٍ مِنَ ا‘نْصَارِ فَجِئْتُ، فإذَا شَارِفَىَّ قَدْ جُبَّتْ أُسْنِمَتُهُمَا، وَبُقِرَتْ خَوَاصِرُهُمَا، وَأُخِذَ مِنْ أكْبَادِهِمَا، فَلَمْ أمْلِكْ عَيْنِى حِينَ رَأيْتَ ذلِكَ المَنْظَرَ، فَقُلْتُ: مَنْ فَعَلَ هذَا؟ قالُوا فَعَلَهُ حَمْزَةُ وَهُوَ في هذا الْبَيْتِ في شَرْبٍ مِنَ ا‘نْصَارِ غَنَّتْهُ قَيْنَةٌ، فقَالَتْ في غِنَائِهَا:أَ يَا حَمْزُ لِلشُّرُفِ النِّوَاءِ هُنَّ مُعَقََّتٌ بِالْفَنَاءِضَعِ السِّكِّينَ في اللّبَّاتِ مِنْهَا وَعَجِّلْ مِنْ قَدِيدٍ أوْ سِوَاءِفَوَثَبَ حَمْزَةُ إلى السَّيْفِ فَأجَبَّ أسْنِمَتَهُمَا، وَبَقَرَ بُطُونَهُمَا، وَأخَذَ مِنْ أكْبَدِهِمَا قالَ: فَانْطَلَقْتُ فَدَخَلْتُ عَلى رسولِ اللّهِ #، وَعِنْدَهُ زَيْدُ بْنُ حَارِثَةَ، فَعَرفَ في وَجْهِى الَّذِى لَقِيتُ، فقَالَ: مَالكَ؟ فَقُلْتُ يَا رسولَ اللّه: مَا رَأيْتُ: كَالْيَوْمِ: عَدَا حَمْزَةُ عَلى نَاقَتَىَّ فَاجْتَبَّ أسْنِمَتَهُمَا، وَبَقَرَ خَوَاصِرَهُمَا، وَهَا هُوَ ذَا في الْبَيْتِ مَعَهُ شَرْبُ، فَدَعَا # بِرِدَائِهِ فَارْتَدَاهُ، ثُمَّ انْطَلَقَ يَمْشِى وَاتَّبَعْنَاهُ حَتَّى جَاءَ الْبَيْتَ الَّذِى فِيهِ حَمْزَةُ، فَاسْتَأذَنَ فَأذِنَ لَهُ، فإذَا هُمْ شَرْبٌ، فَطفِقَ # يَلومُ حَمْزَةُ في فِعْلِهِ، فَإذَا حَمْزَةُ ثَمِلٌ مُحْمَرَّةٌ عَيْنَاهُ، فَنََظَرَ إلى رسولِ اللّهِ #، ثُمَّ صَعّدَ النَّظَرَ إلى رُكْبَتَيْهِ، ثُمَّ صَعَّدَ النَّظَرَ فَنَظَرَ إلى سُرَّتِهِ، ثُمَّ صَعَّدَ النَّظَرَ فَنَظَرَ إلى وَجْهِهِ، ثُمَّ قَالَ: وَهَلْ أنْتُمْ إَّ عَبِيدٌ ‘بِى، فَعَرفَ # أنّهُ قَدْ ثَمِلَ فَنَكَصَ عَلى عَقِِبَيْهِ الْقَهْقَرِى حَتَّى خَرَجَ وَخَرَجْنَا مَعَهُ، وذَلِكَ قَبْلَ نَحْرِيمِ الخَمْرِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود. وليس عندهم من الشعر إ نصف البيت ا‘ول، واللّه أعلم.»الشّارِفُ« الناقة المسنة الكبيرة. »وَالنَّوَاءُ« السمان. »وَالجَبُّ« القطع. »وَالْبَقْرُ« شق البطن.

x»وَالشَّرْبُ« بفتح الشين وسكون الراء: الجماعة الذين يشربون الخمر.»وَثَمِلَ الشّارِبُ« إذا أخذت منه الخمر فتغير. »وَنَكَصَ عَلى عَقِبَيْهِ« رجع إلى ورائه ماشيا .



6. (2278)- Hasan İbnu Ali (radıyallâhu anhümâ) babasından naklen anlatıyor: "Bedir savaşı ganimetinden hisseme düşen yaşlı bir devem vardı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da humus´dan (o gün) bana yaşlı bir deve daha verdi. Develerim, Ensar´dan bir zatın hücresinde ıhmış dururken (yanlarına) geldim. Bir de ne göreyim, develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri oyulmuş, ciğerleri de sökülmüştü. Bu manzarayı görünce kendimi tutamayıp, ağladım.

"Bunu kim yaptı?" diye sordum.

"Hamza yaptı. Şu anda, falanca evde, Ensardan birinin içki meclisindedir. Şarkıcı câriye ona şarkı okumuş, şarkısında şunları söylemişti" dediler:

"Ey Hamza! şişman yaşlı develere dikkat et,

Onlar avluda bağlıdırlar,

Bıçağı onların sinesine vur,

Pirzola veya benzerini çabuk yap!"[70]

Bu şarkı üzerinde Hamza (radıyallâhu anh) fırlayıp, kılıcı kapıp develerin hörgüçlerini kesmiş, karınlarını yarmış, ciğerlerini sökmüş."

Hz. Ali (radıyallâhu anh) devamla şunları söyledi: "Ben hemen gidip Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın huzuruna çıktım. Yanında Zeyd İbnu Hârise vardı. Beni görünce, başımdan geçenleri yüzümden okudu.

"Neyin var?" diye sordu. Ben:

"Ey Allah´ın Resûlü! Bugünkü gibi (dehşetli bir manzara) görmedim. Hamza iki deveme saldırıp hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış. Hemencecik şurada, bir içki meclisinde!" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ridâsını istedi, getirdiler, giyip yayan gitti. Biz de arkasına düştük. Hamza´nın bulunduğu eve kadar geldi.

İzin istedi, buyur ettiler. Girince bir içki meclisiyle karşılaştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) fiilinden dolayı Hamza´yı ayıplamaya başladı.

Hamza sarhoştu, gözleri kızarmıştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a baktı, sonra nazar edip aşağıdan dizlerine kadar süzdü, tekrar ayağından başlayıp beline kadar süzdü, sonra tekrar bakışlarıyla süzerek yüzüne kadar geldi ve:

"Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun sarhoş olduğunu anladı. Hemen izinin üstüne geri döndü, çıkıp gitti. Peşinden biz de çıktık.

Bu vak´a hamr´ın haram edilmesinden önce idi."[71]



AÇIKLAMA:



1- Bu rivayet, içki yasağıyla alakalı olarak burada kaydedilmiş olmakla beraber başka meselelere de temas etmektedir. Mesela en başta Bedir savaşında Hz. Ali´ye humustan pay ayrılması meselesi var. Humus nedir, ne değildir, humus nasıl taksim edilir, kimlere bundan pay ayrılır, Bedir savaşı sırasında İslam´ın ganimeti taksim ahkamı teşri edilmiş mi idi? gibi birçok mesele var ve bunların bir kısmı da ihtilaflıdır. Bu meselelere daha önce temas ettiğimiz için burada girmeyeceğiz. (1101-1148. hadislere bakılabilir.)

2- Sadedinde olduğumuz hadiste cereyan eden boğazından kesilmeyen develerin karınlarının deşilmesi hadisesi, içkiyi kesinlikle haram kılan âyetin (Mâide 90) nüzûlünden öncedir. Bu sebeple Hz. Hamza´yı bu hali sebebiyle itham etmediğini belirtirler. Bazıları bundan hareketle "Sarhoşun talakı muteber değildir" demiş ise de, görüş benimsenmemiştir, çünkü sarhoş olmak haram olduğu niçin mazeret olamaz. Hz. Hamza´nın muahezeden kurtulması, henüz hamr haram edilmemiş olmasındandır, sarhoşluğun mazeret olacağından değil. Ayrıca Hz. Hamza bu sözü ile iftihar etmeyi kastetmiştir. Çünkü Abdulmuttalib babası idi ve Hz. Peygamber´le Hz. Ali´nin de dedeleri. Yani Abdulmuttalib kendisine daha yakındı. Araplar dedeye Seyyid (efendi) dedikleri için torunların köle diye tesmiyetleri de olabilirdi.

3- Hadisin başka rivayetlerde gelen teferruatına göre vak´a Hz. Ali´nin, Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhümâ) ile evleneceği sıralarda cereyan eder. Hz. Ali develerle izhir getirip satarak düğün ziyafeti sırasında harcamak düşüncesindedir. Develerini Ensar´dan birinin avlusuna ıhdırarak ayrılır. İşte Hz. Hamza bu evde bir grup arkadaşlarıyla içki içmektedir...

4- Hz. Hamza´nın sarhoş halini görünce Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın onun bu halde sarfettiği sözleri ciddiye almayıp gerisin geri geldiği gibi dönmesi,

onun tutarsızlıklarını artırmamak içindi. Bu sünnet, sarhoşla karşılaşanlara takınılacak tavır hususunda örnektir.

5- Hadisten çıkarılan bazı hükümler: İbnu Hacer, bu rivayetten çıkarılan -ve bazılarına tamamen katılmadığına dikkat çektiği- bazı hükümler kaydeder:

* Deve sahibi, devesine yük vurmak suretiyle de ondan istifade edebilir.

* Deve başkasının kapısına da ıhdırılabilir, yeter ki bunda ev sahibine zarar bulunmasın ve razı olacağını deve sahibi bilsin.

* Üzüntü sebebiyle ağlamak mezmum değildir. Kişi bazan öfkenin galebe çalmasıyla ağlayabilir.

* Kişinin istifade etmekte olduğu ve muhtaç olduğu şeyin elden çıkmasıyla üzülmesi normaldir.

* Mazlumun, zâlimi şikayet etmesi gıybet değildir.

* Haber-i vâhid makbûldür.

* Mübah olan meşrubat meclisleri akdedilebilir, meşrudur.

* İnsanların önüne konulan müşterek şeyden alınabilir, yenilebilir.

* Mübah sözlerle şarkı söylenebilir, şiir inşad edilebilir, bunlar cariyeden dinlenebilir.

* Hadis, "Sarhoşluk İslam´da hiç mübah olmadı" diyenlerin aleyhine, bidayette mübah olduğuna delildir.

* Bazıları bu rivayetten hareketle "yakınların cinayeti cezasız kalabilir, affedilir" demiş ise de İbnu Ebî Şeybe´de gelen bir rivayet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın Hz. Hamza´ya, telef ettiği develerin bedelini Hz. Ali´ye ödemesini emrettiğini belirtir. Zarara uğrayan kendisi affederse o başka.

* Bu hadis, hamr´ın haram kılınışının bir sebebini göstermektedir.

* İmam, başkasına zarar verildiğine dair kendisine haber ulaşan kimsenin evine gidebilir.

* Bir malı gasbeden kimse, muteber bir tezkiye ile hayvanı kesmişse, kestiği helaldir.

* Bir eve girerken izin istemek sünnettir.

* Hey´et halinde gelenlerden reise verilen izin diğerleri için de mûteberdir, onlar için ayrı ayrı izin istemek gerekmez.

* Sarhoş, kınamayı anlayacak durumda ise kınanır.

* Büyük, evinde hafiflemek için ridâsını atabilir, ancak etba´ı ile karşılaşacağı zaman normal kıyafetine bürünmelidir. Nitekim Resûlullah, giderken ridâsını istemiş ve giyinmiştir.

* Ayık kimsenin, sarhoşla muhatab olmaması gerekir.

* Aklını kaybeden kimsenin yanından geçen kimse ona arkasını dönmemelidir. Nitekim Efendimiz geri geri Hamza´nın yanından uzaklaşmıştır.

* Abdülmuttalib´in kadrinin yüceliğine ve onu medihte mübalağa etmenin câiz olduğuna işaret vardır. Zîra Hz. Hamza; "Sizler babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?" demiştir. Yani "Köleleri gibisiniz" demek istemiş ve bununla onların Abdulmuttalib karşısındaki aşırı saygılarını ve Abdulmuttalib´in onların mallarındaki, köle malındaki gibi tasarruf yetkisini kastetmiş olmalıdır.

* Kelama terettüp edecek hüküm, onu söyleyene göre değişir. [72]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Nisan 2010, 12:49:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #18 : 07 Nisan 2010, 12:49:01 »


DÖRDÜNCÜ FASIL
HARAM VE HELAL OLAN ŞEYLER






ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]مَنْ سَرَّهُ أنْ يُحَرِّمَ، إنْ كانَ مُحَرِّماً مَا حَرَّمَ اللّهُ فَلْيُحَرَّمِ النَّبِيذَ[.وفي رواية قال له قيس بن وهب: ]إنَّ لِى جُرَيْرَةً أنْتَبِذُ فِيهَا حَتَّى إذا غَلَى وَسَكَنَ شَرِبْتُهُ قَالَ: مُذْكَمْ هذَا شَرَابُكَ؟ قالَ مُذْ عِشْرِينَ سَنَةً قالَ: طَالمَا تَرَوَّتْ عُرُوقُكَ مِنَ الخَبَثِ[. أخرجه النسائى .



1. (2279)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ): "Kim Allah´ın haram kıldığını haram kılmaktan hoşlanırsa nebîz´i haram kılsın" dedi."

Bir rivayette, Kays İbnu Vehb ona: "Benim bir küpcüğüm var, içerisine şıra koyuyor, şıra kaynayıp durulunca içiyorum" dedi. (İbnu Abbâs) cevaben: "Bu söylediğin şey ne zamandan beri içeceğini teşkil etmekte?" diye sordu. Kays: "Yirmi yıldan beri" deyince, İbnu Abbas: "Öyleyse uzun zamandır, damarların su ihtiyacını pislikten gördü" dedi."[73]



AÇIKLAMA:



1- Nebiz´i dilimizde umumiyetle şıra kelimesi karşılar. en-Nihâye´de şu açıklamalar yapılır: "Nebiz, hurma, kuru üzüm, bal, buğday, arpa vs´den yapılan içecektir. Bunlardan nebiz elde etmek için suya ıslatılırlar. Elde edilen içecek, sarhoş etse de etmese de nebiz denir. Nebiz´e hamr dendiği gibi, üzümden sıkılan hamr´a da nebiz denir." Şu halde bu açıklamaya göre, nebiz kelimesini her seferinde şıra ile karşılamamız mümkün değildir.

2- Hadiste, İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) kaynayıp kabararak sükunete eren şıranın artık alkolleşerek sarhoş edici mahiyet kazandığını, dolayısıyle içilmesinin haram olduğunu belirtmektedir.

Nebiz´in kaç gün içinde hangi hallerde alkolleşeceği vs. hakkında 2265 numaralı hadiste gereken açıklama yapılmıştır, oraya bakılsın. [74]



ـ2ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ رسولُ اللّهِ # يَصُومُ فَتَحَيَّنتُ فِطْرَهُ بِنَبِيذٍ صَنَعْتُهُ في دُبَّاءِ، ثُمَّ أتَيْتُهُ بِهِ، فإذَا هُوَ يَنِشُّ وَيَغْلِى، فقَالَ: اضْرِبْ بِهَذَا الحَائِطَ، فإنَّ هذَا شَرَابُ مَنْ َ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وََ بِالْيَوْمِ اŒخِرِ[. أخرجه أبو داود والنسائى .



2. (2280)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) oruç tutuyordu. Orucunu açacağı vakti kolladım. Kabaktan mamul bir kap içerisinde yaptığım nebizi getirdim. Nebiz kaynayıp kabarıyordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Bunu şu duvara çal. Zîra artık bu, Allah´a ve ahirete inanmayanların içkisidir" buyurdu."[75]



AÇIKLAMA:



Şırada kaynama halinin onu alkolleşmeye geçtiğinin alameti olduğunu ve bundan böyle içilmesinin haram olduğunu 2265 numaralı hadiste yeterince açıkladık.[76]



ـ3ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]جَاءَ رَجُلٌ إلى النَّبىِّ # بِقَدَحٍ فِيهِ نَبِيذٌ، وَهُوَ عِنْدَ الرُّكْنِ، وَدَفَعَ إلَيْهِ الْقَدَحَ فَرَفَعَهُ إلى فِيهِ فَوَجَدَهُ شَدِيداً فَرَدَّهُ عَلى صَاحِبِهِ، فقَالَ لَهُ الرجُلُ: أحَرَامٌ هُوَ يَا رسُولَ اللّهِ؟ فقَالَ: عَلىَّ بِالرَّجُلِ فَأُتِىَ بِهِ، فَأخَذَ مِنْهُ الْقَدَحَ، ثُمَّ دَعَا بِمَاءٍ فَصَبَّهُ فِيهِ، ثُمَّ رَفَعَهُ إلى فِيهِ فَقَطّبَ، ثُمَّ دَعَا بِمَاءٍ أيْضاً فَصَبَّهُ فِيهِ، ثُمَّ قالَ: إذَا اغْتَلَمَتْ عَلَيْكُمْ هذِهِ ا‘وْعِيَةُ فَاكْسِرُوا مُتُونَهَا بِالْمَاءِ[. أخرجه النسائى، وقال هذا الحديث ليس بالمشهور، و نحتجّ به.»قَطّبَ وَجْهَهُ« إذا عبس وجمع جلدته من شئ كرهه.»وَاغْتَلَمَتْ« اشتدت واضطربت عند الغليان .



3. (2281)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a içerisinde nebiz bulunan bir kadeh getirdi. Efendimiz bu sırada (Haceru´l-Esved) rüknünün yanında idi. Bardağı ona sundu.

Efendimiz, ağzına kadar götürdü. Ancak nebizin (keskinleşip ekşiliğinin) şiddetlendiğini gördü ve bardağı sahibine geri çevirdi. (Cemaatten) bir adam:

"Bu haram mıdır ey Allah´ın Resûlü?" diye sordu. Hz. Peygamber:

"Bana adamı çağırın!" dedi. Ondan bardağı tekrar aldı. Sonra su istedi sudan bardağa döküp, tekrar ağzına götürdü (yine keskin bularak alnını buruşturup) kaşların çattı. Tekrar yine su istedi ve nebize döktü. Sonra da:

"Bu kaplar, size keskinleşir ve kaynamaya başlayacak olursa, içindekinin sertliğini su ile kırın!" buyurdu."[77]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Nisan 2010, 12:49:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #19 : 07 Nisan 2010, 12:49:52 »

AÇIKLAMA:



Bu rivayetin zaafına hadisi kaydeden Nesâî de dikkat çekmektedir. Önceki rivayetlerde keskinleşip, kaynamaya başlayan nebizin haram olduğu beyan edilmiş iken bu rivayette keskinliğin su dökülerek hafifletilmesini, sonra da içilmesini tavsiye etmektedir. Aradaki fark ve pekçok sahih rivayetlerden gelen hükme muhalefet açık şekilde gözükmektedir.[78]



ـ4ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كُنَّا نَنْبِذُ لِرَسُولِ اللّهِ # غُدْوَةً في سِقَاةٍ فَيَشْرَبُهُ عَشِيَّةً، وَعَشِيَّةً فَيشرَبُهُ غُدٌوَةً قالَتْ: وَكُنَّا نَغْسِلُ السِّقَاءَ غُدْوَةً وَعَشِيَّةً مَرَّتَيْنِ في يوْمٍ[. أخرجه أصحاب السنن .



4. (2282)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Biz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) için sabahleyin tuluk içerisine nebiz kurardık, efendimiz onu akşamleyin içerdi, akşamdan kurardık sabahleyin içerdi."

Hz. Âişe devamla der ki: "Biz su kabını, biri sabah, biri akşam olmak üzere günde iki kere yıkardık."[79]



AÇIKLAMA için 2265 numaralı hadisin açıklamasına bakılmalıdır.



ـ5ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كانَ يُنْبَذُ بِرَسُولِ اللّهِ # الزَّبِيبُ فَيَشْرَبُهُ الْيَوْمَ وَالْغَدَ وَبَعْدَ الْغَدِ إلى مَسَاءِ الثَّالِثَةِ، ثُمَّ يَأمُرُ بِهِ فَيُسْقَى الخَدَمُ أوْ يُهْرَاقُ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى.



5. (2283)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) için kuru üzümden şıra kurulunca, o gün, ertesi gün ve daha sonraki gün yani üçüncü günün akşamına kadar onu içerdi. Sonra, kalanının hizmetçilere içirilmesini veya dökülmesini emrederdi."[80]



AÇIKLAMA 2265´de geçti.



ـ6ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهَى رَسُولُ اللّهِ # أنْ يُخْلَطَ الزَّبِيبُ وَالتَّمْرُ جَمِيعاً، وَالْبُسْرُ وَالتَّمْرُ جَمِيعاً، وَقالَ َ: تَنْبِدُوا الزَّبِيبَ وَالتَّمْرَ جَمِيعاً، وََ الرُّطَبَ والْبُسْرَ جََمِيعاً[. أخرجه الخمسة .



6. (2284)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kuru üzümle hurmanın, taze hurma ile hurmanın karıştırılmalarını yasakladı ve dedi ki:

"Kuru üzümle hurmayı, koruk hurma ile olgun hurmayı karıştırarak birlikte nebiz kurmayın."[81]



AÇIKLAMA:



Görüldüğü üzere bu rivayet farklı maddelerin karışımından nebiz kurmayı yasaklamaktadır. Bu, kuru üzüm nebizi ile hurma nebizinin karıştırılıp hafifçe pişirilmesiyle elde edilir. Bu pişmeden sonra bırakılınca kabarır ve keskinliği artar.

Hattâbî der ki: "Âlimlerden birçoğu bu iki karışımın, -elde edilen şarap sarhoş edici olmasa bile- haram olduğuna hükmettiler. Çünkü hadisin zâhiri mutlaktır, sarhoş edici olursa diye bir kayıt yoktur. Atâ, Tâvus, Mâlik, Ahmed, İshâk, ehl-i hadisin büyük çoğunluğu bu görüştedirler. Derler ki: "Bu, iki karışımı, henüz sarhoş edici vasfı zuhur etmezden önce içen kimse bir cihetten günahkar olur, yani "karışımı içmiş olma günahı" işler. Ama, keskinleştikten sonra içerse iki cihetten günah işlemiş olur. Biri, iki karışımı içmiş olmanın günahı, diğeri de sarhoş ediciyi içmiş olmanın günahı."

Ancak, Süfyan-ı Sevrî ve ehl-i rey bunu câiz görür. Leys İbnu Sa´d: "Kerâhet, bunların birlikte nebiz olmaya bırakılmaları hususunda gelmiştir, zîra bunlar birbirlerinin şiddetini artırırlar" demiştir.

Yasağı Kadı İyâz da şöyle açıklar: "Karıştırılması nehyedilip her birinin ayrı ayrı nebiz yapılması tecviz edildi. Bu muhtemelen, iki cinsten birine tegayyür daha çabuk gelerek diğerini bozacağı ve bozulma da gözükmeyeceğinden haram olduğu halde istihlak edileceği içindir." Nevevî de aynı mealde ve fakat daha açık bir îzah sunar: "Bu karıştırmadaki kerâhetin sebebi şudur: Sarhoş edici vasıf, karıştırma sebebiyle, tadı değişmezden önce çabucak gelir. Kişi, henüz şaraplaşmadığı zannıyla içer, halbuki o şaraplaşmıştır, sarhoş edici olmuştur."

Son olarak şunu da belirtelim ki, bazı âlimler, karıştırmadaki yasağın sebebini israfla îzah etmişler, hiçbir gerek yokken iki ayrı şeyin karıştırılmasını tereffüh alameti ve israf olarak değerlendirmişlerdir. Hadisteki yasak da bu sebeple gelmiş olmalıdır.[82]



ـ7ـ وعن أبى قتادة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: َ تَنْبِذُوا الزَّهْوَ وَالرُّطَبَ جَمِيعاً، وََ تَنْبِذُوا الرُّطَبَ وَالزَّبِيبَ جَمِيعاً، وَلكِنِ انْبِذُوا كُلَّ وَاحِدِ عَلى حِدَتِهِ[. أخرجه مسلم ومالك، وأبو داود والنسائى .



7. (2285)- Ebû Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Çağala hurma ile olgun hurmadan beraber nebiz yapmayın. Olgun hurma ile kuru üzümden de beraber nebiz yapmayın. Herbirinden ayrı ayrı nebiz yapın."[83]



ـ8ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهَى رَسُولُ اللّهِ # أنْ يُخْلَطَ الزَّهْوَ والتَّمْرُ ثُمَّ يُشْرَبَ، وَكانَ عَامَّةَ خُمُورِهِمْ حِينَ حُرِّمَتِ الخَمْرُ[. أخرجه مسلم والنسائى .



8. (2286)- Hz. Enes İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çağala hurma ile olmuş hurmanın karıştırılıp (nebiz yapılmasını) sonra da bunun içilmesini yasakladı. Şarap haram edildiği zaman (Arapların) içeceklerinin tamamını nerdeyse bu teşkil ediyordu."[84]



ـ9ـ وعن جابر بن زيد وعكرمة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُمَا كانَا يَكْرَهَانِ الْبُسْرُ وَحْدَهُ وَيَأخُذَانِ ذلِكَ عَنِ ابْن عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما[. أخرجه أبو داود .



9. (2287)- Câbir İbnu Zeyd ve İkrime (radıyallâhu anhümâ)´den rivayete göre, her ikisi de olgun hurmadan tek başına (da olsa yapılan nebizi) mekruh addediyorlardı ve bu hükmü İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)´tan alıyorlardı.

[İbnu Abbâs: "Nebizin, Abdülkays´a yasaklanan müzza olmasından korkuyorum" derdi. Ben, Katâde´ye: "Müzza nedir?" diye sordum da bana "Hantem (sırlı seramik) ve müzeffet (ziftlenmiş) denen kaplarda kurulmuş nebiz" diye cevap verdi."][85]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes