๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kütübü Sitte => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Nisan 2010, 18:26:55



Konu Başlığı: Gazveler 2
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Nisan 2010, 18:26:55
AÇIKLAMA:



Bu dört hadis, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın yaptığı seferlerin sayısını vermekten başka, bizzat katılmadığı seferlerin varlığına da dikkat çekmektedir. Bunlarla ilgili umumî rakamları, daha önce kaydettik.[10]



* BEDİR GAZVESİ



ـ4229 ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ] شَاوَرَ رَسُولُ اللّهِ # حِينَ بَلَغَهُ إقْبَالُ أبِي سُفْيَانَ. فَتَكَلَّمَ أبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه، فَأعْرَضَ عَنْهُ. ثُمَّ تَكَلَّمَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه، فَأعْرَضَ عَنْهُ فَقَامَ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه، فَقَالَ: إيَّانَا تُرِيدُ يَا رَسُولَ اللّهِ؟ فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أمْرَتَنَا أنْ نُخِيضَهَا الْبَحْرَ ‘خَضْنَاهَا، وَلَوْ أمَرْتَنَا أنْ نَضْرِبَ أكْبَادَهَا إلى بَرْكِ الْغِمَادِ لَفَعَلْنَا. قَالَ: فَنَدَبَ # النَّاسَ. فَانْطَلَقُوا حَتّى

نَزَلُوا بَدْراً وَوَرَدَتْ عَلَيْهِمْ رَوَايَا قُرَيْشٍ وَفيهِمْ غَُمٌ أسْوَدُ لِبَنِي الْحَجَّاجِ فَأخَذُوهُ. فَكَانَ أصْحَابُ رَسُولِ اللّهِ # يَسْألُونَهُ عَن أبِي سُفْيَانُ وَأصْحَابِهِ. فَيَقُولُ: مَالِي عِلْمٌ بَأبِي سُفْيَانَ، وَلكِنْ هذَا أبُو حَهْلٍ، وَعُتْبَةُ، وَشَيْبَةُ، وَأمَيَّةُ بْنُ خَلَفٍ، فإذَا قَالَ ذلِكَ ضَرَبُوهُ. فَقَالَ: نَعَمْ أنَا أُخْبِرُكُمْ. هذَا أبُو سُُفْيَانُ فإذَا تَركُوهُ فَسَألُوهُ. قَالَ: مَالِي بِأبِي سُفْيَانَ عِلْمٌ. وَلِكنِْ هذَا أبُو جَهْلِ، وَعُتْبَةُ، وَشَيْبَةُ، وَأُمَيَّةُ بْنُ خَلَفٍ فِي النَّاسِ. فإذا قَالَ هذَا أيْضاً ضَرَبُوهُ، وَرَسُولُ اللّهِ # قَائِمٌ يُصَلِّي. فَلَمَّا رَأى ذلِكَ انْصَرَفَ. قَالَ: وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لِتَضْرِبُوهُ إذَا صََدَقَكُمْ، وَتَتْرُكُوهُ إذَا كَذَبَكُمْ؟ قَالَ: فَقَالَ رسولُ اللّهِ # هذَا مَصْرَعُ فُنٍ. قَالَ: وَيَضَعُ يَدَهُ عَلى ا‘رْضِ هَاهُنَا وَهَاهُنَا. قَالَ: فَوَاللّهِ مَا مَاطَ أحَدٌ مِنْهُمْ عَنْ مَوْضِعِ يَدِ رسولِ اللّهِ #[. أخرجه مسلم وأبو داود.»الرَّوَايَا« جمع رواية وهي المزادة، والمزاد هنا الجمال التي تحمل الرواي.و»المَصرعُ« موضع القتل.وقوله: »مَا مَاطَ« أي ما مال وعدل .



1. (4229)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), kendisine Ebu Süfyan´ın gelmekte olduğu haber verilince, ashabıyla istişare etti. Önce Ebu Bekr (radıyallahu anh) konuştu. Ondan yüzünü çevirdi (iltifat etmedi). Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) konuştu. Ondanda yüzünü çevirdi. Derken Sa´d ibnu Ubâde (radıyallahu anh) (Resulullah´ın maksadı sezerek) ayağa kalktı ve "Ey Allah´n Resulü, biz (Ensârîler)i mi kastediyorsunuz? Nefsimi kudret elinde tutan zâta yemin ederim, eğer bize bineklerimizi denize sürmemizi emredecek olsanız, mutlaka (gözümüzü kırpmadan) daldırırız. Bize onlara binip Berkı´l-Gımâd´a gitmemizi emretseniz onu da yaparız!" dedi. Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) halkı hazırladı. Yola çıktılar ve Bedr´e kadar gelip indiler.

Orada, Kureyş´in su almaya gönderdiği kimselerle karşılaştılar. İçlerinde Benî Haccâc´a ait siyâhî bir köle vardı. Onu yakaladılar. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın ashabı Ebu Süfyan ve arkadaşları hakkında bilgi soruyorlardı. Köle:

"Ebu Süfyan hakkında bilgim yok. Ancak (burada) Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye İbnu Halef var!" dedi. O böyle söyleyince ashab onu dövdü. O da: "Evet, ben size haber veriyorum. Bu Ebu Süfyan´dır!" dedi. Onu bıraktıkları zaman başkaları sordular. O yine:

"Ben Ebu Süfyân hakkında bir şey bilmiyorum, lakin burada halkın içinde Ebu Cehil, Utbe, Şeybe, Umeyye İbnu Halef var!" dedi. Böyle söyleyince onlarda aynı şekilde dövdüler. Bu esnada Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz kılıyordu. Bu hali görünce namazı bıraktı ve: "Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl´e yemin olsun, size doğruyu söyleyince onu dövüyorsunuz! Yalan söyleyince de bırakıyorsunuz" dedi.

Râvi der ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) elini koyarak "burası falancanın öldürüleceği yer, şurası feşmekancanın öldürüleceği yer" diye teker teker gösterdi."

Râvi der ki: "Allah´a yemin olsun onlardan hiçbiri, Aleyhissalâtu vesselâm´ın elini koyduğu yerin dışına sapmadan, gösterdiği yerlerde öldürüldüler." [Müslim, Cihad 83, (1779); Ebu Dâvud, Cihâd 125, (2681).][11]



AÇIKLAMA:



Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın istişâre yaparken Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer´i dinleyip onların konuşmalarına fazla iltifat etmemesi, bunların muhacir olmasından ileri gelmiş olabilir. Zira, umumî açıklama kısmında belirttiğimiz üzere, bidayette yapılmış olan antlaşma mucibince, Medineliler gazvelere iştirak etmek mecburiyetinde değildi. Ancak bu sefer Aleyhissalâtu vesselâm Kureyş müşriklerinin karşısına daha güçlü çıkabilmek için Medinelilerin de gazveye katılmasını arzu ediyor olmalıdır. Ancak istiyordu ki, bu teklif onlardan gelsin.

Ensâr (radıyallahu anhüm)´ın iki liderinden biri olan Sa´d İbnu Mu´âz, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın tavrından, Onun gerçek maksadını sezmiş olmalı ki, "Galiba bizi kastediyorsunuz" diyerek söz alır ve lideri olduğu kitle adına, Resulullah´a her hususta itaate hazır olduklarını -önceki antlaşmaya rağmen- askerî bir sefere, mukateleye de hazır olduklarını beyan eder. 4231 numaralı rivayette de görüleceği üzere Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın savaşa can-u gönülden katılacağını işittiği zaman, sevincinden yüzü parlayacak derecede memnun kalacaktır.

Hadisenin, daha teferruatlı bir vechini İbnu İshak´tan takip edelim: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Safvâ nâm mevkiye gelince, Kureyş´in Bedr´e yöneldiği, Ebu Süfyân´ında beraberindeki (kervanla) paçayı kurtardığı haberi ulaştı. Bunun üzerine (kervanın önünü kesmek gayesiyle yola çıkmış olan Resulullah, durumun değiştiğini, Mekkelilerle savaşmak icabedeceğini anlayarak yanındaki) halkla istişare etti. Ebu Bekr kalkıp konuştu, güzel şeyler söyledi. Sonra Ömer kalktı, o da öyle yaptı. Sonra Mikdad İbnu´l-Esved kalkıp: "Biz sana Hz. Musa´nın kavminin ona söylediği gibi: "Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturucularız" demiyoruz. Fakat diyoruz ki "Senin sağında, solunda, önünde yer alıp seninle birlikte küffara arşı savaşacağız. Seni hak ile gönderen Zât´a yemin olsun bizi Berki´l-Gımâd´a da sevketsen önünde savaşacağız" der. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bana fikir beyan edin!" buyurur." Râvi der ki: "Bu sözü üzerine anladılar ki, Ensarı(n fikir beyan etmesini) arzu etmektedir. Aleyhissalâtu vesselâm onların muvafakat etmeyeceğinden endişe duyuyordu. Çünkü onlar kendisine, sadece şahsına kastedenlere karşı yardımcı olmak şartıyla bey´at etmişlerdi, düşman üzerine beraber yürümek şartıyla değil. Bunun üzerine Sa´d İbnu Muaz:

"Ey Allah´ın Resulu! Sen emredildiğin şeye hükmet, biz seninle beraberiz!" dedi. Onun bu sözü, Resulullah´ı sürûra ve memnuniyete garketti.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı bu endişeye sevkeden bazı tereddütlerin kendisine intikal etmiş olabileceğini ifade eden bir rivayeti İbnu Hacer, İbnu Ebî Hâtim´den kaydeder: Buna göre, Resulullah Medine´de iken kervanın yolunu kesmek gayesiyle halkı yola çıkarmış idi, durum değişip savaş ihtimali mevzubahis edilince, "Biz hazır değiliz, savaşa tâkatımız yok" itirazı yükselir. Rivayet aynen şöyle: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) biz Medine´de iken bize dedi ki:

"Ben Ebu Süfyan´ın kervanının haberini aldım. Onun önünü kesmeye gelir misiniz? Allah onu bize ganimet kılabilir."

Biz bu teklife: "Evet! dedik ve yola çıktık. Bir veya iki gün yürüdükten sonra: "Bizim haberimizi almışlar, savaş için hazırlık yapın!" buyurdu. Biz:

"Hayır, vallahi bunlarla savaşacak mecalimiz yok" dedik. Resulullah, önce söylediğini tekrar etti. Bunun üzerine Mikdâd:

"Biz sana Benî İsrail´in Hz. Musa´ya söylediğini söylemeyiz. Bilakis: "Biz seninle beraber mukatele edeceğiz" diyoruz" dedi.

Ebu Eyyub der ki: "Biz Ensar takımı: "Keşke biz de Mikdad gibi söyleseydik" temennisinde bulunduk. Bunun üzerine Allah Teâlâ hazretleri şu âyeti indirdi. "Nitekim Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı. Halbuki, müslümanların birtakımı bundan hoşlanmamıştı." (Enfal 5).

Bazı rivayetler, Mikdâd (radıyallahu anh)´ın söylediği sözleri Sa´d İbnu Mu´âz´a söyletir ise de mahfuz ve makbul olanı Mikdâd´ın söylemiş olmasıdır.[12]



ـ4230 ـ2ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]حدثني عمر بن الخطاب رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: لَمَّا كَانَ يَوْمُ بَدْرٍ نَظَرَ رسولُ اللّهِ # إلى الْمُشْرِكِينَ وَهُمْ ألْفٌ، وَأصْحَابُهُ ثََثُمِائَةٍ وَتِسْعَةَ عَشَرَ رَجًُ. فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ ثُمَّ مَدَّ يَدَيْهِ. فَجَعَلَ يَهْتِفَّ بِرَبِّهِ: اللَّهُمَّ أنْجِزْلِي مَا وَعَدْتَنِي. اللَّهُمَّ آتِنِي اللَّهُمَّ إنْ تَهْلِكَ هذِهِ الْعِصَابَةُ مِنْ أهْلِ ا“سَْمِ َ تُعْبَدُ فِى ا‘رْضِ. فَمَا زَالَ يَهْتِفُ بِرَبِّهِ مَادّاً يَدَيْهِ حَتّى سَقَطَ رِدَاؤُهُ عَنْ مَنْكِبَيْهِ. فَأتَاهُ أبُو بَكْرٍ فَأخذَ رِدَاءَهُ فَألْقَاهُ عَلى مَنْكِبَيْهِ. ثُمَّ الْتَزَمَهُ مِنْ وَرَائِهِ وَقَالَ: يَا نَبِيَّ اللّهِ كَفَاكَ مُنَاشَدَتُكَ رَبَّكَ، فَإنَّهُ سَيُنْجِزُ لَكَ مَا وَعَدَكَ. فَأنْزَلَ اللّهُ تَعالى: إذْ تَسْتَغِيُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أنِّي مُمِدُّكُمْ بِألْفٍ مِنْ المََئِكَةِ مُرْدِفِينَ: فَأمَدَّهُ اللّهُ تَعالى بِالْمََئِكَةِ[. أخرجه مسلم والترمذي. »العِصَابَةُ« الجماعة من الناس .

و»الْمُنَاشَدةُ« المسألة والطلب وابتهال إلى اللّه تعالى، وهي تفسير فجعل يهتف بربه.و»مُرْدِفِينَ« أي متتابعين يتبع بعضهم بعضاً .



2. (4230)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Bana Ömer İbnu´l-Hattâb (radıyallahu anh) anlattı. Dedi ki: "Bedir günü olunca, Aleyhissalâtu vesselâm müşriklere bir baktı. Onlar bin kişiydiler. Halbuki ashabı üçyüzondokuz kişi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle dua etmeye başladı:

"Ey Allahım! Bana vaadettiğin (zaferi) yerine getir. Allahım! Bana zafer ver! Ey Allahım, eğer ehl-i İslam´ın bu bölüğünü helak edersen artık yeryüzünde sana ibadet edilmeyecek!"

Ellerini uzatmış olarak yakarmalarına öyle devam eti ki, rıdası omuzundan düştü. Bunu gören Ebu Bekr (radıyallahu anh) yanına gelerek rıdâsını aldı omuzuna attı, sonra arkasından yaklaşıp:

"Ey Allah´ın Resûlü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allah Teâlâ Hazretleri sana vaadini mutlaka yerine getirecek!" dedi. O sırada azîz ve celîl olan Allah şu vahyi inzal buyurdu: "Hani siz Rabbinizden imdâd taleb ediyordunuz da, O da: "Muhakkak ki ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdad ediciyim" diyerek duanızı kabul buyurmuştu" (Enfâl 9). Gerçekten Hak Teâlâ Hazretleri o gün meleklerle yardım etti." [Müslim, Cihâd 58, (1763); Buhârî, Megâzî 4; Tirmizî Tefsîr, Enfâl (3081); Ebu Dâvud, Cihad 131, (2690).][13]



AÇIKLAMA:



Burada Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)´ın Allah´a güveni Resulullah´ınkinden fazla gözükmektedir. Bu ise muvafık olmayan bir ma´nâ. Hattâbî şu açıklamayı yapar: "Hiç kimseye, Hz. Ebu Bekr´in Allah´a güveninin, bu halde Reslullah´tan fazla olduğu vehmine kapılması caiz olmaz. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı bu hale sevkeden husus, O´nun ashabına olan şefkatidir. Kalplerini takviye etmek istemiştir. Zira bu, Resulullah´ın onlarla yaptığı ilk ciddi savaştır. Burada teveccüh, dua ve yakarmalarda onların nefislerini teskin için mübâlağaya yer vermiştir. Çünkü onlar, Aleyhissalâtu vesselâm´ın duasının müstecab olduğunu biliyorlardı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebu Bekr´in, kendisine gelip artık yakarmayı bırakmasını söyleyince bırakmıştır. Zira Hz. Ebu Bekr´in itminan bulup mâneviyatının kuvvetlendiğini görünce, duasının kabul edildiğini anlamış oldu. İşte bundan dolayı Resulullah "Yakında o cemiyet bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar" (Kamer 45) diyerek duadan çıktı."[14]



ـ4231 ـ3ـ وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]شَهِدْتُ مِنَ الْمِقْدَادِ بْنِ ا‘سْوَدِ مَشْهَداً ‘نْ أكُونَ صَاحِبَهُ أحَبُّ إلىَّ مِمَّا عُدِلَ بِهِ. أتَى النبيَّ # وَهُوَ يَدْعُو عَلى الْمُشْرِكِينَ يَوْمَ بَدْرٍ. فقَالَ: يَا رسولَ اللّهِ، إنَّا َ نَقُولُ كَمَا قَالَتْ بَنُوا إسْرَائِيلَ: اذْهَبْ أنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتَِ إنَّا ههُنَا قَاعِدُونَ وَلكِنْ امضِ وَنَحْنُ مَعَكَ عَنْ يَمِينِكَ وَعَنْ شِمَالِكَ وَبَيْنَ يَدَيْكَ وَخَلْفَكَ فَرَأيْتُ رسولُ اللّهِ # أشْرَقَ وَجْهُهُ وَسَرَّهُ[. أخرجه البخاري .



3. (4231)- İbnu Mes´ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Mikdâd İbnu´l-Esved´in ağzından gayet kesin bir söz söylediğine şahid oldum ki, o sözün sahibi olmak, bana (sevabca) ona denk olabilecek her kıymetli sözden daha sevimlidir. O (Resulullah) bu sırada halkı müşriklere karşı Bedr´e katılmaya davet ediyordu. Resulullah´a gelerek dedi ki:

"Ey Allah´ın Resûlü! Biz, Benî İsrâil´in, (Hz. Musa´ya): "Sen ve Rabbin ikiniz gidin savaşın, biz burada oturucularız!" dediği gibi diyecek değiliz. Bilakis, "Sen hükmet! Biz sağında, solunda önünde ve arkanda seninle beraberiz!" diyoruz."

Bu söz üzerine Resulullah´ın yüzünün parladığını ve sevinçle dolduğunu gördüm." [Buhârî, Megâzî 4, Tefsîr, Mâide 4.][15]