> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte > Dua
Sayfa: 1 ... 3 4 5 [6] 7 8 9 10   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dua  (Okunma Sayısı 15194 defa)
02 Nisan 2010, 11:51:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #25 : 02 Nisan 2010, 11:51:52 »



ONBİRİNCİ FASIL

GİYİNME VE YEMEK DUALARI



ـ1ـ عن الخدري رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ النَّبِىُّ # إذَا اسْتَجَدَّ ثَوْباً قال: اَللَّهُمَّ لَكَ الحَمْدُ أنْتَ كَسَوْتَنِى هذَا، وَيُسَمِّىهِ: أسْألَكُ خَيْرَهُ وَخَيْرَ مَا صُنِعَ لَهُ، وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهِ وَشَرِّ مَا صُنِعَ لَهُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



1. (1848)- el-Hudrî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) elbiseyi yenilediği zaman şu duayı okurdu:Allahım! Hamd sanadır. -(giydiği şey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum." (Ebû Dâvud, Libas 1, (4020); Tirmizî, Libâs 29, (1767).][163]



AÇIKLAMA:



1- Rivâyetler, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in yeni bir elbise giyeceği zaman bunu cumaya rastlattığını ve giyme sırasında dua okuduğunu gösterir. Şu halde bu dua onlardan biri olmaktadır.

2- Elbiseyi, Resûlullah´ın dua sırasında tesmiyesi, cinsini zikretmesidir. Meselâ yeni bir ayakkabı giymiş ise: "Allahım! Hamd sanadır. Bu ayakkabıyı bana sen giydirdin..." demesidir.

3- Giyilen şeyin hayrı onun hemen eskimeyip dayanıklı olmasıdır, temizliğidir, bir ihtiyaç için giyilmiş olmasıdır. "Yapılış gayesine uygun olması" şeklinde tercüme ettiğimiz cümle de elbise ne maksadla yapılmış ise onun hayrını, o maksada uygun kullanımını talep etmektedir. Mâlum olduğu üzere elbise, tesettürü sağlamak, sıcak ve soğuğa karşı korumak gibi maksadlarla yapılır. Şu halde, elbisenin bu hizmetlerinde hayırlı olması, yapılmış olduğu bu gâyeleri yerine getirmesi Allah´tan taleb edilmiş olmaktadır.

Elbiselerin bu gayelere uygun kullanımı bir bakıma kulluk ve ibadet vazifelerini hakkıyla yapmayı netice verir. Elbisenin şerri ve yapılış gayesine uygun olmayan kullanılış şerri de böylece anlaşılmış oluyor. Elbisenin haram olması, pis olması çabuk eskimesi, israf gösteriş, kibir, riya, tefâhur gibi kulluk edebine aykırı ve günah olan durumlara sebep olması, setrü´l-avreti yerine getirememesi, soğuk ve sıcağa karşı yeterli korunmayı sağlayamaması gibi akla gelebilecek çeşitli durumlar elbisenin şerri olarak değerlendirilebilir.

4-Hadis, yeni bir elbise giyerken Allah´a hamdetmenin müstehap olduğuna delâlet eder, Müstedrek´de gelen bir rivayet, bir veya yarım dinara aldığı elbiseyi giyen kimse hamdederse, Allah´ın giyer giymez onu mağfiret edeceğini haber verir.[164]



ـ2ـ وعن أبى أمامة قال: ]لَبِسَ ابْنُ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُما ثَوْباً جَدِيداً، فقَالَ: الحَمْدُ للّهِ الَّذِى كَسَانِى مَا أُوَارِى بِهِ عَوْرَتِى، وَأتَجَمَّلُ بِهِ في حَيَاتِِى، ثُمَّ قال: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: مَنْ لَبِسَ ثَوْباً جَدِيداً فقَالَ ذَلِكَ، ثُمَّ عَمَدَ إلَى الثَّوْبِ الَّذِي أخْلَقَ، فَتَصدَّقَ بِهِ كَانَ في كَنَف اللّهِ وَحِفْظِهِ، وسَتْرِهِ حَيّاً وَمَيِّتاً[. أخرجه الترمذى .



2. (1849)- Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) yeni bir elbise giymişti ve şöyle dua etti: "Avretimi örtebileceğim ve hayatta güzellik sağlayabileceğim bir elbise giydiren Allah´a hamd olsun."

Sonra şunu söyledi: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ı dinledim: "Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiği elbiseyi tasadduk ederse, sağken de öldükten sonra da Allah´ın himâyesi, hıfzı ve örtmesi altında olur." [Tirmizî, Daavât 119, (3555); İbnu Mâce, Libâs 2, (3557).][165]



ـ3ـ وعن أبى سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ النَّبىُّ # إذَا أكَلَ أوْ شَرِبَ قال: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى أطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مُسْلِمِينَ[ .



3. (1850)- Ebû Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bir şey yeyip içti mi şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah´a hamdolsun." [Tirmizî, Daavât 75, (3453); Ebû Dâvud, Et´ıme 53, (3850); İbnu Mâce, Et´ıme 16, (3283).][166]



ـ4ـ وعن معاذ بن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ: مَنْ أكَلَ طَعَاماً فقَالَ: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى أطْعَمَنِى هَذَا الطَّعَامَ وَرَزَقَنِىهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى،

وََ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ[. أخرجهما أبو داود والترمذي.وزاد أبو داود في الثاني: ]ومَنْ لَبِسَ ثَوْباً فقَالَ: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى كَسَانِى هذَا وَرَزَقَنِيهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى، وََ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأخَّرَ[ .



4. (1851)- Muâz İbnu Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir şey yer ve: "Bana bu yiyeceği yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah´a hamdolsun" derse geçmiş günahları affolunur" dedi." [Ebû Dâvud, Libâs 1, (4023); Tirmizî, Da´avât 75, (3454); İbnu Mâce, Et´ime 16, (3285).]

Ebû Dâvud´un rivayetinde şu ziyâde var: "Kim bir elbise giyer ve: "Bunu bana giydirip, tarafımdan bir güç ve kuvvet olmaksızın beni bununla rızıklandıran Allah´a hamdolsun" derse geçmiş ve gelecek günahları affedilir."[167]



ـ5ـ وعن معاذ بن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ النَّبيُّ #: إنَّ اللّه لَيَرْضَى عَنِ الْعَبْدِ أنْ يَأكُلَ ا‘كْلَةَ فَيَحْمَدَهُ عَلَيْهَا، أوْ يَشْرَبَ الشَّرْبَةَ فَيَحْمَدَهُ عَلَيْهَا[. أخرجه مسلم والترمذي .



5. (1852)- Muâz İbnu Enes (radıyallâhu anh) der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Muhakkak ki Allah, kulun bir şey yiyip hamdetmesinden veya bir şey içip hamdetmesinden râzı olur." [Müslim, Zikr 89, (2734); Tirmizî, Et´ime 18, (1817).]



ـ6ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]أكَلَ النَّبىُّ # عِنْدَ سَعْدِ ابْنِ عُبَادَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ خُبْزاً وَزَيْتاً، ثُمَّ قَالَ: أفْطَرَ عِنْدَكُمُ الصَّائِمُونَ، وَأكَلَ طَعَامَكُمُ ا‘بْرَارُ، وَصَلَّتْ عَلَيْكُمُ المََئِكَةُ[ أخرجه أبو داود.وله في أخرى عن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]صَنَعَ أبُو الْهَيْثَمِ طَعَاماً، فَدَعَا رَسُولَ اللّهِ # وَأصْحَابَهُ، فَلَمَّا فَرَغُوا قالَ: أثِيبُوا أخَاكُمْ قَالُوا: وَمَا إثَابَتُهُ؟

قال: إنَّ الرَّجُلَ إذَا دُخِلَ بَيْتُهُ، وَأكِلَ طَعَامُهُ، وَشُرِبَ شَرَابُهُ، فَدَعَوْا لهُ فذلِكَ إثَابَتُهُ[.»ا“ثابَةُ« الجزاء .



6. (1853)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Sa´d İbnu Ubâde´nin yanında ekmek ve zeytinyağı yemişti. Sonunda şöyle bir dua buyurdu:

"Yanınızda oruçlular yemek yesin, yemeğinizden ebrarlar yesin, üzerinize melekler dua etsin." [Ebû Dâvud, Et´ime 55, (3854).]

Ebû Dâvud´un Hz. Câbir (radıyallâhu anh)´den kaydettiği diğer bir rivâyette şöyle denir:

"Ebû´l-Heysem bir yemek hazırladı, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ve Ashâbın ı(radıyallâhu anhüm) dâvet etti. Hz. Peygamber yemekten kalkınca: "Kardeşinizi mükâfaatlandırın!" buyurdu. Ashâb: "Mükâfaatı da ne?" diye sordular. Efendimiz: "Kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sâhibi için dua edilir. İşte bu onun mükâfaatıdır" cevabını verdi."[168]



AÇIKLAMA:



1- Bâzı rivâyetler yukarıdaki duanın Sa´d İbnu Muâz´ın evinde geçtiğini belirtir. Bu, vak´anın iki sefer cereyanına delil olabilir.

2- Dua cümlesi olarak tercüme ettiğimiz hadis, aslında ihbar cümlesi gibidir. Ancak Münavî´nin de belirttiği üzere, ev sâhibine mükâfaat mânası, dua cümlesi ile gerçekleştir.

3- Bu hadis, yemeğe dâvet edilen kimsenin, yemekten sonra ev sâhibi için dua etmesinin müstehab olduğuna delildir.



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dua
« Posted on: 10 Mayıs 2024, 02:03:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dua rüya tabiri,Dua mekke canlı, Dua kabe canlı yayın, Dua Üç boyutlu kuran oku Dua kuran ı kerim, Dua peygamber kıssaları,Dua ilitam ders soruları, Dua önlisans arapça,
Logged
02 Nisan 2010, 11:55:18
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #26 : 02 Nisan 2010, 11:55:18 »

ONİKİNCİ FASIL

KAZAYI HACET DUASI



ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رسولُ اللّهِ # إذَا دَخَلَ الخََءَ لِقَضَاءِ الحَاجَةِ يَقُولُ: اَللَّهُمَّ إنِّى أعُوذُ بِكَ مِنَ الخُبُثِ وَالخَبَائِثِ[. أخرجه الخمسة.»الخُبُثُ« بضم الباء جمع خبيث.»والخَبَائِثُ« جمع خبيثة، والمراد بهما ذكور شياطين الجنّ وا“نس وإناثهم .



1. (1854)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kazâyı hâcet için helâya girdiği zaman şu duayı okurdu:

"Allahümme innî eûzu bike mine´lhubsi ve´lhabâis. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırm." [Buhârî, Vudû 9, Da´avât 15; Müslim, Hayz 122, (375); Tirmizî, Tahâret 4, (5); Ebû Dâvud Tahâret 3, (4,5); Nesâî, Tahâret 18, (1, 20).][169]



ـ2ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كَانَ النَّبىُّ # إذَا خَرَجَ مِنَ الخََءِ قالَ غُفْرَانَكَ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وله في أخرى عن عليّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ # سِتْرُ مَا بَيْنَ أعْيُنِ الجِنِّ وَعَوْرَاتِ بَنِى آدَمَ إذَا دَخَلَ أحَدُهُمُ الخََءَ أنْ يَقُولَ: بِسْمِ اللّهِ[.»الغُفْرَانُ« مصدر ونصبه بإضمار أطلب وأستغفر لقصور الشكر عن بلوغ هذه النعمة، وقيل: استغفر من تركه ذكر اللّه سبحانه مدة لبثه على الخء ‘نه كان يترك ذكر اللّه إ عند قضاء الحاجة، فرأى ذلك تقصيراً فتداركه باستغفار .



2. (1855)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) helâdan çıkınca: "Gufrâneke (affını taleb ediyorum)" derdi. "[Ebû Dâvud, Tahâret 17, (30); Tirmizî, Tahâret 5, (7); İbnu Mâce, Tahâret 10, (300).]

Tirmizî´nin Hz. Ali´den kaydettiği diğer bir rivâyette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Helâya girdiği zaman insanoğlunun avretleri ile cinnîlerin gözleri arasındaki perde, kişinin "bismillah" demesidir."[170]



AÇIKLAMA:



1-Gufrâneke: Gufrân, tıpkı mağrifet gibi mastardır. Örtmek, affetmek, bağışlamak mânasına gelir. Sondaki ke zamirdir. Öyleyse senin örtmen, bağışlaman demek olur. Ancak mânanın bütünleşmesi için bir fiil takdiri gerekmektedir: اَطْلُبُ غُفْرَانَكَ Yâni "senin bağışlamanı taleb ediyorum."2-Helâdan çıkarken mağfiret talebetmenin sebebine gelince şârihler iki ihtimal beyan eder:

a) Bu esnada zikrullahın terkedilmiş olmasından.

b) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), kişinin, gıdayı alıp menfaatini te´min ve fuzûliyâtı kolayca atması gibi fevkalâde hayatî nimetlerin şükrünü ödemideki aczi sebebiyle mağfiret dilemiştir. Böylece nimete karşı şükür vazîfesini mağfiret dileyerek yerine getirmiş olmaktadır. Bu ihtimal daha kavî gözükmektedir.

3-Bu makamda, okunacak başka merfu dualar da rivâyet edilmiştir: اَلْحَمْدُللّهِِ الَّذِى اَذْهَبَ عَنِّى اْ‘َذَى وَعَافَانِى (Ezâyı giderip âfiyet veren Allah´a hamdolsun) veya, اَلْحَمْدُللّهِ الَّذِى اَحْسَنَ اِلَىَّ فِى اَوَّلِهِ وَآخِرِهِ (Gıdamızın evvelinde de sonunda da bize ihsanda bulunan Allah´a hamdolsun) veya: اَلْحَمْدُللّهِ الَّذِى اَذَاقَنِى لَذَّتَهُ وَاَبْقَى فيَّ قُوتَهُ وَاَذْهَبَ عَنِّى اَذَاهُ (Lezzetini bana tattırıp, gıdasını bende bırakıp sonra da ezâsını benden gideren Allah´a hamdolsun.)"Bu rivâyetlerden sıhhatçe en üstün olanı sadedinde olduğumuz Hz. Âişe hadisidir. Resûlullah´ın farklı zamanlarda bu duaların hepsiyle dua etmiş olması mümkündür.[171]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Nisan 2010, 11:55:54
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #27 : 02 Nisan 2010, 11:55:54 »

ONÜÇÜNCÜ FASIL

MESCİDE GİRİŞ-ÇIKIŞ DUALARI


ـ1ـ عن فاطمة بنت الحسين بن عليّ عن جدتها فاطمة الكبرى رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كَانَ رسولُ اللّه # إذَا دَخَلَ المَسْجِدَ صَلَّى عَلى مُحَمَّدٍ # وَقَالَ: رَبِّ اغْفِرْ لِى ذُنُوبِى، وَافْتَحْ لِى أبْوَابَ رَحْمَتِكَ، وَإذَا خَرَجَ صَلَّى عَلَى مُحَمَّدٍ # وَقالَ اغْفِرْ لِى ذُنُوبِى، وافْتَحْ لِى أبْوَابَ فَضْلِكَ[. أخرجه الترمذي .



1. (1856)- Fâtıma Bintu´l-Hüseyin İbni Ali, büyükannesi Fâtımatu´l-Kübrâ (radıyallâhu anhâ)´dan naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) mescide girdiği zaman Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)´e salât (dua) okur, sonra da: "Rabbim! günahımı affet, rahmet kapılarını bana aç" derdi, Çıkarken de yine Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)´e salât okur, sonra da: "Rabbim! günahımı affet, lütuf kapılarını benim için aç" derdi". [Tirmizî, Salât 234, (314).][172]



AÇIKLAMA:



1- Fâtımatu´l-Kübrâ, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın kızı Fâtımatu´z-Zehrâ (radıyallâhu anhâ)´dır. Hz. Ali efendimizin zevcesi ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin´in vâlideleridir (radıyallâhu anhüm ecmain). Hz. Ali ile hicretin ikinci yılında evlenmiş, Resûlullah´ın vefatından altı ay kadar sonra 20 yaşlarında iken vefat etmiştir.

2- Aliyyu´l-Kârî, Mirkât´da, mescide giriş duasının tam içeri girmeden önce veya girdikten sonra okunmuş olma ihtimalinden bahseder, "Önce olması daha kuvvetlidir" der.

3- Dikkat edilirse, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendi kendisine salât okuyarak ta´zîmde bulunmuştur. Bu, başkalarının Zât-ı Muhammediye karşısındaki vecibelere onun da tâbi olduğunu gösterir. Ümmet O´nun (aleyhissalâtu vesselâm) peygamber olduğuna inanmakla mükellef olduğu gibi, O da bununla mükelleftir. Bazı rivâyetlerde Resûlullah, "İslam´a ilk iman eden benim" buyurur.

Ümmete terettüp eden bir diğer vecîbe Zât-ı Muhammediye´ye hürmet ve saygıdır ve bunu çokça salât ve selâm okuyarak ifâde etmektir. Şu halde bu vecîbeye kendisi de tâbidir ve bu hususta da bizzat örnek olarak ümmetine tâlimde bulunacaktır. Burada onu görmekteyiz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Zât-ı Muhammediye´ye salât u selam okumaktadır.

4-Şârih Tîbî mescide girerken rahmet, mescidden çıkarken fazl (lütuf) taleb edilmiş olmasında şöyle bir incelik sezer: "Mescide giren kimse Allah´ın sevabına ve cennetine yaklaştıran bazı şeylerle meşgul olur, öyle ise rahmeti zikretmek daha münâsiptir. Mescidden çıkınca da helal rızık talebiyle meşgul olur, bu sebeple de Allah´ın fazlını (lütfunu) zikretmek münâsip düşer. Nitekim âyet-i kerîmede: فَانْتَشِرُوا في اَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّهِ "Cuma namazını kılınca yeryüzüne dağılın ve Allah´ın fazlından arayın" (Cum´a 10) buyurulmuştur."[173]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Nisan 2010, 11:58:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #28 : 02 Nisan 2010, 11:58:42 »

ONDÖRDÜNCÜ FASIL

HİLALİ GÖRÜNCE OKUNACAK DUÂ



ـ1ـ عَنْ طلحة بن عبيداللّه رَضِىَ اللّهُ عنه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # إذَا رَأى الْهَِلَ قَالَ: اَللَّهُمَّ اَهِلَّهُ عَلَيْنَا بِالْيُمْنِ وَاِيمَانِ، وَالسََّمَةِ وَاِسَْمِ رَبِّى ورَبُّكَ اللّهُ[. أخرجه الترمذي .



1. (1857)- Talha İbnu Ubeydillah (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) hilâli görünce şu duayı okurdu: "Allahım, Ay´ın hilâl devresini bize bereketli, imanlı, selâmetli ve İslâm üzere geçir. (Ey hilâl) benim de senin de Rabbin Allah´tır." [Tirmizî, Daavât 52, (3447).][174]



AÇIKLAMA:



1-Hilâl, ayın geçirdiği safhalardan bir safhanın adıdır. Ay´ın ufukta belirmesinin ilk gecesiyle, ikinci ve üçüncü gecelerine denir. Dördüncü geceden itibâren kamer denir.

2- Hadiste talep edilen yümn, dilimizde uğur, bereket, hayır mânalarına gelir. Uğur, zıddı olan uğursuzluk inancını hatırlattığı ve bunun da dinimizde yeri olmadığı için bereket´le tercümesini daha uygun bulduk. Mamafih, bazı nüshalarda "yümn" yerine emn gelmiştir. Bu da emniyet (güven) demektir. Emniyet duygusunun huzurlu bir hayat için ne kadar ehemmiyet arzettiği îzah gerektirmeyecek kadar açık bir durumdur.

3-Hadisin Arapça metnini lügavî aslına muvafık olarak şöyle tercüme edebiliriz: "Allahım, bizler (bâtınan) emniyet ve iman üzere, (zâhiren de ) selâmet ve İslâm üzere olduğumuz halde ayı üzerimize doğdurt."

4-Bâzı âlimlerimize göre, emniyet ve selâmetin zikri ile her çeşit zararlı şeylerin def´i; keza iman ve İslâm´ın zikri ile de pek beliğ ve pek veciz bir sûrette her çeşit menfaatin celbedilmesi taleb edilmiş olmaktadır.

5- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in emniyet ve iman talebinde hilâli vesile yapması onun şe´ninin büyüklüğüne delâlet eder. Ona teveccüh ederek: "Senin de benim de Rabbimiz Allah´tır sözü, bir kısım insanların, hâdisâtın cereyanında felek adı altında gök cisimlerine tesir izâfe etmelerini reddir. Bilindiği üzere günümüzde bile, yıldız falı adı altında, hâdisât üzerinde yııldızların ve burçlar denen yıldız kümelerinin tesirleri hususlarında pek bâtıl sözler mevcuttur. Görüldüğü üzere İslam, yıldızların insanlara en yakın olan, geceleri aydınlatma ve yılın ay ve günlerini hesaplamada sunduğu takvimli hizmeti gibi hizmetlerde insanların hayatını tanzimde oynadığı pek belirgin ve inkarı gayr-ı kâbil role sahip olan Ay´a da, "seni de bizi de yaratan Allah´tır" cümlesi ile hem cahiliye devrinde bir kısım insanlarda görülen Ay ve Güneş´e tapma sapıklığına ve hem de yıldızlarla ilgili başkaca bâtıl inançlara hâtime çekmiştir. Varlığını başkasından alan, keyfine göre bir başkasına tesir edemez, tasarrufta bulunamaz. Şâyet bir te´siri, bir hizmeti varsa bu, onu yaratandan gelmektedir. Hakikî te´sir O´na (celle celâluhû) âittir.

İslâm´ın tevhid inancı, her çeşit tesir ve icraatın Allah´tan geldiğini takrir eder. Resûlullah, ay doğduğu zaman okunacak duada bile bunun tesbit ve takrîrine ehemmiyet vermiştir. Bütün bu gayrete rağmen, günümüzde bile, hâlâ yıldızın tesirine inanan, yıldız falıyla vakit geçiren Müslümanların varlığı, üzüntü ile karşılanacak bir durumdur.[175]



ـ2ـ وعن قتادة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ: ]أنَّهُ بَلَّغَهُ أنَّ النَّبِىَّ # كانَ إذَا رَأى الهَِلَ قالَ: هَِلُ خَيْرٍ وَرشْدٍ ثََثَ مَرَّاتٍ، آمَنْتُ بِاللّهِ الَّذِى خَلَقَكَ ثََثَ مَرَّاتٍ، ثُمَّ يَقُولُ: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى ذَهَبَ بِشَهْرِ كَذا، وَجَاءَ بِشَهْرِ كَذَا[. أجرجه أبو داود.وفي رواية له عنه قال: ]كانَ رسولُ اللّهِ # إذَا رَأى الهَِلَ صَرَفَ وَجْهَهُ عَنْهُ[ .



2. (1858)- Katâde (rahimehullah)´ye ulaştığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hilâli görünce şu duayı okurmuş: "Hayırlı ve istikametli bir hilal (devresi diliyorum.)"

Bunu üç kere söyledikten sonra, "Seni yaratan Allah´a inandım."Bunu da üç kere tekrar ettikten sonra: "... Ayını çıkarıp ... Ayını getiren Allah´a hamdolsun" dermiş." [Ebû Dâvud, Edeb 111 (5092).]

Ebû Dâvud´un yine Katâde´den kaydrettiği bir diğer rivâyetinde: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), hilâli görünce yüzünü ondan çevirirdi" denmektedir.[176]



AÇIKLAMA:



1-Hilâl devresinin hayırlı ve istikametli (rüşd üzere) olmasını dilemek, Allah´a ibâdetle geçmesini dilemektir. Hacc mîkatı, Ramazan orucunun başı vs. hilâl devrelerine rastlamaktadır.

2-Rivâyet, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ayları ismen zikrettiğini göstermektedir. Meselâ "Cemâziyelevvel´i çıkarıp Cemaziyelâhir´i getiren Allah´a hamdolsun" demek gibi.

3-Ebû Dâvud´un ikinci rivâyetinde Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in hilâli görünce yüzünü çevirdiği ifâde edilmektedir. Münâvî, bu hadîsi açıklarken şu izahı sunar: "Bu çevirme, hilâlin şerrinden çekinmek içindir. Zîra, Tirmizî´nin kaydettiği üzere, Hz. Âişe´ye Resûlullah: اَسْتَعِيذِى بِاللّهِ مِنْ شَرِّهِ فإنَّهُ الْغَاسِقُ اِذَا وَقَبَ "Ey Âişe, onun şerrinden Allah´a sığın, zîra o, battığı zaman (Felak sûresinde haber verilen) elgâsık´tır"[177] demiştir. Yahut da Resûlullah´ın ondan yüzünü çevirmesinin hikmeti, cedd-i emcedi Hz. İbrahim (aleyhisselam)´in َ اُحِبُّ اŒفِلِينَ "Batan şeyleri sevmem" (En´am 76) sözüne meyletmektir.

4-Son olarak, hadislerin sıhhat durumuna temas edelim. Ebû Dâvud, hadisleri "Kişi hilâli görünce ne demelidir?" başlığını taşıyan bir bâbta kaydettikten sonra şunu söyler: "Bu bâbta Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´tan sahih müsned (muttasıl) bir hadis gelmemiştir." Katâde´den kaydedilenler mürseldir, yâni senedlerinde kopukluk vardır. Zîra Katâde, Tâbiîn´dendir, sahâbe değildir, kimden işittiğini de tasrîh etmemiştir.Ancak İbnu Hacer, Katâde´nin mürseline Müsedded´in Müsned-i Kebîr´ inde -yine mürsel olan- bir şâhid bulduğunu, Ebû Nuaym´da da mevsûl (senedinde kopukluk olmayan) bir şâhid bulduğunu belirtir.[178]





[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Nisan 2010, 12:00:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #29 : 02 Nisan 2010, 12:00:13 »

ÇIKINCA OKUNACAK DUA


ـ1ـ عن بان عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]كانَ رسولُ اللّهِ # إذَا سَمعَ الرَّعْدَ وَالصَّوَاعِقَ قال: اللَّهُمَّ َتَقْتُلَنَا بِغَضْبِكَ، وََ تُهْلِكُنَا بِعَذَابِكَ، وَعَافِنَا قَبْلَ ذلِكَ[. أخرجه الترمذي .



1. (1859)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gök gürleyip, şimşek çakınca şu duayı okurdu: "Allah´ım bizi gadabınla öldürme, azabınla da helâk etme, bu (azabı)ndan önce bize afiyet (içinde ölüm) ver." [Tirmizî, Daavât 51, (3446).][179]



AÇIKLAMA:



1- Gök görültüsü diye tercüme ettiğimiz Ra´d, Arapça´da bulutlardan gelen sese dendiği gibi bulutlara müvekkel olan meleğin de adıdır. İmam Şâfiî (rahimehullah)´nin Mücâhid´den naklettiğine göre, "Ra´d bir melek olup berk (şimşek), onun kanatlarıdır, bulutları bu kanatlarla sevketmektedir." Şâfiî hazretleri ilâveten: "Mücâhid´in sözü Kur´an´ın zâhirine ne kadar da uyuyor" demiştir. Begavî, müfessirlerin çoğunluk itibâriyle: "Ra´d bir melektir, bulutları sevkeder, işitilen ses de onun tesbîhidir" dediklerini nakleder. Meseleye temas eden âyet şöyle: "O, size korku ve ümid salarak şimşeği gösteren (yağmurla ağırlamış) yüklü bulutları peydâ edendir. Ra´d (gökgürültüsü) O´nu (yani Allah´ı) hamd ile, melekler de O´ndan korkusuna tesbih ederler. O, yıldırımlar gönderip onunla kimi dilerse çarpar, öldürür" (Ra´d 12-13).

2- Şimşek diye tercüme ettiğimiz kelime sevâik´dir. Sâika´nın cem´idir. Sâika´yı bâzı âlimler şiddetli gök gürültüsü ile yere düşen ateş parçası diye tefsîr etmişlerdir. Dilimizde buna yıldırım denir. Bâzı âlimler azab çığlığı (sayhatu´l-azab) olarak açıklamışlardır. Son derece şiddetli gök gürültüsüne de böylece sâika denmiş olmaktadır.

3-Resûlullah gök gürültüsü, şimşek gibi tabiî hadiseler karşısında: "Bizi gadabınla öldürme, azabınla helâk etme..." diyerek, Cenab-ı Hakk´ ın geçmiş milletlere bu yollarla inmiş olan cezalarını hatırlatmış ve ümmeti tarafından hatırlanmasını istemiştir. Âd, Semûd ve Hz. Nuh kavimlerine inmiş olan bu çeşit belaların hatırlanmasında ibretler, pek çok nefislerin alacağı dersler vardır.[180]



ـ2ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كانَ رسُولُ اللّهِ # إذَا رَأى نَاشِئاً في اُفقِ السَّمَاءِ تَرَكَ الْعَمَلَ، وَإنْ كَاَنَ في صَةٍ خَفَّفَ، ثُمَّ يَقُولُ: اللَّهُمَّ إنِّى أعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهَا، فَإنْ مُطِرَ قال: اللَّهُمَّ صَيِّباً هَنِيئاً[. أخرجه أبو داود.و»النَّاشِئُ« السحاب، و»الصَّيِّبُ« المدرار .



2. (1860)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ufuk-ı semâda bir bulut belirtisi gördü mü işi terkeder, namazda idiyse kısa keser ve şu duayı okurdu: "Allah´ım, bunun şerrinden sana sığınırım." Yağmur başlarsa: "Allah´ım, bol yağmur, faydalı yağmur (ver)" derdi." [Ebû Dâvud, Edeb, 113, (5099); İbnu Mâce, Dua 21, (3889).][181]



ـ3ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ] كانَ رسولُ اللّهِ # إذَا عَصَفَتِ الرِّيحُ قالَ: اللَّهُمَّ إنِّى أسْألُكَ خَيْرَهَا وَخَيْرَ مَا فِيهَا وَخَيْرَ مَا أُرْسِلَتْ بِهِ، وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهَا وَشَرِّ مَا فِيهَا وَشَرِّ مَا أُرْسِلَتْ بِهِ[. أخرجه الشيخان هكذا والترمذي .



3. (1861)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) rüzgâr estiği zaman şu duayı okurdu: "Allah´ım, senden bunun hayrını ve bunda olan (menfaatların da) hayrını ve bunun gönderiliş maksadındaki hayrı da istiyorum. Bunun şerrinden, bunda olanın şerrinden, bununla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum." [Buhârî, Bed´ül-Halk 5, Tefsîr, Ahkâf 2, Edeb, 68; Müslim, İstiskâ 14, (899); Tirmizî, Daavât 50, (3445).][182]



AÇIKLAMA:



Bu hadisin Müslim ve Buhârî´de bir çok vechi yer alır. Bazı vecihleri bir kısım ziyâdeler ihtivâ eder. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın rüzgâr esme veya bulut görme ânında davranışını daha yakından görmek için Müslim´in bir rivâyetinde yukarıda kaydettiğimiz kısmın devamı mahiyetinde olan bir ziyâdeyi kaydetmek isteriz: "... Gök yağmur bulutları ile dolup fırtına ve şimşeklerle kaynaşmaya başladı mı rengi değişirdi. (Artık bir huzursuzluk onu kaplar, bu sebeple yerinde duramaz) bir girer bir çıkar, bir ileri bir geri gider, gelirdi. Yağmur başlayınca rahatlar, huzursuzluğu artık açılırdı. Ben bu hâli, yüzünden anlardım." Hz. Âişe der ki: "Bir seferinde bunun sebebini sordum. Bana: "Ey Âişe, dedi, bu semada beliren şey belki de Ad kavminin şu sözleriyle ifâde ettikleri belanın gelişidir: "O azabın yayılarak vâdilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde "Bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır" dediler" (Ahkâf 24-25).[183]



ـ4ـ وله عن أبىّ بن كعب رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ : ]أنَّ النبىَّ # قالَ : َ تَسُبُّوا الرِّيحَ، فَإنْ رَأيْتُمْ مَا تَكْرَهُونَ، فَقُولُوا: اَللَّهُمَّ إنَّا نَسْألُكَ مِنْ خَيْرِهَا[. الحديث.»عَصَفَتِ الرِّيحُ« إذَا اشتد هبوبها .



4. (1862)- Yine Tirmizî´de Übey İbnu Ka´b (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Rüzgâra küfretmeyin. Hoşunuza gitmeyen bir rüzgar görünce: "Allah´ım, senden bunun hayrını taleb ediyorum" deyin." [Tirmizî, Fiten 64, (2253).][184]



AÇIKLAMA:



1-Rüzgâra küfretme yasağı, rüzgârın me´mur olmasındandır, me´mur ise mâzurdur. Nitekim aynı mevzûda İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)´tan gelen bir rivâyette şöyle buyurulmuştur: َ تَلْعَنُوا الرِّيحَ فإنَّهُ مَأمُورَةٌ Ayrıca, kim bir şeye lânet eder, lânet ettiği şey de lânete lâyık olmazsa, lânet, yapana rücu eder.2- Ebû Hüreyre´den Ahmed İbnu Hanbel´in kaydettiği bir rivâyette:



َ تَسُبُّوا الرِّيحَ فإنَّهَا مِنْ رَوْحِ اللّهِ تَعالى تَأتِى بِالرَّحْمَةِ وَالعَذَابِ ولكِنْ سَلُوا اللّهَ مِنْ خَيْرِهَا وَتَعَوَّذُوا بِاللّهِ مِنْ شَرِّهَا "Rüzgâra sövmeyin, Zîra o, Allah´ın rahmetindendir. Rahmet ve azabı getirir. Ancak Allah´tan onun hayır getirmesini taleb edin. Şerr getireninden de Allah´a sığının" buyurulmuştur.

3-Rüzgârın getirdiği rahmet yağmur, temiz hava, rahatlk vs.´dir. Bitkilerin döllenmelerindeki hizmeti ise eskiden beri bilinen bir başka rahmetidir. Bu sebeple döllenmeyi sağlayan rüzgâra levâkıh denmiştir.

Şâfiî hazretleri şöyle demiştir: "Rüzgâra küfretmek câiz değildir. Zîra o, Allah´ın mûti bir mahlûkudur ve Allah´ın askerlerinden bir askeridir. Dilerse onu rahmet kılar, dilerse bela kılar." Şâfiî merhumun naklettiği bir rivâyete göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a bir kimse gelip fakirlikten şikayet edince ona: "Herhalde sen rüzgâra küfretmişsin" buyurur.

Bazı İslam âlimleri rüzgârdaki hayrın büyüklüğünü belirtme sadedinde: "Eğer rüzgar estirilmeyecek olsa arzla semâ arası kokuşur kalır" demiştir.[185]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 ... 3 4 5 [6] 7 8 9 10   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes