> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte >  Alemin Yaradılışı 3
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Alemin Yaradılışı 3  (Okunma Sayısı 548 defa)
19 Nisan 2010, 12:00:00
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Nisan 2010, 12:00:00 »



KÜRSÜ, ARŞ VE GÖK KÜRESİ




Kürsü kelimesi Kur´ân´da 2 yerde geçer, biri İlâhî kürsüyü mevzubahis eder. Arş ise çok daha fazla geçer. Sırf İlâhî Arş´ın zikri 22 yerde geçer. Esas itibariyle maddî, dünyevî eşyaları ifade eden bu kelimelerin Cenab-ı Hakk´a nisbeti düşündürücüdür. Bunlardan kasd-ı İlâhî nedir? Eskiden beri İslâm âlimleri çok uğraşmışlar, çok münâkaşalar etmişler, farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Şüphesiz burada bu tarihî münakaşaya girecek değiliz. Gâyemiz, gerek hadisten ve gerek âyetten birkaç pasaj naklederek, meseleye dikkat çekmek, feza üzerine ihtisas yapanların ıttılâına arzetmektir.

Öncelikle şunu belirtmek isteriz: Kur´ân-ı Kerim kozmoğrafya kitabı değildir. İlk gâyesi, bütün âyetlerinde, Rabbü´l-âlemin olan Cenab-ı Hakk´ı tanıtmak, bize kulluk vazifelerimizi öğretmektir. Eşya niçin yaratılmıştır, nerden gelmektedir, nereye gidecektir, insanlar başı boş değildir, hayatın her anından hesap verecektir vs. bunları öğretmektir. Bu aslî maksadları işlerken, tâli olarak ilmin, terakkinin, tekniğin bazı ipuçlarını da vermekte, işâretlerde bulunmaktadır. Böylece her devirde insanlar Kur´ân-ı Kerim´i her hususta rehber yapabilmekte, mucize bir kitap olduğunu te´yid edebilmektedir.

Kürsü ve Arş´la ilgili âyetleri de bu çerçevede anlamak gerek. Kur´ ân-ı Kerim, Cenab-ı Hakk´ın kâinat üzerindeki İlâhî hâkimiyetini bu tâbirlerle ifade etmektedir. Bu sebeple Kürsü ve Arş tâbirlerinin zihne verdikleri bu mânanın esas alınması gerekir. Şimdi kelimeleri daha yakından inceleyelim:

Kürsü, lügatte, üzerinde dayanılan, oturulan şey demektir, dilimizde sandalye kelimesi ile karşılarız. Tefsirlerde gelen bâzı açıklamalara göre, kürsü, sandalyeye oturan kimsenin ayağını hafifçe yükseltmek maksadıyla, ayak altına konan tahta parçasıdır. Şimdilerde bu şey plastik, keçe, bitki lifi, tahta veya tel kafes gibi değişik maddelerden olabilmektedir. İlâhî saltanatın vüs´atini kavramada kürsünün taşıdığı bu mânayı da zihinden uzak tutmamalıdır. Zîra âyet-i kerimede, Cenab-ı Hakk´ın gücünü ifade zımnında: "Allah´ın kürsüsü gökleri ve yeri içine alacak şekilde geniştir, onların korunup gözetilmesi O´na ağır gelmez" buyurulur (Bakara 255.)

Evet İlâhî saltanat, öylesine geniş bir mülkte hüküm sürmektedir ki, semâvat ve arzı içine alan Kürsü, bu mülkün tamamına kıyasla, dünya saltanatına mazhar bir sultanın sandalyeye oturduğu zaman ayağını koyduğu altlık hükmünde kalmaktadır. Aşağıda kaydedeceğimiz hadisler bu mânayı te´yid edecektir.

Müfessirler kürsi kelimesini, ilim ve kudret olarak te´vil ederek, "Allah´ın kürsüsü, O´nun ilmi ve kudretidir" diye açıklayarak, lügavî mânanın zihinde hasıl edebileceği Allah´a madde, mekân ve şekil izafesi gibi menfi mânaları bertaraf etmişlerdir.

Arş, lügatte, kralların saltanat tahtı demektir. Bu da, Kürsü gibi, İlâhî saltanatı ifade eden bir tâbirdir. Bir âyette: "Allah´ın hükümranlığının Arş´ı kuşattığı" (Yunus 3), bir başka âyette de Allah´ın, "Büyük Arş´ın sahibi olduğu" (Müminun 36) ifade edilir. Bu iki mâna birçok seferler Kur´an´da tekrar edilir.

Kürsî ve Arş´ın İlâhî kudretin büyüklüğünü ve dolayısıyla bütün mevcudatın İlâhî murakebe ve kontrolün içinde kaldığını anlatmak maksadını tamamlamak üzere başka açıklamalara da yer verilmiştir:

Kürsü, iç içe olan yedi semânın dışındadır, yani yedinci semadan sonra gelmektedir. Fakat son hudud değildir. Onu da Arş kuşatmıştır. Bu konuda gelen nassları, bir müfessirimiz şu şekilde değerlendirir: "Semâvat ve arz Kürsü´nün iç boşluğunda yer alır. Kürsü de Arşın önündedir."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Kürsü´nün, yedi semâya nazaran büyüklüğünü tasavvur edebilmemiz için şu teşbihte bulunur: "Yedi sema, Kürsü içerisinde, bir kalkanın içine atılmış yedi adet dirhem (kuruşluk) gibidir."

Aynı maksadla, İbnu Abbas şu teşbihte bulunur: "Eğer yedi sema ve yedi arz genişleyerek birbirlerine değecek hâle gelseler, Kürsü´nün genişliği yanında, bunlar, çöle atılmış bir halka gibi kalır."

Kürsü´nün genişliği bu olursa, Kürsü´yü kuşatan Arş´ın genişliği nasıl olur?

Bu soru, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a aynen sorulmuştur. Öyle ise cevabını O´ndan dinleyelim: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat´a kasem ederim, yedi sema ve yedi arz, Kürsü´nün yanında, çöl bir arâziye atılmış bir (demir) halkadan baka bir şey değildir. Arş´ın Kürsü´ye olan üstünlüğü de, tıpkı bu çölün o halkaya üstünlüğü gibidir" [İbnu Kesir, Tefsir 1, 550).][7]



KÂİNAT KÜREVÎ Mİ?


Yukarıdaki açıklamalardan, top şeklinde bir kainat tasvîri çıkmaktadır. Bu mânayı te´yîd eden başka rivâyetler de var. Eski müfessirlerimiz, daha ziyâde kubbe kelimesini kullanarak bu mânaya işâret ederler. Merkezde arz ve sâbit yıldızların mahalli olan birinci sema, bunu tâkiben sırayla diğer altı sema, sonra Kürsü, en dışda BÜYÜK ARŞ gelmektedir ve Büyük Arş, Kürsü´yü kuşatmaktadır. Bunlar üst üste değil, iç içe ve kürevîdir.

Cenâb-ı Hakk´ın Arş´ı istivâsı, O´nun bu hadsiz genişliğe hâkimiyetini ifâde eder. İnsan aklının alamayacağı, hayalinin tasavvur bile edemeyeceği sonsuzluk, Allah´ın büyüklüğü yanında, dünya sultanlarının ayak koydukları tahta parçası kalmakta, hiçliğe müncer olmaktadır. O yüce zât, Kur´an-ı Kerim´in ifadesiyle, "düşen bir yapraktan bile haberdar olacak kadar" (En´âm 59) kâinatın her noktasına ilmiyle, kudretiyle, tasarrufuyla hâkimdir, çünkü Büyük Arş´ı istiva etmiştir.[8]



ALLAH´A MEKAN İZÂFESİ Mİ?


Başta Arş´a istiva âyeti olmak üzere, ister Kur´an´da ve isterse hadislerde, Cenab-ı Hakk´ın hâkimiyetini ifâde için gelen tâbirâttan -bunları lügat ve örfî kullanışlarıyla anlayınca- Cenâb-ı Hakk´a mekân izâfe etmek, Zât-ı Akdeslerini insana benzetmek gibi, İslâm inancına uymayan mânâlar ortaya çıkarmaktadır. Kur´an âyetleriyle de tesbit edildiği üzere Zât-ı

İlâhî´nin eşi benzeri yoktur, zihinler O´nu tasavvurdan âcizdir. O´nu zaman, mekân, şekil gibi kayıtların hiçbirine tâbi kılamayız. Gözle görülmeyen, hayalle tasavvur edilemeyen, gaybî, İlâhî varlığı kavrayabilmemiz için Kur´an-ı Kerim ve hadisler, bâzı teşbîhlere yer vermiştir. İşte Kürsî ve Arş teşbîhleri bunlardandır. Biz bu teşbihler sâyesinde bir kısım İlâhî hakikatları kavrayabilmekteyiz. Yanlış anlaşılma olmasın diye bunlara yer verilmeseydi Allah tamamen meçhûlümüz kalacaktı. Öyle ise, bu çeşit ifâdeleri te´vîl ederek, kastedildikleri mânada anlamak gerekir. Nitekim selef âlimleri de öyle yapmışlardır.

Kur´ân-ı Kerim Cenâb-ı Hakk´ı tanıtırken, O´nun bize, "şah damarımızdan daha yakın" olduğunu belirtir. Bir başka âyette: "Secde et, O´na yaklaş" emriyle bizim O´ndan uzaklığımız ifâde edilir.

Yakınlık içinde uzaklık! Bu ezdâd İman mantığıyla tevhîd içinde kavranır, Aristo mantığıyla değil.

Sun´u ve yaratışını kavramaktan akılların âciz kaldığı Zât ne yüce, ne mukaddestir! Kâinatın zerrâtı adedince, O´nu nekâisten tenzîh eder, tesbîh ederiz, taksirâtımızın affını dileriz.[9]



ـ4ـ وعن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسول اللّهِ #: لَمَّا خَلَقَ اللّهُ تَعالى الْعَقْلَ. قالَ لَهُ: أقْبِلْ فأقْبَلَ، ثُمَّ قال لَه: أدْبِرْ فَأدْبَرَ، فقَالَ: مَا خَلَقْتُ خَلْقاً أحَبَّ إلىَّ مِنْكَ، وََ أرَكِّبُكَ إَّ في أحَبِّ الخَلْقِ إلَيَّ[. أخرجه رزين .



4. (1687)- İbnu Mes´ûd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri aklı yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlûkâtın en sevgilisi olana bindireceğim." [Rezîn ilavesi.][10]



AÇIKLAMA:



Rezîn´in ilâvesi olan bu hadisin kaynağı gösterilmemiştir. Ancak İbnu Hacer, Fethu´l-Bârî´de 1684 numarada kaydedilen İmran İbnu Husayn hadîsini şerh sadedinde, ilk defa yaratılanla ondan sonra yaratılanların sırasını göstermeye çalışırken ilk yaratılan şeyin akıl olduğunu beyan eden اَوَّلُ مَا خَلَقَ اللّهُ الْعَقْلُ rivâyetini kaydettikten sonra bunun sâbit, sahih bir senedi olmadığını belirtir. Keza el-Metâlibu´l-Âliye´de Hâris İbnu Ebî Üsâme´nin Müsned´inden naklen akıl üzerine kaydettiği 30 kadar hadisin başında: "hepsi de mevzu´dur" yani uydurmadır diyerek bilgi verir.

Şu halde aklın faziletiyle ilgili hadislerin sıhhatini ihtiyatla karşılamak gerekmektedir.[11]



ـ5ـ وعن جابر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال لى رسول اللّهِ #: أُذِنَ لِى أنْ أحَدِّثَ عَنْ مَلَكٍ مِنْ مََئِكَةِ اللّهِ تَعالى مِنْ حَمَلَةِ الْعَرْش: إنَّ مَا بَيْنَ شَحْمَةِ أُذُنِهِ إلى عَاتِقِهِ مَسيرَةُ سَبْعِمِائَةِ عَامٍ[. أخرجه أبو داود .



5. (1688)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Allah´ın meleklerinden olan Arş´ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivâyette bulunmam için bana izin verildi" dedi ve ilâve etti: "Onun kulak yumuşağı ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesâfedir" [Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4727).][12]



AÇIKLAMA:



Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın bu açıklamasında birkaç nokta gözükmektedir:

* Arş-ı Âzam, melekler tarafından taşınmaktadır. Bunlara hamele (taşıyıcılar) denmektedir.

* Arş-ı Âzam, insanın akıl ve hayali almayacak bir azamete sahiptir. Zîra, onu taşıyan meleklerden birinin sadece kulağı ile omuzu arasındaki mesafe, (at) yürüyüşü ile yedi yüz yıl tutmaktadır vs... İslâm ulemâsı, buradaki rakamın, çokluğu ifade (kesretten kinaye) için kullanıldığını, mesafeyi tahdîd için kullanılmadığını belirtmiştir.

İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)´tan Deylemî´nin kaydettiği bir rivâyette Arş´ı taşıyan meleklerin boyu hakkınd...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Alemin Yaradılışı 3
« Posted on: 25 Nisan 2024, 20:25:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Alemin Yaradılışı 3 rüya tabiri, Alemin Yaradılışı 3 mekke canlı, Alemin Yaradılışı 3 kabe canlı yayın, Alemin Yaradılışı 3 Üç boyutlu kuran oku Alemin Yaradılışı 3 kuran ı kerim, Alemin Yaradılışı 3 peygamber kıssaları, Alemin Yaradılışı 3 ilitam ders soruları, Alemin Yaradılışı 3önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes