> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte > Adap
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adap  (Okunma Sayısı 990 defa)
30 Mart 2010, 14:38:07
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Mart 2010, 14:38:07 »



Adap




BORÇ VE ÖDEME ÂDABI BÖLÜMÜ
UMUMÎ AÇIKLAMA
BORÇ VE ÖDEME ÂDABI BÖLÜMÜ


UMUMÎ AÇIKLAMA

Beşerî hayatın her meselesine, kendi zâviyesinden müstakil, orijinal çözüm ve istikâmet teklif eden İslâm dini, iktisâdî hayatımızın mühim bir meselesi olan borç bahsine de yer vermiştir. Hattâ bu bahse giren pek çok teferruata temas ederek genişçe yer vermiştir.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bir kısım hadislerinde borcun insan hayatında ciddi bir keder; hürriyetini, şahsiyetini, şerefini zedeleyici bir âmil olduğuna dikkat çeker: َ هَمَّ إَّ هَمُّ الدَّيْنِ وََ وَجَعَ إَّ وَجْعُ الْعَيْنِ

"Borcun sebep olduğu keder kadar ciddi bir keder, göz ağrısı kadar dayanılmaz bir ağrı yoktur." الدَّيْنُ رَايَةُ اللّهِ في اَرْضِ فإذَا اَرَادَ اللّهُ اَنْ يُذِلَّ عَبْداً وَضَعَهُ في عُنُقِهِ

"Borç Allah´ın yeryüzündeki zillet boyunduruğudur, Allah bir kulu zelîl etmek dilerse onu boynuna geçirir." اِنَّ الرَّجُلَ إذَا غَرِمَ حَدَّثَ وَكَذَبَ وَوَعَدَ فَاخْلَفَ

"Kişi borçlanınca konuşur, yalan söyler, vâdeder, sözünü tutmaz." Şu halde ödeme ihtimâli zayıf, zarurî olmayan borçlanmalardan kaçınmalı: إيَّاكُمْ وَالدَّيْنِ فإنَّهُ هُمٌّ بِاللَّيْلِ وَمَذَلَّة بِالنَّهَارِ

"Borçtan kaçının zîra o, gece keder, gündüz de zillet vesilesidir."



وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَوْ اَنّ رَجًُ قُتِلَ في سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ اُحْيِى ثُمَّ قُتِلَ ثُمَّ اُحْيِى ثُمَّ قُتِلَ وَعَلَيْهِ دَيْنَ مَا دَخَلَ الْجَنَّةَ حَتّى يُقْضى عَنْهُ دَيْنُهُ

"Nefsimi elinde tutan Zât´a kasem olsun, bir adam Allah yolunda öldürülse, sonra ihya edilse, tekrar öldürülse, sonra ihya edilse, tekrar öldürülse, üzerindeki borcu ödenmedikçe cennete giremez."

Borçlu ölenin borcu, vârislerince ödenmelidir. صَاحِبُ الدَّيْنِ مَغْلُولٌ في قَبْرِهِ َ يَفُكُّهُ إَّ قَضَاءُ دَيْنِهِ

"Borçlu ölen kimse kabirde bağlıdır, onu kurtaracak tek şey borcunun ödenmesidir."



كانَ النَّبِىُّ # َ يُصَلِّى عَلى رَجُلٍ عَلَيْهِ دَيْنٌ

"Hz. Câbir anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) borçlu olarak ölen kimsenin cenâzesine namaz kılmazdı. Bir cenâze getirilmişti, borçlu olup olmadığını sordu. "Evet iki dinar borcu var" denince, "Arkadaşınızın namazını siz kılın" dedi (ve kendisi kıldırmaktan kaçındı). Ebû Katâde: "Ben ödeyeceğim ey Allah´ın Resûlü!" dedi. Bunun üzerine kalkıp namazını kıldırdı. إنَّ صَاحِبَ الدَّيْنِ مُرْتَهَنٌ في قَبْرِهِ حَتّى يُقْضى دَيْنُهُ عَنْهُ

"Borçlu ölen kimse, kendi adına borcu ödeninceye kadar kabrinde rehinlenmiş gibidir." Resûlullah bu sözü, namazını kıldırması için getirilen cenâzenin borçlu olduğunu öğrenince, "Cebrâil borçlu olanın namazını kıldırmaktan beni men etti" diyerek imtina buyurduktan sonra söylemiştir.

Borçluya kolaylık göstermek gerekir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) borca karşı uyarmış, borçlanmamayı ısrarla tavsiye etmiş olmakla birlikte, borçlanmayı haram etmemiştir. Borçlanma, her devirde olduğu gibi günümüzde de beşerî hayatın -gerek ferdler, aileler planında ve gerekse devletler planında- vazgeçilmesi mümkün olmayan bir gereğidir. Sâdece ticârî hayat değil, birçok vecihleriyle ictimâî hayat borçlanmasız olamaz. Şu halde yukarıda sâdece bir kısmını kaydettiğimiz boçtan tahzîr eden hadisler, gereksiz ve ölçüsüz borçlanmalara, harama götüren borçlanmalara hamledilebileceği gibi, borçluya, yakınlarının yardımına ve hatta alacaklının anlayışlı davranmasına da hamledilebilir. Nitekim bu söyledimiz hususları takrir eden pek çok rivâyet vardır: مَنْ اَنْظَرَ مُعْسِراً اَوْ وَضَعَ عَنْهُ اَظَلَّهُ اللّهُ في ظِلِّهِ يَوْمَ َ ظِلَّ اَّ ظِلُّهُ

"Kim borçluya mühlet tanır veya bağışlayıverirse, Allah, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde (kıyamet gününde) onu gölgesinde gölgelendirir."



مَنْ اَنْظَرَ مُعْسِراً فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ مِثْلُهُ صَدَقَةً قَبْلَ اَنْ يَحِلَّ الدَّيْنُ فإذَا حَلَّ الدَّيْنُ فاَنْظَرَهُ فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ مِثَْهُ صَدَقَةً

"Kim bir fakire borç verirse, tanıdığı vâdeden önce geçen her gün, alacağı para kadar sadaka vermiş gibi sevâba nâil olur. Ödeme günü gelince te´hir ederse, her gün için iki misli sadaka vermiş gibi sevaba nâil olur."

Müslim´de gelen bir rivâyet de şöyle: "Sizden önce yaşayanlardan biri ölünce hesaba çekildi. Teraziye girecek hiçbir hayrı yoktu. Ancak zengindi, insanlara karışır, borç verir, hizmetçisine de: "Darda olanlara bağışlayın!" emrederdi. Allahu Teâlâ hazretleri: نَحْنُ اَحَقُّ بِذَلِكَ مِنْهُ تَجَاوَزُوا عَنْهُ

"Böyle davranmaya biz ondan daha layığız, günahlarını bağışlayıverin" emretti."

Borç korkusu teşebbüs ruhunu kırmamalıdır. Bâb hadisleri meyanında örnekleri görüleceği üzere, Resûlullah borçlanmaya teşvîk edici beyanlarda da bulunmuştur. Yanlış anlaşılmamalı, İslâm borçlanmayı yasaklamaz.

Şu halde, bu bölümde borç ve borç ödemenin âdâbıyla ilgili bâzı hadisleri görmüş olacağız.[1]



ـ1ـ عن أبى موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ #: إنَّ مِنْ أعْظَمِ الذُّنُوبِ عِنْدَ اللّهِ تعالى أنْ يَلْقَاهُ بِهِ عَبْدٌ بَعْدَ الْكَبَائِرِ الَّتِى نَهى اللّهُ عَنْهُا، أنْ يَمُوتَ رَجُلٌ، وَعَلَيْهِ دَيْنٌ َ يَدَعُ لَهُ قَضَاءَ[. أخرجه أبو داود .



1. (1930)- Ebû Mûsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâla nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebîrelerden sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir." [Ebû Dâvud, Büyû 9, (3342).][2]



AÇIKLAMA:



1- Hadiste borçlanmak ve bilhassa ödeyecek karşılığı olmayan borca girmek tavsiye edilmemekte ve kötülenmektedir. Zîra, ecel gizli olduğundan her an ölmek mümkündür. Şu halde zarûrî olmayan (mesken, giyecek, yiyecek gibi) aslî ihtiyaçlara girmeyen hususlarda karşılığı olmayan, ciddî borçlara girmekten kaçınmak, İslâm´ın kemâline delâlet eden bir edeb olmaktadır. Tîbî merhum bir soru sorup sonra cevabını verir: "İnsanlar üzerindeki hukûkullah, yani, Allah´ın hakları, kul hakkına nazaran müsâmaha ile karşılanmıştır, nitekim: يُغْفَرُ لِلشَّهِيدِ كُلُّ ذَنْبٍ إَّ الدَّيْنُ "Şehidin, borcu hâriç bütün günahları affedilir" hadisinde kul hakkı her şeyin üstünde tutularak, en büyük günah addedilmiştir. Halbuki bu hadiste borç büyük günahların altında tutulmaktadır, bu iki hadis nasıl te´lif edilir? dersen, derim ki: O hadiste, borçtan yasaklamak, çekindirmek için mübâlağa tarikiyle öyle söylenmiştir. Bu hadis ise, zâhirine uygun mânâda vârid olmuştur."

Bazı âlimler şöyle der: "Kebâiri işlemek Allahu Teâla´ya isyan etmektir. Borç almak isyan değildir. Bilakis borç almak câizdir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada, ödeyecek karşılığı olmadığı halde borçlu olarak ölen kimseye karşı şiddet göstermektedir. Gâyesi de insanların hukûkunun zâyi olmamasıdır." el-Azîzî de şunu söylemiştir: "Bu hadis, ödemekten âciz olan veya günaha sokacak bir şey için borçlanan kimseye hamledilmelidir."[3]



ـ2ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ #: مَنْ أخَذَ أمْوَالَ النَّاسِ يُرِيدُ آدَاءَهَا أدَّى اللّهُ عَنْهُ، وَمَنْ أخَذَهَا يُرِيدُ إتَْفَهَا أتْلَفَهُ اللّهُ تَعالى[. أخرجه البخارى .



2. (1931)- Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, ödemek arzusu ile insanların malını alır ise, Allah (onun borcunu) ona bedel edâ eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telef eder." [Buhârî, İstikrâz 2.][4]



AÇIKLAMA:



Âlimler bu hadisten bazı hükümler çıkarmıştır:

* Halkın malını suistimal etmeyi terkedip, borçlanma hâlinde en güzel şekilde ödemeye teşvik var.

* Cezâ, amel cinsindendir.

* Üzerinde borç olan kimse, (bunu ödemeden) köle âzad edemez, tasaddukta bulunamaz. Bunları yaparsa reddedilir.

* İyi niyet sahibi olmaya teşvik, kötü niyetten de tahzir ve terhîb var.Ödeme azminde olanları borçlanmaya teşvik var. İbnu Mâce´nin bir rivâyetine göre Abdullah İbnu Ca´fer hadisten çıkan bu hükümle amel etmiştir. Zîra borç aldığı zaman kendisine "niçin borçlanıyorsun" diye sorulur. Verdiği cevap şudur: "Ben Resûlullah´ı işittim, اِنَّ اللّهَ مَعَ الدَّائِنِ حَتّى يَقْضِىَ دَيْنَهُ "Allah, borcunu ödeyinceye kadar (iyi niyet sâhibi) borçlu ile berâberdir" buyurdu, demiştir.

Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ)´nin bir rivâyetinde de Resûlullah şöyle buyurmuştur: "Borcunu ödeme niyetinde olan hiçbir kul yoktur ki Allah´tan yardım görmesin." Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) bu yardıma mazhar olmak için borçlanır, "Ben bu yardımı arıyorum" dermiş. Dilimizde yaygın olan "Borç yiğidin kamçısıdır" sözü bu hadislerden menşeini almış olmalıdır. Borçtan çok korkan, bu yüzden fazla çekingen olan, iş hayatını geliştiremez.

Öyle ise, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın borçla ilgili yasaklayıcı ifâdelerini tek taraflı anlamayıp, gerçek espiriyi yakalamaya çalışmalıdır.

* Hadiste şu mânalar var: Bir kimse borçlanarak bir şey satın alıp tasarrufta bulunsa ve bu meyanda borcunu ödemeye kâdir olduğunu izhâr etse, ancak sonradan aksi ortaya çıksa, bu durumda bey´ (alışveriş) hemen reddedilmeyip, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in, hakkındaki duayı ve bu vaziyette alışverişi reddetmeye icbâr etmemesini esas alarak vâdenin dolmasını beklemek gerekir.[5]



ـ3ـ وعن عمران بن حذيفة قال: ]كانَتْ مَيْمُونَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْها تَدَّانَ وَتُكْثِرُ فقَالَ لَهَا أهْلُهَا في ذلِكَ وََمُوهَا، فقَالَتْ: َ أتْرُكُ الدَّيْنَ، وَقَدْ سَمِعْتُ خَلِيلِى وَصَفِىِّ # يَقُولُ: مَا مِنْ أحَدٍ يَدَّانُ دَيْناً فَيَعْلَمُ اللّهُ تَ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adap
« Posted on: 25 Nisan 2024, 11:49:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adap rüya tabiri,Adap mekke canlı, Adap kabe canlı yayın, Adap Üç boyutlu kuran oku Adap kuran ı kerim, Adap peygamber kıssaları,Adap ilitam ders soruları, Adapönlisans arapça,
Logged
30 Mart 2010, 14:38:56
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #1 : 30 Mart 2010, 14:38:56 »



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis borçlulara, îcâbında borcun tamamen bağışlanma derecesine kadar varan iyi muameleye Hz. Peygamber´in verdiği ehemmiyeti gösteren bir başka delil olmaktadır.[16]

2-ZENGİN VE FAKİR KİMLERDİR?

Bu bahiste sıkça geçen bu kelimeleri açıklamakta faydı var.

Hemen belirtelim ki, İslam âlimleri, "zengin" ve "fâkir"i tarifte ihtilâf ederler. Sadece geçmişte değil, günümüzde bile bunların izâfî değerlendirmeler olduğu açıktır. Zenginlik ve fakirlik mefhumları Kur´an´da, hadislerde de sıkca geçen tâbirlerdir. Târif, tavsîf gibi değerlendirmelerde öncelikle nassa dayanan İslâm ulemâsının ihtilâfı, o konuda nassların da farklı yorumlara imkân verecek bir muhtevâda geldiğini ifâde eder.

Aynî, mûsır´ın yani zenginin tarifinde ulemânın ihtilâf ettiğine dikkat çektikten sonra şu bilgileri verir:

* Bâzıları: "Yanında, kendisinin ve bakmak zorunda olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılayacak malı olan, zengindir" demiştir.

* Sevrî, İbnu´l Mübârek, Ahmed, İshak: "Yanında elli dirhemi veya elli dirhem kıymetinde altını olan kimse zengindir" derler.

* Şâfiî: "Bir insan vardır, tek dirhem kazanmakla zengin sayılır, bir insan vardır, bin dirhem kazancına rağmen zayıflığı ve ailesinin kalabalık oluşu sebebiyle fakirdir" der.

* Bazıları: "Zekât nisâbına mâlik olan, zengindir" demiştir.

* Bazıları: "Zekât alması haram olan kimse zengindir" demiştir.

* Bazıları da: "Giyecek, yiyecek, mesken, hizmetçi ve borcuna yetecek miktardan fazla malı olan, zengindir" demiştir.

Hanefîlere göre -Muhît ve Mebsût sahiplerinin belirttiği üzere- zenginliğin üç mertebesi vardır:

1- Zekâtı farz kılan zenginlik.

2- Sadaka-ı fıtr´ı, kurban kesmeyi vâcib ve zekât almayı haram kılan zenginlik. Bu aslî ihtiyaçlarından fazla iki yüz dirhem gümüş değerinde mala sahip olandır. Oturmadığı ev, kiraya verdiği dükkan gibi malı mülkü olmak gibi.

3- Dilenmeyi haram kılan zenginlik. Bazıları "Bu, elli dirhem kıymetinde bir şeye sahip olmaktır" demiştir. Ulemânın büyük ekseriyeti: "Günlük gıdasına sâhip olan ve avret mahallini örtecek kadar da giyeceği bulunan kimseye dilenmek haramdır, keza "Kazanabilecek güçte olan fakirin dilenmesi de haramdır" demişlerdir.

Aynî, bu açıklamalardan sonra der ki: "Âlimlerin bu tarif ve tavsîfleri, dilenmesi ve sadaka alması câiz olan ve olmayan kimseleri belirlemek maksadıyla yapılmıştır. Kendilerine, alacaklıların tarafından kolaylık göstermeleri tavsiye edilen "darlanmışlar"la ilgili değildir. Ancak burada, yâni borçluya mühlet tanıma mevzûunda kim zengindir, kim fakirdir, bunun tâyini örfe kalmıştır. Meselâ kimin hâli emsaline nisbetle iyi addedilirse o zengindir, iyi addedilmeyen de fakirdir.[17]"



ـ10ـ وعن أبى هريرة رَضِى اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ لِرَجُلٍ عَلَى رَسُول # سنٌّ مِنَ ا“بِلِ فَجَاءَهُ يَتَقَاضَاهُ، وَإنَّهُ أغْلَظَ لَهُ في القَوْلِ حَتَّى هَمَّ بِهِ بَعْضُ الْقَوْمِ. فقَالَ: دَعُوهُ فإنَّ لِصَاحِبِ الحَقِّ مَقَاً. ثُمَّ قَالَ أعْطوهُ فَطَلَبُوا سِنَّهُ فلَمْ يَجِدُوا إّ سِنّاً فَوْقَهَا. فقَالَ: أعْطُوهُ. فقَالَ أوْفَيْتَنِى أوْفَاكَ اللّهُ تَعالى! فَقَالَ #: إنَّ خَيْرَكُمْ أحْسَنُكُمْ قَضَاءً[. أخرجه الخمسة إ أبا داود 10.



(1939)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´da bir adamın (parası ödenmemiş) bir devesi vardı. Borcunu istemeye geldi. Bu sırada kaba sözler sarfetti, hatta Ashab´tan bâzıları haddini bildirmek istedi. Ancak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buna meydan vermeyip:

"Bırakın onu! Hak sâhibinin konuşma hakkı vardır" buyurdu, sonra da:

"Devesini verin!" diye emretti, (ilgililer) devesini aradılarsa da bulamadılar. Fakat onunkinden daha değerli bir deve buldular. Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz:

"Bunu verin" dedi. Adam: "Bana borcunu tam ödedin, Allah da sana ödesin" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir!" buyurdu." (Buhârî, İstikrâz, 4, 6, 7, 13, Vekâlet 5, 6, Hibe 23, 25; Müslim, Musâkât 118-122, (1600-1601), Tirmizî, Büyû 75, (1316, 1317); Nesâî, Büyû 64, (7, 291).][18]



AÇIKLAMA:



1- Bu rivâyet muhtelif tariklerden gelmiştir. Aralarında bazı farklılıklar var. Meselâ, Müslim´in bir rivâyetinde Resûlullah´ın bu deveyi ödünç olarak aldığı, adam almaya gelince Ebû Râfi´e zekât develerinden ödemesini emrettiği, ancak vermek üzere bulduğu devenin, adamdan alınmış olan deveden daha değerli olduğunu söyler. Hz. Peygamber onun verilmesini emreder ve: "Zîra insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyen kimsedir" buyurur. Yine Müslim´in bir başka rivâyetine göre, adam devesini almaya gelince, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ona kendisininkinden daha üstün bir deve verin" diye emretmiştir. Tirmizî´nin bir rivâyetinde Resûlullah´ın bir deve istikraz ettiği, ona bedel, ondan daha iyisini vererek borcunu ödediği belirtilir.

2- Bu hadis, ödünç almak ve borçlanmanın cevâzına delildir. Daha önce (1930, 1931. hadisler) açıkladığımız üzere, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) borçlanmayı tavsiye etmemiş ise de, kaçınılmaz ve gerekli hallerde bunlara da hayatında yer vererek ümmetine örnek olmuştur. Ulemâ, borçlanmanın cevâzında ittifak eder. Ancak âlimler ödünç alıp vermenin misli bulunan şeylerle câiz olacağını belirtirler. Ölçülen, tartılan şeyler gibi. Sayı hesabıyla satılan birbirinden farklı şeylerde câiz değildir.

3- Bu hadisten hayvanın da istikraz edilebileceğine yâni ödünç alınabileceğine delil çıkarılmıştır. İmam Mâlik, Şâfiî ve Ahmed İbnu Hanbel başta, birçok âlim bu görüştedir. Ebû Hanîfe ve ashâbı, Sevrî, Hasan İbnu Sâlih ise hayvanın istikrazını câiz görmezler. Çoğunlukla âlimler câriyenin istikraz edilemeyeceğini, sadece mahremi gibi cimanın haram olduğu birisi veya hünsa veya kadın dışında kimseye cariyenin istikraz edilemeyeceğinde ittifak ederler.

4- Aynî, alacaklının kabalığını, hakkını talep tarzında görür, işitene ezâ verecek kelimeler sarfetme şeklinde görmez. "Zîra, der, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a karşı o çeşit davranış küfürdür." Aynî, sözüne devamla, zaman zaman Yahudî gibi gayr-ı müslimlerden bu çeşit sözlerin vârid olduğunu belirttikten sonra: "Ancak, der, Abdurrezzak´ın rivâyetinde bu kimsenin bedevî olduğu tasrîh edilmiştir. Zaten, onların bir şey taleb ederken sert ve kaba davranmaları her zaman görülen bir âdetleridir" der.

5- Âlimler, sıhhati yerinde olan ve evinde bulunan bir kimsenin, dâvâsı için bir başkasını vekîl tayin edebileceğini, bunun câiz olduğunu bu hadisten çıkarmıştırlardır. Zîra Hz. Peygamber, deve sâhibine borcun ödenme işini vekile havâle etmiştir.

et-Tavzîh sâhibi, bu hadisin Ebû Hanîfe´nin aleyhine bir delil teşkil ettiğini söyler. Çünkü "Ebû Hanife sağlam ve memleketinde bulunan kimsenin vekil tutma işini bazı şartlar altında caiz görmüştür, şöyle ki:

a) Kişi, hasmının (yani kendisiyle ihtilafta olan kimsenin) rızasını almalıdır.

b) Hastalık özrü bulunmalıdır.

c) Üç günlük bir yolculuğu olmalıdır.

Bu hadis, bu mülâhazalara aykırıdır. Zîra Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) Ashâbına üzerinde borç bulunan deveyi ödemeleri için emretmiş, bu işe onları vekil kılmıştır. Üstelik o sırada Hz. Peygamber gâib değildi, hasta da değildir."

Aynî bu tenkîde şöyle cevap verir: "Bu hadis Ebû Hanîfe aleyhine bir hüccet değildir. Çünkü o, cevâzı nefyetmiyor, bilakis ona göre de akid câizdir; ancak ona göre, akid gerekli değildir. Yani, dâvâlının dâvâ ve ihzar isteme, bizzat cevap verme hakkının bâki kaldığını söylemiştir. Aslında bu görüş İbnu Ebî Leylâ´nın da görüşüdür. Tevkil hususunda erkekle kadın, dulla bekâr arasında fark yoktur."

6- İmâm, fakirler için zekât malından ödenmek üzere veya diğer Müslümanlar için beytü´lmâlden ödenmek üzere zenginlerden borç alabilir, bu yetkiye sahiptir. Zîra, sadedinde olduğumuz hadiste mezkûr olan deveyi Resûlullah şahsı için istikraz etmiş değildir. Nitekim, bedevî geldiği zaman, sadaka develerinden ödenmesi için emir vermiştir. Deveyi kendisi için istikraz etmiş olsaydı, sadaka develerinden ödenmesini emredemezdi. Zîra sadakadan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın her çeşit istifâdesi haram kılınmıştır.

7- İmam, fakirler için istikrazda bulunduğu zaman, ödeme sırasında, aldığından daha iyi bir şekilde onların malından ödemede bulunması, câizdir.[19]



ـ11ـ وعن أبى قتادة رَضِى اللّهُ عَنْهُ قال: ]أُتِىَ النَّبِىُّ # بِرَجُلٍ لِيُصَلِّىَ

عَلَيْهِ. فَقَالَ # صَلُّوا عَلى صَاحِبِكُمْ فإنَّ عَلَيْهِ دَيْناً، فقلت: هُوَ عَلىّ يَا رسُولَ اللّهِ قَال بِالْوَفَاءِ؟ قلتُ بِالْوَفَاءِ. فَصَلّى عَلَيْهِ[. أخرجه الترمذي وصححه والنسائى .



11. (1940)- Ebû Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a namazını kıldırıvermesi için bir adam(ın cenâzesi) getirildi. Aleyhissalâtu vesselâm:"Onun üzerinde borç var, arkadaşınızın namazını siz kılın!" buyurdu. Ben:"(Borç) benim üzerime olsun, ey Allah´ın Resûlü" dedim."Sadâkatle mi?" dedi."Sadâkatle!" dedim. Bunun üzerine cenazenin namazını kıldı." [Tirmizî, Cenâiz 69, (1069); Nesâî, Cenâiz 67, (4, 65).][20]


AÇIKLAMA:


1- Kâdı İyaz ve diğer bir kısım âlimler: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in borçlu ölen kimsenin namazını kılmaktan imtina etmesi, hem borçlanmaktan caydırmak (tahzîr) ve borcun ödenmesinde savsaklama vs. kusurlu davranışları önlemek, hem de borçlunun üzerinde insanların hukuku ve onlara karşı işlenmiş haksızlıklar bulunması sebebiyle duasını durdurmak düşüncesinden ileri gelebilir" demişlerdir. Ebû Bekr İbnu´l-Arabî de şunu söyler: "Üzerinde borç olduğu halde ölen kimseye namaz kılmaktan imtinâsının sebebi, borca girmekten caydırmayı gaye edinir. Tâ ki halkın malı zâyî...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes