> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Tevekkül -Şükür- Yakin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevekkül -Şükür- Yakin  (Okunma Sayısı 1816 defa)
13 Ocak 2010, 11:13:13
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 11:13:13 »



Tevekkül

«Müminler Allah´a tevekkül etsinler». (İbrahim, 14/11); «Eğer mümin iseniz Allah´a tevekkül ediniz». (Mâide, 5/23) buyurmuştur (56).

Resûlüllah (s.a.) buyurmuştur ki: «Bir hac mevsiminde bütün ümmetler bana gösterilmişti,´ dağları ve ovaları dolduran ümmetimin çokluğu ve teşkil ettiği yekûn hoşuma gitmişti. Bana soruldu: Durumdan memnun musun? Evet, dedim. Bunlarla beraber, (Allah´a tevekkül ederek) dağlama ile tedavi yapmıyan, falcılık ve üfürükçülük gibi şeylere inanmayan ve Rablerine tevekkül edenlerden yetmiş bin kişi hesapsız ve sualsiz cennete gireceklerdir. Bunun üzerine Ukkaşe b. Mıhsan Esedî ayağa kalktı ve: Ya Resûlallah! Dua buyur da Allah beni o zümreden eylesin, dedi. Resûlüllah (s.a.)-. Allahım! Bunu da onlardan kıl, diye dua eyledi. Bunu gören diğer bir adam da aynı şekilde: Dua buyurun da Allah beni de onlardan eylesin, dedi. Fakat Resûlüllah (s.a.): Bu konuda Ukkaşe senden önce davrandı, buyurdu» (57).

Ebu Ali Ruzbârî, Amr b. Sinan´a, «Sehl b. Abdullah´tan bir menkıbe naklet», diye ricada bulundum. Dedi ki: «Sehl şöyle derdi: Tevekkülün alâmeti üçtür. Kimseden bir şey istememek (dilenmemek), verileni reddetmemek, ele geçeni biriktirmemek».

TevekkUl bahsini krş: Luma, s. 51, 195, 225; Ta´arruf, s. 100; Kûtu´1-ku-
lûb, II, 3; İhya, IV, 238.

56. Tevekkül: Sebep ve tedbirde ihmal göstermemek şartıyle sebebi hiç nazarı itibara almamak, Allah Taâlâ´ya güvenmek. Tevekkül işi Rab Taâla´-ya havale etmek, işi idare etsin diye O´nun ilmine ve murakabesine sığınmak, sebep ve tedbiri ilâhlaştırmamak, insan irâdesine ve tabiat kanunlarına Allah´ın irâdesinden daha çok önem ve değer vermemek, kısaca Allah^ı vekil kılmak ve vekile tam olarak itimad etmektir. Sûfîler beşeri irâdeye, sebep ve tedbir fikrine ve tabiat kanunlarına fazla önem ve değer vermenin, ilâhî irâdeye ve takdire önem ve değer vermemek mânasına geldiğine kânidirler. Sebep ve tabiat kanununa ne kadar çok önem verilirse, ilâhî iradeye o kadar az ehemmiyet verilir. Sebep ile ilâhî irâde arasında ters orantı vardır.

57. Buharî, Müslim. Aclûni T. 448.

«Tevekkül nedir?» diye soran Ebu Musa´ya, Bayezid: «Peki! Senin kanaatına göre nedir?» diye sormuş-, o da: «Bizim arkadaşların fikrine göre tevekkül, yırtıcı hayvanlar ve yılanlar seni sağından ve solundan ısırarak zevk u safa etseler, bütün Cehennem ehli Cehennemde azap ve işkence görseler, sonra sen bu ikisinin arasında fark görsen (yani iki durumdan birini irâdenle tercih etsen) tevekkül sahiplerinin zümresinden çıkmış olursun» (Zira Allah´ın hakkındaki tercihine itimadın yok), dedi.
Sehl b. Abdullah demiştir ki: «Tevekkülde ilk makam, Aziz ve Celil olan Allah´ın huzurunda hareket ve tedbire sahip olmayan cenazeyi istediği gibi döndüren gassal (yıkayıcı)nın önündeki ölü gibi olmandır». (Allah´ın huzurunda, gassalin önündeki cenaze gibi iradesiz ol).

Hamdûn, «Tevekkül, Allah Taâlâ´ya sımsıkı sarılman ve ona itimad etmendir», demiştir.
Adamın biri, Hâtemü´l-Asamm´a, Nereden yiyiyorsun? diye sordu. Hâtem bu. soruya: «Yerlerin ve göklerin hazineleri Allah´ındır, fakat münafıklar bunu idrâk etmezler». (Münafıkün, 63/7) diye cevap verdi.

Malum olsun ki: Tevekkülün yeri kalptir. Zahirde (tedbir ve sebebe tevessül ile çalışmak) hareketle meşgul olmak kalpteki tevekküle zıt değildir. Kul takdirin Allah Taâlâ cihetinden olduğuna hakikaten ve yakinen kanaat getirmiş olursa, bu durumda istediği bir şeyi elde edemezse, «O´nun takdiri budur» diye; elde ederse, «Bu onun lütfudur» diye düşünür.

Enes b. Mâlik anlatıyor: «Devesine süvari olan bir adam Resûlüllah (s.a.) in huzuruna geldi ve Ey Allah Resulü, devemi salıveriyor ve tevekkül ediyorum, ne dersiniz? dedi. Resûlüllah (s.a.): Hayır! Bağla ve öyle tevekkül et, buyurdu» (58).

İbrahim Havvas, «Nefsi konusunda tevekkülü sıhhatli olanın, başkası hakkındaki tevekkülü de sağlam olur». (Aczini bildiği için kendine güvenmiyen, başkalarının da kendisi gibi âciz olduğunu bilir, onlara güvenemez. Sadece Allah´a itimad eder) demiştir.

Bişr Hafî, «İnsanlardan biri, Allah Taâlâ´ya tevekkül ettim, diyor. Halbuki Allah Taâlâ´ya karşı yalan söylüyor. Gerçekten Allah´a tevekkül etseydi, onun hakkındaki muamelesine de razı olurdu», demiştir.
58. TirmizÎ, Kıyamet, 60.

İbrahim Havvas diyor ki: «Çölde yolculuk yaparken kulağıma hatiften bir ses geldi, o tarafa döndüm, bir bedevinin yürüdüğünü gördüm. Bedevi bana: Ya İbrahim! Tevekkül bizim yanımızdadır. Çölde yanımızda ikâmet edersen, sağlam bir tevekkül anlayışına sahip olursun. Bilmiyor musun ki yiyecek-içecek bulunan bir kasabaya ulaşma ümidi ile hareket etmen, o kasabada ikâmet etmene sebep oluyor? Kasabaya ulaşma ümidini söküp at ve öyle tevekkül et, dedi».
İbn Ata´ya: Tevekkülün hakikati nedir? diye sorulmuş. O da: «İçinde sebeplere karşı şiddetle ihtiyaç duymana rağmen sende sebeplere karşı bir meylin zuhur etmemesi, sebepler üzerinde önemle durmana rağmen Hakk´da bulduğun sükûnun hakikatından bir şey kaybetmemendir», diye cevap vermiştir.

Serrac, «Tevekkülün şartı Ebu Türab Nahşebî´nin şu sözüdür: Bedeni kulluğun içine atmak, kalp ile Rab Taâlâ´ya bağlanmak; Allah kâfidir, diye itminan içinde bulunmak, verilirse şükretmek, verilmezse sabretmek tevekkülün şartıdır», demiştir.

Zunnûn´un şu sözü de bu kabildendir: «Tevekkül, kendi tedbirini terketmen, güç ve kuvvet fikrini içinden söküp atmandır. Kul, Allah Taâlâ bende olanı, içinde bulunduğum hali görüyor ve biliyor kanaatına varmadıkça tevekkülü kuvvetlenmez».

Ebu Cafer b. Ferec diyor ki: «Cemel-i Aişe (Aişe´nin devesi) diye tanınan bir adam gördüm, asi ve arsızlarla birlikte dövülüyordu. Adama: Size indirilen darbelerin acısının en az olduğu zaman ne vakittir? diye sordum. Sopa yememize sebep olan kişi bizi gördüğü zaman». (Dövülme sebebini bildiğimiz vakit, yani kul sıkıntıya girdiği ve musibetlere uğradığı zaman bunun sebep ve hikmetlerini kavramaya çalışırsa elemi hafifler).

Hallac-ı Mansûr, İbrahim Havvas´a: «Bunca sefer yapıp bu kadar çöller geçerken ne yaptın?» demiş. O da: «Tevekkül hâli üzere bulundum, kendimi bu esasa göre düzene soktum», diye cevap vermiş. Hallaç da: «İçini imar gayesi ile ömrünü tükettin, tevhiddeki fena nerede kaldı?» diye karşılık vermişti. (Tevhidde fâni olmak tevekkülün en yüksek mertebesidir).

Ebu Hâtem Sicistânî´nin Ebu Nasr Serrac´dan şunu naklettiğini işitmiştim: «Tevekkül, Ebu Bekr Dakkak´ın söylediği şu sözdür: Hayatı bir güne irca etmek ve yarının derdini gönülden silmektir.
Yakub Nehrecorî diyor ki: «Kâmil mânası ile tevekkül, mancınıka koyulup ateşe atılacağı zaman, bir ihtiyacın var mıdır? diye soran Cebrail (a.s.) e İbrahim (a.s.) in: Senden bir ihtiyacım yok (Bana Allah kâfidir)! derken vukua gelmişti. Çünkü o zaman Hz. İbrahim´in nefsi Allah Taâlâ ile gaybet hâlinde idi. Allah ile beraber olduğu için Aziz ve Celil olan Allah´tan başka bir şey görememekte idi».
Zunnûn, Tevekkülün ne demek olduğunu soran bir adama: «(Mal, nefis, ihtiras gibi) rabları söküp atmak ve sebeplere itimad fikrinin kökünü kazımaktır», demiş; sual sahibi: Biraz daha malumat verir misiniz? deyince: «Yani, nefsi Rab (efendi) olma durumundan çıkarıp kulluk yapma vaziyetine sokmaktır», diye cevap vermişti.

Hamdûn Kassar´a: Tevekkülün ne olduğu sorulmuş, o da şu cevabı vermişti: «Onbin lira paran olsa, bir kuruş da borcun bulunsa, bu bir kuruşun boynunda borç olarak kalmasından ölmeden önce emin olmamandır. Aynı şekilde onbin lira borcun olsa, bunu ödeyecek hiç bir şey de bırakmasan, Allah Taâlâ´nın senin adına o borcu ödeyeceğinden ümit kesmemendir».

Ebu Abdullah Kureşî´ye tevekkülden sorulmuş, o da: «Her halükârda Allah Taâlâ´ya bağlanıp, ona güvenmektir», demişti. Soruyu soran zat: Biraz daha açıklar mısınız? deyince; «Seni başka bir sebebe ulaştıran tüm sebeplere itimadı terketmek, böylece sebeplerin yaptığı işi Hakk Taâlâ´nın üzerine alması halidir», demişti. (Her işimi bizzat Hakk üzerine alsın diye seni maksada doğrudan veya dolayısı ile ulaştıran bütün sebeplere itimadı terketmendir).

Sehl b. Abdullah, «Tevekkül, Nebi (s.a.) nin halidir. Çalışıp kazanmak ise sünnetidir. Onun hâli üzere bulunan sünnetini katiyyen terketmez>, demiştir.

Ebu Said Harraz, «Tevekkül, sükûneti olmayan bir.sallantı ve sallantısı bulunmıyan bir sükûnettir» (Tevekkül, huzursuz bir ızdırap ve ıztırapsız bir huzurdur. Maddi sebebe karşı huzursuz bir ız-tırap, hakiki sebep olan Hakk´a karşı ıztırapsız bir huzur hâlidir),
demiştir.

Tevekkül, insana göre (dünyalığın) azalması hali ile çoğalması halinin yekdiğerine eşit olmasıdır, denilmiştir. îbn Mesrûk, «Tevekkül, kaza ve kaderin hükmüne kayıtsız ve endişesiz bağlanmak, razı olmaktır demiştir.

Hallaç, «Hakiki mütevekkil, bulunduğu yerde kendisinden daha muhtaç ve daha çok hak sahibi biri varsa orada yemek yemez», demiştir.

Ömer b. Sinan anlatıyor: «Yanımızdan geçen İbrahim Havvas´a: Yaptığın seferler esnasında, karşılaştığın en acayip şeyi bize anlatır mısın? diye ricada bulunduk. Olur! dedi: Bir kere Hızır (a.s.) ile karşılaşmıştım, benimle sohbet etmek arzusunu gösterdi. Ona itimad edip sükûn bulmamın tevekkül halimi bozacağından korktum ve derhal kendisinden ayrıldım».

Sehl b. Abdullah´a tevekkülün ne olduğu sorulmuş, o da: «Başkasına bağlanmaksızın Allah Taâlâ ile yaşayan bir kalbin hâli», demişti.

Üstad Ebu Ali Dakkak (r.a.) in şöyle dediğini işittim: «Mütevekkilin üç derecesi mevcuttur: Tevekkül, teslim, tefviz. Tevekkül sahibi Allah´ın vaadine güvenip huzur bulur; Teslim sahibi Allah´ın (halini bildiğine kani olarak) ilmi ile iktifa eder, Tefviz sahibi Allah´ın hükmüne rızâ gösterir».
Yine Ebu Ali´nin, «Tevekkül başlangıç, teslim orta, rızâ ise son hâldir», dediğini işitmiştim.
Ebu Ali Dakkak´a: Tevekkül nedir?...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevekkül -Şükür- Yakin
« Posted on: 26 Nisan 2024, 20:50:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevekkül -Şükür- Yakin rüya tabiri,Tevekkül -Şükür- Yakin mekke canlı, Tevekkül -Şükür- Yakin kabe canlı yayın, Tevekkül -Şükür- Yakin Üç boyutlu kuran oku Tevekkül -Şükür- Yakin kuran ı kerim, Tevekkül -Şükür- Yakin peygamber kıssaları,Tevekkül -Şükür- Yakin ilitam ders soruları, Tevekkül -Şükür- Yakinönlisans arapça,
Logged
06 Mart 2019, 20:58:26
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 06 Mart 2019, 20:58:26 »

Esselamu aleyküm. Allahın verdiği yarattığı her seye sukur eden tevekkül eden ve onun rızasında yasayan kullardan olalım inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Mart 2019, 06:28:54
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.958


« Yanıtla #2 : 07 Mart 2019, 06:28:54 »

Aleyküm Selam. Rabbim bizleri herdâim şükreden kullarından olabilmeyi nasip etsin inşaAllah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes