> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Tasavvuf-Şeriat Münasebeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvuf-Şeriat Münasebeti  (Okunma Sayısı 1285 defa)
12 Ocak 2010, 16:59:35
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Ocak 2010, 16:59:35 »



TASAVVUF-ŞERİAT MÜNASEBETİ

Hicrî II. asrın sonlarında doğan ve ikibuçuk asırlık bir hayattan sonra Kuşeyrî´nin zamanına gelen tasavvuf hareketi, özellikle bu hareketin bazı şekilleri zaman zaman şeriattan uzaklaşmış, hatta ondan irtibatını bile koparmıştı. Biz, mutasavvıfların zahiri hüküm ve amellerden uzaklaşmaları hadisesine «tasavvufun şeriattan uzaklaştırılması vakıası» diyoruz. Diğer taraftan şekle ve dış görünüşe aşırı derecede bağlı kalan zahir ulemasının bâtıni hüküm ve amelleri ihmal etmeleri hadisesine de «şeriatın tasavvuftan uzaklaştırılması hadisesi» ismini vermekteyiz.

15.Bk. Massignon, «Tasavvuf», İslâm ansiklopedisi, XII/1; Risale, Sohbet bahsi, s. 579.

Böylece önce yekdiğerinden ayrılmaları ihtiyaç halini almıştı, Anlatılan sebepten dolayı tasavvuf cereyanı ke-lâmcı, fıkıhcı ve hadiscilerin muhitine giremiyor, muhafazakâr Sünnîler arasında tutunamıyordu. Zira kelâm, fıkıh ve hadis âlimleri en azından tasavvufa şüpheli bir nazarla bakıyor, bazan da onu bir ilhad hareketi Olarak değerlendiriyordu. Diğer taraftan mutasavvıflar zahir ulemasını; şekilci, resmiyetçi ve öze yabancı olmakla suçluyorlardı. Gerçi Kuşeyri zamanına kadar şeriata saygılı mutasavvıflar veya tasavvufa sempati duyan zahir âlimleri yetişmemiş değildi. Meselâ Kuşeyrî´nin şeyhleri Dekkak ve Sülemi şeriata son derece hürmet eden şeyhlerdi. Fakat bu gibi şahsiyetler azdı. Şeriatla tasavvufu bağdaştırmak için sarfettikleri gayretler Kuşeyri kadar tesirli olamamıştı.

Kuşeyrî´nin Risalesi sayesinde zâhir-bâtın, şeriat-hakikat, tasavvuf ve nakil barışmış ve kucaklaşmıştı. Onun için Kuşeyri´ye «el-Cami beyne´ş-şeriati ve´l-hakikat yani şeriat ile hakikat ilimlerini uz-laştıran (te´lif, telfik ve cem´eden) adı verilmiştir. Kuşeyrî´nin tasavvuf tarihindeki büyük ehemmiyeti bu işi başarmış olmasından ileri gelmektedir. Ancak tasavvufla şeriatı barıştırmak için

Kuşeyrî, tasavvufu şeriata yaklaştırmıştı. Ondan kısa bir müddet sonra yaşamış olan Gazali, şeriatı tasavvufa yaklaştırmak suretiyle aynı neticeye ulaşmıştı. Kuşeyrî´nin bu konudaki sistemli ve başarılı çalışmaları sayesinde tasavvuf, Sünnî çevrelerde şüpheli ve mahzurlu olma damgasından kurtuldu. Kuşeyrî´nin müdafaası ve tanıtması sayesinde zahir uleması nazarında beraat etti. Ondan sonra muhafazakâr Sünnî muhit içine serbestçe girdi ve dolaştı. Buralarda çok sayıda taraftar buldu, yayıldı ve bir daha bu muhitten ayrılmadı. Bahis konusu yaklaşma, tanışma, barışma ve kucaklaşma hadisesini daha yakından tanımağa çalışalım:

Büyük araştırmacı İbn Haldun, Şifâü´s-sâil isimli değerli eserinde, Kuşeyrî´nin tasavvuf görüşünü ve bu görüşün diğer tasavvufi cereyanlar arasındaki yerini şöyle belirtir:

«Tasavvufi hal ve makamları elde etmek için harcanan sürekli ve düzenli çabalara mücahede ve riyazet adı verilir. Mücahede ve
İbn Haldun´un bu mühim eseri Tasavvufun mahiyeti adıyla tarafımızdan tercüme edilmiş ve basılmıştır. (Dergâh, yayınları, istanbul, 1977)

İbadet ve amelle yaşamaktır. Bu mücahedenin gayesi (cehennemden) kurtuluşdur. (necat, fevz)
Halis Muhasibi´nin er-Riâye isimli eserinde anlatılan tasavvuf budur.

«İkincisi, istikamet için mücahede ve riyazettir. Burada esas olan nefsi terbiye etmek, her zaman itidal üzere bulunmasını sağlamak. Kur´an ve hadisteki ahlâk anlayışını tabiî bir huy haline getirmektir. Bu mücahedenin gayesi saadete ulaşmak (cennete girmek ve) yüksek dereceler kazanmaktır.

«Üçüncüsü, keşf ve ilham sahibi olmak için mücahede ve riyazettir. Burada esas olan bedeni kuvvetleri, nefsani istekleri, şehevi arzuları, süfli ve behimi hisleri söndürmek ve tesirsiz hale getirmektir. Bu mücahedenin gayesi, gaybı görmeğe engel olan perdeleri ortadan kaldırarak manevi alemi seyretmek ve ilâhî tecellileri temaşa etmektir. Bu gayeye ulaşmak için; sûfilerin kullandıkları terimleri, bu yolun edeb ve hükümlerini, mücahedenin şeklini ve öğrenme yolunu, mücahede ve makamların derecelerini, makamın değişmesine paralel olarak mücahedenin nasıl değiştiğini bilmek şarttır. Tasavvuf denilince genellikle son iki mücahede nev´i anlaşılır. Risâle´de bahis konusu olan süfîler ve onlara tâbi olanlar ´tasavvuf ilmi´ sözünden bunu anlamışlardır. Bu mânadaki tasavvufu anlatan eser, eskilerden Kuşeyrî´nin Risalesi, sonraki mutasavvıflardan Sühreverdî´nin Avâ-rifü´l-maârif´idir.

«Keşf ve ilham için yapılan mücahedede, takva ve istikamet îçin yapılan mücahedelerin bulunması şart olduğundan, keşf ve ilham derecesine ulaşmak isteyen bir sûfînin, bütün mücahede nevilerini ve bunlara ait hükümleri bilmesine ihtiyaç vardır. Onun için Gazali, İhya isimli eserini her iki yolu da ihtiva edecek şekilde yazmıştır. İhya´da, hem Muhasibi´nin er-Riaye´sindeki bâtıni fıkıh ve vera" yolu, hem de Kuşeyrî´nin Risâlesindeki istikamet ve keşf mücahedesi mevcuttur. Buna göre tasavvuf ilmi önce ikiye ayrılır:

«Mükaşefe ilmi, batini ilim. Bu ilmin kitaplara yazılması sakıncalıdır. Büyük sûfiler bu ilimden bahsetmenin tehlikeleri konusunda müritleri devamlı olarak uyarmışlardır.

«Muamele ilmi; âhiret yolunu bilmek, kalbi günah pisliğinden, ruhu madde kirinden temizlemek, nefsânî kuvvetleri tesir, Kuşeyrî´nin Risâle´de tuttuğu istikâmet ve keşf için mücahede yoludur.. (16).
İbn Haldun bu açıklamaları ile Kuşeyrî´nin ve eserinin tasavvuf tarihinde işgal ettiği önemli yeri büyük bir ehliyetle ve oldukça isabetli bir şekilde belirtmiştir. Buna göre Risâle´deki tasavvuf, sadece ´dünyadan el etek çekmek demek olan «zühd» ve amel demek olan «vera´»dan ibaret değildir. Risâle´de zühd (asketizm) den tasavvuf (mistisizm) e, yani amelden marifete, ibadetten irfana, şeriattan ha-kikata geçilmiş, fakat ameli, ibadeti ve şeriatı önemsiz görme durumundan dikkatli bir şekilde kaçınılmıştır.

Hakka ermek için sûfîler tarafından tutulan yolları üçe ayırmak eskiden beri âdet olmuştur:

1. Hayırlı insanların yolu (Tarik-i ahyâr, tarik-i erbâb-ı muamele): Bu yol; zühd, vera´, takva ve ibadet yoludur. Çok namaz kılmak, çok oruç tutmak, çok Kur´an okumak ve zikretmek, kısaca zahiri ibadetleri artırmak bu yolun esasını teşkil eder. «Zâhid ve âbid-ler yolu» adı da verilen bu yoldan Hakk´a ermek için çok zamana ihtiyaç vardır. Onun için bu yoldan maksada ulaşanların sayısı azdır. Eskilerin ekseriya tuttuğu yol budur.

2. İyi insanların yolu (Tarik-i ebrâr, tarik-i tasfiye ve mücahede): Bu yol, mücahede, riyazet ve tasfiye yoludur. Gerek Hakk, gerekse halk ile olan muamelelerde ihlas ve doğruluktan ayrılmamak, bu yolda esastır. Mücahede ile kötü huyları söküp atmak, yerlerine güzel huylar koymak, kalbi saf, ruhu temiz hale getirmek suretiyle Hakk´a erenlerin sayısı daha çoktur.

3. Âşıklar yolu (Tarik-i şuttâr, tarik-i şâirin): Bu yol, aşk, ma-habbet, cezbe ve vecd yoludur. Bu yolda seyr ve sülük esastır (17).

İbn Haldun´un bahsettiği üç nevi mücahede ile yukardaki üç yol arasında bulunan fark önemli değildir. Buna göre Kuşeyrî´nin tasavvufu birinci yola ölçülü bir şekilde değer verdikten sonra son merhalede şeriata ulaşmaktır denilebilir.

17. Mehmet AH Aynî, Tasavvuf tarihi, s. 193; îzmirli, Yeni ilm-i kelâm, I, 155; NecmüdcUn Kübra, Usûlü aşere.

Tasavvufî Felsefe ve Felsefî Tasavvuf

Kuşeyri´nin tasavvufi kanaatini daha açıkça ortaya koyabilmek için tasavvufun iki nevinden bahsetmek gerekmektedir. Bunlardan biri filozoflara ait tasavvuf (mistisizm), diğeri şeriata bağlı olan sûfilere ait tasavvuf anlayışıdır. Bilgi teorisinde keşf ve ilhamı (sezgi) esas alan Platon, Plotinus ve Bergson gibi filozofların kurdukları felsefî sistemlerin temel niteliği mistiklik (sırrîlik) dir. İşrâkiyye adı verilen bu nevî felsefî cereyanlar islâm muhitinde eskiden beri bilinmektedir.

Manevî ilimleri, ilahi hakikatları ve en yüce saadeti elde etmek için dört çeşit yol takip edilmiştir.

1. Meşşailik: Aristo ve îbn Rüşd gibi filozoflar tarafından takip edilen akılcı bir yoldur. Saf aklın her şeyi halledeceği görüşündedir. Kabul veya reddedilen her şey aklın prensipleriyle ölçülür.
2. İşrakîlik: Platon, Plotinus gibi filozoflar tarafından takip edilen sezgici bir yoldur. Keşf ve ilhamın her şeyi halledeceği görüşü. tamamen hür ve müstakil değildir. Naslara bağlıdır.
3. Kelâm: Şeriata ve nassa dayanan bir akılcılıktır. Burada akıl tamamen hür ve müstakil değildir. Naslara bağlıdır.
4. Tasavvuf: Şeriata ve nassa dayanan bir sezgiciliktir. Burada keşf ve ilham tamamen hür ve müstakil değildir, naslara bağlıdır (19).

Bu tasnife göre kelâmcılar akla dayanırken Meşşaîler ile, şeriata dayanırken sûfilerle birleşmektedirler. Aynı şekilde sûfîler de keşf ve ilhama dayanırken îşrakîlerle, şeriata dayanırken kelâmcılarla birleşmektedirler. Meşşailik, saf ve mutlak nazar ve istidlal yoludur. Şeriatla bağlı değildir.İşrakilik saf ve mutlak keşf ve ilham yoludur, şeriatla bağlı değildir.

18. Kuşeyrî, Risale, 741. Cehennemden kurtulmak, cennete girmek ve Hakk rızası bu üç yolun esasını teşkil eder.

19. Bk. Taşköprülüzâde, Mevzuatü´1-ulûm, I, 110, 336; Katip Çelebi, Keşfü´z-zunûn, I, s. 630; Aynî, Tasavvuf tarihi, s. 51; Afifi, et-Tasawuf, s. 14.

Şeriat-Felsefe

Buna göre kelâmcılar Meşşaîlerle, sûfîler îşrakîlerle komşu olmaktadır. Kelâmcılar aklî ölçülere riayeti esas alırken Meşşaîlere, şeriat ölçülerine riayeti esas alırken sûfilere yaklaşmaktadırlar. Sû-fîlerle İşrakîler ve kelâmcılar arasında da aynı münasebet vardır. Fakat kelâmda akla güvenme ve ona önem verme; tasavvufta keşfe güve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvuf-Şeriat Münasebeti
« Posted on: 26 Nisan 2024, 05:31:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf-Şeriat Münasebeti rüya tabiri,Tasavvuf-Şeriat Münasebeti mekke canlı, Tasavvuf-Şeriat Münasebeti kabe canlı yayın, Tasavvuf-Şeriat Münasebeti Üç boyutlu kuran oku Tasavvuf-Şeriat Münasebeti kuran ı kerim, Tasavvuf-Şeriat Münasebeti peygamber kıssaları,Tasavvuf-Şeriat Münasebeti ilitam ders soruları, Tasavvuf-Şeriat Münasebeti önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes