> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Sıdk- Haya -Hürriyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sıdk- Haya -Hürriyet  (Okunma Sayısı 1455 defa)
13 Ocak 2010, 11:58:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 11:58:42 »



SIDK-HAYA-HÜRRİYET

Sıdk


Allah Taâlâ: «Ey iman edenler, Allah´tan korkun ve sâdıklarla beraber olun». (Tevbe, 9/119) buyurmuştur.
Abdullah b. Mesud´dan rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.) şöyle´ buyurmuştur: «Kul, sürekli olarak doğru söyler ve doğruyu (sıdk) ararsa, Allah indinde sıddik olarak yazılır. Yalan söyler ve yalanı ararsa Allah nezdinde yalancı olarak yazılır» (90).

Üstad Ebu Ali şöyle demiştir: «İşin direği (ve başı) sıdk (ve doğruluk) tır, her iş onunla tamam olur, onda nizamını bulur. Nübüvvetin hemen altındaki derece sıdktır. Allah Taâlâ: ´Onlar, Allah´ın kendilerine ihsanda bulunduğu nebiler ve sıddiklarla beraberdir´ (Nisa, 4/69) buyurmuştur».

Sâdık, sıdk kökünden türetilen lâzım (geçişsiz) bir isimdir. Sıddik ise sıdkın mübalağa sığasıdır, çok doğru (kesin -sıdk), kendisinde sıdk galip olan demektir: Sikkir (çok sarhoş), hımmîr (ayyaş) v.s. gibi... Sıdkın en aşağı derecesi, için dışa (sırrın alâniy-yete) eşit olmasıdır. Sâdık, sözlerinde doğruluk bulunan zat demektir.
Ahmed b. Hadraveyh, «Allah Taâlâ´nın kendisiyle beraber olmasını isteyen kimse sıdk esasına dört elle sarılsın, zira Allah Taâlâ: ´•Şüphesiz ki Allah sâdıklarla beraberdir´ (Bakara, 2/153) buyurmuştur», demiştir.
Cüneyd, «(Daima delile dayanarak en efdal ve en gerçek olanı ariyan) sâdık günde kırk kalıba (ve şekle) girer, (hâlini beğenen) mürai ise kırk sene bir hâl üzere kalır» demiştir.

Ebu Süleyman Darânî demiştir ki: «Sâdık, kalbinde olanı vasfet-mek istese dili ile ifade edemez». (Zira kalbine gelen fuyûzatı anlatmaya güç yetiremez).

Sıdk, helak olunacak yerde hak olanı söylemektir, denilmiştir.
Sıdk bahsini krş: Luma, s. 216; Kûtu´I-kulûb, I, 324; İhya, IV, 374. 90. Buharî, Rikâk, 38; Müslim, Birr, 29; ibn Hanbel, I, 399.

Sıdk, lügatta: Doğru, doğruluk, yalanın zıddı, vaka ve hadiseye mutabık haber, vefa, ahde bağlılık, hak olan; Istılahta: Olanı olduğu gibi anlama ve anlatma; Nevileri: Dilde, kalpte ve fiilde doğruluk diye üç çeşittir.
Sıdk Allah Taâlâ´nın ahdine vefa etmektir». («O şahıslar ki Allah ile yaptıkları muahedeye sadık kalırlar...» (Ahzab, 33/23), âyeti bunu ifade eder).

Sehl b. Abdullah, «Nefsine veya başkasına müdâhene (ve yağcılık) eden sıdkın kokusunu koklamamıştır», demiştir.

Ebu Said Kureşî şöyle demiştir: «Sâdık, (ansızın ölüm gelince) içi açılsa (zahiri bâtınına mutabık olduğu için) utanmıyan ve ölümü rahat "bir şekilde karşılayan zattır. Allah Taâlâ: ´—Cennet bizimdir, iddiasında— sâdık iseniz ölümü temenni ediniz´ (Bakara, 2/ 94), buyurmuştur» demiştir.

Üstad Ebu Ali Dakkak (r.a.) ın şöyle dediğini işittim: «Bir gün Ebu Ali Sakafî konuşurken Abdullah b. Münâzil ona: Ey Abdullah sen de ölüme hazır ol, şüphesiz öleceksin, dedi. Bunun üzerine Abdullah kolunu yastık şeklinde uzatarak başını koluna koydu ve: işte öldüm, dedi (ve öldü). Bu durum karşısında Ebu Ali söyliyecek laf bulamadı. Zira ona fiilen mukabele etmek imkânına sahip değildi. (Onun gibi yapamadı). Ebu Âli´nin (kendisini dünyaya bağlayan bir takım alâkaları vardı. Abdullah ise mücerred idi, (bütün dünyevî rabıtaları koparmıştı) Allah´tan başka meşguliyeti yok idi».

Şeyh Ebu Abdurrahman Sülemî´nin şunu anlattığını duydum: «Ebu´l-Abbas Dineverî (Allah aşkı konusunda) konuşuyordu. O mecliste bulunan yaşlı bir kadın vecde geldi ve bir sayha attı. Ebu´l-Abbas Dineverî kadına (eğer bunda sâdık isen) öl, dedi. Sonra kadın ayağa kalktı, birkaç adım yürüdü, Ebu´l-Abbas´a baktı ve işte öldüm, dedi ve cansız yere düştü».

Vâsıti, «Sıdk, kast ile beraber tevhidin sıhhatidir», (Sırf maksadın Hakk olması kaydı ile sahih bir tevhiddir), demiştir.

Abdülvâhid b. Zeyd, müritlerinden çok zayıflamış birine baktı ve: «Evlâdım, orucu devam ettiriyor musun?» diye sordu. Mürit: İftarı devam, ettiremiyorum. (Bazan oruç tutuyor, bazan oruç tutamıyorum) diye cevap verdi. Abdülvâhid: «Peki gece devamlı namaz kılıyor musun?» dedi. Mürit: Uykuyu devam ettiremiyorum, dedi. Abdülvâhid sordu: «Neden böyle zayıfladın?» Mürit cevap verdi: Daimî aşk ve bunu gizleme hali. Abdülvâhid müride: «Sus! Bu cüreti nereden alıyorsun böyle?» dedi. Mürit ayağa kalktı, bir iki adım yürüdü ve: ilâhî eğer sâdık isem beni yanına al, dedi ve ruhunu teslim ederek yere düştü.

Bir gün korsan yolumu kesti, içi dolu keseyi bulunca içinde kaç altın var diye sordu. İçimden, doğru söylemekte hayır vardır, dedim ve sonra beşyüz dinar, dedim. Onu bana ver, dedi. Ben de çıkarıp keseyi verdim. Adam dinarları saydı, beşyüz olduğunu gördü ve: Keseni al, sıdkın beni tuttu (korkun bana tesir etti) dedi. Sonra bineğinden indi ve buyrun, siz binin, dedi. Ben: Binmek istemiyorum, dedim. O: Olmaz, mutlaka bineceksin dedi ve ısrar etti. Neticede bineğe bindim. Adam: Ben de peşinden geliyorum, dedi. Gelecek yıl olunca tekrar beni buldu, bir daha ölünceye kadar benden ayrılmadı».

Cafer Havvas, İbrahim Havvas´ın şunu söylediğini işitmiştir: «Sâdıkı, ya üzerine farz olanı edâ ederken veya nafile ibadetle meşgul olurken görürsün, başka bir hâl üzere göremezsin».
Cafer Havvas, Cüneyd´in şöyle dediğini duymuştur-. «Sıdkın hakikati, yalandan başka şeyin seni kurtaramayacağını (sandığın bir) yerde doğru söylemendir».

Denilmiştir ki: Şu üç husus sâdıktan başkasında bulunmaz: Tatlı bir dil, heybetli (ve saygı duyulur) bir görünüm ve nurânî bir yüz. (Halâvet, heybet, melâhat).

Ve yine şöyle denilmiş: Allah Taâlâ ve Takaddes Hazretleri Davud (a.s.) a şöyle vahyetti: «Ey Davud, içinden bana sadakat gösteren kimseyi açıkça mahluklar arasında tasdik ederim. (İçini sıdk ve ihlas ile imar edenin dışı da sıdk ve ihlas ile mamur olur).

Denilmiştir ki: İbrahim b. Davha, İbrahim b. Setenbe ile bir çöl yolculuğu yapmıştı. İbn Setenbe, İbn Davha´ya, «Yanında bulunan (ve seni maddeye bağlayan) alâkaları at», dedi. îbn Davha, «Bu söz üzerine bir dinar hariç yanımda bulunan her şeyi çıkarıp attım», diyor. Fakat yine İbn Setenbe, «Ey İbrahim, iç (bâtın) imi meşgul etme, yanında bulunan alâka (malların hepsini at», dedi. îbn Davha, «O bir dinarı da çıkarıp attım», diyor. Sonra îbn Setenbe, «Yine yanında bulunan bütün maddî şeyleri (alâyik) çıkar ve at», dedi. Bunun üzerine bende ne var acaba diye düşündüm, çarığımın bir sırımı bulunduğunu hatırladım, onu da söküp attım. Ondan sonra yolda ne zaman bir sırıma muhtaç olsam (bir keramet olmak üzere) yanımda hazır tasma bulurdum. Bunun üzerine îbn Setenbe bana: «İşte Allah ile olan muamelesi sıdk esasına istinat edenin hâli böyle olur», dedi.
Zunnûn Mısrî, «Sıdk Allah´ın kılıcıdır, hangi şeyin üzerine konulursa konulsun onu keser», demiştir. (Doğruluğun açmadığı bir kapı yoktur demiştir. (Sâdık bütün vaktini sıdka ayırmıştır, vesveseye meyli yoktur).

Feth Musûlî´ye sıdktan sorulunca, elini körük ile kızdırılan ateşlerin arasına soktu, kızgın bir demir çıkardı ve avucunun ortasına koyarak: «Sıdk işte budur», dedi. (Bu, Allah´a iltica nevinden bir sıdktır. Allah´a iltica konusunda ateşin bana tesir etmeyeceği kadar sâdıkım, demektir).

Yusuf b. Esbat, «Allah Taâlâ ile sıdk üzere bulunarak bir gece geçirmem Allah yolunda kılıç sallamam (cihad) dan daha çok arzu ettiğim bir şeydir», demiştir.

Üstad E bu Ali Dakkak´ın, «Sıdk, halka olduğun gibi görünmen veya onlara göründüğün gibi olmandır», dediğini işitmiştim. (Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün).

Haris Muhasibî´ye, sıdkın alâmeti sorulunca, şöyle demişti: «Sâdık o kimsedir ki, halk nezdindeki itibarının hepsi insanların gönlünden çıksa (kalbi o derece salâh bulmuştur ki) buna hiç aldırmaz-, batmanlar ağırlığınca güzel ameli bulunsa, halkın bunu bilmesini arzu etmez; kötü amelinin halk tarafından bilinmesinden hoşnutsuzluk duymaz. Zira bundan hoşnutsuzluk halk arasında itibarının artmasını arzuladığının delili olur, bu ise sıddikların ahlâkından değildir» .

Sûfîlerden biri, daimî farzı edâ etmiyenin muvakkat farzı (beş vakit namazı) kabul olunmaz, demiş. Devamlı farzın ne olduğu sorulunca, «sıdk», cevabını vermişti.

Denilmiştir ki: Allah´ı sıdk ile istersen sana bir ayna (ve furkân) verir, dünya ve âhiretin bütün acaip varlıklarını bu (gönüle ait) aynada görürsün.

Şöyle denilmiştir: Doğruluğun zarar vereceğinden korktuğun zaman doğru sözden ayrılma, bunun faydasını görürsün; yalanın fayda vereceğine kani olduğun zaman yalan söyleme, çünkü bunun zararını görürsün.
Her şeyin bir değeri vardır, yalancının doğru söylemesinin hiç bir değeri yoktur, denilmiştir. .,
Yalancının alâmeti, teklif edilmeden cömertçe yemin etmesidir, denilmiştir.
îbn Sirîn, «Kibar bir kimse için söz yalana ihtiyaç göstermiyecek kadar açık ve doğru olmalıdır.

Haya

Allah Taâlâ, «(İnsan) Allah´ın kendisini görmekte olduğunu bilmiyor mu?» (Alak, 96/14) buyurmuştur (91).
Resûlüllah (s.a.): «Haya iman (in kemâlin) dandır», buyurmuşlardır (92).

Nebi (s.a.) bir gün ashabına: «Allah´tan hakkı ile haya ediniz» demiş. Ashab da: Ey Allah Resulü, Elhamdülillah haya ediyoruz, diye mukabele etmişlerdi. Bunun üzerine Resûlüllah, «Hakiki haya o değildir. Fakat gerçek manasıyla Hakk´tan haya eden başı (baştaki duyu organları) ve başın içindeki (düşünceleri) korusun, karnı ve karnın ihtiva ettiği (yeme ve içmesini) kontrol etsin, ölümü ve musibetleri hatırlasın, âhireti isteyen dünya hayatının zinetini terketsin, böyle yapanlar Allah´tan hakkıyla haya etmiş olurlar», buyurmuşlardır (93).
Hakimlerden biri: Haya edilen (muhterem zevat) ile sohbet etmek suretiyle hayayı diri tutunuz, demiştir.
Ibn Atâ: «En büyük ilim (olan ma´rifetullah´ın neticesi) heybet ve hayadır. (Bir kimsenin kalbinden) heybet ve haya (duygusu) gitti mi artık onda hayır kalmaz», demiştir.

Zunnûn, «Geçmişte Rab Taâlâ´ya karşı işlediğin günahların ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sıdk- Haya -Hürriyet
« Posted on: 25 Nisan 2024, 12:38:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sıdk- Haya -Hürriyet rüya tabiri,Sıdk- Haya -Hürriyet mekke canlı, Sıdk- Haya -Hürriyet kabe canlı yayın, Sıdk- Haya -Hürriyet Üç boyutlu kuran oku Sıdk- Haya -Hürriyet kuran ı kerim, Sıdk- Haya -Hürriyet peygamber kıssaları,Sıdk- Haya -Hürriyet ilitam ders soruları, Sıdk- Haya -Hürriyet önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes