> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Murakabe- Rıza- Ubudiyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Murakabe- Rıza- Ubudiyet  (Okunma Sayısı 1158 defa)
13 Ocak 2010, 11:45:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 11:45:23 »



MURAKEBE-RIZA-UBUDİYET

Murakabe Allah her şeyi murakabe etmektedir». (Ahzab, 33/
Murakabe bahsini krş: Lunıa, s. 54; Kutu´l-kulûb, I, 606; İhya, V, 381.
Hz. Ömer Anlatıyoru: Bir gün biz Rasulullah ile otururken beyaz elbiseli, temiz giyinişli ve kendinde yorgunluktan eser olmayan biri gelip Ya rasulullah iman nedir? diye sordu. Resûlüllah şöyle buyurdu: iman; allaha meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, kadere, hayırın ve şerrin, tatlının ve acının Allah´tan olduğuna inanmandır. Adam: Doğru söyledin, diye cevap verdi». Cerir diyor ki: «Sual soran adamın Resûlüllah (s.a.v)' ı tasdik etmesine hayret ettik. Adam yine sordu-. Bize İslâmın ne olduğunu bildir. Resûlüllah şöyle cevap verdi: İslâm, namaz kılman, zekât vermen, ramazan orucu tutman, Allah´ın evi (olan Kabe´ye) haccetmendir. Adam: Doğru söyledin, diye cevap verdi ve ilâve etti: İhsanın ne olduğunu bize haber ver. Resûlüllah şöyle buyurdu: İhsan, Allah´a sanki onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O´nu göremiyorsan da, O seni görüyor. Adam yine: Doğru söyledin, diye cevap verdi» (70).

Üstad Kuşeyri der ki: Allah Resûlü´nün; «Sanki O´nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O´nu görmüyorsan da, O seni görmektedir», buyurmasında murakabe hâline işaret vardır. Çünkü murakabe «kulun Hakk Taâlâ´nın her halükârda kendisini denetlemekte olduğunu bilmesidir». Bu bilginin sürekli olması kul tarafından Rabbına yönelen bir murakabedir (71).

Her türlü hayırın aslı budur. Muhasebe makamını tamamlamadan bu mertebeye ulaşma imkânı hemen hemen yok gibidir. Kul, geçmişte işlediğinden ötürü nefsini hesaba çeker, derhal durumunu düzeltir, kararlı olarak Hakk yolda yürür, kendisi ile Allah arasındaki hâller itibarıyla kalbini dikkatle, güzelce denetler ve her nefes alıp verişte Allah (in rızâsını) düşünürse bütün hallerinde Allah Taâlâ´yı murakabe etmiş olur. Netice olarak kul Allah´ın kendisi üzerinde murakib olduğunu, kalbine yakın bulunduğunu bilir.
69. Murakabe, lügatta: Korku, denetlemek, gözetlemek, kontrol etmek, devamlı olarak gayeyi düşünmek; Istılahta: Devamlı surette kalp île Allah´a bakmaktır. «Kulun sürekli olarak Rabb´ının bütün hallerini bildiğinin şuuruna sahip olmasıdır.» Allah´tan feyz beklemektir.

70. Cibril hadisi diye meşhur olan bu hadis bütün muteber hadis kitaplarında rivayet edilir. Bk. Buharî, İman, 38; Müslim, İman, İhsanı tarif eden hadisin ilk kısmı kulun Allah´ı murakabesinden, ikinci kısmı ise Allah´ın kulu murakabesinden bahsetmektedir.

Hadise göre iki nevi murakabe vardır:

a) Kulun Hakk´ın rızâsını gözetlemesi, buna kulun Hakk için murakabesi denir
b) Hakk´ın kulunu denetlemesi, buna Hakk´ın kulunu murakabesi adı verilir.

Cerîrî şöyle demiştir: «Bir kimse kendisi ile Allah´ı arasında bulunan takva ve murakabe hâlini sağlamlaştırmazsa, keşf ve müşahede derecesine ulaşamaz».

Üstad Ebu Ali Dakkak´ın şöyle dediğini işittim: «Padişahlardan birinin bir veziri vardı. Vezir bir gün padişahın huzurunda iken orada bulunan gulamlardan birine gözü kaydı. Vezir gulamdan şüphelendiği için değil, ondan kendisini ilgilendiren bir ses veya hareket hissettiği için bakmıştı. Vezirin gılmana bakmakta olduğunu tesadüfen padişah gördü. Vezir, padişah şüpheli bir iş için gulama baktığımı vehmeder, diye korkuya kapıldı. Vezir o tarafa bakmaya devam etti. O günden sonra vezir ne zaman padişahın huzuruna girse daima bir tarafa bakardı. O kadar ki padişah, bu bakış vezirin huyudur, vezirde şaşılık vardır, kanaatına vardı. Bir mahlûkun diğer bir mahlûk karşısında riayet ettiği murakabe hâli böyle olursa, kulun beyi (insanın Halikı) karşısında riayet edeceği murakabe hâlinin nasıl olması lazım geldiğini düşünün».

Fukara (sûfî) den birinin şöyle dediğini işitmiştim: Bir padişahın genç bir hizmetçisi vardı, öbür hizmetçilerden çok ona ilgi gösterirdi. Kendisine alâka gösterilen gulam, öbürlerinden daha fazla kıymetli olmadığı gibi, daha güzel de değildi. Bir kere bu durum bahiskonusu edilerek, padişahtan bunun sebebi soruldu. Padişah, gulamı gammazlıyanlara onun hizmet yönünden öbürlerinden daha üstün olduğunu anlatmak istedi. Günlerden bir gün atına süvari oldu, hizmetçilerini de yanına aldı. Kendilerinden uzak olan bir dağ-. da kar vardı. Emir bu kara baktı, sonra da başını eğdi. Hizmetçi derhal atını mahmuzlâdı ve oradan uzaklaştı. Orada bulunanlar onun neden koşarak gittiğini anlayamadılar. Kısa bir süre sonra bir miktar karla döndüğü görüldü. Emîr ona dedi ki: Benim kar istediğimi nereden anladın? Hizmetçi bu soruya: Çünkü sen kara baktın, padişahın bir şeye bakışının, bir maksadı ve hikmeti vardır, diye cevap verdi. Emîr şöyle dedi: Bu çocuğa hususî surette ikram ve teveccühde bulunuşumun sebebi şudur: Herkesin bir meşguliyeti vardır. Onun meşguliyeti ise pürdikkat benim bakışlarıma nazar etmekten ve hallerimi gözetlemekten ibarettir. (Âlemlerin Rabbı olan bir padişahın irâde ve isteğine ne kadar riayet etmek lazım geldiği buna kıyas edilmelidir).
Ebu´l-Hüseyn b. Hind´e soruldu: Ne zaman çoban değneği ile sürüsünü (zararlı otların bulunduğu) tehlikeli meradan sürüp çıkarır?

Derler ki: İbn Ömer (r.a.) yolculuk yaparken davar güden bir gulam (hizmetçi çoban) görmüş ve: «Bana bu sürüden bir koyun satar mısın?» diye sormuştu. Gulam: Sürü benim değil, satamam, dedi. İbn Ömer: «Sahibine, koyunun birini kurt kaptı dersin, olur biter», dedi. Çoban, İbn Ömer´e: Peki Allah nerede? diye karşılık verdi. İbn Ömer bu vakadan sonra bir müddet şöyle der dururdu: «O köle, Allah nerede?» demişti.

Cüneyd demiştir ki: «Bir kimse murakabenin hakikatına ererse, başkasından değil, sadece Rabbından alacağı nasibi elden kaçırmamak için kaygılanır».

Talebeleri olan bir şeyh vardı. Şeyh bu talebelerinden birine, öbürlerine gösterdiği teveccühten fazla teveccüh gösterirdi. Şeyhe bunun sebebi soruldu, size bunu izah edeyim, dedi. Talebelerden her birine bir kuş verdi, gidin bu kuşu kimsenin sizi görmediği bir yerde kesin, dedi. Aynı şekilde fazla alâka gösterdiği talebeye de bir kuş vermişti. Kuşunu alan oradan uzaklaşmış, bir müddet sonra her biri kuşu keserek geri dönmüştü. Fazla ilgiye mazhar olan talebe ise kuşu sağ olarak geri getirmişti. Şeyh ona: Sen de kesseydin a oğLum, dedi. Talebe şeyhine dedi ki: Bu kuşu kimsenin bulunmadığı bir yerde boğazlamamı emir buyurmuştunuz, kimsenin beni görmeyeceği bir yer bulamadım (Allah her yerde hâzır ve nazırdır). Bunun üzerine şeyh: İşte bunun için ona özel bir ihtimam gösteriyordum, dedi.
Zunnun Mısrî der ki: «Murakabenin alâmeti Allah Taâlâ´nın tercih ettiğini tercih etmek, Allah Taâlâ´nın büyük gördüğünü büyük görmek, Allah Taâlâ´nın küçük gördüğünü küçük görmektir».
Nasrabâzi şöyle demiştir: «Ümit (recâ) seni ibadete sevkeder, korku (havf) seni günahtan uzaklaştırır, murakabe ise seni hakikat mertebesine ulaştırır».

72. «Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüğünden mesuldür.» (Buharî, Cum´a, 11; Müslim, tim, 6) hadisine işaret vardır. Kul çobanın sürüsünü güttüğü ve koruduğu gibi, organlarım ve fiillerini de gütmek ve korumak mecburiyetindedir.

Cafer Sadıka murakabeden sorulur. Cafer şöyle cevap vermiş-, «Hakk Taâlanın sana
bakıyor olduğunu mülâhaza ederek kalbine gelen her nevi düşünce (havâtır)
den sırrını korumaktır».

Cerîr şöyle derdi: «Bu (tasavvuf) işimiz iki bölüm üzerine bina kılınmıştır. Birincisi sürekli olarak nefsini Allah ile murakabe halinde bulundurman, ikincisi zahirini (şeriat) ilmi ile kâim kılmandır».
Yine ondan işittim. Oda Ebu´l-Kasım Bağdadi´den işitmiş. O da Mürtaiş´in şöyle dediğini işitmiş: «Murakabe her düşünce ve söz esnasında gaybı mülâhaza ederek sırrı muhafaza etmektir».
İbn Atâ´ya: Taatların en faziletlisi nedir? diye sorulunca şöyle demiştir-. «Bütün zaman boyunca Hakk´ı murakabe etmektir».

İbrahim b. Havvas şöyle demiştir: «(Dinî hükümlere) riayetkar olmak murakabe hâlini doğurur. Murakabe hâli ise için ve dışın (sırrın ve alâniyetin, kalp ve organ fiillerinin) Allah Taâlâ´nın rızâsı için ihlaslı olması neticesini vücuda getirir».

Ebu Osman Mağribi´nin şöyle söylediği işitilmişti: «Bu yol (tasavvuf) da insanın nefsine lazım kılması gereken en faziletli şey muhasebe, murakabe ve amelin (şer´î) bilgi ile idare edilmesinden
ibarettir».

Ebu Hafs, Ebu Osman´a şöyle demişti: «Vaaz etmek için kürsüye çıkınca, önce nefsine ve kalbine nasihat et. Halkın etrafında toplanmalarına sakın aldanma. Çünkü onlar senin dış yüzünü murakabe etmekte, Allah ise iç yüzünü denetlemektedir».

Ebu Said Harraz şöyle demiştir: «Şeyhlerden biri bana dedi ki: Sırrını korumaya ve murakabe etmeye itina et. Bir gün sahrada yürürken arkamdan bir hışırtı işittim. Bu içime bir korku saldı. Ona bakayım dedim, fakat (Allah´la olan sırrımı koruyayım diye) bakamadım. Birden omuzumun üzerinde duran bir şey gördüm. Sonra bu şey dönüp gitti, ben hâlâ sırrımı korumaya devam ediyordum. Sonra baktım kocaman bir yırtıcı hayvan (aslan) la karşılaşmış olduğumu gördüm».

Vasıti der ki: «Taatların en faziletlisi, vakitlerin muhafaza edilmesidir. Bu ise kulun sadece haddini mütalaa etmesi (haddini bilmesi, Allah´ın durdurduğu sınırda durması, bir halini pekiştirmeden başka bir hâl istememesi), Rabbından başkasını murakabe etmemesi, içinde bulunduğu (hâl ve) vakitten başkasına yakın bulunmaması suretiyle olur.

Rıza

Aziz ve Celil olan Allah Taâlâ bir âyette şöyle buyurmuştur: «Allah onlardan razı (olmuştur^ onlar da Allah´tan razı olmuşlardır». (Beyyine, 98/8) (73).

Câbir, Resûlüllah (s.a.) in şöyle dediğini rivayet eder: «Cennet ehli Cennette meclis kurup oturdukları bir sırada, birden Cennetin kapısından bîr nûr parlar, başlarını kaldırdıkları vakit Rablarının ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Murakabe- Rıza- Ubudiyet
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:55:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Murakabe- Rıza- Ubudiyet rüya tabiri,Murakabe- Rıza- Ubudiyet mekke canlı, Murakabe- Rıza- Ubudiyet kabe canlı yayın, Murakabe- Rıza- Ubudiyet Üç boyutlu kuran oku Murakabe- Rıza- Ubudiyet kuran ı kerim, Murakabe- Rıza- Ubudiyet peygamber kıssaları,Murakabe- Rıza- Ubudiyet ilitam ders soruları, Murakabe- Rıza- Ubudiyet önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes