> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Marifet- Muhabbet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Marifet- Muhabbet  (Okunma Sayısı 1880 defa)
13 Ocak 2010, 16:51:20
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 16:51:20 »



MARİFET-MUHABBET

Marifetullah Hakk Taâlâ: «Allah´ı hakkıyle takdir edemediler». (En´am, 6/91)
Marifet bahsini krş: Luma, s. 35, 39; Ta´arruf, s. 63, 66, 132, 136; Keşfu´l-mahcûb, 3. 341, 352, 498; Kûtu´l-kulûb, I, 267.

Peygamberimiz;´ marifet; men edici akıl sahibi olmaktır»buyurunca , Hz. Aişe: Annem babam sana feda olsun ya Resûlallah! Men edici akıl ne demektir? diye sordu Resûlüllah, «Kişinin Allah´a âsi olmasını engelleyen ve Rabbına hırsla itaat etmeyi sağlayan akıldır» buyurdu.

Üstad Kuşeyrî der ki: Ulemâ lisanında marifet ilim mânasına gelir. Onlara göre her ilim bir marifettir, her marifet de bir ilimdir. Allah hakkında âlim olan herkes ariftir. Her arif de âlimdir (152). Sûfilere göre marifet şu vasıflara haiz olan kişinin sıfatıdır: Bu kişi Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´yı önce sıfat ve isimleri ile tanır, sonra Hakk ile olan muamelesinde sıdk ve ihlas üzere bulunur. Sonra kötü huylardan ve bu huylara ait âfetlerden temizlenerek arı hale gelir. Daha sonra Hakk´ın kapısında uzun uzadıya bekler ve daimî surette kalbi ile itikâf hâlinde bulunur.

Bütün bunların semeresi ve sonucu olarak Allah Taâlâ´dan güzel bir teveccühe nail olur. Allah onun bütün hâllerinde sıdk üzere olmasını sağlar, o kimseden nefsin hevâcis ve havâtırı kesilir, (nefis ona arzu izhar etmez hale gelir), o kimse kendisini Allah´tan başkasına davet eden hiç bir şeye kulak vermez duruma gelir. Böylece kul; halka yabancı, nefsinin âfetlerinden beri ve uzak olur. Allah´tan başkası ile sükûnet ve huzur bulma ve Hakk´tan gayrisini mülâhaza etme durumundan temizlenir. Sırren ve ruhen Allah Taâlâ ile münacatı devam eder, her lâhza Allah´a dönüşü tahakkuk ettirir. İlâhi kudretin tasarruflarının ne şekilde cereyan ettiğine dair olan sırları Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´nın tarifi ve talimi ile alır. işte o zaman böyle kimseye arif denir. Onun bu hâli ise marifet ismini alır (153).

152. Marifet: Husûsî, tecrûbî, amelî ve tatbikî; İlim: Umumî, küllî, nazarî ve mücerred bilgidir. Kalbin Kısaca kalbin verdiği bilgiye marifet ve irfan, aklın verdiği bilgiye ilim denilir. Marifetin kaynağı sezgi (keşf, ilham), ilmin kaynağı istidlaldir. Marifet tasavvufî, ilim zahirî bilgidir. (Marifet = Gnostisizm).

153. Marifet ve irfan, ilim ve bilgi mânasına gelir. Tasavvuf kelimesinin müradifi olarak da kullanılır. Sûfîler kalp ve keşf ile elde ettikleri bilgilere marifet; akıl ve istidlalle elde ettikleri bilgilere ilim derler, marifet demezler. Naklî ve şer´î bilgilere de ilim derler.

Arif, sûfîliği en iyi yaşıyan ve bilen velidir. Marifet vecd ve ilhamla Allahın sıfatları, "fiilleri, isimleri ve gayb âlemi hakkında elde edilen bilgidir. Marifete sahip olan veliye arif derler.

kendisine bahşedilen fuyuzât nisbetinde konuşmuş ve yaşadığı vaktin içinde bulduğu mânalara işaret etmiştir.
Üstad Ebu Ali Dakkak (r.a.) ın şöyle dediğini işitmiştim: «Allah hakkında marifet sahibi olmanın emmârelerinden biri Allah´tan gelen bir heybetin kalpte husule gelmesidir. Şu halde marifeti ziyadeleşen kimsenin (celâli tecellileri temaşa ettiği için) heybeti de fazlalaşır, marifet arttıkça Allah korkusu da artar».

Yine Üstad Ebu Ali´den işitmiştim: Diyordu ki: «Marifet kalpte sekînetin husule gelmesini icabettirir. Nitekim ilim de sükûnu icabettirir. Şu halde marifeti ziyadeleşenin sekîneti de artar». (Sekînet, vekâr, heybet; sükûn hareketsizlik demektir).

Ebu Abdurrahman Sülemi´nin Ahmed b. Muhammed b. Zeyd´-den şunu naklettiğini işitmiştim: «Şibli şöyle demiştir: Arif olanın (O´ndan başkası ile) alâkası, âşık olanın şekvası (şikâyeti), kul olanın davası, Allah´tan korkanın kararı ve hiç bir kimsenin Hakk Taâlâ´dan firarı yoktur».

Yine Sülemi´nin Muhammed b. Muhammed b. Abdülvehhab´dan şunu naklettiğini işitmiştim: «Marifetten sorulduğu zaman Şiblî şöyle demiştir: Marifetin evveli (ve menbâı) Allah Taâlâ´dır, ahirinin ise nihayeti yoktur».
Ebu Hafs, «Allah Taâlâ hakkında marifet sahibi olduğumdan beri kalbime ne hak, ne de batıl girmiştir», demiştir.
Üstad Kuşeyrî der ki: Ebu Hafs´ın mutlak olarak söylediği bu sözde bir parça kapalılık vardır. En doğrusu bu sözü şu şekilde yorumlamaktır. Sûfîlere göre Hakk Taâlâ´nın zikrinin kulu istilâ etmesi sebebiyle marifet kulun kendisini kaybetmesini icabettirir. O zaman kul Aziz ve Celil olan Allah´tan başkasını müşahede etmez, O´ndan başkasına rücû´ etmez. Âkil (âlim) bir hâl ile karşılaştığı veya hatırına bir şey geldiği zaman kalbine, düşüncesine ve hafızasına müracaat ettiği gibi, arif de Rabbına müracaat eder, Rabbın-dan başka bir şeyle meşgul olmayan kimse kalbine müracaat etmez. Kalbi olmayan bir kimsenin kalbine mâna nasıl gelebilir? Kalbi ile yaşayan bir kimse ile Aziz ve Celil olan Rabbı ile yaşayan bir kimse arasında fark vardır. (Kalbi ile yaşayan aklının güzel gördüğü şeyle, Rabbı ile yaşayan şeriatın güzel gördüğü şeyle ilgilenir).

Bayezid´e marifetten sorulunca:
şöyle demisti. (Bir kalbi Allah´ın tecellileri istila ve işgal edince insana nüfuzlu olan nefsani duygular itibarını ve tesirlerini kaybeder). Üstad Kuşeyri der ki: Ebu Hafs´ın işaret ettiği mâna da budur.

Bayezid Bistâmi, «Halkın muhtelif hâlleri vardır, arifin ise hâli yoktur. Çünkü arifin resim ve şekli mahvolmuş, hüviyeti başkasının hüviyeti ile yok olmuş ve eserleri başkasının eserlerinde kaybolmuştur». (Arif, beşerî ve fâni varlığını Allah´ta yok etmiştir).

Vâsıtî, «Allah ile istiğna ve Allah´a ihtiyaç ve iftikar hâli mevcut oldukça, bir kulun marifeti sıhhatli olmaz», demiştir.

Üstad Kuşeyrî der ki: Vâsıtî bu sözle şunu kastetmiştir: İstiğna ve iftikar kulun sahv hâlinin ve beşeri resim ve eserlerinin bekâsının emmârelerindendir. İstiğna ve iftikar kulun sıfatlarındandır. (Kul bu durumda tefrika halinde bulunur, muhtaç olan ile muhtaç olunan arasındaki farkı görür). Halbuki arif ma´rûfun (Allah) da mahvolmuştur. Hakk´ın vücudunda istihlâk veya Hakk´ın müşahede ve temaşasında istiğrak hâlinde bulunan arif için istiğna ve iftikar vaziyeti nasıl sahih olabilir? Her ne kadar vücûd (en yüksek vecd) hâline ulaşamamış ise de, arif kendisine ait her nevi his ve şuur hâlinden kaybolmuş ve kendinden geçmiştir. Bunun içindir ki Vâsıti başka bir sözünde, «Allah Taâlâ´ya arif olanlar (mâsivâdan) kesilirler, daha doğrusu, dilsiz hale gelir. Onun huzurunda zelil ve miskin bir vaziyette boynu bükük durumda donakalırlar», demiştir. Resûlüllah (s.a.): «Sana hamdü sena etmekten âcizim», demiştir (154). Hedefleri yüce ve uzak olan zevatın sıfatı budur.

Bu hadden (ve hissini kaybetme mertebesinden) aşağıya inenlere gelince, bunlar marifet konusunda konuşmuşlar ve çok söz söylemişlerdir. (Böylece Hakk´a da halka da hakkını vermişlerdir).
Ahmed b. Asım Antakî, «Kalbinde en fazla Allah korkusu bulunan Allah hakkında en çok marifete sahip olan kimsedir», (Marifet arttıkça korku da artar) demiştir.

Sûfîlerden biri, Bir kimse Allah Taâlâ hakkında marifet sahibi olursa, dünyada kalmaktan usanır ve bütün genişliğine rağmen dünya başına dar gelir demiştir.

Bir kimse Allah hakkında marifet sahibi olursa, maişeti saf ve temiz olur, hoş bir ömür sürer, her şey ondan korkar.
154. Müslim, Salât, 42; Ebu Davud, Vitir, 5; Tirmizî, Daavât, 75; tbn Mâce, Dua, 3.

Bir kimse Allah haKında rağbet etmez. Fasılsız ve vasılsız kalır. (Allah´dan istiğrak hâlinde bulunduğu için muttasıl mı munfasıl mı olduğunu bilmez), denilmiştir.

Marifet, hayayı ve tazimi icabettirir. Nitekim tevhid de rızâyı ve teslimi icabettirir, denilmiştir.

Ruveym, «Marifet arif için bir aynadır, oraya baktığı zaman Mevlâ´sının kendisine tecelli ettiğini görür», demiştir.
Zunnûn Mısrî, «Peygamberlerin ruhları marifet meydanında yarıştılar. Bizim Peygamberimiz (s.a.) in ruhu öbür Peygamberlerin ruhlarını geçerek vuslat gülistanına ulaştı», demiştir.

Zunnûn Mısrî, «Arif ile muaşeret ve muamelede bulunmak, Allah Taâlâ ile muaşeret ve muamelede bulunmaya benzer, senden zuhur eden şeylere tahammül eder, sana hilim ile muamele eder. Çünkü O: Allah´ın ahlâkı ile ahlâklanmıştır», demiştir.

İbn Yazdânyâr´a: Arif Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´yı ne zaman müşâhede eder? diye sorulunca: «Şâhid (Allah) zuhur edip, şevâhid (idrâk ve şuur hâlleri ve maddi varlıklar) yok olunca ve hisler gidip ihlâs izmihlale uğrayınca», demişti.

Hüseyin b. Mansur Hallaç, «Kul marifet makamına ulaştı mı Allah onun havâtırına ve kalbine vahyeder; sırrını, Hakk´ın hatırından başka bir şeyin gelmesinden muhafaza eder», demiştir.

Hallaç, «Arifin alâmeti dünya ve âhiretle meşgul olmamasıdır» (zira o, sadece Hakk ile meşgul olur), der.
Sehl b. Abdullah, «Marifetin gayesi iki şeydir: Dehşet, hayret», demiştir.

Zunnûn Mısrî, «Allah Taâlâ hakkında marifeti en çok olan kimse O´nda en. çok hayret eden kimsedir», demiştir.
Ebu Bekir Râzi´nin, Ebu Amr Antâki´den şunu naklettiğini işittim- «Adamın biri Cüneyd´e: Marifet ehli olan bir kavim iyilik ve takva nevinden olan hareket ve amellerin (bir dereceden sonra) terkine kail oluyorlar, buna ne dersiniz? demiş. O da şöyle cevap vermişti: Bu söz amellerin iskâtından bahseden bir kavmin sözüdür, kanaatıma göre büyük ve korkunç bir lâkırdıdır. Hırsızlık ve zina yapanın hâli bu lâfı söyliyenin halinden daha güzeldir. Çünkü ârif-billah olanlar amelleri Allah Taâlâ´dan almışlar ve o amellerin içinde bulunmak suretiyle Allah´a dönmüşlerdir. Bin yıl ömrüm olsa iyi amellerimden zerre miktarı eksiltmezdim».

Yakub Nehrecorı anlatıyor: Celâl sahibi olan Allah´tan başka bir şey için esef ve hüzün duyar mı? diye sordum ve şu cevabı aldım: O´ndan başkasını görür mü ki, esef etsin! Arif eşyaya hangi gözle bakar? dedim. Fena ve zeval gözü ile», dedi.

Bayezid Bistâmî, «Arif tayyar, zâhid seyyardır», (biri uçarak, diğeri yürüyerek Allah´a gider), d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Marifet- Muhabbet
« Posted on: 18 Nisan 2024, 21:10:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Marifet- Muhabbet rüya tabiri,Marifet- Muhabbet mekke canlı, Marifet- Muhabbet kabe canlı yayın, Marifet- Muhabbet Üç boyutlu kuran oku Marifet- Muhabbet kuran ı kerim, Marifet- Muhabbet peygamber kıssaları,Marifet- Muhabbet ilitam ders soruları, Marifet- Muhabbet önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes