> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Makamlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Makamlar  (Okunma Sayısı 1316 defa)
13 Ocak 2010, 10:50:24
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 10:50:24 »



MAKAMLAR

Şimdi sıra, sülük sahipleri için (Hakk´a giden yolda birer menzil, durak ve) basamak olan makamların açıklanması bahsine gelmiş bulunmaktadır. Ondan sonra da Allah Taâlâ´nın fazlı ve lutfu ile kolaylaştırdığı nisbette hâllerin (ahval) tafsilâtlı bir şekilde anlatılacağı bölümlere geçilecektir, İnşaallah Taâlâ...

1. Tevbe

Allah Taâlâ: «Ey iman edenler, hepiniz toptan Allah´a tevbe ediniz, umulur ki, felah bulursunuz» (Nur, 24/31), buyurmuştur (1).

Hz. Enes, Resûlüllah (s.a.) dan şu hadisi rivayet etmiştir: «Günahtan tevbe eden, günahsız gibidir. Allah bir kulunu sevdi mi, günah ona zarar vermez (çünkü tevbe etmesini nasip eyler)». Bundan sonra Resûlüllah: «Şüphesiz ki, Allah tevbe edenleri sever, tertemiz olanları sever» (Bakara, 2/222) mealindeki âyeti okudu. Ya Resûlallah, tevbenin alâmeti nedir? diye sorulunca: «Pişmanlık» (nedamet)» buyurdu (2).
Enes b. Mâlik, Nebi (s.a.) nin: «Allah´ın en çok sevdiği kimse, tevbe eden. gençtir,» buyurduğunu rivayet etmiştir (3).


Tevbe, sâliklerin (vuslata ermeleri için uğradıkları) menzillerden ilk menzildir. Taliplerin (ulaştıkları) makamlardan birinci makamdır.

Tevbenin Arap dilindeki hakiki mânası dönmek (rücû´) tir. «Tevbe etti», «döndü,» demektir. Şu halde tevbe, şeriatın yerdiği şeyden övdüğü şeye dönmektir. Resûlüllah (s.a.): «Pişmanlık tevbedir», buyurmuşlardır (4).
Ehl-i sünnetin (kelâm) âlimleri, sahih bir tevbenin üç şartı vardır, demişlerdir: Şeriata muhalif işleri yapmaktan nedamet duymak, hatalı (ve günah olan şeyleri) derhal terketmek, eskiden işlenen günahların benzerlerini yapmamaya azmetmek. Sıhhatli bir tevbe için hadiste geçen «.Nedamet tevbedir» sözü «Tevbenin büyük bir kısmını nedamet teşkil eder» mânasına gelir ve bu hususu kesinlikle ifade eder. Nitekim Resülüllah (s.a.): «Hac, Arafat (da vakfeye durmak) dır,» buyurmuşlardır. Bu Hac ile ilgili erkânın çoğu Arafat´ta vakfeye durmaktır mânasına gelir. Yoksa Haccın Arafat´ta durmaktan başka rüknü yoktur, demek değildir. Haccın en büyük rüknü vakfedir, demektir. Aynı şekilde «Nedamet (pişmanlık) tevbedir» hadisi de tevbenin en büyük rüknü nedamettir, mânasına gelir.

Tevbe bahsini krş: Lıuna, s. 43; Keşfu´l-mahcûb, s. 378; Kûtu´l-kulûb, I, 36L; Ta´arruf, s. 92; İhya, IV, 2; Avarifu´l-maarif, I, 317.

1. Tevbe, lügatta: Dönmek, vazgeçmek, terketmek, ayrılmak, rucü´ etmek. Istılahta: Günahı terkederek iyi amele, isyanı bırakarak itaate dönmek, eskiden işlenmiş günahlardan ötürü nedamet ve pişmanlık duymaktır.
2. İbn Mâce, Zühd, 30; Aclûnî, I, 296.
3. Süyûtît II, 151.
4. îbn Mâce, Zühd, 30; İbn Hanbel, I, 376

Hakikat ehli (olan sûfîlerden): Hakiki tevbede (tevbenin gerçekleşmesinde) nedamet kâfidir, çünkü diğer iki rükün nedametin peşinden gelir, ona tâbidir, Şüphesiz-ki, bir kimsenin ısrarla yapmakta olduğu veya ilerde yapmaya azmettiği bir işin benzerinden nedamet duymasını tasavvur etmek mümkün değildir, demişlerdir. (İnsan yapmakta olduğu veya yapmaya karar verdiği bir şeyin benzerinden pişman olmaz).

Tevbenin mânası kısaca bundan ibarettir. Tevbenin şerh ve izahına gelince: Şüphesiz ki tevbenin bir takım sebepleri, dereceleri ve kısımları mevcuttur. Bunlardan ilki kalbin gaflet uykusundan uyanması ve kulun içinde bulunduğu kötü hali görmesidir. Bunların hepsine, Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´dan kalbe gelen yasaklayıcı emirleri can kulağı ile dinliyerek Allah´ın tevfiki (muvaffak kılması) ile ulaşılır. Hadiste: «Her Müslüman kişinin kalbinde Allah´ın bir vaizi mevcuttur.» buyurulmuştur. Başka bir hadiste: «Şüphesiz ki bedende bir et parçası vardır, o iyi olursa bütün beden iyi olur, o bozulursa bütün vücut bozulur, dikkat edin o kalptir.» (5) buyurulmuştur.

İnsan yaptığı şeyin kötü olduğunu kalbi ile düşünür (vicdanı ile hükmeder) ve işlemekte olduğu kötü işleri görürse, kalbine tevbe etme arzusu ve çirkin muameleleri söküp atma isteği doğar, o zaman Hakk Taâlâ kararı (ve azmi) düzeltmeyi, (iyi amele doğru) güzel bir dönüş yapmayı ve tevbe sebepleri için hazırlıklı olmayı insana nasip eder. Bunun ilki kötü insanlarla arkadaş olmayı terk etmektir. Zira insanı bu maksattan uzaklaştıran ve verilen sağlam karar konusunda tereddütlere düşüren kötü arkadaştır.

Tevbenin bu derecesi, müşahedenin sürekli olması ile tamamlanır, başka yoldan gerçekleşmez. Müşahede, müridin tevbeye olan rağbetini artırır, azmedileni tam olarak gerçekleştirmeyi sağlayan bir
saiktir.Başlamış olduğumuz güzel iş ve ibadeti tamamlama hevesini güçlendirir). Böylece ısrarla yapılan çirkin fiillerle ilgili düğümler insanın kalbinden çözülür, mahzurlu işleri icra etmekten sâlik vaz geçer, dolu dizgin arzu (ve şehvet) peşinde koşan nefsine gem vurur, derhal günahtan uzaklaşır, gelecekte de bu nevi fiilleri kesinlikle işlememeye azmeder. Bundan sonra şayet kararına uygun olarak hareket eder ve azminin icabettirdiği hususu gerçekleştirirse, o hakikaten muvaffak olmuştur, (Allah´ın tevfikine nail olmuştur) demektir. Şayet böyle yapmaz da tevbeyi bir veya birkaç defa bozar, fakat arzusu onu tevbeyi yenilemeye sevkederse —ki bu durumlara çok rastlanır— bu halde de bu gibi kimselerin tevbeden ümit kesmemeleri icabeder. Zira her müddetin sınırı çizilmiştir (kader ne ise o vukua gelecektir).

Ebu Süleyman Darâni´nin şöyle dediği hikâye olunur: «Bir vaizin meclisine devam ederdim. Bir seferinde sözü kalbime tesir etmişti. Vaaz meclisinden ayrıldığım zaman kalbimde bu tesirden eser kalmamıştı. İkinci defa meclise geldim ve vaizin sözlerini dinledim, yine sözlerinin tesirinde kaldım. Meclisten ayrıldım, tesir yola kadar sürdü, sonra kayboldu. Üçüncü kere meclise geldim, bu sefer o kadar çok duygulandım ki, evime kadar bu tesir devam etti. Bunun üzerine (şeriata) aykırı olan (mûsikî) âletlerini kırdım ve (beni Allah´ıma ulaştıracak olan) yolu tuttum.» Bu hikâye Yahya b. Muaz´a naklolununca: «Bir serçe bir turnayı avlamış,» demiş. Serçe ile bu kıssacı vaizi, turna ile Ebu Süleyman Darâni´yi kastetmişti.

Ebu Hafs Haddad´ın: «Şu demircilik sanatını birkaç defa terkettim, fakat tekrar başladım. Sonra bu iş beni terketti, bir daha ona dönmedim,» (çünkü bundan daha faziletli olan amellerle meşgul olmuştum) dediği hikâye edilir.

Derler ki Ebu Amr b. Nüceyd (tasavvuf yolunun) başlangıcında Ebu Osman´ın sohbet meclislerine devam ederdi, sözlerinin tesirinde kaldı ve tevbe etti. Sonra bir ara işi gevşetti (müritliğe ara verdi), Ebu Osman´ı gördükçe ondan kaçıyor ve meclislerine devam etmiyordu. Bir gün yolda Ebu Osman´la karşılaştı, yolu değiştirdi, başka bir yola saptı, Ebu Osman onu takip etmeye başladı ve nihayet yakaladı: «Evlâdım, sadece günahsız (masum) olduğun zaman seni sevenle arkadaşlık etme. Ebu Osman sadece bu nevi (gevşeklik) hâllerinde sana faydalı olur,» dedi. Bunun üzerine Ebu Amr tevbe etti, önceki müritlik haline döndü ve bunu başarı ile devam ettirdi.
Ebu Ali Dekkak´ın şunu söylediğini işitmiştim: «Müritlerden biri sohbetleri terketmiş, yoldan çıkmıştı.

Acaba tevbe hâline dönsem bunun hükmü nedir diye düşünürken hatiften bir ses ona: Ey falan, bize itaat ettin, biz de sana teşekkür ettik. Sonra bizi terkettin, biz de sana mühlet verdik, eğer (mehil müddeti içinde) bize dönersen seni kabul ederiz, dedi. Bunun üzerine genç müritlik hâline döndü ve bunda başarılı da oldu». Şu halde insan günahları terkeder, kalbindeki «günahda ısrar» düğümünü çözer, bir daha bu nevi bir günaha dönmemeye azmederse, işte o zaman kalbinde hâlis ve sâdık bir nedamet hissi vücut bulur, bunun tesiriyle geçmişteki işlediği hata ve günahlara üzülür, elden çıkan (fırsat ve) hallerinin hasreti ile yanar tutuşur. İşlediği kötü amellerden ötürü hüzünlenir, böylece tevbesi tamam hale gelir, mücâhedesi dosdoğru bir şekle girer, halk ile ihtilâtı terkederek halvete çekilir, artık kötü insanlarla sohbet etmekten zevk almaz, tersine bu nevi dostluk onu sıkar, ürkütür, onlarsız yaşamak ister, gecesi-gündüzü hasret içinde geçer, bütün hallerinde eseflenmeye dört elle sarılır, ibret gözyaşını dökerek yanlış attığı adımların izlerini siler, güzel tevbesi ile günah yaralarını tedavi eder, akranı arasında solgunluğu ile tanınır, zayıflığı ile halinin sıhhatli oluşuna istidlal edilir.

(Haklarını yediği) hasımlarını razı edip yaptığı haksızlıkları ödemedikçe, anlatılan hususlardan hiç biri tam olarak yapılmış olmaz. Çünkü tevbenin ilk derecesi imkân nisbetinde (hak sahibi olan) hasımları razı etmektir. Eğer hak sahiplerine haklarını vermeye (mâlî) gücü yeterse veya hak sahipleri âlicenablık yaparak haklarını ona helal kılar ve onu ibra ederlerse ne alâ. Aksi halde mümkün olan en kısa zamanda hakları, hak sahiplerine ödemeye kalbi ile azmeder, diğer taraftan Hakk Taâlâ´ya yalvarır, yakarır, O´na sığınır ve hak sahipleri için duada bulunur.
Tevbekârların kendilerine has bir takım halleri ve sıfatları vardır. Bu gibi haller, tevbekâr olanların hasletlerini teşkil eder. Bunlar tevbenin sıhhatinin şartı olduğu için değil, sıfatı olduğu için tevbe nevinden kabul edilir. Tevbenin mânası hakkında şeyhler tarafından söylenen sözler buna işaret eder.

Üstad Ebu Ali Dekkak´ın şunu söylediğini işitmiştim: «Tevbe üç kısımdır. Birincisi; tevbe, ortancası-, inâbe ve sonuncusu; evbe adını alır. Tevbe bidayet, evbe nihayet, inâbe ise ikisinin ortası kılınmıştır. Ceza görme korkusundan tevbe eden her insan tevbe sahibidir. Sevap tamahı ile tevbe eden her insan inâbe sahibidir. Sevap arzusu veya ceza korkusu ile alâkalı olmaksızın emre itaat için tevbe edenler ise evbe sahibidir ve en üstün olanlardır.müminler, hepiniz Allah´a tevbe ediniz´ (Nur, 24/31) buyurmuştur. Inâbe velî ve mukarreb olanların sıfatıdır. Yüce Allah: ´înâbeli bir kalb (yani gönül verme hali) ile geldi´ (Kaf, 50/33) buyurmuştur. Evbe, nebi ve resul olanların sıfatıdır. Ulu Allah: ´O ne hoş bir kuldur...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Makamlar
« Posted on: 25 Nisan 2024, 20:33:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Makamlar rüya tabiri,Makamlar mekke canlı, Makamlar kabe canlı yayın, Makamlar Üç boyutlu kuran oku Makamlar kuran ı kerim, Makamlar peygamber kıssaları,Makamlar ilitam ders soruları, Makamlar önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes