> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > İrade-İstikamet- İhlas
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İrade-İstikamet- İhlas  (Okunma Sayısı 1113 defa)
13 Ocak 2010, 11:54:06
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 11:54:06 »



İRADE-İSTİKAMET-İHLAS

İrâde


Aziz ve Celil olan Allah, (ya Muhammed, ileri gelen müşriklerin imanlarına tamah ederek) «Sırf Allah rızâsı için akşam ve sabah (muntazaman) Rablarına dua eden (fakir) leri kovma». (En´am, 6/ irâde bahsini krş: Lama, s. 205; Ta´arruf, 139.)

İrâde, (tasavvuf ve) sülük yolunda gidenlerin başlangıç hâlidir. Allah Taâlâ´ya gitmeye kasd (ve niyet) edenlere verilen ilk isimdir. Bu sıfata irâde isminin verilmesi, her işin başının irâde olmasındandır. Kul, bir şeyi irâde etmezse, onu yapmaz. Aziz ve Celil olan Allah´a giden yolu tutanlar için ilk iş bu olduğundan, buna irâde adı verilmiştir. Böylece irâde, her işin başında bulunan kasd (ve niyet) a benzetilmiştir.

Kelime türetme kaidelerine göre mürid irâdesi olan kimsedir. Nitekim âlim de ilmi olan kişidir. Zira bunlar türetilen isimlerdir. Fakat sûfîlerin dilinde «mürid, irâdesi bulunmıyan kimse» demektir. İrâdesinden sıyrılıp çıkmayan kimse mürid olamaz. Bu durumun tam tersine iştikak kaidelerinin bir gereği olarak irâde sahibi bulunmayana mürit denilmez.

Sûfîler irâde bahsinde fikir beyan etmişlerdir. Her sûfi irâdeyi kendi meşrebine (ve manevî hazzına) göre anlatmıştır.

Şeyhlerin çoğu bu konuda şunu söylemişlerdir: İrâde, âdet üzere olan şeyi terketmektir. Ekseriya halkın âdeti gaflet mahallinde ikâmet etmek, arzulara tâbi olma vaziyetini benimsemek ve aşağı isteklerin davet ettiği şeye dalmaktan ibarettir. Mürit bütün bu gibi hususlardan soyunup çıkmıştır. Bu gibi şeylerden çıkışı irâdesinin sahih olduğunun emaresi ve delilidir. Bu hâle, âdetten çıkış mânasına gelen irâde ismi verilmiştir. Onun için âdeti terketmek (irâde değil, irâdenin) emmaresi ve delili sayılmıştır. İrâdenin aslına ve hakikatma gelince, «İrâde kalbin Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´yı talebetmeye azmetmesidir». Bunun için: İrâde her nevi korkuyu önemsiz hale getiren bir yanıştır, denilmiştir.

Üstad Ebu Ali Dakkak (r.a.) ın Mümşâd Dineverî´den şunu hikâye ettiğini duymuştum: Mümşâd demiştir ki: «Fukara (sûfîyye) nın bütün hâllerinin ciddiyetten ibaret olduğunu öğreneliden beri hiç bir fakir (derviş) ile şaka yapmadım.

80. İrade: Arzu, istek, meyletmek mânasına gelir. Istılahta: ibadet yoluna sülük etmek, alışılan şeylerden sıyrılıp çıkmak ve ibadete sımsıkı yapışmak, Hakk Taâlâ´ya ulaşmak için azimli ve kararlı olmak, müridlik etmek, dervişlik yapmak, dervişlik felsefesi.

81. Müslim, Kader, 4; Tirmizî, Kader, 8, 57; İbn Hanbel, III, 102.
gelerek bulamaç aşın var mı dedi. benim gayrı ihtıyari: ne bulamaç aşı, sozıerı dilimden çıkıverdi. Fakir, farkedemediğim bir şekilde geri çekildi. Bulamaç aşı yapılmasını emrettim. Aş yapıldı. Fakiri aradım, bulamadım. Akıbetini öğrenmek için soruşturdum: Fakir, cevabın üzerine derhal geri döndü, kendi kendine: İrâde ve bulamaç aşı, irâde ve bulamaç aşı... diye söyleniyordu. Perişan halde geri dönen ve çölün yolunu tutan fakir ölene kadar bu iki kelimeyi tekrarladı durdu, cevabını aldım».

Şeyhlerden biri şöyle bir hatırasını anlatmıştır: Bir kere çölde bulunuyordum. Canım sıkılmıştı. Ey ins benimle konuşun! Ey cin benimle konuşun! (da ünsiyet edeyim, sıkıntımı defedeyim), dedim. Hatiften bir ses bana: Ne istiyorsun? (bunlarla konuşmaktan maksadın nedir?) dedi. Allah Taâlâ´yı istiyorum, dedim. Peki ne zamana kadar Allah´ı irâde edeceksin? dedi. Yani ins ve cinne Benimle konuşun, diyen bir kimse ne zaman Aziz ve Celil olan Allah´ı irâde edecek? (Allah ne zaman onun muradı olacak?) Mürit gece ve gündüz fütur getirmez. O zahirde çeşitli mücâhede hususiyetleri, bâtında muhtelif sıkıntı vasıfları gösterir, yatağı terketmiş, devamlı olarak taatta bulunma yolunu tutmuştur, güçlüklere katlanır, yorgunluklara göğüs gerer, iyi huylar kazanmak için didinir, zorlukları alışkanlık haline getirir, korkularla kucaklaşır, şekillerden uzaklaşır. Böyle bir kimseye mürit denir. Bu konuda şair şöyle demiştir:

«Gece sahrayı baştan başa katettim, ne aslandan, ne de kurttan korkuyorum. Âşk ve şevk hâli bana galebe edince gece uzun mesafeler almaktayım. Zira şevk ve özlem sahibi daima (irâdeye) mağlup olur».
Üstad Ebu Ali Dakkak´ın şunu söylediğini işittim: «İrâde; gönülde bir yanış, kalpte bir alevleniş, vicdanda bir sızlanış, içte bir ıztırap çekiş, yüreklerde tutuşan bir ateşleniştir».

Ebu Süleyman Darânî ile Ahmed b. Ebu´l-Havârî arasında bir akit vardı. Ahmed, ne emrederse etsin Ebu Süleyman´a muhalefet etmezdi. Bir gün Ahmed, Ebu Süleyman´ın vaaz ettiği meclise gelerek: Fırın kızdı, ne (pişirmemizi) emredersiniz? dedi. Ebu Süleyman cevap vermedi. Ahmed soruyu iki-üç kere tekrarladı. Nihayet canı sıkılmış gibi görünen Ebu Süleyman Ahmed´e: «Git, içine otur», dedi. Ebu Süleyman bir müddet Ahmed ile ilgilenemedi. Sonra Ah-med´i hatırladı ve: Derhal gideyim, Ahmed´e yetişin, fırına girdiğinde şüphe yok. Zira nefsine uyup bana muhalefet etmiyeceği hususunda bana ahid vermiştir, dedi. Gittiler, baktılar ki, Ahmed gerçekten kızgın fırında oturmaktadır.

Üstad Ebu Ali´nin şöyle dediğini duydum: «İlk zamanlarda irâde (müritlik) in ne olduğunu anlamak için tutuşur durur ve kendi kendime: Ah ne olur şu irâdenin mânasını bilsem! derdim». (Müritlik idealim idi).
Denilmiştir ki: Şu hususlar müritlerin ve dervişlerin sıfatlarıdır: Nafilelerle O´nun sevgisini kazanmak, ümmetin bütün fertlerine samimi bir şekilde öğütte bulunmak, halvet ile üns etmek (yalnızlıktan hoşlanmak), kaderin hükmü ile ilgili sıkıntılara sabretmek, (Allah´ın) emrini (nefsin arzusuna) tercih etmek, (sana nazar etmekte olduğunu düşünerek) bakışından haya etmek, Sevdiği şeyi yapmak için bütün gayreti harcamak, O´na ulaştıran bütün sebeplere derhal tevessül etmek, (ünsüz bir şekilde) sönük kalmaya kanaat etmek, Rabb´a vâsıl oluncaya kadar gönül bakımından (sükûn-suz ve) kararsız olmak (endişe içinde bulunmak).

Ebu Bekir Varrak, «Şu üç şey mürit için âfettir: Evlenmek, hadis yazmak, sefer yapmak», demiştir. Hadis yazmayı niçin bıraktın? diye sorulunca: «Bu işle uğraşmama irâde (ve müritlik) engel oldu», diye cevap vermişti.
Hatemu´l-Asamm, «Bir müridin muradından başka bir şey irâde ettiğini görürsen, bil ki o içindeki pisliği ortaya sermiştir», demiştir. (Derviş görünüyor, fakat dünyayı irâde ediyor).

Kettânî şöyle demiştir: «Şu üç şeyin kendinde bulunması müridin hükmündendir. Galebe hâlinde uyumak, yoksulluk hâlinde yemek, zaruret halinde konuşmak».

Cüneyd şöyle der: «Allah Taâlâ müride hayır murad etti mi, onu sûfîler zümresine ilhak eyler ve kurra (hafızlar) ile sohbet etmesine engel olur».

Dakkak der ki: «İrâdenin sonu Allah Taâlâ´ya işaret etmen ve hemen işaretle beraber O´nu bulmandır». Bu sözü söyleyen Dakkak´a sordum: «İrâdeyi şümulüne alan şey nedir?» Şu cevabı verdi: «Allah Taâlâ´yı işaretsiz bulmandır».

Ebu Bekir Dakkak, «Sol tarafta bulunan (ve günahları yazan) melek yirmi sene yazacak (bir günah) bulamazsa, ancak o zaman mürit mürit olur», (aksi halde olamaz) demiştir.
Ebu Osman Hîrî, «Başlangıçta irâdesi sıhhatli (müritlikte samimi) olmıyanın zaman geçtikçe ancak betbahtlığı artar», demiştir.

Ebu Osman şöyle demiştir: «Mürit sûfilerin ilmine ait bir şey işitir, sonra onunla amel ederse, bu ömrünün sonuna kadar istifade eder.

Onunla amel etmeyen kimse için işittiği şey ezberlenen bir hikâye halinde akılda kalır, sonra da unutulur gider».
Vâsıtî, «Müridin ilk makamı, kendi irâdesini (ve nefsanî arzusunu) iskât ederek Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´yı irâde etmektir», demiştir.

Yahya b. Muaz, «Müride en güç gelen şey zıtlar (ağyar ve diğerân) ile düşüp kalkmaktır», (çünkü mürit Hakk´ı irâde ediyor, zıddı ise masivâyı irâde ediyor), demiştir.

Yusuf b. Hüseyn, «Müridin ruhsat ve (mal) kazanma ile uğraştığını görürsen, bil ki ondan hayır gelmez», demiştir. (Mürit azimet ve takva ile amel eder).

Cüneyd´e sorulmuş: Tasavvufi menkıbelerin müritlere ne faydası vardır? Şöyle cevap vermişti: «Menkıbeler Allah Taâlâ´nın ordularından bir ordudur. Allah onunla müritlerin kalplerini kuvvetlendirir». Peki, bunun delili var mıdır? sorusuna Cüneyd: «Evet, Aziz ve Celil olan Allah´ın: ´Biz sana peygamberlerin kıssalarını anlatıyoruz, bununla kalbini tesbit ve takviye ediyoruz´(Hud, 11/20), sözü bunun şahididir», cevabını vermişti.
Cüneyd der ki: «Gerçek ve sâdık mürit ulemanın ilmine muhtaç değildir». (Allah bildiği ile amel edene, bilmediğini öğretir).

Mürid ile murâd arasındaki fark: Her hakiki mürit aynı zamanda murâddır. Çünkü Allah Taâlâ onu irâde etmek suretiyle Hakk Taâlâ´nın muradı olmasaydı, mürit olamazdı. (Onun mürit olması Allah´ın muradı olmuştur). Zira Allah Taâlâ´nın irâde etmediği hiç bir şey olmaz. Her murâd mürittir. Çünkü Hakk Sübhanehu ve Taâlâ onu hususi bir şekilde irâde edince, irâdeye (ve mürit olmaya) onu muvaffak kılar. Durum bu olmakla beraber sûfîler mürit ile murâd arasında fark görmüşlerdir.

Onlara göre mürit (tasavvufa yeni intisab eden) mübtedidir. Murâd (sülûkün sonuna varan) müntehidir. Mürit yorgun ve bitkin halde bulunan, sıkıntı ve meşakkatlara göğüs geren zattır. Murâd ise meşakkata girmeden işi (Allah tarafından) lütuf ve rıfk ile muamele edildiği için müreffehtir.

Allah Taâlâ´nın vuslat maksadı peşinde koşanlar hakkındaki kânunu (ve sünneti) muhteliftir. Çoğu çeşitli mücâhedelere muvaffak kılınırlar, sonra çeşitli âfet ve musibetlerin sıkıntılarına katlanır ve yüce mânalara erişirler. Birçoğu da daha başlangıçta muazzam mâkamlara ulaşır.

Çoğu nail oldukları bu nevi lutuflardan sonra, riyazet sahiplerine has hükümler cinsinden eksikliklerini tamamlamak için mücâhede makamına iade olunurlar.

Üstad Ebu Ali Dakkak´ın, «Mürit (meşakat ve sıkıntıları) taşıyan (mütehammil), murâd taşınan (mahmul) zattır», dediğini duymuştum.

Yine ondan duymuştum: «Musa (a.s.) mürid idi. ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İrade-İstikamet- İhlas
« Posted on: 23 Nisan 2024, 18:32:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İrade-İstikamet- İhlas rüya tabiri,İrade-İstikamet- İhlas mekke canlı, İrade-İstikamet- İhlas kabe canlı yayın, İrade-İstikamet- İhlas Üç boyutlu kuran oku İrade-İstikamet- İhlas kuran ı kerim, İrade-İstikamet- İhlas peygamber kıssaları,İrade-İstikamet- İhlas ilitam ders soruları, İrade-İstikamet- İhlas önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes