> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Cömertlik- Gayret - Velayet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cömertlik- Gayret - Velayet  (Okunma Sayısı 1255 defa)
13 Ocak 2010, 12:46:13
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 12:46:13 »



CÖMERTLİK-GAYRET-VELAYET

Ulu ve Yüce Allah: «Onlar ihtiyaçları bile olsa başkalarını kendilerine tercih ederler» (Haşr, 59/9), buyurmuştur.
Resûlüllah (s.a.) şöyle buyurdu: Cömert (Allah Taâlâ´ya yakındır, halka yakındır, Cennete yakındır, Cehennemden uzaktır. Cimri, Allah Taâlâ´dan uzaktır, halktan uzaktır, Cennetten uzaktır, Cehenneme yakındır. Cahil fakat cömert olan kimse Allah katında âbid fakat cimri kimseden daha sevimlidir» (118).

Üstad Kuşeyri der ki: Süfilerin dilinde cûd ile sehâ arasında fark yoktur. Tevkif (nass) bulunmadığı için Hakk Taâlâ sehâ ve semahat ile tavsif edilemez. Cûdun hakikati, insana para ve mal harcamanın zor gelmemesidir (119).
Sûfîlere göre cömertliğin ilk derecesi sehâ dır, sonra cûd gelir,en son mertebesi ise îsârdır. Malının bir kısmını veren, bir Kısmını kendine bırakan sehavet sahibidir. Malının çoğunu harcayan ve kendine bir parça bırakan cûd sahibidir. Zarar ve sıkıntılara katlanarak kifayet derecede olan maişetine başkasını tercih eden isar sahibidir.
Üstad Ebu Ali Dakkak (r..a) in şöyle dediğini işittim: Esma b. bişr e, «İhtiyacını görmemi isteyen hiç bir kimseyi eli boş çevirmemi arzu etmem, çünkü bu durumdaki şahıs şayet mert ise haysiyetini korumuş, eğer nâmert ise kendi haysiyetimi ondan muhafaza etmiş olurum» demiştir.

Naklederler ki: Muvarrik îcli, muhtaç durumda olan dostlarına yardımda bulunurken çok hoş bir usul takibederdi. (Kalplerini) asla kırmazdı.
Cömertlik, cûd ve seha bahsini krş: Luma, s. 203; Keşfu´l-mahcûb, 324: Av&rifu´I-maarif, IV, 454; İhya, 117. Müslim, Birr, 24.

118. Tirmizî, Birr, 40; Aclûnl, I, 450.
119. Cûd: Sehâ, semahat, kerem, bezl, cömertlik mânasına gelir. Bu kelimeler arasında bir takım mâna farkları görenler de vardır. Cömert kişiye sahâ, cevad ve kerim denir. Cömertliğin zıttı cimrilik denilen buhldur. Buhul ve bahilliğin aşırı şekline de şuhh ve pintilik denir.

Cömertlik mal, beden, mevki, dünya ve âhiretle olur.
Bir kelamı kibarda: «Takdimüke gayreke alâ nefsike» (Başkasını kendine takdim etmek).
Derler ki: Menbec halkından bir adam Medineli bir şahsa: Nerelisin? diye sordu. Medineliyim, cevabını alınca-, Hakem b. Abdül-muttalib isminde bir zat bize geldi ve bizi âbâd ve zengin etti, dedi. Medineli: Hakem bize sırtında bir yün cübbe ile gelmişti. Başka bir şeyi yoktu, sizi nasıl zengin kıldı? diye sordu. Adam: Bizi mal ile zengin kılmadı, fakat keremi öğretti. Bunu öğrenen halkın zengin olanları fakir olanlarına ikram etmeye başladılar, neticede herkes zengin oldu, dedi. (Hakem; zenginlere ikram ve ianenin lüzumunu, fakirlere ise hakiki zenginliğin gönül zenginliği ve kanaat olduğunu öğretmişti).

Üstad Ebu Ali´nin şunu anlattığını duydum: Gulam Halil sûfileri Halife´ye gammazladığı zaman Halife bunların idamını emretmişti. Cüneyd ise fıkıh ile gizlenmişti. (Yani fıkıh perdesi altında tasavvufî telkinatta bulunuyordu). Ebu Sevr mezhebine göre fetva vermekte idi. (Onun için serbest bırakılmıştı). Şahham, Rakam, Nuri ve bunlardan başka bir cemaat ise yakalanarak idam mahalline getirilmişlerdi. Boyunlarının vurulması için sahtiyan döşek serilince Nuri derhal ileri atıldı. Cellâd sordu-. Neye teşebbüs ettiğinin farkında mısın? Nuri, «Evet!» dedi. Cellâd: O halde neden acele ediyorsun? diye sordu. Nuri, «Kısa bir müddet bile olsa dostlarımın benden çok yaşamalarını tercih ediyorum», dedi. Bunun üzerine cellâd hayrete düştü, durumu Halifeye ulaştırdı. Halife (durumlarının açıklığa kavuşması için) tekrar muhakeme için Kadının huzuruna çıkarılmalarını emretti.

Kadı, Ebu Hüseyin Nuri´ye birçok fıkhî meseleler sordu. Nuri bunların hepsini cevaplandırdıktan sonra dedi ki: «Bundan sonra şu hususu da arzetmek isterim-. Şüphe yok ki Allah´ın öyle kulları vardır ki, ayağa kalktıkları zaman (kendi kendilerine değil), Allah ile kalkarlar, konuştukları zaman Allah ile konuşurlar». Nuri bu minval üzere o kadar güzel sözler serdetti ki Kadıyı ağlattı. Kadı gönderdiği bir elçi vasıtasıyle Halifeye dedi ki: Eğer bunlar da zındık ise yeryüzünde müslüman diye bir kimse yoktur!

Hikâye ederler ki, Fudayl b. îyaz mahallesindeki satıcılardan, Cebeleye bir cariye göndermişti. Cariye geldiği zaman Cebele muhabbet ediyordu. Cebele yanındakilere, «Siz burada iken gelen cariyeyi şahsıma tahsis etmek çirkin bir şey olur, cariyeyi gönderenin, hepinizde hukuku ve hürmeti varken, cariyeyi birinize tahsis etmek de hoşuma gitmiyor, cariye taksim edilecek bir şey de değildir», dedi. Orada seksen kişi bulunmakta idi. Cebele herbirine bir cariye veya hizmetçi verilmesi için emir verdi.

Naklederler ki: Bir kere Ubeydullah b. Ebu Bekir, yolda giderken susamış, bir evdeki kadından su istemiş," kadın bir testi su çıkarmış, kapının arkasından: Ben bir Arap kadınıyım, onun için kapıdan uzaklaşınız, suyu hizmetçileriniz alsın, benim hizmetçim öleli çok oldu, diye seslenmişti. Ubeydullah, hizmetçisinin getirdiği suyu içtikten sonra, kadına onbin dirhem ver, diye emir verdi. Kadın verilen paranın fazlalığını görünce, Sübhanellah benimle dalga mı geçiyorsun? dedi. Bunun üzerine Ubeydullah hizmetçisine, yirmibin dirhem ver, diye emir verdi. Kadın tekrar: Dalga geçmeniz karşısında Allah Taâlâ´dan af ve afiyet dilerim, dedi. Ubeydullah kölesine: Otuz"bin dirhem ver, dedi. Bu durum karşısında kadın-. Yazık sana, dedi ve kapıyı yüzüne kapattı. Fakat otuzbin dirhem götürülüp kadına teslim edildi. Otuzbin dirhemi alan (ve böylece zenginleşen) kadının, daha akşam olmadan birçok talipleri ve dünürleri peyda oldu.

Cûd. İlk hâtıra icabet etmektir, denilmiştir. (însan, ilk defa içinde uyanan arzuya uyup derhal cömertlik yapmazsa niyeti ve iyi duyguları değişebilir).

Ebu Hasan Bûşenci´nin müritlerinden birinin şöyle dediğini işitmiştim. Ebu Hasan Bûşenci helada iken talebelerinden birini çağırmış ve kendisine: «Şu gömleğimi çıkar ve falana ver», diye emir vermişti. Heladan çıkana kadar sabretseydin olmaz mı idi? denilince: «Gömleğim hususunda içime doğan arzuyu infaz etme kararımdan cayma konusunda nefsime güvenemedim», dedi (ve derhal ilk hâtıra icabet etti).

Kays b. Sa´d b. Ubâde´ye, Senden daha cömert birini gördün mü? diye sorulunca: «Evet!» dedi ve anlattı: «Bir kere çölde bir kadına misafir olmuştuk. Biraz sonra kadının kocası gelmiş ve kadın ona: İki misafirin geldi, deyince adam hemen bir deve getirmiş kestirmiş ve misafire taze olmayan) et yedirmem, demişti. Şiddetli yağmurlar sebebiyle orada üç gün kalmış, her gün aynı muameleyi görmüştük. Adamın bulunmadığı bir sırada ayrılırken eve yüz dinar bırakmış ve kadına, bizim için kocandan özür dile, demiş ve yola çıkmıştık. Bir müddet gittikten ve epey yol aldıktan sonra arkamızdan bir adamın: Ey nâmert kervan sahipleri! durunuz; misafirperverliğimin fiyatını ve faturasını ödediniz! (keremimi satın alıp gittiniz) diye bağırdığını işittik, yavaşladık, adam bize yetişti ve şu parayı behemehal alacaksınız, aksi halde şu mızrağımı size saplarım, dedi. Parayı almaya mecbur olduk, adam şu şiiri söyleye söyleye geri döndü: İhsan ettiğim şeyin karşılığını alırsam, ihsana nail olanın bu yüzden duyacağı keder kâfidir!»

Şeyh Ebu Abdurrahman Sülemi (r.a.) nin şunu anlattığını işit-miştim: «Ebu Abdullah Ruzbârî müritlerinden birinin evine gitti, müridin orada olmadığını, evin kapısının ise kilitli olduğunu görünce: Vay anasını, adam hem sûfî, hem de evinin kapısı kilitli!, diye acı acı söylendi, sonra müritlerine, kırın bakalım şu kilidi, dedi. Kilidi kırdılar. Emretti, evde ve ocakta ne var ne yok pazara döktüler ve sattılar, elde ettikleri para ile ihtiyaç duydukları bir takım şeyler satın alarak vakitlerini ve hallerini düzelttiler. Sonra gelip eve oturdular. Bir müddet sonra evin sahibi olan sûfî geldi, durumu gördü, fakat bir şey söylemeye imkân bulamadı. (Çünkü yapılan işe memnun olmuştu). Daha sonra sûfînin karısı, üzerinde bir çarşafla içeri girdi. Çarşafını bir tarafa attı ve: Dostlar, bu da eşyalarımızdandır. Bunu da satın, dedi. Kocası: Bunu neden arzunla teklif ediyorsun (nasıl olsa bunu alamadılar, elde bir bu kaldı) deyince kadın: Sus, böyle bir Şeyh bizi memnun etmek için evimize geliyor, malımızda tasarrufta bulunuyor, hal böyle iken biriktirdiğimiz bir şeyi nasıl yanımızda alıkoruz, dedi».

Bişr b. Haris Hâfî, «Cimriye bakmak kalbe kasvet verir», demiştir.

Derler ki: Bir kere Kays b. Sa´d b. Ubâde hastalanmış, fakat dostları kendisini ziyarette ağır davranmışlardı. Kays dostlarını soruşturmuş, fakat sana borçlu oldukları için utanıyorlar, cevabını almış, bunun üzerine: «Dostlarımın beni ziyaret etmelerine engel olan bütün alacaklarımdan vaz geçtim demişti.
Sufilerden birine (çok veriyorsun, az alıyorsun) denilince, «Malımı cömertçe, fakat (şerefimi ve) aklımı cimrice, harcıyorum, demişti.

Derler ki Abdullah b. Cafer çiftliğine giderken bir aşirete ait hurmalıkta konakladı, burada siyah bir işçi köleye rastladı. O sırada köleye azığı getirilmişti. O esnada bahçeye bir köpek geldi ve köleye yaklaştı. Hizmetçi somunun birini köpeğe attı, köpek bunu yeyince ikincisini, daha sonra da üçüncüsünü attı, köpek bunların hepsini yedi. Abdullah b. Cafer köleye baktı ve: «Bir günde sana ne kadar erzak gönderilir?» dedi. Köle: Gördüğün kadar, (yani üç somun), deyince: «Peki, neden bu köpeği kendine tercih ettin», dedi. Köle: Burası köpeklerin bulunduğu bir bölge değildir, bu köpek bir avcı topluluğunun peşine takılarak uzak bir yerden ve aç bir şekilde buraya, gelmiştir. Köpeği geri çevirmek hoşuma gitmedi, dedi. Abdullah: «Peki, bugün sen ne yapacaksın?» diye sordu. Köle: Bu gün acımdan kıvranacağım, dedi. Abdullah: «Doğrusu bu köle benden daha cömerttir. Durum budur, diye benim cömertliğim kusur ve tenim konusu mu olacak?» dedi ve köleyi, bahçeyi ve oradaki âlet ve edevatı satın. aldı. Köleyi âzad ederek bahçeyi ona hibe etti.

Derler ki: Adamın biri dostuna geldi. K...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cömertlik- Gayret - Velayet
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:57:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cömertlik- Gayret - Velayet rüya tabiri,Cömertlik- Gayret - Velayet mekke canlı, Cömertlik- Gayret - Velayet kabe canlı yayın, Cömertlik- Gayret - Velayet Üç boyutlu kuran oku Cömertlik- Gayret - Velayet kuran ı kerim, Cömertlik- Gayret - Velayet peygamber kıssaları,Cömertlik- Gayret - Velayet ilitam ders soruları, Cömertlik- Gayret - Velayet önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes