Konu Başlığı: Zaman ve Süre Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Şubat 2011, 14:22:43 Zaman-Süre Dünyevî hayatın ayrılmaz bir parçası olan süre, yani kâinatla bütünleşen zaman, fizikî, sosyal ve psikolojik olaylarla kendini belirten bir kavramdır. Başı ve sonu belli olan bu kavram, tarihî olayları tahlil etmede de önemli bir rol üstlenmektedir. Günlük hayatta süre belirleme, işleri yürütmenin önemli bir ilkesidir. Zamanın anlaşılması hususunda ileri çıkan problemlerden birisi de zaman-süre münasebetidir. Bazıları zamanla süreyi aynı sayarken, bazıları da bunların farklı şeyler olduğunu söylemiştir. Newton'a göre, zaman ile süre aynı şeydir. Kendi, ne ise o olan soyut, matematiksel, dış şeylerle ilgisi bulunmayan zamana, süre de denilebilir [207]. Halbuki süre, zamanın bir sıfatıdır. Bizzat zamanın kendisi değildir. Süre bitse de zaman devam etmektedir. Nitekim tabii ve sosyal hadiselerin başlama ve bitişi, bunu teyid etmektedir. Bir olay, bitmesine rağmen, bir başkası başlamaktadır. O olayın süresi bittiği için, zaman bitmiştir denilemez. Ancak mezkûr olay açısından zaman bitmiştir denilebilir. Hegel, zamanı, sonlu şeylerin değişme süreci olarak tanımlarken [208], hareketle süreyi birlikte zikretmektedir. Zamanı hareketin saydığı süre olarak tanımlayıp, hareketi varlıktan ayrı düşünememek [209], varlığın kendini gerçekleştirdiği sürece, zaman demekle [210]aynıdır. Aristocu düşüncenin, zamanı "an'lardan meydana gelmektedir"; diye tanımlamasından dolayı uğradığı hücumlar sonucu, yeni söylemi, zamanın, süre ve aralıkla aynı sayılmasına zemin oluşturmuştur. [211] Yine Bergson'da da süre zamanı açıklamaktadır. Zamanın asıl gerçekliği süresidir. O, uzam'da geçip gitmiş olan zamanı ölçmek için süreyi doğrudan bir yol olarak görür. [212] Görüldüğü üzere Bergson'a göre süre, zamanın ölçülebilen kısmıdır. Süre, yaşamı açıklama özelliğinden ötürü kıymetlidir. İbn Manzûr (711/1311), zamanı tarif ederken "belli bir müddeti" ifade eder demesi, belki de zamanı, süreyle eş anlamlı düşünmüş olmasındandır. Yine olayların vuku zamanı da onların zaman içinde meydana geldiği süre ile alakalıdır [213]. İbn Sina ise zamanan münasebetine işaret ederken, süre söylemini kullanmaz. Ancak yaptığı açıklamada geçmiş ve geleceği zamanın bir parçası sayar [214]. Bu şu demektir; zaman, ya süre ile eş anlamlı, yahut süre zamanın bir parçasıdır. Nitekim bazı filozoflar, başlangıcı ve sonu olan süreyi, zaman diye tarif etmişlerdir [215]. Hareketi, zamanın varlığına delil göstererek, geçmiş, şimdi ve geleceği ispat etmeye çalışmaları, hareketin sürecinden bahsetmek demektir. Kelâmcılar ise hareket için mesafelendirmeden bahsederek, başı ve sonu belli olan mesafede, hareket diye bir şeyin görülmediğini, sadece hareket edenin ve mesafenin görülebildiğini [216] söylerken, mesafe ve hareket edene mahsus, rölatif bir sürenin varlığını kabul etmektedirler. Eşyayı takdim ve tehirli olarak anlamak [217], sürenin varlığını kabul etmek demektir. Zamanın, varlıktan bağımsız bir varlığı olduğunu kabul ermeyen kelâmcılara göre, süreden bahsedilemez [218]. Süre'nin, zamanın sıfatı olması, sıfatın, mevsufla beraber olmasını zorunlu kılar. Heidegger, zamanı "varlığın kendini gerçekleştirdiği süreç" [219] diye tanımlarken, sürenin daha çok, zaman anlamında kullanıldığına işaret eder. Bilimin koyduğu ölçüm yasaları ile sürelendirmeyi, sürenin varlığa ve olaya göre rölatif olduğunu [220], kozmik arka plandan yola çıkarak kaos ve kozmosla evrenin değişim geçirdiğini, evrenin temel yapılanması için 10 saniye geçtiğini kabul etmesi [221], süreyi kabul etmenin en açık belgeleridir. Pratikte olayların izahı ve hayatın vecibeleri için, süreden başka bir ölçü mümkün değildir. Zamanın vakitlere, günlere, hafta, ay, sene ve asırlara tasnif ve tafsili bir sürelendirmeden başka bir şey değildir. Sürenin kabul edilmemesi durumunda varlığın kendini anlamlandırmasından ve varlığı yorumlama imkânından bahsedilemez. [222] [207] Atay, s. 76. [208] Mays, s. 67-69. [209] el-Kindî, Resâilu'l-Kindi el-Felsefiyye, S. 152-163. [210] Çüçen, s. 196. [211] Dağ, "Yunan ve İslam Felsefesinde Aristocu Zaman Görüşüne Tepkiler", s. 72. [212] Bachelard, s. 62. [213] İbn Manzûr, XIII, 199. [214] İbn Sina, en-Necâl, s. 118. [215] Atay, s. 77. [216] el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkif, II, 54-59. [217] er-Râzî, el-MetâLibu'l-'Aliyye mine'l-'İlmi'l-İlâhiyye, IV, 198-199. [218] el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, II, 66-67. [219] Çüçen, s. 118-119. [220] Merdin, s. 170-184. [221] Davies, s. 38-46. [222] Dr. Faiz Kalın, Kur’an’da Zaman Kavramı, Rağbet Yayınları: 60-62. Konu Başlığı: Ynt: Zaman ve Süre Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ocak 2019, 19:02:30 Esselamu aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Zaman ve Süre Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ocak 2019, 20:55:29 Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun emeği gecen bizlere bu bilgileri sunan kardesimizden....
|