Konu Başlığı: Zaman ve Mekân Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Şubat 2011, 14:15:24 Zaman ve Mekân Bütün evreni kuşatan zaman kavramının bir anını, mekândan tecrit etmek zihni zorlayan bir husustur. Rölatif de olsa, farklı mekânlar, kendilerine ait zaman ölçeklerini beraberinde bulundururlar. Mekânın zamandan farklılığı, onun boyutlarının oluşudur. Sunî olarak mekânda meydana gelen bölünmeler, onun birliğini gerçek manada ortadan kaldıramaz. Varlığın boyutları, mekânda çok daha net bir şekilde ortaya çıkar. Boyutu mekânda ortaya çıkan varlık, esas itibariyle varlığını teşhir etmede, niteliklerini göstermede mekansız olamadığı gibi, zamansızda olamaz. Var olan her şeyin, içinde bulunduğu sonsuz büyüklükte sınırsız ortam, en, boy, derinlik gibi üç boyuta sahip olan hacme mekân denilmektedir [313]. Zamanın olmadığı yerde mekân, mekânın olmadığı yerde de zaman olmaz, süper uzaya geçilmiş olur. Esasen her varlık gibi süper uzay da, Yaratıcı güç tarafından yaratıldığı için kendine mahsus zamandan söz edilebilir. Çünkü uzay üstü, soyut bir bölgedir. Soyut bir bölgede, somut bölgenin zaman ve mekânını aramak, sağlıklı bir yaklaşım olamaz. Zamanın ışık hızı mesabesinde aktığı bir noktada, mekânın kendi bağlamında soyutlaşması, en tutarlı bir dayanak olmalıdır. Mekân, zamansız yerde bir anlam ifade etmez. İnsan zaman içinde doğar ve ölür. Şu adam otuz üç yaşında denilirse onun şimdiki fotoğrafı kaydedilmiş olur [314]. Zamanın bir cüz'ü, idrak edilebilecek her şeyi kuşatmasına rağmen, mekân böyle değildir. Onun bir parçası, idrak edilebilecek her şeyi kuşatamaz [315]. Bu idrak edilebilecek olan şeyler somut, yahut soyut olabilir. Filozoflardan bir kısmının, zamanın varlığını ispat etmeye Çalışırken, dayanaklarının başında gelen husus, hareketin oluştuğu mesafe, yani mekândır. Zamanın, varlığın dışında bir varlığa sahip olduğunu kabul etmeyen bir kısım kelâmcılar açısından da zaman, varlığın hareketinden soyutlanarak çıkarılan bîr sonuçtur [316]. Görüldüğü gibi hem filozofların, hem de kelâmcıların, kendi aralarındaki tartışmaların ötesinde ortak kabuller, ortak paydalarda birleştikleri bir gerçektir. Gündelik yaşamda zaman hesabı, zamanı daima mekâna bağlamaktadır. Bu ise genellikle, kesinlikten uzak ve değişken olmaktadır. "Ne zaman", "nerede" soruları, sürekli birbiriyle ilişkilendirilerek kullanılmaktadır [317]. Şu halde, zamanı ve mekânı, gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası sayma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Zamanı anlamaya götüren çalışmalar, zamanın mesafeler gibi bir mekân çizgisi olduğunun tespiti, on ikinci asra kadar uzanır. Bu gerçeği cebir ilminin kurucusu Câbir, tespit ermiştir [318]. İbn Sînâ da zaman, hareket, mekân ilişkisinden bahsederken bu kavramların ne derece birbirinden ayrılmaz olduğunu vurgulamıştır [319]. Gazali ise zaman ve mekânın, evrenin yaratılıp hareket ettirilmesinden itibaren birbirine bağlı bulunduğu anlayışına sahiptir [320]. İlk oluşum açısından maddeden yola çıkmada bir ilk kinetik/hareketli enerjinin maddeyi meydana getirdiği düşünülür ve bu enerjinin maddesiz bir boyutta olduğu kabul edilirse, maddedeki hareketle izafi bir konuma indirgenen zaman da mekansız ve hareketsiz bir boyutta düşünülebilir [321]. Maddenin aslını enerjiye dayandırmak da zamanın, mekânı öncelediğini teyid eden bir yaklaşımdır [322]. Günümüzde fiziğin can simidi diye nitelendirip, adına "beşinci kuvvet" dediği değişken bir boşluk enerjisinin varlığını düşünmek de [323] zamanın mekâna önceliğini desteklemektedir. "Zaman her şeyden önce yaratılmıştır"[324] şeklindeki düşüncede, yaratılış sırası itibariyle zamana bir öncelik verilmekte ve bu anlamda mekândan tecrit edilmektedir. Ancak pratik zaman anlayışında zamanı mekansız düşünmek mümkün değildir. İbn Sînâ, hareketi zamanla ilişkilendirirken, hareketin mekânda meydana geldiği müşahede edilmektedir [325]. Var oluşun temeline ve sürekliliğine işaret eden "hareketi cevheri", zaman ve mekanın, kavramsal olmanın ötesinde, bîr ayrılmaz münasebet üzere olduğunu, var oluşun iedriciliğinin de zaman ve mekânın da ayrı düşünülemeyeceğini ortaya koyduğu görülmektedir. "Zamanın hariçte bir varlığı yoktur" [326]; şeklindeki yaklaşım ise faal olan zamanı vurgulamaktadır. Zaman doğada yapısaldır. Onunla var olur. Dünyanın çeşitli kısımları doğal ve toplumsal, kültürel bütünlükler arasındaki zamansal ilişkiler olarak anlaşılabilir. Mekân içindeki dağılım, zaman içindeki ardışıklığı yansıtır [327]. Ayrıca kozmik zaman anlayışı, rölativite ve jeolojik araştırmalar zaman-mekân münasebetinin çok somut kanıtlarıdır. Nitekim jeoloji, bundan iki yüz yıl önce, dünyanın tarihinin, yer yüzünün kabuğunda jeolojik bir dille yazılı olduğunu ifade etmiştir [328]. Şu halde yer kabuğu, yani mekân kendi zamanını ölçmektedir. Fakat bu ölçüm de rölatiftir. Her mekân kendi zamanını ölçmektedir [329]. Varlık, zamanını ölçecek kabiliyette yaratılmıştır. Böyle bir zamana jeolojik zaman demek, elbette ki doğru bir yaklaşım olmalıdır. Böyle bir ölçümün referansı kozmik zaman olsa da mekân, onun da ayrılmaz bir parçasıdır. Sürekli yaratılış, zaman ve mekân demektir. Zaman, mekânın kalbidir. Bu manadaki zaman, değişimi beraberinde getiren zamandır [330]. Değişimi mekândan tecrid etmek mümkün değildir. Kar eridiği zaman, ot biçildiği zaman, hasat zamanı gibi ifadeler mekâna ait değişimlerin zaman ölçümü ve ayarlamalarında kullanıldığını gösterir. Fakat bu ölçümde referans, yine mekâna göre rölatif olan kozmik zamandır. İnsan için var olmak, öznenin; varlığını fark etmesi, bir sanat olarak güzelin ortaya çıkması ise, zaman ve mekân içinde meydana gelmektedir. "Uzam; zamanın çağdaşıdır" [331], şeklindeki yaklaşım bunu desteklemektedir. Gök cisimlerinin hareketinden önce, uzamın varlığını kabul eden görüşe göre, zamanı ölçecek ölçekler olmasa'da zaman ve mekân vardır [332]. Bu yaklaşım ilk patlamayı kabul eden bilimsel açıklamalara da uygun düşmektedir. Görünen o ki, zaman ve mekânı birbirinden ayrı düşünme imkânı yoktur. Mekân, boşluk ve zaman, hareketin gerekli şartları olarak düşünülür. Zaman maddi olan bir şeyi kuşatıcıdır. Kesif ve yoğun cisimlerin mekânında hareket, zaman alır. Hava, ses gibi ince ve latif cisimler, mekân olarak birbirlerine kayarlar. Bunların hareketleri de zamanla ölçülebilir. Işığın hızı karşısında zaman, hemen hemen sıfıra yaklaşır. Bu yüzden ışığın mekânı, hava ve sesin mekânından farklıdır. Melekler gibi maddi olmayan varlıkların mekânında, mesafe unsuru tamamen yok değildir. Bunlar, taş duvarlardan geçmelerine rağmen hareketleri zamana bağlıdır. Hareket, eksikliğin işareti olduğu için, mekânın en özgür noktasında bulunan insan ruhu, ne tam hareketli ne de sakin olmayan bir durumdadır. Böylece sonsuz mekân değişikliklerinden geçilerek, İlâhî mekâna gelinmektedir ki o mekân, her türlü boyuttan uzak olup cümle sonsuzların birleştiği nokta [333]olarak açıklanmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki bu tür yaklaşımlar, her varlığın kendine mahsus bir zamanı vemskânı olduğu noktasını kabullenmiş, felsefelerini bu merkez etrafında geliştirmişlerdir. Mekân, sabit ve somut, zaman ise soyuttur. Zaman, bir uzunluk boyutu olmasına rağmen, madde ötesinde olup, bildiğimiz fizikî varlık kategorisinde düşünülemez. Randevulaşmada sadece buluşulacak yerin söylenmesi yetmeyip, buluşma vakti de belirlenmelidir. Boyut, bir yöne yönelmenin ifadesidir. Nokta uzamadığı için boyutsuzdur. En, boy ve derinlik, mekâna ait somut koordinatlardır. Havada giden uçağın, enlem, boylam ve yüksekliğiyle birlikte zamanı da verilmezse, bu bildirim pratik hayata sokulamaz. Zamanı, metafizik bir evrene taşıyarak, kaynağını nurdan alan, mekansız esir uzayı olarak açıklayan görüşler de vardır [334]. Bu yaklaşıma göre zaman, madde ötesinin maddeye direkt etkisidir. Yahut zaman, kinetik bir enerji olarak ele alınırsa, bu durumda, zaman boyutu sebebi ile yaratılış dediğimiz madde ötesinden maddeye geçiş süreci olarak anlaşılır. Söz konusu süreç sonunda kuantlar mekânda müşahhas hale gelir ki bu, bir ömür demektir[335]. Fizik ötesine geçemeyen bilimin, bunu açıklaması beklenemez. Böyle bir açıklama, yeterli temellendirmeden yoksundur. Yapılan açıklamalar, "etherin", mekânı olmayan maddesiz bir zaman enerjisi olduğu yönündedir. Bu konudaki tartışmalar, zaman kavramını anlamada, mekân kavramının önemini ortaya koymaktadır [336]. Bilimin günümüz itibarı ile geldiği noktada, mekân da zaman da ilk tekillikle, yani büyük patlama ile başlamış olduğu kabul edilmektedir [337]. Maddeye direkt etkisiyle maddenin de, mekânın da, zamanında fark edilebilir bir düzlüğe birlikte çıktığını anlamak mümkündür [338]. Bir başka ihtimal ise, zamanın mekansız ve maddesiz olan kinetik bir enerjisini, mekânda bulunan maddeye geçiş süreci olarak anlamaktır. Bu durumda, şöyle bir ters orantı ile yüzleşilmektedir. "Madde ve mekansız zaman ile, zamansız madde ve mekânın varlığı", orantılarından hangisinin öncelik arz ettiği tartışma konusudur. Varlık dünyasının, metafizik boyutunda kendi sisteminde bir zamanı, maddesi ve mekânı vardır. Ancak beşer idraki, bunu anlamaktan acizdir. Kozmolojik normlara takılan insan zihni ve bilimin, bunu anlama istidadını, fizikî ve biyolojik yöntemle göstermesi de beklenemez. Sonuç olarak, başlangıç yahut kaynağı itibariyle zamanın ve mekânın, varlığın yapısına ve keyfiyetine göre olduğu ancak pratik zaman anlayışında zamanın dördüncü boyut olarak sürekli mekânla birlikte kendisini hissettirdiği söylenebilir. [339] [313] Sarıkavak,s. 61. [314] Zig-Zağ Group, s. 375. [315] Ebu'l-'Alâ1 el-Ma'arrî, s. 426. [316] el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkif, II, 56-57. [317] Anthony, Giddens, Modernliğin Sonuçları, trc. Ersin Kuşdil, Ayrıntı Yay., İstanbul, 1994, s. 23. [318] Çakmak, Osman, "Zamanın Esrarı", Zafer, sayı: 265, Ocak 1999, s. 4. [319] İbn Sîna, en-Necât, s. 119. [320] el-Cisr, s. 91. [321] Erkal, "Zaman-1", s. 4-5. [322] Havvking, s. 140. [323] Gürdilek, Raşit, "Boşluğun Yeni Hakimi Beşinci Kuvvet", Bilim ve Teknik, Tübitak, cilt: 32, sayı: 380, Temmuz 1999, s. 28. [324] Molla Sadra lll 115-118. [325] İbn Sînâ, en-Necât, s. 119-120. [326] Molla Sadra, III, 118-126. [327] Fabian,s. 31. [328] Fendî, s. 211. [329] Ketin, İhsan, Genel Jeoloji, İTÜ Vakfı Yay İstanbul, 1194,s.282. [330] İkbâl, s. 188. [331] Timuçin, Afşar, Estetik, İnsancıl Yay., İstanbul, 1998, s. 154. [332] en-Nîsâbûri, XXVI, 92-94. [333] İkbâl s 186-187; krş. Erzurumlu İbrâhîm Hakkı, Dîvan, s. 184-187. [334] Zig-Zağ Group, s. 279; Çakmak, Osman, "Zamanın Esrarı-2", Zafer, sayı: 266, Şubat 1999, s. 8. [335] Çakmak, a.g.m., s. 8. [336] Aristoteles, s. 340-341; Maxwell, James Clerk, "Ether", Uzay, Zaman, Özdek I, trc. Aziz Yardımlı, İdea Yay., İstanbul, 1998, s. 19-31; Einstein, Albert, "Ether ve Görelilik Kuramı", Uzay, Zaman, Özdek I, trc. Aziz Yardımlı, İdea Yay., İstanbul, 1998, s. 46-54. [337] Davies, s. 31-39; Merdin, s. 240-255. [338] el-Kindî, Resâilu'l-Kindî el-Felsefiyye, s. 161. [339] Dr. Faiz Kalın, Kur’an’da Zaman Kavramı, Rağbet Yayınları: 84-89. Konu Başlığı: Ynt: Zaman ve Mekân Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Ocak 2019, 19:38:05 Esselamü aleyküm Rabbim bizleri her daim tefekkürü elden bırakmayan kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Zaman ve Mekân Gönderen: Sevgi. üzerinde 26 Ocak 2019, 01:25:50 Aleyküm Selam. Rabbim bizleri herzaman tefekkür eden kullarından olmayı nasip etsin inşaAllah
|