๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 12 Şubat 2011, 18:39:07



Konu Başlığı: Velayet Kavramının Kuranda Kullanıldığı Yerler Ve Manaları
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Şubat 2011, 18:39:07
VELAYET KAVRAMININ KUR'AN'DA KUL­LANILDIĞI YERLER VE MANALARI

 Kur'an-ı Kerîm'de Velayet Kavramının Geçtiği Ayetler Ve Bu Ayetlerin Tahlili

 Kur'an-ı Kerimde “Velayet” mastarının türevleri olan ve­lî, mevla (çoğ: Mevâlî) [95] ve benzeri kavramlar sık sık tekrar edilmesine rağmen, “Velayet” kavramının sadece iki ayet-i kerimede kullanıldığını görüyoruz.

Allah Teâlâ, bu ayetlerin ilki olan Enfâl Sûresi 72. âye­tinde şöyle buyurmaktadır: “îman edipte hicret edenler, Al­lah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (Muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velîsidirler. İman edipde hicret etmeyenler ise, onlar hicret edinceye kadar sizin için onlara” Velayet” nâmına bir şey yoktur. Ama din konusunda siz­den yardım isterlerse, onlara yardım etmeniz gerekir. “An­cak sizinle aralarında anlaşma bulunan bir topluma karşı yardım etmeniz olmaz. Allah yaptıklarınızı   görmektedir.”[96]

Yüce Allah, kavramın yer aldığı bir başka sure olan Kehf Sûresi 44. ayetinde de şöyle buyurmaktadır: “İşte burada yar­dım ve koruyuculuk/velayet Hakk olan Allah'a mahsustur, mükafaatı en iyi olan O, en güzel âkibeti veren yine O'dur.”

Biz bu bölümde söz konusu kavramın geçtiği ayetleri ele alarak kavram üzerindeki kıraat ihtilaflarını, çeşitli açılardan ayetlerin tahlillerini ve müfessirlerin konuyla ilgili yaklaşımla­rını serdedip Kur'an'ın bu ayetlerdeki maksadını tesbiti çalışa­cağız. [97]

a- Ayetlerde Geçen Kavramla İlgili Kıraat İhtilâfları

 Alimler âyette geçen “Velayet” lafzının ne anlama geldi­ğini tesbitten önce bu kavramın hangi şekilde okunacağı mese­lesi üzerinde durmuşlardır. Bu münasebetle kıraat imamları ve müfessirler bu âyette geçen “Velayet” kelimesinin mastar sayı­larak “Velayet” şeklinde mi yoksa isim kabul edilerek “Vilâyet” şeklinde mî okunacağı hususunda ihtilafa düştüklerini görüyo­ruz.

Her ne kadar meşhur olan kıraatte, bu kavram, “el-Velâyetü” şeklinde fethalı olarak okunuyor olsa da “el-Vilâyetü” şeklinde kesrah olarak okuyan kıraat imamları da yok değildir. Nitekim Kurtubî (ö. 671/1273) yukarıdaki âyetin tefsi­ri esnasında kavramla ilgili olarak: “Yahya İbn Vessâb, el-A'meş, el-Kisâî ve Hamza, “vav” harfinin kesrasi ile “el-Vilâyetü” şeklinde okumuşlardır. Ancak bu bir lehçeye göredir, denilmiştir. Yine denilmiştir ki: “bu kelime “ ifadesinden alınmıştır.       

Velâyeti / kuvveti / kudreti apaçık velî / idareci' ve Vilâyeti / emirliği / hükümdarlığı apaçık vâlî” denilir. Bu kelimeyi fetha ile okumak daha sarih ve daha güzeldir. Çünkü o neseb ve yar­dım etme/nusrat manasınadır. Fakat çoğu zaman 'Velayet' de “Vilâyet” de, emirlik / idarecilik / el-İmâret manasında kullanılır­lar1[98] demektedir.

Zemahşerî, söz konusu âyetin tefsirini yaparken kavra-mın okunuşu ve taşıdığı manalar hususunda Kurtubî'ye iştirak ederek “'Velayet' mirasta 'birbirlerinin işlerini üstlenmek1 ma­nasından yola çıkılarak hem fetha, hem de kesra ile okunmuş­tur. Kesra ile okunmasının sebebi; insanların birbirlerini veli edinmelerinin, sanki bir işi tahsil edip meydana getirmek ve bizzat vazife görmek üzere sahibinin o işi üzerine alıyor oluşu gibi, vazife ve sanata benziyor olmasıdır.”[99]

Kurtubî, “İşte burada yardım ve koruyuculuk/velayet yal­nız Hakk olan Allah'a mahsustur.” [100] âyetinin tefsirini yapar­ken burada da kavramın nasıl okunacağı konusuna temas ederek “el-A'meş, el-Kisâî ve Hamza, “Vav” harfinin kesrasıyla “el-Vilâyetü” şeklinde okumuş, geriye Icalan kıraat imamları ise fetha ile okumuşlardır. “er-Ridâatüve “er-Radâatü” kelimelerin­de olduğu gibi her ikisi de aynı manayadır. “Allah, iman edenlerin velîsidir” [101] ve “Çünkü Allah, inananların koruyucusudur.” [102] âyetlerinde olduğu gibi “vav” harfinin fethası ile “el-Velâyetü” kelimesi “el-Muvâlâf” mastarından alınmıştır. “Vav” harfinin kesrası ile “el-Vilâyetü” şeklinde okunursa, “o günde hüküm/emr yalnızca Allah'a aittir,” [103] kavlinde oldu­ğu gibi “velayet”, “sultan, hüküm, mülk, kudret ve emirlik” ma­nalarına gelir. Ebu Ubeyd ise, bu kavram “vav” harfinin fethası ile, “Yaratıcı” için, kesrası ile “yaratılmışlar” içindir, demiş­tir. “[104] açıklamasını yapmaktadır.

Nesefi (ö. 710/1310), Kehf sûresi 44. âyetinde geçen velayet lafzı hakkında, “Hamza ve Alînin kıraatine göre vavın kesrası ile el-vilâyetü (şeklinde) okunur. Bu kelime, fetha ile (el-Velâyetü) nusrat/yardım etme ve birinin işini üzerine alıp onu ifa etme demektir. Kesra ile (el-vilâyetü), es-Sultan/hükümdar/ vâlî/kuvvet/kudret ve el-Melik/mutlak malik, lider/mülk sahibi ve amir demektir.”[105] Açıklamasını yapar.

Hafız İbn Kesîr (ö.774/1372), Enfal sûresi 72. âyetinin tefsirini yaparken: “Hamza, “vav”ın kesrası ile “vilâyetinim” şeklinde, geriye kalan kıraat imamiarı ise, 'vav'ın fethası ile 'velayetinim' şeklinde okumuşlardır. Ed-Dilâletü ve ed-Delâletü kelimelerinde olduğu gibi ikisi de aynı (mânâya)dır.” demekte-dir.[106]

Keza, Şevkânî de İbn Kesîr'e iştirak ederek âyette geçen söz konusu kavramın, aynı manayı ifade etmek üzere her iki şekilde de okunduğunu ifade eder.[107]

Zebîdî “Tâcu'1-Arûs” adlı eserinde şu bilgileri aktarır: “İbnü Beri, Allah Teala'nın, “Mâ leküm min velayetinim” kavli yardım etmeden-Nusratü manasında fetha ile de kesra ile de okunmuştur, demiştir. Ebu'l-Hasen ise, “kesra ile okumak bir lügata göredir. Halbuki meşhur kıraat öyle değildir,' demiştir. Et-Tehzîb adlı eserde Ferrâ (ö. 207/822) şunları söylemiştir: “Ayette (geçen velayet kelimesinde) ki “vav”ın kesra ile okun­ması, feha ile okunmasından daha ziyade hoşuma gider. Çünkü bu kelime, kendisi iie yardım etme manası kastedildiği zaman daha çok fetha ile harekelenir. Kisâî bu kelimeyi fetha ile okur ve bununla yardım etme manasını benimsemiş olurdu.” Ezherî, “bunun tefsir ilmi olduğunu sanmam.” derken Zeccâc, “her iki vecihle de okunur. Fetha i!e okuyan onu, yardım etme ve neseb kabul etmiş olur. İmaret manasına gelen el-vilâyet ise, iki ma­nanın arasını ayırmak maksadıyla, meksurdur. Toplumun biribirinin işlerini üstlenmesinde bir tür sanat ve vazife söz konusu olduğundan bazan kelimeyi kesra ile “el-vilâyetü” şek­linde okumak da caizdir. “El-Gussâratü/Elbise boyacılığı ve “el-vilâyetü” şeklinde okumak da caizdir. “ElGussâratü/Elbise boyacılığı ve 'el-Hıyâtatü/terzilik gibi sanat cinsinden olan her meslek ismi meksur okunur.” demektedir.”[108]

Kavram hakkında en doyurucu açıklamayı İbn Manzur'un yaptığını görüyoruz. Nitekim o bu hususta şunları kaydeder:

“İbn'ül-Esir, “Öyle görünüyor ki vilâyet, idare etmek/tedbîr, yönetmek, kuvvet, kudret, iktidar ve aksiyon manalarını çağrıştırmaktadır. Sözünü ettiğimiz özellikler kendisin­de bulunmayan kimseye vâii isminin verilmesi uygun olmaz.' demiştir. İbnü Seyyidih, “el-Vilâyetü” kelimesinin “rel-imâretü” gibi isim olduğu, “el-Velâyetü” kelimesinin ise, masdar olduğu söylenilmiştir, demektedir. İbnü's-Sikkît ise, şöyle der: 'Vav'in kesrası ile “el-Vilâyetü' lafzı, sultan/hükümdar/ vâlî/kuvvet/kudret manasına gelir. Avav'ın fethasıyla “el-Velâyetü” kelimesi, yardım etme manasına gelir. “Onların benim üzerimde vilâyeti vardır' denilir. Yani “Onlar bana yardım hususunda elbirliği ederler”. Sibevyh, “Vav harfinin fethasıyla “el-velâyetü”, kelimesi masdardır, vav’ın kesrası ile el-vilâyetü lafzı “el-imâretü/emirlik* ve 'en-Nikâbetü/idarecilik' gibi isimdir. Çünkü bu kelime, üzerine alıp deruhte ettiğin ve yerine getirdi­ğin şeyin ismidir. Araplar bu kelime ile mastar manası kastet­tikleri zaman fetha ile okurlar İbnü Berî, “Ma leküm min velayetinim min şey'in” âyetinde geçen “Velayet” lafzındaki vav hem fetha hem de kesra ile okunmuştur. Her ikisi de yardım etme/nusret manasına gelir, demiştir.

Ebu'l-Hasen,' Bu (ev-vilâyetü şeklindeki) kıraat, bir leh­çeye göredir. Fakat meşhur kıraat bu değildir.1 demektedir. El-Ferra ise: Allah Teala' İman edip de hicret etmeyenler ise, onlar hicret edinceye kadar sizin için onlara “ nâmına bir şey yoktur” [109] kavliyle “onların miraslarından size bir şey yoktur,” manasını kastetmektedir. Ayette geçen “Min velayetinim” kelimesindeki vavın kesra ile harekelenmesi fetha ile harekelenmesinden daha çok hoşuma gider. Çünkü bu kelime, kendisiyle nusret manası kastedildiğinde daha ziyade fetha ile harekelenir. Kisâi de bu kelimeyi fetha ile harekeler ve onunla nusret manasına meylederdi. Ezherî, bunun tefsir ilmi olduğunu sanmam, demiştir. El-Ferrâ, Araplar ona yardım ettim' sözünde kesrayı tercih ederler. Biz velayet kelimesinde her iki manada fethayı da kesrayı da işittik şu şiirle istişhad eder:

Ebu'l-Abbas da, Ferra'nm söylediklerine benzer açıkla­malarda bulunur. Zeccac da “Vavın hem fethası, hem de kesrast ile okunacağını söylemiş ve fetha ile okuyan onu nusret ve neseb manasına almış olur. Bu iki manayı birbirinden ayırmak için emirlik manasına gelen el-Vilâyetü lafzı maksur okunur. Vilâyetin kesra ile okunması bazan caiz oluir. Çünkü bazı in­sanların birbirlerinin işlerini üstlenmelerinde bir çeşit vazife ve sanat söz konusudur. Boyacılık / kıssâra ve terzilik / hıyâta gibi sanat cinsinden olan her meslek meksur okunur, demektedir. Ferrâ devamla şöyle der: “İman hususunda vilâyet vacibtir. Müminler mü'minlerin velisidirler. Velî koruyuculuğu / velayeti aşikar olan, vâlî ise, hükümranlığı / vilâyeti apaçık olandır.”[110]

Râğıb el-Isfehâni ise konuyla ilgili olarak şöyle der: “Velayet; bir işi üstlenmek/üzerine almak, demektir. “Ed-Dilâletü” ve “Ed-Delâletü” lafızlarında olduğu gibi, “El-Vilâyetü” ve “El-Velâyetü” şeklinde de kullanılacağı söylenil­miştir. “Bu kelimenin hakîkî manası, bir işi üstlenmek ve üzerine almaktır.” “Allah, bir çok âyette kâfirlerle mü'minler arasında “Vilâyeti” reddetmiştir,” [111] diyerek kavramın bu ma­nâları için yukarıdaki âyetlerle birlikte daha bir çok âyeti delil getirmektedir:[112]

Netice itibariyle Enfal 72. ve Kehf 44. ayetlerinde geçen bu kavram ekseri kıraat imamlarının benimsediği meşhur ve yaygın olan kıraate göre “el-Velâyetü” şeklinde okunmasına rağmen, Ali, Hamza, Kisâî, Yahya İbn Vessâb ve A'meş gibi bazukıraat imamları tarafından “el-Vilâyetti” şeklinde vav har­finin kesrasıyla da okunmuştur. Buna göre her ne kadar efdal olan birincisi olsa da, sonuçta büyük bir anlam farkı olmadığın­dan her iki kıraatin de caiz olduğunu söyleyebiliriz. Zira bıranşında uzman ve otorite sayılan alimler tarafından ortaya konan farklı içtihatlarla amel edilmesinde dînen bir sakınca görülmemiştir. [113]


[95] Mevlâ ve çoğulu olan Mevâlî kelimesi Kur'an'da 21 ayette zikredilmektedir.

[96] Enfal: 8/72.

[97] Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları, İstanbul, Ocak 1997: 47-48.

[98] Kurtubî, Ebu Abdİllah Muhammed İbn Ahmed el-Ensârî, el-Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an, I. Baskı, Beyrut, 1988, VIII/37- X/267; Zemahşerî, Ebu'l-Kasım Cârullah Mahmud İbn Ömer, el-Keşşâf, 11/135.

[99] Zemahşerî, Keşşaf, 11/136:

[100] Kehf: 18/44.                                                                                                     

[101] Bakara: 2/257.

[102] Muhammed: 47/11.

[103] İnfıtar: 82/19.

[104] Kurtubî, el-Camiu li Ahkâm, X/267; Ebu'l-Berâkât Abdullah İbn Ahmed Mahmud en-Nesefî, Medârikü't-Tenzîl ve Hakâiku't-Te'vîl, Halebî Baskısı, Tarihsiz, IH/14; Zemahşerî, el-Keşşâf, 11/391; Keza bkz; Ebu'l-Berâkât Abdullah İbn Ahmed Mahmud en-Nesefi, Medârikü't-Tenzîl ve Hakâİku't-Te'vîl, Halebî Baskısı, Tarihsiz, 111/14.

[105] Nesefî, Medârik, III/14.

[106] İbn Kesir, Ebu'I-Fidâ İsmail İbn Ömer, Tefsîru'1-Kur'ân'il-Azîm, (Ofset Baskı), İstanbul, 1985, IV/39 - V/156.

[107] Şevkânî, Muhammed îbn Ali İbn Muhammed, Fethu'l-Kadîr el-Câmuu Beyne Fehnney'ir-Rivayeti ve'd- Dirayeti min İlmi't-Tefsir, Alemü'l-Kütüp, Beyrut, Tarihsiz, III/288.11/329; Ayrıca bkz: Nesefi, a.g.e. II/14.

[108] Zebîdî, Tâcu'l, Arus, "VLV' Madd. X/399; İbn Manzur, a.g.e, XV/407; Et-Tehânevî, Keşşâf-ı Istılâti'l-Fünûn, “VLY” Madd, 11/399, Zebîdî, a.g.e, "VLY" madd, X/399.

[109] Enfal: 8/72.

[110] İbn Manzur, a.g.e. "VLY" Madd, XV/407; Zebidi, a.g.e. "VLY" madd, madd, X/ 399.

[111] Râğıb el-Isfehâni, Ebu'l-Kâsım el-Hüseyin İbn Muhammed, Müfredâtü fî Garibi'l-Kur'ân, (Thk: Muhammed Seyyid Keylâni), Beyrut, Tarihsiz. "VLY" Madd. s.533.

[112] BKz: Râğıb el-Isfehâni, a.g.e, s. 532-534.

[113] Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları, İstanbul, Ocak 1997: 48-54.