๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 14 Şubat 2011, 18:35:22



Konu Başlığı: Üfürükçülük Ve Sihir
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 14 Şubat 2011, 18:35:22
Üfürükçülük Ve Sihir

 Üfürükçülük, cahiliyye Araplarınin kendilerini afetler­den koruduğu inancıyla, cinlerden yardım dileyerek söyledikleri bazı yabancı ve anlamsız ifadelerdir.[168]

Şirk unsuru taşımayan okuyup üflemede bir sakınca yoktur. Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, birisi hastalandığında ona sağ eli ile mesh eder, sonra da şu duayı yapardı:

"Ey insanların Rabbı! Rahatsızlığı gider, şifa ver. Şifa veren sensin! Senin şifandan başka şifa yoktur. Hastalık bırakmayan şifa ver!"[169]

Yine Hz. Peygamber'e "rukye"[170] meselesi sorulunca,

"Sizden her kim din kardeşine fayda verebilirse, bunu yapsın." diye müsade etmiştir.[171]

Sihir, kelime manası itibariyle, sebebi gizli olan ince şey, hile yapmak, aldatmak, göz boyamak, oyalamak, bozmak, gönlünü çelmek, gıda vermek manalarına gelir. Gecenin sonu ile şafak arasındaki ince çizgiye de, aynı kökten türetilmiş "seher" ismi verilmiştir.

Sihrin ortaya konuluşu, insanlık tarihi kadar eskidir. Bununla birlikte, Babil'de yaşayan Süryanîler ve Keldânîler, bu konuda meşhur olmuşlardır.Yine Hindistan'da, Mısır'da ve Yahudiler arasında, değişik zamanlarda yapıldığı bilinmektedir. Bilhassa bu konuda Hintliler meş­hur olan kitablar yazmışlardır. İbn Haldun'un dediğine göre, Müslümanlar arasında, Cabir b. Hayyan meşhur­dur.[172]                         

Kur'an, üfürükçülük ve sihir yapanları, "düğümlere üfleyenler" olarak tanıtır ve şerlerinden Allah'a sığınılma­sını tavsiye eder.[173]

Düğümlere üfleyenler, sihir ya da büyü yapan kimse­lerdir. Bunlar insanların duyu ve sinir sistemlerini etkileyerek yanıltırlar ve büyülerler. Bunun gerçekleştir­mek için, büyülerinde iplik veya mendil gibi bir şeye düğümler atarak üzerine üflerler.

Sihirler neye yapılmış olursa olsun, o nesnenin aslında veya şeklinde bir değişiklik yapamaz. Meydana gelen şey, sadece sihirbazın duyguları tesir altına alarak o nesneyi istediği şekilde gösterebilmesinden ibarettir.[174]

"Tâhâ" sûresinde, Hz. Musa ile Firavn'un sihirbazları arasında geçen sihir hadisesi anlatılırken de sihirin bu manada kullanıldığını görmekteyiz.

Söz konusu olayı Kur'an şöyle nakleder:

Dediler ki: Ey Musa! Ya sen at veya atan biz olalım.

Hayır, siz atın, dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor. Musa, birden içinde bir korku duydu.

"Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin."

"Sağ elindekini at da, onların yaptıklanı yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz."

(Hz. Musa, vahye uyarak elindeki asayı yere atar, bir mucize ifadesi olarak ejderha halini alan asa, gerçekten, Firavn’ın sihirbazlarının büyülü iplerini ve sopalarını yutu verir.)

Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapanırlar, Harun'un ve Musa'nın Rabbina imân ettik" derler.[175]

Görüldüğü gibi sihirde, hakkı batıl, batılı hak, hakikati hayal, hayali hakikat diye gösterme vardır. Şüphesiz bu görülmenin, kendi içersinde tutarlı bir açıklaması vardır. Ne var ki bu sebepler, herkesin kolayca bilebileceği sebepler olmayabilir. Nitekim Hz. Musa da ilk önce, bu sebepleri bilemediğinden dolayı, sihrin etkisi altında kalmıştır.

Nakledildiği gibi, sihirbazların ne deynekleri ne de ipleri gerçek yılan olabilmiştir. Bütün mesele, seyircilere "yılan" gibi gözükmesinden ibarettir. Bu ister istemez, bir korku ve heyacana sebep olacaktır. Sonra Allah'ın yardımı yetişerek, onların bu aldatmalarını boşa çıkarmıştır.

Sebebi herkes tarafından bilinmeyen herhangi bir hakikat de, insanları saptırmak ve etki altına almak için kullanılırsa, bir anlamda sihir sayılır. Çünkü sebep herkes tarafından bilinmediğinden, olay bir harika olarak algılanabilir.       :

Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki, yaratılışta sebebi bilimsel olarak açıklanamayan, alışılmış veya alışılmamış olağanüstü olaylar ve garip buluşlar ortaya koymak, mutlak manada sihir sayılmaz. Fakat insanları aldatmak için, bunlardan istifade etmeye kalkışıldığı ve bu suretle duygu ve düşüncelere etki edip dolandırıcılık yapılmaya çalışıldığı zaman, bunlar da sihir özelliği kazanırlar. Bunun için imansızlık, ahlâksızlık ve aldatmak sihrin temelidir.

Sihirbazlar ilimlerden, edebiyattan, felsefeden, teknolojiden, hatta tabiattaki garip ve olağanüstü yaratılışlardan sû-i istimaller ve istismarlar yaparak yararlanmasını bilirler. Bu suretle, gerçekleri gizlemek için yazılmış nice felsefeler, nice romanlar, nice tarih kılıklı saçma sapan eserler vardır. "İlmi ehil omayan kimselere öğreten, domuza inci altın ve cevher takmış gibidir.!.", "Cahillere hikmetten bahsetmeyiniz!" gibi uyarılar, bu gibi kişilerin ilimleri, istismarından, insanları korumak için söylen­miştir.[176] Selef imamlarının çoğu, büyü yapanın kafir, büyünün de küfür olduğu görüşündedir. Malik, Ebu Hanife, Ahmed bu görüşte olanlardandır.[177] Çünkü Kur'an insanlara, her konuda Allah'a sığınmayı öğretmektedir. Bu sebepten dolayı da, bunun aksine olan her türlü düşünce ve fiili yasaklamıştır. Bununla beraber, övgüye değer şeyler ve gerçekler için de "sihir" kelimesi kullanılır. Meselâ "Gerçekten bazı güzel sözlerde sihir vardır.[178] sözü bu anlamda söylen­miştir.[179]

Haksızlığa vesile olmadıkça, "sihirli sözler"in bir sakıncası yoktur. Bilakis, hak ve hakikatin kavratılmasında, böyle sözlere ihtiyaç bile vardır.[180]



[168] Yusuf El-Kardavî, age.s, 50.

[169] Müslim: Selâm, 46.

[170] Rukye: Ulemânın beyanına göre rukye manevî bir doktorluktur. Her hangi bir hastalıktan dolayı halk ağzı dualı, salah ve takva sahibi kişilere başvurur, kendilerine onlara okutmakla şifâ ararlardı. Bak:Ahmet Davutoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, Sönmez Neşriyat, İst. 1978, c, 9, s , 625.

[171] Müslim: Selâm, 61.

[172] Ebu Bekr Cabir El-Cezâirî, El-İlmu ve'1-Ulemâ, El-Memleketu’l-Arabıyyatu's-Suudiyye, 1983, s. 95-96.

[173] Felak. 113/4.

[174] Seyyid Kutub: Fî Zılâli'l-Kur'an, Beyrut, 1971. c, 8, s, 709.

[175] Tâhâ: 20/65-70.

[176] Bak: İbn. Mace, Mukaddime, 17; Darimi, Mukaddime, 34.

[177] Kardavî: age, s, 52.

[178] Buharı: Tıb, 51; Nikah, 47; Müslim, Cuma, 47; Ebu Davud, Edeb: 86, 87; Tirmizi, Bir: 79; Darimi, Salat. 199; Muvatta, Kelam. 7.

[179] M.Hamdi Yazır: Hak Dini Kur'an Dili, Eser Kitabevi, İst, ts. c, 1, ss, 441-451.

[180] Doç. Dr. Abdullah Özbek, Kur’an’da Tevhid Eğitimi, Esra Yayınları:70-74.